HÜKÜM'den İslam'ın Kızına Mektup
Bayii satış verilerine göre Türkiye’nin en çok satan dergisi olma başarısını gösteren ve Türkiye Dergi Editörleri ve Yayın Yönetmenleri Birliği (TÜRDEB)’nden birincilik ödülü alan Hüküm Dergisi on sekizinci sayısında “İslam’ın Kızı İffet Çağı Seninle Başlayacak” kapak konusu ile Haziran ayında okurlarıyla buluştu. İlk sayısında, "Âlem-i İslam, mîsak-ı millimizdir. Dolayısıyla her karışının muhafazası bu mîsakın gereğidir." diyen Hüküm Dergisi, fikri muhtevayı muhafaza eden yazılarını, okuruna yaptığı, "Haydi toparlanın bizim olan dünyaya dönüyoruz." türünden uzun soluklu hareket çağrılarıyla meydan yerine taşımaya devam ediyor. Yazar danışmalığını İhsan ŞENOCAK ve Yusuf KAPLAN’ın yaptığı Hüküm Dergisi, son sayısında İslam’ın kızına mektup yazdı. İşte o mektup:
İSLAM’IN KIZI! İFFET ÇAĞI SENİNLE BAŞLAYACAK
Bu mektubu mana planında kaybedilen bir mücadelenin ardından yazıyorum. Dinimin, ırzımın, iffetimin mahfazası da, muhatabı da sensin diye, sana yazıyorum. Unutma ki, bütün mahrem noktalar sende saklı; eğer sen açılırsan, sen sokağa dökülürsen, Allah’ın örtmeyi emrettiği bütün değerler de açılır, mahremimiz ayaklar altında kalır.
İffet Yolu Ölene Kadar
Kadın gibi erkeğin onurunu da ancak sen koruyabilirsin. Çünkü iffet ve haya en kamil şeklini sende buldu. Tahammül de sende, sabır da. Sen o naîf bedeninde insanlığın yükünü omuzlandın. Yalnız kaldın, yoruldun, usandın ama çaresizliğe, “bundan daha ötesine tahammül edemem” diyerek teslim olmadın. Yıkılan, açılan, savrulan kadınlara inat, “iffet yolu ölene kadar gider” diyerek “istikamet” dersi verdin.
Kadın Değil Annesin
Ne var ki İslam’dan uzaklaşma, dünyaya göre yaşama marazı seni de vurdu. Konuşmaktan lisanı usanan, yazmaktan kalemi aşınan ümmet büyüklerinin çağrısını yinelemek istiyorum: “Sen, Rabbi’ne yürüyüşüne 81 gün kala Arafat’ta ümmetiyle vedalaşan o Peygamber-i Ekber’in (s.a.v.) emanetisin, sen kadın değil, annesin.”
Uzaklaştığın yolu takip ederek terk ettiğin Medeniyet’e dön. Hayata uydurulan İslam’dan, İslam’a göre tanzim edilen hayata gel. Su kabarıyor. Fesad yayılıyor, örtü sadece adıyla kaldı, çıplaklık altın çağını yaşıyor, fitne yedi başlı ejderha gibi etrafını sarmış ya yok olacak ya da İslam’la her çeşit belaya “paydos” diyeceksin.
Ölüm İndiren Göklere Siper Edilen Bedenler
Ecdadın harîmi namusu için, senin için, ”ölüm indiren göklere” bedenini siper etmişti:
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer…
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.” Bugünse onların kabirleri üzerinden geçen yollarda kadınlar; “Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayaklarıyla” sağnak sağnak sokaklara, gözlere yağıyor. Her sabah lise talebeleri kaldırımlarda, duraklarda en bakımlı halleriyle mahremiyetlerini erkeklerin bakışlarına arz ediyor. Bir taraf arz-ı endâma, diğer taraf ise gözleriyle haramdan keyif almaya koşuyor. Koşturanlar da, koşanlar da gayret-i ilahiyi kıyamete çağırıyor.
Senden İffetini İstiyorlar
Hayadan yüzün kızardığında, “Açıl kızım utanma, moda hürriyettir.”, İslam kıyafeti giydiğinde de, “Bu ne hal kızım! Çuvalları giymiş, kocakarı olmuşsun” diyenler gerçekte seni kuzu gibi gören kurtlardan daha vahşidir. Ah bir bilsen, sınıfında ya da işyerinde arkadaş kabul ettiğin erkekler kendi aralarında sana dair neler konuşuyorlar. Eğer kuzu olsaydın kurtlardan uzak durur, kendini korurdun. Fakat ailen seni o masum halinle kurtlardan daha acımasız istismarcıların içine attı. Kurt kuzudan sadece etini ister, erkeklerse senden, seni anne yapan, yücelten, onurlandıran iffetini istiyorlar.
Kafede sohbet ettiğin, kulüpte kahve içtiğin, babana da, “sınıftan, işten arkadaş” diye tanıttığın her delikanlı en güzel, en çekici hallerinle seninle baş başa olmayı hayal eder. Sen belki işi, belki de dersi konuşurken o senin farklı farklı hallerini düşünür. Erkek erkeğe oturduklarında senden, bakışından, oturuşundan kime yâr oluşundan söz eder. Eğer bir duysan erkeklerin neler konuştuklarını bir daha onların yüzüne bakmaya bile tahammül etmez, ortamlarına girmemeye yemin ederdin.
Yıkılırken Yıkmak
Yıkılırken, yıktığın kadınlar da olacak. Senin Şeriat sınırlarını zorlayan o konuşmaların kim bilir hangi erkeği evinden koparacak, hangi yuvayı dağıtacak? Üç cümleyle ifade edilecek meselede neden derin derin tahliller yapar, soluksuz konuşmalar îrad edersin? Bil ki muhatapların muhtevaya değil, sana ve ses tonuna meftun. Çünkü bütün erkekler bir kadını, kadını dinlediği gibi dinler. O bakışta ya da dinleyişte ne muhteva, ne vizyon ne de misyon bir mana ifade eder.
------------------DEVAM EDECEK---------------