Facebook'un Amentüsü
Facebook'un Amentüsü
Yaklaşık iki yıl önce “
Televizyon ile Bilgisayar kumpasındaki insan.” konulu makaleyi işlerken sosyal paylaşım ağlarının hayatımızın bir yerlerini işgal edeceğine değinmiştim. Özellikle sosyal paylaşım ağları son zamanlarda ekmek gibi, su gibi hayatımızın birer parçası haline geldiğini söylesek mübalağa etmiş olmayız.
Peki, sosyal medyayı nasıl tarif edebiliriz? Kişilerin internet üzerinden birbiriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımların bütünü olarak ifade edebiliriz. Yazının başlığından da anlaşılacağı gibi sosyal paylaşım ağı olan Twitter ile özellikle Facebook’tan bahis etmek istiyorum. Normal şartlarda bilgisayar kullanıcısının olmazsa olmazlarındandır, Twitter ile Facebook.Son yıllarda internet kullanım alışkanlığının artma oranıyla, sosyal ağ kullanım artma oranı aynı seviyeye ulaştı. Yani insanlar internete kavuşur kavuşmaz, sosyal ağları kullanmaya başlıyor. Nasıl ki, daha önceleri TV almak istemeyen insanlar haberleri bahane edip de TV aldılarsa, aynı şekilde sosyal paylaşım ağlarını da bahane edip Tablet veya akıllı Tlf alıyorlar. Sözde eve bilgisayar bağlatmayıp çocuklarını internetten uzaklaştıracaklar. Hâlbuki siz istemezseniz de dünyada internette en fazla zaman geçiren ülkeler İsrail, Arjantin, Rusya’dan sonra Türkiye de 4.sırada yerini almıştır. Sosyal ağ açısından bakıldığında, Facebook’un 36 milyon, Twitter’ın ise 33 milyon üyesi bulunmaktadır. Bu size mübalağalı gelebilir. Ancak işin doğrusu budur. Sosyal ağ kullanıcıları Dünyadaki online nüfusun %82 ‘sini oluşturuyor. Bu da yaklaşık 1,2 milyar kullanıcı demek. Bu kadar matematiksel detaylardan sonra esas konuya gelmek isterim.
Bir sosyal ağ kullanıcısının “
BEĞEN, YORUM YAP, PAYLAŞ” kavramlarının ne derece önemli olduğunu ifade etmeye gerek bile hissetmiyorum. Ki bu kavramları
“Facebook’un amentüsü” olarak açıklamak daha da yerinde olur. Çünkü bir facebook kullanıcısı için bu kavramlar(Beğen, yorum yap, paylaş) olmadan abesle iştigal etmek anlamına gelir.36 milyon kullanıcısı olan bir sosyal ağın zararlarını konuşmak “havanda su dövmek” gibi olur. Esas üzerinde dikkat çekmek istediğim konu; bu kadar üyesi bulunan bir paylaşım sitesinin üzerimizdeki kültür yansımasından bahs etmek istiyorum. Özellikle haftada 24 saatini sosyal ağlarda geçirenlerin bağımlı olarak kabul edilmesi, bu bağımlılık içerisinde paylaşımlarına baktığımızda kullanıcıların çok azı bilgi birikiminden faydalandığı, bu bilgi birikimini paylaştığını görmekteyiz. Şimdi facebook amentüsünün ilkeleri üzerinde duralım.
BEĞEN; Her zaman merak ettiğim konuyu söylemeden geçemeyeceğim. Özellikle her şeye “
evet” diyenlerin ruh profilini merak etmişimdir. Örnek olarak son zamanlarda kelle kesme sahnelerini gören bir kullanıcı bu resmi beğenmiş. Bu beğenmenin esprisini anlamakta zorlandığımı söylesem haksızlık etmiş olmam sanırım. Nerdeyse her şeye “
beğen” demek imanın ilk şartı gibi şartlanmış kullanıcı. Bazen vesikalık olarak çekilen bir fotoğrafı 50 veya 60 kişi beğenirken bu vesikalık fotoğrafı tıklayanlara baktığımda yorumlarla ilgili hiçbir katkılarını göremiyorum.
- Yani şunu hep merak edip sormak geliyor içimden;
-Arkadaş, sen bu fotoğrafın neyini beğendin! Diye sorgulamak isterim. İkinci ilke ise;
PAYLAŞ; Bunlar bir nebzede olsa birinci kısımdan daha aktiftir. En azından sürekli yediklerini, içtiklerini, giydiklerini paylaşıyorlar. Piknik resimleri, mangal resimleri, nargile resimleri vs.
Biz hayatımızda hiç yemek görmemişiz ya…
Biz hayatımızda hiç güzel mekân görmemişiz ya…
Biz hayatımızda hiç tatlı su balığı görmemişiz ya… Onun için kullanıcılar bizim yemek kültürümüzü, hem de içme kültürümüzü zenginleştiriyorlar. Nedense onlar yiyorlar, biz de resimleri ile iktifa ediyoruz. Sanki şu atasözü bunun için mi söylenmiş. “Biri yer biri bakar, Kıyamet ondan kopar.” Nedense yeme, içme konusunda paylaşım yapanların ne bir kitap paylaştığını gördüm, ne de yorumlara katkılarını gördüm. Hatta bu konuda paylaşım yapan bir arkadaşın ilk defa birisine eleştiri getirdiğine şahit olmuştum.
- O da şöyle; ya hu arkadaş, senin yemek, içmekten başka bir işin yok mu? Demişti. Üçüncü ilke ise;
YORUM YAP; Facebook’un en sevdiğim bölümü burasıdır. Özellikle mahlas isim kullananların dışında aklıselim paylaşımlar yapılmaktadır. Hatta makalelerin” yorum yap” kısmında daha fazla bilginin olduğuna şahit olurum. Mahlas isim kullananlar her ne kadar cesaretli yorumlar yapsa da kimlik bilgilerini gizledikleri için bir anlam ifade etmemektedir. Hatta internet dünyasında gerçek isimlerini kullanmayanlar için “güvensiz” kişi tabiri kullanılmaktadır. Çünkü bir sorumluluklar olmadığı için bol keseden sallamaktadırlar. Yani bir bedel ödememektedirler. Bu yüzden lafın ucu nereye giderse gitsin, kullanıcının umurunda değil. Sadece ortalığı kızıştırmaktan başka bir gayesi olmuyor bu tiplerin. Özellikle gerçek isimlerini kullananlar ise en verimli bilgileri paylaşmakta, paylaşırken de dikkatli davranmaktadır.
Demem o ki; bu gün sosyal ağların durumunu anlamak istiyorsak, sanal âlemin kralı Facebook’un bu alanda yapılan araştırmalardaki en büyük etken olduğunu anlamamız gerekir. Ki âlemlere rahmet olarak gelen bir peygamberi bile sosyal medyaya alet ettiler.
Dualarınızda unutulmamak dileği ile…
M.Şerif KARAGÖL
NEHİR HABER