Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Aralık 2020, 21:44   Mesaj No:4

Mihrinaz

Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.707
Konular: 1315
Beğenildi:12524
Beğendi:9250
Takdirleri:28524
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

ÜNİTE 4: BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1040-1157)
Selçuklular Oğuzların yirmi dört kabilesinden Üçok kolunun Kınık boyuna
mensupturlar.
Uzun bir geçmişe sahip Oğuzlar X. Asırda Sır-Derya (Seyhun) ile
HazarDenizi’nin doğusu ve Aral Gölü arasında yaşıyorlardı. Kınık boyu da
Seyhun nehrine yakın bir yerde oturuyordu. Bu yüzyılda Oğuz Devletini yabgu
unvanını taşıyan hükümdar idare ediyordu. Selçukluların atası Demiryaylı lakaplı
Dukak bu Oğuz devletinde askeri yönü ile önemli bir yere sahipti.

Selçukluların doğduğu bu zamanda bölgede üç büyük siyasi güç vardı; doğuda
Karahanlılar (840-1212), güneyde Afganistan toprakları üzerinde Gazneliler (963-
1186), batıda Mâverâunnehir ve Horasan’da Sâmânîler (819-1005). Dini alanın
temsilcisi olarak Abbâsî Halifeliğinin ise maddi gücü olmayıp isimden ibaretti ve
idare Büveyhî (932-1055) tasallutu altındaydı.

Selçuklu-Sâmânî Münasebetleri
Mâverâunnehir’de üstünlüğü ele geçirmek isteyen Sâmânîler Selçuk ile anlaşarak,
sınırların Karahanlı ve diğer Türk akınlarına karşı korunmasına karşılık Oğuzlara
Buhara civarındaki Nur kasabasını verdi (985-986). Karahanlı hükümdarı Buğra
Han 992 yılında Buhara’yı ele geçirince Sâmânî Emiri II. Nuh buradan
uzaklaşmak zorunda kaldı. II. Nuh Selçuk’tan yardım istedi. Selçuk oğlu Arslan
kumandasında yardım gönderdi. Selçuklu yardımı ile Sâmânîler Buhara’yı
yeniden ele geçirdiler. Ancak Sâmânîlerin hâkimiyeti fazla sürmedi.
Karahanlı İlig Han Nasr’ın Sâmânîleri yenmesi üzerine 999’da Buhara tekrar
Karahanlı hâkimiyetine girdi. 1004 yılında Sâmânî ve Oğuz gücü Semerkant’ta
Karahanlıları yendiler. Bu savaş sonucunda bol ganimet elde eden Oğuzlar
Sâmânîlerden ayrılıp yurtlarına döndüler. Yardımsız kalan ve vurucu bir güçten
mahrum kalan İsmail el-Muntasır 1005 yılında Karahanlılar karşısında hayatını
kaybedince Sâmânîler yıkıldı. Selçuk 1007 yılında Cend’de öldü. Onun Mikail ,
Arslan (İsrail),Yunus, Yusuf ve Musa adında oğulları vardı. Mikail babası hayatta
iken ölmüş onun çocukları Tuğrul ve Çağrı dedeleri Selçuk’un himayesinde
büyümüşlerdi. Selçuk’tan sonra ailenin başına zaten uzun süredir yabgu unvanını
kullanan Arslan geçti. Sâmânîlerin yıkılmasından sonra Mâverâunnehir’e
Karahanlıların hâkim olması ile Selçuklular onlarla karşı karşıya kaldılar.
Gazneli Mahmud’un ölümünden sonra yerine Sultan Mesud geçti. Hindistan
seferinden dönen Sultan Mesud Subaşı’ya Selçuklular üzerine yürüme emrini
verdi.Selçuklular Gazneli ordusunu Talihab’da yenilgiye uğrattılar (1038). Bu
zaferden sonra Selçuklular bağımsızlıklarını ilan ederek ülkeyi paylaştılar. Tuğrul
Bey hükümdar sıfatıyla Nişabur’u, Çağrı Bey Merv’i Musa Yabgu Serahs’ı aldı.
Nişabur’da Tuğrul Bey adında hutbe okundu. Üç bin civarında askerle Nişabur’a
gelen Tuğrul Bey Sultan Mesud’un tahtına oturdu ve Nişabur’u devletinin merkezi
yaptı. Bu başarıdan sonra Selçukluların ortadan kaldırılması gerektiğini anlayan
Sultan Mesud saldırıya geçti. Ulyaabad yakınlarında Sultan Mesud, Çağrı Bey
idaresindeki Türkmenleri yendi (1039). Bu galibiyet üzerine Sultan Mesud yüz bin
kişilik bir orduyla Serahs’a gitmek üzere Belh’ten ayrıldı. Tuğrul Bey ve Musa
Yabgu Serahs’a gelerek ne yapacaklarını görüştüler. Sonunda Çağrı Bey’in
görüşüne uyarak mücadele kararı alındı. Haziran 1039 tarihinde Gazneliler
Selçukluları tekrar yendiler.

Dandanakan Zaferi ve Selçukluların Devlet Oluşu
Gazne ordusu, Merv yakınlarındaki Dandanakan Kalesinde Selçuklu ordusu
tarafından yenilgiye uğratıldı. (24 Mayıs 1040)
Dandanakan Zaferi Selçukluların bağımsızlıklarını ilan ederek devlet olduklarının
göstergesi oldu. Zaferden sonra Tuğrul Bey Horasan emiri olarak ilan edilerek
civardaki hükümdarlara bildirildi. Tuğrul Bey Sultan ilan edilerek Nişabur’a,
Çağrı Bey melik ilan edilerek Merv’e ve Musa Yabgu ise Herat’a sahip oluyordu.

Hasankale Savaşı 18 Eylül 1048 (Pasinler Savaşı)
Bizans ile Selçuklular arasındaki bu ilk çatışma Gence yakınlarında
meydana geldi. Kutalmış, Diyarbakır ve Musul civarındaki
Türkmenlerinde desteği ile Liparit’i yendi. Kutalmış idaresinde bulunan
hanedandan Hasan Bey bu başarıdan sonra yirmi bin kişi ile Van’a
kadar ilerledi. Ancak Büyük Zap suyu yakınında pusuya düşürülerek
öldürüldü. Bunun üzerine İbrahim Yınal Anadolu fethi için
görevlendirildi. İbrahim Yınal Erzen’den hareket ederek daha sonra
Hasankale denilen yere geldi. Bizans takviyesi ile güçlenen Liparit, 18
Eylül 1048 tarihinde ağır bir yenilgiye uğradı ve esir düştü. Böylece
Hasan Bey’in intikamı alınmış oldu. Bu zaferden sonra Bizans Peçenek
istilasının da etkisiyle Selçuklularla anlaşma yaptı. İmparator esirleri ve
Liparit’i kurtarmak için fidye vermeyi kabul etti. Anlaşma
maddelerinden biri de Bizans’ın Abbâsî Halifeliğini tanımasıydı.
Hasankale zaferinden sonra İbrahim Yınal Tuğrul Bey’den Hemedan’ı
istedi. Tuğrul Bey bu isteği kabul etmedi isyana kalkışmadan önce
İbrahim Yınal üzerine giderek onu esir etti.

Anadolu Seferi
Gürcüler saldırıya devam ederek Tiflis’i işgal etmiş ve buradaki
Oğuzların Azerbaycan’a geri çekilmelerine neden olmuşlardı. Bu
sebeplerden dolayı Tuğrul Bey düzeni sağlamak adına Anadolu seferine
çıktı. Malazgirt ovasından karargâh kurdu (1054). Ancak sevk ettiği
orduların Bizans ve Gürcülerden darbeler alması, mevsimin kış olması
ve neticenin uzaması nedeniyle sultan muhasarayı kaldırdı.

Bağdat Seferi
Uzun zamandan beri Bağdat şehrine Şiî Büveyhîler hâkim durumdaydı.
Selçukluların her geçen gün büyümesi bu iktidarı ciddi olarak rahatsız
ediyordu. Çünkü siyasal alanın dışında Selçuklular, mensup oldukları
Sünnî inancın güçlendirilmesini de düşünüyorlardı. Büveyhîlerin elinde
baskı gören Abbâsî Halifesi Kâim Biemrillâh Tuğrul Bey’den yardım
istedi.

Büveyhî hükümdarı Hüsrev Firuz Şiraz’da Tuğrul Bey adına okunan
hutbeyi kendi adına okutmaya başladı ve şehri işgal etti. Bunun üzerine
Tuğrul Bey Bağdat seferine çıktı 19 Aralık 1055. Sultan Tuğrul,
Büveyhî hazinesine ve topraklarına el koydu. Halifeyi sadece dini
temsil alanla sınırlandırdı, devlet idaresini kendi eline almış oldu. Arslan
Besâsîrî Mısır’a kaçtı. Tuğrul Bey’in Bağdat’ta yaptıkları Sünnî anlayışın yeniden
itibar kazanması anlamına geliyordu.Abbâsî halifesi bu hizmetleri karşılıksız
bırakmadı ona “Meliku’l-Mağrib ve Maşrik” (doğunun ve batının
sultanı), “Kasîmu Emiri’l-Mü’minîn”, “Rukneddin” lakaplarını verdi.
Hil’at ve kılıç takdim etti.

İbrahim Yınal İsyanı
İbrahim Yınal kendisini destekleyen bir gurup askerle Hemedan’a
çekildi. Etrafına hem hanedana hem de Fâtımîlere kırgın veya muhalif
olanlar toplanmaya başladı. Tuğrul Bey ordusunun bir kısmını Arslan
Besâsîrî üzerine, bir kısmını Amidülmülk ve karısı ile birlikte halifeyi
korumak üzere Bağdat’a gönderirken kendisi üvey kardeşi İbrahim
Yınal üzerine yürümek zorunda kaldı. 1058 yılında Hemedan’a
geldiğinde Tuğrul Bey’in yanında az sayıda asker vardı, buna karşılık
İbrahim Yınal idaresinde katılımlarla birlikte otuz bin civarında asker
vardı. Bu yüzden Tuğrul Bey Hemedan kalesine sığındı ve kardeşi
Çağrı’dan ve Bağdat’dan yardım istedi. İbrahim Yınal ile Çağrı Bey’in
oğulları arasındaki Rey civarındaki çarpışmada İbrahim Yınal mağlup
ve esir edildi (3 Ağustos 1059). Ancak bu defa sultan onu affetmedi ve
yayının kirişi ile boğdurdu.

II. Bağdat Seferi
Arslan Besâsîrî 27 Aralık 1058’de Bağdat’a girdi. Fâtımî halifesi Mustansır adına
hutbe okuttu, ezanı Şiî ezanına çevirdi ve ona destek veren Kureyş b. Bedran,
Abbâsî Halifesi Kâim Biemrillâh’ı tutuklayarak hapsetti. Tuğrul Bey, Arslan
Besâsîrî ve Kureyş’e yaptıklarından vaz geçmeleri teklifini kabul ettiremeyince
Bağdat üzerine ikinci defa yürümek zorunda kaldı. Sultanın hareket ettiğini
öğrenen Arslan Besâsîrî Bağdat’tan kaçtı. Tuğrul Bey bu hengâmede Bağdat’a
girdi. Fâtımîler lehine yapılan düzenlemeleri ve izleri sildi. Halife tutsak edildiği
yerden Bağdat’taki sarayına getirildi. Bundan sonra Tuğrul Bey Arslan Besâsîrî’yi
takip ederek yakaladı ve öldürttü (4 Ocak 1060). Böylece Sünnî inancın temsilcisi
Abbâsî Halifeliği Şiî baskısından kurtarılmış oldu. Tuğrul Bey, Emir Porsuk’u
Bağdat şahnesi tayin etti ve devlet işlerini düzenledi.

Tuğrul Bey’in Evliliği ve Ölümü
Tuğrul Bey, Hz. Peygamber’in ailesinden bir hanımla evlenmek suretiyle manevi
itibar kazanmak için Abbâsî halifesinin kızını istedi. Halife bu isteği kabul etmedi.
Ancak sultan çok ısrar edince meselenin ciddi olduğunu anlayan Halife, Vasıt
şehri ve üç yüz bin dinar vermesi karşılığında nikâha razı olabileceğini söylemek
zorunda kaldı. 18 Şubat 1063 tarihinde gerçekleşen düğünden sonra Tuğrul Bey
hanımı Seyyide Hatun’u alarak Rey’e geldi. Ancak kısa zaman sonra hastalanarak
4 Eylül 1063 tarihinde yetmiş yaşında iken vefat etti.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla