Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömere buyurdu ki:
Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömere buyurdu ki:
Vasıyetimi tutarsan, ölüm gelince, senin için ondan daha sevimli bir şey olmaz. Eğer onu tutmazsan, elbette mani olamıyacağın ölüm gelince senin nazarında ondan daha çirkin bir şey olmaz. Allahın senin üzerinde gece yapman gereken bir hakkı vardır, ki onu gündüz kabul etmez. Gündüzün bir hakkı vardır, ki onu da gece kabul etmez. Üzerine farz olan ibâdetleri eda etmeden hiçbir nafile ibâdetin kabul olmaz.
Ey Hattaboğlu Ömer, geride bıraktıklarıma bakarak seni yerime geçirdim. Resulullahla çok arkadaşlık ettik.
O bizi daima kendisine, ehlimizi de ehline tercih ederdi. O derece, ki onun bize verdiklerinden artanları biz tekrar onun ehline hediye ederdik.
Sen de bana arkadaşlık ettin. Benim daima benden öncekilerin izini, Resulullahın yolunu takip ettiğimi gördün. Ben asla hak yoldan sapmadım.
Ey Ömer senin kaçınmanı istediğim şeylerin ilki, nefsinin arzularına uymamandır. Çünkü her nefsin şehevi arzuları vardır. Onu yerine getirdiğin vakit daha başkalarını istemekte ısrar ve inat eder.
Şu karınları şişmiş, gözleri dünyaya tamah etmiş, her birinin sevdiklerini kendisi için sevmiş olan kimselere karşı dikkatli olmanı, onları korkutmanı, kendinin de korkmanı istiyorum. Bil, ki sen Allahtan korktuğun müddetçe onlar da senden korkarlar. Sen doğru olduğun müddetçe onlar da senin yolunda doğruluğa devam ederler. Vasiyetim budur.
Hz. Ebu Bekr buyurdu ki:
Allahtan korkmanızı, korku ile ümidi birleştirmenizi tavsiye ederim. Çünkü Allahü teâlâ Hz. Zekerriya ve ehli beytini överek buyuruyor ki:
(Onlar, hayırlara koşarlar, korku ile ümid arasında bize duâ ederler ve ancak bize boyun eğerlerdi.) [Enbiya 90]
Biri, Hz. Ömere "Allahtan kork" diyerek söylenmeye devam etti. Oradakiler "Emir-ül müminine karşı fazla konuştun" dediler. Hz. Ömer şöyle buyurdu:" Bırakın konuşsun. Eğer onlar bize söylemezse onlarda hayır yok, onların doğru sözlerini kabul etmezsek bizde hayır yoktur."