Cafer Tayar'ın şeçtiği şiirler
2.1.2001/
Söz özün men bağından varidat’la akarken;
Gönül imbiğinden damıtılır.
Ve akarken dil nehirlerinden, nükte olarak.
Biz gönlü şairlik hevesiyle tutuşup ta,
Yağmurlu bir sonbaharın loş orman kokusuyla...
İç âlemini dolduranlar, uzletin hazzına ererler.
Dağlar ve ormanların o yalın ve yalnızlığında.
Kimse bilmez şair olmadan, hazan mevsiminde
Mazi tuvallerindeki eskiyen ağaç yapraklarının...
Çürüyen o topraksı rayihalarını.
Bir ömür rehavetiyle, ne baharları yaz ederiz de;
Ardından sonbaharların o
Hüzzam makamındaki rüzgârlarıyla...
Eser yaşamımızın o ürperten kışına döneriz;
O zaman fark ederiz yalan dünyanın,
Oyun ve eğlenceden... İbaret olduğunu.
Sessizleşen nice hayatların,
Gülümseyen soluk yüzlerinde,
Bir umudun vuslat nameleri eserde;
Yaşamlarının azmini yeni umutlara aşılarlar.
Eskiyen bedenlere inat, yenilenen ruhların naatı,
Bir ömür yaşamımıza renk katarda;
Ebediliğin o bitmez hasretine umut şiirleri yazarız.
Her yeninin eskidiği, her faninin öldüğü,
Madde âleminin tuul-i emelinden sıyrılıp ta;
Tevekkülün kaderin mühreyleymiş, mektubu ile
Sevgilinin diyarına ak ve pak gidebilmek ne güzel
Kim demiş? “mekân zamanı kuşatır” diye.
Zaman deminde ilm-i dünyayı hatmedip
sahib-i zaman olanları hor görmemeli insan,
Gözünde istikbalin umudu,
Yüzünde tüm insanlara tebessüm;
Dilinde bütün efsunlardan daha kuvvetli nefes,
Sözleri ab-ı hayatın hayat katreleri gibi diriltici.
Nice ismi gaib, cismi hakir,
Varlığı bayağı, yaşamı taşralı,
Özü cennet, yüzü rahmet,
Eylemi kehf’in ashabını...
Uykudan uyan ey gafil” diye haykırırken.
Kimse bilmez bu cürümün altındaki varlığı.
Oysa azmin elinden ne kaçmıştır ki?
Nice damlalar zamanla mermerleri oyduğu gibi,
Sabrın alfabesinden okuyan, hayat kilimini dokurda;
İstikbalde sırat-ı mustakım üzere seren,
Ve dostlar incinmeden yürüsünler diye.
İşte bu duygularla insan olmanın azmine çalışanlar,
ALLAH’ın rızasına da ererler.
Varidatı sır yani