RE: en kötü espiriler :)))) Eski zamanda Temel ve Dursun zengin olma hayalleri ile Amerika'ya gitmişler. Sağda solda iş aramışlar ama nafile. Bir gün bakmışlar adamın biri Kızılderili kafa derisi satıyor ve deri başına 100 dolar alıyor. İki Laz bu işin çok karlı olduğuna karar verip iki tüfek satın almışlar ve Kızılderili kafa derisi için yola koyulmuşlar. Bir gün, bir hafta, iki hafta hiçbir şey avlayamamışlar. Tam ümitlerini kesip dönecekleri sırada bir sabah bakmışlar Kızılderililin biri tepede oturuyor. Hemen sessizce tırmanıp yanına yaklaşmışlar ve Kızılderiliyi öldürüp kafa derisini almışlar. Belki başka Kızılderili buluruz diye günü orada geçirdiyseler de kimseyi bulamamışlar ve orada gecelemişler. Ertesi sabah ilk gözünü açan Temel bir bakmış etraflarını dağ taş Kızılderili sarmış ve pis pis bunlara bakıyorlar. Hemen uyuyan Dursun'u dürtmüş ve : Uyan Dursun uyan ! Zengin olduk anasını satayım !!
--------------------------- Eski zamanda Laz Alabama'da belediye otobüsü şoförlüğü işi bulmuş. İşe başlamış fakat bakmış önde beyazlar ve arkada zenciler oturuyor ve her gün kavga her gün ağız dalaşı. Sonunda bir gün dayanamamış ve bir kavganın orta yerinde otobüsü durdurarak konuşmaya başlamış : Ya nedir her gün birbirinizi yiyorsunuz, yok beyazdı yok siyahtı diye. Hepimiz şurda kardeşiz. Varsayalım hepimiz yeşiliz. Bunun üzerine ortalık bir anda sakinleşmiş ve herkes bir arada oturmaya başlamış. Laz da şoför koltuğuna geçmiş, motoru çalıştırmış ve : Açık yeşiller öne, koyu yeşiller arkaya otursun.
--------------------------------------------------------- 16 Laz ağaçlar bol diye bir tepenin üzerinde tekne inşa etmeye karar vermişler. Yaptıkları plana göre tekne bitince içine binip etrafındaki kazıkları sökecekler ve tepeden aşağıya kayarak denize ineceklermiş. Aylar sonra tekne bitmiş, Lazlar tekneye binmişler ve etrafındaki kazıkları söker sökmez büyük bir süratle aşağıya kaymaya başlamışlar. Daha tepenin ortasına gelmeden tekne sağa sola yalpalayıp tepe taklak olmuş ve kayalara çarparak parçalanmış. Lazlardan 15 tanesi hayatını kaybederken kan revan içinde hayatta kalan bir tanesi başını zorlukla kaldırarak etrafına bakmış ve : Allah'ım ne büyüksün. Az kalsın hepimiz ölecektik. --------------------------------------------------------
Arkadaşı Temeli güzel bir otelin barına davet etmiş. Barda buluşan arkadaşlar sarılıp öpüşmüşler. Temel hemen arkadaşına bir şey ısmarlamak için barmene bağırarak:
Hişşt alooo! Usta ordan iki rakı kap gel bakiim Etrafta oturanlar bu bağırma üzerine bunlara bakmaya başlamışlar. Arkadaşı çok rahatsız olarak Temel'e :
Ne zaman iyi bir yere gitsek bizi böyle rezil ediyorsun. Bıktım senin görgüsüzlüğünden. Ben gidiyorum arkadaş. Bir daha da seninle bir yere gidersem, demiş ve kalkmış gitmiş. Temel bu durumdan çok etkilenmiş ve ne yapıp yapıp arkadaşını mahçup etmeye yemin ederek barı terketmiş. İlk işi konuyla ilgili dersler almak olan Temel bir altı ay sonra kendini tamamen hazır hissederek intikam vaktinin geldiğine karar vermiş. Sesini değiştirerek arkadaşını aynı yere bir iş görüşmesi bahanesiyle çağırmış. Buluşma için önceden hazırlanmış ve heyecanını gidermek için otele gitmeden bir yere uğrayarak prova yapmak istemiş. Gözüne ilk çarpan yere giren Temel. Kolunu yaslayıp :
Affedersiniz. Acaba rica etsem bana ve arkadaşıma birer kadeh rakı getirmeniz mümkün mü acaba Hayır efendim.
Hayır mı, niye ?
Çünkü burası banka. -
-----------------------------
Lazın canı et yemek istemiş ama cebinde yeterli parası yokmuş. Kasaba giderek bir teklifte bulunmuş :
Bak Kasap. Ben herkesle iddiaya girmek istiyorum ama kimse yanaşmıyor. Şu elimde gördüğün 5 cm.lik çiviyi duvara bir kafa atışta çakabilirim.
Hadi ordan
Giriyor musun bir kilo etine iddiaya ?
Giriyorum, hadi bakalım. Bunun üzerine Laz çiviyi duvara dayamış ve bir kafa vuruşuyla çiviyi duvara çakmış. Kasap gayet şaşkın eti vermiş. Laz aradan iki hafta geçtikten sonra bu kez elinde daha büyük bir çivi ile gelmiş. Yine iddiaya girmişler. Laz yine eti alıp gitmiş. Laz bir hafta sonra daha da büyük bir çiviyle gelip etini almış ve gitmiş. Bir hafta sonra bu kez laz artık 30 cm.lik bir çiviyle gelmiş. Yine iddiaya girmişler. Laz gerilmiş ve her zaman olduğu gibi çiviye kafa atmış. Çivi son 5 santimi hariç duvara çakılmış. Laz gerilmiş bir kafa daha, yine çakılmamış. Bir kafa daha, nafile. Kasap sevinçle Laza el kol hareketleri yaparken, Laz büyük bir hışımla duvarın öbür tarafındaki kıraathaneye bakmaya gitmiş. Kıraathanenin kapısını açan Laz bakmış ki başka bir Laz duvara kafasını dayamış ve uyuyor.
--------------------------------------------
Laz pilot havaalanına iniş esnasında sinirlenmiş :
Bu ne biçim havaalanı ! Eni 5 kilometre, boyu 50metre !
-------------------------------------
Kayserili, Lazlarla aynı uçakta seyahat ediyormuş. Yolculuğun ortasında bir anons duyulmuş :
Sayın yolcular, uçağımızın dört motorundan biri bozulmuştur. Uçağımız bu kadar yükü kaldıramamaktadır. Bu amaçla bütün bagajı aşağıya atmak durumundayız. Ardından kapak açılmış ve bütün bagaj aşağıya atılmış. Bir süre durum böyle devam ettikten sonra bir anons daha duyulmuş.
Sayın yolcular. Uçağımızın bir motoru daha bozulmuştur. Uçağımız bu kadar yükü kaldıramamaktadır; ancak eğer uçağın koltuklarını atarsak yola devam edebileceğiz. Bu anons sonrası koltuklar çarçabuk sökülmüş ve herkes ayakta yolculuğa devam ediyorlarken bir anons daha gelmiş :
Sayın yolcularımız. Uçağımızın bir motoru daha bozulmuştur. Uçağımız bu kadar yükü kaldıramamaktadır; ancak eğer uçağın taban kısmını atabilirsek yola devam edebileceğiz. Bunun üzerine herkes yukarıdaki bagaj kapaklarına tutunmuş ve fıkra bu ya, uçağın altı çıkarılmış ve atılmış. Bir süre daha böyle gidildikten sonra bir anons daha duyulmuş :
Sayın yolcularımız. Nihayet uçağımızın son motoru da bozulmuştur. Havaalanına ulaşmamız mümkün değildir; ancak yaptığım hesaplara göre, eğer içinizden biri aşağı atlarsa, denize atlamamız mümkün olabilecek. Bu anons üzerine herkes şaşkın vaziyette birbirine ve fakat özelliklede Kayseriliye bakmaya başlamışlar. Kayserili durumun farkına varır varmaz hemen yüksek sesle :
Arkadaşlar durun ! Öyle bakmayın birbirinize ! Uçaktan atlaması gereken biri varsa, o da benim ! Çünkü ben Kayseriliyim, siz Laz'sınız ! Memleketin size benden daha çok ihtiyacı var ! Canım Laz'lara feda olsun !! Bu dokunaklı konuşma üzerine bütün Lazlar Kayseriliyi alkışlamışlar.
--------------------------
Laz sahilde yürürken bir şişe bulur. Merak edip mantarını çıkarınca birden içinden bir cin çıkar ve Beni kurtardın. Üç dilek hakkın var.
Cebimde param hiç bitmesin. Cin parmağını şıklatır. Laz elini cebine atar, para doludur. Bütün parayı çıkarıp tekrar sokar, yine para doludur. Laz ikinci isteğini düşünür
Bir şişe rakım olsun ama hiç bitmesin Cin parmağını şıkladır ve Laz'ın önünde bir şişe rakı belirir. Laz şişeyi açar ve yere döker ama şişeyi doğrultur doğrultmaz yine dolmuştur. Bir daha döker ve şişe yine dolar. Bunun üzerine:
Bu şişeyi çok sevdim. Bir tane daha istiyorum.
-----------------------------------
Trabzon Tren Garı'nda tren yavaş yavaş hareket etmeye başlamış. Tam o anda dört Laz'ın trene doğru koştukları görülmüş. Durumu gören kondüktörde en arka vagonda yardım etmek üzere kapıyı açıp beklemeye başlamış. Lazlardan sen öndeki bavulu kondüktöre verip atlamış. Ardından gelen bir sepet verip o da atlamış. Tren biraz daha hızlanmış. Üçüncü laz kan ter içinde yetişmiş ve onunda son anda elini tutup trene bindirmişler; ancak en arkadaki bir türlü trene yetişememiş ve istasyonda kalakalmış. Kondüktör bunun üzerine
Neyse en azından üçünüz bindiniz. Hazır burdayken ben biletlerinizi kontrol edeyim.
Ne bileti ?
Tren bileti
Yok bizim biletimiz yok. Biz şu istasyonda kalan arkadaşımızı geçirmeye gelmiştik.
--------------------------------------------
Eski zamanda Fransa'da yaşayan bir Laz'ı bir gün düelloya davet etmişler. Düello yapılacak yere herkes gelmiş Laz yok. Biraz sonra bir atlı elinde notla çıkagelmiş. Notta şöyle yazıyormuş :
Bir işim çıktı gecikeceğim. Siz beni beklemeden ateş edin.
Laz her balık dönüşünde paçaları ıslak vaziyette kayıktan iniyormuş. Bir gün arkadaşları sormuş paçalarını, o da :
Valla oltayı atıp balığı beklerken sıkılıyorum ve bir sigara yakıyorum. Sigaram bitince de sigarayı denize atıyorum, ondan sonrada ayağımla söndürüyorum.
Laz alacaklılardan kaçmak için kapısının üzerine "İstanbul'dayım " yazmış ve her kapı çaldığında tavan arasına kaçıyormuş. Yine kapı çaldıktan sonra bu kez büyük bir gürültü ile kapı kırılmış ve eve giren birkaç kişi lazın eşyalarını dışarı taşımaya başlamışlar. Bu durumu tavan arasından seyreden laz:
Ulan şimdi İstanbul'da olmasam size gösterirdim.
---------------------------------------------
Adam bakmış ki bir laz çukur açmakta ve diğer bir laz bu çukuru kapatmakta ve bu durum böylece devam etmekte. Adam sonunda merak edip yanlarına gitmiş ve ne yaptıklarını sormuş. Lazlar : Valla biz fidan dikme ekibiyiz. Bir arkadaşımız daha vardı ve o da fidanı açılan çukura dikiyordu ama bugün gelmedi.
Laz paraşütle atlarken bir bakmış aşağıdan yukarıya doğru bir başka laz geliyor. Yan yana geldiklerinde sormuş :
Hayırdır ? Nerden böyle ?
Cephanelikten...
-----------------------------------------------------
Laz yolda arkadaşına rastlamış. Arkadaşı Laz'a :
Laz yolda yürürken arkadaşını görmüş. Bakmış ki kolunun altında kalın kalın kitaplar var, sormuş Nedir bu kitaplar ?
Mantık
Mantık nedir ?
Sen anlamazsın.
Anlat hele bir kere, niye anlamayayım.
Nasıl anlatayım. Mesela sizin evde akvaryum var mı ?
Var
O zaman sen balıkları seversin.
Evet.
O zaman sen denizi de seversin
Evet
Kumsalı da seversin
Evet.
Kumsalda güneşlenen kadınları da seversin.
Evet.
Demek ki erkek adamsın. İşte bunun gibi bir şey bu mantık.
Çok sevdim valla. Versene bir mantık kitabı okuyayım.
Peki al.
Laz almış kitabı koltuğunun altına ve eve gitmeye başlamış. Yolda bu sefer başka bir arkadaşı Lazı görmüş ve sormuş :
Nedir bu kitaplar ?
Mantık
Mantık mı ? O da neymiş ?
Şöyle izah edeyim. Sizin evde akvaryum var mı ?
Hayır.
Hayır mı ? Ulan sen ibne misin ?
-----------------------------------
Komutan ortalığı denetlerken bakmış iki laz mektup okuyorlar. Gitmiş yanlarına ve sormuş :
Ne yapıyorsunuz ?
Sevgilimden mektup geldi ama ben okuma bilmediğim için arkadaşıma okutuyorum.
Peki niye arkadaşının kulakları pamukla tıkalı.
Ben tıkadım. Mektubu duymasın diye...
Laz arabasıyla giderken bakmış karşıda "Yavaşla 100" yazıyor, hemen süratini düşürmüş ve 100km ile devam etmiş ancak bir süre sonra bir tabela daha görmüş üzerinde "Yavaşla 75" yazıyor. Laz hızını azaltmış ve 75'le devam etmiş. Ancak biraz sonra karşısına bir tabela daha çıkmış, üzerinde "Yavaşla 40" yazıyormuş. Laz 40'a düşürmüş hızını ama bir yandan da söyleniyormuş. Bir süre daha gitmiş ki bir tabela daha, bunda da "Yavaşla 10" yazıyor. Laz hemen basmış frene, 10'la gidiyor, durdu duracak. Bir yandan da sürekli karayollarına falan küfrediyor. Neyse böyle tam bir saat geçtikten sonra hem Laz'dan hem arabasından dumanlar çıktığı bir anda Laz'ın karşısına bir tabela daha çıkmış, üzerinde "Yavaşla'ya Hoşgeldiniz".
Kayserili, Adanalı ve Laz aynı inşaatta çalışıyorlarmış. Her öğlen en üst kata otururlar ve öğlen yemeği için evden getirdikleri yiyecekleri çıkarırlarmış. Ancak Kayserilinin paketinden her gün yarım ekmek pastırma, Adanalının paketinden yarım ekmek köfte, Laz'ın paketinden ise yarım ekmek hamsi çıkıyormuş .Günlerden bir gün artık buna dayanamayan Kayserili, Adanalı ve Laz, "Yeter artık!" demişler, "Karılarımız yanımıza her gün aynı yemeği koyup duruyor !! Bıktık vallahi !! Yarın da aynıları çıkarsa aşağı atlayalım!!!" Ertesi gün olmuş öğle vakti yine yemek paketleri açılmış. Kayseriliye bu kez karısı yarım ekmek sucuk koyduğu için Kayserili sıyırmış. Adanalının paketinden ise yarım ekmek peynir çıkmış, o da sıyırmış. Laz açmış ki yarım ekmek hamsi; atlamış aşağı. Cenaze töreninde gözü yaşlı eşini teselliye giden Kayserili ve Adanalı başsağlığı dileyince Laz'ın eşi:
Ah zavallı. Hamsili ekmeğini yiyemeden gitmiş. Oysa her sabah kendi eliyle hazırlardı.
Laz öksürükten şikayetçiymiş. Doktora gitmiş, muayene olmuş ve doktor da ona bir öksürük şurubu yazmış. Laz ilacını almaya eczaneye gitmiş ama eczanede yanlışlıkla kendisine öksürük şurubu yerine müshil vermişler. Bir hafta sonra tekrar doktora giden Laz'a sormuş doktor :
Nasıl oldun? Öksürüyor musun hala ?
Ne öksürmesi doktor, öksürmeye cesaret bile edemiyorum...
Lazlar avda geyik vurmuşlar ve kuyruğundan tutup sürükleye sürükleye arabalarına götürüyorlarmış. Bunları gören bir başka avcı yanlarına gelmiş ve :
Ya niye kuyruğundan çekiyorsunuz ? Boynuzlar sağa sola takılıyor, canınız çıkıyor. Boynuzlarından çeksenize... lazlar "Tamam" demişler ve boynuzlardan çekmeye başlamışlar. Bir süre sonra bir Laz ötekine :
Böyle hakikaten daha kolay çekiliyor. Gel gör ki bu kez de gittikçe arabadan uzaklaşıyoruz...
Laz eve gece vakti beklenmedik bir biçimde eve döner ki karısı kendini aldatmakta. Derhal tabancasını çeken Laz önce karısının aşığını alnından vurur. Karısı çığlıklar atarken bu kez tabancayı kendi kafasına dayar. Bunu >gören karısı feryat figan Laz'a :
Dur yapma ! Kıyma kendine ! Bunun üzerine Laz dişlerinin arasından :
Sus kaltak ! Sıra sana da gelecek !
alıntı
not:pek hoş olmayan espiriler!(Zeyneb İslamoğlu)
|