|
Konu Kimliği: Konu Sahibi KuM TaNeSi,Açılış Tarihi: 15 Temmuz 2009 (23:21), Konuya Son Cevap : 12 Ekim 2010 (22:11). Konuya 8 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
15 Temmuz 2009, 23:21 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 5998 Üyelik T.:
02 Ocak 2009 | en kötü espiriler :)))) en kötü espiriler :)))) en Kötü espiriler Soru: 4.murat neden intihar etmiş? Cevap: İlk 3'e giremediği için --- Soru: Otuz Laz denizci boğulmuş neden ? Cevap: Denizaltıları bozulunca ittirmeye kalkmışlar --- Temel yeni bir ayakkabı almış ayakkabıcı da ilk bir hafta sıkabilir demiş.. Temel de ilk hafta giymemiş. --- Soru: Karadenizli askerin silahına ne denir? Cevap: Lazer silahı. --- Soru: Medyum Memiş kaç kardeştir? Cevap : Dört kardeştir. 1- Small Memiş 2- Medium Memiş 3- Large Memiş 4- Xlarge Memiş --- Soru: Adamın biri havuzdan çıkmış Havluyla kurulanmaya çalışıyomuş ama bir türlü kuruyamıyormuş. Neden? Cevap: Çünkü adamın yaşgünüymüş -------- Soru: Bir adam OMO'yla yıkanmış ve maymuna dönüşmüş neden? Cevap: Çünkü OMO'yla yıkanan herşey ilk günkü gibi olur. ---------- Adam 7 gün boyunca nezle olmuş. Sıkılmış bugün de petekle olayım demiş. ---------- Soru: Yere düşmeyen kalem hangisidir ? Cevap: Pilot Kalem --------- Bagırsak kurtları bağırsakta yaşar bağırmasak da ----------- Bu Ericsson başka erik yok ------------ Soru: Adamın biri hindistanda yürüyomuş. Kafasına BUDA heykeli düşmüş ne demiş ? Cevap: "Başıma buda mı gelecekti ?" |
Konu Sahibi KuM TaNeSi 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
41.Haftanın Misafiri Belgin | Hafta'nın Misafiri | Belgin | 37 | 14840 | 04 Ekim 2009 16:49 |
Neden Su içmeliyiz(46 sebep) | Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp | su damlası | 6 | 3612 | 04 Ekim 2009 12:50 |
Yokluğuna Alıştırma... | Şiirler ve Şairler | KARAKÖSE | 1 | 2994 | 04 Ekim 2009 12:45 |
Kırgınım Sana /medineweb | Şiirler ve Şairler | su damlası | 8 | 3261 | 02 Ekim 2009 19:49 |
google amcam düzeltir işi bilir herşeyi =) | Resim/Karikatür | Esma_Nur | 2 | 2740 | 02 Ekim 2009 11:25 |
15 Temmuz 2009, 23:25 | Mesaj No:2 | |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | RE: en kötü espiriler :)))) Alıntı:
| |
15 Temmuz 2009, 23:28 | Mesaj No:3 | ||
Durumu: Medine No : 5998 Üyelik T.:
02 Ocak 2009 | RE: en kötü espiriler :)))) Alıntı:
)) buda onların itikadına bir atıf arkadaşım..anlamadan dinlemeden vurma kafama.. | ||
15 Temmuz 2009, 23:40 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: en kötü espiriler :)))) Soru: Otuz Laz denizci boğulmuş neden ? Cevap: Denizaltıları bozulunca ittirmeye kalkmışlar |
16 Temmuz 2009, 00:15 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 5446 Üyelik T.:
30 Kasım 2008 | RE: en kötü espiriler :)))) Karadeniz'deki ayakkabıların içinde ne yazıyormuş ? Önce parmaklar Karadeniz'deki kola şişelerinin altında ne yazıyormuş ? Diğer taraftan açınız . Laz yolda senet bulmuş, ne yapmış ? Gitmiş ödemiş Laz bu sefer yolda yüklü bir senet bulmuş, ne yapmış ? Yurtdışına kaçmış... Laza sormuşlar " Güzel mi olmak istersin, yoksa çirkin mi ? " Laz : Güzellik geçicidir. Beş Laz bir ineği nasıl sağar ? Biri ineğin memesini tutar, diğer dördü ineği yukarı aşağı indirir ve kaldırırlar. Laz duş yaptıktan sonra ne yapar ? Islak elbiselerini çıkarır. Laz yürüyen merdivendeyken elektrikler kesilmiş, Laz iki saat mahsur kalmış. Lazlar ağaç dikiyorlarmış. Başlarındaki görevli ise Lazlara : Yeşiller yukarı, yeşiller yukarı ! Laz işçilere neden en fazla on dakika mola verdirirler ? Daha uzun mola verirlerse ne iş yaptıklarını unuturlar. Laz niye yazı yazarken eldiven takar ? El yazısı tanınmasın diye. Laz kola otomatiğine gitmiş, para atıp düğmeye basmış ve kolasını almış. Bir para daha atmış, yine düğmeye basmış ve yine kolasını almış. Bunun üzerine heyecanla arkadaşlarının yanına gitmiş ve "Çabuk bütün bozuk paralarınızı verin, bugün şansım çok iyi !" Lazla arkadaşı konuşuyorlarmış : Nasıl, iş bulabildin mi ? Elbette, altımda 1500 kişi çalışıyor. Vay canına ! Ne işi bu ? Mezarlık bekçisiyim. On Laz denizci boğulmuş. Denizaltlıları bozulunca ittirmeye kalkmışlar. Laza karayollarını boyama işi vermişler. Laz başlamış çalışmaya. İlk gün tam 200 metre boyamış. İkinci gün 100 metre, üçüncü gün 50 metre. Artık dördüncü gün 10 metre boyayınca amiri Lazı çağırmış: Hayırdır evladım iyi çalışıyordun ? Ben yine iyi çalışıyorum İyi ama dün 50 metre bugün de 10 metre boyamışsın. E... haliyle. İlk günlerde boya kovasına gidip gelmek kolaydı, sonraları çok vakit almaya başladı. Lazlar kahvede otururken bir arkadaşları içeri girmiş : Temel, ineklerinden pipo içen var mı ? Yok .. O zaman ahırın yanıyor Temel ve İdris sahilde gezinirken Temelin kafasına martı sıçmış. Temel : Mendilin var mı ? Var da, ne yapacaksın ? Martı çoktan uzaklaştı. Karadeniz'i gezen bir adam yolda aniden önüne çıkan tavuğu ezmiş. Hayvanı ezdiği için üzüntü duymuş ve gidip sahibine en azından parasını vermek istemiş. Almış tavuğu ve hemen oradaki köye gitmiş. Elindeki tavukla kahveden içeri girmiş ve : Affedersiniz; ben hemen köy dışında bu tavuğu ezdim. Sahibini arıyorum, en azından parasını vereyim diye. Acaba bu tavuğun sahibi kim ? Bunun üzerine hep beraber tavuğa bakan Lazlar : Hemşehrim sen yanlış geldin. Bizim köyde böyle yassı tavuk bulunmaz. Adamın biri Karadeniz'i gezerken bakmış bir köyde bütün koyunlar üç bacaklı. Merak etmiş ve arabasından inip çobana sormuş niye koyunlar böyle diye. Bunun üzerine çoban : Canımız her paça istediğinde koca koyunu kesecek değildik herhalde... Adamın biri yine Karadeniz'i gezerken bakmış bir tepenin üzerinde Lazlar dansediyor ve ara sıra aralarından birini tepeden aşağı atıyorlar. Adam korka korka Lazların yanına yaklaşıp sorar : Pardon ama ne yapıyorsunuz ? Kör müsün daa, Temel atma töreni yapıyoruz. Balığa çıkacak olan Lazlar konuşuyorlarmış : Dün balık avladığımız yeri işaretledin mi ? Evet kayığa işaret koydum Aptal ! Ya bugün başka kayıkla balığa çıkarsak Laz yolda muz kabuğu görmüş " Uyy yine düşeceğum " demiş... Alaska'da bir bardan içeri iki Laz girmişler ve içki söylemişler. Bir süre sonra bir tanesi barmene : Buralarda siyah kadın bulunur mu ? Hayır, bulunmaz elbet. Peki buralarda siyah beyaz kadın bulunur mu ? Bulunmaz tabi Bunun üzerine Laz arkadaşına dönerek : Sanırım dün gece iki penguenleydik. Savaşta Lazlar düşmana el bombası atıyorlarmış. Düşmanda bu bombaların pimlerini çekerek gerisingeri Lazlara atıyorlarmış. Kayserili ve Trabzonlu iki aile at yetiştirirlermiş. Bir tanesi beyaz at, diğeri siyah at yetiştirirmiş. Günlerden bir gün aralarındaki gizli rekabet öyle bir hale gelmiş ki, bir engelli yarış düzenlemeye ve kozlarını paylaşmaya karar vermişler. Kaybeden ailenin insan içine çıkması mümkün değil. Neyse, yarış günü gelmiş herkes orada. Atlardan beyazına Kayserili jokey, siyahına Trabzonlu jokey biniyor. Yarış başlamış, müthiş bir heyecan. Son engele kadar başa baş gitmişler ve tesadüf bu ya son engelde iki at da takılmış ve jokeyler yere düşmüş. Daha çabuk toparlanan Trabzonlu jokey hemen ata binerek bitiş çizgisini geçmiş ve sevinç içinde ailesine doğru ilerlemiş, fakat ailede suratlar asık. Trabzonlu jokey buna bir anlam verememiş ve sormuş : Niye öyle bakıyorsunuz yarışı kazandık işte ? Salak !! Yanlış ata bindin !! Lazların atölyesinde bir iş kazası olmuş ve bir Lazın parmağı kopmuş. Lazlar hemen ilk yardım yaparak kopan parmağı bir buz torbası içinde hastaneye yetiştirmişler. Koşarak cerraha parmağı vermişler. Parmağı alan cerrah : Güzel, parmağa bir şey olmamış. Hasta nerede ? Ne hastası ? Onu da mı getirmemiz gerekiyordu ? Lazın kulağı kopmuş bu kez hastaneye hem kulağı hem de Lazı yetiştirmişler. Cerrah kulağı almış ve dikmek için hazırlıklara başlayacakken Laz yattığı yerden seslenmiş : Bu benim kulağım değil. Benimkinin arkasında kalem vardı. Adam melon şapkasının üzerinden kafasının kaşımaya çalışan bir başka adam görmüş ve yanına giderek : Affedersiniz, siz Laz mısınız ? Evet, neden sordun ? Şapkanızın üzerinden kafanızı kaşımaya çalışıyordunuz da. Ne olmuş yani ?! Sen kıçın kaşınınca pantolonunu mu çıkarıyorsun Laz odanın içinde zıplıyormuş. Arkadaşı sormuş : Ne oldu, ne yapıyorsun böyle ? Öksürük şurubu içtim. Niye zıplıyorsun peki ? Sorma şişenin üzerinde iyice çalkalayın yazıyormuş, ben farketmemişim. Lazın eczanesine eli silahlı, yüzü kadın çoraplı iki soyguncu girmiş ve ellerindeki silahı Laza doğrultup : Çabuk kasadaki herşeyi ver ! Özür dilerim, reçetesiz hiçbir şey vermiyoruz. Eski zamanda iki Laz bir hana gitmişler. Tam ahırda atlarını bağlayacakken asabi olanı diğerine : Bak atlar konusunda ben çok hassasım. Atların karışmasından nefret ederim; onun için bu akşam atlarımıza bir işaret koyalım yarın karışmasın. Peki madem öyle istiyorsun ? O zaman ben, benim atın kuyruğunu kesiyorum, böylece yarın karışmaz. Laz dediğini yapmış ve atının kuyruğunu kesmiş. Lazlar dinlenmek için hana giderken o esnada üst katta saman devşirmekte olan fırlama hancı bunları duymuş ve adilik olsun diye hemen aşağıya inerek diğer atın kuyruğunu da kesmiş. Sabah iki atın da kuyruğunun kesik olduğunu görülünce hır çıkmış, biraz itiş kakış olmuş. İşlerinden geri kalmamak için fazla uzatmamışlar ve birer ata binerek yola koyulmuş Lazlar. Akşam döndüklerinde ise asabi olanı bu kez daha asabi bir vaziyette : Bak bu sabah olanları biliyorsun. Bu akşam ben yine atıma işaret koyacağım ve atımın bir kulağını keseceğim. Yarın sabah karışmam, ona göre. Laz dediğini yapmış ve yine o esnada üst katta olan hancı, bunlar gittikten sonra diğer atın da kulağını kesmiş. Ertesi sabah daha büyük kavga çıkmış ve yumruklar konuşmuş; fakat daha fazla işten uzak kalmamak için birer ata binmişler ve işlerinin yolunu tutmuşlar. Akşam döndüklerinde bu kez asabi Laz bıçağını göstererek Bak seni uyarıyorum, yarın kan dökülür ona göre. Bu aksam ben benim atın yelesini ve öbür kulağını kesiyorum. Tabi bunlar gittikten sonra üst kattaki hancı yine öbür atın kulağını ve yelesini uçurmuş. Ertesi sabah hakikaten kan dökülmüş ve Lazlar birbirlerine bıçak çekmişler. Bir süre sonra aldıkları birer bıçak darbesi ile yerlere serilen Lazlardan asabi olmayanı isyan etmiş : Yeter ulan, üç gündür at için kavga edip duruyoruz ! Siyahına sen bin, beyazına da ben bineyim işte ! Laz falcıdan çıkmış ve arkadaşına gayet sinirli : Bu falcıda iş yok Niye ? Kapıyı vurunca " Kim o ? " dedi. Adamın biri elinde bavullarıyla yakındaki köye doğru dağ tepe yürüyormuş. Giderken giderken bir parça yorgunluk çökmüş üzerine ve bir yerde dinlenmek istemiş. Tam o anda ileride bir yandan koyunlarını otlatırken bir yandan da ağaç altında yatan çobanı görmüş. Yanına giderek o da oturmuş ağaç altına. Bunlar selam sabahtan sonra başlamışlar sohbet etmeye. Laf lafı açmış ve koyunlara gelmiş. Adam çobana : Biliyor musun ben çok dikkatli bir insanım. Şu sürüne birkaç saniye bakıp kaç koyun olduğunu söyleyebilirim. Hadi oradan beyim, yüzlerce koyunum var benim, nasıl sayacaksın birkaç saniyede. Ben sayarım. Al say o zaman. Doğru sayarsan sürüden istediğin koyunu da sana vereceğim. Adam bunun üzerine dediği gibi sürüye birkaç saniye baktıktan sonra Senin süründe 163 koyun var Vay anasını, vay babasını, doğru !!......Peki Allah aşkına söylesene, nasıl bildin ? Çok basit, ayakları sayıp dörde böldüm. Al bakalım o zaman istediğin koyunu. Adam gider sürüden bir tane alır, ardından müsaade ister ve bavulunu da öbür eline alıp arkasını dönüp yürümeye başlayacakken çoban seslenir : Dur beyim ! İstersen bir iddiaya daha girelim. Ben senin nereli olduğunu bileyim, sen de bana bir koyun ver, bilemezsem bir tane daha al. Tamam. Sen Lazsın Vay canına, bildin ? Benim ne tipim Laza benzer, ne aksanım vardır ? Söylesene nasıl bildin ? Koca sürüden ala ala uyuz köpeği alınca... Laz otobüs muavini olmuş ve yolculuk öncesi kaptan şoför Laz muavini arka sinyal lambalarını kontrol etmek için otobüsün arkasına yollamış ve çalışıp çalışmadığını söylemesini istemiş. Bunun üzerine otobüsün arkasına giden Laz muavin oradan bağırmaya başlamış : Çalışıyor, bozuldu, çalışıyor, bozuldu... Aynı otobüs bu kez bir su birikintisine gelmiş ve şoför lazı suyun derinliğini ölçmek üzere yollamış. Laz birazdan > > gelmiş ve suyun hiç derin olmadığını ve rahatlıkla geçebileceklerini söylemiş. Otobüs suya girmiş ve batmış. Millet canını kurtarıp kıyıya çıktıktan sonra lazı karşılarına alıp hesap sormuşlar : Hani su derin değildi ! Valla ne bileyim. Ben gittiğimde bir ördek yüzüyordu ve su ancak beline gelmişti ? Laz gazetedeki iş ilanı üzerine gelmiş ve sırası gelince görüşmeye girmiş. İş ilanında üniversite mezunu, iyi Fransızca konuşan, pazarlama konusunda tecrübeli bir yönetici arandığı yazıyormuş. Hoşgeldiniz, hemen başlayalım. Hangi üniversite mezunusunuz? Üniversite mezunu değilim. Öyle mi? O zaman yabancı dilinize güveniyor olmalısınız. Yabancı dil bilmem. Demek bilmiyorsunuz. O zaman tecrübenize güvenerek geldiniz. Pazarlama konusundan anlamam. O zaman niye geldiniz canım kardeşim ? Bu işte bana güvenmeyin. Onu demeye geldim. Bir suçlu yurt çapında aranıyormuş. Bütün emniyet müdürlüklerine suçlunun bir adet cepheden ve iki adet profilden resmi dağıtılmış. İki gün sonra Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nden bir fax gelmiş Suçlulardan ikisini yakaladık. Üçüncüsünün yakalanması an meselesi". Nasa aya bir araç yollayacakmış ve bu uzay aracından bir Alman, bir Fransız ve bir de Laz astronot olacakmış. Bütün astronotlara birer küçük dolap ayrılmış ve istedikleri bir şahsi eşyalarını koyabilecekleri söylenmiş. Bunun üzerine Fransız bir şişe şarap, Alman birkaç şişe bira ve Laz astronot da bir karton sigara almışlar. Araç başarıyla uzaya oradan aya gitmiş ve birkaç gün sonra dönülmüş. Bütün televizyon kameraları ve basın mensupları uzay aracının kapısında sıralanmışlar ve araçtan ilk çıkan Fransızın yüzünde flaşlar patlamaya başlamış. Hemen biri sormuş "Ay nasıldı ?" diye. Bunun üzerine Fransız astronot : Harikaydı. Dünya manzarasına karşı bir şişe güzel şarap içtim. Ardından Alman astronot çıkmış ve hemen ona da aynı soru sorulunca : İnanılmazdı. Dünyaya karşı üç şişe bira içtim. Ardından flaşlar Laz astronotun yüzünde patlamış ve daha ona soru sorulmadan o etrafındakilere bir soru sormuş : Ateşi olan var mı ? Laz sinema gişesine gitmiş ve : Bir giriş ve bir de çıkış bileti lütfen. Laz fırına gitmiş ve : 299 tane ekmek istiyorum. Gel şunu düz hesap 300 yapalım. 300'mü ? Kim yiyecek o kadar ekmeği ? Lazın oğlu yüzünde üzgün bir ifade ile okuldan gelmiş. Babası durumu görünce sormuş : Ne oldu ? Matematik dersinden zayıf aldım. Niye ? Öğretmen 2 kere 2 kaç eder dedi, bende 6 dedim. E oğlum, 2 kere 2 dört eder, hadi bilemedin beş eder. 6 nerden çıktı ? Lazlar Amerika'ya gitmeye karar vermişler ama bir türlü vize alamamışlar Bunun üzerine yüzerek gitmeye karar vererek Karadeniz sahillerinden >atlamışlar denize. Aradan aylar geçmiş ve bir gün nihayet Amerikan Özgürlük Heykeli gözükmüş ufukta. Tam o anda içlerinden biri Siz devam edin. Ben kesildim, dönüyorum. Laz bir inek çiftliği satın alır ve inekleriyle birlikte bir fotoğraf çektirerek ailesine yollar. Aile heyecanla zarfı açarlar ve fotoğrafı görürler. Fotoğrafın altında ise şu yazmaktadır : Okla işaretli olan benim. Piyanist büyük konser için Viyana'dadır. Çok güzel bir konser sonrası soyunma odasına giderken yolda bir adam çiçeklerle yanına gelir ve : Bravo hemşehrim Karadeniz seninle gurur duyuyor. Piyanist bunun üzerine çok şaşırır ve sorar Sen nereden bildim benim Karadenizli olduğumu ? Valla genelde piyanonun başına oturan piyanist, taburesini piyanoya doğru çeker. Sen piyanoyu kendine doğru çekince anladım. Laz Amerika'da arkadaşını ziyarete gitmiş. Laz şehri gezerken acıkmış ve bakmış millet üzerinde "Hot Dog" yazan bir seyyar arabadan bir şeyler satın alıyor. Arkadaşına sormuş "Hot Dog ne demek ?" diye. Arkadaşı da "Valla tam tercümesi 'sıcak köpek' demektir" demiş. Bunun üzerine Laz bu yiyeceği denemeye karar vermiş. Satın almışlar birer tane. Laz açmış ve sandviç ekmeğinin arasına bakmış; ardından arkadaşına dönerek : Sana köpeğin neresi geldi ? Laz eşeği ile dolaşırken bakmış bir karpuz tarlası. Canı karpuz çeken Laz girmiş eşekle tarlaya ve bir yandan eşek bir yandan Laz başlamışlar karpuz yemeye. Ancak daha biraz yedikten sonra tarlanın sahibi elinde sopayla bunları suçüstü yakalamış. Tarlanın sahibi hiç vakit kaybetmeden önce sopayla eşeği dövmüş. Ardından dönmüş ve biraz da Lazı dövmüş. Dayağı yiyen Laz bir yandan inlerken bir yandan da karpuzcuya sormuş : Ben bir şeyi anlayamadım. Sen niye önce eşeği dövdün ? Neden olacak. Önce seni dövseydim, o arada eşek kaçardı. Adam iş için kasabaya giderken bakmış derenin kenarında Laz komşusu bir kedi yıkıyor. Adam Laza : Bak o kediyi yıkıyorsun ama sonra hayvanı öldürürsün. Bir şey olmaz merak etme. Adam bunun üzerine kasabaya devam etmiş. Birkaç saat sonra dönüş yolunda bakmış ki Laz komşusu toprağa bir şeyler gömüyor. Adam dayanamamış ve Demiştim ben. Yıkaya yıkaya öldürdün hayvancağızı değil mi ? Hayır hayır yıkarken değil, sıkarken öldü. İstanbul Belediyesi'nin, boğaza tüp geçit ihalesi açılmış. Türlü konsorsiyumlar yüzlerce trilyonluk teklifler vere dursunlar, bir gün Temel ve Dursun adlı iki kişi 100 milyarlık bir teklif vermişler. Bu inanılmaz ucuz teklif karşısında Belediyeye çağrılmışlar. Başkan hemen sormuş : Teklifiniz inanılmaz ucuz. Planınız nedir ? Gayet basit. Anadolu yakasından Temel, Avrupa yakasından da ben kazmaya başlayacağız ve ortada buluşacağız. Ya denk getiremezseniz ? Daha iyi ya. İki tüp geçidiniz olur. alıntı |
16 Temmuz 2009, 00:26 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 5446 Üyelik T.:
30 Kasım 2008 | RE: en kötü espiriler :)))) Eski zamanda Temel ve Dursun zengin olma hayalleri ile Amerika'ya gitmişler. Sağda solda iş aramışlar ama nafile. Bir gün bakmışlar adamın biri Kızılderili kafa derisi satıyor ve deri başına 100 dolar alıyor. İki Laz bu işin çok karlı olduğuna karar verip iki tüfek satın almışlar ve Kızılderili kafa derisi için yola koyulmuşlar. Bir gün, bir hafta, iki hafta hiçbir şey avlayamamışlar. Tam ümitlerini kesip dönecekleri sırada bir sabah bakmışlar Kızılderililin biri tepede oturuyor. Hemen sessizce tırmanıp yanına yaklaşmışlar ve Kızılderiliyi öldürüp kafa derisini almışlar. Belki başka Kızılderili buluruz diye günü orada geçirdiyseler de kimseyi bulamamışlar ve orada gecelemişler. Ertesi sabah ilk gözünü açan Temel bir bakmış etraflarını dağ taş Kızılderili sarmış ve pis pis bunlara bakıyorlar. Hemen uyuyan Dursun'u dürtmüş ve : Uyan Dursun uyan ! Zengin olduk anasını satayım !! --------------------------- Eski zamanda Laz Alabama'da belediye otobüsü şoförlüğü işi bulmuş. İşe başlamış fakat bakmış önde beyazlar ve arkada zenciler oturuyor ve her gün kavga her gün ağız dalaşı. Sonunda bir gün dayanamamış ve bir kavganın orta yerinde otobüsü durdurarak konuşmaya başlamış : Ya nedir her gün birbirinizi yiyorsunuz, yok beyazdı yok siyahtı diye. Hepimiz şurda kardeşiz. Varsayalım hepimiz yeşiliz. Bunun üzerine ortalık bir anda sakinleşmiş ve herkes bir arada oturmaya başlamış. Laz da şoför koltuğuna geçmiş, motoru çalıştırmış ve : Açık yeşiller öne, koyu yeşiller arkaya otursun. --------------------------------------------------------- 16 Laz ağaçlar bol diye bir tepenin üzerinde tekne inşa etmeye karar vermişler. Yaptıkları plana göre tekne bitince içine binip etrafındaki kazıkları sökecekler ve tepeden aşağıya kayarak denize ineceklermiş. Aylar sonra tekne bitmiş, Lazlar tekneye binmişler ve etrafındaki kazıkları söker sökmez büyük bir süratle aşağıya kaymaya başlamışlar. Daha tepenin ortasına gelmeden tekne sağa sola yalpalayıp tepe taklak olmuş ve kayalara çarparak parçalanmış. Lazlardan 15 tanesi hayatını kaybederken kan revan içinde hayatta kalan bir tanesi başını zorlukla kaldırarak etrafına bakmış ve : Allah'ım ne büyüksün. Az kalsın hepimiz ölecektik. -------------------------------------------------------- Arkadaşı Temeli güzel bir otelin barına davet etmiş. Barda buluşan arkadaşlar sarılıp öpüşmüşler. Temel hemen arkadaşına bir şey ısmarlamak için barmene bağırarak: Hişşt alooo! Usta ordan iki rakı kap gel bakiim Etrafta oturanlar bu bağırma üzerine bunlara bakmaya başlamışlar. Arkadaşı çok rahatsız olarak Temel'e : Ne zaman iyi bir yere gitsek bizi böyle rezil ediyorsun. Bıktım senin görgüsüzlüğünden. Ben gidiyorum arkadaş. Bir daha da seninle bir yere gidersem, demiş ve kalkmış gitmiş. Temel bu durumdan çok etkilenmiş ve ne yapıp yapıp arkadaşını mahçup etmeye yemin ederek barı terketmiş. İlk işi konuyla ilgili dersler almak olan Temel bir altı ay sonra kendini tamamen hazır hissederek intikam vaktinin geldiğine karar vermiş. Sesini değiştirerek arkadaşını aynı yere bir iş görüşmesi bahanesiyle çağırmış. Buluşma için önceden hazırlanmış ve heyecanını gidermek için otele gitmeden bir yere uğrayarak prova yapmak istemiş. Gözüne ilk çarpan yere giren Temel. Kolunu yaslayıp : Affedersiniz. Acaba rica etsem bana ve arkadaşıma birer kadeh rakı getirmeniz mümkün mü acaba Hayır efendim. Hayır mı, niye ? Çünkü burası banka. - ----------------------------- Lazın canı et yemek istemiş ama cebinde yeterli parası yokmuş. Kasaba giderek bir teklifte bulunmuş : Bak Kasap. Ben herkesle iddiaya girmek istiyorum ama kimse yanaşmıyor. Şu elimde gördüğün 5 cm.lik çiviyi duvara bir kafa atışta çakabilirim. Hadi ordan Giriyor musun bir kilo etine iddiaya ? Giriyorum, hadi bakalım. Bunun üzerine Laz çiviyi duvara dayamış ve bir kafa vuruşuyla çiviyi duvara çakmış. Kasap gayet şaşkın eti vermiş. Laz aradan iki hafta geçtikten sonra bu kez elinde daha büyük bir çivi ile gelmiş. Yine iddiaya girmişler. Laz yine eti alıp gitmiş. Laz bir hafta sonra daha da büyük bir çiviyle gelip etini almış ve gitmiş. Bir hafta sonra bu kez laz artık 30 cm.lik bir çiviyle gelmiş. Yine iddiaya girmişler. Laz gerilmiş ve her zaman olduğu gibi çiviye kafa atmış. Çivi son 5 santimi hariç duvara çakılmış. Laz gerilmiş bir kafa daha, yine çakılmamış. Bir kafa daha, nafile. Kasap sevinçle Laza el kol hareketleri yaparken, Laz büyük bir hışımla duvarın öbür tarafındaki kıraathaneye bakmaya gitmiş. Kıraathanenin kapısını açan Laz bakmış ki başka bir Laz duvara kafasını dayamış ve uyuyor. -------------------------------------------- Laz pilot havaalanına iniş esnasında sinirlenmiş : Bu ne biçim havaalanı ! Eni 5 kilometre, boyu 50metre ! ------------------------------------- Kayserili, Lazlarla aynı uçakta seyahat ediyormuş. Yolculuğun ortasında bir anons duyulmuş : Sayın yolcular, uçağımızın dört motorundan biri bozulmuştur. Uçağımız bu kadar yükü kaldıramamaktadır. Bu amaçla bütün bagajı aşağıya atmak durumundayız. Ardından kapak açılmış ve bütün bagaj aşağıya atılmış. Bir süre durum böyle devam ettikten sonra bir anons daha duyulmuş. Sayın yolcular. Uçağımızın bir motoru daha bozulmuştur. Uçağımız bu kadar yükü kaldıramamaktadır; ancak eğer uçağın koltuklarını atarsak yola devam edebileceğiz. Bu anons sonrası koltuklar çarçabuk sökülmüş ve herkes ayakta yolculuğa devam ediyorlarken bir anons daha gelmiş : Sayın yolcularımız. Uçağımızın bir motoru daha bozulmuştur. Uçağımız bu kadar yükü kaldıramamaktadır; ancak eğer uçağın taban kısmını atabilirsek yola devam edebileceğiz. Bunun üzerine herkes yukarıdaki bagaj kapaklarına tutunmuş ve fıkra bu ya, uçağın altı çıkarılmış ve atılmış. Bir süre daha böyle gidildikten sonra bir anons daha duyulmuş : Sayın yolcularımız. Nihayet uçağımızın son motoru da bozulmuştur. Havaalanına ulaşmamız mümkün değildir; ancak yaptığım hesaplara göre, eğer içinizden biri aşağı atlarsa, denize atlamamız mümkün olabilecek. Bu anons üzerine herkes şaşkın vaziyette birbirine ve fakat özelliklede Kayseriliye bakmaya başlamışlar. Kayserili durumun farkına varır varmaz hemen yüksek sesle : Arkadaşlar durun ! Öyle bakmayın birbirinize ! Uçaktan atlaması gereken biri varsa, o da benim ! Çünkü ben Kayseriliyim, siz Laz'sınız ! Memleketin size benden daha çok ihtiyacı var ! Canım Laz'lara feda olsun !! Bu dokunaklı konuşma üzerine bütün Lazlar Kayseriliyi alkışlamışlar. -------------------------- Laz sahilde yürürken bir şişe bulur. Merak edip mantarını çıkarınca birden içinden bir cin çıkar ve Beni kurtardın. Üç dilek hakkın var. Cebimde param hiç bitmesin. Cin parmağını şıklatır. Laz elini cebine atar, para doludur. Bütün parayı çıkarıp tekrar sokar, yine para doludur. Laz ikinci isteğini düşünür Bir şişe rakım olsun ama hiç bitmesin Cin parmağını şıkladır ve Laz'ın önünde bir şişe rakı belirir. Laz şişeyi açar ve yere döker ama şişeyi doğrultur doğrultmaz yine dolmuştur. Bir daha döker ve şişe yine dolar. Bunun üzerine: Bu şişeyi çok sevdim. Bir tane daha istiyorum. ----------------------------------- Trabzon Tren Garı'nda tren yavaş yavaş hareket etmeye başlamış. Tam o anda dört Laz'ın trene doğru koştukları görülmüş. Durumu gören kondüktörde en arka vagonda yardım etmek üzere kapıyı açıp beklemeye başlamış. Lazlardan sen öndeki bavulu kondüktöre verip atlamış. Ardından gelen bir sepet verip o da atlamış. Tren biraz daha hızlanmış. Üçüncü laz kan ter içinde yetişmiş ve onunda son anda elini tutup trene bindirmişler; ancak en arkadaki bir türlü trene yetişememiş ve istasyonda kalakalmış. Kondüktör bunun üzerine Neyse en azından üçünüz bindiniz. Hazır burdayken ben biletlerinizi kontrol edeyim. Ne bileti ? Tren bileti Yok bizim biletimiz yok. Biz şu istasyonda kalan arkadaşımızı geçirmeye gelmiştik. -------------------------------------------- Eski zamanda Fransa'da yaşayan bir Laz'ı bir gün düelloya davet etmişler. Düello yapılacak yere herkes gelmiş Laz yok. Biraz sonra bir atlı elinde notla çıkagelmiş. Notta şöyle yazıyormuş : Bir işim çıktı gecikeceğim. Siz beni beklemeden ateş edin. Laz her balık dönüşünde paçaları ıslak vaziyette kayıktan iniyormuş. Bir gün arkadaşları sormuş paçalarını, o da : Valla oltayı atıp balığı beklerken sıkılıyorum ve bir sigara yakıyorum. Sigaram bitince de sigarayı denize atıyorum, ondan sonrada ayağımla söndürüyorum. Laz alacaklılardan kaçmak için kapısının üzerine "İstanbul'dayım " yazmış ve her kapı çaldığında tavan arasına kaçıyormuş. Yine kapı çaldıktan sonra bu kez büyük bir gürültü ile kapı kırılmış ve eve giren birkaç kişi lazın eşyalarını dışarı taşımaya başlamışlar. Bu durumu tavan arasından seyreden laz: Ulan şimdi İstanbul'da olmasam size gösterirdim. --------------------------------------------- Adam bakmış ki bir laz çukur açmakta ve diğer bir laz bu çukuru kapatmakta ve bu durum böylece devam etmekte. Adam sonunda merak edip yanlarına gitmiş ve ne yaptıklarını sormuş. Lazlar : Valla biz fidan dikme ekibiyiz. Bir arkadaşımız daha vardı ve o da fidanı açılan çukura dikiyordu ama bugün gelmedi. Laz paraşütle atlarken bir bakmış aşağıdan yukarıya doğru bir başka laz geliyor. Yan yana geldiklerinde sormuş : Hayırdır ? Nerden böyle ? Cephanelikten... ----------------------------------------------------- Laz yolda arkadaşına rastlamış. Arkadaşı Laz'a : Laz yolda yürürken arkadaşını görmüş. Bakmış ki kolunun altında kalın kalın kitaplar var, sormuş Nedir bu kitaplar ? Mantık Mantık nedir ? Sen anlamazsın. Anlat hele bir kere, niye anlamayayım. Nasıl anlatayım. Mesela sizin evde akvaryum var mı ? Var O zaman sen balıkları seversin. Evet. O zaman sen denizi de seversin Evet Kumsalı da seversin Evet. Kumsalda güneşlenen kadınları da seversin. Evet. Demek ki erkek adamsın. İşte bunun gibi bir şey bu mantık. Çok sevdim valla. Versene bir mantık kitabı okuyayım. Peki al. Laz almış kitabı koltuğunun altına ve eve gitmeye başlamış. Yolda bu sefer başka bir arkadaşı Lazı görmüş ve sormuş : Nedir bu kitaplar ? Mantık Mantık mı ? O da neymiş ? Şöyle izah edeyim. Sizin evde akvaryum var mı ? Hayır. Hayır mı ? Ulan sen ibne misin ? ----------------------------------- Komutan ortalığı denetlerken bakmış iki laz mektup okuyorlar. Gitmiş yanlarına ve sormuş : Ne yapıyorsunuz ? Sevgilimden mektup geldi ama ben okuma bilmediğim için arkadaşıma okutuyorum. Peki niye arkadaşının kulakları pamukla tıkalı. Ben tıkadım. Mektubu duymasın diye... Laz arabasıyla giderken bakmış karşıda "Yavaşla 100" yazıyor, hemen süratini düşürmüş ve 100km ile devam etmiş ancak bir süre sonra bir tabela daha görmüş üzerinde "Yavaşla 75" yazıyor. Laz hızını azaltmış ve 75'le devam etmiş. Ancak biraz sonra karşısına bir tabela daha çıkmış, üzerinde "Yavaşla 40" yazıyormuş. Laz 40'a düşürmüş hızını ama bir yandan da söyleniyormuş. Bir süre daha gitmiş ki bir tabela daha, bunda da "Yavaşla 10" yazıyor. Laz hemen basmış frene, 10'la gidiyor, durdu duracak. Bir yandan da sürekli karayollarına falan küfrediyor. Neyse böyle tam bir saat geçtikten sonra hem Laz'dan hem arabasından dumanlar çıktığı bir anda Laz'ın karşısına bir tabela daha çıkmış, üzerinde "Yavaşla'ya Hoşgeldiniz". Kayserili, Adanalı ve Laz aynı inşaatta çalışıyorlarmış. Her öğlen en üst kata otururlar ve öğlen yemeği için evden getirdikleri yiyecekleri çıkarırlarmış. Ancak Kayserilinin paketinden her gün yarım ekmek pastırma, Adanalının paketinden yarım ekmek köfte, Laz'ın paketinden ise yarım ekmek hamsi çıkıyormuş .Günlerden bir gün artık buna dayanamayan Kayserili, Adanalı ve Laz, "Yeter artık!" demişler, "Karılarımız yanımıza her gün aynı yemeği koyup duruyor !! Bıktık vallahi !! Yarın da aynıları çıkarsa aşağı atlayalım!!!" Ertesi gün olmuş öğle vakti yine yemek paketleri açılmış. Kayseriliye bu kez karısı yarım ekmek sucuk koyduğu için Kayserili sıyırmış. Adanalının paketinden ise yarım ekmek peynir çıkmış, o da sıyırmış. Laz açmış ki yarım ekmek hamsi; atlamış aşağı. Cenaze töreninde gözü yaşlı eşini teselliye giden Kayserili ve Adanalı başsağlığı dileyince Laz'ın eşi: Ah zavallı. Hamsili ekmeğini yiyemeden gitmiş. Oysa her sabah kendi eliyle hazırlardı. Laz öksürükten şikayetçiymiş. Doktora gitmiş, muayene olmuş ve doktor da ona bir öksürük şurubu yazmış. Laz ilacını almaya eczaneye gitmiş ama eczanede yanlışlıkla kendisine öksürük şurubu yerine müshil vermişler. Bir hafta sonra tekrar doktora giden Laz'a sormuş doktor : Nasıl oldun? Öksürüyor musun hala ? Ne öksürmesi doktor, öksürmeye cesaret bile edemiyorum... Lazlar avda geyik vurmuşlar ve kuyruğundan tutup sürükleye sürükleye arabalarına götürüyorlarmış. Bunları gören bir başka avcı yanlarına gelmiş ve : Ya niye kuyruğundan çekiyorsunuz ? Boynuzlar sağa sola takılıyor, canınız çıkıyor. Boynuzlarından çeksenize... lazlar "Tamam" demişler ve boynuzlardan çekmeye başlamışlar. Bir süre sonra bir Laz ötekine : Böyle hakikaten daha kolay çekiliyor. Gel gör ki bu kez de gittikçe arabadan uzaklaşıyoruz... Laz eve gece vakti beklenmedik bir biçimde eve döner ki karısı kendini aldatmakta. Derhal tabancasını çeken Laz önce karısının aşığını alnından vurur. Karısı çığlıklar atarken bu kez tabancayı kendi kafasına dayar. Bunu >gören karısı feryat figan Laz'a : Dur yapma ! Kıyma kendine ! Bunun üzerine Laz dişlerinin arasından : Sus kaltak ! Sıra sana da gelecek ! alıntı not:pek hoş olmayan espiriler!(Zeyneb İslamoğlu) |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
İYİ mi Kazanır KÖTÜ mü? | Mihrinaz | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 2 | 14 Temmuz 2022 00:46 |
Sağ El İYİ, Sol El KÖTÜ | Kara Kartal | Bilgi Dağarcığı | 5 | 17 Mart 2021 14:35 |
Her kötü huyunu bir diken bil | EyMeN&TaLhA | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 03 Temmuz 2013 12:42 |
Kur'an'da Kötü Arkadaş | FECR | Kur'ân-ı Kerim Genel | 0 | 16Haziran 2013 13:08 |
Beğendiğim Espiriler | Esma_Nur | Komik Paylaşımlar | 6 | 23 Ekim 2012 01:05 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|