CELLATLARINI ALKIŞLAYANLAR
“Cellâtlarını Alkışlayanlar”
İnsanın en büyük gafleti yaşarken niçin yaşadığını, inanırken niçin inandığını, reddederken niçin reddettiğini, destek verirken niçin verdiğini sormadan sorgulamadan yapmasıdır. İnsanoğlunun sosyal hayatında değişim süreçleri teknolojiye paralel olarak hızla gelişmektedir. Bu gelişim doğal olarak değişimleri değişimler ise geçmiş sorgulamayı beraberinde getirmektedir.
Yıllarca kendi cellâtlarını alkışlayanlar, alkışlamakla kalmayıp destek verenler artık kendi atalarının alkışladıkları cellâtlarının selefleri tarafından nasıl katledildiklerini bir bir öğrenmeye başladılar. Kurbanlar öğrendikleri gibi toplumun diğer kesimleri de bu çirkeflikleri öğrenmeye başladı. Bunların gerçek yüzleri ortaya çıktıkça nasıl despot bir anlayış, militarist bir yönetim yürüttükleri ortaya çıktıkça zulümlerinin ortaya çıkmasını hazmedemediklerinden olsa gerek tutarsız gülünç bir politika izlemeye başladılar. Tek parti zihniyetinin bu gün hala bu despotik anlayışını koruduğunu, kan ve gözyaşı üzerinden nemalanmayı sürdürmek istemektedirler.
Her renk, her ırk, her dil, her inanç ve her düşünceden insanların yaşadıkları geniş mozaiklere sahip bir ülkemiz var. Yine dünyanın hiçbir yerinde ne dini ne de ideolojik anlamda düşüncesinin tam tersi istikamette hareket ettiğini ve bu tavrını insanlardan gizlemeye çalışan siyaset anlayışı olmamasına rağmen bunu kendi halkına reva gören halkına yaşatan siyaset anlayışına sahip insanlarımızın varlığı maalesef hala sürmektedir. Aslında ulusalcılık mantığının dini ve ideolojisi yoktur dersek daha doğru olur. Çünkü gerek dinler gerekse ideolojiler insanların rahat etmeleri, yaşamaları için vardırlar. İçinden çıkmış olduğu toplumun yaşamına inancına tam tersi istikamette olan biri temsil ettiği toplumu anlamamış ve buna rağmen anlamadığı toplumu temsil ediyorsa burada bir terslik olduğu muhakkaktır. Yıllardır Tunceli(Dersim)de olduğu gibi adeta cellâtlarını alkışlarcasına CHP zihniyetine destek verdiler.
Zaman insanların en güzel aynası olmaya devam ediyor ve zaman ilerledikçe bir halk üzerinden oynanan hem de devlet eliyle oynanan oyun ortaya çıkmakta hala cellâtlık zihniyeti alkışlanabilmektedir. Hem TBMM çatısı altında hem de daha acısı bir diplomat tarafından açıklanan görüşü Tuncelili biri tarafından. Bilindiği üzere CHP’de İstanbul milletvekili olan Tunceli (Dersim) doğumlu Kemal Kılıçdaroğlu kendi halkına ne kadar uzak ve yabancı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Ülkenin tam anlamıyla karanlığa gömüldüğü, ulusalcı sol anlayışının ülke yönetimine gizli oy açık tasnifle tek parti cuntacılığının yerleştirildiği 1940 yıllara dönüşümünün ve özentisini dışa vuran CHP’li Onur Öymen’in konuşmasında “Maalesef bu ülkenin anaları çok ağladı. Tarihimiz boyunca çok şehit verdik. Çanakkale Savaşı’nda 200 bin şehit vardı, hepsinin anası ağladı. Kimse çıkıp ‘bu savaşı bitirelim’ demedi. Kurtuluş Savaşı’nda, Şeyh Sait isyanında, Dersim isyanında, Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı? Kimse ‘analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım’ dedi mi? İlk siz diyorsunuz. Çünkü sizin terörle mücadele cesaretiniz yok.” O gün yapılanları meşru sayarak aynı metodun şimdi yine tekrarlanmasının daha iyi olacağı üzerinde durması Özellikle Dersim(Tunceli)’li bir milletvekili tarafından da alkışlanması CHP’nin dünüyle bu günü arasında hiçbir farkın olmadığını ortaya koydu.
Olaylar ve toplumlar üzerinde etkileşim kurarak siyaset yapmaya çalışanlar azda olsa zaman zaman reaksiyonlara muhatap olmaktadırlar. Halktan kopuk, sosyal değerlerden ve tarihi gerçeklerden uzak bir anlayışla yetişen bir insanın sol adına CHP’de siyaset yapması ve kendi halklarına reva görülenleri alkışlamaları veya bu güne kadar sessiz kalmaları aslında fazlada yadırganacak bir durum olmasa gerek. Bu gün ülke siyasetine yön verenlere baktığımızda iktidar olsun muhalefet olsun toprağı saksıda, suyu pet şişelerde, ekmeği poşette tanıyanların olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Hal böyle, yetişme ortamları farklı olunca bunlardan halka dair bir şeyler beklemekte doğru olmasa gerek.
Özellikle ülke siyasetinde hep sola destek vermiş bir bölge, buna rağmen kendi destekledikleri bir sol oluşumun atalarına sol seleflerinin reva gördüklerini şimdi yine aynı solun reva görmesi çokta yadırganacak bir durum değildir. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’i, CHP milletvekili Kemal Kıçıdaroğlu’nun alkışlaması Dersimli hemşerilerini bir kısmını ayağa kaldırdı.
Alevi dernekleri, aydınlar ve Tunceli şehir dernekleri bu ırkçı anlayışı protesto ederek CHP içindeki Alevilerin partiden ayrılmalarını istediler. Sivil toplum kuruluşları, 1938’de Dersim’de yaşanan vahşeti teröre karşı çözüm modeli olarak göstermenin insanlık suçu olduğuna dikkat çekerek Hitler benzetmesi afişleri şehrin çeşitli yerlerine astılar.
Türkiye’de CHP zihniyetinin yıllardır Alevileri oy deposu görüp, aleviler üzerinden yayılıp memlekete hâkim olma planları yapan solun bütün fraksiyonları Dersim hakkında yazıp çizdiler, sömürüsünü yaptılar. Dersimde katliam emrini verenlere biat edip, izinden gidip hem de dersimi kınamak bir çelişkiydi. İkisi aynı anda olmazdı. Bunlara bir samimiyet testi yapılsa hiç bir davalarında muvaffak olamazlar. Söyledikleriyle düşündükleri asla birbirini tutmaz. CHP zihniyeti sosyalist enternasyonale sözde üye fakat hala faşizmden medet umuyor.
Tek parti diktatörlüğünün Dersim’de insanlık dışı uygulamasını yaptığı sırada Seyit Rıza'nın yapılanlara karşı son sözleri şöyle yankılanmıştı: “Evlâd-ı Kerbelâ’yık; Bî-Hatayık; Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir.” Evet, faşist Onur Öymen ve onun şakşakçısı başta Dersimli Kılıçdaroğlu ve diğer sol cenah Seyit Rızanın dediği gibi “Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir” bundan sonra hala Tuncelililer kendi cellâtlarını alkışlayacaklarsa buna da söylenilecek bir söz kalmaz herhalde.
Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle
www.medineweb.net
a_h_almali@mynet.com