AZMİN-KARARLILIĞIN BUNA BAĞLI İMANIN,
AZMİN-KARARLILIĞIN BUNA BAĞLI İMANIN,
YEŞERTTİĞİ UMUT!..
Müslüman açısından, Azmin, kararlılığın, mücadelenin her şeyden önemlisi imanın nasıl bir kazanım sağlayacağının en güzel göstergelerinden biri olan bir olayı sizlerle paylaşmak istedim. Öte yandan sapkın bir toplumun içine düşmüş olduğu durumdan etkilenerek yalnızlığa itilmiş ve çareyi ölümde arayan bir can, tam umutların bittiği, hiçbir umudun kalmadığı, boyuna dolaşmış olan soğuk ilmiğin sıcak bir bedende buluşması ve son bir ses. Zil sesi, yetmedi kapı sesi. Devamını sahibinden okuyalım.
“İmamın 11 yaşındaki oğlu: Her Cuma namazından yapılan dini sohbetten sonra Merkez Camii imamı ve 11 yaşındaki oğlu yanlarına aldıkları ‘Cennete Giden Yol” ve başka kitapçıklarla kapı kapı dolaşıp insanlara dağıtıyordu. Yine bir Cuma namazından sonra imam ve oğlu caddelere çıkıp insanlara Allah’ın mesajını ulaştırmak için hazırlanırken, dışarıda da şiddetli bir yağmur bastırmaya başladı. İmamın oğlu kendisini sıcak tutabilecek en kalın elbiselerini giydi ve babasına “Ben hazırım” dedi. Babası “Ne için hazırsın?” diye sorunca, “Kitapçıkları yanımıza alıp dışarı gitme zamanı” diye cevap verdi.
Baba oğlunu cevapladı: “Oğlum, dışarı çok soğuk ve şiddetli bir yağmur var.” Şaşırmış bir şekilde babasına bakan 11 yaşındaki çocuk ısrarını “Ama baba, yağmur yağdığında bile insanlar cehenneme gitmiyor mu?” şeklinde sürdürdü.
Baba tekrar cevap verdi: “Oğlum, ben bu havada dışarı çıkmıyorum.” Umutsuz bir şekilde babasına bakan çocuk “Peki ben gidebilir miyim?” diye sordu. Kısa bir süre tereddüt eden baba: “Kitaplar burada ama dikkatli ol oğlum.”
“Teşekkürler baba” diye cevapladı oğlu imamın.
Dışarıda şiddetli bir yağmur yağıyor. Ellerindeki kitapçıklarla caddeden caddeye koşan çocuk, gördüğü herkese kitapçıkları veriyor. İki saat boyunca iliğine kadar ıslanmış ve elinde kalan son kitapçığını verecek birini ararken caddede kimsenin olmadığını gördü. Bu sefer etrafına baktı ve yan tarafta gördüğü ilk eve doğru yürüdü. Zili çaldı ama kimse cevap vermedi. Tekrar tekrar çaldı ama hala cevap yoktu. Sonunda 11 yaşındaki ‘dava uzmanı’ geri dönmeye karar verdi ama bir şey onu durdurdu. Tekrar zili çalmaya başladı, kapıya vurdu. İçinde bir şeyler onun gitmemesi gerektiğini söylüyordu. Tekrar zile bastı ve sonunda kapı yavaşça açıldı.
Kapı eşiğinde hüzünlü ve yaşlı bir kadın göründü. Yumuşak bir şekilde sordu: “Senin için ne yapabilirim oğlum?” Kadının dünyasını aydınlatan bu sevimli çocuk “Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Sadece size şunu söylemek istiyorum: Allah gerçekten sizi seviyor ve düşünüyor. Ben de elimde kalan bu son kitapçığı size getirdim. Bu kitapçık Allah ile ilgili her şeyi, yaratılışımızın sebebini ve Allah’ın rızasını kazanmanın yollarıyla ilgili her şeyi söyleyecek” diye cevap verdi ve elindeki son kitapçığı yaşlı kadına uzatarak ayrıldı.
Kitapçığı alan kadın “Teşekkür ederim oğlum. Allah seni korusun” diyerek çocuğu uğurladı.
Bir sonraki Cuma namazından sonra yine dini sohbet yapılıyordu. İmam konuşmasını bitirdikten sonra, “Sorusu olan ya da bir şey söylemek isteyen var mı?” diye sordu.
Arka tarafta kadınların bulunduğu bölümde yaşlı bir kadının sesi duyuldu. Herkesin dikkatlice dinlediği yaşlı kadın konuşmasına şöyle başladı: “Buradaki toplanan cemaatten hiç kimse beni tanımıyor. Ben burada daha önce hiç bulunmadım. Gördüğünüz gibi bir önceki Cuma Müslüman değildim ve hiç olmayı düşünmemiştim. Kocam yıllar önce vefat etti ve beni bu dünyada yapayalnız bıraktı. Geçen Cuma günü çok soğuk ve yağmurluydu ve bu soğukluk kalbimde daha fazlaydı. O yüzden bu dünyada artık bir umudumun kalmadığını düşünerek bir ip ve sandalye alıp çatı odasına çıktım. İpi sıkı bir şekilde tavana bağladım ve sandalyenin üzerine çıkarak ipi boynuma geçirdim. Sandalyenin üzerinde kendimi kalbi kırık ve yapayalnız hissederek kendimi asmaya hazırlanırken, aniden kapımın zili çalındı. Bir dakika bekleyeyim, her kimse nasıl olsa geri dönecek diye düşündüm.
Bekledim, bekledim ama zilin durması imkânsızdı, zil sesi daha da şiddetli ve ısrarlı bir şekilde çalıyordu. Sonra zili çalan kişi kapıya vurmaya başladı. Kendi kendime, “Kim olabilir acaba? Şimdiye kadar hiç kimse ne zilimi çaldı ne de beni görmeye geldi” diyerek boynumdaki ipi çıkardım ve kapıya indim. Kapıyı açtığımda gözlerime inanamadım. Kapı önünde dünyanın en sevimli ve en melek yüzlü çocuğunu gördüm. Yüzündeki gülümseme… Size bunu anlatamam. Ağzından çıkan kelimeler kalbime işledi.
Meleki bir sesle, “Size sadece Allah’ın sizi sevdiğini ve sizi düşündüğünü söylemeye geldim” dedi..Sonra bana bu kitapçığı verdi…”Cennete Giden Yol”. Küçük melek kitapçığı verdikten sonra o soğukta ve yağmurda ıslanmış bir şekilde ayrılırken, ben de kapımı kapattım ve kitapçığı dikkatli bir şekilde okudum. Sonra çatı katına tekrar çıktım ve ipi ve sandalyeyi geri aldım. Artık onlara ihtiyacım yoktu. Şimdi görüyorsunuz Allah’ın bir hizmetkârıyım. Bu kitapçığın arkasında sizin cemaatinizin adresi olduğu için Allah’ın o küçük meleğine gelip teşekkür etmek istedim. Tam zamanında gelip ruhumu sonsuz cehennemden kurtardı.”
Yaşlı kadın bu sözleri söylerken camide gözlerinden yaş akmayan bir tek kimse bile kalmamıştı. Sonra cemaat hep birlikte ‘Allahu Ekber’ diye tekbir getirdi. İmam, minberden yavaşça indi ve 11 yaşındaki oğlunun bulunduğu yere geldi. Kolundan tuttu ve kontrolsüz bir şekilde ağlamaya başladı. Cemaat daha önce böyle bir şey görmemişti. Belki de dünya daha önce oğlu için böyle sevgi ve onur duyan bir baba görmemişti. Sonra yine zafer kazanmış, sevinç ve mutluluk gözyaşları içinde “Allahu Ekber” diye tekbir getirildi.(Mehmet Nedim Aslan)” Ve bu gün Cuma biz neden yapmayalım işe kendimizden kendimizi tanımaktan başlamayalım, insanların kurtuluşlarına vesile olacak hayırlarda niçin bulunmayalım?..
Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.
Abdulhelim Almalı
a_h_almali@mynet.com