|
Konu Kimliği: Konu Sahibi inzar,Açılış Tarihi: 26 Şubat 2009 (22:00), Konuya Son Cevap : 23 Ocak 2023 (09:39). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
26 Şubat 2009, 22:00 | Mesaj No:1 |
iç alemdeki her mana kabullenmiş değildir. iç alemdeki her mana kabullenmiş değildir. "Hem tahayyül, teveh-hüm, tasavvur, tefekkür, nasıl ki tasdik ve iz'an değiller. Öyle de, şüphe ve tereddüt sayılmazlar. Fakat, eğer lüzumsuz tekrar ede ede müstekar bir hale gelse, o vakit hakikî bir nevi şüphe, ondan tevellüt edebilir." İnsan zihninin fonksiyonları farklı basamaklarda cereyan etmektedir. Hayal, vehim, tasavvur, tefekkür gibi haller tasdik ve iz'andan önce gelmekte; beyinde yer alsalar bile "kabul etmek" anlamını ifade etmemektedirler. Hayallere, vehimlere ve her türlü farklı düşüncelere açık olan insan beynindeki haller kişinin kanaatini, taraftar olduğu düşünceyi ve kabullerini belirlemezler. Kişinin iç aleminde var olan ve hayallerinde gezinen her duygu ve düşünceye taraftar olduğunu ve bunları kabul ettiğini düşünmesi benliğine ve ruh aleminde taşıdığı güzelliklere büyük bir zulüm ve haksızlık olurdu. Belki de toplum hayatında, kötü, yoldan çıkmış ve istikameti bozuk olarak algılanan pek çok ferdin hayatında temel yanlışlık iç aleminde var olan kötü düşünce ve hayalleri kendine ait olarak algılaması ile başladı. Kendine ait olmayanları kendinin zannederek kötü olduğunu, kötüye taraftar olduğunu ve kötüleştiğini düşündü. Benlik algısı ve kendilik tanımını bu şekilde algıladığı için şu an kötüyü oynuyor ve belki de kendini kötü olmak zorunda hissediyor. İnsanların yaşantıları ile inançları arasında sıkı bir bağlantı olduğu ve birbirlerini etkiledikleri herkes tarafından kabul edilen bir gerçek. Kişi neye inanıyorsa neticede kendini o şekilde algılayacağı bir davranış şekli sergileyecek ve ona uygun tarzda yaşayacaktır. Dünyada kötülüklerle, ahlaksızlıkla mücadele etmenin en etkili yolu insanları kötü ve ahlaksız oldukları inancından kurtarmak ya da öyle olmadıklarına inandırmak olmalıdır. Şeytanın bu alemde en önemli stratejik oyunu ve mevzi kazandığı en etkili nokta sinsi bir şekilde kişileri kötü olduklarına, imandan çıktıklarına ve artık hiçbir ümit ve çıkış kapısı kalmadığına inandırması olsa gerektir. Bu durumlarda, ümitsizliğin, Allah'ın rahmetinden uzak olduğunu düşünmenin büyük günahlardan olduğunu hiç hatırdan çıkarmamalıdır. Ferdin hayal dünyasına ve düşünce alemine yanlış ve "Acaba küfre mi giriyorum?" dedirtecek bir düşünce geldiğinde bu düşünceye sahip çıkmadan hayal ve düşünce aleminin akışı içinde o alanın normal işleyişinin bir parçası olduğunu bilmek ve ona göre davranmak en makul yol olmalıdır. Bu yapılmayıp bir yanlışlık içine girmenin ve kötü yola girdiğini düşünmenin verdiği telaş ile aynı sıkıntıyı tekrar tekrar dile getirmek veya iç aleminde canlı tutmak bir anlamda o yanlışlığı içselleştirecektir. Öyle olduğunu düşünmeye hiç gerek yokken kişi kötü, günahkar, suçlu olduğu duygusuna kapıldığında bu duygu iç alemine ve şuur altına yönelik bir kişilik mesajı anlamına gelecektir. Bu mesaj sürekli ve ısrarla gittiğinde, zaman içinde şuur altı kötü ve günahkar bir kişilikle şekillenecek, önce kabul ettiğini zannederken artık kabul eder hale gelecektir. Bu durumdan sonra geri dönüş oldukça zordur. Kötülüğü kabul etmiş ve günahkarlık etrafında şekillenmiş bir benliğe iyi olduğunu, fıtratının temiz olduğunu, yanlış inançları sonucu bu noktaya geldiğini anlatabilmek çok güçtür. Yine sosyal hayat içinde kişinin kendini karşı taraf ayinesinde nasıl gördüğü çok önemlidir. Karşıdakiler tarafından kötü, serseri, tembel gibi olumsuz sıfatlarla algılandığını düşünen kişi bir şekilde kendini bu halin gereğini yerine getirmeye mecbur bilecektir. Bu yüzden özellikle çocuk eğitiminde çocukları olumsuz sıfatlarla tarif etmemek ve öyle oldukları mesajını sürekli şuur altlarına yollamamak çok önemlidir. Sürekli kötü olduğu şeklinde mesaj alan benlik bu algı ve tarif etrafında şekillenecek ve zamanla bu durum iyice kabullenilmiş hale gelecektir. Aynı şey kişinin benliği ve iç alemindeki iletişimde de geçerlidir. İç aleminin yaratılış gereği ve normal işleyişin sonucu olan hallerini kabul ettiğini zannetmek yanlışlığı şuur altına bir mesaj olarak gidecektir. Bu mesaj zaman içinde şuur altındaki benlik tarifini şekillendirecek ve fert tarafından kabullenilmiş hale dönüştürecektir. Şüphe zannı çok üzerinde durulursa gerçek şüpheye, küfür zannı küfre, günah zannı gerçek anlamda günahlara dönüşebilir. O yüzden hayalin, tasavvurun, düşüncenin her şeye açık ve her mananın yer alabileceği yapılarında yer alan olumsuzlukları kendimizin zannedip ortadan kaldırmaya çalışmak şeklinde bir benimseme zamanla gerçek benimsemeye dönüşebilir. Bu nedenle en iyisi hiç oralı olmamak ve bize ait olmayan bir şeyi içimizden atmak için gereksiz yere uğraşıp durmamaktır. En temel meseleler ve itikad noktasında tartışmaya açık olmayan kesin hükümler bile hayal, düşünce ve tasavvur dünyasında uç manalarla yansıyabilir. Bu manalar ferde ait olmadığından şüphe, kabul ya da tasdik edildiler şeklinde düşünülmemelidir. Kabule ve tasdike dönüşmemeleri için ise fazlaca üzerlerinde durulmamalıdır. alıntı | |
Konu Sahibi inzar 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
iyilik haddi aşarsa kötülük doğurur. | Adap-Edep-Ahlak | Mihrinaz | 2 | 2450 | 26 Şubat 2009 22:12 |
iç alemdeki her mana kabullenmiş değildir. | Adap-Edep-Ahlak | Mihrinaz | 1 | 1942 | 26 Şubat 2009 22:00 |
şiirdir. | Şiirler ve Şairler | _bülbül_ | 3 | 1857 | 14 Şubat 2009 01:47 |
öteler... | Resim/Karikatür | AşıkıZehra | 3 | 1843 | 19 Ocak 2009 15:40 |
halifeye diz çöktüren köle | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | Kara Kartal | 2 | 1795 | 07 Aralık 2007 10:18 |
23 Ocak 2023, 09:39 | Mesaj No:2 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 |
İnsan beyni varlık alemini anlayıp anlamlandırmak üzere donatılmıştır. Doğduğu andan itibaren, şu an ortaya konan verilerden hareketle, belki de daha öncesinde çevreyle ve algıladığı varlıklarla ilgilidir. Bu durumla bağlantılı olarak sesler, şekiller, suretler, kokular, dokunuşlar ve tatlardan oluşan bir alem algısı, hayat boyu fertlerin iç aleminde şekillenir. Sonra bunlar aklın, hayalin, arzuların, duyguların ve insanı insan yapan pek çok ruh fonksiyonunun potasında yoğrulur, neticesinde kabuller, tasdikler ve inançlar ortaya çıkar. Bu yoğrulma sürecinde insanın iç alemi, dokuduğu suretlerde, manalarda ve kurulan bağlantılarda her hangi bir sınır ve bağlayıcı faktörün etkisi altında değildir. Her şeyin her şeyle bağlantılı olabileceği, her türlü mananın iç alemde şekillenebileceği akışkan bir zemin olan hayal aleminde kurallar, ayıplar, günahlar henüz ortaya çıkmamış şekildedir. Şuur altında, şuur boyutuna uzanan kabullerde toplumun genel kabulleri ve aile içi kurallardan genel ahlak kurallarına uzanan bir yapının baskılayıcı ve şekillendirici etkisi vardır. Bu Freud’un süper ego şeklinde tanımladığı şey olmalıdır. Henüz süper ego şeklinde tarif edilen unsurların alanına girmeden önce duygu, düşünce ve meyillerde herhangi bir sınır yoktur. Benlik ya da egodan davranışlara ve görünen aleme sadece süper egonun kontrolünden geçenler çıkabilir. İşte vahyin varlık alemine ulaşan emirleri ya da dini emirler şeklinde sosyal hayatta etkileri gözlenen kurallar bu alanı, yani süper egoyu şekillendirmede etkilidirler. Süper ego ve egonu uyum içinde olduğu ve kişinin ruh aleminde bir ahengin yaşandığı hal şuur altına itilen şeylerin bir kabul ve tasdik ile itilmesi halidir. Kabul ve tasdik olmaksızın zorla bu alana itilen şeyler iç basıncı artırmakta ve hayatın belirli dönemlerinde psikolojik veya psikiyatrik patlamalara yol açabilmektedirler. İnsan, imtihanı ve yaratılışı gereği, şu alemdeki pozisyonu nedeniyle düşünce, hayal ve tasavvurlarında kötü söz ve düşünceler yer alabilmekte ve kötülüklere meyledebilecek özellikler taşımaktadır. Bu özellikleri aynı zamanda ondaki mücadele, gelişme, ilerleme meylini ve olumlu yönlerini de açığa çıkaran bir yapı ortaya koymaktadır. Gelişmeye ve gerçek insanlığımızı yaşamaya yol açan bu olumsuzlukların ve kötülüklerin iç alemimizde bulunmasından sıkıntı duymak çok gereksiz ve yersizdir. Önemli olan, tarafsız muhakeme ve imtihan gereği, içimizdeki kötü düşünce ve fiillerin tarafında yer almamak, onları kabul etmemek ve fiiliyata dökmemektir. Bunu başarabildiğimiz zaman, iç dünyamızda kötü söz ve düşüncelerin varlığı insanlık mertebelerinde yükselişimiz, ruhen ve manen insanlığın en üst mertebelerine çıkışımız için basamaklara dönüşeceklerdir.
__________________ ~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Sanal âlemdeki gıybet, çok daha fazla günaha neden olabilir | EyMeN&TaLhA | İslami Haberler | 2 | 16Haziran 2015 23:02 |
Mana-i harfi | EyMeN&TaLhA | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 08 Ağustos 2014 11:02 |
Secdenin Mânâ ve Ehemmiyeti Nedir? | KuM TaNeSi | Soru Cevap Arşivi | 0 | 09 Nisan 2009 13:35 |
Harfler Aleminde Bir Mana Ziyafeti | AŞK'ÜL İSLAM | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 01 Eylül 2008 17:00 |
Madde ve Mânâ dengesi | medinelii | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 28 Ağustos 2008 17:28 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|