|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi: 21 Temmuz 2011 (15:37), Konuya Son Cevap : 30Haziran 2013 (11:59). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
21 Temmuz 2011, 15:37 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | şeyh said şeyh said ŞEYH SAİD Şeyh Said 1865 yılında Erzurum’un ilçesi Hınıs’a bağlı Kolhisar Köyü’nde dünyaya geldi. Babasının adı Şeyh Mahmut Fevzi’dir. Şeyh Said’in ailesi köklü ve büyük ailelerdendir. Ailesi daha Osmanlı Padişahı 4. Murat döneminde, düşman saldırılarıyla karşılaşır. Sultan 1639’da Şeyh Said’in dedesi Seyyid Haşim’i katleder. 1639’da Kürdistan’ın, Kasr-ı Şirin antlaşmasıyla iki parçaya ayrılır. Olabilir ki Seyyid Haşim de bu duruma karşı çıktığı için şehit edilmiştir. Şeyh Said’in dedeleri şu silsileyle geliyor: Mele Haydar, Mele Kasım, Şeyh Ali Septi Amedi, Şeyh Mahmut Fevzi. Şeyh Mahmut Fevzi Palu’dan Hınıs’a gidip Hınıs’ın köyü Kolhisar’ı satın alır ve orada yerleşir. Şeyh Mehmûd Fevzi’nin yedi oğlu olur. Bunlar; Şeyh Said, Şeyh Bahaddin, Şeyh Diyaeddin, Şeyh Necmeddin, Şeyh Tahir, Şeyh Mehdi ve Şeyh Abdurrahim’dir. Babasının ölümünden sonra bu büyük ailenin bütün sorumluluğu Şeyh Said’in üzerine kalır. Şeyh Said’in ailesi çok zengindi. Sürüleri vardı ve bu sürülerini Erzurum’dan ta Halep’e, Musul’a, Şam’a kadar götürüyordu. Şeyh Said bu arada hem ticaret yapıyor hem de gittiği yerlerde insanlarla ilişki geliştiriyordu. Bundan dolayı onu tanıyanlar ve sevenler çoktu. Kürdistan’da bir çok insan onun etkisinde kalıyordu. Birinci Dünya Savaşı sırasında bir çok Kürt yerinden yurdundan göç ettirilir. Bu dönemlerde Osmanlı, onu ve ailesini de sürmek isterler ama dönemin kaymakamını Şeyh Said tehdit eder ve ondan çekindikleri için Ona ve ailesine karışamazlar. Şeyh Said'din Eğitimi Şeyh Said ilim öğrenmek için medreseye başlar. Muş, Malazgirt, Hınıs ve Palu’da eğitimini tamamlar. Şeyh Said bilinçli ve akıllı bir insandı. Köy köy gezip İslami ve ulusal mücadele bilincini insanlara vermeye çalışır. Kürdistan Teali Cemiyeti’ne üye olur. Osmanlı’nın yıkılıp Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber Cumhuriyetin kurucuları gerçek yüzlerini göstererek İslam ve Kürt karşıtlığına dayalı politikalarını gün yüzüne çıkarırlar. Bu da Şeyh Said’in çabalarını artırır. O, bu durumda artık yerinde duramazdı. Gün çalışma günüydü. Rêxistina Azadî, 1921’de Kürdistan Teali Cemiyeti’nin kapatılması üzerine açılır. Cemiyetin başkanı Cibranlı Albay Halit Bey idi. O, Şeyh Said’in kayın biraderiydi. Cibranlı Halit, ikinci Abdulhamit’in açtığı Aşiret Mektepleri’nde okumuştu ve iyi bir askerdi. Bu cemiyete daha sonra Hacı Musa Bey, Cibranlı Halit Bey, Hasenanlı Halit ve başkaları da katıldılar. Bitlis mebusu Yusuf Ziya 1923 yılının yaz mevsimi sonunda Şeyh Sait ile görüştü ve görüşmede bir Kürt ayaklanması örgütlemek ve bu amaçla örgütlenmeye hız vermek istediklerini belirtirler. Şeyh Sait Kürdistan’da büyük bir etkiye sahip olduğu için Rêxistina Azadî’ye davet edilir. Rêxistina Azadi’ye üye olduktan sonra çalışmalarını daha bir ilerletir. Köy köy gezer, tanıdığı ve sevdiği insanlara mektup göndererek mücadele bilicini insanlara ulaştırmaya çalışır. Kürdistan’da büyük bir kıyam hazırlığına başlarlar. Cemiyetin üyeleri kendi aralarında hepsinin bildiği bir şifre diliyle iletişim kuruyorlardı. Bu şifrelerle yaptıkları görüşmelerden birinde şifre yanlış anlaşılır ve ayaklanma hazırlığı Mustafa Kemal tarafından duyulur ve Rêxistina Azadî’nin başkanı Cibranlı Halit Bey ve Yusuf Ziya 1924 yılının Ekim ayında tutuklanırlar. Bu olay üzerine başkanlık görevi Şeyh Said’e kalır. Şeyh Said'din hanımıyla son konuşması Şeyh Said hazırlığını yapar ve evden çıkacağı zaman hanımı ona şöyle der: “Sen bizi kime bırakıp gidiyorsun”. Bu soru karşısında Şeyh Said tarihi cevabını şöyle verir: - Eğer ben ve bu bastonum yalnız da kalsak ben yine bu kafirlere karşı çıkacağım. Ne ben Hz. Hüseyin’den daha değerliyim ne de benim ailem onun ailesinden daha kıymetlidir. Eğer ben bu kafirlere karşı çıkmazsam zebaniler sarığımdan tutup beni cehenneme atarlar, siz o zaman bana yardım edebilecek misiniz? Onlar bana demezler mi; “Ey Said Allah o kadar mal mülk verdi sana. Sen Allah için ne yaptın? Bunlar Allah’ın emirlerini ayaklar altına almışlar. Evet ben cihada başladım ve korkanlar, cihat edemeyecekler, hastalar gelmesinler. Bu yol korkakların yolu değildir! Kardeşi Bahaddin ise O’na şöyle der: “Abi sen biliyorsun Kürt halkı bilgi yönünden pek gelişkin değil. Sen başaramazsın.” Şeyh Said’in cevabı takdire şayandır. - Bahaddin, Bahaddin! Hiç merak etme ben Amed’de asılacağım, sen de Kur’an’ın üzerinde şehit düşeceksin. ALLAH Û EKBER, ALLAH Û EKBER, ALLAH Û EKBER WE LÎLLAHÎL HEMD Hz. Hüseyin de nerede şehit düşeceğini bilmiyordu. Ama onlar için her şeyden önemlisi Rablerine olan sevgiydi. Bu arada Türk Hükümeti yetkilileri Şeyh Sait'e haber gönderip ifadesini almak istediklerini bildirdiler. Şeyh Sait ifade vermeye gitmeyip 27 Aralık günü Hınıs'tan ayrılıp Çapakçur'a doğru yola çıktı. 4 Ocak 1925 günü Şeyh Sait ve çok sayıda Kürt ileri geleni Kırkan köyünde bir toplantı yaptılar. Bu toplantıda Şeyh Said’in fetvası şuydu: “Bizler ve Türkleri bağlayan sadece din kalmıştı, Türk Hükümeti dini de kaldırdı ve artık bizi birbirimize bağlayan hiçbir şey kalmadı.” Bu toplantıda alınan birinci karar şuydu: Şeyh Said; Amed, Ergani, Lice, Farqin, Darahini, ve Hani’nin ileri gelenleriyle görüşecek. Ardından Çevlik’e gelecekler ve orda kıyama başlanılacak. Şeyh Sait 12 Ocak'ta Çapakçur'da, 15 Ocak'ta Daraheni'de, 21 Ocak'ta Lice'de ve 25 Ocak'ta Hani'de idi. Şeyh Sait buralarda halk ile ve bazı Kürt önderleri ile toplantılar yaptı. Şeyh Sait Piran'da kardeşi Abdurrahim'in evinde iken, Türk askerleri evi basıp, Şeyh Abdurrahim'e sığınmış bazı Kürtleri almak istediler. Şeyh Abdurrahim, kendisine sığınmış bu insanları, Şeyh Sait orada iken vermeyi reddettiğinden, askerler bu kişilere saldırdılar. Bunun neticesi olarak askerler ile Kürtler arasında çatışma çıktı. Böyle bir provokasyon sonucu, hareket beklenmedik bir şekilde, planlanmış zamandan önce, 8 Şubat 1925'de başladı. Isyanın başlamasi ve yayılması Kıyam 1925 yılının Şubat başında, Kürdistan'ın bütün bölgelerinde birden başladı. Hasanan aşireti reisi Albay Halit Bey derhal Muş'u kuşattı. Cibran Aşireti'nden Hasan Bey, çarpışmalardan sonra Hınıs'ı, Şeyh Abdullah ise Varto'yu zaptettiler. Birkaç küçük çarpışmadan sonra Ergani ve Maden de zaptedildi. Şeyh Sait, 7000 kıyamcı ile birlikte Kiği, Eğil üstüne yürüdü. Hani, Lice ve Piran'ı zaptederek 14 Şubat günü Darahini'yi tamamen ele geçirdi ve buraya Modan'lı Feqi Hesen'i vali olarak tayin etti. Darahini, Kürdistan'ın geçiçi başkenti ilan edildi. Toplanan vergiler ve tutsak alınanlar Darahini'ye gönderilmeye başlandı. Çapakçur da ele geçirildikten sonra, bütün Harput ele geçirildi. Kısa bir süre sonra da çevre aşiretlerden yardımcı kuvvetler alınarak derhal Amed üstüne yüründü. Hükümet endişeye kapılarak derhal Sarıkamış'taki 9., Erzurum'daki 8., Amed'deki 7. tümenleri ve Mardin´deki 1., Urfa'daki 14.Süvari alaylarını, Van'daki 1. Süvari tümenini ve hudut birliklerini harekete geçirdiler. Silvan, Beşiri bölgeleri Türk Hükümetinden alındı ve sonra kuzeye, Palu istikametine yönelinerek Malazgirt, Piran, Bulanık ele geçirildi. Daha sonra kıyamcılar; Malatya vilayeti istikametinde ilerleyip, Pötürge'yi de kurtararak Çemişgezek'i aldılar. Öte yandan da Siverek istikametinde ilerlediler. Kıyam güçleri hemen ardından, Amed’e doğru ilerleyerek, hem kuzeyden hem de güneyden taarruza geçtiler. Her iki taaruz da başarılı oldu ve Mardin kapısının yeraltı geçidinden şehre girildi. Sürpriz ile karşılaşan Türk Hükümet birlikleri kaçarak İç kaleye sığındılar. Kürtler orada bulunan silah ve cephane depolarını zaptederek, silahların bir kısmını orada çarpışan Kürtlere, diğerlerini ise dışarıya yolladılar. Türk Hükümetinin askerleri Amed’in etrafında başarı elde edilmemişti, her taraf kıyamcılar tarafından kapatılmıştı bu durum karşısında çoğu zaman kaybetmişlerdi. Fransızlar, Türk Hükümeti askerlerine güneyden girebilmeleri için yol açmışlardı. Bundan dolayı yollar Mücahitlere kapatılmıştı. Bazı aşiretler hükümet askerlerinin yanına gittiler. Şeyh Said çaresizce geri çekildi. Hükümet onların her anından haberdardı. Şeyh Said ve arkadaşları İran’a çekilmeye karar verdiler. Şeyh Sait'in kuvvetleri Genç'in kuzeyinde zor durumdaydılar. İran’a çekilmek için şiddetli çarpışmalar yaşayarak, Türk Hükümetinin birliklerinin cephesini yarıp Varto yakınlarına varabildiler. Bu olaydan sonra çeşitli kollar halinde ve çeşitli istikametlerden çok sayıda Türk Hükümeti kuvvetleri ilerleyip Şeyh Sait'i tekrar muhasara altına aldılar. Birçok kanlı çarpışmalardan sonra Şeyh Sait yeni bir taarruz yaparak Türk kuvvetlerinden kurtulmak istediyse de başarılı olamadı. 15 Nisan'da Şeyh Sait Bacanağı Binbaşı Kasım'ın ihbarı üzerine, Muş ve Varto arasındaki Abdurrahman Köprüsünde, büyük bir kısmı yaralı olan diğer liderlerle birlikte Türk Hükümetinin eline esir düştü ve hep beraber Amed'e gönderildiler. Bu arada Cibranlı Halit Bey ve Yusuf Ziya asılmışlardı. Bu durum savaşçıların moralini bozmuştu. Daha sonra anlaşıldı ki devlete ajanlık yapan kişi tam da yanlarındaydı. Bu kişi Şeyh Said’in bacanağı Kaso’ydu. Şeyh Said’i arkadaşlarıyla beraber 5 Mayıs günü Amed’e getirirler. Yargılandıkları zaman karar zaten belliydi. 28 Haziran’da Şeyh Said ile beraber 46 arkadaşı idam edildi. şeyh said'din son sözleri Asılacağı sırada bir kağıdın üzerine Arapça şöyle yazıyor: “ Değersiz dallarda beni asmanıza pervam yoktur. Muhakkak ki ölümüm Allah ve İslâm içindir." İlmik boynuna geçirildikten sonra, Kürtçe söylediği son söz ise; "Şu anda fani hayata veda etmek üzereyim. Halkım için feda olduğuma pişman değilim. Yeter ki torunlarım düşmanlarıma karşı beni mahcup etmesinler." Onların şehadeti yıllardır Kürtlerin maruz kaldığı zulmün katmerleşerek artmasına sebep oldu. Kıyamda şehid sayısı Bu kıyamın sonucunda 14 şehir, 700 köy, 9000’e yakın ev harabeye döndü. 50.000 kişi göç ettiriliyor, yaklaşık 7.500 kişi zindanlara atılıyor 660 kişi idam ediliyor. 80.000 Kürt öldürülüyor. Mücahidler ve Türk Hükümeti Türk Hükümeti kuvvetlerinin sayısı yaklaşık 200.000’di. Şeyh Said’in ordusu ise yaklaşık 20.000 idi. Bu zulüm 1927’ye kadar devam ediyor. Bir çok yerde insanlar ahırlarda toplu bir şekilde yakılıyorlar.Zalimler için çocuk, ihtiyar, kadın veya hayvan hiç fark etmiyor. Hepsi birlikte yakılıyorlardı. Kıyam sırasında onlara destek veren insanlar da zulümden kurtulamadılar. Sistem bu şekilde kendilerini garantiye alıyordu. alıntıdır.. |
Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... | İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar | nurşen35 | 87 | 33953 | 23 Mayıs 2015 21:53 |
Gülmek isteyenler tıklasın :))) | Videolar/Slaytlar | Kara Kartal | 3 | 4091 | 10 Mayıs 2015 16:16 |
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar | İslami Haberler | Medineweb | 0 | 2745 | 10 Mayıs 2015 16:13 |
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' | Ayın Üyesi | 9Esra | 13 | 9033 | 30 Nisan 2015 14:29 |
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor | Tefsir Çalışmaları | Medineweb | 0 | 3353 | 19 Nisan 2015 15:45 |
23 Temmuz 2011, 14:14 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: şeyh said |
29Haziran 2013, 18:41 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: şeyh said
Eğer ben ve bu bastonum yalnız da kalsak ben yine bu kafirlere karşı çıkacağım. Ne ben Hz. Hüseyin’den daha değerliyim ne de benim ailem onun ailesinden daha kıymetlidir.. [Şehid Şeyh Said] 29 Haziran 1925 - Bugün Şeyh Said ve 46 arkadaşının Şehadetlerinin yıldönümü. Allah Şehadetlerini kabul etsin.
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
29Haziran 2013, 20:04 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 13966 Üyelik T.:
27Haziran 2011 | Cevap: şeyh said
Şeyh said naşibendi tarikatı şeyhlerindendir,nakşibendilik ekolunun kendi içinde barındırdığı genel yapı itibarıyla şeyh said ve devamındaki ailesindede nakşibendiliğin tamamı zuhur etmiş,tevhid merkezli değilde,nakşibendilik eksenli ve babadan oğula geçen bir din adamlığı mevcuttur.. Bundan dolayıdırki şeyh saidin başlattığı kıyam, o dönemin laik demokratik kemalist bi tahakkümün önünde çok kısa zamanda kaybolduğu gibi ,gerek o dönem itibarı ile ,gerek ailesi tarafındanda devam edilmemiştir.hatta şeyh saidin sonraki kuşaktaki torunları bu laik düzene entegre olmuş,bizzat meclislerinde vekillik yapmış ve laiklik teminatının altında yol almışlardır... Şeyh saidin başlattığı kıyam,nakşibendilik merkezli değilde,tevhid merkezli olmuş olsaydı,şeyh saidin asıldığı yerde kalmaz,az veya çok devam eden,devamı olan kuşaktan kuşağa taşınan bi TEVHİD HAREKETİ OLURDU.Yani en azından çocukları,torunları bunu devam ettirirdi,ama ne oldu ,çocukları daha sonrada NAKŞİBENDİLİĞİ,babadan oğula geçirerek devam ettiler,buda işin ayrı bi penceresi tabiki... İslamdaki kıyamlar,anlık oluşmaz,bi alt yapısı vardır,Rasulullahın mekkedeki 13 yıllık bi TEVHİD MERKEZLİ ZİHİN OLUŞTURMASI BUNA Bİ ÖRNEKTİR...Bununda tabiki tevhid merkezli bi eğitimle alakalı bi durumdur,bunu nakşibendilkte görmek mümkün değildir,nakşibendilik zaten köken olarak ilk çıktığı yer islam değildir...
__________________ önce yazdığım katılım yaptığım beğeni yaptığım paylaşımların arasında azda olsa kuran ve sünnete uygun olmayan düşünceler olabilir.Bunların bana sorulmadan dikkate alınmasından mesul değilim... ... |
30Haziran 2013, 11:59 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 17068 Üyelik T.:
03 Mart 2012 | Cevap: şeyh said
ŞEYH SAİD İSLAM İÇİN AYAKLANDI,KÜRTÇÜLÜK İDDİASI KEMALİSTLERİN YALANIDIR ! Şeyh Said Hakkında Siyasiler,Yerli -Yabancı Tarihçiler ve Yazarların AçıkLamaları Ismet Inönü (Eski Cumhurbaşkanı ve o dönemin Başbakanı): “Şeyh Said, harekat esnasında dini kurtarmak davasını açıktan ortaya atmış bulunuyor. `Hilafet kalkmıştır, din tehlikededir, dini kurtarmak lazımdır.´ Davaları, bu. Şeyh Said, isyan hareketini, böylece bütün memlekete milli bir hareket olarak değil, bir din hareketi olarak gösteriyor. Ali Fethi Bey(Eski Başbakan): “Vesikalardan birinde, hilafet, şeriat ve Sultan Abdülhamid’in oğullarından birinin saltanatını temin etmek”ten söz edildiğini ifade ederek, aynı tarzda, “din propagandasına ve şeriatın geri getirilmesi ilkesine dayanan girişimler mevcut " Celal Bayar (Eski Cumhurbaşkanı): "Şeyh Said"in 1925"lerde yapmak istediğini, Humeyni [iran islam devriminin lideri]günümüzde yapmaktadır." Süleyman Demirel (Eski Cumhurbaşkanı): "Türkiye"de irtica lafları, Şeyh Said isyanıyla beraber başlar. Şeyh Said isyanı mahkemesinin iddianamesinde irtica vardır. Sadi Koçaş (Eski Başbakan): "Bu ayaklanmada görülen ve iddia edilen en önemli gerekçe dini idi. Laik devlet anlayışını hazmedemeyen Şeyh Said ve benzerlerinin açıkladıkları tek gerekçe, "˜din elden gidiyor" sloganıydı." Rıza Nur (Tarihçi,Atatürk Dönemi Milli Eğitim Bakanı): "Şeyh Said gayet dindar bir adammış. Medreseler ve tekkelerin ilgası, şapka giydirileceği şayiası bu adamı tehyic [heyecanlandırma] etmişti. Isyan etti. Resmi tahkikat asla milli bir Kürt isyanı olmadığını göstermiştir. Ben bunu orada Istiklal Mahkemesi reisliğini yapan Ali Saib"e de sordum. O da "˜asla Kürtlük meselesi yoktur, sırf dindir" dedi." Atatürkçü Cemal Kutay (Tarihçi) "İsyanın gayesi dini kurtarmak ve bilhassa Osmanlı Halifeliğini yeniden kurmak şeklindedir Kadir Mısıroğlu (Tarihçi) Seyh Said İslam Sehididir ! Yavuz Bahadıroğlu (Tarihçi Yazar): “Şeyh Said, Islam Dini adına ayaklandığını söylüyor ve herkesi `şeriatı savunma´ya davet ediyordu. Bu anlamda yayınladığı bildirilerde, `Şeriat için savaşanların lideri´ anlamına gelen bir mühür kullanıyordu. Yani bu ayaklanma resmi ağızların yansıttığı gibi, bir `Kürt ayaklanması´ değildi.” Şevket Süreyya Aydemir (Tarihçi): "İsyan bir milli hareket, yani Kürtlük, Kürt istiklali gibi sloganlarla değil, "˜dini kurtarmak, şeriatı kurmak" gibi dumanlı, sınırları belirsiz tahriklerle başladı. Metin Toker (Gazeteci-Yazar): "Şeyh Said, bir Kürt lideri gibi davranmaktan ziyade bir "˜karşı ihtilal"in ilk darbecisi gibi hareket ediyordu ve açtığı bayrak, hilafet bayrağıydı, şeriat bayrağıydı." Uğur Mumcu (Gazeteci-Yazar): "Şeyh Said ve yargılanan diğer şeyhler, amaçlarının "Kürtlük" olmadığını, "din uğruna kıyam ettiklerini" söylemişlerdi. Gerçekten de ayaklanmanın kökeninde dinsel duygular yer almaktaydı. Türk-Kürt çelişkisi söz konusu bile değildi. Çelişki,laik devlet ile Nakşibendi tarikatı arasındaydı." Orhan Türkdoğan (Bilim Adamı): "Manisa"da Nakşibendi tarikatına mensup olan Giritli Mehmet ve arkadaşlarının tekke ve tarikatlarının kapatılmasına tepki olan ayaklanmaları, 1925 yılının Şubatında Nakşibendi tarikatının en yoğun olduğu Doğu bölgesinde patlak veren Şeyh Sait ayaklanması ile ortak noktalar taşır. Doğu ayaklanmasının baş yöneticisi olan Nakşibendi Şeyh Sait; dinin elden gittiği gerekçesi ile eyleme geçti." Ilhan Selçuk (Gazeteci-Yazar: “Şeyh Said ayaklanmasında, cumhuriyetçiler ile şeriatçılar çarpıştılar. Necip Fazıl Kısakürek (Yazar): "Şeyh Said"in Ingilizlerin adamı ve müstakil Kürtlük ideali peşinde olduğu şeni bir yalandır. Öyle olsaydı ilk başarılarının ardından cenup [güney] istikametinde sınıra doğru sarkar, Irak Kürtleri ve Ingilizlerle irtibat kurar ve davasına, gerilerini ve yardım kaynaklarını sağlamış olarak bellibaşlı bir çevre içinde girişirdi. Bu vaziyette,Türk hükümetinin dine karşı tavrı da, kendi devletinin nizamını kurmak varken onu fazla alakalandırmamak gerekirdi. O, dini zedelenmeye doğru giden bir Türk gibi hareket etti ve neticelerini hiç düşünmeden kendi öz hükümetini, Ankara"yı toslamaya davrandı. Bu davranışın sakameti yanında samimiyeti açıktır ve Şeyh Said"e, Mahkeme"de verdiği cevaptan da anlaşılacağı gibi, Kürtlük gayreti ve Ingilizlerle irtibat zilleti isnat etmek vicdansızlıktır.. Bütün bu hadiselerin seyri de gösterir ki, Şeyh Said dış ve yabancı desteklerle alakalı olmaksızın sırf kendi başına ve sadece inancı uğrunda hareket etmektedir." Thomas Bois: "Piran"lı Şeyh Said"in 1925"teki isyanı, hoşnutsuzluğun ilk işareti olmuştur.Müslümanların fanatizmi olarak nitelendirilen bu isyan, Cumhuriyetin reformlarını tehdit etmesi nedeniyle feodal kalıntıların ve halifeliğin Atatürk tarafından tamamen kaldırılmasına karşı düzenlenmiştir." Paul Gentizon(Fransız Yazar): “Şeyh Said, din adına `Cumhuriyetin imansız öncülerine´ karşı koydu.. Martin van Bruinessen(Hollandalı Tarihçı): Şeyh Said’in kendisi çok dindar bir adamdı ve Türkiye’deki laiklik reformlarına içten bir kızgınlık duyuyordu.. Hareket `cihad´ olarak adlandırıldı. Şeyh Said, `Emir’ül-Mücahidin´ (Mücahidlerin Amiri) unvanını aldı.” Amerikalı Tarihçi Bernard Lewis: "Ayaklanmayı, "Allahsız Cumhuriyeti" devirmeyi ve Halife"yi geri getirmeyi isteyen derviş ve şeyhler yönetmişti. Bunun üzerine Mustafa Kemal, tekkelerini kapatarak,birliklerini dağıtarak ve toplantılarını,ayinlerini ve özel kıyafetlerini yasaklayarak,dervişlere karşı harekete geçti." İskoç Tarihçi Lord Kinross: "Piran"da başlayan ve Doğu illerine yayılan isyanın elebaşısı Şeyh Sait adında Hınıslı bir aşiret başkanı idi. O bölgedeki Nakşibendi dervişlerinin de başı olan Şeyh Said, aşiretini, halifeliğin kaldırılmasına ve Kemalist hükümetin "˜kafirce" siyasetine karşı ayaklanmaya çağırdı. 13 Şubat 1925"te, birkaç haftalık sürekli bir propagandadan sonra "Allah"ın emriyle" isyan ilan etti. Yeşil Müslüman sancağı altındaki kuvvetleri, şeriatı geri getirmek amacıyla, bölgeye yayılarak hükümet binalarını ele geçirdiler. Şeyh Sait"le adamları, dağlık Doğu bölgelerinde ellerinde yeşil sancak, göğüslerinin üzerinde Kur"an-ı Kerim Hak Yolunda İlerliyorlardi.. Halifelik olmadan Müslümanlığın da olamayacağını bildiren beyannameler dağıtıyorlardı Şeriat geri getirilmeli; okullarda dinsizlik öğreten,kadınları yarı çıplak gezdiren hükümetin başı ezilmeliydi. İsyanı başarabilmiş olsa, medreseleri tekrar açarak, şeriatı geri getirecek, Mecelle"yi [Osmanlı hukuku] yeniden uygulayacak; yalancının dilini, hırsızın elini kesecekti. Şeyh Sait sehpaya çıkarken,mahkeme başkanına "kıyamet gününde hesaplaşacağız" dedi.... alıntı
__________________ لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا "Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez." || BAKARA 286. || MAZARET insanın kendine söylediği en büyük ''YALAN''dır !! .. Velhasıl-ı kelâm. Namaz, duâ, gayret, nâsip. . . |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Şeyh Şamil | Seyit_Onbaşı | Tarih | 0 | 16 Eylül 2022 15:32 |
Şeyh, Müridini Kurtarabilir mi? | Yitiksevda | Bilgi Dağarcığı | 1 | 12 Nisan 2016 12:37 |
Şeyh Said We Yarenleri... | İslaminesil | Bilgi Dağarcığı | 1 | 09 Kasım 2014 19:01 |
Şeyh Kimdir? | nuryuzlum | Tasavvuf-Tarikat | 18 | 08Haziran 2009 12:45 |
şeyh ahmed yasin | Ağlama_Karanfil | Alimler(Rh) | 0 | 04 Aralık 2008 18:32 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|