|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Arın,Açılış Tarihi: 19 Kasım 2008 (16:07), Konuya Son Cevap : 31 Ekim 2012 (12:44). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
19 Kasım 2008, 16:07 | Mesaj No:1 |
ŞAHADETTEN SONRA _ ALİ ŞERİATİ ŞAHADETTEN SONRA _ ALİ ŞERİATİ Kardeşlerim! Şimdi şehitler ölmüştür. Biz ölülerse diriyiz. Şehitler, söyleyeceğini söyledi. Biz sağırlara ise seslenildi. Ölümü seçme yürekliliği gösterenler gitti. Artık bir an bile yaşayamazlardı. Biz utanmazlarsa kaldık. Asırlardır bekliyoruz. Alçaklığın sembolü dünya, yüceliğin sembolü olan Hüseyin ve Zeynep için ağladığımıza gülse de yerindedir. Biz alçakların o yüceler arasında bulunması ise tarihin başka bir zulmüdür. Bugün şehitler, çağrılarını kendi kanlarıyla duyurmuş bulunmaktadır. Tarih boyunca oturanları ayaklanmaya çağırmak üzere gözlerini gözlerime dikip yere serilmişlerdir. Kendi kültür ve tarihimizde; insanlığın yaratmış olduğu yüce cevherler, tarihi diriltip harekete geçiren canlı maddeler ve insana “Allah”a doğru yükselebileceğini öğreten ilahi dersler saklıdır. Bütün bu yüce ve ilahi değerlerin mirası da biz güçsüz ve alçakların eline düşmüştür. Biz İslam tarihinde cihatların, şehadetlerin ve yüce değerlerin varisiyiz. İşte biz bunların varisiyiz. Öyleyse içimizden insanlığa örneklik edecek ümmet çıkarmalıyız. “Böylece sizi vasat bir ümmet kıldık! İnsanlar üzerine tanık olasınız; Rasul de sizin üzerinize tanık olsun diye” [26/43] Biz; şehitlerimizin, mücahitlerimizin, imamlarımızın, inanç ve kitabımızın mirasından örnek bir ümmet oluşturmakla yükümlüyüz. Böylece insanlar üzerinde tanık olacağız. Rasul de bize örnek ve tanık olacaktır. İnsanlığı diriltecek ve harekete geçirecek bu ağır risalet, günlük hayatlarını bile sürdürmekten aciz olan bizlerin sırtına yüklenmiştir. Allah’ım! Bu ne hikmettir? Vahşet dolu günlük yaşantımızın pislik ve bataklığında yüzmekte olan bizler, Allah katındaki şehadet ve huzurları Kerbela’da kanıtlanmış kadın, erkek ve çocukların yasında bulunuyoruz. Bu nedir? Allah’ım! Hüseyin soyuna başka bir zulüm mü? Şimdi şehitler işlerini bitirmiş bulunmaktadır. Biz de kimsesizler akşamında ağlayıp bu işin bitmiş olduğunu duyuracağız. Oysa biz, Hüseyin için ağlama, Hüseyin’i sevme görüntüsü altında Yezid’le el ele vermiş, aynı yaşam öyküsünü paylaşmaktayız. Hüseyin ise bu öykünün son bulmasını istiyor. Şimdi şehitler işlerini bitirmiş bulunmaktadır! Sönüp gitmişler! Hepsi rollerini güzelce oynadı. Öğretmen, müezzin, yaşlı, genç, kadın, hizmetçi, efendi, soylu ve çocuk… her biri bütün çocuklara, yaşlılara, kadınlara; büyük küçük herkese örnek olacak bir ölümü seçerek orada kendi sınıflarını temsil ettiler. Bu şehitler o gün iki şey yaptı. Hüseyin’den kölesine, çocuğundan kardeşine, öğrencisinden, öğretmenine, soylusundan sade vatandaşına kadar hepsi, tarih boyunca yaşayacak bütün insanlara; güç yetirdiklerinde nasıl yaşamaları gerektiğini, yetiremediklerinde ise nasıl ölmeleri gerektiğini öğretmek üzere, şahadetle yüz yüze gelmiştir. Bu şehitler bir şey daha yapmıştır: Her biri, egemen rejimlerin politika, din, sanat, felsefe, ahlak, duygu, düşünce ve insanlığı kendi isteklerine kurban edip zulüm ve cinayetlerine araç olarak kullandıklarına tanıklık ettiler. Tarihe egemen olan kişi zalim ve canidir. Birçok kadın celladın kırbaçları altında solumuştu. Kan pahasına ahırlar yapmışlardır. Tarih boyunca bütün dönem ve kuşaklarda kölelik ve katliam genellikle kadınlar, çocuklar, erkekler, kahramanlar, köleler ve öğretmenlere uygulanmıştır. Şimdi, ise Hüseyin, bütün varlığıyla tarih mahkemesinde tüm mazlumlar yararına tanıklık etmek üzere Fırat’ın yanı başına gelmiş bulunmaktadır. Tarihe egemen olan bu celladın tarih boyunca genç beyinleri yediğine tanıklık edecektir. Ali Ekber’le tanıklık edecektir. Cinayet rejimlerinde kahramanların nasıl öldürüldüğüne tanıklık edecektir. Kendisini adayarak tanıklık edecektir! Tarihe egemen rejimlerde kadınların ya tutsaklığı seçerek harem kulları olmaları gerektiğine ya da özgürlüğü seçerek şehid olmaları gerektiğine tanıklık edecektir. Zeneb’iyle! Zulüm ve cinayet rejimlerinde celladın, bebeklere bile acımadığına tanıklık edecektir. Kendi bebeğiyle! Ve Hüseyin bütün canlılığıyla; Tarihin cinayet mahkemesinde, mazlum ve savunmasız kalmış kimselerin yararına tanıklık etmek üzere gelmiştir. Mahkeme artık bitmiştir. Hüseyin davetini, bütün varlık ve imkanlarıyla duyurmuştur. Arkadaşlar! Sizin de gördüğünüz gibi düşmandan önce dostun eliyle kurban edilen şu Şia’da; toplum ve tarihi diriltecek büyük dersler saklıdır. Büyük sermayeler, yüce ruhlar ve ilahi değerler vardır. Tarihimizde var olan sermayelerin en değerlisi şehadettir. Celal’in deyişiyle biz: “Şehadet geleneğini unutup, Şehitlere mezarcılık Yapmaya başladığımız günden beri Kara ölüme boyun eğmişiz. Kadın ve erkeklerimiz, Ali şiası olacağı yerde, Hüseyin ve Zeynep şiası olacağı, Yani şehitlere uyacağı yerde Şehitlerin yasını tutmaya başladığı Günden beri sürekli Yasta kalmışız” Hüseyni mesajı, sevgili arkadaşlarının mesajını ne kadar da ustaca değiştirmişlerdir. Tüm sevdiklerini kanlar içinde gören Hüseyin, karşısında kindar ve yağmacı düşmandan başkasını göremeyen Hüseyin seslenir: “Bana yardım edip öç alacak kimse yok mu?” Ona yardım edip öç alacak kimse olup olmadığını bilmiyor mu? Bu soru geleceğe ve bize sorulmuş bir sorudur. Bu soru, Hüseyin’in beklentisini açıklıyor. Şehitleri sevip sayan herkese şehadet çağrısı yapıyor. Ancak biz, her dönemde taraftar isteyen bu çağrıyı, bu yardım beklentisini söndürdük. Nasıl? İnsanlara “Hüseyin’in istediği gözyaşıdır, iniltidir; başka bir mesajı yoktur” diyerek! “Ölmüştür, dolayısıyla yasını tutacak kimseler arıyor; her yerde ve dönemde açtığı yolda yürüyecek kimseler arayan tanık, şehit ve hazır biri değil”, diyerek! Evet bize bunlar söylenmiştir ve hala da söyleniyor. Her devrimin iki yönü vardır: “Kan” ve “Mesaj” Ve şehit, yani hazır! Kızıl ölümü, yüce değerle uğruna girişeceği cihatta kullanabileceği tek silah olarak kendi elleriyle seçen kimseler şehittir. Tanık yaşıyor, bulunuyor, gözlüyor… yalnız Allah’ın katında değil, insanların katında da yaşıyor. Her yerde ve her zaman. Her türlü aşağılığa sessiz kalanlar ise yaşadıkları sürece tarihin sönük ve aşağılık ölüleri olmaya mahkumdurlar. Bir bakın! Bugün; kaçabilecekleri yüzlerce sığınak, sığınabilecekleri yüzlerce şeri hüküm varken Hüseyin’le birlikte ölümü seçenler mi, yoksa Hüseyin’i bırakıp Yezid karşısında susmayı tercih edenler mi yaşıyor? Hala diri olanlar kimler? Diriliği, hareket eden bir vücut olarak algılamayan herkes, Hüseyin’in diri ve tanık oluşunu bütün varlığıyla duyumsar. Aşağılık karşısında susmuş kimselerin de yaşadıkça ölü olduklarını bilir. Onlar güç yetirememenin, zulme karşı cihattan muaf kıldığını düşünen kimselerle düşmana üstün gelmeyi yenmek olarak algılayan kimselere “Hayır!” diyorlar. Böylece şehit, “güç yetirememe” ve “yenememe” dönemlerinde düşmana kendi ölümüyle üstün gelen; yenemezse de rüsvay eden kimsedir. İşte Hüseyin bu mesajı öğretti ve bunun gerçekleşebileceğini gözler önüne serdi. Şehit tarihin kalbidir. Kalbin kurumuş damarlara kan gönderip dirilttiği şehit; ölüme kendiliğinden koşan bireylerin imanlarını kendiliğinden bıraktığı aşamalı bir ölümle karşı karşıya gelmiş, boyun eğen, sorumluluğunu unutmuş, insan olma inancını yitirmiş bir toplum ile yaşam, hareket ve yaratıcılıktan yoksun bir tarihi diriltir. Kalp gibi, toplum da kurumuş damarlara kendi kanlarını ulaştırır. Şehadetin en büyük mucizesi ise her kuşağa yeni bir “kendine inanma duygusu” kazandırmasıdır. Şehit aramızda bulunuyor! Sürekli olarak yaşıyor! Nasıl kaybolsun! Hüseyin bize, şehadetinden de büyük bir ders vermiştir. Bu ders, haccı yarıda bırakıp, şehadete doğru yola çıkmasıdır. Bütün atalarının bu geleneği diriltmek için cihad ettiği haccı yarıda bırakıp şehadete koşar. İbrahimi sünnet hacc merasimini, imametin tavafa denk olduğunu öğretmeden bitirmez. Hüseyin’in haccı yarıda bırakarak Kerbela’ya doğru yola çıktığı an tavaflarını onsuz sürdürenler, o esnada Muaviye’nin Yeşil Saray’ını tavaf edenlere denktir. Çünkü şehit, adalet savaşlarına tanıklık eder. Hazır oluşuyla da bütün insanlara, “Hak ile batıl arasında geçen savaşa katılmadıktan sonra nerede olursan ol, ne fark eder?” mesajını verir. Hak ile batılın çarpıştığı savaş alanında olmadıktan sonra; çağının şahidi, toplumunun şehidi olmadıktan sonra nerede olursan ol! İster namaza dur, ister içki sofrasına otur; ne fark eder! | |
Konu Sahibi Arın 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Azerinin aşkı :) | Serbest Kürsü | Filistin | 6 | 2593 | 21 Mayıs 2009 18:27 |
Futbol dini !.. | Serbest Kürsü | NUR | 2 | 2070 | 21 Mayıs 2009 18:24 |
ZİMEN DEFTERİ NEDİR BİLİYOR MUSUNUZ ? | Serbest Kürsü | Arın | 0 | 1837 | 21 Mayıs 2009 17:08 |
DUALARINIZ KABUL OLMUYORSA.. | Serbest Kürsü | inzar | 1 | 1821 | 21 Mayıs 2009 12:03 |
MEŞHURLARIN OKUMA ALIŞKANLIKLARI | Serbest Kürsü | Arın | 0 | 1764 | 21 Mayıs 2009 11:56 |
31 Ekim 2012, 12:44 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: ŞAHADETTEN SONRA _ ALİ ŞERİATİ
Ali şeriati din uğruna vermemiz gereken savaşı dile getirmişdir...
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
önce tıkla sonra adını yaz sonra portreni izle:) | TÜRKcan | Komik Paylaşımlar | 55 | 21 Temmuz 2022 09:57 |
Aşk ve Sevgi... / Dr. Ali ŞERİATİ | Esma_Nur | Alimler(Rh) | 1 | 15 Eylül 2021 12:12 |
ALİ ŞERİATİ HAKKINDA YUTKUNDUKLARIM | Akyürek | Alimler(Rh) | 5 | 14 Kasım 2013 21:26 |
İnsan Olmadan İslam Adına ''ŞERİATİ'' Uygulamak? | MERVE DEMİR | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 09 Kasım 2012 13:55 |
Cehalet, Çıkar ve Korku/Ali ŞERİATİ | Yitiksevda | Alimler(Rh) | 2 | 06 Kasım 2012 19:39 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|