Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.PEYGAMBERLER-ASHAB-I KİRAM-ALİMLER.::. > Peygamberler-Ashab-ı Kiram-Alimler > Alimler(Rh)

Konu Kimliği: Konu Sahibi TÜRKcan,Açılış Tarihi:  30 Temmuz 2008 (18:38), Konuya Son Cevap : 30 Temmuz 2014 (17:55). Konuya 5 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 30 Temmuz 2008, 18:38   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TÜRKcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2609
Üyelik T.: 12 Temmuz 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:36
Mesaj: 550
Konular: 114
Beğenildi:8
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Somuncu Baba..

Somuncu Baba..

SomuncuBaba


Ismi Hamid, babasinin ismi Semseddin Musa'dir. Ilk tahsilini babasindan aldi. Babasinin vefatindan sonra Sam'a giderek, Hankah-i Bayezidiyye'de ilim ogrendi. Bilinmeyenleriyle Somuncu Baba...
Somuncu Baba

Ismi Hamid, babasinin ismi Semseddin Musa'dir. Ilk tahsilini babasindan aldi. Babasinin vefatindan sonra Sam'a giderek, Hankah-i Bayezidiyye'de ilim ogrendi. Tasavvuf yoluna girdi. Orada pekcok velinin sohbetlerine katildi. Burada Uveysi olarak, manevi yol ile Bayezid-i Bistami'den feyz aldi. Sam'da bir muddet ilim tahsilinde bulunduktan sonra, Tebriz yakinlarinda Hoy kasabasinda bulunan Hace Alaeddin-i Erdebili hazretlerinin huzuruna gitti. Alaeddin-i Erdebili, bir gun Hamid-i Veli'ye; "Artik bizden ogrendigin ilmi, Allahu tealanin dinini, insanlara ogretmek uzere Anadolu'ya git!" buyurdu. Hamiduddin hazretleri, Kayseri'de insanlara Allahu tealanin emir ve yasaklarini ogretmeye basladi. Hamiduddin hazretleri, manevi bir emir uzerine Tebriz'e gitti. Tebriz'den de Anadolu'ya gelip, Bursa'ya yerlesti. Haci Bayram-i Veli, sik sik Bursa'ya gelip hocasini ziyaret ederdi. Hamiduddin hazretleri, Bursa'da bir ummi gibi hareket edip, ilminin varligini kimseye soylemedi.
Hamiduddin, Bursa'da bir firin yaptirdi. Firinina merkebiyle dagdan odun getirir, onunla ekmekleri pisirirdi. Ekmek kufesini sirtina alarak; "Somun! Muminler somun!" diye soyler, gecimini bu yolla saglardi. Halk, bu firinciya "Somuncu Baba" der ve pisirdigi ekmegin lezzetine doyamazlardi. Somuncu Baba ekmek satmaya baslayinca, herkes pesinden kosar, ekmegini kapisirlardi. Somuncu Baba'nin firini, Molla Fenari Mahallesinde, Ali Pasa Cinari civarinda olup, iki gozlu idi. Firinin bitisiginde de, ibadet ettigi bir odasi vardi. Odanin kible cihetinde de, nefsini terbiye etmek icin kullandigi bir Cilehanesi mevcud idi. Hamiduddin hazretleri durumunu Bursa'da kimseye bildirmedi. Hep, halk icinde Hak ile olmaga gayret etti. Yildirim Bayezid Han, Nigbolu zaferinden sonra Bursa'da Ulu Camiyi yaptirmaya basladi. Caminin insasi sirasinda, calisan iscilerin ekmek ihtiyacini Somuncu Baba temin etti. Caminin yapilmasi bittikten sonra, bir Cuma gunu acilis merasimi yapilacagi ilan edildi. O gun basta Padisah Yildirim Bayezid Han, damadi buyuk alim ve veli Seyyid Emir Sultan, Molla Fenari hazretleri, ulemadan pekcok kimse ve Bursalilar Ulu Camiyi doldurdular. Yildirim Bayezid Han, caminin acilis hutbesini okumak uzere Emir Sultan'a vazife verdiginde, Emir Sultan; "Sultanim! Zamanin buyuk alimi burada iken, bizim hutbe okumamiz uygun degildir. Bu cami-i serifin acilis hutbesini okumaya layik zat su kimsedir." diyerek, Somuncu Baba'yi gosterdi. "Sohret afettir." hadis-i serifini bildigi icin, bundan titizlikle kacinan Somuncu Baba, Padisahin emri uzerine minbere dogru yurudu. Emir Sultan'in yanina gelince; "Ey Emir'im, nicin boyle yapip beni ele verdiniz?" dedi. O da; "Senden ileride bir kimse goremedigim icin oyle yaptim." cevabini verdi. Cemaat hayret ederek bu konusmalari dinliyor, Somuncu Baba'nin hutbesini merakla bekliyordu. Minbere cikan Somuncu Baba, oyle bir hutbe irad etti ki, o zamana kadar Bursalilar oyle bir hutbeyi hic isitmemislerdi. Bursalilar, bundan sonra Somuncu Baba'nin buyuklugunu anladilar. Somuncu Baba, hutbede; "Bazi alimlerin, Fatiha-i serifenin tefsirinde muskilati, anlayamadigi kisimlar vardir. Onun icin bu surenin tefsirini yapalim." buyurarak, Fatiha suresinin, yirmi ana ilim uzerine yedi turlu tefsirini yapti. Nice hikmetli sozler beyan eyledi. Herkes hayretinden sasirip kaldi. Basta Molla Fenari hazretleri; "Somuncu Baba, once bizim Fatiha suresinin tefsirindeki muskilimizi keramet gostererek halletti. Onun buyuklugune, bu yedi cesit tefsir, adil bir sahiddir. Fatiha'nin ilk tefsirini cemaatin hepsi anladi. Ikinci tefsirini bir kismi anladi, ucuncu tefsiri anlayanlar cok az idi. Dorduncu ve sonrakileri anlayanlar icimizde yok idi." demekten kendini alamadi. Cuma namazindan sonra butun cemaat, Somuncu Baba'nin elini opmek, duasini almak istedi. Cemaatin bu arzusunu kiramayan Somuncu Baba hazretleri, kapida durdu. Ulu Caminin uc kapisindan cikan herkes; "Ben Somuncu Baba'nin elini opmekle sereflendim." diyordu. Somuncu Baba, yine keramet gostererek, Allahu tealanin izniyle her uc kapida da ayni anda bulunarak cemaate elini opturmustu. [/COLOR][/FONT]
Namazdan sonra evine giden Hamid-i Veli'ye, Molla Fenari; "Efendim! Bu gunlerde Fatiha suresinin tefsirini yapmak istiyordum. Fakat bazi anliyamadigim yerler vardi. Bu hutbenizle, bilemedigimiz yerleri izah etmis oldunuz. Medresede hizmetimiz karsiliginda kazandigimiz bes bin akce paramiz vardir. Suphesiz helaldir. Kabul buyurursaniz bunlari size hediye etmek istiyorum." dedi. O, kabul etmedi. Bunun uzerine Molla Fenari, Somuncu Baba'ya; "Talebeniz olmakla sereflenmek istiyorum." deyince, Somuncu Baba ona teveccuh ederek dualarda bulundu. Molla Fenari'nin, Somuncu Baba'dan aldigi feyz ile yazdigi tefsirini butun alimler cok begenmis, asirlarca muteber bir tefsir oldugunu soylemislerdir. Somuncu Baba, durumunun anlasilmasi uzerine; "Sirrimiz fas olup, herkes tarafindan anlasildi." diyerek, Bursa'dan gitmek istedi. Bir sabah erkenden, Gavas Pasa Medresesinden birkac talebeyi yanina alarak yola cikti. Somuncu Baba'nin Bursa'yi terketmekte oldugunu isiten Molla Fenari, kosarak bir cinarin yaninda arkasindan yetisti. Gitmeyip Bursa'da kalmasi icin cok yalvardi, ricalarda bulundu. Fakat kabul ettiremedi. Sonunda, Bursalilara dua etmesini istedi. Somuncu Baba, bu cinarin yaninda Bursa'ya yonunu donerek, feyizli, bereketli bir sehir olmasi ve yesil olarak kalmasi icin dua etti ve vedalasarak ayrildilar. Bursa'da bu cinarin bulundugu bolgeye "Dua cinari" denildi.

Somuncu Baba, bir gun firina ekmeklerini surdu. Pismesini beklerken, yanina Padisah Yildirim Bayezid Han'in damadi Seyyid Emir Sultan geldi. Elinde bir comlek vardi. "Selamun aleykum baba!" dedi. O da; "Ve aleykum selam" diyerek birbirlerine bakistilar. Baska hicbir kelime konusmadan tanistilar. Emir Sultan, elindeki yemek comlegini Somuncu Baba'ya verip, icindekinin pisirilmesini rica etti. Somuncu Baba, kabi alip firinin agzindan iceri surmek istediyse de, comlegi firina sokamadi. Bir daha denedi, yine olmayinca,Emir Sultan'a dondu ve; "Anladim ki, bu comlegi firina sen sureceksin!" dedi. Emir Sultan; "Peki" diyerek comlegi aldi ve firinin gozunden iceri rahatlikla surdu. Fakat firinda hic ates yoktu. Somuncu Baba firinin agzini kapattiktan sonra; "Birazdan piser bekleyiniz." buyurdu. Bir muddet bekledikten sonra kapak acildi. Firinda hic ates olmadigi halde yemegin pistigini goren Emir Sultan, Somuncu Baba'nin buyuk velilerden oldugunu anladi. Orada tasavvuf uzerinde bir mikdar sohbet ederek dost oldular.

AHIRET ICIN CALISIYORDUKHamid-i Aksarayi hazretleri, bir gun ziraatla ugrasan talebelerinden birine bir mikdar tohum verdi ve; "Bu tohumlarin yarisini, tarlanizin bir kismina sizin icin, yarisini da tarlanizin bir kismina bizim icin ekiniz." buyurdular. Talebe tohumlari ekti. Ekinlerin yetistigi mevsimde tarlaya gittiler. Talebenin tarlasinda fevkalade guzel yetismis bir ekin vardi. Digerinde hic ekin bitmemisti.Hamid-i Veli, talebesine donerek; "Bu tarlalardan hangisi bizim, hangisi sizindir?" buyurunca, talebe son derece utandi ve kendi tarlasini gostererek; "Bu tarla sizindir efendim" dedi. O da, ekinlere bakarak; "Biz ahiret icin calisiyorduk. Acaba hangi gunahimizdan dolayi dunyamiz mamur olmaya basladi?" deyip, uzuntusunu dile getirdi. Hocasinin muteessir oldugunu goren talebe, hakikati soyleyerek uzuntusunu giderdi.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi TÜRKcan 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Şahitliği Allah katında Makbul Peygamber.. Hz.Muhammed(s.a.v) TÜRKcan 0 2012 14 Şubat 2009 14:25
Aşkın ve İktidarın Sembolü:Kutsal Emanetler.. Hz.Muhammed(s.a.v) TÜRKcan 0 2199 14 Şubat 2009 14:13
Mutluluk formülünden birkaçı.. Bilgi Dağarcığı dua dilencisi 3 2460 11 Kasım 2008 14:16
Aşkı kimseye sorma ...Aşkı kendine sor... Makale ve Köşe Yazıları TÜRKcan 0 1935 01 Kasım 2008 00:21
mükemmellik mi?:):):) Komik Paylaşımlar Mihrinaz 7 2244 04 Ekim 2008 22:25

Alt 06 Ağustos 2008, 21:40   Mesaj No:2
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:AşıkıZehra isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2783
Üyelik T.: 26 Temmuz 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 137
Konular: 26
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Somuncu Baba..

Somuncu baba hazretlerinin dergahı ve fırınını ziyaret etmiştim,
o küçücük fırında o kadar kişiye nasıl
ekmek yapmış şaşırıyor insan..
Dergahın duvarında küçük bir oyuk var.
Oradada halvete çekilip Rabbine ibadet ediyormuş.
Bursa'ya gelirseniz mutlaka Somuncu baba hazretlerinin dergahını mutlaka ziyaret edin, kime sorsanız tarif eder
Alıntı ile Cevapla
Alt 07 Ağustos 2008, 15:14   Mesaj No:3
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ağla isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2924
Üyelik T.: 06 Ağustos 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 16
Konular: 0
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Somuncu Baba..

Kardeş yazınız için Allah Razı Olsun. Rabbim bizede onların samimiyetini,ihlasını,muhabbetini versin.Onlar ne kadarda güzellermiş,güzel oldukları içinde güzel yaşamışlar,güzel yaşadıkları içinde güzel anılır olmuşlar. İnşaallah Rabbim bizide güzel anılanlardan eylesin. Evliyaullahın muhabbetinden bizleri yoksun bırakmasın. Onlar gibi olamasakta onları sevmenin bile ahirette bizim şimdi kavrayamadığımız çok faydaları olacaktır. Nitekim onların eteğinin çevresinde dolaşanlar dünyada da onların bereketini ve feyzini tadarlar,farkında olmasalarda. Misk satıcısının dükkanına giren misk kokar tabiriyle mutlaka bi şeyler bulaşır,yeterki biz onların dükkanına girelim,alışveriş yapmasakta onlar biz farkına varmadan heybemize bişeyler sıkıştırıverirler vesselam...
Alıntı ile Cevapla
Alt 24 Eylül 2008, 12:38   Mesaj No:4

NUR

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:NUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 127
Üyelik T.: 10 Eylül 2007
Arkadaşları:4
Cinsiyet:
Memleket:ankara
Yaş:32
Mesaj: 1.805
Konular: 527
Beğenildi:30
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Somuncu Baba

SOMUNCU BABA (Hâmid-i Aksarâyî)

Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında Anadolu'da yetişen âlim ve velîlerin büyüklerinden. "Somuncu Baba" lakabıyla tanınıp meşhûr oldu. 1349 (H.750) senesinde Kayseri'de doğdu. İsmi Hâmid, babasının ismi Şemseddîn Mûsâ'dır. İlk tahsîlini babasından aldı. Babasının vefâtından sonra Şam'a giderek, Hankâh-ı Bâyezîdiyye'de ilim öğrendi. Tasavvuf yoluna girdi. Orada pekçok velînin sohbetlerine katıldı. Burada Üveysî olarak, mânevî yol ile Bâyezîd-i Bistâmî'den feyz aldı. Şam'da bir müddet ilim tahsîlinde bulunduktan sonra, Tebrîz yakınlarında Hoy kasabasında bulunan Hâce Alâeddîn-i Erdebîlî hazretlerinin huzûruna gitti. Var gücüyle hocasına hizmet ederek, ilim öğrendi. Tasavvuf yolunda üstün derecelere kavuştu. Alâeddîn-i Erdebîlî, bir gün Hâmid-i Velî'ye; "Artık bizden öğrendiğin ilmi, Allahü teâlânın dînini, insanlara öğretmek üzere Anadolu'ya git!" buyurdu. Ona böylece, insanları yetiştirmek için icâzet verdi. Hocasının bu sözleri, bâzı anlayışı kıt, hasetçi kimselerin, içlerinden Hâmid-i Velîye buğz etmelerine sebeb oldu. HâceAlâeddîn, Hâmid-i Velî'yi bütün talebeleriyle birlikte, "Şemseddîn-i Tebrîzî Makâmı." denilen yere kadar uğurladı. Vedâ edip yanlarından ayrılınca, hased edenlerin de bulunduğu topluluğa dönerek; "Hamîdüddîn'in arkasından, gözden kayboluncaya kadar bakınız. Eğer dönüp bizden tarafa bakarsa, Anadolu'da onun ilminden istifâde ederler. Şâyet bakmazsa, onun ilminden hiçkimse istifâde edemez." buyurdu. Orada bulunanlar merakla Hamîdüddîn'in arkasından bakmaya başladılar. Bu hâli cenâb-ı Hakkın izniyle anlayan Hâmid-i Velî, gözden kaybolmadan önce iki defâ arkasına baktı. Böylece onların hasedlerini giderdi. Büyük bir âlim ve veliyy-i kâmil olarak Kayseri'ye döndü.

Hamîdüddîn hazretleri, Kayseri'de insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğretmeye başladı. Talebeleri, ondan feyz almağa, hasta kalblerine şifâ olan nasîhatleriyle, sohbetleriyle şereflenmeğe başladılar. Hamîdüddîn, bir gün çok sevdiği talebelerinden Şücâ-i Karamânî'yi huzûruna çağırarak; "Ankara'da Nûmân isminde bir müderris vardır. Onu bulup buraya dâvet ediniz!" buyurdu. Şücâ-i Karamânî de hocasının emrini yerine getirmek için Ankara'ya gidip, durumu bildirdi. Müderris Nûmân; "Bu dâvete icâbet lâzımdır." diyerek, berâberce Kayseri'ye geldiler. Kurban bayramı günü buluştukları için, hocası ona "Bayram" lakabını verdi.Müderris Nûmân, Hamîdüddîn hazretlerini görüp sohbetlerini dinleyince, onun büyük bir âlim ve velî olduğunu anladı. Kısa zamanda pekçok kerâmetlerini de görünce, daha çok bağlandı. Onun teveccühleri altında yetişmeye başladı. Hocasından zâhirî ve bâtınî ilimleri öğrenerek kısa zamanda büyük mesâfeler aldı. Bir gün hocası; "Hâcı Bayram! Zâhirî ilimleri ve bu ilimlerde yetişmiş âlimleri ve derecelerini gördün. Bâtınî ilimleri ve bu ilimlerde yükselmiş velîleri ve derecelerini de gördün. Hangisini murâd edersen onu seç!" buyurdu. Hâcı Bayram da, velîlerin yüksek hâllerini görerek, kendisini tasavvufa verdi ve bu yolda daha yüksek derecelere kavuşmak için çalıştı. Zamânının büyük velîlerinden oldu.

Hamîdüddîn hazretleri, mânevî bir emir üzerine Tebrîz'e gitti. Tebrîz'den de Anadolu'ya gelip, Bursa'ya yerleşti. Hâcı Bayram-ı Velî, sık sık Bursa'ya gelip hocasını ziyâret ederdi. Hamîdüddîn hazretleri, Bursa'da bir ümmî gibi hareket edip, ilminin varlığını kimseye söylemedi.

Hamîdüddîn, Bursa'da bir fırın yaptırdı. Fırınına merkebiyle dağdan odun getirir, onunla ekmekleri pişirirdi. Ekmek küfesini sırtına alarak; "Somun! Müminler somun!" diye söyler, geçimini bu yolla sağlardı. Halk, bu fırıncıya "Somuncu Baba" der ve pişirdiği ekmeğin lezzetine doyamazlardı. Somuncu Baba ekmek satmaya başlayınca, herkes peşinden koşar, ekmeğini kapışırlardı. Somuncu Baba'nın fırını, Molla Fenârî Mahallesinde, Ali Paşa Çınarı civârında olup, iki gözlü idi. Fırının bitişiğinde de, ibâdet ettiği bir odası vardı. Odanın kıble cihetinde de, nefsini terbiye etmek için kullandığı bir Çilehânesi mevcûd idi. Hamîdüddîn hazretleri durumunu Bursa'da kimseye bildirmedi. Hep, halk içinde Hak ile olmağa gayret etti.

Yıldırım Bâyezîd Hân, Niğbolu zaferinden sonra Bursa'da Ulu Câmiyi yaptırmaya başladı. Câminin inşâsı sırasında, çalışan işçilerin ekmek ihtiyâcını Somuncu Baba temin etti. Câminin yapılması bittikten sonra, bir Cumâ günü açılış merâsimi yapılacağı ilân edildi. O gün başta Pâdişâh YıldırımBâyezîd Hân, dâmâdı büyük âlim ve velî Seyyid Emîr Sultan, Molla Fenârî hazretleri, ulemâdan pekçok kimse ve Bursalılar Ulu Câmiyi doldurdular. Yıldırım Bâyezîd Hân, câminin açılış hutbesini okumak üzere Emîr Sultan'a vazîfe verdiğinde, Emîr Sultan; "Sultânım! Zamânın büyük âlimi burada iken, bizim hutbe okumamız uygun değildir. Bu câmi-i şerîfin açılış hutbesini okumaya lâyık zât şu kimsedir." diyerek, Somuncu Baba'yı gösterdi. "Şöhret âfettir." hadîs-i şerîfini bildiği için, bundan titizlikle kaçınan Somuncu Baba, Pâdişâhın emri üzerine minbere doğru yürüdü. Emîr Sultan'ın yanına gelince; "Ey Emîr'im, niçin böyle yapıp beni ele verdiniz?" dedi. O da; "Senden ileride bir kimse göremediğim için öyle yaptım." cevâbını verdi. Cemâat hayret ederek bu konuşmaları dinliyor, Somuncu Baba'nın hutbesini merakla bekliyordu. Minbere çıkan Somuncu Baba, öyle bir hutbe irâd etti ki, o zamâna kadar Bursalılar öyle bir hutbeyi hiç işitmemişlerdi. Bursalılar, bundan sonra Somuncu Baba'nın büyüklüğünü anladılar. Somuncu Baba, hutbede; "Bâzı âlimlerin, Fâtiha-i şerîfenin tefsîrinde müşkilâtı, anlayamadığı kısımlar vardır. Onun için bu sûrenin tefsîrini yapalım." buyurarak, Fâtiha sûresinin, yirmi ana ilim üzerine yedi türlü tefsîrini yaptı. Nice hikmetli sözler beyân eyledi. Herkes hayretinden şaşırıp kaldı. Başta Molla Fenârî hazretleri; "Somuncu Baba, önce bizim Fâtiha sûresinin tefsîrindeki müşkilimizi kerâmet göstererek halletti. Onun büyüklüğüne, bu yedi çeşit tefsîr, âdil bir şâhiddir. Fâtiha'nın ilk tefsîrini cemâatin hepsi anladı. İkinci tefsîrini bir kısmı anladı, üçüncü tefsîri anlayanlar çok az idi. Dördüncü ve sonrakileri anlayanlar içimizde yok idi." demekten kendini alamadı. Cumâ namazından sonra bütün cemâat, Somuncu Baba'nın elini öpmek, duâsını almak istedi. Cemâatin bu arzusunu kıramayan Somuncu Baba hazretleri, kapıda durdu. Ulu Câminin üç kapısından çıkan herkes; "Ben Somuncu Baba'nın elini öpmekle şereflendim." diyordu. Somuncu Baba, yine kerâmet göstererek, Allahü teâlânın izniyle her üç kapıda da aynı ânda bulunarak cemâate elini öptürmüştü.

Namazdan sonra evine giden Hâmid-i Velî'ye, Molla Fenârî; "Efendim! Bu günlerde Fâtiha sûresinin tefsîrini yapmak istiyordum. Fakat bâzı anlıyamadığım yerler vardı. Bu hutbenizle, bilemediğimiz yerleri îzâh etmiş oldunuz. Medresede hizmetimiz karşılığında kazandığımız beş bin akçe paramız vardır. Şüphesiz helâldir. Kabûl buyurursanız bunları size hediye etmek istiyorum." dedi. O, kabûl etmedi. Bunun üzerine Molla Fenârî, Somuncu Baba'ya; "Talebeniz olmakla şereflenmek istiyorum." deyince, Somuncu Baba ona teveccüh ederek duâlarda bulundu. Molla Fenârî'nin, Somuncu Baba'dan aldığı feyz ile yazdığı tefsîrini bütün âlimler çok beğenmiş, asırlarca mûteber bir tefsîr olduğunu söylemişlerdir.

Somuncu Baba, durumunun anlaşılması üzerine; "Sırrımız fâş olup, herkes tarafından anlaşıldı." diyerek, Bursa'dan gitmek istedi. Bir sabah erkenden, Gavas Paşa Medresesinden birkaç talebeyi yanına alarak yola çıktı. Somuncu Baba'nın Bursa'yı terketmekte olduğunu işiten MollaFenârî, koşarak bir çınarın yanında arkasından yetişti. Gitmeyip Bursa'da kalması için çok yalvardı, ricâlarda bulundu. Fakat kabûl ettiremedi. Sonunda, Bursalılara duâ etmesini istedi. Somuncu Baba, bu çınarın yanında Bursa'ya yönünü dönerek, feyizli, bereketli bir şehir olması ve yeşil olarak kalması için duâ etti ve vedâlaşarak ayrıldılar. Bursa'da bu çınarın bulunduğu bölgeye"Duâ çınarı" denildi.

Bursa'dan ayrılan Somuncu Baba, Aksaray'a geldi. Burada ömrünün sonuna kadarİslâmiyeti yaymak, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmek için uğraştı. Hem zâhirî, hem de bâtınî ilmi ile Aksaraylıların gönüllerinde erişilmesi güç olan mümtâz bir mevkiye erişti. Artık ona Hâmid-i Aksarâyî denilmeye başlandı. Hâcı Bayram'ı Velî ile hacca gittiler. Dönüşlerinde, Hâcı Bayram'ı kendisine halîfe, vekîl tâyin etti. İnsanları irşâd etmekle vazifelendirdi.

Bir gün yaşlı bir kadın huzûruna gelip; "Efendim! Benim bir ineğim vardı. Sabahleyin sığırtmaca teslim ettim, fakat akşam dönmedi. Çok aradım, bulamadım. Ne olur derdime çâre olunuz" diye yalvardı. Kadının bu üzüntüsüne dayanamayan Hâmid-iVelî; "Sen burada bekle. Biz etrâfı bir araştıralım, bulursak getiririz" buyurdu. Dışarı çıkıp, sağa sola araştırma yapmadan, hep bir istikâmette gitti. Kadın da onu gizliden tâkibe başladı. Hâmid-i Velî, bugünkü türbesinin bulunduğu yere geldi ve ineğin otladığını görerek; "Ey mübârek hayvan! Niçin diğer hayvanlardan geri kaldın da bizi buraya kadar yordun?" deyince, inek lisâna gelip; "Bugün yavruma süt verecek kadar karnımı doyuramamıştım. Onun için burada otluyordum." dedi. Bu konuşmaları işiten kadın, Hâmid-i Aksarâyî'nin derecesinin üstünlüğünü anladı. Onu en çok sevenler arasında oldu.

Hâmid-i Aksarâyî hazretleri, 1412 (H.815) senesinde, bir gün dostları ve talebeleriyle helâlleşti. İki rekat namaz kıldıktan sonra, uzun uzun duâ etti. Sonra Kelime-i şehâdet getirerek vefât etti. Cenâze namazını Hâcı Bayram-ı Velî kıldırdı. Geriye iki erkek çocuk bırakarak, bugünkü türbesinin olduğu yere defnedildi. TürbesiAksaray kabristanının ortalarındadır. 1980 (H.1400) senesinden îtibâren, AksaraylıŞahinBaşer Beyin gayretleriyle türbesi yeniden onarılarak bugünkü hâle gelmiştir. Somuncu Baba'nın çilehânesini ve türbesini ziyâret edenler, rûhâniyetinden fevkalâde feyz ve bereketlere kavuştuklarını, dünyâyı unuttuklarını söylemişlerdir. Onu vesîle ederek Allahü teâlâya yapılan duâların kabûl olduğunu da bildirmişlerdir. Somuncu Baba'nın kabrinin Dârende'de olduğu da rivâyet edilmektedir.

Hâmid-i Velî hazretlerini çok sevenlerden biri şöyle anlattı: "Aksaray'da memur olarak vazife yapıyordum. Bir üst makâma terfîm ihtilâflı idi. Şeyh Hâmid-i Velî hazretlerine gittim. Türbesini ziyâret ederek, durumumu anlattım. Çilehânesinde iki rekat namaz kıldıktan sonra eve geldim. Gece rüyâmda Hâmid-i Velî'yi gördüm. Bana; "Evlâdım, hiç üzülme, üst makâma geçeceksin. Biz velîler, senin o makâma geçtikten sonra, istifâ edip, serbestçe İslâmiyete hizmet etmeni, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını insanlara bildirmeni arzu ediyoruz" buyurdu. Hakîkaten, kısa zaman sonra bir üst makâma geçme emri geldi ve istifâmı vererek İslâmiyete hizmet etmeye çalıştım."

Hâmid-i Aksarâyî hazretlerinin okuduğu kasîdeler, Aksaraylıların dillerinde dolaşmaktadır. Bunlardan bâzıları şöyledir:

Biz ol âşık yiğitleriz,
Akıl, rüşd bize yâr olmaz.
Mey-i aşk ile sermestiz,
Bizler aslâ sarhoş olmaz.

Diriyiz dâim ölmeyiz,
Karanlıkta hiç kalmayız,
Çürüyüp toprak olmayız,
Bize gece gündüz olmaz.

Bizim illerde ay ve gün,
Sebât üzre durur dâim.
Televvün irişür âna,
Gehî bedr ü hilâl olmaz.

Bizim bahçedeki güller,
Dururlar tâze, solmazlar,
Hazân olup dökülmezler,
Kış mevsimi bahâr olmaz.

Şerbeti aşk için içtik,
Ferâgat mülküne göçtük,
Yanıp aşkınla tutuştuk,
Bize tahrûk ü târ olmaz.

İreldenŞems'in nûruna,
Vücûdun zerreden katre
Ne katre, ayn-ı bahr oldu.
Ona çukur kenâr olmaz.

Bırak ey Hâmidâ vârı,
Görem dersen sen ol yârı,
Göricek ol tecellâyı,
Ondan üstün kemâl olmaz.

ATEŞSİZ FIRIN

Somuncu Baba, bir gün fırına ekmeklerini sürdü. Pişmesini beklerken, yanına Pâdişâh Yıldırım Bâyezîd Hân'ın dâmâdı Seyyid Emîr Sultan geldi. Elinde bir çömlek vardı. "Selâmün aleyküm baba!" dedi. O da; "Ve aleyküm selâm" diyerek birbirlerine bakıştılar. Başka hiçbir kelime konuşmadan tanıştılar. Emîr Sultan, elindeki yemek çömleğini Somuncu Baba'ya verip, içindekinin pişirilmesini ricâ etti. Somuncu Baba, kabı alıp fırının ağzından içeri sürmek istediyse de, çömleği fırına sokamadı. Bir daha denedi, yine olmayınca,Emîr Sultan'a döndü ve; "Anladım ki, bu çömleği fırına sen süreceksin!" dedi. Emîr Sultan; "Peki" diyerek çömleği aldı ve fırının gözünden içeri rahatlıkla sürdü. Fakat fırında hiç ateş yoktu. Somuncu Baba fırının ağzını kapattıktan sonra; "Birazdan pişer bekleyiniz." buyurdu. Bir müddet bekledikten sonra kapak açıldı. Fırında hiç ateş olmadığı hâlde yemeğin piştiğini gören Emîr Sultan, Somuncu Baba'nın büyük velîlerden olduğunu anladı. Orada tasavvuf üzerinde bir mikdâr sohbet ederek dost oldular.

ÂHİRET İÇİN ÇALIŞIYORDUK

Hâmid-i Aksarâyî hazretleri, bir gün zirâatla uğraşan talebelerinden birine bir mikdâr tohum verdi ve; "Bu tohumların yarısını, tarlanızın bir kısmına sizin için, yarısını da tarlanızın bir kısmına bizim için ekiniz." buyurdular. Talebe tohumları ekti. Ekinlerin yetiştiği mevsimde tarlaya gittiler. Talebenin tarlasında fevkalâde güzel yetişmiş bir ekin vardı. Diğerinde hiç ekin bitmemişti.Hâmid-i Velî, talebesine dönerek; "Bu tarlalardan hangisi bizim, hangisi sizindir?" buyurunca, talebe son derece utandı ve kendi tarlasını göstererek; "Bu tarla sizindir efendim" dedi. O da, ekinlere bakarak; "Biz âhiret için çalışıyorduk. Acabâ hangi günahımızdan dolayı dünyâmız mâmûr olmaya başladı?" deyip, üzüntüsünü dile getirdi. Hocasının müteessir olduğunu gören talebe, hakîkati söyleyerek üzüntüsünü giderdi.

DUÂ ÇINARI

Niğbolu’dan dönünce, Yıldırım Bâyezîd Han,
Bir câmi yaptırmayı, düşünmüştü bir zaman.

Bursa Ulu Câmiyi, inşâya etti niyet,
Câminin yapılması, sona erdi nihâyet.

Bir Cuma günü idi, ilân edildi o gün,
"Câmi, merâsim ile, açılacaktır bu gün"

O gün, başta pâdişâh, dâmâdı Emir Sultan
Molla Fenârî ile, kim varsa ulemâdan,

Hazır oldu her biri, hem de hâfız olanlar,
Doldurmuştu câmiyi, Bursalı müslümanlar.

Hutbe okumak için, pâdişâh hazretleri,
O gün Emir Sultan’a, verdiğinde bu emri,

Dâmâdı Emir Sultan, emre peki diyerek,
Ve Somuncu Baba’yı, eliyle göstererek,

Arz etti ki: “Sultanım, baş üstüne ve fakat,
Hutbeyi okumağa, lâyıktır ancak şu zât.”

O dahî mecbûr kaldı, emre peki demeğe,
Kalkıp mimbere doğru, başladı yürümeğe.

Geçerken de, Emîr’e, dedi “Ey Emîrimiz,
Niçin böyle yapıp da, beni ele verdiniz?”

O da ona cevâben, arz etti ki: “Bu yerde,
Yok idi bir başkası, sizden daha ilerde.”

Cemâat olanları, görüyor, duyuyordu,
Bu sebepten durumu, çok merak ediyordu,

Zîrâ Somuncu Baba, onların nazarında,
Ekmek satan biriydi, Bursa sokaklarında.

Bunun için bu işi, etmişlerdi çok merak,
Ki Cumâ hutbesini, o nasıl okuyacak?”

Çıktı Somuncu Baba, biraz sonra mimbere,
Öyle bir hutbe irâd, etti ki müminlere,

Asla duymamışlardı, böyle bir hutbe onlar
Onun büyüklüğünü, o zaman anladılar.

Hutbede Fatiha’nın, yirmi ana ilimde,
Yedi türlü tefsîri, yapılmıştı o günde.

Molla Fenârî dahî, demişti ki ertesi:
“Onun büyüklüğüne, şâhittir bu hutbesi.

Yedi türlü tefsirden, birincisini, yalnız
İyice anladılar, cemâatten her şahıs.

İkinci tefsîrini, bir kısmı anladılar,
Üçüncüsünü ise, çok azdı anlıyanlar.

Dördüncü ve sonraki, tefsîrlere gelince,
Onlardaki mânâlar, çok yüksek ve pek ince,

Olduğundan onları, anlamadı kimseler,
İlim ve mârifette, deryâ imiş o meğer.”

Namaz sona erince, câmideki cemâat,
Mübârek ellerini, öpmek istedi, fakat,

Câminin üç kapısı, var idi dışarıya,
Acep hangi kapıdan, çıkardı bu evliyâ?

Lâkin üç kapıdan da, çıkan seviniyordu,
Hepsi de, “Öpmek ile, şereflendim” diyordu.

Sonra Molla Fenârî hânesine giderek,
Talebesi olmağı, arzu eylemişti pek.

Lâkin o, “Bu şehirde, sırrım faş oldu” diye,
İstedi ki Bursa’dan, gitsin başka bir il’e.

Bir sabah, bu niyetle, çıkmıştı ki Bursa’dan,
Duyup Molla Fenârî, yetişti arkasından.

“Bir çınarın dibinde, geri döndürmek için,
Çok yalvardı ise de, mümkün olmadı lâkin.

Bursa’ya doğru dönüp, mübârek zât o ara,
Duâ etti Bursa’ya, hem de Bursalılara.

Duâyı, o çınarın, dibinde etti diye,
Bu gün Duâ Çınarı, deniyor o bölgeye.

1) Şekâyik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.74
2) Tâc-üt-Tevârih; c.2, s.425
3) Nefehât-ül-Üns; s.683
4) Âşıkpaşazâde Târihi; s.201
5) Semerât-ül-Fuâd; s.7
6) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye;(49. Baskı) s.1080
7) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.54
8) RehberAnsiklopedisi; c.7, s.72
9) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.12, s.52
10) Silsile-i İsmâil Hakkı Bursevî
11) Akşemseddîn
__________________
EN GÜZEL AŞK: ALLAH!
Alıntı ile Cevapla
Alt 30 Mayıs 2009, 22:40   Mesaj No:5
Medineweb Sadık Üyesi
kurtmehmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kurtmehmet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5446
Üyelik T.: 30 Kasım 2008
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:64
Mesaj: 682
Konular: 73
Beğenildi:19
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart SOMUNCU BABA KİMDİR?

Somuncu Baba Kimdir?

Osmanli Devletinin kurulus yillarinda Anadolu'da yetisen âlim ve velîlerin büyüklerinden. "Somuncu Baba" lakabiyla taninip meshûr oldu.



Osmanli Devletinin kurulus yillarinda Anadolu'da yetisen âlim ve velîlerin büyüklerinden. "Somuncu Baba" lakabiyla taninip meshûr oldu. 1349 (H.750) senesinde Kayseri'de dogdu. Ismi Hâmid, babasinin ismi Semseddîn Mûsâ'dir. Ilk tahsîlini babasindan aldi. Babasinin vefâtindan sonra Sam'a giderek, Hankâh-i Bâyezîdiyye'de ilim ögrendi. Tasavvuf yoluna girdi. Orada pekçok velînin sohbetlerine katildi. Burada Üveysî olarak, mânevî yol ile Bâyezîd-i Bistâmî'den feyz aldi. Sam'da bir müddet ilim tahsîlinde bulunduktan sonra, Tebrîz yakinlarinda Hoy kasabasinda bulunan Hâce Alâeddîn-i Erdebîlî hazretlerinin huzûruna gitti. Var gücüyle hocasina hizmet ederek, ilim ögrendi. Tasavvuf yolunda üstün derecelere kavustu. Alâeddîn-i Erdebîlî, bir gün Hâmid-i Velî'ye; "Artik bizden ögrendigin ilmi, Allahü teâlânin dînini, insanlara ögretmek üzereAnadolu'ya git!" buyurdu. Ona böylece, insanlari yetistirmek için icâzet verdi. Hocasinin bu sözleri, bâzi anlayisi kit, hasetçi kimselerin, içlerinden Hâmid-i Velîye bugz etmelerine sebeb oldu. HâceAlâeddîn, Hâmid-i Velî'yi bütün talebeleriyle birlikte, "Semseddîn-i Tebrîzî Makâmi." denilen yere kadar ugurladi. Vedâ edip yanlarindan ayrilinca, hased edenlerin de bulundugu topluluga dönerek; "Hamîdüddîn'in arkasindan, gözden kayboluncaya kadar bakiniz. Eger dönüp bizden tarafa bakarsa, Anadolu'da onun ilminden istifâde ederler. Sâyet bakmazsa, onun ilminden hiçkimse istifâde edemez." buyurdu. Orada bulunanlar merakla Hamîdüddîn'in arkasindan bakmaya basladilar. Bu hâli cenâb-i Hakkin izniyle anlayan Hâmid-i Velî, gözden kaybolmadan önce iki defâ arkasina bakti. Böylece onlarin hasedlerini giderdi. Büyük bir âlim ve veliyy-i kâmil olarak Kayseri'ye döndü.

Hamîdüddîn hazretleri, Kayseri'de insanlara Allahü teâlânin emir ve yasaklarini ögretmeye basladi. Talebeleri, ondan feyz almaga, hasta kalblerine sifâ olan nasîhatleriyle, sohbetleriyle sereflenmege basladilar.

Yildirim Bâyezîd Hân, Nigbolu zaferinden sonra Bursa'da Ulu Câmiyi yaptirmaya basladi. Câminin insâsi sirasinda, çalisan isçilerin ekmek ihtiyâcini Somuncu Baba temin etti. Câminin yapilmasi bittikten sonra, bir Cumâ günü açilis merâsimi yapilacagi ilân edildi. O gün basta Pâdisâh YildirimBâyezîd Hân, dâmâdi büyük âlim ve velî Seyyid Emîr Sultan, Molla Fenârî hazretleri, ulemâdan pekçok kimse ve Bursalilar Ulu Câmiyi doldurdular. Yildirim Bâyezîd Hân, câminin açilis hutbesini okumak üzere Emîr Sultan'a vazîfe verdiginde, Emîr Sultan; "Sultânim! Zamânin büyük âlimi burada iken, bizim hutbe okumamiz uygun degildir. Bu câmi-i serîfin açilis hutbesini okumaya lâyik zât su kimsedir." diyerek, Somuncu Baba'yi gösterdi.

Bursa'dan ayrilan Somuncu Baba, Aksaray'a geldi. Burada ömrünün sonuna kadarIslâmiyeti yaymak, Allahü teâlânin emir ve yasaklarini bildirmek için ugrasti. Hem zâhirî, hem de bâtinî ilmi ile Aksaraylilarin gönüllerinde erisilmesi güç olan mümtâz bir mevkiye eristi. Artik ona Hâmid-i Aksarâyî denilmeye baslandi. Hâci Bayram'i Velî ile hacca gittiler. Dönüslerinde, Hâci Bayram'i kendisine halîfe, vekîl tâyin etti. Insanlari irsâd etmekle vazifelendirdi.


ATEŞSiZ FIRIN

Somuncu Baba, bir gün firina ekmeklerini sürdü. Pismesini beklerken, yanina Pâdisâh Yildirim Bâyezîd Hân'in dâmâdi Seyyid Emîr Sultan geldi. Elinde bir çömlek vardi. "Selâmün aleyküm baba!" dedi. O da; "Ve aleyküm selâm" diyerek birbirlerine bakistilar. Baska hiçbir kelime konusmadan tanistilar. Emîr Sultan, elindeki yemek çömlegini Somuncu Baba'ya verip, içindekinin pisirilmesini ricâ etti. Somuncu Baba, kabi alip firinin agzindan içeri sürmek istediyse de, çömlegi firina sokamadi. Bir daha denedi, yine olmayinca,Emîr Sultan'a döndü ve; "Anladim ki, bu çömlegi firina sen süreceksin!" dedi. Emîr Sultan; "Peki" diyerek çömlegi aldi ve firinin gözünden içeri rahatlikla sürdü. Fakat firinda hiç ates yoktu. Somuncu Baba firinin agzini kapattiktan sonra; "Birazdan piser bekleyiniz." buyurdu. Bir müddet bekledikten sonra kapak açildi. Firinda hiç ates olmadigi hâlde yemegin pistigini gören Emîr Sultan, Somuncu Baba'nin büyük velîlerden oldugunu anladi. Orada tasavvuf üzerinde bir mikdâr sohbet ederek dost oldular
Alıntı ile Cevapla
Alt 30 Temmuz 2014, 17:55   Mesaj No:6
Medineweb EDİTÖRÜ
su damlası - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:su damlası isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13055
Üyelik T.: 18 Aralık 2010
Arkadaşları:18
Cinsiyet:-
Memleket:sivas
Mesaj: 10.882
Konular: 697
Beğenildi:8538
Beğendi:10075
Takdirleri:27951
Takdir Et:
Standart Cevap: Somuncu Baba..

Ismi Hamid, babasinin ismi Semseddin Musa'dir. Ilk tahsilini babasindan aldi. Babasinin vefatindan sonra Sam'a giderek, Hankah-i Bayezidiyye'de ilim ogrendi. Bilinmeyenleriyle somuncu Baba...
__________________

"Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα...
Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα...
Â'râftα.....
Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..."
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Baba Olmak!!! İslaminesil Gönülden Dökülen Nağmeler 1 27 Ağustos 2015 22:25
bir baba dua ediyor.... Seyyid Dua Bölümü 1 17 Eylül 2014 09:41
Baba olmak... GÖKCEN_AZRA Serbest Kürsü 0 22 Ağustos 2014 00:35
of anne of baba MescidiAksa Serbest Kürsü 3 02 Ekim 2012 18:22
Baba havra Şiirler ve Şairler 1 01 Şubat 2009 22:34

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.