|
Konu Kimliği: Konu Sahibi nurşen35,Açılış Tarihi: 19 Ekim 2015 (13:44), Konuya Son Cevap : 19 Ekim 2015 (13:44). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
19 Ekim 2015, 13:44 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Arapça 3 Naibü'l Fail Arapça 3 Naibü'l Fail DİL BİLGİSİ NÂİBU’L-FÂİL (SÖZDE ÖZNE) Konumuz nâibu’l-fâil olmakla birlikte aralarında çok yakın bir ilgi bulunduğu için fâil hakkındaki bilgilerimizi kısaca hatırlamamız faydalı olacaktır. Biz bir işi, bir oluşu anlatırken işi yapanı biliyorsak fiille birlikte fâili (öznesini) de zikrederiz. Yani o eylemi kimin yaptığını belirtmiş, fiili fâile nispet etmiş oluruz. Aşağıdaki cümleleri bu açıdan inceleyiniz: Ali dersini anladı. فَهِمَ عَلِيٌّ دَرسَهُ Özne (fâil) Yüklem/Fiil fâil/özne fiil/yüklem Mahmut evden çıktı. خَرَجَ مَحمُودٌ مِنَ الدَّارِ Özne (fâil) Yüklem/Fiil fâil/özne fiil/yüklem Burada bir hususa dikkat etmeliyiz. Arapça cümle yapısıyla Türkçe cümle yapısında görünüşte bir zıtlık vardır. Türkçe açısından buna özellikle dikkat edilmelidir. Türkçe bir cümlede özne (fâil) cümlenin başında, yüklem sonunda gelirken; Arapçada önce fiil (yüklem), sonra fâil yer almaktadır. Yukarıdaki iki örnekte bu özellik açıkça görülmektedir. Fâil (özne) bilindiği ve cümlede zikredildiği zaman fiilin yapısı/çatısı ma‘lûm yapıda olarak söylenir. Not: Bu konun açıklanmasına geçmeden önce, Arapça gramer derslerinde sıkça kullanılan ma‘lûm fiil ( الفعل المعلوم bilinen fiil) teriminin aslı hakkında kısa bir uyarıda bulunmak yararlı olacaktır. Bu terimin aslı الفعلُ المعلومُ فاعلُه yani (fâili bilinen fiil) şeklindedir. Aslı bu şekildeyken uzunca bir terimi tekrar etmekten kurtulmak için kısaltılmış ve الفِعلُ المَعلُومُ kısaca (ma‘lûm/bilinen fiil) şeklini almıştır. Oysa tam ve doğru şekil yukarıda belirttiğimiz şekildir. Zira burada ma‘lûm olan fiil değil, fâildir. Bu açılımını bilmeden kitaplarda bu ifadeyi okuyan ve Türkçe olarak anlamaya çalışanlar, yanılmakta ve şaşırmaktadırlar. Bir cümlede fâili (özne) nasıl bulacağız? Aslında fâili bulmak çok kolaydır. Türkçe bir cümlede özneyi bulmak için, yüklemden önce “kim?” ya da “ne?” sorularından biri sorulur; alınan cevap öznedir. Örnek olarak şu atasözümüzü ele alalım: At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır”. Şimdi, bu iki cümlenin birinci kısımları için “kim ölür?” diye sorunca “at” ve “yiğit” cevaplarını alırız. Şu halde bu kelimeler öznedir. Aynı şekilde atasözündeki ikinci kısımlar için “Ne kalır?” diye sorduğumuzda “meydan” ve “şan” cevaplarını alırız ki, bunlar da o iki cümlenin öznesidir. Bu öğrendiğimizi Arapça bir cümle üzerinde uygulayalım: Çocuk kalemi kırdı كَسَرَ الوَلَدُ القَلَمَ Bu cümlede aynı soruları soralım. Kalemi kim kırdı? ؟ مَن كَسَرَ القَلَمَ Alınacak cevap الولدُ yani “çocuk”tur. Demek ki cümlemizdeki fâil/özne الولد kelimesidir ve önceki derslerden hatırladığımız üzere fâil i‘râb bakımından merfûdur. Karşımıza çıkacak Arapça cümlelerin hepsinde bu yöntemi uygulayarak fâili kolayca bulabiliriz. Fâillle ilgili bazı özellikleri kısaca hatırladıktan sonra nâibu’l-fâil (sözde özne) konusuna girebiliriz. Nâibu’l-fâilin yer aldığı cümlelerde yukarıda gördüğümüz cümle yapılarından bazı farklılıklar görülür. Bu değişikliklere dikkat edildiği takdirde nâibu’l-fâil konusu da kolayca anlaşılacaktır. Görüldüğü gibi yukarıdaki cümlelerin ögeleri Arapça normal kurallı cümle yapısına uygun olarak sıralanmıştır. Yani; Fiil + Fâil + Mefûl الفِعل+ الفاعل +المفعول به Yüklem + Özne + Nesne (düz tümleç) Öğrenci yazı tahtasını sildi. مَسَحَ الطَّالِبُ السَّبُّورَةَ Nâibu’l-Fâilin Tanımı Arapça fiil cümlelerin bu normal sıralanışında bazen değişiklikler olur. Şöyle ki insanlar anlatmak istedikleri fiilin fâilini bilmemeleri veya başka bir sebeple kurdukları cümlede zikretmezler. İşte bu durumlarda kullanılan fiilin yapısı ma‘lûmdan (etken çatı) mechûle (edilgen yapıya) dönüşür. Fâil zikredilmemiş olunca cümledeki mef‘ûlün bih sarîh (nesne/düz tümleç) onun yerine geçer ve fâilin irâbını alır. Böylece gerçekte mefûlun bih sarîh (nesne/düz tümleç) olan ve görünüşte fâil yerine geçmiş olan kelimeye nâibu’l-fâil (fâilin vekili/sözde özne) denir. Adam kapıyı açtı فَتَحَ الرَّجُلُ البَابَ Öğretmen dersi yazdı كَتَبَ المدَُرِّسُ الدَّرسَ Ahmet Kur’ân’ı ezberledi حَفِظَ أحمَدُ القُرآنَ Misafir, kahve içti. .شَرِبَ الضَّيفُ القَهوَةَ Bu kadın bir mektup yazıyor. تَكتُبُ هَذِهِ المَرأةُ رِسَالَةً Şimdi bu cümlelerdeki fiillerin yapısını mechûl kalıba çevirir ve fâilleri de kaldırırsak mefûlün bihler nâibu’l-fâil olur ve i‘râb bakımından da merfû duruma gelir: Kapı açıldı فُتِحَ البَابُ Ders yazıldı كُتِبَ الدَّرسُ Kur’ân ezberlendi حُفِظَ القُرآنُ Fiili, ma‘lûm yapıda (etken çatı) olan bir cümlede birden fazla mefûlün bih varsa, fiil mechûl (edilgen) kalıba çevirilince birinci mefûlün bih, nâibu’lfâil olur, i‘râb bakımından mansûb iken merfû‘a dönüşür; diğer mef‘ulün bihler olduğu gibi kalır, onlarda değişiklik olmaz. Öğrenciye yazı yazma öğretildi. 2. Mefûl 1. Mefûl Fâil Fiil (malûm yapıda) Öğrenciye yazı yazma öğretildi. . عُلِّمَ التِّلمِيذُ الكِتَابَةَ Mefûl Nâibu’-fâil Fiil Baba çocuğa Salih adını verdi. سمَّى الوَالِدُ الوَلَدَ صَالحًِا 2. Mefûl 1. Mefûl Fâil Fiil (malûm) Çocuğa Salih adı verildi. سمُِّيَ الوَلَدُ صَالحًِا Adam fakire bir dinar verdi. أَعطَى الرَّجُلُ الفَقِيرَ دِينَارًا 2. Mefûl 1. Mefûl Fâil Fiil (malûm) Fakire bir dinar verildi. أُعطِيَ الفَقِيرُ دِينَارًا Mefûl Nâibu’-fâil Fiil Şimdi nâibu’l-fâille ilgili kâideleri örnekleriyle daha geniş bir şekilde anlatalım: Sülâsî Mücerred Fiillerin Nâibu’l-Fâilleri Sülâsî mücerred bir fiil, mâzî mechûl kalıbına alınırken, fiilin ilk harfi dammeli (zammeli), ortadaki harfi kesralı yapılır. Meselâ كُتِبَتِ المقََالَةُ “Makâle yazıldı” gibi. Aynı sülâsî fiil, mechûl muzârî kalıbına alınırken muzâraat harfi dammeli, aynu’l-fiili fethalı yapılır. Meselâ تُكتَبُ المَقَالَةُ “Makâle yazılıyor” cümlesinde böyledir. Ef‘âl-i kulûb’un (bilmek ve zannetmek gibi kalbin yaptığı işleri bildiren fiiller) ikinci mef‘ûlleri, nâibu’l-fâil durumuna getirilemezler. Meselâ, حَسِبتُ مُحَمَّدًا ذَاهِبًا “Muhammed’i gidiyor sandım”, ifâdesinde, ikinci mef‘ûl ذَاهِبًا kelimesidir ve nâibu’l-fâil yerini alamaz. Mezîd Fiillerin Nâibu’l-Fâilleri Mezîd fiil, ( ت ) ile başlıyorsa mâzînin ikinci harfi birinci harfi gibi dammeli, sondan bir önceki harfi de kesralı yapılır. Meselâ تُعُلِّمَتِ السِّبَاحَةُ “Yüzme öğrenildi” ve تُقُوتِلَ فِي المَيدَانِ “Meydanda savaşıldı” gibi. Aynı kalıptakilerin muzâri mechûlleri, muzâraat harflerinin dammeli, aynu’l-fiillerinin (ikinci harflerinin) fethalı, sondan bir önceki harfin de fethalı olmasıyla yapılır. Meselâ تُتَعَلَّمُ السِّبَاحَةُ “Yüzme öğrenilir” ve يُتَقَاتَلُ للشَّرَف “Şeref için savaşılır”. Mezîd fiiller vasıl hemzesi (hemzetu’l-vasl) ile başlıyorsa, mâzîde fiilin birinci ve üçüncü harfleri damme, sondan bir önceki harfi de kesra olur. عَلَّمَ المدَُرِّسُ التِّلمِيذَ الكِتَابَةَ Meselâ اُحتُفِظَ بِالكِتَابِ “Kitap muhâfaza edildi” gibi. Muzârîde ise muzâraat harfi damme ve sondan bir önceki ise fetha olur. Meselâ هُوَ يُحَافَظُ عَلَيهِ “O, muhâfaza edilir” gibi. Mâzî fiil, اِستَجَابَ “kabul etti” gibi, vasıl hemzesiyle başlayıp sonundan bir önceki harf elif ise, bu elif ي harfine dönüştürülür. Meselâ اُستُجِيبَ الدُّعَاءُ “Dua kabul edildi” gibi. Muzârîde ise muzâraat harfi dammeli olur. Fakat bu sıygada elif, olduğu gibi muhâfaza edilir. Üç mef‘ûle geçişli olan أَعلَمَ “bildirdi” fiilinin üçüncü mef‘ûlleri de nâibu’l-fâil olarak kullanılmazlar. Malûm yapıdaki müteaddî (geçişli) bir fiil, mechûl yapıya dönüştürülünce, cümledeki mefûlün bih sarîh(nesne: düz tümleç) nâibu’l-fâil olur ve mansûb iken nâibu’l-fâil ( نَائِبُ الفاعِل ) yerine geçtiği için merfû olur. Önceki derslerde öğrenmiş olduğumuz fiil-fâil uygunluğu, fiil ile nâibu’l-fâil arasında da aynen geçerlidir. Örnekleri inceleyiniz: Halil dersi yazdı. كَتَبَ خَليلٌ الدرسَ Ders yazıldı. كُتِبَ الدَّرسُ Fatma pencereyi açtı. فَتَحَت فَاطِمَةُ النَّافِذَةَ Pencere açıldı. فُتِحَتِ النَّافِذَةُ Cümleyi bu kelimelerle oluşturdum. َذِهِ الكَلِمَاتِ .كَوَّنتُ الجُملَةَ ِ Cümle oluşturuldu. .كُوِّنَتِ الجُملَةُ Fâil Hazfedildikten Sonra Fâilin Yerine Geçen Ögeler: Cümlede fâil hazfedildikten sonra yerine geçen ögeler şunlardır: 1. Mef‘ûlün bih: Birden fazla mefûl alan ma‘lûm yapıdaki fiil, mechûl yapıya çevrilince, ilk mefûlün bih, nâibu’l-fâil olur. Hoca, öğrenciye bir kitap verdi. أَعطَى الأستَاذُ الطَّالِبَ كِتَاباً Öğrenciye bir kitap verildi. أُعطِيَ الطَّالِبُ كِتَاباً Anne kıza Saliha adını verdi. سمَّت الأمُّ البِنتَ صَالحَِةً Kıza Saliha adı verildi. سمُِّيَتِ البِنتُ صَالحَِةً Allah, İbrahim’i dost edindi. اِتَّخَذَ اللهُ إبرَاهِيمَ خَلِيلاً İbrahim, dost edinildi. اُتُّخِذَ إِبرَاهِيمُ خَلِيلاً 2. Câr ve Mecrûr: Cümledeki fiil, lâzım (geçişsiz/mefûlün bih sarîh almayan) bir fiil ise, mechûl yapıya dönüştürülünce, câr ve mecrûr nâibu’l135 fâil olur. Böyle durumlarda nâibu’l-fâil lafzan değil, mahallen (yani bulunduğu yer itibariyle) merfû sayılır. Örneklerini inceleyiniz: Öğrenciler sandalyelere oturdular. .جَلَسَ الطُّلاَّبُ عَلَى الكَرَاسِي Sandalyelere oturuldu. .جُلِسَ عَلَى الكَرَاسِي Çocuk kalemi getirdi. .جَاءَ الوَلَدُ بِالقَلَمِ Kalem getirildi. .جِيءَ بِالقَلَمِ Araplar, Arap tarzını muhâfaza ettiler. اِحتَفَظَ العَرَبُ الطَّابَعَ العَرَبِيَّ Arap tarzı muhâfaza edildi. .اُحتُفِظَ الطَّابَعُ العَرَبِيُّ Nâibu’l-fâil, câr ve mecrûr olduğu zaman dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır. Bu mechûl (edilgen) yapı içinde baştaki fiil dâimâ müfredmüzekker olarak kalır. Nâibu’l-fâilin, müsennâ (ikil), mecmû (çoğul), müzekker (eril), müennes (dişil) şekillerine aktarılmasını sağlayan kısım cer harfinden sonra gelen isim ve zamirlerdir. Başka bir ifadeyle, nicelik ve cinsiyet konusundaki değişiklikler, fiilde değil, cer harfinden sonra gelen, bu isim ve zamirde yapılacak değişikliklerle elde edilir. Örnekleri inceleyiniz: مُرَّ بِرَجُلٍ ، مُرَّ بِرَجُلَينِ ، مُرَّ بِرِجَالٍ مُرَّ بِامرَأَةٍ ، مُرَّ بِامرَأَتَينِ، مُرَّ بِالنِّسَاءِ ِم ِمَا، مُرَّ ِ مُرَّ بِهِ، مُرَّ ِ مُرَّ بِكَ ، مُرَّ بِكُمَا ، مُرَّ بِكُم 3. Masdar: Cümlede câr ve mecrûr yoksa, masdar nâibu’l-fâil olur. İki kere vurdum. .ضَرَبتُ ضَربَتَينِ İki kere vuruldu. ضُرِبَ ضَربَانِ Peygamber (s.a.v.) tam bir oruç tuttu. صاَمَ النبي (ص) صَومًا كَامِلاً Tam bir oruç tutuldu. صِيمَ صَومٌ كَاملٌ Öğrenci, yazlıkta bir ay geçirdi. قَضَى الطَّالِبُ شَهرًا فِي المَصِيفِ Yazlıkta bir ay geçirildi. قُضِيَ شَهرٌ فِي المَصِيفِ 4. Zaman zarfı ( ظرف الزمان ), nâibu’l-fâil olabilir. Müslümanlar Pazartesi günü oruç tutarlar. يَصُومُ المسُلِمُونَ يَومَ الاثنِينِ Pazartesi günü oruç tutulur. يُصَامُ يَومُ الاِثنَينِ Ramazan’da oruç tuttuk. صُمنَا رَمَضَانَ Ramazan’da oruç tutuldu. صِيمَ رَمَضَانُ 5. Yer/mekân zarfı ظرف المكان nâibu’l-fâil olabilir: Çocuk evin önünde oturdu. جَلَسَ الوَلَدُ أماَمَ البَيتِ Evin önünde oturuldu. جُلِسَ أماَمُ الدَّارِ İsm-i Mensûb ve İsm-i Mef‘ûllerin Nâibu’l-Fâilleri İsmu’l-mefûl ve ismu’l-mensûbun nâibu’l-fâilleri olabilir. Arap nahvinde ismu’l-mef‘ûl ( اسم المفعول )ve ismu’l-mensûb ( اسم المنسوب ) mechûl fiilleri gibi amel ederler. Yani bunların yerine türedikleri fiillerin mechûlü konulsa nasıl nâibu’l-fâil merfû olursa bunlardan sonra da öyle olur. Söz gelimi burada ikinci cümledeki ma’lûm yerine mechûl yapıdaki عُلِمَ / يُعلَمُ فاعلُهُ şekillerinden biriyle söylense فَاعِلُهُ kelimesi nâibu’l-fâil olmak üzere merfû olur. Aşağıda üçüncü cümlemizdeki مُكِّيًّا kelimesinin anlamı مَنسُوبٌ إلى مكَّة şeklindedir. Buradaki منسوب kelimesinin yerine de mechûl yapıdaki نُسِبَ/يُنسَبُ fiillerinden birisi konulsa nâibu’l-fâil olur. رَأَيتُ رَجُلاً مَنسُوبًا أبُوهُ إلَى مَكَّةَ Şu örneği bu açıdan inceleyiniz: يَنبَغِي لِلمُسلِمِ أَن يَكُونَ مُحَمَّدِيًّا خُلُقُهُ Müslümana ahlâkı Muhammedî olmak yakışır. “Duribe” fâili mechûl bir fiildir. ضُرِبَ فِعلٌ مَجهُولٌ فَاعِلُهُ Bu, fâili malûm (bilinen) bir fiildir. هذا فِعلٌ مَعلُومٌ فَاعِلُهُ Babası Mekkeli bir adam gördüm. رَأَيتُ رَجُلاً مَكِّيًّا أبُوهُ Arapça’da az da olsa bazı fiillerin mânâları öyle gerektirdiği için ma‘lûm yapıları değil, mechûl yapıları kullanılır ve nâibu’l-fâillerini daima câr mecrûr olarak alırlar. Adam cadde ortasında bayıldı. أُغمِيَ عَلَى الرَّجُلِ وَسطَ الشَّارِعِ On üç saniye bayıldım sonra ayıldım. غُشِيَ عليَّ ثَلاثَ عَشرَةَ ثَانِيةً ثمَّ أفَقت Yukarıda ifâde edildiği gibi câr ve mecrûr durumundaki nâibu’l-fâiller mahallen merfûdur. Nâibu’l-fâil, câr-mecrûr veya zaman/mekan zarfı ise, bu durumda önceki derslerde öğrenilmiş olan “fiil-fâil” ve “fiil-nâibu’l-fâil” uyumu geçerli olmaz ve fiil daima müfred müzekker kalıbında bulunur. Hâl, müstesnâ, mef‘ûlün ma‘ah, mef‘ûlün leh, fethalı kalmak zorunda olan temyîz nâibu’l-fâil durumuna alınamazlar. كان ’nin haberi, nâibu’l-fâil durumuna getirilemez. Cümlede nâibu’l-fâil yerine kullanılabilecek birden fazla kelime bulunduğu takdirde زِيدَ فِي أَجرِ العَامِلِ عِشرُونَ لِيرَةً “İşçinin ücretine yirmi lira zam yapıldı” cümlesinde görüldüğü gibi burada ( عِشرُونَ ) kelimesi, nâibu’l-fâildir. Fiilde zamir yoktur. Bu nedenle sonuna tesniye ve cemi vâvı getirilmez. Aşağıdaki cümlelerin fâillerini bulunuz. Adam kitabı aldı . 1. أخَذَ الرَّجُلُ الكِتَاب Kız dergiyi okudu . 2. قَرَأَتِ البِنتُ المجََلَّةَ Öğrenci ödevini yazıyor. . 3. يَكتُبُ الطَّالِبُ وَاجِبَهُ Kız öğrenciler Arapça öğreniyorlar. . 4. تَدرُسُ التِّلمِيذَاتُ اللُّغَةَ العَرَبِيَّةَ Kadın suyu içti . 5. شَرِبَتِ المرَأةُ الماَءَ Aşağıdaki cümlelerde nâibu’l-fâili bulunuz. İşimizi bitirdik ve kitap yazıldı. . 1. انتَهَينَا مِن عَمَلِنَا فَأُلِّفَ الكِتَابُ Hırsız üç gün sonra yakalandı. . 2. بَعدَ ثَلاَثَةِ أيَّامٍ قُبِضَ عَلَى اللِّصِّ Bu bölgede on beş köy bulunmaktadır.. 3. تُوجَدُ فِي هذِهِ البُقَعَةِ خمسَ عَشرَةَ قَريَةً Hırsız on beş yıl hapsedildi. . 4. حُبِسَ السَّارِقُ خمسَةَ عَشَرَ عَامًا Gazeteci hanımlarla iki gün önce görüşüldü. . 5. قُوبِلَت الصَّحَفِيَّاتُ قَبلَ يَومَينِ Akşam yemeklerinden yarım saat önce iki elma yenir.. 6. تُؤكَلُ تُفَّاحَتَاَنِ قَبلَ كُلِّ عَشَاءٍ بِنِصفِ سَاعَةٍ Bu babası Medineli adamdır. . 7. كَانَ ذَلِكَ الرَّجُلُ مَدَنِيًّا أَبُوهُ Şaban ayında oruç tutuldu. . 8. صِيمَ شَهرُ شَعبَانَ Geçen hafta iki adama uğranıldı. . 9. مُرَّ عَلَى الرَّجُلَينِ فِي الأُسبُوعِ المَاضِي Annesi Medineli olan bir hanım komşumuzu gördün mü? . 10 . هَل رَأَيتِ جَارَتَنَا المدََنِيَّةُ أُمُّهَا Kelimeler ve Deyimler Uygulandı, yapıldı : أَقَاَمَ يُقِيمُ إِقَامَةً …-e/-a ilaveten, Ek olarak :... بِالإضَافَةِ إلَى Oluşmak, meydana gelmek. : تَكَوَّنَ يَتَكَوَّنُ تَكَوُّنًا Vefat etti (Bu fiil bu anlamda meçhul yapıda kullanılır): تُوُفِّي Bir göreve gelmek, Üstlenmek : تَوَلَّى يَتَوَلَّى تَوَلِّيًا Devlet başkanı : الحَاكِمُ (ج) الحُكَّامُ Medeniyet.: الحَضَارَةُ (ج) الحَضَارَاتُ Taşındı, verildi :.... حمُِلَ إلَى Hazine : خِزَانَة (ج) خَزَائِن Kütüphane: خِزَانَةُ الكُتُبِ Zarar etmek, kaybetmek. : خَسِرَ التَّاجِرُ ِ خُسرَاناً وَخَسَارَةً Ziyaret etmek : زَارَ يَزُورُ زِيَارَةً İsim vermek, (çocuğa) ad koymak. : سَمَّى يُسَمَّى تَسمِيَةً ….. şartıyla barış yapmak :.... صَالحََ يُصَالِحُ مُصَالحََةً عَلَى Oturumlar yapıldı : عُقِدَتِ المَجَالِس Önem vermek : العِنَايَةُ Eski, önceki : القَدِيم (ج) القُدَمَاء Ziyaret edilsin diye : لِتُزَارَ 143 Seven : مُحِبٌّ Bizans kralı : مَلِكُ الرُّوم Metod : المَنهَجُ (ج) المَنَاهِجُ Yöneltti, yönünü çevirdi : وَجَّهَ يُوَحِّهُ تَوجِيهٌ Dağıtmak: وَزَّعَ يُوَزِّعُ تَوزِيع Özet Arapçada bir fiil cümlesinin önemli ögelerini tanıyabilmek Bilindiği gibi bir cümlenin ögelerini tanımak o cümlenin anlamanı kavramamıza yardımcı olur. Öğrendiğimiz bu dilin cümlelerini korkusuzca okuyabilir ve istediğimiz cümleleri kurabiliriz. Arapça bir isim cümlesinde temel ögeler (umde) fiil ile fâil (özne)dir. Müteaddî (geçişli) fiillerle kurulan cümlelerde ise bu iki unsura mefûlün bih sarîh المفعول به صريح (nesne: düz tümleç) eklenmiş olur. Öğrenciler geliyor. يأتِي الطُّلاَّبُ Misâfir kahveyi içiyor. يَشرَبُ الضَّيفُ القَهوَة Hizmetçi kadın evi temizledi . نَظَّفَتِ الخَادِمَةُ البَيتَ Fiil cümlelerindeki ma‘lûm (etken) yapılı mâzî (geçmiş zaman) ve muzârî (şimdiki ve gelecek zaman) fiilleri mechûl yapıya dönüştürülür. Ma‘lûm yapıdaki mâzî fiili mechûl yapıya çevrilirken ilk harfi zamme ile, sondan bir önceki ise kesra ile harekelenir. Sondan bir önceki harf elif ise, yâ ي) ) harfine dönüştürülür. Örnek: Çocuk camı kırdı. .كَسَرَ الوَلَدُ الزُّجَاجَ Cam kırıldı. .كُسِرَ الزُّجَاجُ Adam doğruyu söyledi. .قَالَ الرَّجُلُ الحَقَّ Doğru söylendi. قِيلَ الحَقُّ Muzârî fiil, mechûl yapıya çevrilirken ilk harfi zamme ile sondan bir önceki harf ise fetha ile harekelenir. Son harf veya bir önceki harf ya ( ي) harfi veya vav ( و) ise bu harfler elife ( ا) dönüştürülür (kalb edilir). Hoca dersi yazıyor. يَكتُبُ المُعَلِّمُ الدَّرسَ Ders yazılıyor. يُكتَبُ الدَّرسُ Müslüman doğruyu söyler. يَقُولُ المُؤمِنُ الحَقَّ Doğru söylenir. يُقَالُ الحَقُّ Fiil cümlesindeki ma‘lûm yapı mechûle çevrilince ne olur? Mâzî olsun muzârî olsun mechûl yapıya çevrilince cümlenin fâili (öznesi) hazfedilir/atılır, cümledeki mef‘ûlün bih sarîh (nesne: düz tümleç) merfûluk alâmetini almış olarak onun yerine geçer, yani nâibu’l-fâil olur. Hoca dersi öğretiyor. يُعَلِّمُ الأُستَاذُ الدَّرسَ Ders öğretiliyor. يُعَلَّمُ الدَّرسُ Nâibu’l-fâil olan isim, müennes (dişil) ya da akıl sahibi olmayan varlıkları gösteren bir kırık çoğul şeklinde ( جمع مكسَّر لغير العاقل ) ise o nâibu’l-fâille kullanılan fiil de müennes yapıda olur. Örnek: Öğrenci üniversiteye kayıt yaptırdı. سَجَّلَت الطَّالِبَةُ فِي الجَامِعَةِ Üniversiteye kayıt yaptırıldı. سُجِّلَت فِي الجَامِعَةِ Bakanlık kitapları öğrencilere dağıttı. وَزَّعَتِ الوِزَارَةُ الكُتُبَ Kitaplar öğrencilere dağıtıldı. وُزِّعَتِ الكُتُبُ عَلَى الطَّلَبَةِ Nâibu’l-fâillerin zamir olarak kullanımları aynen fiillerin durumu gibidir. Nâibu’l-fâiller de cümledeki fâil gibi kim ve ne soruları sorularak bulunur. Ödüller dağıtıldı. وُزِّعَتِ الجَوَائِزُ Ne dağıtıldı? ؟ مَاذاَ وُزِّعَت Ödüller. الجَوَائِزُ Nâibu’l-fâil, cümlede isim ve zamirden başka nelerden olabilir? Cümlelerde nâibu’l-fâiller, açık bir isim veya zamir olabildiği gibi Cer harfi ve mecrûr olabilir. Örneğin; Bahçede oturuldu. جُلِسَ فِي الحَدِيقَةِ Nitelenmiş bir masdar nâibu’l-fâil olabilir. Örneğin; Bir doktor güzel bir söz söyledi. قَالَ طَبِيبٌ قَولاً جمَِيلا Güzel bir söz söylendi. قِيلَ قَولٌ جمَِيلٌ Zaman zarfı nâibu’l-fâil olabilir. Örneğin; Bayram gününe saygı gösteriniz. اِحتَرِمُوا يَومَ العِيدِ Bayram gününe saygı gösterilir. يُحتَرَمُ يَومُ العِيدِ Yer (Mekân) zarfları da nâibu’l-fâil olabilir. Örneğin; Öğrenciler okulun önünde oturdular. جَلَسَ الطُّلاَّبُ أَمَامَ المَدرَسَةِ Okulun önünde oturuldu. جُلِسَ أَمَامُ المدرسَةِ Alıntı..
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
Konu Sahibi nurşen35 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Gündem Korona Aşısı | Gündem/ Manşetler | Esma_Nur | 6 | 1515 | 10 Aralık 2020 12:20 |
DHBT Muhteşem Özetler | DHBT-Hazırlık/Notlar/Özetler | nurşen35 | 4 | 2309 | 08 Aralık 2020 18:40 |
Kıssaları Hayatımıza Taşıyalım | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | nurşen35 | 1 | 1004 | 08 Aralık 2020 17:46 |
TENKİD | Serbest Kürsü | nurşen35 | 0 | 887 | 08 Aralık 2020 12:44 |
Vitir Namazını Niye Kılıyoruz Biliyor musunuz... | Namaz-Abdest-Teyemmüm | nurşen35 | 0 | 1028 | 04 Aralık 2020 13:56 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
İsm-İ Fail ve Sıfat-ı Müşebbehe (Medineweb) | Mihrinaz | Genel Arapça | 1 | 03 Kasım 2018 19:46 |
Arapça 1 Yeni Müfredat Arapça'ya Giriş/Medineweb | nurşen35 | Arapça 1 | 2 | 04 Ocak 2018 19:40 |
Aöf Batı Avrupa Arapça 3 ve Arapça 4 Çıkmış soru Videoları | nurşen35 | 2.Sınıf | 12 | 30Haziran 2017 16:28 |
nasıl olsa arapça bilmiyoruz kuranı arapça okumak gerekmez diyen | KuM TaNeSi | Soru Cevap Arşivi | 0 | 09 Nisan 2009 13:24 |
İsm-i Fail | NUR | Genel Arapça | 5 | 03 Ekim 2008 23:19 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|