|
Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi: 23 Mart 2009 (13:38), Konuya Son Cevap : 23 Mart 2009 (13:38). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
23 Mart 2009, 13:38 | Mesaj No:1 |
Ümmü Mâbed (r.a) Hayatı Ümmü Mâbed (r.a) Hayatı Ümmü Mâbed radıyallahu anhâ hicret yolunda bir bekçi... Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizi hicrette misâfir edip, süt ve et ikram eden bahtiyar bir hanım... Kıtlık senesinde çadırına uğrayan yolcuların su ve yiyecek ihtiyaçlarını gideren cömertliğiyle meşhur bir hanım sahâbî... Rasûlullah (s.a.)’in duâsı ve mübârek ellerinin sürülmesiyle kısır koyunundan süt sağıp misâfirlere ikram eden gönlü sevgi dolu bir ana... O, Mekke’nin Kudeyd bölgesinde bir çadırda otururdu. Asıl adı Âtike’dir. Ümmü Mâbed künyesiyle meşhur olmuştur. Baba adı Hâlid İbni Huleyf’dir. Huzâa kabîlesine mensuptur. Ümmü Mâbed, akıllı, iffetli ve güçlü bir kadındı. Amcasının oğlu Temim İbni Abdiluzza ile evliydi. Mekke’ye yakın Kudeyd bölgesinde çölde yaşardı. Koyun sürüleri vardı. Eli açık, cömert bir kadındı. Çadırına uğrayan yolcuların su ve yiyecek ihtiyaçlarını görürdü. İçecek olarak süt, yiyecek olarak da koyun keser pişirir et ikram ederdi. Onun bu güzel ahlâkı İslâm’ın nûruna kavuşmasına vesile oldu. İki Cihan Güneşi Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem Efendimizi, hicrette çadırında karşısında buldu. O, sevgi dolu, eli açık, gönül zengini cömert bir ana idi. Gündüzleri hep çadırın dışına çıkar otururdu. Gelen geçen yolculara ikram etmek için beklerdi. Birgün Allah Rasûlü (s.a.)’in çadırına uğrayacağını nerden bilebilirdi? İki nur yüzlü insanın karşısına gelip de kendinden yiyecek-içecek bir şeyin var mı? diye soracaklarını nasıl tahmin edebilirdi? Onların vesîlesi ile nice bereketlere ereceğini, kısır bulunan koyunundan bile süt alacağını ve uzun seneler o hayvancağızın sütü ile ikramda bulunacağını nasıl düşünebilirdi? Hele hele o nurlu insanlar sayesinde İslâm’ın nûruna kavuşacağını nerden ümit edebilirdi? İşte onun bu güzel ahlâkı ve İslâm’la şerefleniş hikâyesi: “Ümmü Mâbed kendi çevresinde cömertliğiyle tanınan, misâfirperver, saf ve temiz kalbli bir hanımdı. Kuraklık, kıtlık yıllarında Kudeyd’deki çadırının önünde oturur, gelen geçen yolcuların, su ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılamağa çalışırdı. İki Cihan Güneşi Efendimiz de hicret yolculuğunda arkadaşları Hz. Ebû Bekir (r.a), Âmir İbni Füheyre ve Abdullah İbni Ureykıt (r.a) ile birlikte Ümmü Mâbed’in çadırına uğradı. Efendimiz o’na: “Süt bulunur mu?” diye sordu. Ümmü O da: “Yoktur vallahi!” diye cevap verdi. Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz çadırın yakınında küçük, zayıf bir hayvan gördü. “Bu nedir?” dedi. O da: “O sürüden geri kalmış, zayıf, dermansız kısır bir koyundur.” dedi. Efendimiz: “Onu sağmama müsade eder misiniz?” dedi. Ümmü Mâbed de: “Eğer onda süt bulabilirsen, sağ.” dedi. Koyunu tutup yanına getirdi. Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz, Besmele çekerek hayvanın memelerini sıvazladı ve: “Ey Allahım! Koyununu bereketli kıl!” diye duâ etti. Koyunun memeleri birden sütle doldu. Efendimiz bir büyük kabı dolduruncaya kadar süt sağdı. Önce sütü Ümmü Mâbed’e uzatıp içmesini söyledi. O da: “Siz için zirâ zâtınız buna daha lâyıktır.” dedi. Efendimiz de: “Kavmin sulayıcısı onlardan sonra içer.” buyurdu ve kabı ona verdi. Ümmü Mâbed kanasıya kadar içti. Sonra Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz kabı Ebû Bekir (r.a)’e uzattı. O da kanasıya içti. Onu takîben diğerleri de doyasıya sütten içtiler. En sonunda İki Cihan Güneşi Efendimiz kabı aldı ve: “Kavmin sulayıcısı onlardan sonra içer” buyurarak sütü içti. Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz tekrar o kısır koyunu sağmaya başladı. Bir kap daha doldurup Ümmü Mâbed’e bıraktı. Bu arada et yemeği pişirmişti. Ondan da yolculara ikramda bulundu ve azıklarına koyup onları uğurladı. İki Cihan Güneşi Efendimiz ve arkadaşları Ümmü Mâbed’in yanından ayrıldıktan biraz sonra kocası Ebû Mâbed koyun sürüleriyle birlikte çadıra geldi. Kabı sütle dolu görünce şaşırdı. “Bu süt nereden geldi? Çadırda sağılır hayvan yok!” dedi. Hanımı Ümmü Mâbed: “Bize nur yüzlü mübârek bir zât uğradı şöyle şöyle yaptı.” diyerek olan bitenleri birer birer anlattı. Ebû Mâbed: “Vallahi! O Kureyşîlerin aramakta olduğu kimsedir. Ey Ümmü Mâbed! Hele sen onu bana bir tarif et bakayım?” dedi. O da Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz’in eşkalini hayalinde kaldığı kadarıyla hayran hayran şöyle târif etti: “Gördüğüm öyle bir kimse idi ki, nur yüzlü güzel huylu idi. Şekli şemâili yerli yerinceydi. Ne karnı büyük ne de başı küçüktü. Endâmı, biçimi, simâsı hoştu. Gözleri siyah, kirpikleri çok, sesi nâzik idi. Gözünün beyazı çok beyaz, karası da pek kara idi. Kudretten sürmeli idi. Kaşlarının ucu ince, saçları koyu siyahtı. Boynu hafif uzunca ve yüksek, sakalı da sıkca idi. Sustuğunda sekînet ve vakar, konuştuğunda güzellikler görülürdü. O güleryüzlü, tatlı sözlü idi. Kelimeler mübârek ağzından teker teker çıkar, sanki dizilmiş inci gibi tatlı tatlı akardı. İfadeleri net ve açıktı. Cümleleri ne az ne de çoktu. Uzaktan bakılınca insanların en heybetlisi, yakınına gelince tatlı ve çekici idi. Orta boylu olup ne uzun ne de kısa idi. Yanında arkadaşları vardı. Hizmet için koşuşurlardı. Hürmet olunan biriydi. Asık suratlı değil, güleçti. Kimseyi kınamaz, azarlamaz ve ayıplamazdı” dedi. Ebû Mâbed hanımının bu derece tatlı tatlı anlatışı karşısında: “Vallahi, bu zât, Mekke’de kendisinden bize bahsedilen Kureyş’lidir. Ey Ümmü Mâbed! Eğer ben ona rastlamış olsaydım, arkadaşlığına kabul edilmemi dilerdim. Yine de buna bir imkân bulmaya çalışacağım.” diyerek Efendimize karşı sevgi ve hasretini ifade etti. Ümmü Mâbed akıllı, zekî iffetli, güçlü kuvvetli bir hanımdı. Müşrikler öfkeli öfkeli onun çadırına geldi ve: “Nereye gitti o!” dediler. Ümmü Mâbed de: “Kim?” dedi. Onlar da: “Şekil ve şemâilini tarif ederek Muhammed” dediler. Ümmü Mâbed onlar karşısında gayet vakur bir duruş sergiledi. Sükût ederek onları geçiştirmek istedi. Müşrikler bir cevap alamayınca tekrar: “Sen onun nereye gittiğini bilmiyor musun?” diyerek kabalık yapmak istediler. O da: “Sizin ne dediğinizi anlamıyorum. Ancak bana bir konuk uğrayıp kısır koyundan bol süt sağdı!” dedi. Müşrikler baskıyı artırınca Ümmü Mâbed onları şöyle tehdit etti: “Başımdan çekip gitmezseniz kabilemi aleyhinize çağırır sizin başınıza yığarım.” dedi. Çaresiz kalan müşrikler cevap alamadan ayrılmak zorunda kaldılar. Zira onlar Ümmü Mâbed’in kabilesi arasındaki şerefli yerini biliyorlardı. O bir bağırırsa halkını ayaklandırır ve kavmi silâhlarıyla hemen ona yardıma koşarlardı. O sanki orada bir yol bekçisi gibiydi. Hicret yolcuları Sevgili Peygamberimiz ve arkadaşları Medine-i Münevvere’ye ulaştıktan sonra, Ümmü Mâbed, kocası ve küçük çocuğunu alarak Medine’ye geldi. Ebû Mâbed ve çocuğu Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimizin huzuruna vardılar ve kelime-i şehâdet getirerek İslâm’la şereflendiler. Ümmü Mâbed hanımlar içerisindeydi. İki Cihan Güneşi Efendimiz onlara da selâm verdi ve: “Zina etmemek, hırsızlık yapmamak, çocuklarını öldürmemek, iftira yapmamak ve hiç bir ma’rufa isyankar davranmamak üzere bey’at ediniz.” buyurdu. Hanımlar hep birlikte: “Bu şartları kabul ederek bey’at ettik Yâ Rasûlallah!” dediler. Ümmü Mâbed ise: “Yâ Rasûlallah! Kendisinden men edildiğimiz ma’ruf nedir?” diye sordu. Efendimiz de ona: “Ölünün arkasından bağırıp çağırarak, feryad ederek ağlamamaktır.” buyurdu. Bu şekilde O da bey’at ederek İslâm’la şereflendi. Ümmü Mâbed radıyallahu anhâ İslâm’la şereflendikten sonra bir şeyler öğrenmek için hep fırsat aradı. Öğrendiği güzellikleri de hemen hayatında tatbik etmeğe çalıştı. Birgün kocası Ebû Mâbed (r.a) namaz kılmak için gittiği mescidden geç dönmüştü. Ona: “Niçin geciktin?” dedi. O da: “Dönerken Enes İbni Mâlik (r.a)’ın Evs’li birileriyle konuşmalarına takıldım. Sohbetlerini dinledim.” dedi. Ümmü Mâbed: “Rasûlullah (s.a)’in hizmetkârı onlara ne dedi?” diye sordu. Ebû Mâbed (r.a) da: “Enes onlara Rasûlullah (s.a)’den duyduğu bir hadîsi nakletti. Şöyle dedi: “Kim İhlâs sûresini Fâtiha ile birlikte abdestli olarak yüz defa okursa Allah onun derecesini yükseltir. Cennette ona bir köşk bina eder. Sanki o Kur’an-ı Kerimi otuz üç defa okumuş gibi sevab alır.” dedi. Bunun üzerine Ümmü Mâbed (r.anhâ) hayatının sonuna kadar bu duâya sarıldı. Fâtiha ve İhlâsı dilinden düşürmedi. Abdestli olarak bol bol okudu. O, Rasûlullah (s.a) Efendimizin şöyle dediğini; – “Allahım! Kalbimi nifaktan, amelimi riyadan, dilimi yalandan, gözümü hıyanetten temizle. Çünkü sen hâin gözleri ve kalplerin gizlediğini bilirsin.” diye duâ ettiğini de duymuştur. Ümmü Mâbed (r.anhâ) Hz. Ebû Bekir (r.a) halife seçilince ziyaretine gitti. Ebû Bekir (r.a) onu görünce gülümsedi. Rasûlullah (s.a) ile birlikte hicret ettiği günü hatırladı. Onun hal ve hatırını sordu ve mübârek koyunun sâhibesine ikramda bulundu. Hz. Ömer (r.a) devrinde şiddetli bir kıtlık olmuştu. Bu mübarek koyundan sabah akşam süt sağdıklarına dâir rivayetler vardır. Cenâb-ı Hak şefaatlerine nâil eylesin. Amin. Mustafa Eriş Altınoluk Dergisi | |
Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... | Videolar/Slaytlar | Medine-web | 1 | 2876 | 23 Ağustos 2013 00:41 |
İran Emperyalizmi | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 6 | 3621 | 26 Ocak 2013 22:53 |
gerekli gereksiz bir şiir.. | Makale ve Köşe Yazıları | MERVE DEMİR | 0 | 3266 | 06 Aralık 2012 10:48 |
olmamış kayınbiradere mektup :) | Komik Paylaşımlar | Allahın kulu_ | 10 | 7699 | 03 Kasım 2012 23:19 |
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür | Makale ve Köşe Yazıları | Esadullah | 11 | 7200 | 02 Ekim 2012 21:16 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Ümmü’d-Derdâ (r.a) Hayatı | MERVE DEMİR | Ashab-Kiram(r.a) | 0 | 23 Mart 2009 13:44 |
Ümmü Züfer (r.a) Hayatı | MERVE DEMİR | Ashab-Kiram(r.a) | 0 | 23 Mart 2009 13:43 |
Ümmü Varaka (r.a) Hayatı | MERVE DEMİR | Ashab-Kiram(r.a) | 0 | 23 Mart 2009 13:42 |
Ümmü Haram (r.a) Hayatı | KuM TaNeSi | Ashab-Kiram(r.a) | 0 | 23 Mart 2009 12:04 |
Ümmü Kühhâ (r.a) Hayatı | KuM TaNeSi | Ashab-Kiram(r.a) | 0 | 23 Mart 2009 11:51 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|