|
Konu Kimliği: Konu Sahibi _bülbül_,Açılış Tarihi: 10 Nisan 2009 (13:09), Konuya Son Cevap : 10 Nisan 2009 (13:09). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
10 Nisan 2009, 13:09 | Mesaj No:1 |
Müslümanların, sahabeler arasında meydana gelen ayrılıklara nasıl bakması gerekir? Müslümanların, sahabeler arasında meydana gelen ayrılıklara nasıl bakması gerekir? Alıntı: Kuran-ı Kerimde "Kim bir mümini kasten öldürürse cezası ebediyen cehennemdir"buyurulur Sahih hadiste de ïki müslüman bir birine kılıç çekerse ölende öldürende cehennemdedir" buyurulur Peki Hz Osman ve Hz Ali dönemlerinde büyük sahabeler bir birlerini farklı içtihadlar yüzünden öldürmüştür Bunların durumu ahirette ne olacak ve farklı ictihad yüzünden müslümanların birbirini katletmesi doğru mu? Kim bir mümini kasden öldürürse onun cezası, içinde ebedî kalmak üzere gireceği cehennemdir Allah ona gazab etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır (Nisa 93) Mümin veya kâfir kim bir mümini kasten, bile bile, imanından dolayı hayatına kasdederek öldürürse onun cezası cehennemdir Orada pek uzun müddet ve belki sonsuza kadar cezalandırılır Çünkü Allah ona gazab etmiş, onu lanetlemiş, merhamete layık görmeyip onun için büyük bir azab hazırlamıştır Sahabeler arasındaki savaşın sebebi hakkı ve doğruyu bulmaktır İki taraf da hak için savaşmışlardır Nitekim hadisi şerifte şöyle buyurulmuştur: "Allah’ın indinde şu iki adamın durumu çok hayret vericidir Bunlardan birisi diğerini öldürür, fakat ikisi de cennete girerler (Sünen-i Nesei; s 411)" Bir içtihat meselesinde bir mümin başka bir mümini öldürür fakat ikiside ehl-i hak olduğundan ikiside ehl-i cennettir Mesela Hz Ali ve Hz Muaviye zamanında dahili savaş olmuş ve bir müslüman diğer bir müslümanı öldürmüştür Bunun neticesinde ikiside hem din için, hem içtihat neticesi olduğu için ehl-i cennettir Müslümanların, sahabeler arasında meydana gelen ayrılıklara nasıl bakması gerekir? "İsmet" yani, "ilâhî bir koruma ile günahlardan korunma" sıfatı, ancak peygamberlere mahsustur Hatasız, kusursuz olmak ancak onlara hâstır Sahabeler, bu sıfatla nitelenmediklerinden onların yüzde yüz hatadan âzâde oldukları söylenemez Ancak şu var ki, herhangi bir Müslüman hata işlemekle İslâm dairesinden çıkmadığı gibi, bir sahabe de hata işlemekle sahabelik şerefinden çıkmaz Dört hak mezhebin bütün müçtehitleri, sahabe-i kirâm arasında geçen ayrılıkları şöyle değerlendirmişlerdir: Sahabe-i kirâmın her biri kendi başına birer müçtehittir Kur'an ve hadiste açıkça beyan edilmeyen konularda içtihat yapma, en evvel onların hakkıdır Fıkıh biliminin yönteminde kesinleşmiş bir kuraldır ki, bir kimsede içtihat rütbesi varsa, o kimse, başkasının içtihadına uymaya mecbur değildir Ashap arasında çıkan muhalefetler, münakaşa ve muharebeler içtihat farklılığından doğmuştur Hâşâ, nefsanî arzuların, isteklerin bu ayrılıklarda payı yoktur Çünkü, onlar sohbet-i nebevi ile kin, adavet, düşmanlık gibi kötü sıfatlardan arınmışlardır Nefisleri böyle süfli şeylerden temizlenip pâk olmuş, ulviyet kazanmıştır Evet, sahabe-i kirâmın her biri İslâm dininin tesisinde birer müçtehittir Bilindiği gibi, içtihat eden bir kimse, yaptığı içtihatta isabet ederse iki sevap kazanır; isabet edemediği takdirde içtihat etmesine mükâfat olarak bir sevap alır Canlarıyla, başlarıyla, her şeyleriyle İslâm'a mâl olan, O'nun yüceltilip yayılmasından başka bir gayeleri olmayan o seçkin insanların içtihatları da yine İslâm'ın yüceltilip yükseltilmesi içindir Bu aşk, bu azim onlarda o derece ileri gitmişti ki, Uhud Muharebesi'nde Peygamber Efendimize zıt görüş bildirmekten çekinmemişlerdi "Biz, İslâmîyet’in başarısını şunda görüyoruz," diye görüşlerini açıkça ortaya koymuşlardı Sahabenin çoğu Resulüllah Efendimize zıt içtihatta bulunduklarından, Peygamberimiz (sav) onların içtihadına uymaya mecbur oldular Daha sonra gerçekleşen olaylar Peygamberimizi haklı çıkardı O zaman Kur'ân-ı Azimüşşân'ın nâzil olması devam ettiği halde, Cenâb-ı Hak ashâbı uyarıcı bir ayet bile indirmedi Herhangi bir ayetle herhangi bir ikazda bulunmadı; bilâkis peygamberimize eskisi gibi onlara fikir danışmaya devam etmelerini emretti Resulüllah Efendimiz de onları ayıplamadı, yine bağrına bastı, şefkatle kucakladı, bu emir gereğince onlarla fikir alış verişine devam etti Sadece bu hâl dahi, sahabe-i kirâmın, Allah ve Resulü indindeki beğenilirliklerini ve dinde içtihat sahibi olduklarını en açık bir şekilde göstermeye yeterlidir Şimdi, insafla düşünelim İçtihatta Peygamber'le farklı düşündükleri halde, ne Allah, ne de Resulüllah tarafından uyarılmayan sahabeleri, aralarında çıkan ayrılıklardan dolayı biz mi yargılayacağız? Zerre kadar vicdan ve basiret ve anlayışı olan bir kimsenin bu cinayete tevessül etmemesi icap eder Haddimizi tecâvüz ederek İslâm'ın temeline kanlarını akıtan o seçkin cemaati yargılamaya kalkar ve birini haklı çıkarıp, diğerini tenkit edersek, o hidayet yıldızlarına hiçbir leke süremez, ancak kendi elimizle kendi felâketimizi hazırlamış oluruz Kaldı ki, o yargıladığımız kimseler, ashâbın ileri gelenleridir Bir kısmı Cennet'le müjdelenmiştir Bizim dedikodusunu ettiğimiz o kişileri Kur'an ve Peygamber Efendimiz medh ü senâda bulunmuştur Bu hususu hiç unutmamalı, ashap arasında çıkan ayrılıklarda mümkün olduğu kadar temkinde bulunmalı, haddimizi bilmemekten büyük ölçüde sakınmalıyız Şayet, sahabelerin ayrılığı Hakk katında meşrû ve mâkul olmasaydı, elbette bunun için onları engelleyecek bir emir indirilirdi Nitekim sahabe-i kirâm, Peygamber Efendimizin (sav) yanında yüksek sesle konuştuklarında şu uyarı ayeti indirilmiştir: "Ey iman edenler! Seslerinizi Resulüllah'ın sesinden yüksek çıkarmayın, 0'nun yanında, birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi konuşmayın Siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider" (Hucürat, 2) Hucürât sûresinde, müminlerin sû-i zandan sakınmaları şöyle emredilmektedir: "Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemek ister mi?" (Hucürât sûresi, 12) Cenâb-ı Hak bu ayet-i kerimede bir mümini gıybet etmenin ölü eti yemek kadar çirkin ve mümine yakışmayan bir davranış olduğunu bize haber veriyor Ya gıybet edilen bu mümin, sahabelerden, hem de onların en ileri gelenlerinden biriyse, artık meselenin tehlikesini siz takdir ediniz Resulüllah Efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde: "Ateş odunu nasıl yer bitirirse, gıybet dahi sâlih amelleri öyle yer bitirir" buyurmakla bizleri bu noktada şiddetle ikaz etmektedir Hem kendi ahiret hayatımızın selâmeti, hem de İslâm'ın geleceği adına, bu hakikatlere kulak vermemiz lâzım ve elzemdir Bir mümin diğer bir mümine sû-i zan etmekten men edildiği halde, İslâm'ın temeli, Hz Peygamberin çalışma ve silâh arkadaşları ve şu andaki bütün Müslümanların hidayetlerinin vesilesi olan sahabe hakkında, hele onların en ileri gelenleri hakkında sû-i zan etmenin ne kadar sorumluluk gerektirdiği açıkça anlaşılabilir Akıllı ve idrakli insanlar için en selâmetli yol, bu meselede ileri geri konuşmaktan kaçınmaktır Biraz düşünmekle hemen anlaşılacaktır ki, insanlar bu âleme sahabeler arasındaki problemleri tahlil etmek, bu konuda bir tarafa haklı, diğerine haksız hükmünü vermek için gönderilmemişlerdir Ve bu hususta bir kanaate sahip olmak, insanın yaratılış gayesi olamaz İnsan bunun için değil, Allah'a hakkıyla kul olmak için yaratılmıştır Yâni, dinimiz bizi sahabe ayrılıklarının tahliline değil, kulluğun gereklerini yerine getirmeye dâvet ediyor Ashâb-ı Kirâm Efendilerimiz, halifesinden neferine kadar aynı rızık ile hayat buldu ve aynı heyecanı paylaştılar İslâm'ın gelişmesinde, yayılmasında, yücelip gelişmesinde gece gündüz demeyip, gizli ve âşikâre, durmadan çalıştılar Canlarıyla, kanlarıyla cihat ettiler ve fedakârlıkta erişilmezlere eriştiler Kur'an aşkı, Peygamber aşkı için aşiretlerine karşı koydular, ailelerini, çocuklarını, mal ve mülklerini feda ettiler Peygamberimizin nefsini, kendi nefislerine, çoluk çocuklarına, anne ve babalarına tercih ettiler İslâm binasının temeline kanlarını akıttılar O günden bugüne, tâ kıyâmete kadar bütün Müslümanların dünyevî ve uhrevî saâdetlerine vesile oldular Onların hepsine karşı derin bir minnettarlık beslemek, onlara dua ve onları medh ü senâ etmek hepimiz için bir insaf ve vicdan borcudur Selam ve dua ile | |
Konu Sahibi _bülbül_ 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Adem olmaktır tek hevesim | Şiirler ve Şairler | Kara Kartal | 4 | 2743 | 22 Mayıs 2010 11:27 |
Dostlarımız........ | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | su damlası | 4 | 2364 | 09 Mayıs 2010 10:35 |
İsmailce kurban olabilmek | Hacc-Umre-Kurban | kurtmehmet | 3 | 3118 | 21 Kasım 2009 20:58 |
Ömür seccadesini gönül dergahına serenlere...... | Makale ve Köşe Yazıları | _bülbül_ | 2 | 2353 | 12 Kasım 2009 21:52 |
çarpık çağ..... | Şiirler ve Şairler | _bülbül_ | 2 | 2066 | 12 Kasım 2009 21:43 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Müslüman kadın kimlerin yanında nasıl örtünmesi gerekir | MERVE DEMİR | İslamda Kadın ve Erkek | 0 | 14 Nisan 2009 02:02 |
Zâtürrika Gazası nasıl gerçekleşmiştir? Bu seferde meydana gelen iki mu’cize nelerdir | _bülbül_ | Bilgi Dağarcığı | 0 | 10 Nisan 2009 20:36 |
Guslettikten sonra, menisi gelen erkeğin, tekrar gusletmesi gerekir mi? | MERVE DEMİR | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 0 | 10 Nisan 2009 09:15 |
Peygamber efendimizin, müslümanların nasıl duâ etmesi gerektiğini bildiren duaları | Verda_Naz | Soru Cevap Arşivi | 0 | 18 Mart 2009 02:58 |
Farklı Dini Cevaplar Arasında Nasıl Davranmak Gerekir ? | AŞK'ÜL İSLAM | Soru Cevap Arşivi | 0 | 06 Eylül 2007 02:08 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|