|
Konu Kimliği: Konu Sahibi melis,Açılış Tarihi: 27 Ağustos 2008 (14:44), Konuya Son Cevap : 27 Ağustos 2008 (14:46). Konuya 2 Mesaj yazıldı |
![]() ![]() |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
![]() | Mesaj No:1 |
![]() Peygamber efendimiz(s.a.v)in sünnetlerini anlama ve yaşama... ]Müslümanlar arasında sünnet kavramının içeriği konusunda bazı kargaşalar ve sapmalar yaşanmakta oluşu sünneti doğru şekliyle anlamayı bir problem olarak ele almayı gerekli kılmaktadır.Gerek sünneti yaşamaktaki aksaklıklarımız, gerekse son yıllarda yeniden gündem konusu olan,sünnetin dindeki yeri ve değeri üzerindeki tartışmalardİnsanlar kavramlarla iletişim kurarlar. Kullandığınız kavrama hangi anlamı verirseniz verin, karşınızdaki kişi kullandığınız kavramı kendi yüklediği anlam ve muhteva içerisinde algılayacaktır. Eğer taraflar kullandıkları kavramlara net bir şekilde aynı anlamı yüklüyorlarsa sağlıklı iletişimden söz edilebilir. Aksi halde birbirlerini anlamayan kişilerden oluşan toplumlarda kavram kargaşasından kaynaklanan birçok sosyal problem baş gösterir. Şu halde, sünnet kavramı üzerinde ilmî bir uzlaşma zarureti vardır.Zira sünnet anlayışı farklı olduğunda herkes kendi anladığı sünneti yaşamaya ve topluma empoze etmeye kalkar. Sünnet denince Müslümanların aklına genellikle ilk defa Peygamberimizin kıyafet, âdap ve ibadetlerindeki müstehaplarla ilgili uygulamaları gelmektedir. Rasûlullah'ın yüksek ahlâkına dair meziyetlerinin veya iktisadî, hukukî, siyasî uygulamalarının ilk akla gelen sünnetler arasında, hatta sünnetler arasında sayıldığına pek rastlanmıyor. Bu, üzerinde önemle durulması gereken bir husustur. Müslümanlara verilen hatalı, noksan ve bütünlükten uzak sünnet imajı, onları şekilci ve davranış kalıplarını taklitten ibaret bir sünnet anlayışına götürmüştür. Böyle yüzeysel bir sünnet anlayışının oluşmasında müstehap anlamına gelen fıkıhtaki sünnet kavramının birbirine karıştırılmasının rolü olsa gerektir. Halkın çokça yüz yüze geldiği ilmihal kitaplarında müstehaplar sünnet kavramı ile başladığından, halk, sünnet deyince Peygamberimizin bu tür davranışlarını anlamaktadır. Bunun sebebi de halkın dinî bilgisinin yüzeyselliği ve ilmihal kitaplarının çağın ihtiyaçlarına göre geliştirilmemiş oluşudur. Böyle bir sünnet anlayışıyla fert ve toplum inşâsı mümkün müdür? Yani yukarıda sayılan sünnetleri her Müslüman ihmal etmeden yapsa Peygamberimizin hedeflediği hayat tarzı gerçekleşmiş olur mu? Kesinlikle hayır. Çünkü ![]() | |
![]() |
![]() | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
![]() | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | melis | 0 | 2303 | 01 Ocak 2009 15:34 |
![]() | Videolar/Slaytlar | Mihrinaz | 6 | 2404 | 28 Aralık 2008 15:20 |
![]() | Şiirler ve Şairler | Mihrinaz | 25 | 14361 | 26 Aralık 2008 12:58 |
![]() | Şiirler ve Şairler | Mihrinaz | 19 | 7974 | 18 Aralık 2008 14:21 |
![]() | Allah(c.c) | Mihrinaz | 14 | 8883 | 18 Aralık 2008 13:50 |
![]() | Mesaj No:2 |
![]()
Sünnete uyma konusunda bir diğer hata da, fert ve toplum bütünlüğünü göz ardı etmektir. Bir kısmımız ferdî hayatında sünneti yaşamakla sünnete uymuş olacağını zannederek toplumsal sünnetleri ihmal etmekte bir kısmımız da sosyal hayatta sünneti ihya edeceğim diye nefsinde gereken sünnetleri ihmal etmektedir.Halbuki Kur'ân ve sünnetin eğitim metodu, önce İslâm'ın gönüllere ve ferdin hayatına hâkim olması, sonra toplum hayatında makes bulmasını sağlamak şeklindedir. Bunları söylerken toplumun ferdi etkilediğini veya her sistemin kendi fertlerini oluşturduğunu inkâr etmiyoruz. Fakat istenmeyen toplumsal yapıyı değiştirirken, özellikle ahlâkî olgunluk hedeflenirken işe nereden başlanacağını, neye öncelik verilmesi gerektiğini, hangi merhalelerin aşılmasının zarurî olduğunu Kur'ân ve sünnetten çok iyi tespit etmek gerektiğini vurgulamak istiyoruz. "Sünnet nedir, ne değildir?" sorusunun cevabına geçmeden önce sünnetin klâsik tanımını hatırlatmak yerinde olacaktır. Arapça bir kelime olan "sünnet", birinin devamlı gittiği yol, âdet, gidişat, hayat tarzı gibi anlamlara gelir. Terim anlamıyla "Sünnet" denince Peygamberimizin söz, fiil ve takrirleri anlaşılır. Takrir Arapçada onay demektir. Peygamberimiz bilgisi dâhilinde yapılan bir davranış veya söylenen söze, karşı çıkmamışsa bu onun, o davranış veya sözü onayladığı, en azından mübah saydığı anlamına gelir. Çünkü insanları ![]() ![]() Kısaca söylemek gerekirse sünnet, Peygamberimizin hayat tarzı demektir. Hayat tarzı, kişinin hayat anlayışının dışa vurmuş şeklidir denilebilir. Şu halde Peygamberimizin sünnetinin temelinde onun hayat anlayışı vardır. İnsanlar tarih boyunca "Ben kimim, nereden geldim, niçin geldim, nereye gidiyorum?" gibi sorulara cevap aramışlar ve bu sorulara verdikleri cevaplara göre hayata anlam vermişler, hatta gayelerini buna göre tespit etmişlerdir. İşte Cenâb-ı Hakk gönderdiği peygamberler vasıtasıyla insanlığa bu soruların doğru cevabını bildirmiş ve ona göre hayat sürmelerini istemiştir. Sünnet bir hayat tarzı ise –ki öyledir- bu hayat tarzını gerçek manasıyla idrak etmek, onun arkasındaki hayat anlayışını bilmeye bağlıdır. Bu hayat anlayışını kavrayabilen kişi şuurlu bir şekilde sünneti yaşayabilir. İşte sünnetin temelindeki bu hayat anlayışı bizim itikat yani iman dediğimiz şeydir. Bu noktada sünnetin inanç, zihniyet boyutu söz konusudur. Yani Peygamberimizin hayat gayesi ne ise hayata verdiği anlam nasılsa, o nasıl bir imana sahipse, Müslümanınki de öyle olmalıdır. O'nun değer yargılarını aynen benimsemelidir. Sünnetin bu yönü asıl ve temeldir. Müslüman her şeyden önce onun iman dünyasını, gönül dünyasını, fikir dünyasını kavramaya ve onu örnek almaya çalışacaktır. Müslüman, Rasulullah'ın tevhid anlayışını, nefis ve arzular dâhil hiçbir maddî veya manevî puta gönlünde yer vermeyişini, ![]() ![]() Bundan sonra sünnetin ibadet boyutu gelir. Bununla sadece onun ibadetlerini nasıl yaptığını değil kulluğu nasıl tezahür ettirdiğini, onun ibadetlerine hâkim olan ruhu, tabir câizse ![]() | |
![]() |
![]() | Mesaj No:3 |
![]() Sünnetin üçüncü boyutu, kişinin diğer insanlar ve eşya ile münasebetlerini ilgilendiren yönüdür. Klâsik literatürümüzde bu alan muamelât, ahlâk, âdap, eğitim, aile hayatı gibi konulardaki uygulamaları, sünnetin sosyal boyutunu teşkil eder. Bu yönüyle o, hem toplumun üyesi olarak, mükemmel bir İslâm toplumunun nasıl olması gerektiğini pratik olarak göstermiştir. Peygamberimizin kul hakkına karşı hassasiyetini; kuvvetin değil hakkın hâkim olduğu hukuk anlayışını; "Komşusu aç iken tok uyuyan bizden değildir" buyruğundaki sosyal adalet anlayışını; yeryüzünde adaleti hâkim kılmaya esas olan ilây-ı kelimetullah anlayışını; her türlü sömürüyü bertaraf eden ve yaratılmışların en şereflisi olan insanın, insanca yaşamasını hedef alan ekonomi anlayışını, kısaca söylemek gerekirse onun toplum hayatında amaçladığı hedefleri ve esas aldığı ilkeleri sosyal hayatımızın temeline koymayı anlamalıyız. Onun şefkatini, merhametini, affediciliğini, müsahamasını, kolaylaştırıcılığını, yardımseverliğini, alçakgönüllülüğünü, fedakârlığını, vefakârlığını, diğergamlığını, güler yüzlülüğünü, dürüstlüğünü, sözüne sadakâtini, hilmini, cesaretini, cömertliğini, iktisadını, dünyanın geçici menfaatlerine değer vermeyişini, zühdünü, şükrünü, sabrını, azmini, sebatını, tevekkülünü, teslimiyetini, cana yakınlığını, tatlı dilliliğini, inceliğini, zerafetini, hayâsını, temizliğini, vakarını, izzetini, teennisini, yiğitliğini, emanete riayet etmesini elhasıl, tamamını burada sayamayacağımız bütün güzel hasletlerini içimize sindirip karakter haline getirmeyi hayat gayesi edinmeliyiz. Çünkü yüce Peygamber "Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim" buyurarak ebedî risaletin gayesinin ahlâkî kemâle ulaşmış insan-ı kâmil yetiştirmek olduğunu vurguluyor. Sünnetin bütünlüğü içerisinde en ufak bir detayın bile önemli bir yeri vardır. Fakat sünnetin kendi içinde mertebeleri olduğu da bir gerçektir. Bazı sünnetleri yerine getirmek farz, bazıları vacip, bazıları müstehaptır. Tersinden söylersek bazı sünnetlere aykırı davranmak haram, bazılarına aykırı davranmak mekruhtur. Prof.Dr.Salahattin Polat | |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
![]() | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Peygamber efendimiz s.a.v. | mevlanaca | Hz.Muhammed(s.a.v) | 0 | 07 Mayıs 2013 00:20 |
Kur'an'ı Anlama ve Yaşama Sünneti | FECR | Kur'ân-ı Kerim Genel | 2 | 31 Ekim 2009 00:50 |
Peygamber efendimiz, Peygamber olmadan önce kendinin peygamber gönderileceğini biliyo | _bülbül_ | Bilgi Dağarcığı | 0 | 10 Nisan 2009 16:00 |
Peygamber Efendimiz gülümserken... | Muhteşem | Hz.Muhammed(s.a.v) | 1 | 14 Temmuz 2008 11:31 |
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'e | cavidan_sultan | Hz.Muhammed(s.a.v) | 0 | 27Haziran 2008 15:16 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|