|
Konu Kimliği: Konu Sahibi martin,Açılış Tarihi: 19 Ocak 2008 (13:41), Konuya Son Cevap : 19 Ocak 2008 (19:37). Konuya 6 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
19 Ocak 2008, 13:41 | Mesaj No:1 |
En Güzel Gül... En Güzel Gül... Ey En Güzel Gül!... Ey Şâh-ı Rusül!... Sen Rabbinden “Eşyânın hâkîkatini öğrenmeyi” talep ederken, bu muazzam duânın sırrına eremeyen biz kalbi vîrâneler ise; hâkikâtini bilmediğimiz eşyalara sâhip olmak için ömür sermâyemizi boş yere tüketiyor ve evlerimizdeki eşya kalabalığı içinde “Hakikat Sırrı”nın farkına bile varmadan beyhûde yere yorulup tükeniyoruz... Aslında bizler; Efendimiz’in teri gül koktuğu için, gülü her kokladığında salâvat getiren; gül yaprağının yere dökülmesini dahi günah addederek, kitap sayfaları arasında itinâ ile gül yaprağı kurutan bir medeniyetin vârisleriyiz... Bu “Gül Mevsimi”nde ellerimizi yaprak yaprak semâya açarak; aziz milletimizin gönlünün yeniden “Gül”e yâr olması için duâ edip yalvaralım... Güzelliklerin hicret ettiği, huzurun terk-i diyâr edip gittiği bu mübârek vatan topraklarında yeniden “Gül” fidelerinin filiz vermesi için Hakk’ın dîvânına gözyaşlarıyla varalım... Çünkü, “Gül” kokusundaki aşk rüzgârlarından nasipdâr olanlar, seher vakti sevda yaylasının yollarını gözyaşlarıyla aşındırırlar.. Öyleyse gelin hep birlikte, gönlümüzün sesini, gözyaşıyla ıslattığımız “Beyaz Dilekçe”lere cümle cümle dökerek: ‘Yâ Erhame’r-Râhimîn!.. Yeni bir Gül Cemresi düşür Ademoğlunun gönlüne…Bu garip ümmete baharı soluklat yine… Yeniden döndür kahraman milletimi tarihî mefâhirine…’ duâsını Cenâb-ı Allah’a arz edelim... “Âlemlere Rahmet” olan “Kâinatın Efendisi”den de şefâat isteyelim: ‘Ey Emsâli Olmayan Gül!.. Kalmadı bu mazlum ümmette, bu aziz millette artık tahammül, ne olur bize de bir gül, tebessümünle şâd olsun her mü’min gönül’ diyelim… Duâlarımız odur ki, son nefesinde bir demet gül isteyip, onu koklayarak rûhunu teslim eden Hz. Ali (r.a.) gibi, bizim ömrümüzün bidâyeti de, nihâyeti de, ilk faslı da, son faslı da Fasl-ı Gül olsun… Ve gönlümüz dâima “Gül” aşkıyla dolsun... “Gül Mevsimi”nde, Gül Yetimleri’nin “Gül’e sevdâlı yüreklerini Gül Cemresi’nden mahrum bırakma Yâ Rabbi!.. Gül Efendim, gülümse bize… “Gül” yüzünden nur yağsın yüreklerimize… Yalnızız, yılgınız, yorgunuz, âciziz, perişânız, günahkârız, öyle muhtacız ki şefâatinize... Ne olur imdâd eyle bize... “Erir canlar o Gül-bûy-ı revân-bahşın hevâsından, Güneş titrer, yanar dîdârının bak, ihtirâsından, Perîşân bir niyâz inler hayâtın müntehâsından Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım Yâ Resûlallah…” | |
Konu Sahibi martin 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Fetih Marşı | Şiirler ve Şairler | nurşen35 | 2 | 1982 | 28 Mayıs 2008 23:55 |
Gulyabani | Şiirler ve Şairler | Emekdar Üye | 1 | 1471 | 12 Nisan 2008 13:22 |
ben seninle chat yapabilme ihtimalini sevdim | Komik Paylaşımlar | Esma_Nur | 4 | 1843 | 17 Şubat 2008 18:52 |
Baş Örtüsü Zülmü | Videolar/Slaytlar | kurtmehmet | 10 | 5084 | 29 Ocak 2008 20:03 |
Bizim Zamanımızda Onlar Yoktu | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | Belgin | 3 | 1732 | 28 Ocak 2008 21:53 |
19 Ocak 2008, 13:42 | Mesaj No:2 |
Cvp: En Güzel Gül... Gel Ey Gül-İ Rana … Kerem kıl,tesellim ol,düş içime cemreler gibi…Bir gelişle gel,bir gülüşle gel,güle düş de gel,hayalde gel,düşte gel… Ayı ikiye bölen kutlu ellerinle gel,şirki kara yere karan tatlı dillerinle gel,saadet muştusunda bahtlı kullarınla gel…Ve ıtır,ıtır tomur tomur güllerinle gel… Gel Efendim,Gül Kokuşlum… Yetiştir suyu çorağa,tutuştur gülü yaprağa…Gül dikilsin yeniden toprağa… Senin bir damla kokuna,bütün aşklarımı fedaya hazırım…! Ve bir kırıntısına nazarının,bütün yüreğimi kanatmaya… Bir gülü koklamak gibi seni anmak… Gel Ey…! Avucumda hep dikenler…Kanıyor…Kanıyor.. | |
19 Ocak 2008, 13:42 | Mesaj No:3 |
Cvp: En Güzel Gül... Gel ey, güllerin efendisi!.. Gel ey, konuşurken dudaklarına tebessümler karışan,yüzüne üzgünlerin üzüntüsünü dağıtmak yaraşan!.. Gel ey, âteş-i aşkına yanmak için âşıkları birbiriyle yarışan!.. Gel ey!.. Önce kendine çektin, sonra mugaylan dolu beyabanlarda dermansız koyup bizi bir başımıza gittin dönmemek üzere. Ve dudağının dokunduğu çeşmeler de gitti. Gittin ve vecd ile kendinden geçen zamanlar, sensizlik bunalımlarının gelgitleriyle kör kuyulara gömüldü. Gittin ve tenha elvedalarda düğümlendi sevinçlerimiz; durmuş çarklara sıkışıp kaldı çığlıklarımız. Sen gidince yanlış hesaplarında önce pazarlar kurduk köhne dünyanın, sonra köhne hesaplarıyla mezada çıkarıp aşklarımızı dünyalıklara sattık. Gittin de savrulan umutlarımızı ektik yollarına; sabrımızın gözlerine çekilen milleri çelik masıyetlerle mıhladık. Gerilmiş yaylarımız kepade düştü hoyrat ellerde, uykulu oyunlarda şahlarımız mat oldu; ve bileyli kılıçlarımız pas tuttu karanlık kınlarında. Ak kor olduk... Nemrudî alevlere soktular başlarımızı, hakikat, ak kor olduk... Vurdular durmadan dinlenmeden... Örslere konuldu başlarımız, hakikat vurdular dinlenmeden durmadan. Ağlattılar ağladıkça biz... Çeliğe su verelim diye ağladıkça ağlattılar bizi... Heyhât! Tutturamadık kıvamını suyun, isabet ettiremedik gözyaşlarımızın damlalarını çeliğe ve ilk çalışta kırıldı kılıçlarımız kara keçelere. Yenildik, yorulduk, yığılıp kaldık çıkmaz sokaklarda. Bütün sorularımızın cevapları cevapsız kaldı; bütün hayallerimizin hayali hayal oldu. Tel tel arzulara mahkûm edildi nefislerimiz ve ruhlarımız tül tül alevlerde yandı. Gizemli bilinmezliklerimizin iksirlerini gizli dünyalara gizlediler bizden. Gel ey!.. Hani dostların vardı, kimi aşk okuyan Kitaplar Kitabı'ndan; kimi ilham dokuyan hitaplar hitabından. Kimine köşkler düşmüştü cennetten, kimi cennette köşklere düştüydü hani. Kiminin ateşlerine rengi düşerdi gülün de; kimi güllere rengini düşürürdü ateşin. Kimine yıldızlar düşerdi göklerden, kiminin yıldızına düşerdi gökler ya... Hani sen "Yıldızlarım," demiştin, "hangisine uyarsanız doğru yola ulaşacağınız yıldızlarım!.." Sen gittin efendim ve hasretin yıldızlarını da çekti senden yana. Şimdi kim varsa yıldızlaşmaya yüz tutan, gökleri üzerine kapatıyor ehremenler. Bizler yanıyoruz, yanmamakta direniyor gökte yıldızlarımız... Güllerimiz küle durmakta yokluğunda, sultanlarımız kula dönmekte... Gel ey!.. Ayrılığında çoğalan alevleriyle arınalım aşkının; yanalım yandıkça ve yandıkça yanalım. Aşk yüzünden elbisesi yırtılan da, Hak uğruna gözlerini kurutan da seni arzulamakta şimdi. Bizi kendine madem yine sensin bağlayan ve ayrılığının derdine yine sensin ayrılıkla derman olan, o hâlde gülümse bize efendim, bize gülümse. "Allah onları sever; onlar da Allah'ı sever" sırrına ermekte rehberimiz ol, tut günahkâr ellerimizden; günahkâr ellerimizden tut. Sen ey!.. Gelsen hayallerimize bir kez... Ve üzerine sepet sepet güller döksek biz. Gelsen düşüncelerimize bir an... Ve baharları sersek ayağına çiçek çiçek, mevsim mevsim, ıtır ıtır... Dolunaylar yerine doğsan dünyamıza bir vakit... Ve zatını gündüz değilse, hayalini gece göstersen bizlere. Girsen ansızın düşlerimize, şefkat parmaklarınla okşasan başımızı ışık ışık... Ve ışığına düşsek pervaneler gibi; pervaneler gibi ışığına düşsek. Gel efendim... Bir kez doğ içimize de isterse kaybolsun dolunaylar, güneşler... Gir gözümüze de bir nefes, isterse silinsin tûtyâlar, sürmeler... İlham olup ak gönlümüze bir anda, isterse yitirilsin uçtan uca naatler ve gazeller, beyitler ve dizeler uçtan uca yitirilsin isterse... Gel efendim, dostluğuna muhtacız; umutsuz ve çaresiz bırakma çaresizlerini. Gel yeter ki, hakkımızda verilecek her hükme razı olalım. Gel ey, bitir bitmeyen hasretini içimizde! Gel ey, onsuz mutluluk bulamadığımız!.. Gel ey, kendisine layık olamadığımız!..* Gel benim efendim, bir kez olsun dokun yüreğime, yüreğime dokun bir kez olsun... Yüreğim kanıyor efendim, kanıyor yüreğim!.. Çığlık çığlığa beşeriyet, çiğnenmiş reyhanlar misali hep seni arıyor. Uyandır zindanlara koyduğumuz Yusufî sevdalarımızı efendim. Uyandır bahtını üftadelerinin... Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım Uyarır halkı efgânım kara bahtın uyanmaz mı? | |
19 Ocak 2008, 13:43 | Mesaj No:4 |
Cvp: En Güzel Gül... "Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım, Peygamberim! Sana Uymayan Ölçü Hayat Olsa Teperim" Yüzünden düşen bir damla terin talibi benim, talibi benim... Kapına konan sahipsiz gülün sahibi benim, sahibi benim... ASRIN HaSReTLiGiNi SaKLiYoRuM YuReGiMDeKainatın yaratılış sebebi… Salat ve Selam olsun sana…Gönlümün Goncasi... Alıntıdır... | |
19 Ocak 2008, 16:11 | Mesaj No:5 |
Cvp: En Güzel Gül... S eni arar gözlerim hep E rişmek mümkün mü sana N asıl arar seni gözlerim S ensiz olmuyor ya nebii İ mkansızı başarmak çok zor N eden ayrıldın aramızdan G özlerim seni arar neredesin Ö zlemim hep sensin ya resul N urlu yüzünü çok özledim L akin erişmek mümkün mü ya nebii Ü mitlerimi hiç kaybetmedim M ümkünmü sensiz olmak ya nebii Ü zülmemek elde değil ya resul N amazda dualar ediyorum sana kavuşmaya G üzeliğin dillerde destan ya nebii Ü mmetin hep seni arar ya resul L alem ve tek gülüm sensin ya nebii Ü mütlerimiz hep sana kavuşmaktır ya nebii ya resul...
__________________ Dünyayı Güzellik Kurtaracak. Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey... | |
19 Ocak 2008, 16:19 | Mesaj No:6 |
Cvp: En Güzel Gül...
Gül yüzünü rüyamızda Gürelim ya RESULALLAH Gül bahçene dünyamızda Girelim ya RESULALLAH Sensin gönüller sultanı Getiren yüce Kur'anı Uğruna tendeki canı Verelim ya RESULALLAH Aşkınla yaşarır gözler Hasretinle yanar özler Mubarek ravzana yüzler Sürelim ya RESULALLAH Veda edip masivaya Yalvarıp yüce Mevlaya Şefaat - Mustafa' ya Erelim ya RASULALLAH
__________________ Dünyayı Güzellik Kurtaracak. Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey... | |
19 Ocak 2008, 19:37 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: En Güzel Gül... Bir ''gül'' ile bahar gelir mi? Sorun bu soruyu! Ya da soruyu şöyle sorun: “Bir insan ne yapabilir ki?” Herkes kendine dönüp sorsun: “Bir gülle bahar gelir mi?” ya da “Bir insan ne yapabilir?” Bu sorunun cevabını merak edenler, kokusu çağları aşıp bize kadar ulaşan “Medine’nin Gülü”ne baksınlar, âlemlere rahmet Hz. Muhammed’e baksınlar. Ki, O bir güldü. Çölün ortasında açmış bir gül. Bıtırak tarlasına döndürülmüş bir dünyaya baharı müjdeleyen bir gül. Cins bir gül fidanıydı, bu açık. Çünkü vahiy, adeta, “Neden başkasını değil de beni seçtin Rabbim!” sorusuna bir cevap olsun diye, O’nu şöyle tanıtmıştı: “Çünkü, Sen muhteşem bir ahlâka sahipsin!” Bu gül fidanını Allah seçmişti. Cebrail gibi cins bir bahçıvanın elleriyle, vahyin projesine uygun olarak yetiştirildi. Vahyin O Gül’e dönük iki tasarrufu vardı: Tanıtmak ve inşa etmek. Ama daha çok da inşa etmek. O’nu vahiy inşa etti. Öyle bir inşa ki bu, sonunda O, “ahlâkı Kur’an olan” biri oldu. Adeta O, şu sorunun canlı cevabıydı: “Kur’an’ı insana dönüştürsek, ortaya nasıl biri çıkardı?” Bu sorunun cevabı belliydi: Efendimiz aleyhissalâtu vesselam. O’nu kitaba çevirmek mümkün olsaydı, ortaya nasıl bir şey çıkardı? Bu sorunun da cevabı belliydi: Kur’an vahyi. İşte O Gül, çölün ortasında tek başına açtığında, kimse bir Gül ile baharın geleceğini düşünemezdi. Öyle ya; bir çiçekle bahar gelir miydi? Eğer o çiçek baharı doğuracak bir bedeli ödemeyi göze alırsa, evet. Bir çiçekle bahar gelirdi. Üstelik bu bahar bin bahara bedel bir bahar olurdu. Öyle ki, bu baharın getirdiği kokuyu bin güz silemezdi. Üzerinden geçen asırlar, o baharın yeryüzünü yeşertme potansiyelini yok edemezdi. Ne kadar şiddetli geçerse geçsin, her kış istese de istemese de sonunda o baharın hizmetkârı olmak zorunda kalırdı. Bir insan ferişteh olsa ne yapabilirdi ki? Ferişteh olmasına gerek yok, ölümlü biri olarak dahi bir insan tüm bir dünyayı omuzlayabilir, bıtırak tarlasına dönmüş bir dünyayı gülistana çevirebilirdi. Yeter ki, imanı sınırsız bir imkân bilsin. Yeter ki, O Gül’ün bıraktığı mirasa ihanet etmeyip sadakat göstersin. Yeter ki, O Gül’ün kokusunu duyan bir yüreğe sahip olsun. Hz. Peygamber bir çiçekle gelen baharın, bir kişiyle yeryüzünün gülistana dönüştürüleceğinin en güzel örneğiydi. Allah, O’nu bunun için “örnek” gösterdi. Gül olmak isteyenlere, “adam” olmak isteyenlere, bıtıraklara karşı mücadele etmek isteyenlere… O’nun örnekliği, en sonunda gelip bir ilahi yasanın şahsında somutlaşıyordu: Bedelsiz ödül olmaz. Bakın şu örneklere: O, Taif’e bir umut diyerek gitmişti. Çünkü Mekke’nin kini, O’nun varlığını ortadan kaldırmayı düşünecek noktaya gelmişti. Taif’te gülle karşılanmayı umarken gülleyle, taşla, küfürle, hakaretle karşılaştı. Kan-revan geri döndü. Fakat Mekke’sine de giremedi. Bu öyle bir bedeldi ki, artık “gücün bittiğinin, kuvvetin tükendiğinin” resmiydi. Ve koyverdi çığlığını: “Bittim ya Rabbi!” Bu çığlığı bekliyordu öteler. “Yettim kulum!” nidası bunun ardından gelecekti. Çünkü, Allah’ın yasası buydu: Biten ve bittim diyene, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyene, “Allah’ın yardımı çok yakın!” diyen bir Rahîm Rab vardı. İşte, O’nun için ilahi yardım Sevr Dağı’nın tepesinde geldi. Peki, oraya kadar çıkmak şart mıydı? Tepede gelen yardım, dibinde gelemez miydi? Evet, öyle! Çünkü ilahi yasa bu. Allah yasasını, muhatap Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed bile olsa bozmazdı. Peki, biz neyi bekliyoruz? O evrensel Gül için bozmadığı yasayı, biz dikenler için bozmasını mı? İşte bu olmayacak. Dünyanın Gül’üne, sonsuz salât ve selam ile… 03/09/2005 arif cevikel vakit gazetesi |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
İnsan güzel bulduğunu mu sever,yoksa sevdiğini mi güzel bulur? | KuM TaNeSi | Anket'ler-Röportaj'lar | 41 | 15 Kasım 2024 20:31 |
Güzel Düşün ki Güzel Göresin/Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | 11 | 18 Mayıs 2023 11:37 |
Aslında hepsi en güzel bir güzel ile güzel oldu ../medineweb | su damlası | Gönülden Dökülen Nağmeler | 3 | 11 Nisan 2019 00:21 |
Güzel Gör Güzel Düşün = Yaşamdan Lezzet Al | enderhafızım | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 17 Ocak 2013 18:05 |
Güzel gör, güzel düşün, mutlu ol! | Aysima | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 10 Kasım 2008 10:20 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|