|
Konu Kimliği: Konu Sahibi KalbinNûru,Açılış Tarihi: 16Haziran 2007 (11:44), Konuya Son Cevap : 06 Ağustos 2009 (11:35). Konuya 4 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
16Haziran 2007, 11:44 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 25 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | PEYGAMBERİMİZ'İN (S.A.V.) ÇOCUKLARA ŞEFKAT VE SEVGİSİ PEYGAMBERİMİZ'İN (S.A.V.) ÇOCUKLARA ŞEFKAT VE SEVGİSİ Peygamberimizin şefkatinin en canlı örneğini çocuklar üzerinde görüyoruz. Peygamberimizin çocuklara olan şefkati ve sevgisi bambaşkaydı. Bir çocuk gördüğü zaman Peygamberimizin mübarek yüzünü neşe ve sevinç kaplardı. Onu tutar, kollarının arasına alır, kucaklar, okşar, sever ve öperdi. Gördüğü ve karşılaştığı her çocuğa selâm verir, halini hatırını sorardı. Binekli bulunduğu zaman çocukları atın terkisine alır, gidecekleri yere kadar götürürdü. Çocuklarla arkadaşça konuşur, onların yanında çocuklaşır, anlayış seviyelerine göre sohbet eder, öğütler verirdi. Çocuklarla o kadar içice olmuştu ki, bir defasında yarış yapan çocukları görmüştü de, onların neşesine katılmak için birlikte koşmuştu. Peygamberimiz özellikle kendi çocuk ve torunlarına çok düşkündü. Onlar için şefkatli bir baba, merhametli bir dedeydi. Hz. Enes diyor ki: "Çoluk çocuğuna Peygamberimizden daha şefkatli bir kimseyi görmedim. Oğlu İbrahim'in—Medine'nin— Avali semtinde oturan bir süt annesi vardı. Beraberinde ben de bulunduğum halde Resulullah sık sık oğlunu görmeye giderdi. Varınca, demircinin duman dolu evine girer, oğlunu kucaklar, koklar, öper ve bir süre sonra da dönerdi." Peygamberimiz, kızı Fatıma'yı çok severdi. Bir sefere çıkacağı zaman en son ona uğrar, dönüşünde ise önce onun yanma giderdi. Hz. Fatıma babasını ziyarete geldiğinde ise, Peygamberimiz sevgili kızını karşılamak için ayağa kalkar, alnından öper ve yanına oturturdu. Hazret-i Fatıma'nın iki oğlu vardı: Hasan ve Hüseyin. Peygamberimiz bu torunlarım çok severdi. Onları kucağına alır, omuzuna çıkarır, okşar, sırtında taşır, oyun oynar, isteklerini yerine getirirdi. Peygamberimiz dünyasını değiştirdiğinde Hz. Hasan 7, Hz. Hüseyin 6 yaşındaydı. Yani Peygamberimiz hayatta iken Hasan ve Hüseyin çok küçük yaşlarda idiler. İşte Peygamberimizin iki torununun şahsında çocuklara gösterdiği sevgi ve şefkat örnekleri: Bir gün Peygamberimiz minberde hutbe okurken Hasan ve Hüseyin'in düşe kalka mescide girdiklerini görür. Konuşmasını yarıda keserek aşağı iner, onları tutar, bağrına basar. "Cenab-ı Hak, 'Mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan vesilesidir' buyururken ne kadar doğru söylemiştir. Onları görünce dayanamadım" dedikten sonra konuşmasına devam etti. Hz. Enes de kendi gördüklerini şöyle dile getiriyor: "Peygamberimizi hutbe okurken gördüm, Hasan dizinin üstündeydi. Ne söyleyecekse halka söylüyor, sonra eğilip çocuğu öpüyor ve 'Ben bunu seviyorum' diyordu." Ebû Said anlatıyor: "Peygamber Efendimiz secdede iken torunu Hasan geldi, sırtına çıktı. Peygamber Efendimiz de onun elinden tuttu ve ayağa kalktı. Tekrar rükûa varıncaya kadar onu sırtında tuttu. Rükûdan kalktıktan sonra bıraktı ve çocuk gitti." Hz. Zübeyir anlatıyor: "Bir gün gözümle gördüm. Peygamber Efendimiz secdede iken Hasan geldi, sırtına bindi. Çocuk kendiliğinden ininceye kadar Peygamber Efendimiz de onu indirmedi. Peygamber Efendimiz namazda iken bacaklarını açar, Hasan da bir taraftan girer, öbür taraftan çıkardı." Abdullah bin Mes'ud anlatıyor: "Peygamber Efendimiz namaz kılarken secdeye varınca Hasan ve Hüseyin geldiler, sırtına bindiler. Oradakiler karışmak isteyince, Peygamber Efendimiz onlara karışmamaları için işaret etti. Namaz bittikten sonra da kucağına aldı ve şöyle buyurdu: "Kim beni seviyorsa, bunların ikisini de sevsin." Enes bin Mâlik anlatıyor: "Bir defasında Peygamber Efendimiz secdede iken Hasan ve Hüseyin geldiler, sırtına çıktılar. İninceye kadar Peygamberimiz secdeyi uzattı. "Oradakiler sordu: "Yâ Resulallah, secdeyi uzatmış olmadınız mı?" "Peygamber Efendimiz buyurdular ki: "Oğlum sırtıma çıkınca acele etmekten çekindim." Katâde anlatıyor: "Bir defasında Peygamberimiz, kızı Zeynep'ten olan torunu Amame kucağında olduğu halde yanımıza geldi. O şekilde namaza durdu. Rükûa varırken çocuğu yere bırakıyor, kalktığı zaman da kaldırıyordu." Bu hususta bir başka Sahabî de şöyle anlatıyor: "Hz. Hasan ve Hüseyin sırtında olduğu halde Peygamber Efendimiz camiye geldi. Öne geçti, çocuğu sağ yanına bıraktı. Namaza durdu. Peygamberimiz secdeye vardı. Secdeyi o kadar uzattı ki, cemaat arasından başımı kaldırdım, baktım. Bir de ne göreyim? Peygamberimiz secdede, çocuk sırtına çıkmış duruyor. Tekrar döndüm, başımı secdeye koydum. Namaz bitince halk sordu: "Yâ Resulallah, bu namazda öyle uzun bir secde yaptınız ki, şimdiye kadar sizden böyle bir şey görmedik. Bu şekilde hareket etmeniz mi emredildi, yoksa bir vahiy mi aldınız?" "Hayır, bunların hiçbiri olmadı. Ancak oğlum sırtıma çıkmıştı, kendiliğinden ininceye kadar acele ettirmeyi uygun görmedim." Ebû Hüreyre anlatıyor: "Peygamber Efendimiz bir gün bir omuzunda Hasan, diğer omuzunda Hüseyin olduğu halde geldi. Yanımıza varıncaya kadar bir onu öpüyor, bir de diğerim öpüyordu." "Yâ Resulallah, anlaşılan onları çok seviyorsunuz" dedik. "Evet, severim. Kim onları severse beni sevmiş, kim onlara kin tutmuşsa, bana kin tutmuş olur" buyurdular. Peygamberimiz bir yere davet edilmişti. Yolda Hz. Hüseyin'i gördü. Hüseyin kollarını açıp koşarak dedesine geleceği anda birdenbire yön değiştirip bir tarafa kaçtı. Bu hareketi birkaç defa tekrarladı. Peygamberimiz de peşinden koşuyordu. Sonunda yakaladı, bağrına bastı: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim" buyurdu. Bazen Hz. Hasan'ı da omuzuna alır ve "Allah'ım bu çocuğu seviyorum, Sen de onu sevenleri sev" buyururdu. Peygamberimiz çocukları memnun etmek için dediklerini yapar, onların kalbini kazanırdı. Bir seferinde Hz. Hasan'ı omuzuna almış, gidiyordu. Bir adam kendisini bu halde görünce, Hasan'a; "Ey çocuk, bindiğin binek ne güzeldir" dedi. Peygamberimiz de cevap verdi: "O da ne güzel binicidir." O bir peygamber olduğu halde omuzunda çocuk taşımaktan utanç duymuyor, bununla iftihar ediyordu. |
Konu Sahibi KalbinNûru 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
kim yaptığını Allâh için yapıyor. | Soru Cevap Arşivi | NUR | 3 | 2318 | 14 Ekim 2008 23:21 |
GÜL | Şiirler ve Şairler | Ağlama_Karanfil | 10 | 5224 | 27 Eylül 2008 23:58 |
mübârek gecelerde yazılan mesajlar | Dua Bölümü | TÜRKcan | 1 | 2239 | 27 Eylül 2008 00:54 |
ben geldim :) | Şiirler ve Şairler | KalbinNûru | 10 | 6933 | 25 Ocak 2008 23:17 |
Kötülükten Alıkoyan Namaz | Namaz-Abdest-Teyemmüm | kebuter | 2 | 2736 | 22 Ocak 2008 21:59 |
16Haziran 2007, 11:44 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 25 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | RE: PEYGAMBERİMİZ'İN (S.A.V.) ÇOCUKLARA ŞEFKAT VE SEVGİSİ
Peygamberimiz çocuklara o kadar şefkatli ve hoşgörülü idi ki, bebekler ve küçük yaştaki çocuklar kucağını ıslatsalar dahi onları anlayışla karşılar, işlerini bitirinceye kadar kendi hallerine bırakırdı. Peygamberimizin torunu Hüseyin, sütannesi Ümmü-fadl'ın yanındaydı. Bir defasında Peygamberimiz Hüseyin'i görmeye gitti. Ümmüfadl der ki: "Hüseyin'i emziriyordum. Resulullah yanıma geldi. Çocuğu istedi, verdim. Çocuk hemen üzerine akıttı. Almak için elimi uzattım. 'Çocuğun işemesini kesme'dedi. Sonra bir bardak su istedi ve çocuğun ıslattığı yere döktü." Peygamber Efendimiz çocukların ağlamalarına dayanamaz, onların susturulmasını, yorulmamasını isterdi. Sevgisi ve şefkati çocukların ağlamasına dahi müsaade etmezdi. Hanımlarını sıkı sıkıya tembih eder, Hüseyin'den söz ederek, "Bu çocuğu ağlatmayın" der, ağlayan çocuğun susturulması konusunda da şöyle buyururdu: "Kim ağlayan çocuğunu susturuncaya kadar gönüllerse, Cenab-ı Hak ona Cennette memnun olacağı kadar nimet verir." Öyle ki, bazen ağlayan bir çocuk sesi duysa namazını bile kısaltır, annenin çocukla meşgul olmasına imkân verirdi. Peygamberimiz Mescitte namaz kıldırırken cemaatte çocuklu anneler de bulunurdu. Sahabîlerin bu husustaki anlatımı şöyle: "Resulullah bize sabah namazını kıldırmıştı. Namazda iki kısa sûre okudu. Namaz bitince Ebû Said el-Hudrî sordu: "Yâ Resulallah bugün daha önce yapmadığınız bir şekilde namazı kısa kıldırdınız..." "Peygamberimiz şöyle açıkladı: "Geride kadınlar safındaki çocuk sesini duymadın mı? Annesinin onunla ilgilenmesini temin edeyim dedim." Çocuğa en çok annesi şefkat gösterir. Bir hadis-i şerifte annenin çocuğuna gösterdiği şefkatten dolayı büyük sevap kazanacağı müjdelenir. Olay şöyle gelişir: Bir gün fakir bir kadın iki kızı ile Hz. Âişe'yi ziyarete gelmişti. Hz. Âişe de evde onlara ikram için bir tek hurmadan başka verecek bir şey bulamamıştı. O hurmayı anneye verdi. Anne de hurmayı ikiye bölerek çocuklarına yedirdi. Hz. Âişe bu durumu Peygamberimize anlatınca, Peygamberimiz o kadın için şu müjdeyi verdi: "Çocukları hakkıyla sevmek ve onları korumak, Cehennemden kurtuluşa vesiledir." Peygamberimiz, çocuklara olan şefkatinde bir ayırım gözetmezdi. Kendi çocuklarına ve torunlarına gösterdiği aynı sevgi ve merhameti, diğer Sahabî çocuklarına da gösterirdi. Peygamberimizin hizmetçisi Hz. Zeyd'in oğlu Üsame anlatıyor: "Resulullah bir dizine beni, bir dizine de torunu Hasan'ı oturtur; sonra ikimizi birden bağrına basar ve 'Ya Rabbi, bunlara rahmet et. Çünkü ben bunlara karşı merhametliyim' diye dua ederdi." Bazı kimseler, Peygamberimizin Sahabî çocuklarını okşayıp öpmesini garip karşılıyorlardı. Kendilerinde pek olmayan bu güzel huyun, en güzel bir şekilde Peygamberimizde görülmesini tam olarak anlayamıyorlardı. Bir defasında Akra bin Habis, Peygamberimizi, Hz. Hasan'ı öperken gördü ve şöyle dedi: "Benim on çocuğum var. Şimdiye kadar hiçbirini öpmedim." Bunun üzerine Peygamberimiz, "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" buyurdu. Yine bir gün bedevinin birisi gelerek Peygamberimize, "Yâ Resulallah, siz çocukları öper misiniz? Biz onları öpmeyiz" dedi. Böyle bir suale Peygamberimiz, "Allah senin kalbinden merhamet duygusunu almışsa ben ne yapabilirim?" buyurdu. Peygamberimiz merhamet ve şefkat duygusunun en açık görüldüğü yerin, böylece çocuk sevgisinde ve onlara gösterilen şefkatte bulunduğunu belirtiyordu. Çocuğu sevip öpmenin çok büyük bir sevap olduğunu da Peygamberimizden öğreniyoruz: "Çocuklarınızı çok öpün. Çünkü her öpücük için size Cennette bir derece verilir ki, iki derece arasında beşyüz senelik mesafe vardır. Melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin defterinize sevap yazarlar." Peygamberimiz çocuklara gösterdiği şefkatte din ayırımı yapmazdı. Bir Yahudinin çocuğu hastalanmıştı. Bunu duyan Peygamberimiz çocuğu ziyarete gitti. Ona Müslüman olması için telkinde bulundu. Çocuk, Müslüman olmak için babasından izin istedi. Babası müsaade etti ve çocuk Müslüman oldu. Peygamberimizin barış zamanındaki bu güzel davranışı savaş esnasında da devam ederdi. Savaş sırasında çocukların öldürülmemesini öğütler, onlara iyi davraınlmasını tembih ederdi. Bir savaş esnasında birkaç çocuk iki tarafın arasında kalmış ve öldürülmüşlerdi. Peygamberimiz bu hadiseye çok üzüldü. Sahabîler, "Ya Resulallah, onlar müşrik çocuklarıdır, niçin üzülüyorsunuz?" diye sordular. Peygamberimiz, "Onlar doğdukları gibi duruyorlar. Sakın çocukları öldürmeyin, aman çocukları katletmeyin. Her can ilk yaratılışta tertemizdir" buyurarak konuya dikkatlerini çekti. Çünkü, çocukların babası gayr-i müslim de olsa, kendileri erginlik çağına gelmedikçe mükellef sayılmamaktadır. İslâm fıtratı üzere doğdukları için, o masumluklarını mahafaza etmektedirler. Peygamberimizin eşsiz şefkatim kız çocukları üzerinde de görmekteyiz. İslâmdan önce kız çocuklarının Arapların gözünde hiçbir değeri yoktu. Kız babası olmayı bir ayıp olarak görürlerdi. "Falan adamın damadı demesinler" diye kızlarını evlendirmek istemez, diri diri toprağa gömerlerdi. Bu vahşeti de atadan, babadan kalma bir âdet olarak görür, uygularlardı. İşte Peygamberimiz bu zavallı masumların böyle acımasızca öldürülmelerini büyük bir cinayet olarak görüyor, bu kötü âdetin bir an önce kaldırılması için mücadele ediyordu. Kendisi kızların babası olmakla iftihar ettiği gibi, üç, iki veya bir kızı olup da onları büyütüp yetiştirenleri, İslâmî bir eğitim verenleri Cennetle müjdeliyordu. Peygamberimiz, huzuruna bir kız çocuğu gelirse ona yakın ilgi gösterirdi. Halid bin Said, Peygamberimizi ziyarete geldiğinde yanında küçük kızı da vardı. Habeşistan'da doğduğu için, Peygamberimiz ona ayrı bir yakınlık gösterirdi. Çocuk kalktı, Peygamberimizin sırtında bulunan peygamberlik mührüyle oynadı. Babası yanına çekmek istedi, fakat Peygamberimiz çocuğun kalbinin kırılmaması için babasına engel oldu. Bir seferinde Peygamberimizin eline işlemeli bir kumaş parçası geçmişti. Hz. Halid'in kızını çağırttı ve ona verdi, sevindirdi. • • • Cemre o sıralar küçük bir çocuktu. Babası alır, onu Peygamberimizin huzuruna götürür, der ki: "Yâ Resulallah, şu kızım için Allah'a bereketle dua eder misiniz?" Peygamber Efendimiz Cemre'yi kucağına oturttu, elini başına koydu ve bereketle dua buyurdu. • • • Çocuklarına sevgi ve şefkat gösterenlerin mükâfatı daha dünyada iken veriliyordu. Onlar hem çocuk sevme gibi bir lezzeti tadıyorlar, hem de Allah'ın rahmet ve sevgisini kazanıyorlar. Ebû Hüreyre anlatıyor: "Adamın biri Peygamber Efendimizin huzuruna geldi. Yanında da bir erkek çocuğu vardı. Adam ikide bir çocuğu kucağına alıyor ve seviyordu. Peygamber Efendimiz sordu: "Bu çocuğa şefkat gösteriyor musun?" "Evet, yâ Resulallah." "Sen buna nasıl şefkat gösteriyorsan, Allah da senin şefkatinden daha çok şefkat eder." Erkek ve kız çocukları arasında ayırım yapanları Peygamberimiz hiç hoş görmezdi. Bu şekilde bir davranış sergileyenleri uyarır, hatalarını düzeltmelerini sağlardı. Onun gözünde çocuğun erkeği kızı yoktu. İkisi de şefkate ve sevgiye muhtaçtı. Enes bin Mâlik anlatıyor: "Peygamberimizin yanında bir adam oturuyordu. Bir ara adamın erkek çocuğu geldi. Adam çocuğu aldı dizlerine oturttu. Az sonra bir de kız çocuğu geldi. Onu da yanına oturttu. "Peygamber Efendimiz adama sordu: "Niçin ikisini bir tutmadın?" • • • Peygamberimiz çocuklar arasında sevgide eşit davranılmasını istediği gibi, bağış, hediye, ikram ve hibe konularında da eşit davranılmasını isterdi. Numan bin Beşîr anlatıyor: "Babam malından bir şeyler hibe etmişti. Annem, 'Bu hibeye Peygamberimizi şahit tutmazsan kabul etmem' dedi. "Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şahitlik yapması için babam beni alarak Peygamberimize gittik. Durumu öğrenen Peygamberimiz: "Başka çocukların var mı?' diye sordu. "Babam, 'Evet, var' dedi. "Bütün çocuklarına aynı şekilde hibede bulundun mu?" "Babam, 'hayır' dedi. "Allah'tan korkun, çocuklarınız arasında eşit davranın.' "Babam Peygamberimizin huzurundan çıktıktan sonra bana yaptığı hibeden vazgeçti." Peygamberimizin kendi şahsında bu eşit davranışı daha açık görüyoruz. İlk anda basit gibi görülse dahi, önemli ve kalıcı bir ölçü olması bakımından şu olay çok dikkat çekici... Hazret-i Ali anlatıyor: "Peygamber Efendimiz bize ziyarete gelmişti. O gece bizde kaldı. Hasan ve Hüseyin de uyuyorlardı. Bir ara Hasan su istedi. Peygamberimiz hemen kalktı ve su kırbasından bir bardak su aldı, çocuğa vermek için getirmişti ki, o sırada Hüseyin de uyandı. Hüseyin bardağa uzandı ve su içmek istedi. Peygamberimiz suyu Hüseyin'e vermedi, önce Hasan'a verdi. "Bunun üzerine Fatıma dayanamadı ve 'Hasan'ı Hüseyin'den çok seviyorsunuz gibi...' dedi. "Peygamberimiz, 'Hayır, suyu önce Hasan istedi' buyurdular." Baştan buraya kadar baktığımızda Peygamberimizin çocuklara ayrı bir önem ve değer verdiğini anlıyoruz, çocuk eğitiminde en faydalı ve pratik bilgileri ondan öğreniyoruz. Mehmet PAKSU |
14 Nisan 2008, 10:56 | Mesaj No:3 |
Peygamber Efendimizin çocuklara olan ilgisi ve şefkati Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in Tüm insanlığa örnek olan şefkati, merhameti Müminlere olan düşkünlüğü, Çocuklara olan tavrında da çok yoğun olarak görülmektedir. Peygamberimiz (sav) hem kendi çocukları ve torunları hem de ashabının çocukları ile çok yakından ilgilenmiş, doğumlarından isimlerinin konmasına, sağlıklarından ilimlerinin artmasına, giyimlerinden oynadıkları oyunlara kadar onlar için tavsiyelerde bulunmuş, hatta bizzat yol göstermiş, ilgilenmiştir. Örneğin, Peygamber Efendimiz, kızı Hz. Fatıma (ra)'ya, her iki torununun doğumundan hemen önce "Doğum olunca bana haber vermeden çocuğa hiçbir şey yapmayın"181 diye tembihlemiştir. Bebeklerin doğumundan sonra ise onların beslenmelerini, bakımlarını ve nasıl korunacaklarını bizzat göstererek anlatmıştır. Peygamberimiz (sav) ayrıca, yeni doğan bebeklere, çocuklarına, torunlarına ve ashabının çocuklarına hep dua etmiştir. Onları severken ya da onların oyunlarını izlerken, onlar için Allah'tan hayırlı ve uzun bir ömür, ilim, hikmet ve iman istemiştir. Örneğin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e her vesilede dua etmiş ve bu duasının, Hz. İbrahim'in Hz. İshak ve Hz. İsmail için ettiği dua olduğunu belirtmiştir (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.450) . | |
14 Nisan 2008, 22:45 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Peygamber Efendimizin çocuklara olan ilgisi ve şefkati Peygamberimizin Çocuklarla İlgisi Bir Peygamber olarak insanı ilgilendiren her konuya temas eden Peygamber Efendimiz'in tabii olarak çocuk terbiyesiyle alâkalı hadisleri mevcuttur. "Hz. Peygamber'in üstün nitelikleri, merhameti, sevgi ve şefkati, gayri müslimlerin de çocukları dâhil olmak üzere bütün çocukları kucaklamıştır. O, engin tevazusuyla çocuklarla her fırsatta ilgilenmiş, şakalaşmış, gördüğünde onlara selam vermiş hal hatırlarını sormuş, bu arada kusurlarını hoş karşılamış, hasta olduklarında ziyaretlerine gitmişti. Aynı şekilde gayrı müslimlerin çocukları da Hz. Peygamber'in şefkat deryasında nasiplerini almışlardır. Hz. Peygamber, savaşlarda çocukların öldürülmesini, esirler içinde bulunan anne ile çocuklar birbirlerinden ayrılmalarını yasaklamış, gayri müslimierin de çocukların hastalandıklarında onları ziyaret etmişti. Hz. Peygamber'in ailesindeki çocuklarla ilgilendiği konuları ihtiva eden hadislerden de bir müslüman ailenin çocukları olduğunda neler yapması gerektiğini öğrenebiliriz. "Hz. Peygamber'in yakın çevresindeki çocuklara alâkası doğumdan itibaren başlar. O, doğan çocukların kulaklarına ezan okur, olara isim takar önceden kötü isim takılmışsa onları değiştirir, onlar için akika kurbanı keserdi. Meselâ, torunu Hz. Hasan doğduğunda iki kulağına ezan okumuştu. Oğlu İbrahim'in doğduğu gecenin ertesi günü ona isim takışını ise sahâbesine şöyle açıklamıştı: "Bu gece bir oğlum oldu. Ona atam ibrahim'in ismini koydum. (Bilindiği gibi Hz. Muhammed, Hz. İbrahim'in soyundandır.)" "Hz. Peygamber, torunlarını evde bazen sırtına, bazen kucağına alıp eğlendirirdi. Hatta bazen Hz. Peygamber, câmide namaz kıldırıyorken bile çocuklar omuzunda veya sırtındadır. Bir gün Hz. Peygamber, zekât dağıtırken torunu Hz. Hasan kucağında bulunuyordu. Dağıtma işi bitince onu omuzuna almıştı." "Hz. Peygamber (s.a.v.) çocuk ve torunlarının maddî ve mânevi eğitimiyle de ilgilenir, onlara, dünya ve ahîret mutluluklarını sağlamaya yönelik irşadlarda bulundu. Hz. Peygamber'in çocuklarını irşadlarında namaz ve zühd üzerinde çok durduğu görülmektedir. O (s.a.v.) sabah namazına çıkarken Hz. Fâtıma'nın kapısına uğrayıp namaza kaldırırdı." Şüphesiz Hz. Peygamber'den terbiye ile ilgili birçok hadis rivâyet edilmiştir. Burada kısa bir özetle yetindik. <!-- / message --> |
06 Ağustos 2009, 11:35 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 5998 Üyelik T.:
02 Ocak 2009 | RE: PEYGAMBERİMİZ'İN (S.A.V.) ÇOCUKLARA ŞEFKAT VE SEVGİSİ
"Hz. Peygamber'in üstün nitelikleri, merhameti, sevgi ve şefkati, gayri müslimlerin de çocukları dâhil olmak üzere bütün çocukları kucaklamıştır. O, engin tevazusuyla çocuklarla her fırsatta ilgilenmiş, şakalaşmış, gördüğünde onlara selam vermiş hal hatırlarını sormuş, bu arada kusurlarını hoş karşılamış, hasta olduklarında ziyaretlerine gitmişti. Aynı şekilde gayrı müslimlerin çocukları da Hz. Peygamber'in şefkat deryasında nasiplerini almışlardır. Hz. Peygamber, savaşlarda çocukların öldürülmesini, esirler içinde bulunan anne ile çocuklar birbirlerinden ayrılmalarını yasaklamış, gayri müslimierin de çocukların hastalandıklarında onları ziyaret etmişti. Hz. Peygamber'in ailesindeki çocuklarla ilgilendiği konuları ihtiva eden hadislerden de bir müslüman ailenin çocukları olduğunda neler yapması gerektiğini öğrenebiliriz. "Hz. Peygamber'in yakın çevresindeki çocuklara alâkası doğumdan itibaren başlar. O, doğan çocukların kulaklarına ezan okur, olara isim takar önceden kötü isim takılmışsa onları değiştirir, onlar için akika kurbanı keserdi. Meselâ, torunu Hz. Hasan doğduğunda iki kulağına ezan okumuştu. Oğlu İbrahim'in doğduğu gecenin ertesi günü ona isim takışını ise sahâbesine şöyle açıklamıştı: "Bu gece bir oğlum oldu. Ona atam ibrahim'in ismini koydum. (Bilindiği gibi Hz. Muhammed, Hz. İbrahim'in soyundandır.)" |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
PEYGAMBERİMİZ AYI İKİYE BÖLDÜ! | vertyucek | Hafta'nın Konusu | 2 | 13 Ocak 2022 21:01 |
Vaaz:Merhamet ve Şefkat Çağırısı | NUR | Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat | 1 | 04Haziran 2014 15:18 |
Şefkat ve muhabbet kalbin bereketidir/Mustafa Cilasun | Mustafa CİLASUN | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 23 Temmuz 2013 13:15 |
PEYGAMBERİMİZ'İN (SAV) HAYASI | KalbinNûru | Hz.Muhammed(s.a.v) | 3 | 06 Ağustos 2009 12:09 |
ASHABI KİRAM SEVGİSİ | nuryuzlum | Ashab-Kiram(r.a) | 11 | 12 Temmuz 2009 11:50 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|