Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.KADIN AİLE ÇOCUK.::. > Kadın-Aile-Çocuk > Kadın Mahrem Konular

Konu Kimliği: Konu Sahibi KuM TaNeSi,Açılış Tarihi:  09 Nisan 2009 (01:33), Konuya Son Cevap : 13 Ocak 2012 (19:54). Konuya 7 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 09 Nisan 2009, 01:33   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
KuM TaNeSi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KuM TaNeSi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5998
Üyelik T.: 02 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:40
Mesaj: 1.956
Konular: 885
Beğenildi:21
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Kürtaj ile ilgili konular

Kürtaj ile ilgili konular

Kürtaj Yaptırmak Caizmidir?

Erkeğin spermi ile kadının yumurtası birleştikten, embriyo oluştuktan ve ana rahminde tutunup beslenmeye başladıktan sonra -ki, bu aşılanmadan kısa bir süre sonra olmaktadır- bu varlık (cenîn) insandır, onun bütün özellikleri ceninde belli olmuş, belirlenmiştir; onu almak, kürtaj yapmak insan öldürmektir ve asla caiz değildir Kırkbeş gün, 120 gün sonraki durumlar, rahimdeki varlığın değişim safhalarından bazılarıdır, bu değişim/gelişim safhaları olmadan da o canlıdır ve insandır Mesela hadis ve fıkıh kitaplarında, bir rivayette kırk beş, diğerinde 120 gün sonra cenine "ruhun üflenmesi"nden söz edilmiştir; bu ruhtan maksat can değildir; çünkü cenin (rahimdeki çocuk) bundan önce de (baştan beri) canlıdır Bu üflenen ruh, mahiyetini insanların bilmediği ilâhî bir katkıdır İnsanı insan yapan ve öldükten sonra da varlığı devam edecek olan unsur "nefis"tir, bu nefis insanla beraber yaratılır ve devamlı gelişir; iyi olur, kötü olur Ruha gelince, bu üfürülmeden önce de, ölüm ile vücudu terk ettikten sonra da -onun dışında kalan- varlık insandır ve ona (rahimde iken canlı, öldükten sonra ölü) insan olarak bakılır, böyle muamele edilir

ProfDrHayreddin KARAMAN
__________________
Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi...
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi KuM TaNeSi 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
41.Haftanın Misafiri Belgin Hafta'nın Misafiri Belgin 37 15015 04 Ekim 2009 16:49
Neden Su içmeliyiz(46 sebep) Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri su damlası 6 3664 04 Ekim 2009 12:50
Yokluğuna Alıştırma... Şiirler ve Şairler KARAKÖSE 1 3007 04 Ekim 2009 12:45
Kırgınım Sana /medineweb Şiirler ve Şairler su damlası 8 3284 02 Ekim 2009 19:49
google amcam düzeltir işi bilir herşeyi =) Resim/Karikatür Esma_Nur 2 2760 02 Ekim 2009 11:25

Alt 09 Nisan 2009, 11:43   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
KuM TaNeSi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KuM TaNeSi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5998
Üyelik T.: 02 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:40
Mesaj: 1.956
Konular: 885
Beğenildi:21
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart İslamda kürtajın hükmü nedir..?

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurdu:
Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın Bir kimse zulmen öldürülürse, onun velîsine (hakkını alması için) yetki verdik Ancak bu velî de kısasta ileri gitmesin Zaten (kendisine bu yetki verilmekle) o, alacağını almıştır [İsra 33]

Kürtaj yasak olmasına ragmen bilgisizlik yüzünden çoçuklarını öldürenler
Veya üniversite oratmı olsun diger ortamlarada zina yapıldıktan sonra yaılan kürtajlar
evet bilgilendirme ve bilgi vermeye çalışanlardan Allah razı olsun
__________________
Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi...
Alıntı ile Cevapla
Alt 08Haziran 2011, 18:35   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
YaŞuHa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:YaŞuHa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13867
Üyelik T.: 24 Mayıs 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:
Yaş:31
Mesaj: 1.005
Konular: 399
Beğenildi:31
Beğendi:5
Takdirleri:53
Takdir Et:
Standart Cevap: Bir vahşettir kürtaj....

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


5 Ekim: Bugün var edildim. Buradayım. Varım.

Müthiş bir duygu bu.

Var olduğumu henüz annem ve babam bilmiyor.

Bir elma çekirdeğinden bile küçüğüm.

Ama ne de olsa, ben benim. Varım ya!

Bu bana yetiyor.

Henüz bedenim belli belirsiz, yüzüm yok ama,

varlığımı ve benliğimi hissedebiliyorum.

Bir kız olacağım ve baharda çiçekleri seveceğim.

19 Ekim: Biraz büyüdüm.

Kımıldamam mümkün değil.

Annem henüz farkında değil ama onun kanıyla besleniyorum.

Kalbini dolaşıp gelen sımsıcak kan bana geliyor.

Beni sevecek bir kalbin kıpırtılarını şimdiden hissediyorum.

Annem beni çok sevecek. Annem için güzel bir sürpriz olacağım.

23 Ekim: Hiç göremediğim bir el ağzımı biçimlendirmeye başladı.

Dudaklarımda onun dokunuşunu hissediyorum.

Bu "el"in dokunduğu yerler dudağım damağım oluyor.

Düşünün bir yıl sonra bu elin dokunduğu yerde

tebessümler açacak, güleceğim.

Dudağımdan ve dilimden sözler dökülecek.

Herhalde önce "Anne!" diyeceğim.

Anne duyuyor musun beni?

Seninle konuşacağım. Sana güleceğim.

Kimilerine göre hâlâ daha var değilmişim.

Nasıl olur?

Varım ve gülücükler sunacak dudaklarım da olmak üzere ya.

Hem sonra bir ekmek kırıntısı ne kadar küçük olursa olsun

yine ekmektir...

Öyle değil mi anneciğim? Ah bir konuşabilsem!

27 Ekim: Bugün pek mutluyum.

İçimde tatlı bir kıpırtı başladı.

Artık bir kalbim var.Kalbim atmaya başladı.

Hayatım boyunca böyle atıp duracak.

Sevgilerle dolduracağım kalbimi.Tıpkı anneminki gibi...

Annem bedeninde iki kalbin birden atmaya başladığını bilseydi

ne kadar sevinirdi! Duyuyor musun anne?

2 Kasım: Her gün biraz daha büyüyorum.

Kollarım ve bacaklarım da biçimlenmeye başladı.

Hele bir büyüsün kollarım bak nasıl kucaklayacağım seni anneciğim.

Şu ayaklarım da tamamlansın da, beraber çiçekli bahçemizde yürürüz.

Belki birlikte okula gideriz.

12 Kasım: Ah evet. Bunlar, bunlar ne kadar sevimli ve küçük şeyler.

Aman Allah'ım parmaklarım da çıkmaya başladı.

Bunlarla çiçek toplayacağım, annemin elini tutacağım,

kalem tutacağım.Belki de güzel bir şiir yazacağım.

Anneciğim, orada mısın?

Ellerimi ellerinin arasına koymak için sabırsızlanıyorum...

20 Kasım: Oh, nihayet..

Annem doktora gitti.Burada olduğumu öğrendi.. Yaşasın!

Doktor teyze özel bir cihazla gördü beni.

Ultrason diyorlarmış.Resmimi bile çekti.

Sevinmiyor musun anneciğim?

Seneye kalmaz kollarının arasında olacağım.

25 Kasım: Artık babam da burada olduğumu biliyor.

Fakat henüz kız olduğumun farkında değiller.

Onlara sürpriz yapacağım..

10 Aralık: Bugün yüzüm tamamlandı.

Artık iki güzel gözüm,bir küçük burnum,dudaklarım ve yanağım var.

Anneme benziyorum galiba.

13 Aralık: Artık çevreme bakabiliyorum.

Etrafım çok karanlık ama olsun.Yine de mutluyum.

Yaşıyorum ve varım.

Kısa bir süre sonra gün ışığını görebileceğim,

renkleri ve çiçekleri tanıyacağım.

Rüyamda gördüm.Dünyada gökkuşağı diye bir şey varmış..

Onu çok merak ediyorum..

Anneciğim, babacığım sizin yüzünüzü de göreceğim.

Tanışacağız.. Mutlu olacağız. Gülüşeceğiz..

24 Aralık: Kulaklarım daha iyi duyuyor artık.

Anneciğim, senin kalbinin seslerini duyuyorum.

Benim kalbimin atışlarını da sen duyabiliyor musun?

Hatta sesini bile tanıyabiliyorum.

Sesin ne kadar tatlı.Hiç duymadığım bir şey bu.

Güzel ve sağlıklı bir kız olacağım.

Kollarında uyuyacağım,yüzüne bakacağım,o tatlı sesini dinleyeceğim.

Benim için ninni de söyleyecek misin anneciğim?

Sen de beni özlüyorsundur mutlaka.

Beni koklayacaksın.. Çok seveceksin, değil mi?

28 Aralık: Anne burada bir şeyler oluyor.

Doktor abla neden mutsuz bakıyor böyle...

Sen acı çekiyor gibisin. Kalp seslerin değişti... Sustun.

Benimle niye konuşmuyorsun anne?

Anne. Anne. Anneciğim.

Yüzümde soğuk bir şey hissediyorum.

Anne, yüzümü parçalıyorlar...

Anne bir şeyler yap. Anne.

Kolumu çekiyorlar anne.

Canım yanıyor anne... Anne.

Ayaklarımı parçalıyor bu şey anne...

Beni sana bağlayan damarı kopardılar anne.

Anne kalbimi parçalıyorlar.

Anneciğim. Anne. Anne. An.



Kürtajınız tamamlandı hanımefendi. Geçmiş olsun !..

Alıntı ile Cevapla
Alt 03 Ekim 2011, 21:35   Mesaj No:4
Medineweb Emekdarı
Esma_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Esma_Nur isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 4458
Üyelik T.: 19 Ekim 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:kadın
Memleket:sivas/istanbul/
Mesaj: 5.619
Konular: 583
Beğenildi:4898
Beğendi:6572
Takdirleri:26238
Takdir Et:
Standart Cevap: İslamda kürtajın hükmü nedir..?

Geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.” (İsrâ, 17/31)

Böyle bir ayet bilirim ben. “Geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin” kısmında irkildiğim, “Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz.” kısmıyla rahatladığım bir ayet.

Nasıl öldürür insan evladını? Keser mi, biçer mi? Hangi şekilde öldürür? Biraz ardına düşüp, derinine dalınca ayetin, biraz tefsir karıştırınca anlıyorsunuz Rabbimizin ne anlatmak istediğini.

Çocuğun doğduktan sonra öldürülmesi en uç noktada yer alıyor. Daha çok cahilliyede öldürülen kız çocuklarını hatırlıyoruz. Günümüzde en çok yapılan öldürme anne karnına düşmüş bebeğin, ya zamansız(!) olması, ya ultrasonda problemli olarak tespit edilmesi, ya da istenmemesi adına yaptırılan öldürmeler ki, yumuşatılmış ismi malumunuz “Kürtaj” dır. Çocuğun İslama ve ahlaki değerlere aykırı yetiştirilmesi de çocuğu harcamak, bir nevi öldürmek anlamına geliyor.Bir kadına en çok annelik yakışır. Annelik duygusu fıtrattan gelen mükemmel bir duygudur. Bu duygu ve arzu aslında her kadında olan fakat birçok kadında bastırılmış bir duygudur. Bir kadın çocuklarıyla yeniden çocukluğunu yaşar. Çocuklar küçükken annenin eğlencesi, büyüyünce arkadaşı olurlar…

Bizler türlü sebeplerle çocuk sahibi olmaktan kaçınırken, nüfusumuzda, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi yaşlanma yolunda ilerliyor. Yeni nesil gençlerin ahlaki yapıları ürküntü verici. Buna karşılık eğitimli mutlu ailelerin artık çok az çocukları oluyor. Çok odalı, devasa büyüklükteki evlerde en çok iki çocuk büyüyor. Parasal hiç bir sorunu olmayan ebeveynler çocuklarının hayal kurmasına bile izin vermeden nimetlere boğuyor…

Kadının en güzel oyuncağı olan çocuklarının yerine, başka oyuncaklar verdiler. Kabartmalı halılar, devamlı tozlanan mobilyalar, çocuksuzlara özel cafcaflı koltuklar, bir yürüyüş bandı, bir yalnız mekan… Dedeler, nineler evlerimizden çoktan gitmişti zaten…

Eskiden küçücük evlerde, kalabalık aileler yaşarmış. Şimdi kocaman evlerde çekirdek aileler… Demek ki ihtiyacımız olan şey geniş evler değil derya gibi geniş yüreklermiş. Ki cıvıl cıvıl çocuk seslerini baş ağrıtan uğultular olarak algılamayalım…



ben birde şunu anlıyamam amn çocuk dogurma kg alırsın bozulursun kocanın gözü dışarıya kayar eğer ben dogum yaptıktan fizloyolojık yapım eskısi gibi değil die bana olan bakışı değişecekse ztn biz bir aile olamamışız .önemli olan her şartta eşlerin birbirlerinin yanında olması bırakın kadın biraz kg alsın mankenmi olucak eşini seven bir koca için bir kaç kg nun lafı olmaz sanıyorum
__________________
Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım...

Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE....
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ocak 2012, 22:52   Mesaj No:5
Medineweb Sadık Üyesi
talibetün - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:talibetün isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15138
Üyelik T.: 08 Aralık 2011
Arkadaşları:10
Cinsiyet:
Memleket:Adana
Mesaj: 461
Konular: 76
Beğenildi:8
Beğendi:1
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Bir vahşettir kürtaj....

Alıntı:
YaŞuHa Üyemizden Alıntı Mesajı göster
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


5 Ekim: Bugün var edildim. Buradayım. Varım.

Müthiş bir duygu bu.

Var olduğumu henüz annem ve babam bilmiyor.

Bir elma çekirdeğinden bile küçüğüm.

Ama ne de olsa, ben benim. Varım ya!

Bu bana yetiyor.

Henüz bedenim belli belirsiz, yüzüm yok ama,

varlığımı ve benliğimi hissedebiliyorum.

Bir kız olacağım ve baharda çiçekleri seveceğim.

19 Ekim: Biraz büyüdüm.

Kımıldamam mümkün değil.

Annem henüz farkında değil ama onun kanıyla besleniyorum.

Kalbini dolaşıp gelen sımsıcak kan bana geliyor.

Beni sevecek bir kalbin kıpırtılarını şimdiden hissediyorum.

Annem beni çok sevecek. Annem için güzel bir sürpriz olacağım.

23 Ekim: Hiç göremediğim bir el ağzımı biçimlendirmeye başladı.

Dudaklarımda onun dokunuşunu hissediyorum.

Bu "el"in dokunduğu yerler dudağım damağım oluyor.

Düşünün bir yıl sonra bu elin dokunduğu yerde

tebessümler açacak, güleceğim.

Dudağımdan ve dilimden sözler dökülecek.

Herhalde önce "Anne!" diyeceğim.

Anne duyuyor musun beni?

Seninle konuşacağım. Sana güleceğim.

Kimilerine göre hâlâ daha var değilmişim.

Nasıl olur?

Varım ve gülücükler sunacak dudaklarım da olmak üzere ya.

Hem sonra bir ekmek kırıntısı ne kadar küçük olursa olsun

yine ekmektir...

Öyle değil mi anneciğim? Ah bir konuşabilsem!

27 Ekim: Bugün pek mutluyum.

İçimde tatlı bir kıpırtı başladı.

Artık bir kalbim var.Kalbim atmaya başladı.

Hayatım boyunca böyle atıp duracak.

Sevgilerle dolduracağım kalbimi.Tıpkı anneminki gibi...

Annem bedeninde iki kalbin birden atmaya başladığını bilseydi

ne kadar sevinirdi! Duyuyor musun anne?

2 Kasım: Her gün biraz daha büyüyorum.

Kollarım ve bacaklarım da biçimlenmeye başladı.

Hele bir büyüsün kollarım bak nasıl kucaklayacağım seni anneciğim.

Şu ayaklarım da tamamlansın da, beraber çiçekli bahçemizde yürürüz.

Belki birlikte okula gideriz.

12 Kasım: Ah evet. Bunlar, bunlar ne kadar sevimli ve küçük şeyler.

Aman Allah'ım parmaklarım da çıkmaya başladı.

Bunlarla çiçek toplayacağım, annemin elini tutacağım,

kalem tutacağım.Belki de güzel bir şiir yazacağım.

Anneciğim, orada mısın?

Ellerimi ellerinin arasına koymak için sabırsızlanıyorum...

20 Kasım: Oh, nihayet..

Annem doktora gitti.Burada olduğumu öğrendi.. Yaşasın!

Doktor teyze özel bir cihazla gördü beni.

Ultrason diyorlarmış.Resmimi bile çekti.

Sevinmiyor musun anneciğim?

Seneye kalmaz kollarının arasında olacağım.

25 Kasım: Artık babam da burada olduğumu biliyor.

Fakat henüz kız olduğumun farkında değiller.

Onlara sürpriz yapacağım..

10 Aralık: Bugün yüzüm tamamlandı.

Artık iki güzel gözüm,bir küçük burnum,dudaklarım ve yanağım var.

Anneme benziyorum galiba.

13 Aralık: Artık çevreme bakabiliyorum.

Etrafım çok karanlık ama olsun.Yine de mutluyum.

Yaşıyorum ve varım.

Kısa bir süre sonra gün ışığını görebileceğim,

renkleri ve çiçekleri tanıyacağım.

Rüyamda gördüm.Dünyada gökkuşağı diye bir şey varmış..

Onu çok merak ediyorum..

Anneciğim, babacığım sizin yüzünüzü de göreceğim.

Tanışacağız.. Mutlu olacağız. Gülüşeceğiz..

24 Aralık: Kulaklarım daha iyi duyuyor artık.

Anneciğim, senin kalbinin seslerini duyuyorum.

Benim kalbimin atışlarını da sen duyabiliyor musun?

Hatta sesini bile tanıyabiliyorum.

Sesin ne kadar tatlı.Hiç duymadığım bir şey bu.

Güzel ve sağlıklı bir kız olacağım.

Kollarında uyuyacağım,yüzüne bakacağım,o tatlı sesini dinleyeceğim.

Benim için ninni de söyleyecek misin anneciğim?

Sen de beni özlüyorsundur mutlaka.

Beni koklayacaksın.. Çok seveceksin, değil mi?

28 Aralık: Anne burada bir şeyler oluyor.

Doktor abla neden mutsuz bakıyor böyle...

Sen acı çekiyor gibisin. Kalp seslerin değişti... Sustun.

Benimle niye konuşmuyorsun anne?

Anne. Anne. Anneciğim.

Yüzümde soğuk bir şey hissediyorum.

Anne, yüzümü parçalıyorlar...

Anne bir şeyler yap. Anne.

Kolumu çekiyorlar anne.

Canım yanıyor anne... Anne.

Ayaklarımı parçalıyor bu şey anne...

Beni sana bağlayan damarı kopardılar anne.

Anne kalbimi parçalıyorlar.

Anneciğim. Anne. Anne. An.



Kürtajınız tamamlandı hanımefendi. Geçmiş olsun !..

aman yarabbim bu ne içler acısı birşey hey vicdansız anneler !!!bu ne vahşettir bu ne cinayettir nasıl kıyarsınız o minik ellere !!! Rabbim sizi el-gaffar ismiyle affetsin ne diyeyim

Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın. Bir kimse zulmen öldürülürse, onun velîsine (hakkını alması için) yetki verdik. Ancak bu velî de kısasta ileri gitmesin. Zaten (kendisine bu yetki verilmekle) o, alacağını almıştır. [İsra 33]
__________________
@@@EY NEFSİM SEN DE BİR GÜN ÖLECEKSİN@@@
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ocak 2012, 23:06   Mesaj No:6
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:116
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Standart Cevap: Bir vahşettir kürtaj....

bencede cinayettir ama fıkıh alimleri hanefilerde dahil 120 güne kadar caiz görmüşler.
__________________
İmanı olanın, imkanı tükenmez.
Alıntı ile Cevapla
Alt 06 Ocak 2012, 11:30   Mesaj No:7
Medineweb Emekdarı
Esma_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Esma_Nur isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 4458
Üyelik T.: 19 Ekim 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:kadın
Memleket:sivas/istanbul/
Mesaj: 5.619
Konular: 583
Beğenildi:4898
Beğendi:6572
Takdirleri:26238
Takdir Et:
Standart Cevap: Bir vahşettir kürtaj....

A- Tanım:
Dindeki hükmü bakımından kürtaj, ananın veya bir başkasının maddî veya manevî müdahalesi ile cenînin rahimde veya dışarı çıkarılarak öldürülmesidir.
Cenîn, hâmileliğin ilk gününden itibaren hâmile kadının rahmindeki çocuktur.
Özellikle cerrahi tıbbın gelişmesinden önce ilkel yöntemlerle yapılan cenîn katli günümüzde, ameliyat ortamında ve -genellikle- doktorlar tarafından yapılmaktadır.

B- Tarihî geçmişi:
Kur'ân-ı Kerim'de ve hadîslerde -muhtemelen nadiren uygulandığı veya hiç uygulanmadığı için- cenînin kasten öldürülmesine temas edilmemiştir. Fıkıh ilmi oluştuğu ve kitaplaştığı zamanlarda (hicrî birinci asrın sonlarından itibaren) önce cezâ hukuku bahislerinde cenînin kasten veya kazâ ile öldürülmesi konuları ele alınmış, daha sonra (müctehid imamların yaşadığı ve icitihad faâliyetinin yaygın olarak sürdürüldüğü ilk dört asırdan sonra) doğumu önlemek üzere rahimdeki çocuğun belli bir süre içinde imhâ edilmesinin câiz olup olmadığı konusu tartışılmıştır.

C- Bağlayıcı kaynaklarda kürtaj:
Kur'ân-ı Kerim'de "ve'du'l-benât" terimi ile ifade edilen "kız çocukların diri diri toprağa gömülerek öldürülmesi" cinayetine özel âyetlerle ve açıkça; cenînin öldürülmesi hâdisesine ise özel terimleriyle değil, bunu da içine alan genel açıklamalar yoluyla temas edilmiştir. Özellikle "haksız olarak nefsin öldürülmesini yasaklayan" âyetler cenînin katlini de içine almaktadır.
1. En'âm sûresinde (6/98) Allah Teâlâ'nın bütün insanları tek bir nefisten yarattığı, bu nefsin oluş aşamalarında ana rahminin de bulunduğu (nefsin bir müddet ana rahminde kaldığı) ifade edilmiştir. Sûrenin 151. âyetinde ise hem çocukların (evlâd) hem de nefsin öldürülmesi şiddetle yasaklanmıştır. Cenîn, "nefis" kavramına kesin, çocuk (veled-evlâd) kavramına ise ihtimâlli olarak dahildir.
2. Mümtehine sûresinde (60/12) Hz. Peygamber'e (s.a.v.), kadınlardan bazı suçlar, günahlar ve cinayetler konusunda -bunları yapmamak üzere- söz alması, yemin ettirmesi istenmektedir; bu günahlar ve cinayetler arasında "çocuklarını öldürmek" de vardır. Bu âyetteki çocuklara "cenîn" de dahildir.
Hadîslerde doğumu engellemek maksadıyla cenînin kasten imhâ ve katledilmesi konusu geçmemiştir. Azil konusunu işlerken zikredilen hadîslerde cenînin imhâ edilmesine değil, siperm ile yumurtanın buluşmasını engellemek maksadıyla yapılan azle "gizli veid" denilmiştir. İleride açıklanacak olan ve bazı fıkıhçıların "ceninin imhâsının, çocuk düşürme ve kürtaj yaptırmanın câiz olduğuna delîl kıldıkları "rûhun üflenmesi" ile ilgili hadîsin ise kürtaj ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.

D- Fıkıhta kürtaj:
Bağlayıcı delîl ve kaynaklardan yola çıkarak nesneler, davranışlar ve ilişkilerin dinî hükümlerini (farz, vacib, mendûb, mubah, mekruh, haram... olmalarını) açıklamayı konu edinmiş bulunan fıkıh ilminde cenînin imhâsı iki yönden ele alınmıştır: a) câiz olup olmadığı, b) Kasten veya kazâ yoluyla cenîn imhâ edildiğinde uygulanacak cezâ.

1. Câiz olup olmaması bakımından kürtaj:
Fıkıhta kürtajın, cenînin öldürülmesinin ve çocuk düşürmenin câiz olup omadığı araştırılırken öncelikle bu nesnenin (ceninin) canlı ve insan olup olmadığının tesbiti üzerinde durulmuştur. Cenînin canlı ve insan olduğu sabit olduğu takdirde hiçbir fıkıhçı onun imhâsına cevaz veremez; çünkü İslâm'ın nefsi, doğmuş çocuğu ve insanı öldürmeyi kesin olarak yasakladığı bilinmektedir. Bazı fıkıhçıları bu konuda tereddüde sevkeden ve kürtajın belli bir süre içinde câiz olduğu görüşüne meylettiren sebep bilgi eksikliğidir, bir hadîsi amacından saptırmak ve yanlış yorumlamaktır, bu fıkıhçıların yaşadıkları çağda kendilerine ulaşan "yanlış tıp ve canlılar âlemi" bilgisidir.
Eksik ve yanlış bilgiler:
Genel olarak İslâm ilimlerinde ve özel olarak da fıkıh ilminde uzman olan Gazzâlî, İhyâu-ulûmi'd-din isimli eserinde azil konusunu işlerken cenînin imhâsı konusuna da temas etmiş ve şu önemli açıklamayı yapmıştır: "Azil, cenîni öldürmeye (ichâz) veya doğmuş kız çocuğunu toprağa gömerek katletmeye (ve'd) benzemez; çünkü -azilden farklı olarak- bu ikisi, olacağı değil, olmuşu (hâsılı) imhâ etmektir. Bu olmuşun (ceninin) çeşitli aşamaları vardır. Varlığının ilk aşaması, erkek menisinin (spermin) rahime girerek kadının suyu ile karışması ve hayat için müsait hale gelmesidir. Bunu bozmak ve imhâ etmek cinayettir. Sonra katılaşıp et parçası haline gelirse bunu imhâ etme cinayeti daha büyük olur. Rûh üflenip insan olarak yaratma ve şekillendirme tamamlanınca cinayet daha da büyür. Cinayetin en büyük olanı ise cenînin canlı olarak ana rahminden ayrılıp çıkmasından sonra onu öldürmektir... İnsanın varoluşunun başlangıcı meninin erkekten ayrılması değil de ana rahmine düşüp kadının suyu ile birleşmesidir" dedik; çünkü çocuk, tek başına erkeğin suyundan yaratılmıyor, iki eşten yaratılıyor. Bu da ya her ikisinin suyundandır yahut da erkeğin suyu ile kadının hayız kanının birleşmesinden yaratılmaktadır..." (İhyâ ve şerhi İthâf, V, 380).
Hicrî altıncı asrın başlarında (505/1111) vefât etmiş bulunan Gazzâlî o çağların bilgisine de tercümanlık etmektedir ve ifadesinde geçen şu noktalar, fıkıhçıların cenîn konusundaki hükümlerini değerlendirme bakımından önem arzetmektedir:
a) Gazzâlî gibi birçok fıkıhçı, dinî kaynaklarda erkeğin ve kadının çocuğun oluşumunu sağlayan katkılarına su denildiği için erkeğin menisine ve dolayısıyla spermine olduğu gibi kadının yumurtasına da su (mâ') demektedirler.
b) İki su karıştığında yani aşılanma olduğunda hâsıl olan nesneye canlı demek yerine, canlı olmaya, can verilmeye müsait hale gelmiş nesne denilmekte, aşılanmış yumurta böyle nitelendirilmektedir.
c) Yumurta aşılandıktan sonra cenînin rahimde geçirdiği gelişme aşamalarının ikisine alâka ve muzğa ismi verilmektedir. Birçok fıkıhçı ve tefsirciye göre alâka "pıhtılaşmış kan", muzğa ise "bir çiğnemlik çiğ et parçası" demektir. Bugün bize tıbbın öğrettiğine göre cenîn hiçbir zaman pıhtılaşmış bir kan veya bir çiğnemlik cansız et parçası değildir.
d) Çocuğun cinsi temas sonunda karı ve kocadan gelen sudan veya kocanın suyu ile kadının hayız kanından oluştuğu bilgisi de çağdaş tıp bilimine uymayan bilgilerdir.
e) Rûhun üflenmesi olayı aşağıda açıklanacak olan bir hadîste geçmektedir, rûh gibi onun üflenmesinin de ne mânâya geldiği, insanın yaratılmasında hangi işlevlere sahip ve neler üzerinde etkili bulunduğu konusunda -hükme dayanak kılınacak- bilgi yoktur.
f) Bütün bu eksik bilgilere rağmen Gazzâlî'nin, rahimde hâsıl olan birleşme anından itibaren hâsıl olan şeyi "insan varlığının bir aşaması" olarak kabul etmesi ve bunu imhâ etmenin cinayet olduğunu kaydetmesi apaçık bir gerçeğin tesbiti mâhiyetindedir.
Rûhun üflenmesi ile ilgili hadîs:
Buhârî ve Müslim gibi sahîh hadîsleri toplayan kaynaklarda rivâyet edilen bir hadîse göre Peygamberimiz (s.a.v.) insanların yaratılışlarını ve kaderlerinin (alın yazılarının) yazılmasını açıklarken şöyle buyuruyor:" Her birinizin yaratılması anasının karnında kırk günde toparlanır, sonra orada, aynı süre kadar alâka (katılaşmış kan veya asılan nesne) olur, sonra aynı süre kadar muzğa (bir çiğnemlik et) olur. Sonra melek gönderilir, ona rûhu üfler ve kendisine dört sözlük emir verilir: Rızkı, eceli, ameli (yapıp edeceekleri) ve ebedî hayattaki durumu; cenhnetlik mi, cehennemlik mi olacağı yazdırılır..." (Buhârî, Bed'u'l-halk, 6; Müslim, Kader, 1-5).
Buharî ile Müslim'de yer alan bu rivâyet dışında hadîsin Müslim'deki başka rivâyetlerinde önemli farklılıklar görülmektedir:
a) Rûhun üflenmesine kadar geçen süre yukarıdaki rivâyette 120 gün olduğu halde diğer rivâyetlerde üç rakam daha zikredilmiştir: 40, 45, 42.
b) Rivâyetlerin birinde kırk iki günden sonra göz, kulak, deri, et ve kemiğin yaratıldığı, sonra melek tarafından Allah'a "erkek mi, yoksa kız mı" diye sorulduğu, Allah'ın hükmettiği ve meleğin de yazdığı kaydedilmiştir.
Bu hadîslerin yer aldığı kaynaklar sağlam olduğu için sened (rivâyet eden şahıslar) bakımından olumsuz şeyler söylemek, "bu hadîsi uydurmuşlardır, yalan söylüyorlar..." demek doğru değildir. Ancak metin üzerinde yapılan inceleme sonunda hem birbiri ile çelişen farklı ifadeler, hem de ilim ve gerçeklik bakımından tutarsızlıklar tesbit edilince hadîsi Peygamberimiz'den (s.a.v.) ilk nakleden râvilerin veya onlardan alanların "yanıldıklarını, olduğu gibi nakletmekte hatâya düştüklerini" söylemek gerekir; aksi halde tutarsızlıklar ve gerçeğe uymayan açıklamalar Hz. Peygamber'e (s.a.v.) ait olur ki, bunu bir müslümanın kabûl etmesi mümkün değildir. Çocuğun rahimde geçen hayatının safhaları Kur'ân'da (meselâ Müminûn: 23/14) ve hadîslerde dıştan bakan birinin göreceği manzaraya (görüntüye) göre açıklanmış, bundan insanların ibret almaları, Allah Tealâ'nın varlık, birlik, irâde ve kudretini anlamak için bu eserini de delîl olarak kullanmaları istenmiştir. Hadîsleri nakleden râviler ise bazı kelimeleri, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ağzından çıktığı gibi nakletme konusunda hatâya düşmüşlerdir. Hadîsler konusunda böyle düşünmemiz ve bu hükme varmamızın sebebi -aşağıda sıralanacak olan- önemli çelişkiler (ıztırab) ve bilinen gerçeğe aykırı açıklamalardır:
a) Rûhun üflenmesine kadar geçen süre için verilen rakamlar 40, 42, 45 ve 120 gün şeklinde değişiktir. Rûhun üflenmesi olayı belli bir süre sonunda olduğuna göre bu rivâyetlerin tamamının doğru (sahîh) kabûl edilmesi mümkün değildir.
b) Çocuğun cinsiyetinin Yaratıcı tarafından belirlenmesinin kırkıncı günden sonra olduğu açıklaması bilimin ortaya koyduğu gerçeğe aykırıdır; çünkü çocuğun cinsiyeti, hattâ bazı kişisel özellikleri hâmileliğin ilk gününden (aşılanmanın gerçekeleştiği andan) itibaren bellidir, sabittir.
c) Tıbbın ilgili dalında uzmanlaşmış ilim adamlarının verdikleri bilgiye göre hâmileliğin üçüncü haftasının sonunda kalp atmaya başlar, 24-25. günde göz ve kulakla ilgili ilk oluşumlar, kol ve bacak tomurcukları, 30. günde gözdeki lens, 36-42. günlerde el ve ayaklarda parmakları ayıran oluklar ve dış kulak taslağı oluşmuştur.
Konumuz bakımından daha da önemli olan husus, bu hadîsin "cenini öldürme, cenîn üzerinde tasarrufta bulunma" konusu ile hiçbir ilgisinin bulunmaması, insanın yaratılmasına ve kaderinin belirlenmesine ait açıklamalar yapmak maksadıyla buyurulmuş olmasıdır. Bu sebepledir ki hadîsçiler bu hadîsi "Yaratılış" ve "Kader" bahislerinde rivâyet etmişlerdir.
Fıkıhta kürtajın câiz olup olmadığını ortaya koymak üzere açılan bu alt başlıkta, fıkıhçıların hükümlerine dayanak kıldıkları akıl (bilgi) ve nakil (hadîs) delîlleri ile ilgili olarak yaptığımız bu giriş mâhiyetindeki açıklamalardan sonra mezheblere göre kürtajın hükmünü şöylece özetlemek mümkündür:

Hanefî mezhebinde:
Bu mezhepte, 120 günden sonra cenînin imhâ edilmesi ve düşürülmesinin câiz olmadığı hükmünde ittifak edilmiş, daha öncesi ile ilgili olarak da iki farklı görüş ortaya çıkmıştır. Birinci görüş bunun câiz olduğudur. Câiz diyenler yukarıda zikredilen hadîse dayanmış, 120 günden önce henüz çocuk olarak bir şeyin yaratılmadığını, mevcûdun insan olmadığını, kan, et gibi bir şey olduğunu, organlarının belirmediğini ileri sürmüşlerdir (İbn Âbidin, III, 176; İbn el-Hümâm, II, 495). İkinci görüş câiz olmadığıdır. Bu görüşü savunan Hanefî fıkıhçılara göre -önemli bir mazeret ve sebep bulunmadıkça- cenînin, 120 günden önce de imhâ edilmesi ve düşürülmesi câiz değildir; çünkü hac ibâdeti yapmak üzere ihrama giren bir kimsenin avlanması yasak olduğu gibi, kuşun yumurtasını kırması da, "yumurta kuşun temel unsurudur, kuş yumurtadan olmaktadır" denilerek câiz görülmemiştir. Burada da cenîn öldürüldüğü veya düşürüldüğünde günah sözkonusu olur, ancak bunu yapanın günahı ve suçu, doğup yaşayan bir kimseyi öldüren katilin günahı kadar değildir (el-Fetâvâ el-Hâniyye, III, 410). Bu eserde "önemli mazeret" için iki örnek verilmiştir:
a) Bir kadın çocuğunu emzirirken hâmile kalsa ve bu yüzden sütü kesilse, kocasının da süt anne kiralayacak imkânı bulunmadığından çocuğun açlıktan ölme tehlikesi belirse, bu durumda, 120 günü doldurmadığı ve organları belirmediği için henüz kan sayılan cenîni, dışarıda ve yaşayan bir çocuğu kurtarmak için düşürmek câiz olur.
b) Çocuk yolda takılsa ve doğum mümkün olmasa bakılır; eğer çocuk ölmüş ise bunun parçalanarak çıkarılması câizdir. Çocuk yaşıyorsa, anayı kurtarmak için onu parçalayıp çıkarmak câiz değildir; çünkü buradaki iki can birbirine eşittir ve öldürülenin bunu hak edecek bir suçu yoktur.
Görüldüğü üzere Hanefî mezhebi fıkıhçılarının bir kısmının 120 günden önce çocuk düşürmeyi câiz görmeleri, rahimdeki varlığın insan mı yoksa bir kan kümesi veya et parçası mı olduğu konusundaki yanlış bilgilerine dayanmaktadır. "Rahimdeki kitle hareket etmedikçe ve hareketin gaz vb. den değil de çocuktan geldiği bilinmedikçe çocuk olduğuna hükmedilemez" denilerek bu bilgi eksikliğine açıklık getirilmiştir. Günümüzde ise rahimde oluşan şeyin çocuk olup olmadığı yaklaşık onbeş gün sonra muayene ve test ile tesbit edilmektedir ve birçok organın ilk kırk gün içinde belirmeye başladığı da bilinmektedir. Bu bilgiler karşısında günümüzde, Hanefî mezhebi adına, 120 günden önce çocuk aldırmanın câiz olduğunu söylemek mümkün değildir, böyle bir fetvâ cinayete iştirak sayılır.
Malikî mezhebi:
Bu mezhebin fıkıhçıları kırk günden önce de olsa cenîni öldürme ve düşürmenin câiz olmadığını açıkça ifade etmişlerdir (Derdîr, II,266-267).
Şâfiî mezhebi:
Bu mezhebe bağlı bulunan bazı fıkıhçılar kırk günü tamamlanmamış bulunan cenînin düşürülmesinin -Hanefîlerinkine benzer gerekçelerle- câiz olduğunu söylerken Gazzâlî gibi fıkıhçılar bunun haram olduğunu ifade etmişlerdir ve bu görüşün mûteber olduğu kaydedilmiştir (Şebrâmellesî, VI, 179).

Hanbelî mezhebi:
Hanbelî mezhebi fıkıhçılarına göre hâmilelik üzerinden kırk gün geçtikten sonra çocuk düşürmek câiz değildir. Kırk günden önce câiz olduğunu söyleyen fıkıhçılar ise -yukarıda açıklanmış bulunan- eksik bilgilere dayanmışlardır.
Zâhiriyye mezhebi imamlarından İbn Hazm, 120 günden önce çocuğunu düşüren anneye mâlî cezâ, daha sonra düşürene ise kısas veya diyet gerekeceğini ifade etmiştir; bu ifade onun, baştan itibaren çocuk düşürmeyi câiz görmediğini göstermektedir (Muhallâ, XI, 31; Zeydân, el-Mufassal, III, 119-127).


İslam hukuku prof.Hayrettin Karaman
__________________
Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım...

Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE....
Alıntı ile Cevapla
Alt 13 Ocak 2012, 19:54   Mesaj No:8
Medineweb Emekdarı
Esma_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Esma_Nur isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 4458
Üyelik T.: 19 Ekim 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:kadın
Memleket:sivas/istanbul/
Mesaj: 5.619
Konular: 583
Beğenildi:4898
Beğendi:6572
Takdirleri:26238
Takdir Et:
Standart Cevap: Kürtaj ile ilgili konular

Komunist Çin’in zorunlu kürtaj zulmü


Çin, Doğu Türkistan’da kadınları zorunlu kürtaja tabi tutuyor. İstenmeyen çocuklar doğumdan sonra başlarına ispirto enjekte edilerek öldürülüyor. Leş yiyici alçak kavmin Doğu Türkistan zulmü bitmek bilmiyor.

Çin’in Doğu Türkistan’da yıllardır sistemli bir doğum kontrolü uyguladığını belirten Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümetinin Başbakan Yardımcısı Hızırbek Gayretullah, Çin’in Doğu Türkistan’da kadınları kürtaja zorladığını ifade etti. İkiden fazla doğum yapan ailelerin yüksek para cezasına çarptırıldığını vurgulayan Hızırbek Gayretullah, ‘Çin, Doğu Türkistan’da nüfusun artmasını istemiyor. Hastanede doğum yapan, Doğu Türkistanlı ailelerin bebeklerini başlarına ispirto enjekte ederek öldürüyor’ dedi.


OTONOMİ KORKUSU

Çin’in nüfus korkusu, anayasasında yer alan ‘Nüfusu on milyonu geçen bölgelere otonomi hakkı verilir’ ibaresinden kaynaklanıyor. Nüfusu 35 milyon olan Doğu Türkistan’ı dünyaya 10 milyon olarak yansıtıyor. Çin aslen Müslüman olan Kazak, Türkmen ve Uygur nüfusunu ayrı ayrı değerlendiriyor. Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti Başbakan Yardımcısı Hızırbek Gayretullah, Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin Çin tarafından yıkıldığını ifade ederek, ‘Çin Doğu Türkistan’a ‘Sincan’ adını verdi. Sincan kelime anlamıyla ‘Yeni kazanılan toprak’ anlamına geliyor’ diye konuştu.
__________________
Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım...

Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE....
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
oruçla ilgili önemli konular KuM TaNeSi Oruç-Ramazan 3 20 Mayıs 2018 14:20
Yahudilerin Türkiye Üzerindeki Planları (Kürtaj/Sezaryen/Doğum Kontrolü) barışş Videolar/Slaytlar 0 21 Ocak 2013 23:48
İslâm Fıkhına Göre Çocuk Aldırma "KÜRTAJ" nuryuzlum İlmihal Bölümü 0 18 Ağustos 2009 12:48
Hac ile ilgili bütün konular(Hanefi Mezhebi) MERVE DEMİR Hacc-Umre-Kurban 25 22Haziran 2009 11:39
Hac ile ilgili bütün konular (Şafii Mezhebi) MERVE DEMİR Hacc-Umre-Kurban 9 22Haziran 2009 11:38

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.