|
Konu Kimliği: Konu Sahibi HALUK GÜMÜŞTABAK,Açılış Tarihi: 20 Nisan 2010 (13:42), Konuya Son Cevap : 25 Nisan 2010 (11:22). Konuya 31 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
20 Nisan 2010, 13:42 | Mesaj No:1 |
Miraç olayına kur'an onay veriyormu? MİRAÇ OLAYINA KUR'AN ONAY VERİYORMU? Bugün sizlerle günümüzde çok konuşulan ve bizlere beş vakit namazın mirac ile emredildiği anlatılan, bu konuyu kur’an dan araştırıp, yine kur’ana göre doğru olup olamayacağını, birlikte araştırarak, herkesin bu konuyu kendi nefsinde, benliğine bu sorunun cevabını vermesini istiyorum. Çünkü hepimiz bu Dünyada bir imtihandayız, bu konuya vereceğimiz cevap ile de, çok önemli bir sınav verdiğimizi unutmayalım. Önce MİRAC olayının nasıl olduğunu, rivayetler yoluyla geleneksel İslam’ın bu konuyu nasıl anlattığını ve inandığını sizlere kısaca yazmak istiyorum. (Mirac, Recep ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miracını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekât namaz kıldırdı, bir hutbe okudu. Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Âdem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, tebrik ettiler. Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vü-cub ortası (kâinatın bittiği yer) Sidretü'l-müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan (Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra her gün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti. Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekândan münezzeh (uzak) olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref oldu. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Musa ile karşılaştı. “Allah ümmetine neyi farz kıldı?” diye sorunca, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam “50 vakit namaz” buyurdu.) Hz. Musa'nın, “Rabbine dön, azaltması için Rabbinden niyazda bulun, ümmetin buna güç yetiremez” demesi üzerine, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, beş sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda beş vakitte karar kıldı. Daha sonra Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü, Mekke'ye döndü.) MİRAC konusunda anlatılanların bir özetidir yazılanlar. Şimdi yukarıdaki yazıyı kur’an ile karşılaştıralım acaba yazılanlar, söylenenler kur’ana uyuyor mu? Önce miracın anlatıldığı yazının başından bir alıntı yapalım. (Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.) Bu satırlarda geçen Mescidi haramdan mescidi aksaya peygamberimizin götürülüşü Kur’anda İsra suresi 1. ayetinde çok açıkça anlatılır. Peki, daha sonra oradan semaya yükselmesi, bu kadar önemli bir konu, acaba neden hiç ama hiç bahsedilmez, bunu düşündünüz mü? Allah bu kadar önemli bir olayı bizden saklamak isteyeceğini sanmıyorum, peki neden kur’an da bundan sonra olanlar, yani miraca yükseltilmesi geçmediği halde, hiç kuşku duymadan bizler buna inanabiliyoruz? İşte bu sorunun cevabını aramaya devam edelim, eğer kur’ana uyan bir cevap bulursak baş tacı elbette yaparız, yok kur’ana uymuyorsa ben şahsım adına kabul edemem, çünkü kur’ana uymayan bir şeyi kabul etmenin hesabının zor verileceğini söylüyor Rabbim. Daha da kötüsü, Rabbimin hüküm vermediği konulara iman etmenin Allaha iftira atmak olduğunu söyleyen Rabbimin sözlerine kulak vermeyenlerin, hesap günü yüzlerinin kapkara olacağını ve Rabbimin onlarla asla konuşmayacağı açıklamalarını unutmamalıyız. Önce İsra suresi 1. ayeti yazalım okuyalım ki daha iyi anlaşılsın. İsra 1: Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir. Hatırlayınız yukarıdaki ayeti örnek vererek, mirac bu ayetin devamında gerçekleşmiştir deniyor, peki neden Rabbim devamını yazmamış da, kur’an dışından rivayetlerle öğreniyoruz, namazın miracta beş vakit emredildiği bu kadar önemli bir olayı, bunu lütfen iyice düşünelim. Önce yukarıda yazdığım ve MİRACIN anlatılma şekli ve bilgileri üzerinde duralım birazda, acaba gerçekten Rabbim kullarına 50 vakit namazı önce emredip, daha sonra Rabbim HÂŞÂ kullarının bu yükü kaldıramayacağını hesap edemeyip, peygamberimizin Hz. Musa ile karşılaştığında, bu kadar vakit namazı ümmetinin güç yetiremeyeceğini söyleyip, Yaratanla pazarlık suretiyle, peygamberimizin namazı beş vakte düşürdüğüne inanmamız, sizce çok normal bir düşüncemi? Değerli arkadaşım şimdide kur’an dan hiç haberdar olmadığımızı düşünelim, kafamızı çalıştıralım yalnız, acaba Yaradan bizlere 50 vakit namaz emreder mi? Bu zamanı hemen hesaplayalım. 24 saat çarpı 60 dakika=1440 dakika bunu da 50 vakte bölelim, buda 28,8 dakikada bir bizlerin namaza durması gerekiyor dikkat edin hiç yatmamak şartıyla. Sizce Rabbim in böyle bir emir verdiğini düşünmemiz normal mi? Hâlbuki bakın rabbim kur’anda bizlere ne diyordu hatırlayalım. Bakara 286.: Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. Müminun 62: Biz hiç kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar. Peki, bu ayetleri ve buna benzer birçok ayetleri gördüğümüz halde, nasıl olur da Rabbimin bizlere 50 vakit namaz emredeceğine ve peygamberimizin pazarlık sonucu bunu beşe indirdiğine inanabiliriz? Yine yazıda geçen peygamberimizin semadaki yedi katı ziyaret ettiğini ve birçok peygamberle görüştüğünü, cenneti cehennemi gördüğünü, ikisi açıkta ikisi gizli olan nehirleri gördüğünü, Allahın en yakın görevlisi Cebrailin bile gidemediği yere gittiğini, işin en ilginci ise(Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref olduğu.) anlatılmaktadır. Hâlbuki Allah ı görmek isteyen Musa peygamber ve buna benzer örneklerde asla rabbim i çıplak gözle görülemeyeceğini örnek ayetlerle açıklamasına rağmen, bakın neler söyleniyor ve bizler bunlara inanabiliyoruz. Kur’anın hiç bahsetmediği onca gaibi bilgileri, peygamberimiz görmüş mü, biliyor mu şimdide kur’an dan bu sorunun cevabını arayalım. Enam Suresi 50. Onlara şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vah yedilene uyarım ben!" Sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?" Maide sur.109. ayet: Allah, resulleri bir araya getireceği gün şöyle der: "Size ne cevap verildi?" Şöyle derler: "Hiçbir bilgimiz yok. Gaybları en iyi biçimde bilen sensin, sen. Araf 188: De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlayabilirim ne de bir zarar verebilirim. Eğer Gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapardım… Yukarıdaki sözleri boşuna söylemesini istemiyor Rabbim bizlere. Bakın onlara şunu söyle diyor ve(Gaybı da bilmem ben) ama yukarıda o kadar gaybi bilgileri bildiğini saydık ki, düşünün Cebrailin bile gidemediği yere, peygamberimizi hiç bahsedilmeyen bir araçla, yani Rabbin huzuruna bile gittiğine inandık. Rabbin cemalini gördüğü dahi anlatılmadı mı bizlere. Karar sizlerin, çünkü herkes yaptıklarından ve inandıklarından sorumlu tutulacaktır. Şimdide de Miracı, İsra suresi birinci ayetin devamında olmuştur diyerek savunduğu düşünce, kendilerini çok fazla tatmin etmemiş ve kendileri de inandırıcı bulmamış ki, yine kur’andan delil arayış içine girmişler ve bakın yukarıda saydığım tüm ayetlere uymaması onları çok fazla etkilememiş olmalı, şimdi yazacağım bir sözün ardından, Miracın kanıtını arar olmuşlar. Şimdi ayeti geniş bir şekilde yazalım. NECM SURESİ 1. Battığı zaman yıldıza andolsun ki; 2.Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı. 3.O,arzusuna göre de konuşmaz. 4. O (bildirdikleri) vah yedilenden başkası değildir. 5. Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti. 6. Ve üstün yaratılışlı(melek), doğruldu: 7. Kendisi en yüksek ufukta iken. 8. Sonra (Muhammed'e) yaklaştı,(yere doğru)sarktı9. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu. 10.Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi. 11.(Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı. 12. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız? 13. Andolsun onu, önceden bir başka inişte daha görmüştü, 14.Sidretü'l-Müntehâ'nın yanında. 15. Cennetü'l-Me'vâ da onun yanındadır. 16. Sidre'yi kaplayan kaplamıştı. 17. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı. 18. Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü. Yukarıdaki yazdığım ayeti lütfen düşünün bu bahsedilen olaylar Mirac tamı geçmiş, yoksa kur’an ayetlerinin indirilişini mi anlatıyor? Ayeti okuduğunuzda zaten hemen anlaşılıyor. Rabbim kur’an ayetlerinin indirilişini bizlere anlatıyor. Bildirilenlerin vahye dilenlerden başkası olmadığını söylemesi, kur’an ayetleri için söylendiği zaten belli oluyor. Peygamberimiz içinde övgü var ve arkadaşınız ne saptı ne batıla inandı diyor Rabbim. Ayrıca kendi kafasından konuşmadığını bu sözlerin yani kur’an ayetlerinin Yaratanın sözleri olduğunu belirtiyor. Hatta açıkçada söyleyerek indirilmiş bir vahiyden başkası değildir diyor. Peygamberimize de iyice bellettirildiğini açıklayarak Kur’anın geldiği yerden bahsediyor ve onu getiren Cebrail ile peygamberimiz o kadar yakın oldu ki diyor ve örnek veriyor, iki yayın beraberliği gibi, hatta ondan daha yakın olduğunu söylüyor. Peygamberimizin Cebrail i görmesi ile kalbinin de tastiklediğini imanın daha da arttığı açıklamasını yapıyor. Bakın tüm bu ayetlerde Miracdan asla bahsedilme yok, yalnız kuran ın indirilişinden bahsediyor. Fakat ayette geçen ama günümüzde dahi tam olarak anlaşılmayan müteşabih bir konumda olan (Son sınır ağacı, Sidretül Münteha yanında) cümlesini, işte bu Miraçta geçen yer denecek kadar zorlama ve delilsiz bir kanıt olarak gösterilmektedir. Hâlbuki bu sözün hemen öncesinde göğe çıkışı bırakın tam tersine, bir başka inişte görmüştü sözüyle bu yerin yeryüzünde olduğu anlaşılıyor.( onu bir başka inişte de görmüştü.) Kur’ana uymak yerine kur’anı kendimize uydurmak bu olsa gerek. Zorlamayla kur’andan delil aramak, gerçeklerin üstünü örtmektir. Buda bizi Allah a değil, şeytana yaklaştırır dinden uzaklaştırır. Allah böyle bir olay vuku bulmuş olsaydı, bizlere rehber olarak gönderdiği kitapta, apaçık ve detaylı yazardı. Çünkü ben ayetlerimi açık, detaylı ve her şeyden nice örneklerle sizlere gönderirim demiyor muydu? Şimdide bu konuyu yine kur’anın diğer ayetleri ile karşılaştırarak doğru olup olamayacağını düşünelim. Bakın Rabbim kur’an ayetleri için ne diyor? ( İsra 89; Yemin olsun, biz bu Kur’an'da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.) ( Kehf 54; Yemin olsun, biz, bu Kur’an'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.) Bu ayetlere benzer onlarca ayet yazabilirim, sanırım bunlar yetecektir. Rabbim bizlerin anlayacağı şekilde yemin ederek, bu kitapta bizler için her benzetmeden nice örnekleri verdiğini, her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduğunu söylüyor. Hatırlayın bizlere beş vakit namazın farz olduğunu anlattıkları MİRAC ise kur’an da yok. Söyledikleri delillerin ise konu ile ilgisi dahi yok. Peki, bu durumda Rabbin söylediği gibi, bir kez örneği dahi verilmediyse ona inanmamız normal midir dersiniz? Yine karar sizlerin, herkes kendisinden sorumludur. Elbette burada açıklamaya çalıştığım konu, namazın beş vakit olmadığını kanıtlamak değildir, Mirac olayının kur’ana uyup uymadığını anlamaya çalışmaktır. Rahmana beş vakit değil, on vakit namaz kılsak azdır. Önemli olan Rabbin doğrularını öğrenmektir amacımız. Allah bir ayetinde ne diyordu? ( Müddesir 11: Benimle, yarattığım kişiyi baş başa bırak!) Bakın bir başka ayetinde yine bunun devamı olarak düşünebileceğimiz bir ayetinde ne söylüyor? Rad 40: Ya onlara vaat ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana gösteririz yahut da seni vefat ettiririz. O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer. Yine Mirac olayının kur’an da geçmemesi beni düşündürdü ve kur’anda verilmeyen bir hükümden Rahman bizi sorumlu tutar mı diye, gelin kur’an dan bu konuda delil arayalım. Bakın rabbim neler söylüyor? Acaba bu sözleri söyleyen rabbim açıkça hiç bahsetmediği bir konudan hesap sorup, bizleri sorumlu tutar mı sizce? Karar yine sizlerin. Zühruf 43: Sen, sana vah yedilene sımsıkı sarıl! Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. Araf 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz. Maide 67. Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez. Ankebut Suresi 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır. Zühruf 44:Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız. Yukarıdaki ayetleri tebliğ alan bir insan, bizlere vah yedilen Kur’ana sımsıkı sarılmasını istiyorsa, Rabbim özellikle bizlere indirilene uyun diye tembihte bulunuyorsa, elçisine görev verdiğinde yalnız indirdiğimi tebliğ etmesi ve iman edilmesi konusunda detaylı bilgi veriyorsa ve bizleri uyarıyorsa, kur’anı yeterli görmeyen o devrin insanlarına bile Rahman kızarak, sizlere İNDİRDİĞİM KURAN YETMİYORMU diyorsa, en son olarak Yüceler yücesi Rabbim açıkça (. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız.) diyorsa, sanırım söyleyecek sözün bitim noktasıdır diyorum. Rabbim bu kitaptan hesaba çekeceğini söylüyorsa, kur’an dışından da asla sorumlu olacağımızı lütfen artık söylemeyelim. Çünkü bunu söylemek bana göre AÇIKCA RAHMANLA İNATLAŞMAKTIR, bunu da unutmayalım. Sizlere son olarak bir ayet daha hatırlatmak istiyorum. Miracın oluşunda Rabbin kur’anda asla bahsetmediği, peygamberimizin gördüğünü söyledikleri çok önemli detayları hatırlayın. Bunların kur’anda asla bahsedilmediğini de düşünün, daha sonra aşağıdaki ayeti anlamaya çalışın, sanırım birazcık düşünen çok kolay anlayacaktır her şeyi. Araf 33.; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi HARAM kılmıştır . Düşünebiliyor musunuz Rabbim Kur’anda açıklamadığı, hakkında hiçbir delil indirmediği, Allah katında bilmediğimiz şeyleri söylememizi HARAM kıldığını söylediği halde bizler, her gün neredeyse HARAM suçunu işliyoruz, HEMDE TIKA BASA. Hâlbuki Rabbim haram kelimesini, yapmamızı istemediği, hatta kesin sınarlar çizdiği adeta büyük günahları işaret edercesine saymıştı kur’an da bizlere. İşte bizlerin yaptığı büyük yanlışlar bu kadar açık ve net. Rabbim bakın emin olmadığınız sözlerin ardına düşmeyin diye bizi nasıl ikaz ediyordu. İsra Suresi 36. Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır. Allah Tek güvenilir ve kendi koruması altında olan kitabın KUR’AN olduğunu söyler. Emin olabileceğimiz garantili ve sorumlu olduğumuz tek bilginin kur’an olduğunu unutmayalım. Kur’ana uyan onun süzgecinden geçen her sözü de, elbette kabul edelim. Emin olmadığımız ve kur’anın onaylamadığı hiçbir bilgininde ardından gitmeyelim, Rabbin söylediği gibi sorumlu olacağımızı unutmayalım. Ben bana anlatılanları ve bu bilgiler Allah katındandır dediklerinde, Kur’ana müracaat ediyor ve onun süzgecinden geçirmek için elimden geleni yapıyorum. Rabbim utandırmasın. Bende bir insanım, elbette hata yaparım, ama en az hata yapmak istiyorsak, yaratanın vermediği bir hükmün peşinden gittiğimizde, hataların en büyüğünü yapacağımızı da unutmayalım. Mirac olayını kendi sitesinde değerlendiren, eski Diyanet İşleri Başkanı, Sayın Prof. Dr. Süleyman Ateş, bakın yazısında bu konu ile ilgili neler söylüyor. Sizlere bir bölüm nakledeceğim detayını kendi sitesinden alabilirisiniz. (Bütün rivâyetlerin özünü, Buhârî’nin Enes’ten aktardığı rivâyet oluşturmaktadır. Olay, bir rüyâ biçiminde anlatılsa da gerçeklere ters düşen şeylerle doludur: Henüz Peygamber olmayan Hz. Muhammed’in ümmetine namazın farz kılınması tuhaftır. Çünkü henüz peygamber olmayan Hz. Muhammed’in ümmeti de yoktur ki namaz farz kılınsın. Allah namazı farz ettikten sonra Hz. Muhammed’in, Mûsâ’nın önerisini Cebrâîl’e danışması ve onun önerisi ile beş kez Allah’a dönüp “Ya Rabbi bunu bizden hafiflet, hafiflet” şeklinde itirazda bulunması, akıl ve mantığın alacağı bir şey değildir. Allah, verdiği emri henüz tebliğ edilmeden değiştirir mi? Değiştireceği şeyi neden emretsin? Verdiği emri şartların değişmesiyle değiştirmesi, yani nesh ve tebdîl etmesi, sosyolojik kurallara uygundur. Fakat emrini, daha tebliğ edilmeden, aradan zaman geçmeden geri alması, ma‘kul değildir. Kadîy(Abdu’l-Cebbâr)’a göre bu, henüz yürürlüğe konmayan bir hükmü neshetmektir ki bidâ’ demektir. Bidâ’, iyi olmadığı sonradan anlaşılan şeyi ortadan kaldırmaktır. Yani Allah, önce insanların, buna dayanamayacağını bilmeyip sonra bunu anlamış ve değiştirmiş, hafifletmiş demektir ki muhal(imkânsız)dır. Kabulü caiz olmayan düşünceleri taşıyan bu rivayetin reddedilmesi gerekir.) Mirac konusunu ben, kur’anın süzgecinden geçirmeye çalıştım, ama bir türlü Rabbin süzgecinden geçmedi. Yazdıklarım benim kur’andan anladıklarımdır, yalnız beni bağlar. Sizlere düşen bu söylediklerimi bizzat kendimiz kur’anı anlayarak okuyup, kur’anı bir bütün olarak düşünerek, doğruluğunu araştırmalıyız. Bizlerin asıl görevi birilerinin söylediklerinin ardından gitmek değil, Rabbin ne söylediğini bizzat ilk kaynaktan anlamaya çalışmak olmalıdır. Şunu asla unutmayalım ki, Rabbim anlayamayacağımız bir kitap gönderip, daha sonrada bizi sorumlu tutmaz. Bunu söylemek Rahmanın adaletini sorgulamaktır. Tabi bu söylediklerim MUHKEM ayetler, yani bizleri din ve iman adına bağlayan, Rabbin yapmamızı istediği ayetler içindir. Zaten Allah bu ayetlerin açık ve anlaşılır olduğunu ve bunlardan hesaba çekileceğimizi söyler. Bu ayetlerden bahsederken de, Kitabın anasıdır deyimini kullanır. Rahman sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim diyorsa, kur’anın açıklamadığı izah etmediği hiçbir konudan sorumlu tutmaz. Bunun tersini söyleyenin, Rabbin adaletini sorguladığını hatırlatırım. Sanırım asla bağışlanmayacak büyük günahta bu olsa gerek. Bu yola düşmekten Rabbim cümlemizi korusun. Allah gönül gözleri açık, bakan değil gören, yalnız duyan değil hisseden, aklını kullanmasını bilen, tüm bu özellikleri kur’anı anlamak için kullanan, gönlüyle tastikleyen kulları arasına bizleri alması dileklerimle. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK | |
Konu Sahibi HALUK GÜMÜŞTABAK 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
İbretlik bir kıssadan hisse. | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | kamer34 | 6 | 2582 | 21 Nisan 2011 21:45 |
Kendi ellerimizle cehennemin kapısını açmayalım. | Makale ve Köşe Yazıları | HakikaT | 10 | 5434 | 12 Nisan 2011 12:36 |
Allah Kur'an ayetlerini elçisine, RÜYASINDA vah... | Makale ve Köşe Yazıları | yakuti | 7 | 2759 | 20 Mart 2011 19:44 |
Bakara 85. ayetten almamız gereken önemli dersler. | Makale ve Köşe Yazıları | kamer34 | 6 | 2661 | 16 Mart 2011 12:48 |
Kader konusunu kur'an ışığında nasıl anlamalıyız? | Makale ve Köşe Yazıları | talibetün | 5 | 2306 | 11 Mart 2011 21:19 |
20 Nisan 2010, 18:04 | Mesaj No:2 | |
RE: MİRAÇ OLAYINA KUR'AN ONAY VERİYORMU? Alıntı:
Yani ikinci aşamasını kuran açıkca belirtmez . Sizde haklı olarak bu neden yok diye yazmışsınız. İkinci bölümünün olmaması yoktur anlamına gelmeyeceği gibi vardır anlamına da gelmez. Hadislere inandığımızda ikinci bölümünün var olduğunu görürüz ki, siz de hemen soru soracaksınız bu niye kuranda yok diye. Evet hadislere inananlar var diyecekler ve inanamayanlar ise yok diyecekler. Benim fikrimi soracak olursanız, vardır da , yoktur da diyebilecek durumda değilim.. ANCAK HADİSLERİN KURANLA ÇATIŞMADIĞI , KURANA ZIT BİR MANA İFADE ETMEDİĞİ MÜDDETÇE DOĞRU KABUL ETMELİYİZ. Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle' anlatılır: HADİSLERE UYGUNLUK SAĞLAYACAK VE MİRACIN İKİNCİ KISMINA DELİL OLABİLECEK AYET İŞTE BU AYETTİR. “O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.) O halde soralım neresidir bu Sidre-i Münteha VE MEVA CENNETİ ? BU YAŞANANLAR VE VUKU BULAN HADİSELER MİRAÇ OLAYINA İŞARET EDİYOR OLAMAZ MI ? HANİ AYETLERİ AÇIKLAYAN PEYGAMBERİN SÜNNET VE HADİSLERİ İDİ.
__________________ Ne mutlu müslümanım diyene, En büyük Allah başka büyük yok. | ||
20 Nisan 2010, 19:24 | Mesaj No:3 |
RE: MİRAÇ OLAYINA KUR'AN ONAY VERİYORMU? ANCAK HADİSLERİN KURANLA ÇATIŞMADIĞI , KURANA ZIT BİR MANA İFADE ETMEDİĞİ MÜDDETÇE DOĞRU KABUL ETMELİYİZ. abdulhamit abiden böyle sözler duymak güzel | |
20 Nisan 2010, 20:42 | Mesaj No:4 |
Re: Miraç olayına kur'an onay veriyormu? Değerli Abdulhamit kardeşim örnek verdiğiniz Necm suresinde geçen ayetleri ben yazımda vermiştim zaten. Hatta bu ayetleri örnek gösterdiklerinden bahsetmiştim. Fakat ayetlere baktığımızda Necm suresinde kur’anın indirilişinden bahseder. Dikkat ederseniz bir yay kadar yakın olduğu da ayeti tebliğ eden cebraildir. Ayette dikkatle baktığımızda yukarıdan inen tebliğ ediciden bahsediliyor. Burada gördüğü çok yakın olduğu, Yüce Rabbim değil cebraildir. Zaten Rabbim i görmesinin mümkün olmadığının örneği, açıkca Kur’anda vardır. Dikkat ediniz inişten bahsediliyor çıkıştan değil. Anlatılan miraç konusu biraz düşündüğümüzde çok büyük bir olaydan bahsediyoruz. Eğer böyle bir olay olsaydı, rabbin İsra suresinde bahsettiği olay ile birlikte neden açıkca anlatmasın? Hani her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız diyordu rabbim? Bunu unutmamak gerektiğini düşünüyorum. Yine unutmamamız gereken ayet ise: Araf 33; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır . Ben kur’anı anlamaya çalışırken yukarıdaki ayeti ve Rabbimin sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim sözlerini, hiç unutmadan ve bunların rehberliğinde anlamaya çalışıyorum. Eğer Yaratan, hakkında hiçbir delil indirmediğim ve Allah katında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi HARAM kılıyorum diyorsa, sanırım kur’anın hiç bahsetmediği onca detayı anlatanlara karşı çok dikkatli yaklaşmamız geremez mi sizce? Yoksa haram günahını öyle bir işleriz ki Allah korusun, sonumuz nice olur. F_M rumuzlu arkadaşım benim için; Bir el atmadığınız Miraç kaldı diyerek serzenişte bulunmuş. Değerli arkadaşım eğer ben kur’anın emrettiği bir konuda sizlere nifak sokmaya çalışıyorsam, sizi kur’anın emirlerinden saptırmak istiyorsam, her türlü sözlerinize hakaretlerinize ses çıkarmam. Fakat benim yaptığım Rabbin uyarılarını dikkate alarak onun rehberliğinde, onun ışığında yaratanın sözlerini anlamaya çalışıyorum. Kimseyi de bu sözlerime inanın demiyorum. Çünkü ben hiç birinizden sorumlu değilim. Benim yaptıklarım bana, sizin yaptıklarınız sizindir. Eğer sözlerim bir tek kur’an ayetine ters düşüyorsa, bana lütfen onu hatırlatın ve beni kur’an ile uyarınız. Bizlere düşen yazıma verilen cevaplarda olduğu gibi (ANCAK HADİSLERİN KURANLA ÇATIŞMADIĞI, KURANA ZIT BİR MANA İFADE ETMEDİĞİ MÜDDETÇE DOĞRU KABUL ETMELİYİZ. ) sözlerine katılıyorum. Fakat buna kur’anın vermediği bir hüküm veriliyor ve dine ilaveler yapılıyorsa da karşı çıkmalıyız dememiz gerekir. Rabbim ayetinde ne diyor ve bizleri uyarıyordu hatırlayalım. İsra 36. Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır. Şimdi düşünelim lütfen hakkında emin olacağımız en güvenli bilgi hangisidir? Sanırım hepimiz Kur’an diyeceğiz. Eğer onun karşısına aynı güvende başka kitaplar, bilgiler çıkarıyorsak zaten Kur’ana şirk koşuyoruz demektir. Bunu düşünmek bile istemiyorum. Bu durumda Rahman emin olmadığın sözlerin ardına gitme sorumlu olursun, yani inanma diyorsa, sanırım burada Rabbim çok şeyler anlatıyor demektir. Sizce aşağıdaki ayette Rabbim; (Zühruf 44:Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.) Dedikten sonra acaba başka kitaplardan, kur’anın açıklamadığı bilgilerden, hükümlerden de sorumlu tutup hesaba çeker mi? Bu sorunun cevabını herkez kendi nefsinde vermeli, çünkü hesap günü kimse kimsenin yanında olmayacak. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK | |
20 Nisan 2010, 23:59 | Mesaj No:5 |
Re: Miraç olayına kur'an onay veriyormu? Bu konuda ben söyleyeceklerimi söyledim, düşüncelerini ve inançlarını söylemek isteyenlerde söyledi. Bundan sonrasını yani gerçek doğruları rabbin huzurunda göreceğiz. Sünnet, icma ve kıyas ilmini, bilgisini kur'andan alır ve aklın mantığın ölçüsünde kararlar verir. Bunada kimse itiraz etmez. Eğer tüm bu yolları kullanırken ilhamını, bilgisini kur'andan almıyor aklın sentezini yapmıyorsa, ne sünnet, kıyas nede icma doğru sonuçlar vermeyecektir. Her düşünceye saygım var, çünkü herkez kendi düşünce ve inançlarından hesaba çekilecektir. Rabbim cümlemizin yardımcısı olsun. | |
21 Nisan 2010, 00:23 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | RE: MİRAÇ OLAYINA KUR'AN ONAY VERİYORMU?
miraç konusu, firavun helakı konusu, züleyhanın gençleşmesi konusu, meryemin babasız isa (a.s) yı doğurması konusu, maateesüf ki bu gibi olaylar/mucizeler geçmişten bu yana islamın önemli FARZLARININ/ŞARTLARININ önüne geçmiştir. elbette kaynaklar incelenip sorgulanmalıdır, olayları engisizyon mahkemeleri olaylarına çevirmek tabi uygun olmaz ama şu konudada tüm ümmetin hemfikir olması gerekir ki, sünneti yaşamak, kuran merkezli bir hayatı yaşamaktır. sünneti ihya etmek aynı zamanda akletmektir. sünneti bilinçlendirmek efendimizin misyonunu çağa taşımaktır. kuran İslam'ın anayasası ise sünnet ve hadislerde(sahih) bu anayasanın hukuk maddelerini oluşturur. ümmet olarak bu konuda hemfikir olunduğu sürece ne garibanlık paradoksu içinde oluruz.nede ümmeti birbirine kırdıran zihniyetin elinde maşa oluruz. |
21 Nisan 2010, 00:39 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: MİRAÇ OLAYINA KUR'AN ONAY VERİYORMU?
Bir dönemler Miraç Mucizesine ben rasyonalist bir bakış açısı ile bakıyordum ve ne yazık ki tevile dahi gerek olmayan bir mevzuyu Akıl ile idrak etmeye çalışıyordum ama fizik kanunlarının ötesinde olan Allah'ın sınırsız kudretini sorgulama aşamasına vardığımı fakettiğim vakit teslimiyeti daha uygun gördüm çünkü bu hususta inancıma güç ve kuvvet veren Hz Ebubekirin tereddütsüz Allah resulü demişse doğrudur tasdiki ile bakmayı daha doğru buluyorum.Ruhmu rüyadama vücut ile mi gitmiştir teferruatı hiçte önemli değildir esas olan gidişidir bunu tasdik etmemizdir...
|
21 Nisan 2010, 00:52 | Mesaj No:8 |
RE: MİRAÇ OLAYINA KUR'AN ONAY VERİYORMU?
Haluk Kardeşim, Eğer kurana bu mantıkla bakarsanız, allah korusun gidişat yahudi mantığına döner, Biliyormusunuz, yahudi mantığı RASYONALİST'tir, Akıllı değil, AKILCI bir mantık. Örnek , Yahudiler, hamile kalan meryem 'i zina ile suçlarken, aslında olaya akılcı ve determinist bir yaklaşımla yaklaşıyorlardı, yani salt kuru mantıkla bakarsanız, bu olayın da başka bi açıklamasını bulamazsınız tabi.. Lakin, olaya kalp gözü Yani İMAN ile bakanlar ,allahın buyuklüğü karşısında bir daha yere kapandılar, Akılcıların, Fahişe diye baktığı meryem'e, iman nuru ile bakan akıllılar , tahire olarak gördüler meryem'i. Aynı akılcı mantığı,'' Allah sivri sineği , hatta onun daha da aşşagısını misal vermekten çekinmez '' ayetine karşı da takındılar, Allah bu mantıgı reddeder haluk kardeşim, ve cevap verir der ki;Müminler onun rablerinden gelen bir ayet/ gerçek olduğunu bilirler,inkar edenler ise, '' llah bu örnekle neyi kastetti? Derler... Bu akılcılarla , akıllıların bakış farkını ortaya koyuyor değil mi ? Alimoğlu'nun Ve F_M 'nin yazdıklarının üzerine ek olarak, Miraç meselesini bir de bu gözlükle değerlendirmeniz temennisi ile... | |
21 Nisan 2010, 01:23 | Mesaj No:9 |
RE: MİRAÇ OLAYINA KUR'AN ONAY VERİYORMU? Miraç konusunu kesin pekiştiren Kurandan NECM ayeti şöyledir. 12Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız? 13. Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü. 14.Sidretü'l-Münteha'nın yanında. 15. Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır. 16. Sidreyi örten örtmekte iken, 17.Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı. 18. Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü Evet en büyük ayetlerini gördü de gördü. Gözü hayal mayal rüya görmedi. Cebrali ikinci görüşü meva cennetinde olmuştur. Peki Nerede bu cennet ? Cennetin adı bile belli. Cebraili gördüğü yer.Sidretü'l-Münteha'nın yanında. Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır. BU ayetler apaçık miracın kanıtlarıdır.
__________________ Ne mutlu müslümanım diyene, En büyük Allah başka büyük yok. | |
21 Nisan 2010, 01:42 | Mesaj No:10 |
RE: MİRAÇ OLAYINA KUR'AN ONAY VERİYORMU? DEĞERLİ HALUK BEY KARDEŞİM, Kuran, peygamberimizin cebraili ilk defadan sonra ikinci defa meva cennetinde gördüğünü söylemektedir ? Sidretü'l-Münteha'nın yanında. 15. Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır. 16. Sidreyi örten örtmekte iken, 17.Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı. 18. Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü BANA GÖRE AYETLER AÇIK VE NET ANLAMLIDIR VE HADİSLER BU AYETLERLE UYUMLUDUR. NECM SÜRESİNİNİN doğruluğuna kesin inandığımıza göre ayetlerin açık olup olmadığını anlamak için Kendimize şu soruları sormalıyız. 1- Peygamber efendimiz İKİNCİ DEFA cebraili gördü mü yoksa görmedi mi ? Eğer gördüyse Peygamber efendimiz nerede iken cebraili görmüştü ? 2- Görürken uyanık mıydı yoksa uykulu muydu ? Yoksa gözü kaydı da hayal mı görmüştü. 3-Kuranda Peygamberimizin cebraili gördüğü söylenen ve bahsedilen Sidretü'l-Münteha ,Cennetü'l-Me'va neresiydi ? 4-Necm 12. ayetinde Şöyle diyor ? Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız? SAHİ ! BİZ HALA NEYİ TARTIŞIYORUZ
__________________ Ne mutlu müslümanım diyene, En büyük Allah başka büyük yok. | |
Konuyu Toplam 3 Kişi okuyor. (0 Üye ve 3 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
MEDİNEWEB HAFTANIN HUTBESi:28.03.2019-MİRAÇ GECESİ | alperkara | Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat | 0 | 28 Mart 2019 14:45 |
Haftanın Hutbesi-29.04.2016: MİRAÇ KANDİLİ | alperkara | Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat | 0 | 28 Nisan 2016 20:00 |
Mısır'da 37 Kişinin İdamına Onay 491 Kişiye Müebbet | Tuba_ | İslami Haberler | 6 | 29 Nisan 2014 14:00 |
Bediüzzaman, talebesinin başkan adaylığına onay vermedi | EyMeN&TaLhA | Risale_i Nur (Said Nursi) | 1 | 15 Ocak 2014 04:11 |
GÖNÜL DOSTLARINA MİRAÇ DUASI.. | AŞK'ÜL İSLAM | Cuma-Bayram-Kandiller | 4 | 22 Ağustos 2007 21:56 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|