Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi Mevlüt HÖNÜL,Açılış Tarihi:  12 Temmuz 2012 (13:09), Konuya Son Cevap : 12 Temmuz 2012 (13:09). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 12 Temmuz 2012, 13:09   Mesaj No:1
Medineweb Aktif Üyesi
Mevlüt HÖNÜL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Mevlüt HÖNÜL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 18779
Üyelik T.: 20 Mayıs 2012
Arkadaşları:6
Cinsiyet:
Memleket:Malazgirt
Yaş:48
Mesaj: 151
Konular: 93
Beğenildi:17
Beğendi:0
Takdirleri:32
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Peygamber Efendimizin Vefat'ından Sonraki Dönemlere Bakış / Mevlüt Hönül

Peygamber Efendimizin Vefat'ından Sonraki Dönemlere Bakış / Mevlüt Hönül

Hicri Birinci Yüzyılda Yaşanan Vahim olaylar,Peygamber efendimizin vefatından 50-100 yıl sonrası gibi kısa bir süre zarfında, Hz Muhammed’in (a.s) Beşer olmaktan,Melek bir Resule dönüştürülmesi için insanların sosyolojik,toplumsal ve ferdi bir çok kafa karışıklığı yaşamış olması gerekir.Öz İslam inancının kısa bir süre içerisinde ,KURAN’IN benimsemediği bir durumla karşı karşıya kalmasının hiçte küçümsenmeyecek sebepleri olmalıdır.

Canlı bir örnek olarak Yaşayan KURAN,İlklerin tarih sahnesinden yavaş yavaş çekilmesi ile,Peygamber anlayışının değişikliğe uğraması,Siret kaynaklarının Efsanevi olayları anlatım tarzına dönüşmüşlüğü ile,KURAN’IN devre dışı bırakılmış olduğu bir çok oluşumun doğması bizleri sebep ve sonuç ilişkilerini araştırmaya sevk etmiştir.

Hakikatleri anlayabilme adına o Toplumun Yaşamını,Alışkanlıklarını,Yönetici ve Ulema ilişkilerini,Dünyevileşmeyi,Şuç oranlarının artmasını,İç savaşları, vs incelememiz gereklidir.Hz Osman döneminden başlayarak konuyu ele almaya özellikle devlet ve birey ilişkilerinde değişimin yaşandığı bir dönemi.Çünkü Hz Ebubekir ve Hz Ömer dönemleri bire bir aynı olmasa da Hz Muhammed (a.s) döneminin özelliklerini taşımaktadır.

Hz Ömer döneminde KURAN’IN hedeflediği bir toplum ve anlayışı modeli hakimdir.Şurda çok önemli bir tarihi kaynağın şahitliğini aktarmak lazım.Hz Ömer ‘’Allah’ın Resulü’nün halifesi Unvanı’nı’’ kendine yanlış bulup,Yerine ‘’Mümin’lerin Emiri’’ (Müslüman’ların işlerine bakan anlamında) sıfatı kullanmayı daha uygun bulmuştur,Hz Ömer’in Adalet’in timsali olarak anlatılması işte bu güzel örnekliği sergileyen tavır ve topluma olan şefkatli davranışları’ndandır.

Hz Osman’ın yönetimi ele alması ile daha seçici ve merkeziyetçi halktan kopuk bir anlayış ortaya çıkmaya başlamıştır.Bu merkeziyetçi zihniyet sahiplerinin günlük yaşamlarında halkla kopuk anlayış tarzları gün gectikçe Zihniyetlerini de esir almıştır.Hz Osman’ın kendi akrabalarına öncelik vermesi ile bu Çarpık Zihniyetler Peygamber ve İlk iki sahabe döneminin uygulamaları dışında davranışları sergilemeleri ayrıca Hz Osman’ın ‘’Mührünü’’ ondan habersiz kullanmaları neticesinde haksızlıklar yapılmaya başlanmıştır.

Hz Osman’a bu kişilerin haksızlık ve Zulüm yaptıkları şikayetleri iletilmiş olmasına rağmen,ciddiye almayışı Hz Osman’a karşı hareketlenmelerin başlamasına sebep olmuştur.Bu tavır ve hareketlerde bulunan Yönetici ve Akraba’larını cezalandırılmaları talepleri Hz Osman’ın reddetmesi ile ayaklanmalara ve sonu gelmez kavgalara başlangıç yapmıştır.Hz Osman’a Hilafeti bırakması teklif edilmesine rağmen Kendisi şu sözler ile reddetmiştir.

’’Allah’ın bana giydirdiği bu Hilafet gömleğini Ancak Allah çıkartır’’

Bu davranış ile kendini seçen kişileri unutmuştur.Ama onu tahttan indirmek isteyenler onu seçenler idi.Hz Osman’ın sarf etmiş olduğu sözlerin anlamına baktığımızda yeni bir anlayış ile karşı karşıya kalıyoruz,Yani ‘’Kulun başına gelen her şey Allah’tandır’’anlayışı ilk defa o zaman doğmuştur.Ama Hz Osman bu sözleri ile kendi ölümüne de yol açmıştır.

Hz Osman’ın anlayışına göre o gömleği ondan çıkartan Allah idi.Muaviye ve taraftarları bu işi bir araç olarak kullanmaya başlaması ile,Şam valisi iken İmam Ali’ye karşı Hz Osman’ın kanını bahane ederek ayaklanması ile Müslüman’ları bir birine kırdıran savaşlar ile başlamıştır detaylı olarak anlatmaya gerek yok Bu süreci bilen bilir . Çünkü ne tür entrikaların döndüğünü Tarihe objektif bakanlar bilir.

Bizans benzeri bir yapı ve yönetim ile Muaviye Krallığını ilan etmiştir.O süreçte bir çok İslam dinine aykırı olay yaşanmıştır.Lakin bunların içinde hele de en önemlisi olan YEZ İTİN kendi yerine krallığa getirilmesi için Müslüman’ların karşı çıkmalarına rağmen zorbalıklar ile insanları tutuklamalar vs ile kabul ettirmesi ayrı bir zorbalıktır.

Muaviye’nin ölümü ile Yez it’in zaten hayatında olmayan İslam dışı bir anlayış ile Krallığa geçisi Müslüman’lar arasında bölünmeye ve bu İşe layık olan İmam Hüseyin’i davetleri sonucu Sessiz kalmayan İmam Hüseyin bu Zalim Krallığa karşı kıyamını yapmıştır.Ve Allah’a olan görevini Şehadet ile tamamlamıştır.Bu esnada yaşanan olayları da aktarmıyorum zaten yapılan Katliam’ın nasıl olduğu barizdir.

Daha sonrası İbn Zübeyr’in başkaldırısı ile kendi hilafetini ilan eder.Yez itin ölümü ile Mervan görevi devralır Mervan ın ilk yaptığı iş Medine’yi kuşatmak olur.Kuşatma esnasında Binlerce Müslüman’ı katleder ama ne yapmışsa da mekkeyi ele geçirememiştir.Kendisinin ölümü ile Haccac’ın gelişi yeni bir savaş ile Mekke’de yıkım başlatır ve Kabe’yi yıktırır,şehri darmadağın eder ,Ve bu yıkıma karşı hariciler bir ayaklanma ile karşı koyarlar,zaman zaman İmam Ali’nin taraftarları ve haricilerin ayaklanmaları Emevi Krallığına karşı tam bir başarı sağlayamamıştır.

Ömer Bin Abdülaziz dönemi 2 yıllık süreç içerisinde bu savaşlar bir nevi durulmuş ise de Abbasilerin döneminde de devam etmiştir.Bu kesimler karşısında Mehdi-Mesih anlayışları kurtarıcı anlayışları zuhur etmiştir,Hz Muhammed(a.s) dönemi Eminlik vasıflarını yitirmiş bir toplumda,asimile olmuşçasına,kendine güvenmeye ümitsiz her şeyi Allah’a havale etmiş doğa üstü güçlerden yardım bekleyen hurafe ve bidatler oluşmaya başlamıştır.

İşte KURAN dışı vahiy böyle ortamların sebep olduğu yıkımlar ile oluşmuştur.Yönetimlere Hakim olanlar Ulul emr olarak Peygamber sözünün kesin manada bağlıyıcı olduğunu ve aynı şekilde kendi sözlerinin de bu bağlamda olduğunu .Ulul emre itaati siyasi anlamda hakim kılmışlardır.Bu yönetimler emirlerinde olan,Din görevlilerini satın alarak meydanlarda,toplantılarda vs her ortamda ‘’Ulul Emrin’’ Resulün vekili olduğunu söyletmişlerdir.

Bunun tam tersini Hz Ömer söylemekteydi. Yöneticilerin Allah’ın Resulü’nün vekili olmadıklarını böyle bir kullanımı reddettiğini akıllarına bile getirmek istemeyen Yönetimler. Hz Ömer’in tam aksine Ulul Emre karşı çıkanları Allah’a ve Resulü’ne karşı çıkmak ile suçladılar.Allah’ı ve Resulü’nü kendi işledikleri katliamlara ortak etmeyi dahi yapan bir Zihniyet her boyutuyla Çirkeflikleri ile iş başında idiler.

Bu zihniyetin hakim olduğu Yönetimler ‘’Kuran ayetlerinden başka vahiy yoktur’’ demek O yöneticilere karşı onların ‘’Kurallarının onları bağlamadığı benimsemedikleri ‘’ söylemine denk geldiği için Söylemek çok zor idi.Bunlara karşı çıkan Alimler arasında İmam Ebu hanife baş göstermektedir.

Şimdi bazı arkadaşların söylem olarak sundukları tarihi neden bu kadar kurcalıyorsunuz söylemi hiç doğru değildir Bu konunun devamını bir sonraki makalede İnşallah vermeye çalışacağım.Yönetimlerin zulmü şimdi Din anlayışı olarak Vahyin önünde görünen bir çok görüşün doğmasına sebep olmuştur.Tarihi bilmeyen bir toplum yargılamayı da hakkıyla yapamaz.

Kuran dışı Vahyin oluşumdaki etkenler üzerinde durmuştuk ve devamını getirelim:

Yöneticilerin Zalimanece davranışları neticesinde,İnsan’lar birer kurtarıcı bekleyişi içinde Mehdi-Mesih inancı ile kendilerini avutmaya çalışıyorlardı. İmam Ebu Hanife ve Mutezile görüşte olan alimler, olayların açmış olduğu boşluğu iyi fark ettikleri için.Müslüman’ları tekrar Kuran ve Aklı kullanmaya davetler yapmışlardır,yapmış oldukları davetler toplumda etkisini fazla gösterememiştir istedikleri kıvama bir türlü gelememiştir.

Mutezile’nin yönetim etme tecrübesi bu anlayışın güçsüz bir şekilde,devam etmesine sebep olmuştur.Ulema’nın devlete yaslanması neticesinde otoriteye sahip olunamamıştır. İmam Şafii’nin zahiri/somut algılama kavrayışlarının egemen olması daha da çıkmaza sokmuştur .

Emevi krallığı döneminde ki geleneksel anlayış,Bizans ve İran kültürlerin de etkisi ile Vahiy esaslı inanç sisteminden ziyade İsralliyat ağırlıklı olan inanç sistemleri günümüze kadar devam etmektedir,Bu inanç sisteminin doğuşuna baktığımızda Emevi krallığından son dönemlerinde şekillenmiştir.

Peygamber efendimizin Kuran dışı vahiy aldığı iddialarını, delillendirmek isteyen kesimler genel itibari ile hadislere başvurmuşlardır.Bunu yaparken Kuran’ın bunu dile getirdiğini söylemekten de geri durmamışlardır.Bunu yapmaların daki ana sebepleri incelediğimizde yıkıma uğramış bir toplum içinde bulunan Alimlerin,bunların Kuran ve ilk uygulamalara ters olduğunu ifade etmeleri bu kesimlerin Kuran’dan ayetler bulma arayışına sevk etmiştir.

Yaşanan zihni bulanıklıklar değişen hayat,din ve Allah algılamaları iddia sahiplerinin işlerini daha da kolaylaştırmıştır.Çünkü yaşanan olayların geneli insanların Kuran’dan uzak algılamaları da beraberinde getirmiştir,Bir çok Kuran’i kavram yeniden adlandırılmıştır Kuran’a yeni yorumlar yapılarak toplumun hayatına uyumlu hale getirilmeye çalışılmıştır.

Konuyu izah edecek olursak Kuran’i ilke ve Prensiplerin yeni inşa edilen zihni yapılarda fazlaca yeri görülmemektedir. Kuran’ın toplumda moral olarak gücünü hissettirmesi bu kesimlerin Kuran ayetlerinden gerekçe bulmaya zorlamıştır.Çünkü kendini kabullendirmek isteyen her oluşum kendini yaslayacak bir dayanak aramaya mecburdur,bunların yaptığı da Kuran’ın doğrulayıcı gücüne ve otoritesine ihtiyaç hissedilmesindendir.

Bunu yapanlar iddialarını Kuran ayetleri ve Kavramlarına yeni anlamlar yükleyerek,Kuran’ın bağlamlarından soyutlayarak kendi amaçları çerçevesinde yoruma tabi tutmuşlardır. Kuran dışı Vahiy iddialarına Kuran’ın bir çok ayeti delil olarak sunulmuştur. Bu anlayış sahipleri Hadis uydurmacılığına hız kazandırdıkları gibi Kuran ile destekleyip Peygamber efendimiz adına bir çok Hadis uydurulmuştur.Bu süreç toplumda yaşanan Zihin karmaşası ile,Peygamber efendimiz ve Sahabelerin ilk uygulamalarından habersiz olanlar bu iddialara teslim olmuşlardır.

Çünkü iddiacılara cevap verecek bilgi sahipleri değildiler,Sorgulamayan ve Soruşturmayan toplumlar,Bu iddiaları nesilden nesile aktararak her nesil iddialara yenilerini ekleyerek günümüze kadar getirmişlerdir.Kuran dışı vahyi ilk savunanlar arasında İmam Şafii bu iddialara kitaplarında yer veren ilk kişi olduğu söylenmektedir.

Konunun içinde Kuran dışı Vahye ‘’delil’’olduğu söylenen ayetler tek tek incelenecektir.

‘’Ki onlar, inkâr ettiler, sizi Mescidi-i Haram'dan ve durdurulmakta (bekletilmekte) olan hediyeleri (kurbanları), yerlerine varmaktan alıkoydular. Eğer kendilerini bilmediğiniz mü'min erkekler ve mü'min kadınları, bilgisizlik dolayısıyla darmadağın edip de bu yüzden size 'dayanılmaz bir sıkıntı' dokunmayacak olsaydı (o zaman durum farklı olurdu. Durumunun böyle olması,) Allah'ın dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer (karışık yaşayan mü'minler), seçilip ayrılmış olsalardı, muhakkak içlerinden inkar edenleri acı bir azab ile azaplandırırdık. (Fetih 25)

Hani o inkar edenler, kendi kalplerinde, 'öfkeli soy koruyuculuğu'nu (hamiyeti), cahiliye’nin 'öfkeli soy koruyuculuğunu' kılıp-kışkırttıkları zaman, hemen Allah; elçisinin ve mü'minlerin üzerine '(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu' indirdi ve onları "takva sözü" üzerinde 'kararlılıkla ayakta tuttu." Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. (Fetih 26)

Andolsun Allah, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescidi Haram'a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, (kiminiz de) kısaltmış olarak (ve) korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasip) kıldı.
(Fetih 27)

Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter. (Fetih 28)

Peygamber efendimize Kuran’ın yanı sıra diğer direktif ve talimlerin de ulaştığı gerçeğin kesin bir delilidir.(M Hayri kırbaşoğlu İslam düşüncesinde sünnet 1993 Ankara)
Şeklinde yorumlanmakta ve ‘’gayri metluv Vahiy’de denilen Kuran dışı vahyin mevcut olduğuna delil olarak sunulmaktadır.

İlgili ayet’in ‘’Siyak-Sibakına ve Nüzul ortamına uygun olarak okunduğunda, Kuran dışı Vahye delil değil,Allah’ın Resulünün bir olay ile ilgili yorumunun ve uygulamasının Allah tarafından tasdik edildiğine delildir.Peygamber efendimizin yaptığı yorum ve uygulamalar Vahiy olsa idi,Ne peygamber efendimiz nede Sahabeler ayetin dile getirdiği konularda bir tereddüt ortaya koymaz,Kuran ayetlerine ortaya koydukları kararlılıkları burada da gösterirlerdi.

Konu ile aktarılan rivayetleri doğru olarak ele aldığımızda şöyle bir sonuç ile karşı karşıya kalıyoruz.

Peygamber efendimiz Rüyasında Mekke’ye girdiğini görüyor,Bunun üzerine Medine’den bir topluluk ile Umre ziyareti için Mekke’ye doğru gidiyor.Ancak bazı sebeplerden dolayı Mekke ziyareti gerçekleşmiyor.Bunun üzerine Hudeybiye antlaşması yapılarak dönülüyor.Hudeybiye antlaşması üzerine Müslüman’lar içinde tartışmalar yaşanmaya başlıyor,Bunların arasında Hz Ömer’inde bulunduğu rahatsızlık duyanlar.

Bizlere aktarılan rivayetlere göre,Peygamber efendimiz Medine’ye dönüşünde,Bu ayetin de içinde bulunduğu ‘’Fetih’’ suresinin ilgili ayetleri nazil olduğu.

Verdiğim ayeti kerime’de Allah resulünün gördüğü rüyanın ,Allah’ın tasdik ettiği ve hayırlara vesile olduğu/olacağı anlatılıyor.İddialar Peygamber efendimizin bu rüyayı görmesini Vahiy olarak algıladığı ve buna dayanarak Mekke’ye gittiği şeklindedir.Peygamber efendimiz Rüyasını Vahiy olarak algılamadığı açıktır.Bu gördüğü Rüya Vahiy olsa idi açıkça ilan eder ve Vahiy aldığından ne yapması gerekiyorsa aynısını yapması gerekirdi.Peygamber efendimiz böyle bir söylemeyip Rüya gördüğünü söylemiştir.Yani Peygamber efendimiz de Beşer olduğu için Rüya görmesi normal olağan bir şeydir.Yani bu seferi Vahiy olarak algılasa idiler Hudeybiye antlaşmasından sonra o tartışmaların çıkmaması gerekir idi

Peygamber’imizin gördüğü bir çok Rüyanın sonradan Allah tarafından onaylanması,Kuran dışında bir iletişimin olmadığının delili olduğu gibi,Peygamber efendimiz ve Sahabelerin Rüyaları Vahiy olarak algılamadıklarını Şöyle ispat edebiliriz.Vahiy olsa idi bazı Rüya ve görüşlerin içtihad'ların uygulamaların,Kuran tarafından tasdik edilmesine gerek olmamalıydı.Baz Rüya’larının Kuran tarafından onaylanmış olması da böyle bir algılamayı gerektirmemektedir.

Daha detaylıca anlayabilmemiz için şunu sorgulamamız gereklidir,Rüyalara göre hareket eden sosyal yapıyı,fiziki şartları dışlayan biri olması gerekirdi.Bu görüşü benimsemek Peygamber efendimizi yanlış tasvir etmek olur.Kuran dışı Vahiy olgusu olmuş olsa idi Müslümanların böyle bir Vahiy türünden haberlerinin olması gerekli idi,Çünkü Peygambere efendimizin Vahyi gizleme diye bir davranışta bulunmasını düşünmek dahi abestir.

Sen şimdiden o rüya(nın amacı) nı yerine getirmiş oldun!" İşte iyilik yapanları Biz böyle ödüllendiririz:
(Saffat 105)

İbrahim (a.s) görmüş olduğu rüyayı vahiy olarak algılıyor ve İsmail(a.s) bu rüya üzere kurban etmek isityor,ve bu istediği yerine getirmek için rüyada gördüğünü yapmak istiyor ama Allah müdahele ederek rüyanın Vahiy olmadığını ona yaptırmayarak gösteriyor.Bu ayeti kerimeyi baz alacak olursak Rüyaların Vahiy olmadığını anlayabiliriz.

Allah, insanla, ancak apansız gelen bir ilham aracılığıyla yahut bir perde arkasından (seslenerek,) yahut (vahy edilmesini) dilediği şeyi kendi izniyle vahy eden bir elçi göndermek suretiyle konuşur. O, şüphesiz yücedir, hikmet Sahibidir.
(Şura 51)

Allah bu ayeti kerime ile Vahyin çeşitlerini belirtmiştir,Ayeti kerime’de Rüya yolu ile Vahiy geçmemektedir.

DEVAM EDECEK

www.medineweb.net
__________________
“...Kendinizi satmayınız. Hür, özgür insanlar olunuz, kendini satan satıcılardan olmayınız”
İmam HÜSEYİN (a.s)
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Mevlüt HÖNÜL 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Seküler Cemaat-Tarikatlar ve Modern Kölelik Makale ve Köşe Yazıları AlimOğlu 47 20914 16 Eylül 2016 00:11
Akletmez misiniz? Mevlüt HÖNÜL Makale ve Köşe Yazıları Mevlüt HÖNÜL 0 2627 18Haziran 2016 02:59
İRTİCA’YA KARŞI İSLAM / Mevlüt HÖNÜL Makale ve Köşe Yazıları Yitiksevda 4 2234 22 Şubat 2016 23:34
Mü’min Kime Derler? /Mevlüt HÖNÜL Makale ve Köşe Yazıları Mevlüt HÖNÜL 0 1862 26 Ocak 2016 23:38
Allah’ın Hükmüne Meydan Okuyanlar/ Mevlüt Hönül Makale ve Köşe Yazıları 'Yolcu' 3 2335 10 Mayıs 2015 23:35

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
peygamber efendimizin duası Efsa_Rana Dua Bölümü 1 30 Ocak 2023 15:11
Medineweb Yazarı Mevlüt HÖNÜL Vefat Etmiştir FECR Taziye-İlan-Selamlaşma 17 20 Ağustos 2019 23:23
Peygamber Efendimizin Sünnetini Nasıl Anlamalıyız ?/Mevlüt Hönül Mevlüt HÖNÜL Makale ve Köşe Yazıları 1 03Haziran 2010 01:17
peygamber efendimizin anısı Arasat Hz.Muhammed(s.a.v) 3 05 Ağustos 2009 14:16
Rasullah sav efendimizin in vefat yıldönümü Faruk Hz.Muhammed(s.a.v) 4 08Haziran 2008 23:01

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.