|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Huzurİslam,Açılış Tarihi: 21 Temmuz 2008 (19:03), Konuya Son Cevap : 21 Temmuz 2008 (19:03). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
21 Temmuz 2008, 19:03 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 9 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Bir Ağacın dua sı Bir Ağacın dua sı Güneş buralardan doğar. Bizler güneşin doğduğu saatleri unutsak da... Dünyaları kör uykulardan kaldıran, dünyaları baştan başlatan, arındıran bu topraklardır. Ve bu toprağın insanlarıdır ki hareketlenen, ellerinin, ayaklarının farkına varmaya başlayan bebeklerine ‘emekliyor' der. Zaman zaman yüreğime bir ağacın acısı değiyor. Evet; bu kadar kıyımın, kıyamet öncesi koparılan bu kadar kıyametin ortasında beni bir ağacın acısı yakıyor. Hani şu şehrimin/şehrinin ortasında akan yolda, gelenleri ve gidenleri ayıran sıra sıra ağaçlar var ya, işte o, ya da kaldırımlarda unutulmuş ağaçlardan birinin, belki üçüncüsünün, yok yok , birincisinin acısı beni yakıyor. Bir insanın ya da bir ağacın; bir ormanın ya da bir şehrin fark etmiyor ki... Acılar farklı yakmıyor ki... Yanmak farklı acılar vermiyor ki... Kimbilir hangi ormanın ağacıydı? Henüz büyümüş, serpilmişti. Dibinde yeni filizler boy verecek, can bulacaktı. Yanındaki ihtiyar ağaç dallarını sessizce yere bırakacak, uyur gibi gidecekti. O geldiği yeri unutmayacak, gideceği yeri bilecekti. Kendini şehrimin ortasında buluverdi. Onu yolumun ortasında buluverdim. Bu topraklarda filizlenip boy vermedi. Şehrimde onu gören / görmeyen gözlerin önünde büyümedi. Ne dallarıyla ünsiyetim oldu, ne yapraklarıyla. Ne toprağıyla ünsiyeti oldu, ne havasıyla. Bu el-ayak değmeyen bir avuç toprak onun değildi ki. O bu toprağın değildi ki. Büyümedi. Uzadı, lakin uzadığını gören olmadı. Küstü. Vermedi. Dibinde yeni canlar hayat bulmadı. Belki gövdesinde bir karınca bile gezmedi. Ayakta kaldı, hayatta değil... ... Vermeyenler bilmiyorlar. Kolayca alıyorlar. Canları, toprakları, evleri, hayalleri; hayatı ne kolay alıyorlar. Kimseye bir şeyler vermemişler ki... Verecek bir şeyleri yok ki... Yalnızca bırakıyorlar bıktıklarını. Pencerelerinin önünde susuz kalmış sardunyaları, yollarını gözleyen, lastik top, yürüyen, ağlayan bebek bekleyen çocukları yok. Dallarıma uzansın diye süslenip püslenen kendileriyle bir yaşta erik ağaçları sonra .. Bir çocuğun, bir ağacın; hatta kendi ağaçlarının, kendi çocuklarının nasıl büyüdüğünü görmemişler. Onlar, o topraktakiler doğmuş bir güneşe, hazır bir hayata uyanıyorlar. Şefkatleri yok, merhametleri yok. Çünkü emekleri yok. Çünkü sabırları yok. Emek vermeyen ne de kolay kıyıyor. İnsana, zamana, hayata ne de kolay kıyıyor. O'nu bilmiyor. O'nun olmadığı yerin olmadığını bilmiyor. Bilmiyorlar da, bir sarı çiçeği koparamayan eli anlamıyor. Gözü arkada gitmeyi bilmiyor. Arkasında kalan bitiyor. Almayı biliyor da bilmesine, her aldığıyla ah aldığını bilmiyor. Onlar, o topraktakiler bilmiyor. Bu topraktakiler unutuyor. Ve şehrimin / şehirlerin ortasında o yalnız, küs ağaçlar uzandıkça iki yitiğim uzanıyor: Sabrım ve emeğim. Emeğim ve sabrım. Toprağa bir tohum koyup günler geceler boyu, baharlarda sonbaharlarda beklemelerim... Birinci dal, sonra ikinci, birinci yaprak, ikinci yaprak ve ilk meyve... Beklemek zor geliyor. Gidip bir ormandan büyüyüp serpilmiş bir ağacı getirip şehrimizin ortasına dikiyoruz. Bir lamba diker gibi, bir direk gibi, bir yeşil ışık gibi... Sonra unutuyoruz. Toprak verileni alıyor yalnızca, bir tohuma canından can vermeyi unutuyor. Topraklığını unutuyor. Ve bir bir artıyor yalnızlıklar. Bir ağacın yalnızlığı, bir insanın yalnızlığı bir şehrin yalnızlığı oluyor. Bu toprakların, güneşin ilk düştüğü, ilk uyanan toprakların yalnızlığı oluyor. Bekleyişlerim, gözleyişlerim azalıyor. Emeğim azalıyor, sabrım kalmıyor. Oysa sabır ve emekle yeşeriyor hayat. Bir haber bekliyorsa birisi bizden, bir selam bekliyorsa, su bekliyorsa, bir lokma ekmek, bir hırka bekliyorsa; ne kadar çok şey bekliyorlarsa bizden, o kadar hayatımız var. O kadar can var canımızda. Ne kadar emeğimiz varsa o kadar sabrımız, ne kadar sabrımız varsa o kadar emeğimiz var. Hayatımızda o kadar yeşil var oluyor. Sonra uzun bir yol bizi bekliyor. Bir tohum ekmek toprağa, yola çıkmaktır çünkü; sonsuza doğru, sonsuz bir yola çıkmaktır. Sonra, duysak da duymasak da sessiz-sedasız nice dualar, dualarımıza nice aminler oluyor. Ve her dua her aminle topraklarımızdan önce nice güneşler gönüllerimize doğuyor. |
Konu Sahibi Huzurİslam 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Yüreğimden Nağme-i Ç/alıntılar | Şiirler ve Şairler | HakikaT | 3 | 2410 | 13 Ocak 2010 22:19 |
Sabr-ı Sükut/ medineweb.net | Şiirler ve Şairler | Esma_Nur | 4 | 2640 | 13 Ocak 2010 22:12 |
Sen Bilme Beni, Ey Ebed Güzeli! | Makale ve Köşe Yazıları | dua dilencisi | 3 | 2365 | 13 Ocak 2010 21:56 |
54.Haftanın Misafiri ''kocaklar'' | Hafta'nın Misafiri | Emekdar Üye | 26 | 11635 | 10 Ocak 2010 20:32 |
Yâr Kucağı | Makale ve Köşe Yazıları | dua dilencisi | 1 | 2053 | 09 Ocak 2010 00:08 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Ağacın aklı mı var | MusabBinumeyr | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 1 | 14 Mart 2018 11:20 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|