|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Huzurİslam,Açılış Tarihi: 08 Ağustos 2008 (20:45), Konuya Son Cevap : 17 Ekim 2011 (22:36). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
08 Ağustos 2008, 20:45 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 9 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | hatırladık mı hiç dostlarımızı hatırladık mı hiç dostlarımızı Dostları Hatırlama Uzaklık mı? O bizim için değil dost. Biz 'yürek devleti'yiz ötelere uzanan... Açarız avucumuzu, Dostlarla o dem yürek yüreğe konuşuruz... Gözyaşımız vardır bizi ayakta tutan; Bir de gönül selâmımız... Dost için geceleri tatlı uykumuzu böleriz, Dost için secdeye kapanır dua ederiz. Dostun muhabbetiyle gelir Hak selâmı, Bize en güzel hediye dost kelâmı. Nice güzellikleri paylaştık dostlarla. Nice değerin ve derinliğin farkına beraber vardık. . Hak armağanı ulvi hakikatleri, birlikte solukladık Üzüldüğümüzde beraber ağladık, sevindiğimizde beraber güldük. Neler yaşamadık ki dostlarla... Biz onlarla, bedenimizle değil, yüreklerimizle aynı yolu yürüdük. Bütün bu güzelliklerin kıymetini ise yıllar sonra ayrı düştüğümüzde fark ettik Zaman rüzgâr oldu, yaprak gibi dört bir yana savurdu hepimizi. Kimimiz Anadolu'ya dağıldı; kimimiz dünyaya açıldı. Kimimiz, ani ve acı bir sürprizle ahiret yolculuğuna erken çıkarak hepimizi şaşırttı. Dünya bu ya, telaşı-kargaşası derken koşuşturmaya daldık. Birbirimizden haber bile alamaz olduk. "Kimimiz doğuda, kimimiz batıda, kimimiz kuzeyde, kimimiz güneyde, kimimiz ahirette, kimimiz dünyada olsak da yine birbirimizle beraberiz." dedik, hiç unutmadık birbirimizi, hiç ihanet etmedik paylaştığımız yüce hakikate... Gecelerini bölen has dostlarımızın duası dünyada güvencemiz,ahiret sigortamız olarak iman gücümüzü artırdı. O dualar ki; gönülden gönüle köprüler kurdu. Yollarda yalpaladığımız, sarsıldığımız oldu. Çok defa uçurumun kenarından tam gayyâya yuvarlanacakken dostlarımız tarafından kurtarıldık. Kaç defa büyük günahların eşiğinden dostların bize gösterdiği hüsn-ü zannın utancıyla sıyrıldık: "Ya Rabbi rızanı kazanmak için dostlarla çıktığımız bu yolda bizleri utandırma. Bizleri kaybedenler olarak huzuruna alma. Samimi dostlarımızın duaları hürmetine, Sen'in gerçek dostların hürmetine, bizi nefsimizin tuzağına bırakma. Bizleri rızan dairesinde buluşanlardan eyle ." Zaman zaman -insanlık hali işte- şeytana uyduk, birbirimizle kavga ettik, birbirimize öfkelendik, tenkit ve su-i zan hastalığına düştük . Kavgamız gayemizle çatıştı: "Kardeşlerimden rica ederim ki; sıkıntı ve ruh darlığından veya nefis ve şeytanın desiselerine kapılmaktan veya şuursuzluktan, arkadaşlardan sudûr eden fena ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler ve ‘haysiyetime dokundu’ demesinler. Hatadan dönmenin fazilet olduğunu öğrendik. Üç günlük dünyanın kavgaya değmeyeceğini anladık. Kimimiz yumuşak mizaçlıydı, kimimiz öfkeli... Kimimiz az konuşurdu, kimimiz çok. Kimimiz karamsardı, kimimiz mütevekkil... Kimimiz en küçük bir olumsuzluğa tahammül edemezdi; kimimiz sabırlı... Kimimiz gayemiz için konuşmayı, koşturmayı severdi; kimimiz sessiz sessiz inlemeyi ve fazla ibadet etmeyi... Parolamız muhabbet ve uyumdu, husumetle ve düşmanlıkla kaybedecek vaktimiz yoktu. Hâlık'ımız birdi bizim, Mâlik'imiz, Râzık'ımız, Mâbud’umuz bir, bir, bir, bine kadar bir, bir. Hem Peygamberimiz bir, dinimiz bir, kıblemiz bir, yüze kadar, bir, bir.. memleketimiz bir, vatanımız bir... Zaman zaman, birbirimizi çok ihmal ettik. İş-güç, çoluk-çocuk derken dostlarımıza hak ettiği değeri veremedik. Zaman oldu kendimizi dünyanın telâşına, kargaşasına, meşgalesine kaptırdık. Aramızdaki muhabbeti artıracak Hak selâmını bile dostumuzdan esirgedik. Nice bayram, nice özel gece geldi geçti, onları aramadık. Bir yerlerde karşılaştığımızda ise "İnan ki hep aklımdaydın; ama bir türlü arayamadım. Bu aralar o kadar yoğunum ki, işten güçten başımı alamıyorum. İlk fırsatta arayacağım." benzeri cümleleri kurarken utancımızdan yerin dibine geçtik, aslında söylediklerimize kendimiz bile inanmadık. Oysa sevdiklerimiz bize bir telefon, bir bilgisayar tuşu kadar yakındı. Çay-televizyon başında hesapsız şekilde israf ettiğimiz onca zaman diliminin yanında, programımıza haftada bir, can dostumuzu aramayı ekleseydik -ki bu bizim en fazla beş dakikamızı alırdı- ne kaybederdik. Veya vazifesi başında ahirete göçen bir kardeşimizin kabrine ziyarete gitsek; ailesinin, çoluk-çocuğunun hatırını gönlünü alsak, varsa ciğeri yanık anasının babasının duasından istifade etseydik, hayatımızdan bir şey mi eksilirdi?! Veya yoğunluğundan yakındığımız işlerimiz ters mi giderdi?! Şöyle bir düşünsek, etrafımıza baksak; değişik sebeplerle şimdi bizimle olmayan, hasta olan, sakat kalan, küskün-kırgın olan arkadaşlarımızın üzerimizde hiç mi hakkı-hukuku yok?! Bir gün kader aynı şekilde bizim de kapımızı çalabilir. Bizim aslî gayemiz, "insanlığı insanlığından haberdâr etmek, insanlığın özündeki değerleri iman hakikatleri ışığında ortaya çıkarmak, insanlığın kırık gönlünü tamir etmek, nerede bir mahzun gönül varsa el uzatmak"sa, bu, bugünkü halimizle tezat oluşturmuyor mu?! Şunu asla unutmamalıyız: Biz birbirimizden çok şey öğrendik. Şükür bizi Yaratan'a ki -dostlarımız vesilesiyle- bize, kendine ulaşacak yolun ehemmiyetini ve o yolda yolcu olmanın inceliklerini öğretti. Biz birbirimizden çok şey öğrendik. Hasılı, birbirimizden öğrendiklerimizle hayata karşı koymayı, bizi bırakıp giden yalancı sevgiler, sevgililer karşısında Hakk'ın yıkılmayan duvarına dayanmayı öğrendik... Belki açık açık ifade etmedik; ama bizler her şeye rağmen birbirimizi çok ama çok sevdik. "Biz hasreti sevdik, çileyi sevdik, gözyaşıyla fidan büyütmeyi sevdik. O'nun rızası için derdi sevdik, dertlenenleri sevdik." Tek başımıza zayıftık belki ama, birlikte güçlü olmayı, fırtınalara karşı koymayı öğrendik. Dost bizim için her zaman ayar düğmesi oldu. Çünkü o bizim için acısıyla tatlısıyla Hakk'a giden yolda, Allah emanetiydi. "Gözümüzden gözyaşını, gönlümüzden selâmını, dilimizden birbirimize ettiğimiz duayı alma Ya Rabbi. Hiçbir zaman bizi birbirimizle imtihan etme. Aramızda uhuvvet ve muhabbetini artır. Kalbimizi su-i zandan, ağzımızı gıybetten, nazarımızı tenkitten arındır. Canımızı birer ‘uyum kahramanı’ olarak al. Bizi sahabe kardeşliği gibi bir kardeşlikle şereflendir. Birlikten beraberlikten doğacak rahmet ve feyzinden mahrum kalmaktan Sana sığınırız. Bizleri cennetin en yüksek tepesinde dostlarımızla ve Sen'in has dostlarınla beraber, Habib’inin (sas) yanında haşreyle (amin)..." |
Konu Sahibi Huzurİslam 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Yüreğimden Nağme-i Ç/alıntılar | Şiirler ve Şairler | HakikaT | 3 | 2410 | 13 Ocak 2010 22:19 |
Sabr-ı Sükut/ medineweb.net | Şiirler ve Şairler | Esma_Nur | 4 | 2640 | 13 Ocak 2010 22:12 |
Sen Bilme Beni, Ey Ebed Güzeli! | Makale ve Köşe Yazıları | dua dilencisi | 3 | 2365 | 13 Ocak 2010 21:56 |
54.Haftanın Misafiri ''kocaklar'' | Hafta'nın Misafiri | Emekdar Üye | 26 | 11635 | 10 Ocak 2010 20:32 |
Yâr Kucağı | Makale ve Köşe Yazıları | dua dilencisi | 1 | 2053 | 09 Ocak 2010 00:08 |
09 Ağustos 2008, 08:58 | Mesaj No:3 |
Cvp: hatırladık mı hiç dostlarımızı
tek başımıza safıflık ama birlikte güç olmayı ögrendik allah rzaı olsun paylaşım için elinize saglık
__________________ her şeyin bir zamanı vardır sadece sabret.... | |
28 Aralık 2009, 16:01 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 9 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | RE: hatırladık mı hiç dostlarımızı "Gözümüzden gözyaşını, gönlümüzden selâmını, dilimizden birbirimize ettiğimiz duayı alma Ya Rabbi. Hiçbir zaman bizi birbirimizle imtihan etme. Aramızda uhuvvet ve muhabbetini artır. Kalbimizi su-i zandan, ağzımızı gıybetten, nazarımızı tenkitten arındır. Canımızı birer ‘uyum kahramanı’ olarak al. Bizi sahabe kardeşliği gibi bir kardeşlikle şereflendir. Birlikten beraberlikten doğacak rahmet ve feyzinden mahrum kalmaktan Sana sığınırız. Bizleri cennetin en yüksek tepesinde dostlarımızla ve Sen'in has dostlarınla beraber, Habib’inin (sas) yanında haşreyle (amin)..." |
17 Ekim 2011, 22:36 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: hatırladık mı hiç dostlarımızı
Bu dünyada dostsuz yaşanmayacağına inanıyorum. “Dost kötü günde belli olur” atasözü maddi yardımlaşmayı hatırlatsa da çok küçük yardımların yara sardığı da bir gerçektir. Şile Hapishanesi’nde yatarken on yaşında bir genç beni ziyarete gelmişti. Bir tek elma getirmiş. Bu hal beni çok duygulandırdı, hayatım tazelendi. Dişlerim olmadığından o elmayı yiyemedim amma gönlüm doydu. Belki dost bulmak kolaydır fakat dostluğu devam ettirmek zordur. Dost, gerçek manada dost ise o bizden uzaklaşsa da biz ona yaklaşırız.: demiş Hekim oğlu İsmail ne kdr içden bir davranış ordaki elma değilde maddiyatı daha buyuk bir nesne olsa insanı bu kdr etkilermiydi bilmnıyorum... elinde ona verebilecek tek elması vardı ve ona gidip bütün samimiyeti ile o elmayı ona sundu bazen dostun bir sözü bile insana kuvvet verir . bilirsinki arkada seni destekleyen biri yada birileri var.Hakiki dost olmak dileği ile
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Dostlarımızı ihmal etmeyelim..! | NUR | Serbest Kürsü | 4 | 24 Ekim 2008 17:39 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|