|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Nesli_Nur,Açılış Tarihi: 21 Mart 2013 (14:03), Konuya Son Cevap : 21 Mart 2013 (14:03). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
21 Mart 2013, 14:03 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 20510 Üyelik T.:
01 Ekim 2012 | … ve işte, rabbinin huzurundasın! … ve işte, rabbinin huzurundasın! … VE İŞTE, RABBİNİN HUZURUNDASIN! Ölüm anı Düşün bir kere!Sen can çekişmektesin. Ölümün sıkıntısı, acısı, sarhoşluğu, gam ve ıztırabıyla boğuşmaktasın. Ölüm meleği, ayağından itibaren ruhunu çekmeye başlamış. Bu çekişin acısını, ayağının ta ucundan hissetmektesin. Sonra bu çekişme aralıksız devam etmekte. Can çekişmen kızışmakta... Ruh, aşağıdan yukarıya olmak üzere, bütün bedeninden çekilir. Acı doruğa ulaşmıştır. Ölümün sıkıntıları bütün bedenine yayılmıştır. Kalbin, ürperti ve üzüntü içindedir. Rabbinden, gazap veya hoşnutluk müjdesini gözleyip beklemektedir. Canını almakla görevli melekten, bu iki haberden birini almaktan başka bir ihtimal olmadığını anlamışsındır. Bedeninden ruhunu çekip çıkarmak üzere elini ağzına doğru uzatırken, ona bakmaktasındır. Bu hale düşmekten ve ölüm meleğinin yüzünü görmekten dolayı nefsin zillete bürünmüştür. Ondan nasıl bir müjdeyle ansızın karşılaşacağını merak edip duruyorsun. Birden bire onun sesini duyuyorsun. Sana: “Allah’ın rıza ve mükâfatıyla sevin, ey Allah’ın dostu!” veya “O’nun gazab ve azabıyla sevin(!) ey Allah’ın düşmanı!” haberini alıyorsun. İşte, o anda, ya kurtuluş ve başarına kesin kanaat getirir ve ruhun Allah ile huzur bulur veya mahv ve helak olduğuna kani olur, kalbin ümitsizlikle dolar, Allah’tan ümit ve emelin kopar. Dünyadaki müddetinin bittiği, iz ve eserinin silindiği ve senden önce geçip gidenlerin yurduna taşındığın o anda, gönlüne son derece keder ve hüzün veya neşe ve sevinç hâkim olur. Kabir ve Sorgusu Gönlünün sevinç ve neşeden uçar gibi olduğu veya hüzün ve ibretle dolduğu o anda kendini bir düşün! Kabri ve onun dehşetli manzarasını, oradaki iki meleği ve Rabbine olan imana ilişkin sorularını bir tasavvur et! Ya Rabbinden gelen kesin söz (Kelime-i Şehadet) ile desteklendiğinden sebatlı ve kararlı veya yardımsız, şaşkın ve ürkeksin. O iki meleğin sorgulamak üzere tutup seni oturtmak için çağırdıkları anki seslerini düşün! O daracık mezar çukurunda oturuşunu göz önüne getir. Kefenlerin iki yanına düşmüş, gözünün üzerine konulmuş pamuklar yerlerinden ayrılıp ayağının yanına kaymıştır. Bunları düşün… Sonra da onların şekline ve vücutlarının büyüklüğüne gözünü dikişini bir tahayyül et… Eğer onları güzel şekilleriyle görürsen, kalbin başarı ve kurtuluşa erdiğini kesin olarak anlar. Eğer kötü manzaralarıyla görürsen, gönlün mahv ve helakine kanaat getirir. Düşün onların nağme ve sorularıyla ses ve sözlerini; sonra da eğer sebat lütfetmişse Allah’ın desteğini veya seni yalnız başına yardımsız terketmişse şaşırtmasını! ... Kıyamet ve Haşir Sonra ruhun, sen de dâhil bütün yaratıkların Allah’ın huzuruna zillet ve küçüklük içerisinde toplanması için bir tellalın seslenişiyle ansızın irkilecektir.Bu sesin, kulak ve aklın üzerinde nasıl bir etki yapacağını düşün! … En Yüce Sultan’a arz edilmeye çağırıldığını aklınla anlarsın. Bu sesten dolayı yüreğin yerinden fırlamış ve saçların ağarmıştır. Çünkü bu bir tek çığlıktır ve celal ve ikram, azamet ve kibriya sahibi Allah’ın huzuruna toplanmaya çağırmaktadır. Sen bu sesten dolayı ürperti içindeyken, ansızın başucundan toprağın yarılışını duyarsın. Mezarının toprağınla tepeden tırnağa tozlar içinde sıçrayıp ayakların üzerine kalkarsın. Gözlerin (üflenen surdan çıkan) sesin geldiği tarafa dikilmiştir. Seninle birlikte bütün yaratıklar, içerisinde uzun süre bela ve imtihan gördükleri yerin toz ve toprağına bulanmış olarak öyle bir kalkışla kalkarlar ki! Sen ve onların hep birlikte korku ve dehşetle ayaklanışınızı bir düşün… Üzüntü, gam ve kederinle yalnız başına çıplaklık ve zilletini göz önüne getir! Herkes çıplak, yalınayak, suskun; zillet, meskenet, korku ve dehşet içindedir. Onların ayak seslerinden ve İsrafil’in çağrısının yankısından başka bir şey duyamazsın. Senin de içinde bulunduğun mahlûkat(yaratılmışlar) ona doğru yönelmiş ve sesin geldiği tarafa yürümektedirler. Heybet ve zillet içerisinde koşmaktasın. Mahşer yerine vardığında, çıplak ve yalınayak cin ve insanlardan bütün ümmetler kalabalıklaşır. Yeryüzü hükümdarlarından saltanatları çekilip alınmış, kendilerini zillet ve küçüklük bürümüştür. Dünyada Allah’ın kullarına karşı işledikleri zulüm ve zorbalıktan sonra, artık yaradılış ve değer bakımından mahşer ehlinin en aşağılık ve en küçükleridir. Sonra yaratıklardan ürküp yalnız başlarına yaşarlarken, vahşi hayvanlar, tabi tutuldukları bir imtihan veya işledikleri bir günahtan dolayı değil; sadece kıyamet gününün verdiği zilletten başları önlerine eğik olarak çöllerden ve dağların tepelerinden yönelip gelirler… Şeytanlar da azgınlık, isyan ve inatlarından sonra Yüce Allah’ın huzuruna arz edilmenin zilletiyle boyun eğmiş olarak gelirler. Uzun bir imtihandan sonra, yaratılış ve tabiatları farklı farklı olduğu ve birbirlerinden ürküp kaçtıkları halde, hepsini bir arada toplayan Allah’ın şanı ne yücedir! Yeniden diriliş hepsine boyun eğdirmiş ve mahşere sevk, onları aynı yerde toplamıştır. Göklerin Yarılması İnsan, cin, şeytan, vahşi ve yırtıcı hayvanlar, davar ve sığır gibi evcil hayvanlar ve haşereleriyle, bütün yeryüzü ahalisinin sayısı tamamlanıp arz ve hesap durağında hepsi yerlerini alınca, üstlerinden göğün yıldızları saçılır, güneş ve ayın ışığı giderilir, kandil ve nurunun sönmesiyle yeryüzü karanlığa bürünür... Senin de içinde bulunduğun yaratıklar bu vaziyetteyken, üstlerinden dünya seması çatırdamaya ve onca büyüklüğüyle tepelerinde dönmeye başlar. Sen de bu tehlikeli manzarayı gözlerinle izlersin. Sonra, dünya seması, beş yüz senelik kalınlığına rağmen yarılır. Onun parçalanışı senin kulağında ne korkunç bir ses yapar! Sonra, Kıyamet gününün azamet ve dehşetinden yırtılıp paramparça olur… Parçalanıp yarılan gökleri kuşatan melekler, o göklerin etrafında ayakta dururlar. Onca büyüklüğüyle göğün parçalanış dehşetini ne zannediyorsun? Rabbin, onu Kıyametin dehşetiyle eritip içine sarılık karışan eriyik gümüş haline getirir. Tıpkı ayet-i kerime de buyurulduğu gibi: “Gök yarılıp, yağ gibi eriyen, kızaran ve yanan bir gül (gibi) olduğu zaman…” (Rahman; 37) veya: “O gün gökyüzü erimiş maden gibi olur. Dağlar da atılmış yüne döner.” (Mearic; 8-9). Meleklerin İnişi Dünya semasının melekleri, o semanın kenarlarında iken, birden bire Cenab-ı Hakk’a arz ve hesap için yeryüzündeki mahşer yerine inerler. O melekler, muazzam büyüklükleri, Allah katındaki değerleri ve kendisine sunulmak ve huzurunda hesaba çekilmek üzere kendilerini zillet ve meskenetle toplu halde indiren Yüce Sultan’ı takdis ile yükselen sesleriyle, göğün iki tarafından yeryüzüne doğru hızla inerler. Muazzam kıymetleri, dev cisimleri, dehşetli sesleri ve şiddetli korkularıyla, Aziz ve Celil olan Allah’a arz edilmenin zilletinden, boyunları bükük bir biçimde bulutların arasından inişlerini bir tahayyül et!... Abdullah bin Amr bin el-As’tan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Allah’ın bir meleği vardır. İki kaşının arası yüz sene kadardır.” Mahşerin hararet ve sıkıntısı Nihayet, bütün yedi gök ve yedi yer ahalisi, mahşerdeki yerlerini tam olarak alınca güneşe on yıllık hararet giydirilir ve yaratıkların tepelerine bir veya iki yay kadar yaklaştırılır… Rabbu’lÂlemininArş’ının gölgesinden başka gölgebulunmaz. Arş’ın gölgesinde serinlenenler ve güneşin hararetiyle kavrulanlar vardır ancak... Güneş, altındakileri hararetiyle kızdırır. Hararetten onların keder ve endişeleri şiddetlenir. Sonra ümmetler dalgalanmaya ve itişip kakışmaya başlar. Birbirlerini sıkıştırır ve ayakları gider gelir. Susuzluktan boyunları kopacak gibi olur. Güneşin sıcaklığı, mahlûkatın nefesleri ve izdihamın verdiği hararet, birbirine eklenir. Bunun üzerine, onlardan öyle bir ter akar ki yeryüzüne yayılır… Sonra da amellerinin derecesine ve Allah katındaki saadet ve şekavet durumlarına göre, vücutlarını kaplar. Öyle ki ter, bazılarının topuklarına, bazılarının göbeğine, bazılarının kulak memelerine kadar yükselir. Bazıları da neredeyse teri içerisinde kaybolacak hale gelir. Ter, kimisinin göbeğine kadar çıkar. İbn Ömer radıyallahu anhudan, Rasulullah aleyhisselamın şöyle buyurduğu nakledildi: “Kişi, Kıyamet günü, duruşmanın uzunluğundan dolayı, kulaklarının ortasına kadar ter sızıntısının denizi içerisinde ayakta dikilir.” Hiç şüphesiz sen de onlardan birisin. Kederinle baş başa kalmış, ter kaplamış ve gam bürümüş, şiddetli ter, korku ve ürküntüden nefesin daralıp bunalmış bir halde kendini düşün! … İnsanlar da seninle birlikte, saadet veya mutsuzluk yurduna gönderecek hükmün verilmesini beklerler. Kâfirler için ise durum ne fenadır. Hz. Peygamber aleyhisselamdan naklen, Abdullah’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “O günün uzunca bekleyişinden,Kıyamet günü ter, kafiri ağzının hizasından gemleyecek derecede kaplar. Öyle ki, ‘Ya Rabbi’ ateşe göndermek bile olsa beni rahatlat’ diye yalvarır.” Herkes canının derdine düşer Nihayet, senin ve diğer yaratıkların meşakkati doruğa ulaşır. Konuşmadan ve işlerine bakılmadan uzun uzun beklerler. Üç yüz sene hiç konuşmadan, bir lokma yemek yemeden, bir yudum su içmeden, yüzlerine bir tek hoş esinti ve serin meltem değmeden, bu bekleyiş ve ayakta dikilişten doğan, çekilmez ve katlanılmaz derecedeki yorgunluğu giderici, bir an bile istirahat etmeden beklemelerini ne zannedersin? (Hadis-i şerif olarak) rivayet edilmiştir ki: “O gün insanlar, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracaklar” (Mutaffîfin; 6) ayetini okudu ve şu açıklamayı yaptı: ‘Üç yüz sene kadar duracaklar.” Hasan-ı Basri radıyallahu anhu şöyle söylemiştir: “Uzunluğu elli bin sene olan bir zaman, ayaklarının üzerinde Aziz ve Celil olan Allah’ın huzurunda ayakta dikilen insanların halini ne zannedersin?’ Onlar orada ne bir şey yemişler ve ne de bir şey içmişlerdir. Öyle ki susuzluktan boyunları incelmiş. Açlıktan içleri yanmış. Bu onları ateşe sevk etmiş de sıcağı yaklaşmış ve esintisi şiddetlenmiş, yaklaşan kızgın bir pınardan sulanmışlardır.” İşte, bütün bunları iyice düşün ve o gün gelmeden; elinde fırsat varken, Hesap Günü için hazırlığını iyi yap! … -HARİS EL-MUHASİBİ-
__________________ Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur... |
Konu Sahibi Nesli_Nur 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
inşikak süresini tanıyalım.. | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 7 | 2885 | 26Haziran 2015 15:55 |
muttaffifin suresini tanıyalım.. | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 10 | 6005 | 24Haziran 2015 15:17 |
Kıyamet Suresini Sorularla Tanıyalım | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 11 | 7108 | 28 Nisan 2015 17:18 |
Tahrim Süresini Tanıyalım | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 11 | 6322 | 03 Mart 2015 07:46 |
Casiye Süresini Tanıyalım | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 9 | 3284 | 28 Ekim 2014 07:36 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Bir ümid iŞte.../medineweb | su damlası | Gönülden Dökülen Nağmeler | 22 | 06 Kasım 2022 13:33 |
Rabbinin seninle olmasını istiyorsan | Sükutu-Ezber | Sükutu-Ezber | 0 | 13 Nisan 2017 22:49 |
anne işte | hakaşığı | Gönülden Dökülen Nağmeler | 7 | 24 Aralık 2014 02:02 |
Rabbinin rahmetini yoksa onlar mı bölüştürüyorlar?/ Mevlüt Hönül | Mevlüt HÖNÜL | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 09 Ağustos 2012 04:41 |
işte aradığım kız bu!! | Muhteşem | Fıkralar-Hikayeler | 1 | 09 Temmuz 2008 20:20 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|