|
Konu Kimliği: Konu Sahibi enderhafızım,Açılış Tarihi: 12 Temmuz 2012 (01:27), Konuya Son Cevap : 12 Temmuz 2012 (01:27). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
12 Temmuz 2012, 01:27 | Mesaj No:1 | |
Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 | Düşünmesini seven insandı Düşünmesini seven insandı DÜŞÜNMESİNİ SEVEN İNSANDI. Övmek veya övülmek gibi olmasın, düşünmesini seven bir insandı. Her fırsatta düşünür ve düşünmekten, düşünür bir insan olmaktan kıvanç duyardı. Etrafındaki kimseler onun değerini bilmeseîer de, o kendi değerini bilir ve düşünmeyen insanlardan iltifat beklemezdi. Düşünmeyen insanlar, düşünen insanların değerini nereden bileceklerdi ki!. Kızardı onlara, nefret ederdi düşünmeyen insanlardan ve sık sık ikaz ederek uyarmak isterdi onları., “Neden düşünmüyorsun?” “Neden düşünmüyorlar?” Gerçi onların neden düşünmediklerini düşünmez fakat yine de nefret ederdi onlardan!. Çünkü kabul edebileceği hiçbir mazeret yoktu, Düşünmeliydi insan ve düşünmeliydi bütün insanlar. Geçenlerde dört yaşındaki çocuğu oyuncağını kaybetmiş ve çocuğuna “Düşün oğlum. Düşünerek bulabilirsin” demişti. Çünkü, tüm insanlar küçük yaşta düşünmeye başlamalıydı. Çocuk ise üç-beş dakika sonra yanına gelmiş “Baba, ben düşündüm bulamadım. Hadi benim yerime sen düşün de bul!” demişti. Çok sinirlenmişti bu cevap karşısında!. T.C, vatandaşlarındaki yaygın hastalık, çocuğuna da bulaşmış mıydı? İnsan, kendi meselesini kendi düşünmeliydi!. Sizin yerinize başkaları düşünürse, kafanız dertten, sırtınız semerden kurtulabilir miydi? Son yetmiş yıldır başkaları tarafından düşünülen T.C. vatandaşlarının durumu belliydi işte!. Kendi meselelerini kendileri düşünmeyen bu insanlar, düşünür değil, düşkün olmuşlardı. Evden ayrılırken yorgun ve huzursuz olduğunu hissetti. Gece uyuyamamıştı. Uyuyamama nedenini düşününce aldığı derin nefes ile göğsü kabardı. Düşünmeyen insanlar uyurken, o düşündüğü için uykusuz kalmıştı. Yolda yürürken uykusunu kaçıran meseleyi yeniden düşünmeye başladı. Çünkü bütün gece düşünmesine rağmen bir minareye ineceği rivayet edilen Hz. İsa (a.s.)'ın nereye ve hangi minareye ineceğini bulamamıştı. Bu sıradan bir mesele değildi!. Ya ineceği minarenin kapısı kapalı olursa, minareden nasıl inecek ve nasıl dışarıya çıkacaktı? Bu düşünülmeli ve ineceği minarenin kapısı mutlaka açık bırakılmalıydı. Hem hangi vasıfla inecekti İsa Aleyhisselam? Peygamber vasfıyla inse olmazdı. Çünkü son peygamber (s.a.v.) gönderilmişti. Son peygambere ümmet olma vasfıyla inse ne olacaktı? Onbeş yirmi senedir makam koltuğunun yumuşaklığına alışan müftüler bu makamlardan inip, kendileri gibi(!) Ümmet-i Muhammed'den olan bir mümine tabi olacaklar mıydı? Eee e, ne olacaktı? “Ahh şu düşünmeyen insanlar” diye iç geçirdi. Düşünmeyen insanlar, düşünmezlerdi böyle önemli meseleleri. Çiselemeye başlayan yağmur canını sıkmıştı. “Şemsiyeyi evde unuttum” diyecekti kendi kendine, fakat diyemedi. Çünkü kendisinin değil karısının suçuydu, karısı unutmuştu şemsiyeyi vermeyi!. Kadın milleti değil mi düşünmezlerdi ki!. İnsan hiç havaya bakmaz mıydı ve havayı bulutlu görerek şemsiyeyi kocasına vermez miydi? Hanımının düşüncesizliği yüzünden ıslanıyordu işte. Otobüs durağına gelmişti. Sıraya girdi ve otobüsün gelmesini beklemeye başladı. Biletlerini çıkararak ellerinde tutan sıradaki insanlara gülümseyerek baktı. Daha otobüs gelmeden biletlerini hazırlıyorlardı. Halbuki bilet çıkarmak bir anlık işti. Bunda acele davranmaya ne gerek vardı? Otobüs gelince elini cüzdanına atarak ilerlemeye başladı. Aksilik bu ya bileti kalmamıştı!. Otobüse attığı adımını geri çekerek bilet almak için kuyruğa yöneldi. Bilet kuyruğunun uzunluğu sıkıntısını daha da arttırdı. “Ah şu memleketin kuyrukları” dedi içinden. Kuyruksuz ne vardı şu memlekette? Bayrak, bir milletin sembolü olduğuna göre bu milletin bayrağındaki yıldız, kuyruklu yıldız olmalı ve bu kuyruklu yıldız. kuyruklarda ömür tüketen halkı temsil etmeliydi. Bu düşüncesinin, kanunlara aykırı olacağı endişesiyle irkildi!. Hemen uzaklaştı bu düşünceden. Çünkü kanunlara aykırı düşünmek istemezdi. Bilet sırasının daha ne kadar olduğunu anlamak için önündeki şemsiyelerin altından vezneye baktı. Elindeki çantayla vezneye yaklaşan adam dikkatini çekmişti. Adam veznenin arka penceresinden parayı uzatarak bilet almıştı. “Namussuz herif” diye bağırmak istedi. Bekleyenlere hiç saygısı yoktu bu herifin. Kılık-kıyafetine bakılırsa önemli bir adamdı. “Ahh torpil ahh” dedi. Sırada beklerken, iki-üç beyefendinin daha veznenin arka penceresinden bilet alması derdine dert katmıştı. Fakat ne yapabilirdi ki? Ya bu deveyi güdecek veya bu diyardan gidecekti. Veznenin arka penceresine yaklaşan bir fabrika İşçisini görünce yüzü gülümsedi. Veznenin arka penceresinden parayı uzatan fabrika işçisine gülümseyerek bakıyor ve içinden “Evladım hiç sana verirler mi? Haddini b sene” diyordu. Yüzündeki gülümseme bir anda kayboldu Çünkü o da veznenin arka penceresinden bilet almıştı!. Karar verdi!. Kendisi de veznenin arka penceresine gidecek ve bilet isteyecekti. Vermezlerse basardı yaygarayı!. Hadi o kelli felli adamları bir kenara bırakalım, o fabrika işçisinden ne eksiği vardı!. Fakat yine de sırasını kaybetmemek için arkasındaki yaşlı kadına “Şimdi geleceğim” diyerek sıradan çıktı. Sırasını garantiye almanın sevinciyle veznenin arka penceresine yanaştı. Orada oturan ve bilet satan ikinci bir memuru görünce şaşırmıştı. “Şey.. Bilet satıyor musunuz?” “Beyefendi burada neden oturduğumuzu sanıyorsunuz? Tabi ki bilet satyoruz.” “Yani iki vezne olarak mı çalışıyorsunuz?” “Beyim lafı uzatma!. Ne istiyorsun?” Biletini almış ve otobüse binmişti. Otobüs hareket ederken bilet kuyruğunda bekleyen insanlara bakarak “Ah şu düşünmeyen insanlar” dedi. Düşünmeyen bu insanlarda kuyruk hastalığı vardı. Nerede bi kuyruk görseler hemen girerlerdi. İnsan düşünür, çevresine bakar!, Yan tarafta bomboş vezne dururken bir veznenin önünde kuyruğa girmenin alemi ne? Otobüs Konağa doğru ilerlerken burnuna geletı. sarımsak kokusundan rahatsız olmaya başlamıştı. Yanibaşın-da oturan adam sarımsak kokulu nefesini, nefesi kuvvetli hocalar gibi yüzüne üflüyordu. Otobüs kalabalık olmasa arka tarafa doğru ilerleyecek ve bu mis kokulu nefesten kurtulacaktı. Yerinde kıpırdanırken sıkıntı içinde iç geçirdi!. Peygamber (s.a.v.) sarımsak yiyen mescide gelmesin buyurmuştu. “Ne güzel buyruk” dedi kendi kendine. Aslında otobüslere de binmemeleri lazımdı!. Hem melekler de hoşlanmazmış bu kokudan ve uzaklaşırlarmış sarımsak yiyen kimsenin yanından. Nitekim kendisi de hoşlanmıyordu, kendisi de uzaklaşmak istiyordu bu sarımsak yiyen adamın yanından. “Acaba ben de melek miyim?” diye bir düşünce geldi aklına!. Ellerine baktı, burnunu kaşıdı ve “Yok canım” dedi içinden. Fakat düşünen bir insan olarak düşünmeye de devam ediyordu. Sarımsağı ve meleklerin uzaklaşmasını tekrar düşündü. Sarımsak insanların tansiyonunu düşürüyordu. Demek ki meleklerin uzaklaşması ve tansiyonun düşmesi arasında da bir bağlantı vardı. Kimbilir belki de melekler uzaklaştığı için tansiyon düşüyordu. 0 halde tansiyonun yükselmesi, meleklerin gelmesine apaçık bir işaretti. Uzun yıllardır şikayette bulunduğu yüksek tansiyonundan, ilk defa gurur duyduğunu hissetti. Otobüsten inmiş, dükkana doğru ilerliyordu. Vitrindeki bazı kitaplan görünce “Melekler ve Tansiyon” isimli bir kitap yazma isteği belirdi içinde. Fakat kim okuyacaktı ki? Düşünmeyen insanlar ne anlardı böylesine ciddi meseleierden!. Bunları düşünürken, İsmail isimli bir müslüman girmişti koluna. Severdi bu müslümam ve hoşlanırdı onun konuşmalarından. Herhalde o da dükkana gidiyordu. Yolda yürürken melekler ve tansiyon hakkındaki düşüncelerini açıkladı. İsmail hem dinliyor, hem de tebessüm ediyordu. Kendisini dinledikten sonra kendisinin anlattığı gibi ilmi bir karşılık vermemiş, fakat yüksek tansiyonda ölen bazı kafir-larin ismini zikretmişti. Ne de olsa gençti, daha anlamazdı böyle meselelerden!. Bir büyük olarak hoşgördü ve ısrar etmedi melekler ve tansiyon hakkındaki görüşlerinde. Sonra İsmail'i dinlemeye başladı. Anlattığına göre insan, insanın fıtri yapısı, insan fıtratının maruz kaldığı cahili müdahaleler ve insanla toplum arasındaki ilişkileri araştırıyor ve düşüncelerini bu gibi konularda yoğunlaştınyormuş. Cevap vermedi, sadece başını sallayarak aynldı İsmail'in yanından Alaylı bir tavırla bükülen dudaklarından, herkes tarafından çiğnenen kaldırımlara şu fısıltılar dökülmüştü., “Sanki düşünülmesi gereken başka konu yok?” Alıntı:
| |
Konu Sahibi enderhafızım 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
En Pratik Sağlık Bilgileri | Pratik / Faydalı Bilgiler | enderhafızım | 0 | 175 | 14 Ekim 2023 13:10 |
Kur'an Güzel Konuşun Diyor, Konuşuyor... | Serbest Kürsü | su damlası | 3 | 2570 | 24 Kasım 2016 14:16 |
Geeflow - Diriliş (15 Temmuz Darbe Rap Şarkısı) | İlahiler/Ezgiler | enderhafızım | 0 | 2101 | 23 Kasım 2016 12:06 |
Otuz Kuş & Dursun Ali Erzincanlı (Şehit Ömer... | İlahiler/Ezgiler | Esma_Nur | 1 | 2832 | 23 Kasım 2016 11:44 |
15 Temmuz Demokrasi Marşı (İndir) | İlahiler/Ezgiler | enderhafızım | 0 | 2415 | 23 Kasım 2016 11:10 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|