|
Konu Kimliği: Konu Sahibi muallime,Açılış Tarihi: 05 Ağustos 2012 (15:42), Konuya Son Cevap : 05 Ağustos 2012 (15:42). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
05 Ağustos 2012, 15:42 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 14876 Üyelik T.:
01 Aralık 2011 | 8 yaşındaki Afgan muhaciri Milad 8 yaşındaki Afgan muhaciri Milad Ramazan'ın ilk günü, saatlerin ağır ilerlemeye başladığı ikindi vaktinde yine aynı hikayeyi aldım elime; Füruzan'ın "Sokaklarından Gemilerin geçtiği Kent"i. Anlatılan, çocukları geleceğin hücrelerine ya da hücre evlerine hazırlayan bir İstanbul: Çocuklar polis arabalarıyla karakollara taşınırken sanki başka bir İstanbul'un sokaklarında yol alıyorlar, öylesine farklı bir yerden baktıklarını algılıyoruz hikayede ve tuzu kuru şehirliler tarafından görülmüyorlar da. Bu anlamda varlıkları akla Foucault'un "görünür görünmez" temasını getiriyor. Hiçbir zaman saklı oldukları söylenemez, ama görülebilmelerinin koşulları var. Gözlerimizi kamaştıran hangi ışık ya da gönüllü körlüğe hangi sağlam sebeplerle razı gelmiş olabiliriz? O çocuklarla aramızda kurulu duvar, bütün avantajlarıyla idealleştirilen çekirdek ailenin istinad duvarını andırıyor, bütün çabanıza rağmen kurulu düzeninizin her şeye yetmezliği gerçeği bir oruç ürpertisiyle katlanarak benliğinizi sarıyor, öykünün sayfalarında ilerlerken. Füruzan'ın hikayesi, 8 yaşında olduğu halde nüfus kağıdında on üç yaşında çıkan Bünyamin'in geçmişiyle ilgili geri dönüşlerle birlikte, sokak çocuklarını karakola götüren bir arabanın içinde geçiyor. Öksüz ve yetim kahramanımız kendisini himaye eden baba dostunun ölümünden sonra sokaklara sığınan, bu sokaklarda tanıştığı çocukların izbe barınaklarını paylaşan taşralı bir çocuk. Öylesine ev ve yuva kavramlarının uzağında ki hayatı, gözlerinin rengini ilk kez bir karakol helasında karşısına çıkan aynada teşhis ediyor. Buna karşılık içinde başlattığı İstanbul masallarını geliştirmeyi sürdürüyor, sokak çocuğu arkadaşlarının "köylü" olarak seslendikleri "malbora" satıcısı Bünyamin. Onun bakışında Sirkeci, denizden bir sokak. Ev ve yuva kavramları ise zihninde bastırdığı bir bölgede mevcudiyetini koruyan annesiyle babasının yüz çizgileri kadar silik ve belirsiz. (Erhan Sezai Toplu, Türk Edebiyatından Seçme Hikayeler, sf. 212-250, MEB Yayınları, 1992) *** Herhangi bir konuda olabileceğinden çok daha rahat bir yürekle AK Parti Hükümeti'nin sokak çocuklarına dönük politikalarıyla başarılı bir faaliyet yürüttüğünü söyleyebilirim, elimdeki verilere bakarak. Birkaç yıl içinde semeresini veren bir çalışma yürütüyor Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK). Daha önceki tarihlerde gazetelere manşet olan çocuk suçlularla ilgili haberlerde belirgin bir düşme var. 2005 yılında Meclis'te sokak çocuklarıyla ilgili kurulan komisyon, problemin çözümü için dönüm noktası oldu sanki. Önce 'Çocuk Koruma Kanunu' çıkarıldı. Sokak çocuklarının eğitimine uyarlı çocuk ve gençlik merkezlerini hayata geçirdi. Herhalde, gerektiği ölçüde yaygın olmasalar bile iyi, çığır açan örnekler bunlar. SHÇEK görevlileri, emniyet birimlerine gelen ihbarları da değerlendirerek sokak sokak gezdi ve 5 yılda 10 binden fazla çocuğu kurtararak bu merkezlerle tanıştırdı. 5 yıl içinde 10 binden fazla çocuk, içinde müzik odası, spor salonu ve atölyelerin bulunduğu bu merkezlerde meslek sahibi oldu. Bazıları üniversiteyi kazandı. *** Füruzan'ın kahramanı Bünyamin, şehrin sokaklarına bir başına atılmış çocuk bakışlarıyla yağmurlu bir gecede Tahran'da, Farahzad lokantaları önünde karşıma çıktı. 8 yaşındaki Afgan muhaciri Milad, gecenin on birinde, yağmurun altında lokantalardan ayrılan mutlu kalabalıklara kaçak sigara değil, hafız falı satmaya çalışıyor. Kapşonundan yağmur süzülüyor yanaklarına. Ne işi var bu çocuğun burada, bu şartlar altında, diye düşünmeli insan. Ama o denli olağan ki oradaki varlığı, Türkiye'den gelen misafirlerimle sadece soru sormakla kalıyoruz. Adı ne, kaç yaşında, okula gidiyor mu? Ve katkı olsun diye hafız falı zarflarından alıyoruz bir demet. Adı Milat ve tabii, elbette, okula gidiyor. İyi de sabah erken kalkacaksa, şimdi bu lokantanın önünde bulunmaması gerekmez mi? Soru saçma, zaten Milat da işler bildiğiniz gibi değil ki, der gibi tedirgin bakıyor. Sorularımızdan da rahatsızlık duymuş olamaz mı? Anlatacağı bir şey kalmamış gibi susuyor. İşte o sırada kapıdaki üniformalı genç görevli müdahale ediyor. Afgan'ın biri işte, bunca ilgi niye? Afgan'mış demek. Üniformalı genci eleştirdik, Milat'la konuştuk, tartıştık, adresler aldık, ama nihayet biz arabamıza binip evimize dönerken Milat evine bırakma tekifimizi kabul etmedi, orada kaldı; daha mesaisi bitmemiş. Çirkin bir durumun içinde, kötü bir konumda görüyorum kendimi geriye dönüp baktığımda. Güzel gecenin neşesinin süreğinde bir jestten ileride görünmüyor, çocuğa yönelik endişelerim. Biz içerideki sıcak hoş mekânda vakit geçirirken o horlamalar, kovalamalar eşliğinde, yağmur altında üç beş kuruş kazanmaya çalışıyor ve kapı çıkışında ona sunduğumuz sadece suya sabuna dokunmayan bir tebessüm oluyor. Rahman ve Rahim olana emanet ediyorum onu nihayet ve ailesi üzerine düşünüyorum. Bir babası var mı bilmiyorum, Afgan ailelerde her türlü parçalanma yarasına rastlanabilir. Milat o anda bana ümmetin yetimi gibi geliyor. Okula gidiyor olduğu bilgisi bile sonradan teselli sundu bana. Kaçak yaşayıp da okula gidemeyen o kadar Afgan çocuk var ki... *** Hem Türkiye'de hem uluslararası planda yetim çocuklar için faaliyet gösteren yardım kuruluşları, büyük zorluklar içinde çok değerli çalışmalar yürütüyorlar. Yetim ve öksüz çocuklarla göz teması kurmak muhakkak ki çok önemli, onların afişlerde bize gülümseyen yüzleri de hayatımızda eksik ya da fazla olan konusunda bizlere yol gösteriyor, yardımcı oluyor bir bakıma. Yine de bu afişler konusunda bir eleştiride bulunmadan geçemeyeceğim. Yardım kampanyalarında yetimlerin simalarını apaçık gösteren afiş ve fotoğraflar kullanılmaması, yardımın ruhuna çok daha uygun düşecektir kanımca. Tabii bu sadece yetim çocuklarla sınırlı kalınmaması, bütün yardım faaliyetlerinde gösterilmesi gereken bir incelik. Söz konusu "yardım" da zaten bir bağış olarak değil, bir hakkın sahibine teslimi gibi algılanıyor olmalı. Galiba onlar bir bakıma Foucault'ın "görünür görünmezleri" olduğu için de, görünürlükleri koşullara bağlı olarak kavranan ve o koşullar tamamen gerçekleşmediğine göre de simaları gayrişahsi sayılan, bu nedenle de mahremiyetleri kısmen şeffaflaşan çocuklar. Ancak sadece çocuk, hâlâ çocuklar; bir panodan bir televizyon tanıtım programından kendilerine dar zamanda erişen iyilik ve ilgiyle parlayan yüzleri, mutlu memnun bakışlarıyla adeta bir bedel ödemek zorunda bırakılma görüntüleri, çocukluğun şanına yakışmıyor. Cihan Aktaş
__________________ |
Konu Sahibi muallime 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Başkasının engelli raporuyla araba almak caiz mi ? | Soru Cevap Arşivi | dvrzener | 2 | 1335 | 06 Ocak 2020 00:11 |
Kur’an ezberleme ve hafızada tutma yolları-1 | Kur'ân-ı Kerim Genel | muallime | 1 | 2038 | 01 Ocak 2016 17:34 |
Kur'an Kursu Öğreticileri ile Öğretmenlerin Farkı | Din Görevlileri | muallime | 0 | 2132 | 19 Kasım 2015 17:19 |
Kurmê Darê ji Dêre | Muhtelif Konular | İslaminesil | 1 | 1914 | 27 Ekim 2015 20:38 |
İmamın Dönüşü | Din Görevlileri | 1 | 1881 | 10 Eylül 2015 11:29 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Afgan göçmenler Neden geldiler ne istiyorlar? | Esma_Nur | Gündem/ Manşetler | 0 | 17 Ağustos 2021 18:23 |
İzleyin Belki Afgan'ı değil İnsanı Görürsünüz | Kara Kartal | Gündem/ Manşetler | 0 | 23 Temmuz 2021 17:50 |
Ey yirmi yaşındaki Umudum.. | İslaminesil | Videolar/Slaytlar | 3 | 03 Aralık 2018 23:33 |
bir nevi mîlad... | GÖKCEN_AZRA | Gönülden Dökülen Nağmeler | 4 | 21 Mayıs 2017 23:28 |
Milad Gazetesinin yazarı Sabiha Doğanla söyleşi…/Mustafa Cilasun | Mustafa CİLASUN | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 30 Ağustos 2013 16:10 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|