|
Konu Kimliği: Konu Sahibi emin1905,Açılış Tarihi: 30 Ekim 2007 (17:28), Konuya Son Cevap : 30 Ekim 2007 (18:06). Konuya 2 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
30 Ekim 2007, 17:28 | Mesaj No:1 |
Kocakarı ile Ömer Kocakarı ile Ömer Yok ya Abbâs'ı bilmeyen, kimdi?... O sahâbîyi dinleyin, şimdi: "Bir karanlık geceydi pek de ayaz... İbni Hattâb'ı görmek üzre biraz, Çıktım evden ki yollar ıpıssız. Yolcu bir benmişim meğer yalnız! Aradan geçmemişti çok da zaman, Az ilerden yavaşça oldu iyân, Zulmetin sînesinde ukde gibi, Ansızın bir müheykel a'râbî! Bembeyaz bir ridâ içinde garîb, Geliyor muttasıl mehîb mehîb. Ben sokuldum, o geldi, yaklaştık; Durmadan karşıdan selâmlaştık. Düşünürken selâm alan sesini, O heyûlâ uzandı tuttu beni: Bir de baktım, Ömer değil mi imiş? - Yâ Ömer! Böyle geç zaman, bu ne iş? - Şu mahallâtı devre çıkmıştım... Gel beraber, benimle, üç beş adım. Ne sadâ var, ne bir yürür bîdâr; Uhrevî bir sükûn içinde civâr. Ömer olmuş gezer, sıyânet-i Hak... Şu yatan beldenin huzûruna bak! O semâlar kadar yücelmiş alın, Çakarak sînesinden âfâkın, Bir zaman sönmeyen nigâhıyle, Necm-i sâhirde sanki bir hâle! Duruyor her evin önünde Ömer, Dinliyor bî-haber içerdekiler Geçmedik en harâb bir yapıyı, Yokladık sağlı sollu her kapıyı. Geldik artık Medîne hâricine; Bir çadır gördü, durdu kaldı yine. Ocak başında oturmuş bir ihtiyarca kadın. "Açız! Açız!" diye feryâd eden çocuklarının, Karıştırıp duruyorken pişen nevâlesini; Çıkardı yuttuğu yaşlarda çırpınan sesini: - Durunda yavrularım, işte şimdicek pişecek... Fakat ne hâl ise bir türlü pişmiyordu yemek! Çocukların yeniden başlamıştı nâleleri... Selamı verdi Ömer, daldı âkıbet içeri. Selamı aldı kadın pek beşûş bir yüzle. - Bu yavrular niçin, ey teyze, ağlıyor, söyle? - Bu gün ikinci gün, aç kaldılar... - O halde, neden Biraz yemek komuyorsun? - Yemek mi? Çömleği sen, Tirid mi zannediyorsun? İçinde sâde su var Çakıl taşıyla beraber bütün zaman kaynar! Ne çare! Belki susarlar, dedim. Ayıplamayın. - Peki senin kocan, oğlun, ya kardeşin, ya dayın... Tek erkeğin de mi yok? - Hepsi öldü... Kimsem yok. - Senin midir bu küçükler? - Torunlarım. - Ne de çok! Adam, Emîre gidip söylemez mi hâlini? - Ah! Emîre öyle mi? Kahretsin an-karîb Allah! Yakında râyet-i ikbâli ser-nigûn olsun... Ömer, belâsını dünyâda isterim bulsun! - Ne yaptı, teyze, Ömer, böyle inkisâr edecek? - Ya ben yetîm avuturken Emîr uyur mu gerek? Raiyyetiz, ona bizler vedîatu'llâhız; Gelip de bir aramak yok mu? - Haklısın, yalnız, Zavallının işi pek çok zaman bulup gelemez; Gidip de söylememişsen ne haldesin bilemez. - Niçin hilâfeti vaktiyle eylemişti kabûl? Sonunda böyle çürük özrü kim sayar makbûl? Zavallının işi çokmuş!... Nedir, muhârebe mi? İşitme sen de civârında inleyen elemi, Medîne halkını üryan bırak, Mısır'da dolaş... "Gazâ! Gazâ!" diye git, soy cihânı, gel paylaş! Çocukların bu sefer yükselince feryâdı, Kadın, tehevvürü artık cünûna vardırdı; - Şu nevhalar ki çıkar tâ bulutların içine, Ömer! Savâik-i tel'în olur, iner tepene! Yetîmin âhını yağmur duâsı zannetme: O sayha ra'd-ı kazâdır ki gönderir ademe! - Açız! Açız! Bize bir lokma olsun ekmek ver... - Susundu yavrularım, işte oldu, şimdi pişer! Gidip de söyliyeyim hâ?.. Dilencilik yapamam! Ömer de kim? Benim ondan kerîm adamdı babam, Ölür de yüz suyu dökmem sizin Halîfenize!.. Ömer vuruldu bu son sözle... - Haklısın, teyze! Avut çocukları, ben şimdicek gider gelirim. Halîfe önde, bitik suçlu, münfa'il, nâdim; Ben arkasında, perîşan, çadırdan ayrıldık. Sabâha karşı biraz başlamıştı aydınlık. Köyün köpekleri ejder misâli saldırıyor, Bırakmıyor bizi yoldan, fakat kim aldırıyor! Medîne'nin dalarak münhanî sokaklarına; Dönüp dönüp hele geldik zahîre anbarına. Halîfe girdi açıp, ben de girdim emriyle. Arandı her yeri, bir mum yakıp ale'l-acele. - Şu tek çuval unu gördün ya! Haydi yükle bana; Bu testi yağ doludur, elverir o yük de sana. Çuval Halîfe'de, yağ bende, çıktık anbardan; Kilitleyip geri döndük deminki yollardan. Mesâfe, baktım, uzun; yük yaman; Ömer yaralı; Dedim ki: - Ben götüreydim... Verir misin çuvalı? - Hayır, yorulsa değil, ölse yardım etme sakın: Vebâli kendine âiddir İbni Hattâb'ın. Kadın ne söyledi, Abbas, işitmedin mi demin? Yarın huzûr-i İlâhide, kimseler, Ömer'in Şerîk-i haybeti olmaz, bugünlük olsa bile; Evet, hilâfeti yüklenmiyeydi vaktiyle. Kenâr-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu, Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer'den onu! Bir ihtiyar karı bî-kes kalır, Ömer mes'ûl! Yetîmi, girye-i hüsrân alır, Ömer mes'ûl! Bir âşiyân-ı sefâlet bakılmayıp göçse: Ömer kalır yine altında, hiç değil kimse! Zemîne gadr ile bir damla kan dökünce biri: O damla bir koca girdâb olur boğar Ömer'i! Ömer duyulmada her kalbin inkisârından; Ömer koğulmada her mâtemin civârından! Ömer Halîfe iken başka kim çıkar mes'ûl? Ömer ne yapsın, İlâhî, beşer zalûm ü cehûl! Ömer'den isteniyor beklenen Muhammed'den... Ömer! Ömer! Nasıl aldın bu bârı sırtına sen? - Sen almasan acaba kim gelip de senden iyi, İdâre eyliyecek düştüğün bu ma'rekeyi? Evet, adâleti "mutlak" hayâl edersen eğer, Ömer değil ya ne olsan bırak ki hepsi heder! Beşer, adâleti "mutlak" tahayyül eylerse, Görür ümîdini mahkûm her zaman ye'se. Sen ey Ömer, ne meleksin, ne bir emîr-i zalûm... Fakat elinde ne var? Fıtraten beşer mazlûm! Görür bürûc-i semânın bütün sitâreleri, Zalâm içinde, yük altında inleyen Ömer'i! Huzûr-i Hakk'a çıkarken bu unlu cebhenle, Değil zemîni, getir şâhid âsümânı bile! - Uzak mı yol? Daha çok var mı? - Ancak üç beş adım. Mecâli kalmamış artık zavallının... Baktım: Olanca azmini cebr eyleyip, nefes nefese; Yavaş yavaş yürüyor. Geldi bin belâ ne ise! Sokuldu haymeye, indirdi arkasından unu: - Bırak da testiyi yerleştirin kenâra şunu. Hemen çakılları çömlekten indirip attı, Uzandı testiye, yağ koydu, sonra un kattı. Oturmak istedi, lâkin belâya bak ki: ocak Hemen sönüp gidecek... - Teyze, yok mu hiç yakacak? Kadın getirdi beş on parça yaş diken Ömer'e; Ömer de yakmak için büsbütün serildi yere. Ocak tüter, Ömer üfler zefir-i hârıyle; Zemîni lihye-i beyzâ yı târumâriyle, Sücûd tavr-ı huşû'unda, muttasıl süpürür; İçinde rûhu yanar, cebhesinde ter köpürür! Döner muhît-i nigâhında tûde tûde duman; Bulut geçer gibi necmin hıyat-ı nûrundan! Ocak tutuştu, yemek pişti; - Var mı teyze kabın? Getir de indirelim... - Var büyükçe bir kap, alın. Yemek sıcaktı, fakat kim durup da bekliyecek! Ömer çocuklara bir bir yedirdi üfliyerekl Kesildi haymede mâtem, uyandı rûh-i sürûr; Çocuklar oynaşıyorlar, kadın ferîh ü fahûr. Ömer bu âlemi gördükçe gaşy içindeydi... Dedim: - Sabâh oluyor kalkalım... - Evet, haydi! Yarın Emâret'e gel teyze, öğleyin beni bul; Emîr'e söyleriz elbette hayr olur me'mul. Yüzü gülmüştü teyzenin, baktık, Biz de çıktık vedâ edip artık. Hiç görünmeksizin gelip geçene, Doğru indik Halîfe'nin evine. "Şimdi nerdeysegün doğar, kalıver." Diye, koyvermiyordu, çünki, Ömer. Etti az sonra subh-i velveledâr Uyuyan şehri kâmilen bîdâr Öğle geçmişti, çıktı geldi kadın. - Galiba, teyze, uykusuz kaldın! İşte bağlanmak üzredir nafakan, Alacaksın her ay gelip buradan. Şimdi affeyledin değil mi beni? - Böyle göster fakat adâletini. | |
Konu Sahibi emin1905 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Başörtülü kız(TEVHİDE)'ın yazısı | Tesettür Konuları | kurtmehmet | 3 | 2419 | 28 Kasım 2007 23:31 |
Hayat Tiyatro | Şiirler ve Şairler | inzar | 2 | 1962 | 14 Kasım 2007 20:06 |
Okyanus yürekli dostlariniz olsun ! | Makale ve Köşe Yazıları | Aysima | 1 | 1863 | 14 Kasım 2007 20:01 |
iskendeer Palanın son kitabı Aşkname'den | Şiirler ve Şairler | Tuba_ | 19 | 8342 | 13 Kasım 2007 01:54 |
Merak Ediyorum Ne Yapardınız ? | Şiirler ve Şairler | Kara Kartal | 3 | 2545 | 01 Kasım 2007 00:18 |
30 Ekim 2007, 17:30 | Mesaj No:2 |
Müslümanlık nerde bizden geçmiş insanlık bile...
Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile... Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nâfile! Kaç hakikî Müslüman gördümse: Hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir! İstemem dursun o pâyansız mefâhir bir yana... Gösterin ecdâda az çok benzeyen bir kan bana! İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yâdigâr! Çok değil ancak! Necip evlâda lâyık tek şiâr. Varsa şayet, söyleyin bir parçacık insâfınız: Böyle kansız mıydı – Hâşâ – kahraman eslâfınız ? Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdâsına? Benzeyip şîrâzesiz bir mushafın eczâsına, Hiç görülmüş müydü olsun kayd-ı vahdet târumâr? Böyle olmuş muydu millet can evinden rahnedar? Böyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi? Böyle adet miydi, bî-pervâ, yemek insan leşi? Irzımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan! Hey sıkılmaz! Ağlamazsan, bâri gülmekten utan!... “His” denen devletliden olsaydı halkın behresi: Pâyitahtından bugün taşmazdı sarhoş nâ’rası! Kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi, Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi. Lâkin aşk olsun ki, aldırmaz da otlarmış eşek, Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek! Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı... Hasmı, derken, çullanmışlar yutmadan son lokmayı!.. Bir hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin üslûba sok: Hâlimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok. Burnumuzdan tuttu düşman, biz boğaz kaydındayız! Bir bakın: Hâlâ mı hâlâ ihtiras ardındayız! Saygısızlık elverir... Bir parça olsun arlanın: Vakit çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın! Davranın haykırmadan nâkûs-ı izmihlâliniz... Öyle bir buhrâna sapmıştır ki, zirâ haliniz: Zevke dalmak şöyle dursun, vaktiniz yok mâteme! Davranın, zîra gülünç olduk bütün bir âleme, Bekleşirken gökte yüz binlerce ervâh, intikam; Yerde kalmış, naşa benzer kavm için durmak haram! Kahraman ecdâdımızdan sizde bir kan yok mudur? Yoksa: İstikbâlinizden korkulur, pek korkulur! | |
30 Ekim 2007, 18:06 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Müslümanlık nerde bizden geçmiş insanlık bile... nerde... gönül takılmış her güzele, yusufa müştak olacak züleyha nerde . kalmışım nefsimin en dipsiz kuyularında, kokumu duyacak yakup nerde. yanmışım kerem misali, beni seven aslı nerde. deli olmuşum mecnun gibi beni kucaklayacak çöller nerde. hoyratça uzanıyor kirli eller yetime, yetimin başını okşayacak eller nerde. hak gitmiş batıl gelmiş , hakkı kaldıracak eller nerde. güçlü güçsüzü eziyor , boynuzsuz koçun hakkını alacağı gün nerde. başını almış gidiyor ahlaksızlık, babasız doğan çocukları sahiplenecek erler nerde. nefisler birer firavun olmuş, denizi yaracak musa nerde. ateşlere atılıyor evletlarımız, cebrailden yardım istemeyen ibrahimler nerde. her tarafı sarmış nemrutlar, nemrudu helak eden topal sivrisinek nerde. herkes bir ebu cehil, abdullahın yetimi nerde kulak veririrm her sese, hakkı duyacak kulak nerde. gözümü kaptırmışm her renge , tecellileri görecek göz nerde. düşmüşüm nefsimin derdine, mevlana olacak gönül nerde nefsin gözü hep çöplükte, safiye olacak nefis nerde gönle dolmuş hep malayani, hakkı zikrden kalp nerde günahlarım sarmış her anımı, günahlardan kaçacak hicret nerde, aşkından yanıyorsa ciğerim şayet ciğerimin kokusu nerde. oturur kalkarsın eşle dostla, hakla hemhal olunacak uzlet nerde. günün geçirirsin boş işlerle ahiret azığın nerde sus artık divane gönül sus, sabredecek er nerde. kalmadı dizlerimde derman yoruldu gönül hasretinden yetiş ey ölüm! nerdesin nerde!?.. hayasızlık sarmış her yanı, meleklerin bile utandığı osmanlar nerde. cehalet sarmış her yanı , ilmin kapsı aliler nerde. adaletsizlik hüküm sürmüş cihanda ömerler nerde. aklını bir kenara koyupta insafla aklın gidemediği yere imanla gidilir , o dediyse doğrudur diyemiyorlar inatla, ebubekir sıddıklar nerde. zulüm almış gidiyor başını, yetiş ey Resul ! nerdesin nerde!? |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Hz Ömer'in Duası | Belgin | Ashab-Kiram(r.a) | 8 | 13Haziran 2015 12:36 |
Hz.Ömer ve Dostu | KuM TaNeSi | Ashab-Kiram(r.a) | 1 | 10 Eylül 2014 23:01 |
Hz.Ömer ve Filistin | KuM TaNeSi | Ashab-Kiram(r.a) | 0 | 23 Mart 2009 11:03 |
Hz.Ömer ve Melekler | KuM TaNeSi | Ashab-Kiram(r.a) | 0 | 23 Mart 2009 10:34 |
Hz Ömer'in son hutbesi | Belgin | Ashab-Kiram(r.a) | 0 | 23 Mart 2009 10:27 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|