|
Konu Kimliği: Konu Sahibi YorgunSavaşçı,Açılış Tarihi: 15Haziran 2009 (22:35), Konuya Son Cevap : 10 Mart 2014 (13:12). Konuya 9 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
15Haziran 2009, 22:35 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 8659 Üyelik T.:
12Haziran 2009 | TAĞUT'LA SAVAŞMAK DURURKEN NİÇİN TASAVVUFLA UĞRAŞIYORSUNUZ ? TAĞUT'LA SAVAŞMAK DURURKEN NİÇİN TASAVVUFLA UĞRAŞIYORSUNUZ ? Hakkın yüzünü örten, en azından fulü bir görünüm veren, vehimler yumağı tasavvufun, İslâm dışılığı ortaya konurken, maruz kalınan itirazların en başta geleni 'neden tağutla, şirkle, küfürle uğraşmıyorsunuz da, etliye sütlüye karışmayan, sofilerle uğraşıyor, müslümanları birbirine düşürüyorsunuz, şeklinde olandır. ************************************************ "Arif, Hakk'ı her şeyde gören, belki herşeyin kendisi olarak görendir," "Gören de O'dur, görülen de. Alem O'nun suretidir... Allah onların kendisidir." "O ortaya çıkanların kendisidir..." "Görülen ve isimlendirilen her varlık O'dur." "Yaratıkların sıfatları O'nun için hak olduğu gibi, O'nun sıfatları da yaratılmışlar için haktır." "Allah'ın rablık, ilahlık, yaratma, rızık verme ve diğer bütün sıfatları yaratıklar için de haktır." "Emir O'ndan sana olduğu gibi, senden de O'nadır." "O bana hamd eder, ben O'na hamd ederim. O bana ibadet eder, ben O'na ibadet ederim." "O bütün kâinattır. O, vücudum, vücudu ile kaim olan tektir." "İnsan dediğimiz zaman bil ki, biz O'nun kendisiyiz... Hem hak, hem de halk ol, o zaman Allah ile Rahman olursun... Biz O'na bizde görünecek şeyi verdik, O da bize verdi. Böylece iş bize ve O'na bölündü." "Biz biz olduğumuz gibi O'yuz da. Benim iki yüzüm vardır, O ve ben..." [1] Bu tarz iddialara mahal vermemek için, şimdi de, diğerlerinden birkaç örnek verelim. "Zatı itibariyle yüce olan Hakk'ın ortaya çıktığı her varlığa tapmak gerekir. Bu sebeple, sıkıştıklarında, 'efendim, biz öyle anlamıyoruz... Biz tasavvuf derken şunu anlıyoruz... Biz onlara katılmıyoruz... gibi indî ve kaçamak ifadeler geçerli olmamalıdır. Zira her din, felsefe, ideoloji en sahih biçimde kendi kurucu ve koyucularından ve onların kitaplarından öğrenilir. Ve ilkeler, kurallar, tanımlar hep bu kitaplarla yapılır. Tasavvuf da mucitleri tarafından kurumlaştırılmış, kayda bağlanmış ve kitaplaştırılmıştır. Dolayısıyla bir sûfi'nin sıkıştığında, Vahdet-i vücud'u biz de kabul etmiyoruz... Rabıtayı, istimdadı, gaybden haber verildiğini, şeyhler'in vahiyle kitap yazdıklarını biz de İslâmi bulmuyoruz, demeye hakları yoktur. Bunlar alınırsa tasavvuftan geriye birşey kalmaz. Nerde kaldı ki takiye'yi meşru gören sûfilerin bu sözlerindeki samimiyete inanmak da zordur. Her sûfi, eğer çok acemi, çok yeni değilse vahdet-i vücud'u benimsemek zorundadır. Bu çarpık akide, mürid'e ürkütülmeden, uzun sürede azar-azar ve gizlenerek zerk edilir. Bu süreci temin edebilmek için de son derece sinsi bir yöntem uygulanır. Evvela 'şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır' denerek, bir şeyh'e bağlanmadan kurtulmanın mümkün olmadığı telkin edilir. Bir şeyh edinme mecburiyetine inandırılan mürid, bu defa da, "bir ölünün gassal'a teslim olması gibi, müridin şeyhine teslim olması" gerektiğine inandırılır. Bundan sonra da, müridin şeyh karşısında, bütün insanî onur ve haysiyetinden vazgeçmesi demek olan, şeyh-mürid ilişkilerindeki adap, talim ettirilerek tarikat adabı şöylece öğütlenir: 'Mürid şeyhe tazim göstermeli, açık ve gizli durumlarda onu büyük tanımalıdır.' 'Maksud'un ancak onun eliyle gerçekleşeceğine inanmalıdır.' 'İşlediğinin zahiri haram da olsa, şeyhi'nin yaptığına itiraz etmemeli, "Niçin böyle yaptın" dememelidir. Çünkü şeyhine 'niçin' diyen kişi asla felah bulamaz.' 'Zahiren şeyhden kötü bir durum sadır olabilir, fakat batini itibariyle o durum güzeldir.' 'Bugün cennete girmek onun rızasına, cehenneme girmek de onun gazabına bağlıdır’ "Gerçek müridin alametlerinden biri de, şeyhi kendisine 'Şu fırına gir' dese girmesidir." Koyunlaşmış müridler sağılmaya hazır Şeyh uçarda görürde vahiyde alır bunlar din dışı inançsızlıklardır devam edin koyun müridler şeyhlere koyun olmaya!!!!!! |
Konu Sahibi YorgunSavaşçı 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
TAĞUT'LA SAVAŞMAK DURURKEN NİÇİN TASAVVUFLA... | Tevhid Ve Şirk Konuları | Medineweb | 9 | 2302 | 15Haziran 2009 22:35 |
16Haziran 2009, 00:13 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 38 Üyelik T.:
30Haziran 2007 | RE: TAĞUT'LA SAVAŞMAK DURURKEN NİÇİN TASAVVUFLA UĞRAŞIYORSUNUZ ?
Ya!.. Çıldırtmayın beniiiiiiiiii Nasıl benim cennete girişim şeyhimin rızasına baglı olur yaaa!..Şeyh Allah mı yaaa !.. Ya!... şeyhim afedersin açık açık geçecek karşıma zina yapacak ben de vay sen bunu niye böyle yaptın demeyeceğim hı ?!..Yapmayın!.... İslam diye bunu yutturmayın millete , islam buysa hepiniz şahid olun ben islamdan el etek çekiyorum!.... |
16Haziran 2009, 01:06 | Mesaj No:3 | |
RE: TAĞUT'LA SAVAŞMAK DURURKEN NİÇİN TASAVVUFLA UĞRAŞIYORSUNUZ ? Alıntı:
| ||
16Haziran 2009, 10:16 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 38 Üyelik T.:
30Haziran 2007 | RE: TAĞUT'LA SAVAŞMAK DURURKEN NİÇİN TASAVVUFLA UĞRAŞIYORSUNUZ ?
Ya medyayla ne alakası var yaaa benim dediklerimin! Bu kadar saçmalık olur mu??? Allahın RIZAsı dururken ŞEYHİN rızası ne demek ya ? Bırakın fadime müslüm kalkancıları konu bu değil Asıl konu bu yayınladıgın yazıdaki saçmalıklar nuryüzlü! Tasavvufa karşı değilim, hatta içinden geliyorum dibine kadar da yaşamışlıgım vardır, üzerinde sana on kitap yazarım şu an otursam o kadar bilgi sahibiyim üzerinde; geçelim bunu ; Yazılanları okumadın mı sen ? Ne demek şeyhin rızası ya , oldu yemeyelim içmeyelim şeyhin ayaklarını falan yıkayalım, Şeyhi olmayanın şeyhi şeytanmış ; bırakın allah aşkına!.. 'Bugün cennete girmek onun rızasına, cehenneme girmek de onun gazabına bağlıdır’ ne demek bu ya birisi bana bunu açıklasın!!!!.. |
16Haziran 2009, 10:47 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: TAĞUT'LA SAVAŞMAK DURURKEN NİÇİN TASAVVUFLA UĞRAŞIYORSUNUZ ?
Günümüz tarikat ve cemaatleri (Hakkı Hakk olarak yaşayan kesimler hariç) Allah'ın dini üstünde bir din anlayışı ile görülmektedir Üstadlarını efendilerini şeyhlerini, hatasız kabul edip itaat eden birçok insan vardır Allah akletmelerini nasip eylesin Duam hatalarından dönüp Allah'ın ipine sımsıkı yapışıp Kurana dönmeleridir. |
16Haziran 2009, 12:06 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 8659 Üyelik T.:
12Haziran 2009 | RE: TAĞUT'LA SAVAŞMAK DURURKEN NİÇİN TASAVVUFLA UĞRAŞIYORSUNUZ ?
Asıl konu bu yayınladıgın yazıdaki saçmalıklar nuryüzlü! Yağmur sancak konuyu yayınlayan nuryüzlü değil dikkatini çekeyim konuyu tarikatlardaki putlaşan yargıları gözler önüne sermek için ben yayınladım. |
16Haziran 2009, 12:30 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 38 Üyelik T.:
30Haziran 2007 | RE: TAĞUT'LA SAVAŞMAK DURURKEN NİÇİN TASAVVUFLA UĞRAŞIYORSUNUZ ?
Pardon Savaşçı, fakat bu şekilde yayınlandıgında tamamen yanlış anlaşılıyor.Putlaşan yargıları daha düzenli şekilde dile getirelim lütfen..Öyle bir anlatılmış ki, yazıyı okudugumda çıkarttıgım sonuç bütün bunlar normaldir anlamına gelebiliyor... Haber edeyim azizim.Böyle olmaz...
|
17Haziran 2009, 11:01 | Mesaj No:8 |
RE: TAĞUT'LA SAVAŞMAK DURURKEN NİÇİN TASAVVUFLA UĞRAŞIYORSUNUZ ?
size bir soru sorayım sizce cengizhan"mi daha zalimde yoksa. ********Alimlere hakaret yasaktır********* YitikSevda. | |
09 Mart 2014, 21:50 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 27674 Üyelik T.:
25 Nisan 2013 | Tağut'la savaşmak dururken niçin tasavvufla uğraşıyorsunuz ? Hakkın yüzünü örten, en azından fulü bir görünüm veren, vehimler yumağı tasavvufun, İslâm dışılığı ortaya konurken, maruz kalınan itirazların en başta geleni 'neden tağutla, şirkle, küfürle uğraşmıyorsunuz da, etliye sütlüye karışmayan, sofilerle uğraşıyor, müslümanları birbirine düşürüyorsunuz, şeklinde olandır. İnsaf sahibi biri için; vahdet-i vücut inancı üzerine oturan sûfi anlayıştan daha büyük tağut (tuğyan) olur mu? Sûfilerin baştacı ettiği eserlerde yüzlercesini bulabileceğimiz şu ifadeleri okuyarak, hangi tuğyanın daha büyük olduğunu birlikte düşünelim. Mutasavvıfların Şeyhül Ekber olarak tanıdığı İbni Arabi'den inciler(!): "Arif, Hakk'ı her şeyde gören, belki herşeyin kendisi olarak görendir," "Gören de O'dur, görülen de. Alem O'nun suretidir... Allah onların kendisidir." "O ortaya çıkanların kendisidir..." "Görülen ve isimlendirilen her varlık O'dur." "Yaratıkların sıfatları O'nun için hak olduğu gibi, O'nun sıfatları da yaratılmışlar için haktır." "Allah'ın rablık, ilahlık, yaratma, rızık verme ve diğer bütün sıfatları yaratıklar için de haktır." "Emir O'ndan sana olduğu gibi, senden de O'nadır." "O bana hamd eder, ben O'na hamd ederim. O bana ibadet eder, ben O'na ibadet ederim." "O bütün kâinattır. O, vücudum, vücudu ile kaim olan tektir." "İnsan dediğimiz zaman bil ki, biz O'nun kendisiyiz... Hem hak, hem de halk ol, o zaman Allah ile Rahman olursun... Biz O'na bizde görünecek şeyi verdik, O da bize verdi. Böylece iş bize ve O'na bölündü." "Biz biz olduğumuz gibi O'yuz da. Benim iki yüzüm vardır, O ve ben..." [1] "Hıristiyanlar ilahlığı sadece İsa ve Annesine hasretmekle yanıldılar..."[2] İşte Şeyhül Ekber İbni Arabi'nin Allah inancı böyle. Savunulması ve tevili mümkün olmayan bu sözleri yüzünden, bir kısım mutasavvıf, -takiye babında da olsa- Arabi'yi tasvip etmediklerini.... o'nun bu konuda aşırı gittiğini, dolayısıyla diğer tasavvuf imamlarının sözlerinden delil verilmesi gerektiğini savunuyorlar. Bu tarz iddialara mahal vermemek için, şimdi de, diğerlerinden birkaç örnek verelim. Sûfilerce büyük bir itibara sahip olan, Abdulkerim el Cîlî: "Zatı itibariyle yüce olan Hakk'ın ortaya çıktığı her varlığa tapmak gerekir. O alemin zerrelerinde açığa çıkmıştır." diyerek Arabi'yi teyid eder.[3] 'Enel Hakk' (Ben Allah'ım), 'Mâfi'l cübbeti illaallah' (Cübbemin içinde Allah'tan başka bir şey yoktur) diyen, Hallac-ı Mansur. 'Subhani mâ'azama şâ'ni' (kendimi noksan sıfatlardan tenzih ederim. Benim şanım ne yücedir) diyen, Beyazid-i Bistami... (Benim şu iğreti kalıbımın içinde Allah'tan başka kimse yoktur) diyen Cüneyd-i Bağdadî [4] hep İbni Arabi gibi, vahdet-i vücud denen küfrü teyid etmişlerdir. Bu sebeple hiçbir sûfi'nin, vahdet-i vücud'u reddetmesi veya vahdet-i vücud olmadan da tasavvufun var olabileceğini iddia etmesi mümkün değildir. Zaten bu dinin şarileri olarak kendilerini gören yukarıda adını saydığımız zevat "Bizden sonra hiç kimse, bizim yolumuzun dışına çıkamaz" diyerek, farklı yol ve yorumların önünü kapatmışlardır. Bu sebeple, sıkıştıklarında, 'efendim, biz öyle anlamıyoruz... Biz tasavvuf derken şunu anlıyoruz... Biz onlara katılmıyoruz... gibi indî ve kaçamak ifadeler geçerli olmamalıdır. Zira her din, felsefe, ideoloji en sahih biçimde kendi kurucu ve koyucularından ve onların kitaplarından öğrenilir. Ve ilkeler, kurallar, tanımlar hep bu kitaplarla yapılır. Tasavvuf da mucitleri tarafından kurumlaştırılmış, kayda bağlanmış ve kitaplaştırılmıştır. Dolayısıyla bir sûfi'nin sıkıştığında, Vahdet-i vücud'u biz de kabul etmiyoruz... Rabıtayı, istimdadı, gaybden haber verildiğini, şeyhler'in vahiyle kitap yazdıklarını biz de İslâmi bulmuyoruz, demeye hakları yoktur. Bunlar alınırsa tasavvuftan geriye birşey kalmaz. Nerde kaldı ki takiye'yi meşru gören sûfilerin bu sözlerindeki samimiyete inanmak da zordur. Her sûfi, eğer çok acemi, çok yeni değilse vahdet-i vücud'u benimsemek zorundadır. Bu çarpık akide, mürid'e ürkütülmeden, uzun sürede azar-azar ve gizlenerek zerk edilir. Bu süreci temin edebilmek için de son derece şeytani ve sinsi bir yöntem uygulanır. Evvela 'şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır' [5] denerek, bir şeyh'e bağlanmadan kurtulmanın mümkün olmadığı telkin edilir. Bir şeyh edinme mecburiyetine inandırılan mürid, bu defa da, "bir ölünün gassal'a teslim olması gibi, müridin şeyhine teslim olması"[6] gerektiğine inandırılır. Bundan sonra da, müridin şeyh karşısında, bütün insanî onur ve haysiyetinden vazgeçmesi demek olan, şeyh-mürid ilişkilerindeki adap, talim ettirilerek tarikat adabı şöylece öğütlenir: 'Mürid şeyhe tazim göstermeli, açık ve gizli durumlarda onu büyük tanımalıdır.' 'Maksud'un ancak onun eliyle gerçekleşeceğine inanmalıdır.' 'İşlediğinin zahiri haram da olsa, şeyhi'nin yaptığına itiraz etmemeli, "Niçin böyle yaptın" dememelidir. Çünkü şeyhine 'niçin' diyen kişi asla felah bulamaz.' 'Zahiren şeyhden kötü bir durum sadır olabilir, fakat batini itibariyle o durum güzeldir.'[7] Ahmet Dede'nin, Celaleddin Rumi hakkındaki şu sözü de şeyhin mürid üzerindeki yetki ve tasarrufunu ortaya koyması bakımından ilginçtir: 'Bugün cennete girmek onun rızasına, cehenneme girmek de onun gazabına bağlıdır’ [8] "Gerçek müridin alametlerinden biri de, şeyhi kendisine 'Şu fırına gir' dese girmesidir." "Bir adam Beyazıd'ın müridlerinden birine: Şeyhin mi büyük Ebu Hanife mi diye sordu. Mürid: şeyhim, dedi. Sonra Ebu Bekir mi büyük senin şeyhin mi? diye sordu, yine Şeyhim dedi. O birer birer bütün sahabeyi saydıktan sonra Muhammed mi büyük şeyhin mi? dedi. Yine Şeyhim büyüktür dedi. En sonunda Tanrı mı büyük senin şeyhin mi? diye sordu. Ben tanrıyı şeyhimde gördüm, şeyhimden başka birşey tanımam.' dedi. Başka bir müride de Tanrı mı büyük şeyhin mi? diye sordular. O da 'bu iki büyük arasında hiçbir fark yoktur' dedi. Yine müridlerden bir diğeri de: 'Bu iki büyükten daha büyük biri lazım ki bu farkı ortaya koysun' demiştir"[9] Bu gibi şeytanı söz ve telkinlerle eli-kolu bağlanan mürid'e vahdet-i vücud herzesini yutturmaktan daha kolay ne olabilir? [1]İ. Sarmış, Tas. ve İslâm Sh. 115-119-120 [2] İktibas Der., Sayı: 104-Sh. 26 [3] İ. Sarmış, A.g.e. Sh. 118 [4] Ömer Ziyauddin Dağıstani, Fetvalar - Sh. 79. [5] Beyazıd-i Bistamiye atf. İ. Sarmış, Tas. ve İslâm-Sh. 175. [6] E. Özkan, Tas. ve İslam - Sh. 85 [7] Muhammed Emin el-Kurdi, Tenvim'l-Kulub fi Muameleti Allami'l-Guyub, 528-531, hicri 1384, Mısır, Kitabın adında bulunan Allamu'l-Guyub niteliği bu durumda herhalde şeyhin kendisine ait olacaktır. [8] (İ. Sarmış Tas. ve İslâm Sh. 92). [9] İ. Sarmış, A.g.e. Sh. 177.
__________________ Müslüman olmak bütün otoriteleri reddedip sadece Allah'ın otoritesini kabul etmektir.. |
10 Mart 2014, 13:12 | Mesaj No:10 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: TAĞUT'LA SAVAŞMAK DURURKEN NİÇİN TASAVVUFLA UĞRAŞIYORSUNUZ ?
konu forumda vardı birleştirdim..konu açmadan önce arama yaparsak aynı konuları tekrar açmamış oluruz..şimdiden teşekkürler |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
ALLAHA NİÇİN HAMDETMELİYİZ?Medineweb | FECR | Allah(c.c) | 4 | 28 Ocak 2023 18:36 |
NAMAZ KILMAYANLAR NİÇİN ORUÇ TUTAR? | Yitiksevda | Oruç-Ramazan | 3 | 11 Temmuz 2014 16:24 |
Savaşmak da ahlâk-ı muhammedîdendir | Nesli_Nur | Adap-Edep-Ahlak | 0 | 26 Mart 2013 15:14 |
Tasavvufla İlgili sorularıma cevap arıyorum inşallah | Truly | Soru Cevap Arşivi | 70 | 14 Kasım 2012 18:45 |
KURAN NİÇİN GÖNDERİLDİ? | Yitiksevda | Kur'ân-ı Kerim Genel | 2 | 02 Kasım 2009 00:48 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|