|
Konu Kimliği: Konu Sahibi zümer65,Açılış Tarihi: 19 Şubat 2011 (13:44), Konuya Son Cevap : 16 Şubat 2012 (19:43). Konuya 20 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
15 Şubat 2012, 23:22 | Mesaj No:11 |
Durumu: Medine No : 11916 Üyelik T.:
02 Mart 2010 | Cevap: Tevhid nedir,. Tevhid’in Kapsamı: Bilindiği gibi tevhid inancı ve İslâm Dini, Tevhid Kelimesi ile özetlenmiştir. Bu yüzden kim bu ifadeyi inanarak söylerse mü’min olur. Kelime-i Tevhid, İslâm’a giriştir. İslâm’a girdikten sonra İslâm’a ait ne varsa hepsini peşinen kabul etme duyurusudur. Mü’min, bunları söyleyerek seçtiği dini ve bunun her türlü ilkesini, prensibini kabul ettiğini ortaya koymuş olur. Allah’la ve diğer mü’minlerle bir antlaşmadır, söz vermedir tevhid. Mü’min, niçin Tevhid Kelimesini söylediğinin farkındadır. Bütün kalbiyle Allah’tan başka hiçbir ilâhın olmadığına inanır, bunu diliyle ilân eder ve inandığı şeyin gereğini yapar. Tevhid veya Şehâdet Kelimesi iki hüküm cümlesidir. Birinci bölümde önce “lâ ilâhe” (ilâh yoktur), sonra da “illâ Allah” (sadece Allah vardır), yaygın söyleyişle “Allah’tan başka ilâh/tanrı yoktur” denilir. Dikkat edilirse inanmanın ilk şartı, bütün ilâhları/tanrıları, ilâh/tanrı düşüncelerini, ilâha/tanrıya benzetilen her şeyi kafadan ve gönülden silmek, sonra da tek Allah inancını kabul etmektir. Önce nefy, yani reddetme, sonra da tasdik, yani kabul etme söz konusudur. İslâm açısından son derece önemli bir durumdur bu. Çünkü İslâm’ın üzerinde durduğu en önemli mesele, Tevhid inancıdır. İnsanlar öncelikli olarak bu inancı benimsemekten sorumludurlar. Tevhid, yaratılışın ve var olmanın en önemli olayıdır; yaratılış amacımız olan sadece Allah’a kulluk yapma bilincidir. Tevhid, aynı zamanda Kur’an’ın üzerinde en çok durduğu konudur. Hz.Muhammed (s.a.s.)’in mesajı, Kur’an’ın öncelikli konusu, insanların şirk dinlerini terkederek, Tevhid dinini benimsemeleridir. Bu hem fıtrata (yaratılışa) uygun bir seçimdir, hem evrendeki teslimiyete (İslâm’a) katılmadır, hem de dünya ve âhiret kurtuluşudur. İslâm’ın bütün yükümlülükleri, bütün prensipleri, emir ve yasakları; gönüllerine Tevhid inancı yerleşmiş muvahhidler tarafından hakkıyla yerine getirilir. İnsanlık ailesinin en öncelikli faaliyeti ve meselesi, Tevhid ile şirk arasındaki seçimdir. Kendi özgür irâdesi elinde bulunan insan, Tevhid ile şirk arasında kendi isteği ile bir seçim yapacaktır. Yaptığı tercihin, yani seçtiği inanç ve hayat tarzının sonucuna da katlanacaktır. Tevhid veya Şehâdet kelimesinin ikinci kısmı, Hz. Muhammed’in Allah’ın rasûlü (elçisi) olduğunu kabul ve ilân etmektir. Bunun anlamı da yalnızca “O, Allah tarafından gönderilmiş bir elçidir” demek değildir elbette. O’nu Allah’ın son rasûlü tanıdıktan sonra, O’nunla gönderilenleri, O’nun tebliğ ettiklerini, O’nun dediklerinin doğru olduğunu da kabul etmek demektir. Tevhid, aynı zamanda O’nun anlatıp uygulayarak gösterdiği yaşama biçimini seçmek, O’nun tebliğ ettiği İlâhî şeriati hayat prensibi haline getirmek anlamına da gelmektedir. O’nu tek önder ve rehber kabul edip O’nun izinden gitmeye çalışmak demektir. Rabbimiz, hükümlerini ve kullarından istediklerini rasulleri aracılığıyla insanlara bildirmiştir. Kelime-i Tevhidi bilinçli şekilde söyleyen kimse, Allah’ın hükümlerini kabul ediyor ve o hükümleri hayatına uygulamaya karar veriyor, bu konuda her zorluğa, her çeşit imtihana hazır oluyor demektir. Tevhid Kelimesi İslâm’ın giriş kapısıdır. Ancak, bu kapıdan içeri girenler, içeride olan her bir ilkeyi, her bir iman esasını, her bir kulluk şartını kabul etmiş ve pratik hayatta uygulamaya söz vermiş demektir.
__________________ |
15 Şubat 2012, 23:24 | Mesaj No:12 |
Durumu: Medine No : 11916 Üyelik T.:
02 Mart 2010 | Cevap: Tevhid nedir,. Tevhid’in Kısımları Tanımından da anlaşılacağı gibi, Tevhid üç kısımdır: 1- Zât’ta tevhid: Allah’ın (c.c.) zâtı yönünden tek olması, bir benzerden, ortaktan (şerikten) münezzeh/uzak olması demektir. Allah (c.c.) aynı zamanda insanların bildiği gibi bir cisim, bir cevher (görünen bir varlık), bir şeylerin bileşimi de değildir. “De ki O Allah bir’dir.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]; “Gerçekten, sizin ilâhınız hakikaten bir’dir.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...];“Allah’tan başka ilâh yoktur.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] 2- Sıfatta Tevhid: Allah (c.c.) sıfatlarında da tektir, hiçbir varlık O’na sıfatlarında ortak (şerik) veya denk değildir. Allah’ın sıfatları denildiği zaman, Allah’ı bize bildiren İlâhî özellikleri akla gelir. Allah’ın sıfatları O’na aittir ve Kendisi gibi ezelîdir, başlangıcı yoktur. Bazı sıfatlar sadece Allah’a aittir. Bu sıfatlar O’ndan başka hiçbir yaratıkta olamaz. Örneğin, “Beka/sonu olmamak” sıfatı gibi. Allah’ın sonu yoktur, O ölüımsüzdür, varlığı asla sona ermez. Allah (c.c.) bazı sıfatlarını yarattığı bazı varlıklara da vermiştir. Meselâ, “hayat/diri ve canlı olma” sıfatı gibi. Canlılar da hayat sahibidir, ama günün birinde onların hayatı sona erer. Hayvanlar ve insanlar “görme” sıfatına sahiptirler, ama onların görmeleri sınırlıdır, bazı araçlarla olmaktadır. Allah’ın görmesi ise tıpkı diğer sıfatları gibi mutlaktır, bir aracıya, bir organa muhtaç değildir. 3- Fiilde Tevhid: Allah’ın yaratmasına, bir şeyi yokluktan varlığa çıkarmasına O’nun fiili denir. Yaratma yalnızca Allah’a aittir. Çevremizde ve evrende gördüğümüz bütün olaylar ve oluşumlar, Allah’ın yarattığı sebeplere bağlı olarak meydana gelmektedir. Asıl yaratıcı Allah’tır. Âlemi, âlemin içindeki her şeyi, insanı ve insanla ilgili her şeyi yaratan O’dur. O’nun bu yaratmasında bir ortağı, bir yardımcısı veya bunlara benzer bir şey yoktur. Var eden de O’dur, öldüren de O’dur, varlığın devamını yaratan da O’dur. Fiilde Tevhid, Allah’ın tek yaratıcı olmasına inanmaktır; yaratma ve var etme sıfatını başka ilâhlara vermemektir. O’nun yaratmada bir yardımcısı olmadığı gibi, âlete, araca, organa, zamana da ihtiyacı yoktur. “Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri, ona yalnızca ‘ol’ demesidir; o da hemen oluverir.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Tevhid, Allah’ı “ulûhiyyette/ilâhlıkta” ve “rubûbiyyette/rablikte” tek ve bir bilmenin ifadesidir. Allah (c.c.) hem yaratıcı olarak tek ilâhtır, hem de evreni ve içindekileri yaratan, düzenleyen, idare eden ve insanlar için hükümler koyan bir Rabdir. Kimileri “Allah vardır ve yücedir” derler, ama O’na birtakım şeyleri eş tutarlar. Bazı şeyleri Allah (c.c.) gibi düşünürler. Veya Allah’a ait sıfatları onlara verirler. Onların tıpkı Allah gibi saygı duyulacak, emirlerine itaat edilecek, önlerinde boyun eğilecek yüce varlıklar olduğunu kabul ederler. Ya da “Allah büyüktür” dedikleri halde, hayatlarına ilişkin temel hükümleri bir başka makamdan alırlar. Allah’ın koyduğu helâl ve haram hükümlerini kabul etmezler, onların yerine tâğutların hükümlerini benimserler. Bu gibi kimseler Tevhid’e iman etmemiş sayılır. Çünkü Hz. Allah, hem eşi ve benzeri olmayan tek ilâhtır, hem de tek Rab’dir. Tek Rab olmanın anlamı; yaratan, şekil verip terbiye eden, yöneten, tek sahip ve hüküm koyucu demektir. İlâhlığı Allah’a yakıştırıp da rab’liği başkalarına tanıyanlar Tevhid’i bilmeyenlerdir. Böyle yapanlar şirk koşup müşrik olanlardır. Kur’an’ın ifadesi açık olmasına rağmen, Allah’ın hükümlerine zıt olacak şekilde, onları beğenmeyerek, “bana göre, bize göre, bizim sistemimize göre, çağımıza göre, falanca atamızın ilkesine göre, filanca bilim adamına ve efendiye göre” gibi ölçüler Tevhid’e uymaz. Böyle bir inanca sahip olanlar, Allah’ın Rabliğini tanımayanlardır. “…Dikkat edin, hükmün tamamı O’nundur…”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Burada söz konusu edilen nokta, Allah’ın ölçülerine rağmen, sırf onların yerine geçmesi için hüküm koyma ve Allah’ın dininin yerine başka dinler uydurma mantığıdır. Bu Tevhid’e kesinlikle aykırıdır. Öyleyse, Tevhid’e inanan bütün mü’minler, bu inanmanın gereğine uymak zorundadırlar. Allah’ı hem ilâhlıkta tek ve bir, hem de Rab olmada tek ve bir bilecekler. O’nun emrinin, O’nun hükmünün, O’nun büyüklüğünün üzerine hiçbir şey koymayacaklar. O’nu zâtında, sıfatlarında, fiillerinde “ehad/tek” olarak tanıyacaklar. Bazılarının yaptığı gibi gökleri Allah’a, yeryüzünü de insanlara bırakmak Tevhid değildir. Yani onlara göre “Allah, yer ve gökleri yarattı ve yönetmektedir. Tamam bu doğrudur; O Allah, gökleri yönetmeye devam etsin, canlıların rızkını versin, sıkışanların da yardımına koşsun, ama yeryüzüne, toplumların ve devletlerin yönetimine karışmasın. Toplumlara ve insanlara ait hükümleri biz O’ndan daha iyi biliriz” şeklinde düşünürler ve inanırlar. İşte bu mantık ‘şirk’ mantığıdır, tuğyandır, tâğutluktur. Dikkat edilirse, İslâm gelmeden önce câhiliye insanları “Allah yoktur” demiyorlardı. Allah’ın var olduğuna inanıyorlardı, ama O’na putları ortak koşuyorlardı ve O’nun insanlar hakkında koyduğu hükümleri tanımıyorlardı, ya da O’nun adına kendileri hüküm koyuyorlardı. “Mistisizm felsefesinin etkisinde kalan sufiler, tevhidi; tevhid-i küsûdî, tevhid-i şuhûdî, tevhid-i vücûdî olarak üçe ayırır. Bu üç tip tevhid anlayışından birincisi olan “Lâ ilâhe illâllah” için kalabalıkların tevhidi, ikincisi olan “Lâ meşhûde illâllah” için seçkinlerin tevhidi, üçüncüsü olan “Lâ mevcûde illâllah” için ise zirvedekilerin tevhidi olduğunu söylerler. Lâ mevcûde illâllah söylemi ile bu anlayış, yeryüzünde Allah’ın varlığının dışında bir varlığı kabul etmemektedir. Mistisizm buna “vahdet-i vücûd/varlığın birliği” adını vermektedir. Yani kâinattaki tüm varlıklar Allah’ın bir parçasından ve görüntüsünden ibârettir. Bu iddiada bulunan çok sayıda mutasavvıf yetişmiş olup bugün dahi bu anlayışı savunanlar mevcuttur.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Tevhidi, Allah’ın ve Rasûlü’nün anlaşılmasını istediği gibi değil; vahiy dışı dışarıdan gelen etkilerle oluşturan bu tevhid anlayışı, tevhidden çok uzak bir sapık görüştür.
__________________ |
15 Şubat 2012, 23:25 | Mesaj No:13 |
Durumu: Medine No : 11916 Üyelik T.:
02 Mart 2010 | Cevap: Tevhid nedir,. Tevhidin Pratik Görüntüleri Bu muazzam görüntüyü ve Allah’ın vahiy ile öğrettiği Tevhid’i beş maddede daha açık görebiliriz: 1- Kâinattaki Tevhid:Kâinattaki her varlık bu inancı bize haber veriyor. Kur’an’da sık sık bu duruma dikkat çekilmekte, Allah’ın sonsuz kudretinin eserine bakmamız tavsiye edilmektedir. Kâinattaki her varlık kendine ait bir özelliğe sahiptir ve her biri kendi görevini yerine getirmektedir. Bu durum, Tevhid’in göstergesidir.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] 2- Siyasette Tevhid: Siyaset, idare etme, yönetme ve yönlendirmedir. Âlemlerin Rabbi Allah (c.c.), âlemleri yaratan ve idare edendir. O’nun hükmü hem kâinatta hem de insan hayatında geçerlidir. “O gökte de ilâhtır, yerde de ilâhtır.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Allah’ı dünya ve toplum işlerine karıştırmak istemeyen mantık Tevhid’e aykırıdır ve tâğutluktur. 3- Toplumda Tevhid: İslâm ümmeti, Tevhid Dinine inanmakla tek bir ümmet, tek bir topluluk olmaktadır. “Ümmetiniz bir tek ümmettir ve Ben de sizin Rabbinizim. O halde gereği gibi ibâdet edin.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Öyleyse mü’minler, hayatlarına Tevhid ilkelerini hâkim kılarak birliklerini koruyacaklar, Allah’ın ipine sımsıkı sarılarak ayrılıp parçalanmayacak ve vahdete ulaşacaklar. Mü’minleri, ancak Tevhid ilkelerine topluca sarılma birleştirir, bir araya getirir. Mü’minler, kendilerine Allah’ın âyetleri geldikten sonra parçalanıp bölük pörçük olanlar gibi olamazlar.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] 4- Kişide Tevhid: İman edenler, İslâm’ın kendilerinden istediği mavahhid tipli insan olmak, hayatlarının her ânında Tevhid inancını yansıtmak, kulluğu tek olan Rablerine yapmak durumundadırlar. Muvahhid, bütün benliği ve duygularıyla Tevhid ilkelerine inanır, mücâdelesini bu uğurda yapar. 5- Yürekte ve Dilde Tevhid: Mü’minler, Tevhid Dininin özeti olan Tevhid Kelimesini yürekten kabul ederler, inanırlar, dilleriyle de inandıklarını ortaya koyarlar. Sonra da bu inançlarını fikirde, düşüncede, ahlâkta, ibâdette, sosyal hayatta ve her konuda gösterirler. Tevhid’in ilkelerini hayata hâkim kılarlar. “Lâ ilâhe illâllah” dedikten sonra, başka ilâhların peşine gitmezler, şirk olabilecek fikirleri kabul etmezler, ilâh zannedilenlelerin ve tâğutların hükümlerine itibar etmezler. Allah’a rağmen insanlara hükmetmeye kalkışanlara yüz vermezler. İbâdetlerini yalnızca Allah’a yaparlar. İmanlarından asla taviz vermezler. Rabbimiz buyuruyor ki: “Allah’a dayan, vekil olarak Allah yeter… Allah bir adamın göğsünde iki kalp yaratmadı…”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] İşte bu mânâda kim Kelime-i Tevhid’i kabul ederse, kim hayatını bu inanç doğrultusunda yaşarsa, kimin son sözü “lâ ilâhe illâllah Muhammedu’r Rasûlullah” olursa, onun cennete gideceği umulur.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] İnsanlık tarihi baştan başa bir Tevhid mücâdelesi tarihidir. İnsanlar şirk dinine girip saparak azdıkça, yoldan çıktıkça Allah’ın peygamberleri onları Tevhid’e dâvet ettiler, kurtulmalarını sağlamaya çalıştılar. İnsanlar Rablerine isyan etmeye, Allah (c.c.) da onlara elçi ve elçilerle beraber kurtuluş dâvetini göndermeye devam etti. Bugün de Allah’ın son vahyi olan İslâm, O’nun kitabı Kur’an ve bunların tebliğicisi Hz. Muhammed, bütün insanlığı Tevhid’e dâvet ediyor. Çünkü gerçek kurtuluş Tevhid’e uygun yaşamaktır. Kur’an’ın deyişiyle; “…Darmadağınık birçok düzme ilâhlar mı hayırlıdır, yoksa hepsine ve her şeye gâlip Kahhar (sonsuz güç sahibi) bir tek olan Allah mı?”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Tevhidi kabul eden insan Allah’a şöyle söz vermiş olur: “Ben ancak Senin emirlerine kayıtsız şartsız uyarım, Sana dayanır ve Sana güvenirim. Cezalandıracak ve mükâfatlandıracak ancak Sensin. En güzel emir Senin emirlerin ve en mükemmel kanun senin kanunlarındır. Senin emirlerini alaya alan, yalanlayan ve haddi aşanlara karşı koyacağım. Senin rızân için yaşayacağım, Senin emrine uymayan hiçbir fikri ve kanunu benimsemeyeceğim.”
__________________ |
15 Şubat 2012, 23:27 | Mesaj No:14 |
Durumu: Medine No : 11916 Üyelik T.:
02 Mart 2010 | Cevap: Tevhid nedir,. Tevhid, yine, rubûbiyet ve ulûhiyet tevhidi olmak üzere ikiye ayrılır. Rubûbiyet Tevhidi Rubûbiyet tevhidini tam olarak anlayabilmek için, rubûbiyet kavramının türediği “rabb” kelimesini iyi kavramak gereklidir. Rabb kelimesi, esas olarak terbiye anlamına gelir. Terbiyenin yanında, aynı zamanda ıslah etmek, üzerinde tasarrufta bulunmak, taahhüt etmek, kemâle erdirmek, tamamlamak, efendisi olmak, sorumluluğunu yüklenmek, toplamak, başkanlık etmek, sahip olmak, bakmak, büyütmek, sözünü geçirmek, istediğini yapabilmek, yaptırabilmek, rızık vermek gibi mânâları kapsar. Allah Teâlâ, âlemlerin gerçek Rabbi olduğu için, rubûbiyet (Rablik) sadece O’na aittir. Bu konuda Allah’ın tevhidi farzdır. Bütün bu sıfatlarıyla rubûbiyet Allah'a aittir. Yukarıda sayılan rubûbiyet sıfatlarında Allah'a ortak kabul etmek şirktir. Çünkü her yönüyle yaratan, rızık veren, her şeye sahip olan O’dur. İşleri idare eden, öldüren ve dirilten, fayda ve zarar vermeye gücü yeten, yükselten ve alçaltan O’dur. Rubûbiyet tevhidi; göklerin ve yerin yaratıcısının sadece Allah olduğuna ve bütün kâinat işlerini O’nun düzenlediğine inanmaktır. Bu imanın gereği olarak insan, sadece Allah’a kulluk/ibâdet etmeli ve O’na hiçbir konuda ortak koşmamalıdır. Rubûbiyet tevhidi, fıtraten insanın kalbine yerleştirildiği için çoğu zaman müşrikler de dâhil olmak üzere (istisnâlar dışında) bütün insanlık tarafından kabul görmüştür. Tarih boyunca çok az insan rubûbiyyet tevhidinde sapıklığa düşmüştür. Mekke müşrikleri taptıkları putların rubûbiyet sıfatlarını taşımadıklarını pekâlâ biliyorlardı. Fakat buna rağmen sahte ilâhlarına saygı ve tâzim gösteriyorlardı. Bu konu Kur’ân-ı Kerim’de şöyle anlatılır: “Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?’ diye sorarsan, şüphesiz ‘Allah’tır’ derler.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]; “De ki: ‘Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? O kulaklara ve gözlere mâlik bulunan kimdir? Ölüden diriyi, diriden de ölüyü kim çıkarıyor? Bütün işleri kim idare ediyor?’ Hemen: ‘Allah’ derler.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kur’ân-ı Kerim’deki bu âyet-i kerimelerden anlaşılıyor ki, kişi sadece bu tür bir tevhidi kabul etmekle İslâm dinine girmiş olmaz. Çünkü, yukarıda geçen âyetlerde ifade edildiği üzere Mekke müşrikleri de Allah’ın rubûbiyetini ikrar ediyorlar; yani yaratan, yoktan var eden, fayda ve zarar vermeye gücü yeten, duâlara icâbet eden vb. sıfatlara sahip yüceler yücesi Allah'a inanıyorlardı. Ne var ki, putlarına/tanrılarına kendileri için şefaatçi olsunlar diye tapıyor, onları Allah’ı seviyormuş gibi seviyorlardı. Doğal olarak bu halleriyle müşrik oluyorlardı. Kur’an, ulûhiyet tevhidi olmadan, sadece rubûbiyet tevhidi ile kişinin kurtuluşa erişemeyeceğini açıkça belirlemiştir. İnsanın muvahhid bir müslüman sayılabilmesi ve cehennem azâbından kurtulabilmesi için rubûbiyet tevhidi ile beraber ulûhiyet tevhidine de iman etmesi lâzımdır. O halde ulûhiyet tevhidi nedir? Ülûhiyet Tevhidi Ulûhiyet tevhidi, Allah'a, Onun belirlediği ibâdet şekilleri ile ibâdet etmektir. İbâdette Allah’ı birlemek, başkasını O’na ortak kabul etmemektir. Kalbin korkarak ve ümit ederek Allah'a bağlanmasıdır. Ulûhiyet tevhidi; ibâdette, boyun eğmede, hüküm koymada, kesin itaatte tek ve ortağı olmayan Allah’ı birlemektir. Rubûbiyet ve ulûhiyet tevhidi beraber olmalıdır. Bunlardan biri bulunmazsa kişi muvahhid olamaz ve şirke düşer. Müşrikler, rubûbiyet tevhidini kabul ediyorlardı. Ancak bununla birlikte putlara tapıyorlar ve yeryüzünde Allah’ı tek hüküm koyucu olarak kabul etmiyorlardı. Aynı şekilde ehli kitap da, Allah’ın yeryüzünü yarattığını kabul etmelerine rağmen O’na oğul isnat ederek ve helâl-haram kılma yetkilerini din adamlarına vererek şirke düşmüşlerdir. Ulûhiyet tevhidi çok önemlidir. Bütün peygamberlerin tebliğlerinde en çok vurguladıkları husus ulûhiyet tevhididir: “Biz her kavme: ‘Allah'a ibâdet edin ve tâğuta kulluktan sakının; sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur’ (diye tebliğ etmesi için) bir peygamber gönderdik.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]; “(Nuh): ‘Ey kavmim! Allah'a kulluk/ibâdet edin, sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur’ dedi.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Tevhidin şiarı, Lâ ilâhe illâllah’tır. Bu ifâde, ulûhiyeti Allah’tan başka her şeyden kaldırıp atmayı ve ulûhiyeti sadece O’na has kılmayı içermektedir. “Böyledir. Allah, hakkın ta kendisidir. O’nu bırakıp taptıkları ise bâtıldan başka bir şey değildir. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Tevhidin en açık tezâhürü, Allah’ın emirleri ile, sevilen kişi veya herhangi bir şeyin istekleri çatıştığında, Allah’ın emirlerini tercih etmektir. “İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp, O’na koştukları eşleri ilâh olarak benimseyenler ve onları Allah’ı severcesine sevenler vardır. Mü’minlerin Allah’ı sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Peygamberlerin görevleriyle ilgili âyetler, tevhid’in temelinin sadece Allah'a ibâdet etmek olduğunu açıkça beyan ediyor. Peygamberlerin gönderilişlerindeki temel amaç, insanları Allah'a kulluğa/ibâdet etmeye çağırmaktır.
__________________ |
15 Şubat 2012, 23:28 | Mesaj No:15 |
Durumu: Medine No : 11916 Üyelik T.:
02 Mart 2010 | Cevap: Tevhid nedir,. Tevhidin Yansımaları Kur’ân-ı Kerim’in tevhid ile ilgili âyetlerine dikkatle baktığımız zaman tevhid akîdesinin sadece fikrî, zihinsel ve felsefî bir telakki olmayıp; insan ve kâinat konusunda başlı başına çok genel bir düşünce ve yaşam biçimi olduğunu açıkça anlarız. Kavramlar arasında, insan hayatını “tevhid” kavramı kadar çepeçevre kuşatan, çok boyutlu bir başka kavram bulmak mümkün değildir. Bundan dolayı tarih boyunca bütün İlâhî dâvetler, Lâ ilâhe illâllah esasını açıklayarak işe başlamışlardır. Evrendeki Tevhid Kur’an’ın insanlara kazandırmaya çalıştığı dünya görüşüne göre kâinat ve kâinattaki bütün varlıklar yüce bir kuvvet olan Allah tarafından yaratılmıştır. Evrendeki düzen de Allah tarafından yaratılmıştır. Kur’an, evrendeki düzenin Allah tarafından takdir edilmiş olduğunu açıkça beyan ediyor. Kur’an’daki birçok âyet, çeşitli ifade biçimleriyle insanın dikkatini evrenin sağlam düzenine çekerek, evrenin yaratıcısının birlenmesi gerektiğini vurguluyor. “Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]; “Gerçek şu ki, göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmişlerdir.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]; “Göklerde ve yerde bulunan her şey, Rahmân’a kul olarak gelecektir.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]; “O (Allah), geceyi sizin için istirahat etmenize elverişli, gündüzü de (geçiminizi sağlamanız için) aydınlık yapmıştır. Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bu âyetler, bütün evrende var olan düzeni; evrenin yaratıcısı, idare edicisi ve evirip çevireni olan Allah’ın birliğine apaçık bir delil sayıyor. Bizden de, kâinatta var olan bu mükemmel düzen ve bu düzenin sağlamlığı ve bütünlüğü üzerine düşünmemizi ve bu yolla tevhid fikrine ulaşmamızı istiyor. Tevhid ve Allah’ın Hâkimiyeti Tevhid, bütün beşeriyetin, sahte ilâh ve rablere başkaldırarak esâret zincirinden kurtulması ve Allah’tan başkasına kul olmaması demektir. Bu yüzden, tevhid kavramı aynı zamanda, kullara kul olmanın pençesinden kurtularak yalnız Allah'a kul olmaya yönelmek ve bunun tabii neticesi olarak da Allah’ın hâkimiyetini kabul etmek; Allah’ın egemenliğinin dışında her gücü, sultayı, otoriteyi, sistemi, fikri, ideolojiyi, dünya görüşünü, kısacası hangi kılıf, örtü ve görüntü altında olursa olsun hâkimiyet/egemenlik iddiasında bulunan her kimseyi ve her şeyi reddetmek anlamlarını da içerir. “Rabb’in, yalnız kendisine kulluk etmenizi... emretti.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] “Hüküm, hâkimiyet/egemenlik yalnız Allah’ındır. O, yalnız Kendisine ibâdeti/kulluk yapmanızı emretmiştir. İşte dosdoğru din budur.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bu âyetler şu gerçeği açıkça ortaya koyuyor: Allah'a inanmanın, tevhid dinine dâhil olmanın ve muvahhid sayılabilmenin şartı, kişinin Allah’ın hâkimiyetini kabul ederek, O’nun isteğini, kendi dilediğine veya başkalarının isteklerine tercih etmek ve tüm diğer arzuları O’nun yolunda fedâ etmektir. Müslüman olmak, kısaca Allah’ı kural koyucu sıfatlarıyla tek, emir verici olarak tek, yasak koyucu olarak tek ve insan hayatına hükmedici olarak tek olarak kavramak, inanmak ve bu doğrultuda yaşayıp tavır koymaktır. Tevhid ve Tâğutlarla Mücâdele “De ki: ‘Ey kitap ehli! Bizim ve sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin: Yalnız Allah'a ibâdet edelim; O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; bazımız bazımızı Allah’tan başka rabler edinmesin.’ Eğer yüz çevirirlerse: ‘Şâhid olun, biz müslümanlarız’ deyin.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]; “İman edenler Allah yolunda savaşırlar; kâfirler de tâğut yolunda savaşırlar. O halde, şeytanın dostlarıyla savaşın; çünkü şeytanın hilesi zayıftır.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Sosyal bir hayat nizâmı olarak tevhid, halkın bilgisizliği ve şuursuzluğu üzerine dayalı veya onlara zulmetmek üzere kurulan câhilî ve tâğutî sistemleri temelden değiştirecek plan ve projeler sunar. Tevhid, sırf fikrî ve nazarî bir akîde değil; eyleme yönelik, pratik çözüm yolları sunan bir sistemdir. Tevhid akîdesi, yalnızca tabiat ötesi/****fizik konulara izah getiren ve ahlâk ile ilgili konularda sözkonusu edilebilecek bir tasavvur değil; şirk temeli üzerine oturmuş tâğutî sistemlere karşı muvahhidlere planlı, programlı bir hareket mantığı sunan, inkılapçı bir başkaldırıdır. Tevhid akîdesi, pratik, eyleme dönük bir hareket ve câhiliyyeye, şirk temeline dayanan sistemlere bir başkaldırı ve de müstekbir, zâlim tâğutlara karşı siyasî, iktisadî, sosyal ve hukukî bir sistem olmasaydı, tarih boyunca bu akîdeyi kavimlerine sunan bütün peygamberlere karşı savaş açılır mıydı? İslâm güneşinin doğduğu sıralarda Mekke’de hayatlarını sürdüren “Hanifler”in konumu, bu konuya ışık tutması bakımından oldukça önemlidir. Peygamberimiz’e peygamberlik görevi verileceği dönemde Mekke’de Hz. İbrâhim’in şeriatı üzerine yaşayış sürdürdüklerini iddia eden Hanif dini taraftarları vardı. Bunlar, putlara tapmaktan vazgeçerek Hz. İbrâhim’in dinine girmişlerdi. Bunlar, Allah’ı birliyor ve kavimlerinin putları adına kestikleri kurbanları yemiyorlardı. Panayırlarda tevhidin hakikati ile ilgili nutuklar söylüyorlar, putların bâtıllığına dair deliller getiriyorlar ve onlara tapmamayı öğütlüyorlardı. Ne var ki, Hanif dininden olduğunu iddia eden bu kimselerin savundukları düşünce, sadece zihinde taşınan, salt fikir ve kuramsal inanış ve anlayış olmaktan öteye gitmiyordu. O yüzden müşrik Mekke toplumunda en ufak fikrî ve pratik bir etkinlikleri yoktu. O putperest toplumda ortaya koydukları fikirleri, sadece nazarî inanç biçimiydi. Bunun için de bu kimseler, şirk temeline dayalı o câhilî toplumda müşrik putperestlerle aynı ortamda, birbirleriyle fiilî olarak çatışmadan yaşıyorlar ve bu konumları kendilerini fazla rahatsız etmiyordu. Kokuşmuş bu küfrî toplum düzeninin geleneği, göreneği, örf ve âdetlerinin pratik olarak içindeydiler. Bu yüzden, pratik yaşamdan uzak bulunan ve sadece nazariye olmaktan öteye gitmeyen tevhid akîdesine bağlı olmaları, onları o haysiyetsiz yaşayış tarzından, câhilî ortamdan ve kokuşmuş zulüm tasallutu altında zelil bir hayat sürdürmekten uzaklaştırmıyordu. İslâmî dâvetin en önemli ve temel maddesi, tevhidin isbatı ve şirkin reddi olduğu için, câhilî Mekke atmosferinde, yerleşik şirk düzeni içerisinde gündeme gelen tevhid akîdesi, özel bir yaşam biçimini göstererek, inkılabçı bir kimlikle işe başladı. İslâm’ın siyasî, iktisadî ve sosyal bir sistemin ve hayatın bütün alanlarına hükmeden bir nizamın adı olduğu net bir şekilde ilân edildi. Şirkin her çeşidinin çürütüldüğü deliller ileri sürüldü ve gâyet özlü bir şekilde insanlar tevhide dâvet edildi. Tevhid fikri anlatılırken, sadece zihinsel olarak Allah’ın var oluşu değil; O’nun tek oluşunun anlamı ve bu akîdeye olan ihtiyaç da anlatıldı. İşte Rasûlullah’ın (s.a.s.) kavmine sunduğu tevhid anlayışı ile Hanifler’in savundukları tevhid fikri arasındaki temel fark bu noktada odaklaşıyor: Bir yanda hayatın bütün alanlarına hükmeden, hem zihinsel, fikirsel ve hem de pratiğe yansıyan bir akîde; diğer yanda sadece zihinde yer eden, sadece kalpte yer tutan ve pratiğe indirgenemeyen, hayata geçirilemeyen bir inanç... Peygamberimiz’in, risâlet ile görevlendirildikten sonra yaptığı ilk iş, inanç ve amele dayanan, teorisi ve pratiği olan gerçek tevhid anlayışını yerleştirmek olduğu için Mekke’nin egemen güçleri, idareyi ellerinde tutan müstekbirler, kendisine karşı savaş başlattılar. Savunduğu bu saf akîde, Peygamberimiz’i kâfirlerle karşı karşıya getirdi. Kâfirler, kendine has, özel bir yaşam biçimi sunan bu akîdenin, kendi câhilî sistemleriyle asla uzlaşmaya girmeyeceğini, yeryüzünde tâğutî rejimlerle sürekli ve amansız bir mücâdele içerisinde olacağını, kısacası küfre karşı devamlı bir savaşım vereceğini kesin bir şekilde anladılar. Tevhidin, uygulamaya ve tâğutî düzenlere karşı başkaldırı ilanı olduğu anlayışı, onların neden, daha önce aynı akîdeyi savunan Hanifler’e karşı en ufak bir tepki göstermezken, Hz. Peygamber ve onunla beraber olanlara karşı şiddetli bir savaşın içerisine girdiklerini açıkça ortaya koyuyor.
__________________ |
15 Şubat 2012, 23:29 | Mesaj No:16 |
Durumu: Medine No : 11916 Üyelik T.:
02 Mart 2010 | Cevap: Tevhid nedir,. Kur’ân-ı Kerim’de Tevhid Kavramı Kur’ân-ı Kerim’de “İlâh” kelimesi, toplam 147 yerde geçer. “Allah” lafzı ise, tam 2697 yerde kullanılır. "Lâ ilâhe illâllah" şeklindeki tevhid kelimesi/cümlesi Kur'an'da iki yerde[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] geçer. Aynı anlama gelen "Lâ ilâhe illâ Hû" şeklinde 30 yerde tekrarlanır. “İman” kelimesi, değişik kullanımlarla toplam 878, onun zıddı olan “küfür” sözcüğü 525 yerde, tevhidin zıddı olan “şirk” de 168 defa zikredilir. Sadece bu kelimelerin geçtiği, direkt olarak tevhidi anlatan âyetlerin sayısının toplam 4447 olduğunu değerlendirdiğimizde, Kur’an’ın her üç âyetinden ikisinin tevhidden bahsettiğini görmüş oluruz. Bunun yanında, farklı ifadelerle tevhidin anlatıldığı âyetleri de göz önünde bulundurduğumuzda, Kur'an'ın Allah'ın tek bir ilâh olduğuna inanmaya ne kadar önem verdiğini ve bütün Kur'ânî esasların tevhid inancı esasına dayandığını görürüz. Tevhid, yaratılıştan bile öncedir.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] “Lâ ilâhe illâllah” kelimesi, İslâm dininin temel rüknü olduğuna göre Tevhid olmadan İslâm dininden de bahsetmek mümkün olmaz. Bu yüzden Tevhidin ilk olarak açıklanması, tebliğ edilmesi ve beyan olunması gerekmektedir: “Senden önce gönderdiğimiz her peygambere; ‘Benden başka ilâh yoktur, Bana kulluk edin’ diye vahyetmişizdir.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Aslında Kur’ân-ı Kerim Tevhidin, yani “Lâ ilâhe illâllah”ın mânâsını açıklamak üzere gönderilmiştir. Tevhid akîdesinin, küçük bir şüpheye yer bırakmadan, saf ve katıksız bir şekilde yerleşmediği bir kalpte hakiki imandan bahsetmek mümkün değildir. Gerçek bir iman için de Allah’a imandan önce tâğutları tanımamak, onları reddetmek gerekir.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Mü’min olmanın, Allah’ı kabul etmenin anlamı, Tevhid akîdesinin net olarak, saf, arı ve duru olarak insan kalbine yerleşmesi ve buna bağlı olarak insan hayatında, yani pratikte tezâhür etmesidir. Buna Allah’ın insan hayatına hükmetmesi de diyebiliriz. İnsanın Allah’tan gayrı bütün sahte ilâhları reddetmesi, sadece Allah’ın kopmak bilmeyen sağlam kulpuna yapışarak diğer bütün iplerin kesilmesi... İşte Tevhidin rûhu budur. O halde bize düşen, Tevhid akîdesini aslından öğrenmek ve yeniden ona dönmektir. Ancak bu şekilde câhiliyyenin bataklığından kurtulabilir ve yeniden dünya toplumları arasındaki izzetimizi kazanabiliriz. Kur’an Allah Teâlâ’nın varlığını isbat etmeyi değil; O’nun sıfatlarını konu edinmiştir. Bu âyetlerde özellikle Tevhid, yani Allah’ın bir tekliği üzerinde durularak Allah’ın şerîki ve benzeri olmadığı ifâde edilmiştir. Kur’an’a göre Tevhidin asıl mânâsı; Allah’ın birliğine, dengi ve ortağı olmadığına insanların iman etmesidir. Amelde Tevhid Amelde tevhid, kulluğa dair eylemlerin sadece Allah'a yöneltilmesi ve Onun rızâsı için yapılmasıdır. İnançta tevhidin doğal olarak amele yansıyacağını, dolayısıyla bir tek Allah'a iman eden ve O'na ait özellikleri başka varlıklara tanımayan insanın kulluğunun da tevhid üzere olacağı kaçınılmazdır. Meseleye bu çerçeveden baktığımızda, aslında inançta tevhid ile amelde tevhidin birbirini takip eden iki ayrı unsur olmayıp, ikisinin de aynı anda gerçekleşen ve birbirini tamamlayan unsurlar olduğunu görürürz. Şu âyette inançta tevhid ile amelde tevhidin birbirinden ayrılmaz unsurlar olduğu açık bir şekilde vurgulanmıştır: "De ki: 'Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlâh'ınızın, sadece bir İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibâdette hiçbir şeyi şirk/ortak koşmasın."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Tevhidin inanç ve amel boyutunun ayrılmaz iki unsur oluşu nedeniyle, Kur'an'da inanca ve kulluğa yönelik tevhid çağrısının daha çok birlikte yapıldığını görürüz: "İşte Rabbiniz Allah O'dur. O'ndan başka ilâh/tanrı yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O'na kulluk edin, O her şeye vekîldir."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] "Allah'a kulluk edin ve O'na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın..."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] "Nûh'u rasûl/elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: 'O benim Rabbimdir. O'ndan başka ilâh yoktur. Sadece O'na tevekkül ettim ve dönüş sadece O'nadır."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] "Muhakkak ki Ben, yalnızca Ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; Beni zikir/anmak için namaz kıl." [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kur'an'ın indiriliş amacı da "sadece Allah'a kulluk/ibâdet"in gerçekleşmesidir: "Elif lâm râ. (Bu,) Bir kitaptır ki, hikmet sahibi, her şeyden haberi olan (Allah) tarafından âyetleri sağlamlaştırılmış, sonra da güzelce açıklanmıştır. Tâ ki, Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Amelde tevhid, en vecîz şekliyle Kâfirûn sûresinde özetlenmiş ve bu sûreye bu özelliğinden dolayı ikinci İhlâs sûresi de denilmiştir: "De ki: 'Ey kâfirler! Ben sizin ibâdet etmekte olduklarınıza ibâdet etmem. Siz de benim ibâdet ettiğime ibâdet etmiyorsunuz. Ben sizin ibâdet ettiklerinize asla ibâdet edecek değilim. Siz de benim ibâdet ettiğime ibâdet edecek değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim de bana!"[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yine fâtiha sûresinde de kullukta tevhid en vecîz biçimiyle kulun kendi ağzından söylettirilir: "Ancak Sana kulluk ederiz ve yalnız Senden yardım isteriz."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Tevhidi ifade eden ve bu alanda özel bir yeri olan "ihlâs" kavramına özellikle değinmek istiyoruz. Bu kavramın, şirkten uzaklaşarak ibâdetin sadece Allah'a yapılmasını ifade etmesi, inançta tevhidi de içine almakla beraber Kur'an'da yer alış şekliyle daha çok kulluğun bir şartı olarak amelde tevhidi anlatması bakımından önemli bir yeri vardır: "De ki: 'Rabbim adâleti emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O'na çevirin ve dini yalnız Allah'a hâlis kılarak/ihlâsla (muhlisîn) O'na yalvarın."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] "Şüphesiz ki Kitab'ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a hâlis kılarak (muhlisan) kulluk et. Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine birtakım dostlar edinenler: 'Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk/ibâdet ediyoruz' derler."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bütün bu izahlardan anlaşıldığı üzere amelde tevhid, inançta tevhidin doğal bir sonucu olarak kulluğun da sadece Allah'a yöneltilmesi anlamını içermektedir. Allah'ın tek gerçek ilâh kabul edilmesine rağmen, eğer kullukta başka maksatlar güdülüyorsa, bu durumda tevhidin temeli sarsılmış olacaktır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ahmet KALKAN
__________________ |
15 Şubat 2012, 23:32 | Mesaj No:17 |
Durumu: Medine No : 11916 Üyelik T.:
02 Mart 2010 | Cevap: Tevhid nedir,. evet bunca yazıdan sonra bu soruları bakalım kim cevaplıyacak? 1- Lâ ilâhe illâllah Muhammedün Rasûlullah ifâdesinin anlamı, aşağıdakilerden hangisidir? a) Allah’tan başka ilâh yoktur. b) Ben şâhitlik ederim ki, Allah’tan başka ilâh yoktur ve ben yine şâhitlik ederim ki, Hz. Muhammed (s.a.s.) O’nun kulu ve elçisidir. c) Allah birdir, O’ndan başka tanrı yoktur. d) Allah’tan başka ilâh yoktur. Hz. Muhammed (s.a.s.) O’nun Rasûlüdür. 2- Kanun ve hüküm koyan, otorite ve güç sahibi, kendisinden yardım istenilen, ibâdet edilen, güvenilen, sevilen ve korkulan, itaat edilen ve emirlerine uyulan, ihtiyaçları gideren, duâya karşılık veren, belâları gideren gibi anlamlara gelen kelime aşağıdakilerden hangisidir? a) Rab b) İlâh c) Tâğut d) Bel’am 3- Aşağıdakilerden hangisi “tevhid kelimesi”nin tanımıdır? a) Allah’ın tek yaratıcı, yağmurları yağdıran, tabiat güçlerine hükmünü geçiren ilâh olduğuna inanmaktır. b) Allah’ın insanlara kesin olarak yapmalarını emrettiği fiillerdir. c) Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hayatını anlatan ilmin adıdır. d) Allah’ın zâtında, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde tek olduğuna inanmaktır. 4- Tevhidin sözlük ve terim anlamlarını açıklayınız. 5- İlâh kelimesi, hangi anlamlara gelir? 6- Tevhidi kabullenen insan, Allah’a nasıl söz vermiş olur?
__________________ |
16 Şubat 2012, 08:32 | Mesaj No:18 |
Cevap: Tevhid nedir,. ...Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yoktur..." (A'raf: 7/59) sorulara bir ara uğrayacağım.
__________________ Yurdum insanına batıl hak gibi zulumde adelet miş gibi yutturulmuş | |
16 Şubat 2012, 11:20 | Mesaj No:19 |
Durumu: Medine No : 13966 Üyelik T.:
27Haziran 2011 | Cevap: Tevhid nedir,. cevaplar.1.d) Allah’tan başka ilâh yoktur. Hz. Muhammed (s.a.s.) O’nun Rasûlüdür. 2.b) İlâh 3.d) Allah’ın zâtında, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde tek olduğuna inanmaktır. 4.. Tevhidin sözlük ve terim anlamlarını açıklayınız. cevap.. Birlemek şeklinde ifade edilen tevhid, Arapça v-h-d kökünden türemiş bir mastardır. Tevhid , YARATAN İLE YARADILANI BİRBİRİNDEN AYIRARAK YARADANI BİRLEYEREK HÜKMETMEK ,bunuda yaradanın verdiği BİLGİYE[VAHİYE],bağlı olarak birlemek kafasına göre değil. örneğin dünyanın varlığından günümüze keder hiç bir bilim adamı şöyle bir iddada bulunamamıştır,YER GÖK VE HER İKİ ARASINDAKİLERİ BEN YARATTIM VE BUNLAR BENİMDİR,düşünün böyle bi iddayı kim ama kim olursa olsun idda etse bunu duyan insanlar hemen onu bi akıl hastenesine kapatırlar. Ama bunu rabbimiz yaratılan her şeyin YARATICISI BENİM VE İLAH OLARAKTA BENİM HÜKMÜMÜ uygulayın,bu ALLAHIN HAKKIDIR diyor. Ayrıca iki ilah olsaydı BÜTÜN İŞLERDE KARIŞIRDI DİYOR,birlemek bunun içinde ne kadar önemlidir,örneğin Allahın hükmüyle hükmetmeyen idareler KOALİSYON HÜKÜMETLERİ KURUNCA işler nasıl karışıyor...Bu karışıklık Allahın hükmüyle hükmetmedikleri için olduğu aşikardır ayrıca koalisyon oluncada karışıklık bi kademe dahada artıyor. Yalnız Allahı Allahın verdiği kuran bilgisiyle birlemek,doğru bir birlemek olur,bunda örnek olark şunu verebiliriz,birlemek BİR OLMAKTIR,ama Allah kendisi için BİZ i de kullanıyor,bu Allahın iki olduğunu değil,Allahın kendisi için böyle bir şeyi kullandığı için bizlerde kullanıyoruz,ama Allah BİZ i kullanmasaydı,muvvahidler bunu kullanamazdı,burdanda anlaşılıyor ki doğru bir tevhid bilgisi yine Allahın kurandaki beyanındaki gibi olmalıdır... kısacası doğru bir Allah anlayışı kuranın ortaya koyduğu anlayıştır. diğer sorularda inşaallah devam edecem...
__________________ önce yazdığım katılım yaptığım beğeni yaptığım paylaşımların arasında azda olsa kuran ve sünnete uygun olmayan düşünceler olabilir.Bunların bana sorulmadan dikkate alınmasından mesul değilim... ... |
16 Şubat 2012, 14:32 | Mesaj No:20 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Tevhid nedir,. aa... Konu süper işlenmiş.. Her ikinizinde eline sağlık...
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Din, ilah, islam, tevhid nedir? | Fatıma-i Zehra | Tevhid Ve Şirk Konuları | 0 | 31 Mayıs 2014 20:23 |
Tevhid, Tevhit Nedir, Tevhidin Anlamı, Tevhidin Sırları (3)/Muhsin iyi | muhsin iyi | Makale ve Köşe Yazıları | 3 | 22 Temmuz 2013 22:09 |
Tevhid, Tevhit Nedir, Tevhidin Anlamı, Tevhidin Sırları (2)/Muhsin İyi | muhsin iyi | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 19Haziran 2013 10:51 |
Tevhid, Tevhit Nedir, Tevhidin Anlamı, Tevhidin Sırları/Muhsin İyi | muhsin iyi | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 04Haziran 2013 00:49 |
Tevhid'in insanlara etkisi Nedir? | MERVE DEMİR | Tevhid Ve Şirk Konuları | 1 | 25 Aralık 2011 14:56 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|