|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Nesli_Nur,Açılış Tarihi: 26 Mart 2013 (20:47), Konuya Son Cevap : 15 Eylül 2021 (16:39). Konuya 4 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
26 Mart 2013, 20:47 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 20510 Üyelik T.:
01 Ekim 2012 | ‘imanınız eskir, daima tazeleyiniz!’ ‘imanınız eskir, daima tazeleyiniz!’ İhtiyacımız; gönül huzuru Kış günlerini bilirsiniz, namaz vakitleri birbirini takip eder. Öğle ezanı okunduktan sonra, namazınızı kılmak için iki saatten biraz fazla vaktiniz vardır. Ardından ikindi namazının vakti gelir, sonra akşamın vakti… Eğer dikkat edilmezse namazın kazaya kalması riski vardır. Geçtiğimiz günlerde bir yere gidiyordum, öğle ezanının okunduğunu duydum. Mahalle arasında küçük bir caminin mütevazı minaresinden, sanki “Gel, namazını kılmadan nereye gidiyorsun? Dünyanın peşinden koşmakla kim yetişmiş ki sen yetişeceksin. Gel önce namazını kıl” der gibi bir davet yayılıyordu. Gerçekten müezzinin ihlası mı nedir, bu ezan sanki bir başkaydı! Mıknatısın çekimine kapılmış demir gibi kendimi caminin kadınlar kısmının kapısında buldum. Ne yazık ki kilitliydi. Etrafta açacak kimse de görünmüyordu. Fakat camiye bitişik müştemilattan avluya açılan bir kapıdan, yaşlı bir teyze çıktı. Kuran-ı Kerim’ini göğsüne bastırmış olmasından anladığım kadarıyla, orada bir hanımlar kursu vardı. Beni görünce “Namaz mı kılacaksın? Gel, burada kılabilirsin” dedi. İçeriye girdiğimde, yirmi- otuz kadar hanımın rahlelerindeki elifba cüzleri ve Mushaflarına eğilmiş hafif bir uğultuyla ders çalıştıklarını gördüm. İçime bir sıcaklık yayıldı; dışarıdaki o katı kalpli, soğuk, hesapçı, anlamsız ve gürültülü dünyadan kaçıp bu yuvaya sığınmış hanımları görünce. Selam verip kıbleyi sordum, gösterdiler. Sünneti kılarken, birer ikişer onlar da safa katıldılar. Kendimi onlar arasındayken o kadar mutlu hissettim ki. Çoğu, dünyadaki kötülüklerden habersiz, kavgalardan çekişmelerden uzak, Allah’ın takdir ettiği dünyalığa razı olmuş, evlerindeki vazifelerini bitirince, gaflet tuzağı, renkli ekranın karşısına geçmek yerine, sırf Allah’ın kitabını okumayı ve dinini öğrenmek için o mütevazı kursa gelmiş mümine kardeşlerimin arasında bulunmak, beni duygulandırdı. Namazın sonunda “Ya Rabbi, benim kalbim onlarla… Beni de onlarla beraber yaz” diye, yalvarmak nasip oldu. Gerçekten, öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, bırakın dünyalık elde etmek için işlenen günahları, şöhret, makam, mevki adına yapılan kavgaları, din ve hizmet namına yapılan çekişmeler bile, insanın gönlünü karartıyor. Bakıyoruz, internette “falan şöyle dedi”, “filan ona böyle cevap verdi” tarzındaki dedikodulu videolarda, gençlere örnek olması gereken zevat dahi birbirine düşmüş. Bizi ikaz etsin, diye beklediğimiz kişiler, ikaza muhtaç hale gelmiş. Tam “Artık dini özgürlükler gelişiyor” diye sevinecekken, özgürlük de fitne olmuş; herkes bir köşeden akıl karıştırıcı beyanat yayınlıyor. Zaten caddeler, meydanlar, alışveriş merkezleri çevremizi kuşatmış; bizi tüketimin ve dünya yarışının kölesi haline getirmeye çalışıyor... O yetmezmiş gibi bir nefes huzur bulmayı umarak sarıldığımız yollarda da yol kesenler huzurumuzu kaçırıyor. İşte, böyle zamanlarda, insan ister istemez “İmanımı nasıl korur, nasıl yeniler, nasıl son nefese kadar diri ve salim tutabilirim?” diye endişeye kapılıyor. Ve böyle zamanlarda hesapsız, riyasız, her türlü tartışmadan uzak bir şekilde, safiyane kalple inanmış ve teslim olmuş yüreklere nasıl da susadığını hissediyor. Hepimizin ihtiyacı var, bazen içinde bulunduğumuz ortamdan uzaklaşıp bize “sade ve basit hakikati” hatırlatacak bir yerlere gitmeye… Evet, hakikat aslında çok basit ve çok sade… Kara toprak üstünde yükselen mezar taşları kadar net… İşte bize en büyük hakikat! O kabre gireceğiz! Orada kimseyi kandıramayız! … HER YANIMIZ GAFLET! İçinde bulunduğumuz şu anda, elimiz ayağımız tutuyor, aklımız eriyor, gözümüz görüyor, kendi işimizi yapıyorsak gerçekten ne kadar zavallı olduğumuzu unutuveriyoruz. Evet, çok gafiliz. Rabbimizin ihsan ettiği kudret, bize perde oluyor. Affı, rahmeti ve muhafazasıyla kundaklayıp kendi nefsimizin kötülükleriyle karşılaşmaktan koruması, bize gerçek felaketleri unutturuyor. Bir türlü fark edemiyoruz. Meleklerle dolu gökler, üzerimizde kurulmuş; bizim her gün, her an, ne yaptığımızı kaydedip duruyor. Ama biz, başıboş dolaşıyor, hatta yetmiyor birbirimizle dalaşıyoruz. Halbuki neyiz ki biz? Bir tefekkür etsek! … Bir zamanlar, giyimli kuşamlı, gösterişli bir adam, bir dervişle yolda karşılaşır. Derviş hiç alaka göstermez. Adamın zoruna gider “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye gürler. Derviş: “Evet biliyorum der. Bir süre önce bir damla su idin, bir zaman sonra da bir yığın toprak olacaksın. Şimdi de karnını deşseler pislik çıkar. İşte sen busun!” Evet, bir damladan yaratıldığımızı unutuyoruz da kafa tutuyoruz. Bir süre sonra, bu dünyada bir hiç olup gideceğimizi hiç hatırımıza getirmiyoruz. Mademki öyle, o halde neden dua etmiyoruz? Halbuki Sahibimiz: “Duanız olmasa Rabbiniz size ne diye değer versin?” (Furkan, 77) buyuruyor. Bu değersizlikten, bu anlamsızlıktan kurtuluşun yegane yolunu ıskalıyoruz… ‘İmanlarınızı tazeleyiniz!’ Bazen bunu unutuyoruz. Ahdimiz aklımızdan siliniyor. Göğüslerimizde imanlarımız, küllenen ateş kozları gibi ışıltısını yitiriyor. Peygamberimizin buyurduğu gibi, “Elbisenin eskidiği gibi göğsünüzdeki imanlarınız da eskir. Allah’a yalvararak, imanınızı tazeleyin!” (Taberani, Hâkim) Gerçekten de bazen ne ilim, ne ibadet, ne başka bir şey yeterli olmuyor kalbin hassasiyetini kazanmasına. Sanki öğrendiklerimiz kalbimize işlemiyor. Kuru boş tartışmalar, lüzumsuz yere aklımızı meşgul ediyor. İbadet bir adet, bir alışkanlık edasında tekrar ediliyor ama kalpte bir hararet tutuşturmuyor. İşte o zaman, zavallılığımızı, Allah’ın muhafazasına, affa ve rahmete nasıl da muhtaç olduğumuzu hatırlamamız, yalvararak niyaz etmemiz gerekiyor. Tıpkı ayet-i kerime ile emrolunduğumuz gibi: “Rabbinize için için yalvararak, gizlice dua edin. Gerçekten O, haddi aşanları hiç sevmez.” (A’raf, 55) Böyle içtenlikle, yalvara yakara, gözyaşlarıyla niyaz edecek hassasiyeti kazanmak için ise tefekkür etmemiz gerekiyor. Aslında biz de düşünüyoruz hem durmadan düşünüyoruz. Kafamız cadı kazanı gibi. Her şeyi düşünüyoruz ama asıl lazım olanı düşünmüyoruz. Gereksiz kaygılarla kalbimizi kasvet basıyor. Zamanın getirdiği yeni hadiseler karşısında, karmaşa yaşıyoruz, gönlümüz bulanıyor. Bize lazım olan tevekkülü ve teslimiyeti bir türlü öğrenemiyoruz. Peygamberimizin buyurduğu gibi “Kul, çöl ortasında bulunan bir kuş tüyüne benzer ki, rüzgârlar mütemadiyen evirip çevirirler.” (İbn-i Mace, Mukaddime, 10) Bu sebeple, bazen aklımızı bulandıran her şeyden uzaklaşmamız, saf hakikate geri dönmemiz gerekiyor. Nasıl ki kirlenen bir elbiseyi saf, temiz suyla yıkayıp durulayarak, yeniden temiz hale getiriyorsak kalbimizi arındıracak saf ve sade hakikati anarak arınmamız gerekiyor. Bundan dolayıdır ki, Peygamberimiz “ ‘Lâilâhe illallah’ diyerek imânınızı tazeleyiniz” tavsiyesinde bulunuyor. (Müsned, 2: 359; el-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, 2: 415; Hâkim, el-Müstedrek, 4: 256; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 1: 52) Evet, düşünülmesi gereken asıl gerçeği hiç unutmazsak o zaman diğer düşünceler de belli bir önem sırasına göre düzene giriyor. Bu sebeple, tefekkürü zikirle nizama sokmak, zikri de tefekkürle takviye edip canlandırmak gerekiyor. Elbette bunları başarmanın en zor tarafı, dünya telaşı bizi gaflete ve uzun emellere sürüklerken, bütün bunları nasıl başaracağız? Çok şükür ki alimler var Ne mutlu bizlere ki Rabbimiz bu zorlu yolda bizi karanlıkta, yapayalnız, desteksiz bırakmamış. Yolumuzu yıldız şahsiyetlerle aydınlatıp rehberlerle ve yoldaşımız kardeşlerimizle işimizi kolaylaştırmış. Peygamberlerden sonra, onların miras bıraktığı ilim ve irşad vazifesini yüklenen rehberlerin izinde, onların sohbetinin feyziyle arınıp tazelenme imkanı bahşetmiş. Peygamberi Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, onlar hakkında şöyle misal veriyor: “Alimlerin yeryüzündeki misali, gökteki yıldızlar gibidir ki; karada ve denizde karanlıkta, o yıldızlarla yol bulunur. Yıldızların ışığı sönerse neredeyse yolda olan yolunu kaybedecek gibi olur.” (İmam-ı Ahmed İbni Hanbel, Müsned c. 3. s. 157/12621, Deylemi, el-Firdevsü bi-Mesûri’l-Hıtab, c. 4. s. 134/6418; Haysemi, Mecmau’z-Zevaid, c. 1. s. 121) Alimlerin sohbet meclisleri ve zikir halkalarına girmek, fikre ve zikre vesile olduğu gibi, kulluğa yakışır tevazu ve mahviyete de vesile oluyor. Kardeşler arasında bir hiç olup erimek, onların hepsinden daha zavallı, daha çok affa muhtaç olduğunu düşünerek ve orada olmaya layık olmadığı halde, bunun lütfedilmiş olmasına şükreden bir kalple ürpererek… Samimi muhabbetle yanmak, maneviyat pınarlarından kanmak, ötelerden gelen nefeslerle tazelenmek ve asıl gerçeğimize uyanmak… Böylece, dünyanın tesirlerine karşı direnç kazanmış bir halde, yenilenmiş bir imanla, bilenmiş bir şuurla, arınmış bir zihin ve sükunete ermiş bir gönülle mücadeleye yeniden başlamak… Ahir zamanın türlü tesirleriyle paslanan iman nurunun, yeniden ışıldaması ve yolumuzu aydınlatması için onu takviye edecek sohbet halkalarına girmemiz şart. Böyle bir sohbet bulamam diye endişe etmeye de gerek yok. Hak yolda olmak şartıyla ve sizin niyetiniz samimi olduğu sürece, her yerde sohbet halkaları bulunur. Kim bilir, sizin de evinize en yakın camide veya kursta, yazımın başında bahsettiğim gibi sırf Allah’ın kitabını öğrenmek maksadıyla toplanmış kardeşler vardır. Yeter ki niyetiniz Allah’a vasıl olmak olsun, size de bir yol nasip olur. HATİCE KÜBRA ERGİN
__________________ Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur... |
Konu Sahibi Nesli_Nur 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
inşikak süresini tanıyalım.. | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 7 | 2885 | 26Haziran 2015 15:55 |
muttaffifin suresini tanıyalım.. | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 10 | 6005 | 24Haziran 2015 15:17 |
Kıyamet Suresini Sorularla Tanıyalım | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 11 | 7108 | 28 Nisan 2015 17:18 |
Tahrim Süresini Tanıyalım | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 11 | 6322 | 03 Mart 2015 07:46 |
Casiye Süresini Tanıyalım | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 9 | 3284 | 28 Ekim 2014 07:36 |
26 Mart 2013, 20:54 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 26427 Üyelik T.:
06 Mart 2013 | Cevap: ‘imanınız eskir, daima tazeleyiniz!’
Bazen bunu unutuyoruz. Ahdimiz aklımızdan siliniyor. Göğüslerimizde imanlarımız, küllenen ateş kozları gibi ışıltısını yitiriyor. Peygamberimizin buyurduğu gibi, “Elbisenin eskidiği gibi göğsünüzdeki imanlarınız da eskir. Allah’a yalvararak, imanınızı tazeleyin!” (Taberani, Hâkim) Allah razı olsun.
__________________ İnancımız batıl değil ki, ümidimiz kırılgan olsun. . . |
26 Mart 2013, 22:42 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 20682 Üyelik T.:
08 Ekim 2012 | Cevap: ‘imanınız eskir, daima tazeleyiniz!’
__________________ Hüzünle titreyen gönüle ince bir âh dokunur, Kalbi kırık olanın kalbine Allah dokunur... |
27 Mart 2013, 00:54 | Mesaj No:4 | |
Durumu: Medine No : 20510 Üyelik T.:
01 Ekim 2012 | Cevap: ‘imanınız eskir, daima tazeleyiniz!’ Alıntı:
__________________ Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur... | |
15 Eylül 2021, 16:39 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 59105 Üyelik T.:
03 Şubat 2018 |
İmanlarınızı tazeleyiniz!’ Bazen bunu unutuyoruz. Ahdimiz aklımızdan siliniyor. Göğüslerimizde imanlarımız, küllenen ateş kozları gibi ışıltısını yitiriyor. Peygamberimizin buyurduğu gibi, “Elbisenin eskidiği gibi göğsünüzdeki imanlarınız da eskir. Allah’a yalvararak, imanınızı tazeleyin!” (Taberani, Hâkim) Gerçekten de bazen ne ilim, ne ibadet, ne başka bir şey yeterli olmuyor kalbin hassasiyetini kazanmasına. Sanki öğrendiklerimiz kalbimize işlemiyor. Kuru boş tartışmalar, lüzumsuz yere aklımızı meşgul ediyor. İbadet bir adet, bir alışkanlık edasında tekrar ediliyor ama kalpte bir hararet tutuşturmuyor. İşte o zaman, zavallılığımızı, Allah’ın muhafazasına, affa ve rahmete nasıl da muhtaç olduğumuzu hatırlamamız, yalvararak niyaz etmemiz gerekiyor. Tıpkı ayet-i kerime ile emrolunduğumuz gibi: “Rabbinize için için yalvararak, gizlice dua edin. Gerçekten O, haddi aşanları hiç sevmez.” (A’raf, 55) |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
‘’ Ve ma edrake’’ Bilirmisin Nedir ? | Yitiksevda | Kur'ân-ı Kerim Genel | 5 | 16 Nisan 2014 13:25 |
‘’ Evladı-Ekrâd’’ Değerlerini Batılılaşma Adına Yitiriyor. | Yitiksevda | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 18 Şubat 2013 15:37 |
‘’Halepçe Soykırımı ‘’ | MERVE DEMİR | İslami Haberler | 8 | 19 Mart 2012 00:25 |
Hiçbir İnsan Köleleştirilemez ‘’ La Yüsteraqu İnsanun ’’ | Yitiksevda | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 12 Nisan 2011 14:21 |
Eskirse diz eskir..rahleler eskir...Ümmül kitap bakidir | Huzurİslam | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 31 Temmuz 2008 17:46 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|