|
Konu Kimliği: Konu Sahibi YASEMİN ATAMAN,Açılış Tarihi: 10 Mart 2012 (01:44), Konuya Son Cevap : 11 Ağustos 2014 (19:27). Konuya 4 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
10 Mart 2012, 01:44 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 11916 Üyelik T.:
02 Mart 2010 | Dünyevileşmek. Dünyevileşmek. [DM]xpan51_dunyevileyme-ramazan-kayan_shortfilms[/DM]
__________________ |
Konu Sahibi YASEMİN ATAMAN 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Evrensel Tesbihat | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 1 | 2327 | 02 Nisan 2012 15:43 |
Kur'an'ın Tâviz ve Uzlaşmaya Bakışı | Allah(c.c) | YASEMİN ATAMAN | 0 | 2182 | 14 Mart 2012 01:18 |
Tevhid Penceresinden Günümüz ve İnsanımız | Tevhid Ve Şirk Konuları | YASEMİN ATAMAN | 0 | 1890 | 14 Mart 2012 01:09 |
Müslümanın müslümanlaşması | Muhtelif Konular | mahsun | 2 | 2247 | 14 Mart 2012 01:06 |
Dünyevileşmek. | Videolar/Slaytlar | Beytül Ahzan | 4 | 2314 | 10 Mart 2012 01:44 |
10 Mart 2012, 10:21 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Cevap: Dünyevileşmek. DÜNYEVİLEŞMENİN ÖZELLİKLERİ-Ramazan Kayan 1-Şüphecidir.Tevekkülü yoktur 2-Dünyacıdır.Hayatında ahretin hesabı yoktur 3-Bireycidir.toplumsal olaylarla ilgilenmez 4-Bencildir,paylaşımı yoktur 5-Şimdicidir.Peşincidir. 6-Akılcıdır,her şeyi akılla çözmeye çalışır 7-Bilimcidir.Pozitivizmin etkileri içindedir ama hikmeti yoktur 8-Hesapçıdır,fırsatçıdır ve insafsızdır. 9-İsrafçıdır,infakı yoktur.Tüketim çılgınıdır. 10-Parçacıdır.Kendisini destekleyen ayet ve hadisleri alır 11-Hazcıdır ama huzuru yoktur. 12-Kendisi vardır ama anlamı yoktur,ruhu yoktur. Elbise giydirilmiş kütük gibidir.
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) |
10 Mart 2012, 10:26 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Cevap: Dünyevileşmek. Dünyevileşme hastalığı nasıl belirginleşiyor? Obur Sofraları: Bedenlerimizin ihtiyacını giderip, yaşamak ve kulluk yapmak için yiyip içmemiz gerekirken, zevk için hatta gösteriş için yiyip içmeye başladık. Hastalıkların en önemli nedenlerinin başında yemek geldi. Yiyecekler dert oldu. Midelerimiz çürüdü. Açlıktan korkan insanoğlu yemek bolluğundan ötürü helak olacak. Kilo vermek, zayıflamak hemen her ailede bulunan yaygın bir dert haline geldi. Giyim kuşam abartıldı: Örtünmek, avretimizi gizlemek için giyiniyorduk. Şimdi ise bizi görenlerin gözlerini okşamak, beğenilmek için giyiniyoruz. Biz giyiniyoruz, arabalarımızı, duvarlarımızı giydiriyoruz. İhtiyacımıza, bedenimize ve zevkimize göre giyinmek yerine modaya göre, bize uysa da uymasa da başkalarının beğenisine göre giyiniyoruz. Dört tekerli olduk: Araba ne büyük bir nimet! Üzerine binilip, ulaşımımızı sağlasa ne güzeldi! Ne güzel bir nimetti, bize binip gezmese! Biz ona binecektik o bize bindi. Çocuğumuzdan, canımızdan tatlı oldu. Ev, bina yarışı: Başımızı sokup, sıcaktan soğuktan koruyacak, üç günlük misafirhane lazımdı. O niyetle şehirlere geldik. Şimdi evler bizi aldı. Biz evlerin olduk. Taksitleri, masrafları, debdebesi, iç tefrişatı, mobilyası tam bir esarete dönüştü. Evlerle evlendik. Hâlbuki bina yarışı kıyamet alametlerindendi. Öyle inanmıştık. Nasırsız ellerimiz var: Ağır işe, erken uyanmaya, az yemeye, az konuşmaya, yüke tahammülümüz kalmadı. Tarlada çalışmak, elinin emeğini yemek, merdiven çıkmak, yol yürümek, pişirip yemek, soğan soymak, kirlettiğin tabağı yıkamak ‘zor’ işlerden oldu. Kremli ellerin, nasırsız ayakların, terlememiş yüzlerin sahibi olduk. Rahatımıza tapınır olduk. Ziynetlere boğulduk: Helali ile haramını, gerekli olanı ile gereksizini, uygun olanı ile uygun olmayanını karıştırdık. Süs ve dekor için ne satılıyorsa onu alır olduk. Güzel olsun çirkin olsun önemli değil, yeter ki reklâmı yapılmış olsun! Dipsiz kovaları dolduruyoruz: Büyük bir mal biriktirme aşkına tutulduk. Haramdır mubahtır demeden, nereden geldiğine bakmadan bir yandan topluyor bir yandan da tüketiyoruz. Ne kadar tüketirsen o kadar onurlu sayılıyorsun gibi algıladık tüketmeyi. Ticaret için kurulu merkezler ‘ticaret ve eğlence’ merkezi olarak anıldı. Eskimeden attığımız, bitmeden çöpe koyduklarımız israf kelimesine bile sığmayacak hale geldi. Vakit ve beyinler heder edildi: Eğlenmeye ayırdığımız zaman dilimi büyüdü. Kimi zaman dinlenme adı altında, kimi zaman da başka adlarla çalıştığımız ve yorulduğumuzdan fazla dinlenme ve eğlenme hakkı gördük kendimizde. Küçük şeylerle ilgilenen büyük kalıplı insanlar çoğaldı. Ömrümüz en değersiz eşya gibi kolay harcanır oldu. Kendini beğenmişlik ur gibi yayıldı: Ölçü mal, şöhret ve makam olunca, elinde bunlardan birisi olan kendini beğendi. Gizli kibir yayıldı. Osman bin Affan radıyALLAHu anh diyor ki. “ALLAH dünyayı, onunla ahireti kazanasınız diye verdi. Ona tapınasınız diye vermedi. Dünya gidici, ahiret kalıcıdır. Gidici olan sizi meşgul edip kalıcı olandan alıkoymasın. Siz kalıcı olanı gidici olana tercih edin. Dünyanın sonu var. Varış ALLAH’adır.” Zayıflar kimsesiz kaldı: Gariplerin sahibi, elinden tutanı olmadı. Eğer bir zavallı ile ilgilenilecekse o da kameralar önünde oldu. Duası makbul insanların sözü makbul olmadı. Kör taklit: ‘Ne derler acaba?’ ya, ‘ALLAH ne diyecek?’ten çok değer verdik. Sanki bizim gibi fani olan kullar bizim hesabımızı tutuyor gibi bir tavır içine girdik. ALLAH’tan çok kullarından utandık. Toplantılarına, düğünlerine gitmemek, insanların ayıplamasına neden olur diye endişe ettik; ama camiye gitmemek ALLAH’ın gazabına neden olur diyemedik. Yalana yalanlar söylendi: En büyük günahlardan olan yalan, heybetini yitirdi. Orta ve kötü yalan, zararsız yalan üretildi. Yalan dünya yalancı yaptı. Kılıf ustasıyız: Müzik için engel çıkınca hoşumuza giden müziğe ‘İslamî, tasavvuf müziği’ dedik helal oldu. Zevklerimizi, giyinme hobimizi ‘gelenek ve kültürün’ içine koyduk mubah oldu. Giydir bir kılıf, kılıfı da içi de senin olsun. İbadetler şova dönüştü: Cihad orduları uğurlanır gibi hacı uğurlamaları, flamalaştırılmış sadakalar, kameraların önünde ibadetler… Ömer bin Hattab radıyALLAHu anh diyor ki: “Her hoşuna gideni yemen israf olarak yeter!” ‘İyi Fetva’: Bize uygun veya bize uydurulmuş bir din için âlimler arasında mekik dokuduk. Hangisinin bizim ‘şartlarımıza’ daha elverişli bir fetva verebileceğini araştırdık. İstedik ki ne din gitsin ne dünya. Hem istediğimiz gibi yaşayalım hem de ahiret garanti olsun. Biz dine gidemiyorsak din bize gelsin. Bu tavrımız, aynı hastalığı başka türleri ile yaşayan okumuşlarımızın ‘ilim ve takva’larını etkiledi. Fiyatına göre fetvalar bulundu. Adamına göre, zamanına, köyüne kasabasına göre fetvalar icad edildi. Neden acaba? En büyük neden, uzun emeller ve ölümü yok saymaktır. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaktır. Kör taklit, sürüden ayrılmaktan korkmak da işin cabası oldu. Hayatın gerekleri ile kulluk arasında denge kuramamak tuz biber oldu. Nurettin Yıldız Hocanın Ders Notlarından.... ALINTI
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) |
10 Mart 2012, 12:32 | Mesaj No:4 |
Cevap: Dünyevileşmek. Dipsiz kovaları dolduruyoruz: Büyük bir mal biriktirme aşkına tutulduk. Haramdır mubahtır demeden, nereden geldiğine bakmadan bir yandan topluyor bir yandan da tüketiyoruz. Ne kadar tüketirsen o kadar onurlu sayılıyorsun gibi algıladık tüketmeyi. Ticaret için kurulu merkezler ‘ticaret ve eğlence’ merkezi olarak anıldı. Eskimeden attığımız, bitmeden çöpe koyduklarımız israf kelimesine bile sığmayacak hale geldi. Fecr hocam yazdıklarınız benı korkuttu. Bütün bu yazılanlar bu toplumda var. O zaman dünyevileşen bir toplumdayız.Nereye bu gidiş?
__________________ Yurdum insanına batıl hak gibi zulumde adelet miş gibi yutturulmuş | |
11 Ağustos 2014, 19:27 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 44651 Üyelik T.:
03 Temmuz 2014 | Cevap: Dünyevileşmek.
videoyu izleyemedim ama ..paylaşım için ALLAH razı olsun FECQ abi ..
__________________ Rabbim.. namazımın bozulmasına sebep olan gözyaşlarımı...bağışla... |