Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13 Nisan 2009, 09:45   Mesaj No:1

_bülbül_

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:_bülbül_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 468
Üyelik T.: 25 Ekim 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 1.210
Konular: 330
Beğenildi:22
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart İhtiyaçların sürekliliği ve ictahadın oluş felsefesi

İhtiyaçların sürekliliği ve ictahadın oluş felsefesi

Kemal KORKMAZ
Mukaddime
İnsan Allah’a, peygambere ve O’nun getirmiş olduğu şeriata iman ettikten sonra, bir kul olarak kendisinin bu şer’i hükümlerden sorumlu olduğu kanaatine varır Hayatı boyunca kendi yaşam şeklini bu kurallara göre tayin eder Bundan dolayı mükellef kimse, bu kuralları bilmek zorundadır Karşılaşacağı hadiseler esnasında uygun olana tabi olur
Eğer karşılaşılan bütün olay ve hadiselerde, şer’i hükümler açık ve net olsaydı, bütün Müslümanlar onlara tabi olur ve üzerlerine düşeni üşenmeden yerine getirirlerdi Lakin asr-ı saadetin ve teşri zamanının üstünden asırlar geçtiğinden, şer’i hükümlerde belirsizlik meydana gelmiş bulunmaktadır Bu sebepten dolayı şer’i hükümlerde mevcut belirsizliği giderecek bir ilme, kaidelere ve usule ihtiyaç vardır Bundan dolayı fıkıh ilmi bu müphemliği bertaraf etme görevini üstlenmiştir Fıkıh, kapsamış olduğu genel kaide ve usule dayanarak şer'i hükmü istinbat etme yoluna gider
Müçtehid, başka bir deyimle fakih, karşılaştığı olay ve hadiselerin hükmünü tayin ederken iki yol izler
Karşılaşmış olduğu hadise hakkında Eğer nas ve şer'i bir hüküm varsa -ki ibadetlerin ve muamelelerin büyük bir kısmının İslam’da hükümleri bellidir- o delile binaen hükmeder
Eğer hükmünü, bir şer’i delile dayandıramıyorsa üzerine düşen, o olayın hükmünü Kur’an, sünnet, icma, kıyas ve usul ulemasının beyan etmiş olduğu esaslara dayandırarak hadisenin hükmünü beyan etmektir
Günümüzde birçok siyasi, sosyal ve ekonomik meselenin hükümlerini beyan edecek nadir müçtehidler vardır Örneğin, İslami olmayan bir yerde veya İslam şeriatıyla idare edilmeyen bir beldede, o beldenin kanunlarına tabi olma, devlet dairelerinde çalışma, hükümet ile olan ilişkiler, bankaların hükmü ve benzeri konulardaki şer’i hükümleri beyan edecek birilerine ihtiyaç vardır Bu olaylardan kaçınma imkânı yoktur Zaman ilerledikçe bunlara başka konular da eklenmektedir İslam, kâmil bir dindir İnsanın saadetini temin eden ilahi kurallar ve yasalardır İslam’da hükmü tayin edilemeyecek bir konu olamaz Çünkü bu imkânsızlık ve zaaf, İslam’ın kıyamete kadar daim ve kâmil olma sıfatlarıyla uyuşmamaktadır İslam ümmetinin bu kadar buhranlara duçar olduğu bir dönemde halen üçüncü asra münhasır fetvalara dayanarak hüküm verme zamanının geçtiğini söylemek yanlış olmasa gerek Bu sözümüzden Allah’ın rahmetine kavuşmuş büyük fakihlere saygısızlık anlamı çıkmamalı Çünkü onlar üzerlerine düşeni en iyi şekilde ifa ettiler Onların görüşleri bizler için gerekli önemi haizdir İstifade edildiği müddetçe kabulümüzdür Lakin, “ Bizim fetvamızdan daha iyi bir fetva bulduysanız bizimkini terk edin” diyerek bizlere istinbat ve ictihad yolunun açık olduğunu da göstermişlerdir
Abbasiler döneminde fıkıh mezheplerinin dört mektebe münhasır kılınmasının altında siyasi nedenler yatmaktadır Hâkim sultanın yaratmış olduğu boğucu, siyasi ve korkutucu hava nedense zamanla bu dört mezhepten başka mezhep olamaz inancının şekillenmesine neden olmuştur Daha sonraları mezhep imamlarına tabi olanlar arasında önceki imamlar gibi güçlü kimseler çıkmadığından dolayı, Abbasiler kendi menfaatlerini gözetmek amacıyla meşhur dört mezhebi bırakıp diğerlerini ya bitirmişler veya bitirme derecesine getirmişlerdir Nitekim Emeviler'de de aynı tutumu görmekteyiz Emeviler, kendi dönemlerinde kendilerinin bekası için bazı fikir akımlarını desteklemiş ve onların yayılmasına özel önem göstermişlerdir Örneğin en büyük şiarları, “ Taat ve ibadetin küfre faydası olmadığı gibi günah işlemenin de imana zararı olmaz”(1) diyen fasid “Mücriye” ekolünü desteklemiş ve bu sayede kendi fısklarına delil bularak kendilerini topluma kabullendirme yoluna gitmişlerdir Eğer Emeviler, Abbasiler gibi uzun bir süre saltanat etmiş olsalardı herhalde bugün bu fasid fikir ekolünün etkisini daha da çok müşahede etmiş olacaktık Emeviler ayrıca cahiliyyete dönüş arzusu içinde olan “Hecmiye, Mücessemiye ve Keramiye” ekollerine de yaygınlaşmaları için imkân vermişlerdir
Bu örneklerle totaliter iki yönetimi karşılaştırmak istedim Yoksa dört mezhep ile Emeviler'in destek vermiş olduğu ekolleri kıyaslamak abes ve akıldan uzaktır Maalesef bu olayları tarih kitaplarında bulmak pek kolaydır Araştırmacılar tarihi irdelediklerinde bu dört mezhepten önce Hicaz’da başka mezheplerin olduğunu bulabilirler Daha doğrusu Hicaz'daki bu mezheplere tabi olanlar, büyük fakihler etrafında toplanmış gruplar idi Çünkü sahabe ve tabiinler ümmet arasında büyük bir imtiyaza sahiptiler Kendilerine çok değer verilir ve millet onlara tabi olurdu Bu sebeptendir ki onların vermiş oldukları fetvalara büyük önem verirlerdi Zaman ilerledikçe bunların etrafında toplanan insanlar çoğaldı ve görüşleri bir meşreb, mezhep haline geldi Bu mezhepler dikkate alındığında, hak mezhep dört mezhepten ibarettir algısının yanlışlığı açıktır Kur’an ve sünnete dayalı olduktan sonra her mezhep İslamidir ve hükümleri mensupları için şer’i hükümler konumundadır Eğer mezhepler akli ve şer'i delillere dayandırılarak bu dört mezhebe münhasır kılınmıyorsa ki öyledir; neden yeni karşılaşılan hadiselere ilişkin başka mezheplere başvurulmasın veya şer’i delillere dayanılarak günün ihtiyacına uygun içtihadı hüküm verilmesin? Bu cihan şümul olan bir dinin en tabii hakkıdır Karşılaşılan yeni olaylar hakkında, insanın izzet ve şerefine en layık hükümleri istinbat etmek, mübin dinin şanındandır
İctihadın mezhepler arasında tarihi seyri:
Peygamber zamanında olduğu gibi, daha sonra da Medine ilim merkezi idi Zira Ehli Beyt, sahabe ve tabiin Medine'de ikamet etmekte idiler Müslümanlar şer’i meselelerin cevaplarını bu merkeze başvurarak bulabilmekteydiler Medine’nin ilgi merkezi olması Emeviler'in huzurunu kaçırıyordu Daha sonraları Emeviler'in pervasız tutum ve davranışlarından dolayı Medine uleması ve ahalisi Abdullah b Hanzale liderliğinde Emeviler'e karşı kıyam ederek Medine valisi olan Mervan b Hakem’i ve Emevi sülalesini Medine’den sürgün etti Daha sonra Emeviler, saltanatları elden gidecek korkusuyla Medine’nin üzerine bir ordu gönderdi, Abdullah b Hanzala’yı ve beraberindekileri şehit, Medine ahalisini de katletti Bu olayın acısını ve etkisini duymuş olacaklar ki bu olaydan sonra Medine ulemasını kontrol altında tuttular Hatta saltanatlarının hâkimiyet merkezi olan Şam’da kendi istedikleri bir İslam anlayışı aşılamaya başladılar Tarih kitapları bu olayı “Herre” hadisesi diye işlemiştir İsteyen okuyucular mezkûr hadiseyi Tarih-ul Bağdadi, Muruc-u Zeheb El Bidaye ve El Nihaye gibi kaynaklarda bulabilirler
Emeviler'den sonra Abbasiler İslam ümmetini ve peygamberin sünnetini ihya etme iddiasıyla müslümanları kendi etrafında topladı Emeviler devrildikten sonra, kısa bir dönem için de olsa müslümanlar rahat nefes aldılar Din ve ahkâm tekrar anlatılmaya başlandı Medine’de önceden olduğu gibi tekrar ders halkaları kuruldu; özellikle imam Sadık b Muhammed bütün ulemanın tek mercisi durumuna geldi İlim Medine’den bütün İslami beldelere neşrolmaya başladı Bu kısa dönemde 4000 ilim adamının yetiştiği rivayet edilmektedir Örneğin Ebu Hanife iki sene süresince bizzat İmam Sadık’tan ders almıştır
Abbasi halifesi Mansur’un saltanata gelmesiyle, ilim merkezinin, Medine olması Abbasileri rahatsız eden bir durum olduğundan, saltanatlarının bekası için siyasi planlar içine girmeye başladılar; Medine ulemasını dağıttılar Mansur’un aracığıyla ulema arasında “Hadis Ehli ve Rey Ehli” diye bir sürtüşme konusu gündeme getirildi Irak uleması dinde kıyasın taraftarları olduğundan Mansur onları destekleyip himaye etti; ta ki müslümanların teveccühlerini bu gruba yöneltsin Bu sayede Medine ulemasının değerini azaltıp onlara olan teveccühün önünü kesme arzusu içerisindeydi Zira Medine uleması hadis ehli ve büyük değere sahip ulema topluluğuydu Maalesef ulemanın kendisi Abbasiler'in oyununa gelerek korkunç bir şekilde birbirlerini karalama yoluna koyuldular Kıyas ehli olan Irak uleması şer’i hükümleri istinbat etmek için dinde kıyas yolunu tutarken, hadis ehli kıyasa hiç bir değer vermedi Bu durum daha sonraları ulema arasında birbirlerini suçlamaya yol açtı Örneğin Malik b Enes’in minberlerde Irak uleması için, “Onları –kıyas ehlini- ehl-i kitapla eş tutun Onlara sadaka vermeyin Onları sözlerinde yalanlamayın onlara deyin biz, bize nazil olana iman ettik İlahınız ve ilahımız birdir” Demektedir(Camı beyan-ul ilim c2 s157)
Kufe ahalisini “Dar-u derb” diye tanıtırlardı Ata, Ebu Hanife’yi gördüğünde “ Nerelisin” diye sorar Ben Kufelim deyince, Ata “ sen dinlerini parçalayıp gruplara ayrılan beldeden misin?” der (Zuha el İslam s152) Bu durum o kadar çetin oldu ki, gruplar arasında büyük hadiselere ve kan dökülmelerine sebep oldu Bu arada Abbasiler de kendi emellerine ulaşmış oldu Ümmet içinde her bölgeye özgü âlim yetişmeye ve mezhep şekillenmeye başladı Aralarındaki ihtilaf ve taassuptan dolayı birbirlerine kanlı düşman oldular Böylelikle ümmet, Irak ahalisi, Medine ahalisi ve Kufeliler diye gruplaştı
Böylece her beldede bir fıkıh imamı ve onun müntesipleri oluştu ve mezhepler çoğalmaya başladı Daha sonraları müntesipleri fazla olan ve fıkhi alanda camiayı doyuran mezhepler günümüze dek baki kaldılar Elbette bu nedenlerin yanında hâkim gücün etkisi de vardı Zayıf olan ve hükümetle sorunları olan mezhepler varlıklarını sürdüremediler O mezheplerden bazılarını zikretmekte yarar vardır
Ömer b Abdulaziz'in mezhebi hicri 101
Şabi’nin mezhebi, hicri105
Hasn Basri’nin mezhebi, hicri 110
Ameş’in mezhebi, hicri 148
Evzai’nin mezhebi, hicri 157
Sifyan’ı servi’nin mezhebi, hicri 161
Leys’in mezhebi, hicri 175
Süfyan b U'ayne mezhebi, hicri 197
Eshak’ın mezhebi, hicri 238
Ebi Sevr’in mezhebi, hicri 240
Davud el Zahiri’nin mezhebi, hicri 270
Muhammed b Cerir’in mezhebi hicri 310
Mezkûr mezhepler ve kurucuları hakkında detaylı bilgiye ulaşmak isteyenler “Tarih-ul Fethul el Arabî fi Libya” adlı esere başvurabilir
Tarih ilerledikçe müslümanlar arasındaki taassup arttı her mezhep kendisini ayakta tutabilmek için çaba sarf etti Mezhep müntesipleri kendi mezheplerinin kaide ve kurallarının dışına çıkmayı kabullenemediler Karşılaştıkları hadiselerde Kur’an, sünnet ve kendi mezheplerinin usullerine göre fetva vermeye başladılar Bu durum mezheplerin sınırlandırılmasına kadar geldi Günümüzde dört mezhep kavramı yerleşmiş odu Lakin mezhep imamlarının, kendi mezheplerinin toplumda yer edinmesi ve fetvalarına uyulması gibi bir hedeflerinin olmadığı kesindir Ayrıca imamlar, asla ictihadı kendi mezheplerine münhasır kılmadılar Kendi sözleri bunun kanıtıdır
İmam Malik: “ Ben bir beşerim verdiğim fetva bazen isabet eder bazen hatalı olur Benim sözlerimi Kur’an ve sünnete götürün”
İmam Ebu Hanife: “Bu benim fetvam ve görüşümdür Benim görüşümden daha uygun bir görüş bulursam onu kabul ederim”
İmam Şafii: “Benim görüşüme muhalif sahih bir söz bulsanız benim görüşümü duvara çarpın”
Mezhep imamları bu nazar ve görüşte iken ictihad kapılarını yüzümüze kapatmanın hiç bir manası yoktur
Dinde Fekahetin Önemi
İslam, ilim talebine büyük bir önem vermiş ve bu olayın amallere sirayet etmesi için insanları teşvik etmiştir Teşvik edici ayet ve hadislerden bazılarını zikretmekde yarar vardır
“Rabbim! İlmimi arttır” de(2)
“Allah içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır”(3)
“De ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar” (4)
“(Ne var ki) mü’minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar”(5)
Hadislerde de ilmin faziletine dair mütevatir derecede hadisler vardır Aynı zamanda müslümanları, dinde müctehid ve fakih olmaları için teşvik etmektedir
Buhari ve Müslüm Peygamberden, bu manada hadis nakletmekdedirler
“Allah kimse için hayır dilerse onu dininde fakih kılar”(6)
“İbadetlerin en faziletlisi fıkıh(derketme ve anlama)dır”(7)
Ali b Ebi Talib kusım b Abbas'a yazdığı mektupta ona şöyle emreder: “İnsanlarla İki vakitte otur Fetva talebinde bulunana fetva ver Cahili bilgilendir Âlime hatırlat”(8)
İbn-i Mes'ud’tan nakledilen bir rivayette, ilimin ve ilim sahibinin değeri şöyle ifade edilmektedir
“Ancak iki kişiye hased edilir Allah’ın kendisine mal verdiği kimse, ki o malı hak yolda harcar ve Allah’ın kendisine hikmet verdiği kimse, ki o hikmetle amel eder ve onu başkalarına öğretir”(9)
Ebu Derda’dan nakledilen hadis ise, aynı hususiyetleri ve fazileti ilim, müctehid ve fakih için ıspatlamaktadır
“Kim ki bir yolda seyrederse ve o yolda ilim tahsil ederse Allah onu cennet yollarından birisinde yürütür”(10)
İmam Şafii ilmin fazileti hakkında şöyle bir beyanda bulunur:
“İlmin talep edilmesi, nafile namazlarından daha faziletlidir”
“Bazı vacip ve farzlar ilmin tahsilinden üstün değillerdir
Kur’an’ı öğrenenin, değeri büyür”(11)
İmam Nevevi Âlimin, fakihin abidten olan üstünlüğüne aşağıdaki sözleriyle işaret etmektedir
“Çünkü abid, âlimin mukallididir İbadetlerini öğrenmede âlime tabi olması onun için farzdır Ama âlim abide tabi olamaz Çünkü ilimin eseri daimi olup âlimin vefatından sonra da bakidir Abidin amelleri ise ölümüyle son bulur”(12)
Mezkûr ayet ve hadisler ışığında, ilmin tahsil edilmesi, fakih ve müctehidlerin yetişmesi İslam'da büyük bir öneme sahiptir İmam Nevevi’nin tabiriyle müctehid ve fakihin yetişmesi farz-ül kifayedir Ümmet içinde bazılarının bu görevi üstlenmeleri farzdır Herkes bu görevi terk ederse bütün ümmet ondan sorumludur Mahşerde ümmet için istenmeyen azaplara sebep olur Nitekim dinin bekası ve karşılaşılan hadiselerde çağlara ışık tutmak peygamberin varisleri olan dinde derinleşmiş müçtehid âlimler ve fakihler sayesinde olur
Dip Notlar:
1- El Milel ve El Nihel (Subhani) s72
2- Taha 114
3- Mücadele 11
4- Zümer 9
5- Tevbe 122
6- Buhari hadis: 7312/ Müslüm, 1037/ Müsned Ahmed c4 h 101
7- Muntahab- ul Mizan s412
8- Müstedrek-ül Vesail c17 s315
9- Buhari ilim babı(73) ve Ahkâm babı (7316)/ Müslüm(812)/ M Ahmed c1 h358 ve 432
10- Ebu davud ilim babı(3641)/ ibn Mace(223) M Ahmedc5 h 196
11- El Havi-ül- Kebir c1 s 13
12- age c:1 s:13
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi _bülbül_ 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Adem olmaktır tek hevesim Şiirler ve Şairler Kara Kartal 4 2733 22 Mayıs 2010 11:27
Dostlarımız........ Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler su damlası 4 2360 09 Mayıs 2010 10:35
İsmailce kurban olabilmek Hacc-Umre-Kurban kurtmehmet 3 3113 21 Kasım 2009 20:58
Ömür seccadesini gönül dergahına serenlere...... Makale ve Köşe Yazıları _bülbül_ 2 2334 12 Kasım 2009 21:52
çarpık çağ..... Şiirler ve Şairler _bülbül_ 2 2060 12 Kasım 2009 21:43