|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Seleme,Açılış Tarihi: 10 Ocak 2008 (23:09), Konuya Son Cevap : 13 Aralık 2014 (19:06). Konuya 8 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
10 Ocak 2008, 23:09 | Mesaj No:1 |
Çocuklarımıza Ad koymak Çocuklarımıza Ad koymak Rasûlüllah Efendimiz (sav), babaların çocuklarına güzel isimler vermelerini emretmiş, Kıyamet günü insanların isimleriyle çağırılacaklarını, isimlerin sahipleri üzerinde etkili olacağını bildirmiştir. En güzel isimlerin "Abd"li isimler olduğunu, özellikle de "Abdullah" ve "Abdurrahman" Allah'ın en sevdigi isimler olduğunu söylemiştir. Kendi ismi ile ilgili olarak da: Benim ismimle isimlenin ama künyemle künyelenmeyin buyurmuştur. Buradan hareketle Şafiî ve Zahiriler onun künyesi olan "Ebu'l-Kâsım" ile kimsenin künyelenemeyeceğini söylemişler, cumhûr ise bunun da Rasûlüllah (sav)'ın zamanına ait olduğunu, onun vefatından sonra karıştırma ihtimali bulunmadığından ötürü; künyesinin dahi alınmasında mahzur bulunmadığını söylemişlerdir. Çünkü yukarıdaki hadis-i şerif birisinin, bir diğerini, "Ya Ebel-Kâsım" diye çağırması, Rasulüllah (sav)'in zamanına ait olduğunu, onun vefatından sonra karıştırma ihtimali bulunmadığından ötürü, künyesinin dahi alınmasında mahzur bulunmadığını söylemişlerdir. Çünkü yukarıdaki hadis-i şerif birisinin, bir diğerini, "Ya Ebel-Kâsım" diye çağırması, Rasulüllah (sav)'ın ona karşı dönmesi ile de, "ben sizi kastetmedim, ya Rasulallah" demesi üzerine söylenmiştir. Onun vefatından sonra artık böyle bir karıştırma sözkonusu değildir. Tahavi'nin, "Ashab arasında ismi Muhammed, künyesi Ebul-Kasım olan bir çok insan vardı"" demesi de bunu destekler. Aynı, bu zevatın teker teker isimlerini verir. Ancak Beyhakî, "onun künyesiyle künyelenmenin yasak oluşu mutlaktır (onun zamanıyla sınırlı değildir) ve bu konudaki hadisler daha çok ve daha sahihtir" der Onun künyesini almanın sadece ismi "Muhammed" olanlar için yasak olduğu görüşü de vardır.Yine Beyhakî'nin rivayet ettiği "ismimi alan künyemi almasın, künyemi alan da ismimi almasın"hadis-i şerifi de bunu destekler. Ama yine de Rasûlüllah (sav)'in Ali Efendimize ruhsatı verdiği onun da çocuğuna "Muhammed Ebu'l-Kâsım" diye isim ve künye verdiği meşhurdur. Taberi, bu da bu yasağın haram derecesinde değil, mekruh derecesinde olduğunu gösterir, der. Gerçi: Muhammed adını koyduklarınıza vurmayın ve onları iyilikten mahrum etmeyin", çocuğa Muhammed adını koyduğunuzda ona iyi davranın, meclisi onun için açın, ona yüz ekşitmeyin" "Üç oğlu olupta birisine Muhammed adını koymayan cahillik etmiştir" şeklinde hadisler rivayet edilmiştir. Ama üçü de oldukça zayıftır. Üçüncüsü için Ibnü'l-Cevzi mevzudur uydurmâdır, demiştir. Daha başkalar da mevzu olmadığını söylemişlerdir. Bu yüzden bu hadisler pek hesaba katılmasa bile Ibn Asâkir'in bir rivâyetinden "Muhammed" isminin yine de teşvik edildiğini görürüz: "Kimin bir oğlu olur da ona teberruken Muhammed adını koyarsa o da çocuğu da Cennette olur". Suyutî bu hadisin bu konuda en örnek hadis olduğunu ve hasen bulunduğunu söyler . Kaldı ki, Ezra'î; bazı Hanbelî alimlerinin kendi zamanlarında Muhammed, Ahmed, Ebubekr, Ömer, Hasan, Hüseyin vb. isimleri Yahudi ve Hiristiyanların almasını yasakladığını, bazı zayıf Şafiîlerin de bu görüşe uyduklarını naklettikten sonra der ki, her ne kadar, bunların ilk ikisini almamaları, sövme ve alay konusu olmaları ihtimalinden ötürü, insanın gönlüne daha yatkın görülüyorsa da böyle bir görüşe nereden vardıkları bilinmez. Bu görüş su götürür. Çünkü Yahudilerden Isa, Hiristiyanlardan da Musa adını alanlar vardır ve bu tarih boyunca kınanmamıştır... Insan sevdigi ve saygı duyduğu kimselerin ismini alır. Buna rağmen alay ve hafife alma konusu olan yerde buna engel olunmalıdır. Görüldüğü gibi bu isimleri gayrı müslimlerin alamayacağına dâir dahi bir şey yoktur. Ama Muhammed ismini almanın her halükarda yasak olduğunu söyleyenler de vardır. Bunlar: "Çocuklarınıza Muhammed adını koyar, sonra da onlara lanet edersiniz!" hadis-i şerifine tutunurlar. Gerçi bu hadisi Suyutî sahih diye işaretlemiştir ama, anlamı Muhammed isminin alınmasını yasaklamak değil, bu ismi alanlara bu isimle kötü söylemenin özellikle çirkin bir davranış olacağıdır. Bunu öbür türlü anlamayı tarih de, bizzat Rasulüllah (sav) da yalanlar. Onun asrı saadetinden günümüze kadar binlerce insana Muhammed adı verilmiş ve bunu kimse kınamamıştır. Bir oğlu olan Ensarlı birisi ona Muhammed adını koymak isteyince hükmünü Rasulüllah (sav)'a sormuş o da ["Ensar'a iyilikte bulundun. Elbette ismimi alın, ama künyemi almayın" buyurmuşlardır. O görüşü destekleyen bir delil de Hz. Ömer Efendimiz in bu konudaki davranışıdır. O, Küfe'ye bir emir göndererek, kimsenin, çocuklarına peygamber adı koymamasını istemiş, Medine'de de Muhammed isimli çocukları olan bir grup insana bu isimleri değiştirin, demiştir. Ama onların, Rasulüllah bu konuda bize izin verdi, demeleri üzerine bunu bırakmıştır. Peki, Hz. Ömer bunun caiz olduğunu bilmiyor muydu, diye akla bir soru gelebilir. Verilen bilgiye uyması, bilmediğine ihtimal vermiyor değildir. Ama bu isme karşı gösterilen aldırışsızlıklara, sert mizacının gösterdiği tepki, bildiği halde bunu ona bir an unutturmuş olması makuldür. Kâdi Iyad'a göre Ömer bunu Rasulüllah (sav)'ın ismine hürmetsizlik edilmemesi ve saygılı olunması için yapmıştır. Bir görüşe göre de, bir gün Muhammed b. Zeyd'e "Sana Allah yaptı, ya Muhammed!" diye kötü söylediğini duyunca Ömer onu çağırdı ve: "Bakıyorum senin yüzünden Rasûlüllah (sav)'a sövülüyor. Vallahi bundan sonra Muhammed diye çağrılamazsın, dedi ve ismini Abdurrahman diye değiştirdi. Onun Muhammed isimlerini değiştirme fermanı da bu yüzdendir Ayrıca, meleklerin isimlerini almak bazı alimlerce mekruh görülmüştür. Imam Malik de, Cibril (Cebrail) ve Yâsîn gibi isimlerin mekruh olduğu görüşündedir. Bunda bir beis olmadığını söyleyenler de vardır. Netice olarak, Muhammed ismini almak değil, bu isme karşı saygısızlık etmek mahzurludur. Hatta sırf Rasulüllah (sav)'in hatırası için teberruken alınması müstehap ve hoş bir davranıştır. Çocuklarına Islâm terbiyesi vermek arzusunda olanların bu ismi koymalarında hiç bir mahzur yoktur. Ama genellikle Islâmî terbiyenin verilemediği bir ortamda buna tepki gösteren "Ömerler"i de hoş görmek gerekir (Allah'u a'lem).
__________________ Dünyayı Güzellik Kurtaracak. Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey... | |
Konu Sahibi Seleme 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Üniversiteli Bayanla Geçinme Sanatı | İslamda Kadın ve Erkek | mehmet akif2 | 20 | 9587 | 20 Mayıs 2009 19:42 |
Üniversiteli Erkekle Geçinme Sanatı | İslamda Kadın ve Erkek | mehmet akif2 | 1 | 2426 | 20 Mayıs 2009 19:35 |
A.Hakan'dan Döneklik Konferansı | Serbest Kürsü | kurtmehmet | 4 | 2356 | 10 Mayıs 2009 20:54 |
Hanefi Mezhebi: İslamda Kazanç | Zekat-İnfak | Seleme | 0 | 2309 | 19 Nisan 2009 04:52 |
Hanefi Mezhebi: Alışveriş | İlmihal Bölümü | Seleme | 0 | 2388 | 19 Nisan 2009 04:51 |
11 Ocak 2008, 20:02 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Çocuklarımıza Ad koymak
Allah razı olsun eklemeler yapalım Çocuğa İsim Koymada Dikkat Edilecek Ölçüler Doğumunun haftasında veya daha önceki bir zamanda çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kâmet okumak suretiyle (1) konulacak isimde kendi bildiğimizle hareket etmeyip, dinimizin vazettiği ölçülere dikkat etmemiz lâzımdır. Muallimü'l-ukûl olan Peygamberimiz, "Siz, kıyamet günü kendi isimleriniz ve babalarınızın adları ile (huzurı ilâhîye) çağrılacaksınız. Bu sebeple isimlerinizi güzelleştiriniz"(2) buyurmaktadır. Konulması düşünülen bir isim, güzel olabileceği gibi aksi de olabilir. Hataya düşmemizi önlemek için onları ayrı ayrı açıkla-mak istiyoruz. I- Konulması teşvik edilen isimler: a) Cenâb-ı Hakk'ın güzel isimlerinin evveline bir "abd" kelimesi getirerek çıkan terkib-i izafîyi çocuğa İsim olarak koymalıdır. Abdullah, Abdürrahman, Abdürrahim, Abdüssamed, Abdürrezzak, Abdüşşekûr gibi "Allah'a göre isimlerin en sevimlisi Abdullah ve Abdürrahmân (adları)dır"(3). b) Peygamberimizin veya diğer enbiyadan birinin adını koymalıdır. Bu yolda hareket etmekle, o yüce şahsiyetlerin siretinin çocukta görül-mesini arzu ve onun şahsında o peygamberin adının anılması ile manevî bir tecellinin hâsıl olmasını tefe'ül vardır. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.v.) "Enbiyanın isimlerini (çocuklarınıza) koyunuz" (4) buyurmuştur. Kavliyle hâli arasında en küçük bir fark bulunmayan Re-sulullah (s.a.v,), kendisinin oğlu dünyaya geldiğinde, "Bu gece benim bir oğlum dünyaya geldi. Ona (büyük) babam İbrahim (a.s.)'ın adını koydum" (5) diyerek sevincini ve ona verdiği ismi ashabına duyurmuştur. c) Hayra yormaya müsaid bir isim koymalıdır. Hasan, Hüseyin, Said, Selim, Âbid, Nâci ve Sehil gibi. II- Konulması caiz olmayan isimler: 1- Allah'tan başkasına kulluk mânâsı taşıyan isimler: Abdüllât, Abdülmenât, Abdüluzza, (6) Abdüşşems, Abdülkâbe, Abdünnebî ve Abdülvatan gibi. 2- Cenâb-ı Hakk'a mahsus isimleri, evveline "abd" kelimesi ekle-meden çocuğa ad olarak koymak: Hâlık, Rezzak, es-Samed gibi. Bu isimlerin konulması ittifakla haramdır. 3- Şeytana veya gayri müslimlere mahsus bir ismi koymak: Han-nas, Ecda, Ebu Leheb ve Dallas gibi. Hz. Ömer (r.a.), Mesruk bin Ec-da ile karşılaştığında "Sen kimsin?" diye sormuş. Ö da "Mesruk bin Ecda'yım" cevabını vermiş. Hak ile bâtılı tefrik mevkiinde büyük bir ti-tizlik gösteren Hz. Ömer, "Ben, Resulullah'tan Ecda (adın)ın şeytan ismi olduğunu işittim" demiştir (7). 4- "Berre" ismi gibi nefsini temize çıkarmaya ve kendini üstün görmeye müsait bir isim koymak: Vicdanların mürebbisi bulunan Peygamberimiz (s.a.v.), "Kendinizi temize çıkarmaya çalışmayınız. Allah, hanginizin iyiliğin ehli olduğunu daha iyi bilir" (8) buyurmuştur. III- Değiştirilmesi gereken isimlerden örnekler: Resulullah (s.a.v.), beğenmediği isimleri değiştirmiştir. Onlardan birkaçını, sebepleriyle birlikte açıklamak isteriz: Âsî ve Âsiye isimlerini, Allah Teâlâ'ya itaatsizlik mânâsı taşıdığı için; Aziz ismini, izzet ve ulu-luk Allah'a mahsus olduğu için; Hubab ismini, yılan cinsinden birinin adı olduğu için; Şihab ismini, ateşten bir yalının adı olduğundan dolayı; Afira ismini, çorak ve verimsiz araziye denildiği için tebdil etmiş veya bu istikamette tenbihte bulunmuştur (9). Bu değiştirmelerle ilgili olarak müşahhas birkaç misal vermek istiyoruz: a) Zevcât-ı tâhirattan Zeyneb binti Cahş (r.anhâ) ile Cüveyriye (r.anhâ)'nın ilk isimleri Berre idi. Resûl-i Ekrem onları Zeyneb olarak değiştirmiştir (10). Ümmü Seleme (r.anhâ)'nın ilk kocasından olup ve Resûlullah (s.a,v.)'ın üvey kızı olan kadının adı da Berre idi. Fahr-i Kâinat (s.a.v.), "Kendini beğenmişlik yapmaması ve şahsını temize çıkarmaması için" onun adını da Zeyneb olarak değiştirmiştir (11). b) Hz. Ömer'in Âsiye ismindeki kızının adını Cemile olarak değiştimiştir (12). Ömer (ra.), her türlü şerden imtinâ etmesi için, kızına bu adı koymuştur. Bu görüş, o büyük şahsiyete olan engin hüsnü zannımızın neticesidir. Diğer bir izah ve tevil yolu da şudur: Âsiye kelimesi, "isyan" masdarından müştak olabileceği gibi, "Îs"dan da müştak olması ihtimal dahilindedir. Îs, sık ağaçlık yere denilmektedir. Hz. İshak'ın bir oğlunun adı da Îs" idi. Âsiye, "el-Âs" kelimesinin müennesidir, âsi lafzının te'nisi değildir (13). Burada bir soru hatıra gelmektedir: O halde Resulullah (s.a.v.) bu ismi ne için değiştirmiştir? Arz edelim: İsyan mânâsı ile kelime yakınlığı ve harf benzerlikleri olması sebebiyle, yanlış değerlendirmeleri önlemek için Cemile olarak tebdil buyurmuşlardır. c) Said bin Müseyyeb'in dedesi, Resulullah (s.a.v.)'ın huzuruna varmış. Kendisine adının ne olduğunu sorduğunda "Hazn" cevabını vermiş. Resûli ekrem, "Sen Sehil (diye yâd edilmelisin" buyurmuş. O: "Babamın koyduğu bir adı değiştiremiyeceğim" demiş ve ismi o şekilde kalmış. Bu sahabinin torunu Said bin Müseyyeb, "Büyük babam vefat edesiye kadar evimize zorluk, meşakkat ve hüzün eksik olma-mıştır" diyerek insanların isimlerinin taşıdığı mânâ ile alâkalı tecellilere sahne olduğunu bir kez daha teyid etmiştir (14) d) Resul-i Ekrem (s.a.v.), huzuruna gelen heyetin içindeki bir şah-sa adını sormuş. O da isminin "Asram" olduğunu haber vermiş. Bunun üzerine Allah'ın Resulü, "Hayır! Sen Zür'a (ismiyle anılmalı)sın" (15) buyurmuş. Zira Asram ismi, kesilme mânâsına gelmektedir. Bu isimle anılacak şahsın hayırdan ve bereketten kesilmiş olabileceğini düşün-dürmektedir. e) Yüce Peygamberimiz, "Ebu'l-Hakem" diye künye almış bulunan Hânî'ye, en büyük oğlu Şüreyh'e nisbetle "Ebû Şüreyh" künyesini vermiştir (16). f) Ensar'dan Ebû Üseyd'in, oğluna verdiği ismi beğenmeyen Resu-lullah (s.a.v.), çocuğun ismini Münzir olarak tebdil etmiştir (17). g) "Şi'bü'd-Dalâlet" adı ile anılan bir dağ yolunun adını, Allah'ın Re-sulü "Şi'bü'l-Hüdâ" olarak tebdil etmiştir (18). Bazı kimseler, ırkçılık taassubu ile, tarihte şan yapmış ve fakat müslüman olmayan bazı kahramanların adlarını çocuklarına isim olarak vermektedirler. Bir takım esnaf da dükkanlarının bulunduğu muhit insanlarının dikkatini çekmek ve müşteri celbetmek gibi yanlış bir noktadan hareket ederek ticaret hanesine Venedik, Roma, Paris, Teksas, Holivud vs. gibi isimler takmaktadırlar. İslâm diyarında müslümanlara yaraşmıyacak bu gibi davranışlardan uzak durmak vazifemiz olmaktadır. (1) Resul-i Ekrem, torunu Hz. Hasan doğduğunda ona bu şekilde isim koymuştur. (Tuh-fetü'l-Ahvezî, c. 5, sh, 107). (2) et-Terğib ve't-Terhib, c. 3, sh. 69. (3) İbni Mace, c. 2, sh. 1229. (4) et-Tâc, c. 5, sh. 247. (5) Terbiyetü'l-Evlâd, c. 1, sh. 77. (6) Lât, Menat, Uzza cahiliyet devri müşriklerinin taptığı üç putun adıdır. (7)6l-Tâc,c.5,sh.251. (8) et-Tâc, c. 5, sh. 250. (9) et-Terğîb ve't-Terhib, c. 3, sh. 71. (10) et-Tâc, c. 5, sh. 251 (8 rakamlı haşiye) (11) et-Terğîb ve't-Terhib, c. 3, sh. 71. (12)et-Tâc,c. 5, sh. 250. (13) Müslim, c. 6, sh. 173'ün kenar kayıtlarından. (14) Buhârî, c. 7, sh. 117. (15)et-Tâc, c. 5, sh. 251. 16)et-Tâc,c. 5, sh. 251. (17) Tecrid-i Sarih tercemesi, c. 12, sh. 177. (18) et-Terğîb ve't-Terhib, c. 3, sh. 71. |
11 Ocak 2008, 20:03 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Çocuklarımıza Ad koymak Çocuklarınıza güzel isimler verin Çocuklara güzel bir isim koymak, her anne-babaya düşen önemli bir vazifedir. Peki çocuğunuza nasıl bir isim koyacaksınız? Ya da koyduğunuz isimlerin ne manaya geldiğini biliyor musunuz? İsimlerin güzel bir anlam taşıması şart mı? İsimler insanlar üzerinde nasıl bir etki bırakır? Biz, herhangi bir şeyi birbirinden ayırmak, tanımak veyahut zihne getirmek için canlı-cansız her şeye bir isim koyarız. Bu şekilde eşya ve hadiseleri hem tanımış hem de birbirinden ayırmış oluruz. İlk insan Hz. Adem ve Havva örneğinde olduğu gibi insanlar, birbirlerini tanımak için de birbirlerine isimler koymuşlardır. Koca bir ömür boyu taşınan ve insanla adeta bütünleşen isim, çok önemlidir. Hayatın her sahasında giren dinimizin bu sahayı boş bırakması elbette düşünülemez. Allah Rasulü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) tavsiyeleri içerisinde, çocuğa manası düzgün güzel bir isim koymak anne-babanın ilk vazifelerinden birisidir. Peygamber Efendimiz, “Peygamberlerin isimleri ile isimleniniz. Ayrıca Allah nezdinde isimlerin en sevimlisi Abdullah ve Abdurrahman’dır. İsimlerin en doğrusu Hâris (kâr getiren, ahireti kazanan) ve Hümâm (himmetli, azimli)’dır. En çirkini de Harp (savaş, şiddet) ve Mürre (cimrilik, acı) isimleridir” (Müsned, 4/35) buyurarak çocuklara isim vermenin ehemmiyetini dile getirmiştir. Ayrıca “Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız öyleyse isimlerinizi güzel yapın” (Ebu Dâvud, Edeb 69) hadisi de çocuklara güzel isim koymanın ne kadar önemli olduğunu ifade etmesi açısından dikkat çekicidir. *** Allah Rasulü çirkin isimleri değiştirmiştir Bu hadisten anlaşıldığına göre Efendimiz’in çocuklara güzel isimler verilmesini tavsiye ettiği ve çirkin isimleri ise istemediği anlaşılıyor. Nebiler Serveri’nin hayatına baktığımızda çevresinde bulunan ve isimleri güzel olmayan kişilerin isimlerini değiştirdiğini görüyoruz. Mesela “Âsiye” (isyan eden) veya savaş ve düşmanlık ifade eden isimleri kaldırıp yerine “Cemile” (güzel) ismini koymuştur. (Müslim, Âdâb, 14; Ebu Davud, Edeb, 66) Hepimizin ismini çok duyduğu meşhur hadis ravisi Hz. Ebu Hureyre’nin ismi önceleri Abdüşşems’tir. Allah Rasulü “İnsan ayın, güneşin kulu olamaz; sen Abdurrahmân’sın” diyerek, Ebu Hureyre’nin adını “Abdurrahman” olarak değiştirmiştir. Peygamber Efendimiz’in, güzel manalı olan bazı isimleri daha güzeliyle değiştirdiği de olmuştur. Mesela Peygamberimiz, “iyi insan, kusursuz kimse, günahsız” anl----- gelen Berre ismini Zeynep’e çevirmiştir. Bu ismi taşıyanın zihninde, kendini beğenme gibi bir mana oluşabilir. Bu da ismi taşıyan kişininkarakterini olumsuz yönde etkileyebilir. *** |
11 Ocak 2008, 20:09 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Çocuklarımıza Ad koymak İsmin Kur’an’da geçmesi şart mı? Halkımız arasında çocuklara konacak isimlerin mutlaka Kur’an geçmesi gibi yanlış bir inanış var. Yukarıdaki hadislerden de anlaşıldığına göre Efendimiz, güzel ve anlamlı isimler koymamızı tavsiye ediyor. Bir ismin güzel olması için mutlaka Kur’an-ı Kerim’de olması gerekmez. Nitekim Kur’an’da geçen her ismi, orada geçtiği için çocuğa isim olarak koymak yanlış olur. Çünkü Kur’an’da güzel isimlerin yanında şeytan, iblis, Karun, Haman, Ebu Leheb gibi isimler de vardır. Mesela günümüzde kız çocuklarına yaygınca olarak verilen “aleyna” diye bir isim var. Manasına bakılmaksızın kulağa hoş geliyor, ayrıca Kur’an’da da geçiyor diye bu ismi kız çocuklarına veriliyor. Halbuki “aleyna” kelimesi “bizim üzerimize” veya “bizim üzerimize olsun” anlamlarına gelen bir ifadedir. “Vema aleyna - bizim üzerimize”, “illel’belağ- tebliğden başka bir görev yoktur” manasına gelebilen “aleyna - bizim üzerimize”yi, cümle içindeki yerinden çekip birine isim olarak verdiğinizde, ne manaya geldiğini anlamak zorlaşmaktadır. Belki de Yasin Suresin’de geçen “aleyna”yı isim olarak seçenler, “bu çocuk bizim üzerimize Allah’ın bir ihsanıdır” demek istemekteler. Şimdi Kur’an’da geçiyor diye çocuklara böyle çok da bir mana ifade etmeyen isimlerin verilmesi doğru olmasa gerek. O yüzden düşündüğümüz ismi çocuğumuza vermeden önce bir bilene danışmakta fayda var. Bir de kızlarımıza verilen Kezban ismi vardır ki, Kezban’ı hep yalancı manasına anlayanlar, Kur’an’daki Rahman Suresi’nde geçen “tükezziban” ile karıştırmışlardır. Çoğu kimseler Farsçadaki (ev hanımı) manasına gelen (Kedban)’dan alınma Kezban’ı, Arapçadaki “yalanlayan” manasına gelen tükezziban’dan alınma sanarak bu isimden hep ürkmüşlerdir. Halbuki bu ismi kullanmada bir mahzur yoktur. *** Çocuğun her dönemde taşıyabileceği bir isim olmalı Üç yıl önce Mustafa Kemal Üniversitesi öğretim üyelerince okuldaki öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre hem erkeklerin hem de kızların “Zeynep” ismini çok beğendikleri belirlenmişti. Öğrencilerin bir kısmının adlarının anlamlarını bilmedikleri, isimlerinden rahatsız oldukları da bu araştırma sonucunda ortaya çıkmıştı. Türkiye’de ad koyma geleneğinde, “hayvan adları, ülke ve şehir adları, nehir, göl, deniz, dağ adları, kavim adları, bitki ve çiçek adları, mücevher ve deniz adları, dini anlamı olan adlar, güzel anlamlı kelimeler, güçlü ve kuvvetli anl----- gelen kelimeler, din büyüğü adları, melek adları, devlet büyüğü adları, zaman ve doğa olayları bildiren adlar, tarihi komutan ve rütbe adları, artist adları, sporcu adları ile dilek ve güzel duygular dile getiren adlar” önemli rol oynuyor. Araştırma Arapça, Türkçe ve Farsça isim taşıyanların büyük çoğunluğunun adlarını sevdiklerini de ortaya koyuyor. Buna göre, Türkçe isim taşıyanların yüzde 93,5’u, Farsça isim taşıyanların yüzde 93,8’i, Arapça isim taşıyanların da yüzde 81,6’sı isimlerini severken, isimleri İtalyanca, Fransızca ve Yunanca kökenli öğrencilerin yüzde 96,4’ü isimlerini sevmiyor. Ankette öğrenciler, çocuklara ad koyarken dikkat edilmesi gereken hususları şöyle sıralıyor: Anlamı güzel olmalı, alay edilecek nitelikte ve lakap takmaya elverişli olmamalı, kelimenin sesi kulağa hoş gelmeli, eski adlar ve aile büyüklerinin adları olmamalı, söylenişi kolay olmalı, Türk kültürüne uygun olmalı, bireyin taşımaktan rahatsızlık duymayacağı adlar olmalı, siyasi çağrışım yapmamalı, çocuğun cinsiyetine uygun olmalı, çocuğun her döneminde taşıyabileceği bir ad olmalı, çocuğun geldiği kültürle bağlantılı olmalı, Kuran-ı Kerim’de geçen bir ad olmalı, Çocuğun sevebileceği bir ad olmalı, dini inançlara uygun olmalı, çevre baskısıyla değil, anne-babanın ortak kararıyla konmalı, fazla kullanılmayan ad olmamalı. |
11 Ocak 2008, 20:12 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Çocuklarımıza Ad koymak Yeni doğan bir çocuğa nasıl isim verilir? Dinimizde yeni doğan bir çocuğa aşağıda madde madde vereceğimiz hususların uygulanması müstehap olarak görülmüştür: * Yeni doğan çocuğa süt vermeden evvel ağzına yumuşatılmış hurma gibi tatlı bir şeyler sürülür. * Çocuğa doğunca veya doğumu müteakip yedinci günü adı konur. * Doğduktan sonra hemen ölen çocuğa da ad konur. Yıkanır cenaze namazı kılınır. * Çocuğun ismini ilmiyle âmil, ehli salih bir zata koydurmak iyidir. Ashab-ı kiram çocuklarına isimlerini Peygamber Efendimiz’e verdirmeyi tercih etmişlerdir. * Çocuk isim koyacak kişinin kucağına verilir. Kişi abdestli bir şekilde kıbleye döner, önce sağ kulağına ezan, sol kulağına ise kamet okur ve üç kere çocuğun sağ ve sol kulaklarına ismini tekrar eder. * Çocuğa isim koyduktan sonra hayır duada bulunulmalıdır. Peygamber Efendimiz: “Ya Rabbi bu çocuğu hayırlı ve salihlerden eyle ve onu güzel bir şekilde yetişmesini sağla” diye dua etmiştir. * Durumu iyi olanlar için Allah’ın vermiş olduğu çocuk nimetine karşı bir şükür olarak çocukların doğumlarının yedinci gününde kurban kesmek sünnettir. Bu kurbana akika kurbanı denilmektedir. Yine bu günler çocuğun başının tıraş edilip, çıkan saçın ağırlığınca veya takdiri bir ağırlık olarak altın alıp sadaka vermek müstehaptır. *** İsimleri bozarak kullanmak doğru değil Bazı isimleri kısaltacağız diye bozuyor ve anlamsız isimlerle birbirimize sesleniyoruz. Mesela Abdullah’a Apo, İbrahim’e İbo, Zeynep’e Zeyno, Mustafa’ya Musti, Canan’a Cano gibi. Bu da esasen doğru olmayan bir isimlendirmedir. Netice itibarıyla isim çok önemli. Bu sebeple çocuklarımıza güzel, sevimli ve anlamlı isimler koyarak onların insanlığa faydalı birer fert olması için yetiştirmeliyiz. Bizim isimlerimiz ile Rabbimiz’in isimleri arasında ne fark var? Rabbimizin isimleri hayatı, kâinatı ve Kur’an’ı anlamamızda en önemli anahtar kavramlarımızdır. O isimler vesilesiyle tevhid hazinelerinin kapılarını açabiliriz. Ayrıca, Allah’ın isimleri ile sıfatlarını birbirine karıştırmamalıyız. Bizim isimlerimizle Rabbimizin isimleri arasında iki önemli fark vardır. Öncelikle bizim isimlerimizi anne-babamız, yakınlarımız veya ilmine, irfanına itimat ettiğimiz büyüklerimiz koyar. Allah’a ise kimse isim vermemiştir. O, Esmâ-i hüsnâsını bizlere Kur’an-ı Kerim’de bizzat kendisi anlatmıştır. İkincisi, insanlar her zaman isimlerinin ifade ettiği manayı taşımayabilirler veya o mana doğrultusunda bir kişiliğe sahip olmayabilirler. Bazen kişinin ismiyle hayat tarzı ters olabilir. Bazen de tam denk gelir. Mesela kişinin adı Ali’dir ve hakikaten yüksek bir yerdedir. Yine mesela Muhammed, gökte ve yerde medh-ü sena edilen, meleklerin ve insanların alkışladığı insan demektir. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bununla serfirazdır. Efendimiz’in İncil’de geçen adı ise Ahmed’dir. Hakikaten Efendimiz Ahmed’dir. Bazen de tam tersi olur. Mesela adamın adı Muhammed’dir ama zehir zemberek bir insandır. Kişinin ismi Ali’dir, ama öyle bir çukurdadır ki, kuyular onun başında kubbe gibi kalır. Örneklerde görüldüğü gibi bizde isimle, ismin ifade ettiği hayat tarzı arasında zıtlık olabilir. Fakat Allah’ın ismiyle Zat-ı uluhiyeti arasında zıtlık yoktur. Mesela, Allah’ın “Cemil” ismi vardır. Cemil güzellik menbaı bir isimdir. Bahar mevsimini rengarenk çiçekleriyle seyrettiğimiz zaman, isimle müsemmâ arasında bir uygunluk görürüz. Allah’ın başka bir ismi, “Rahim”dir. Cenab-ı Hakk’ın midemizin arzularına cevap verdiğini, bütün ihtiyaçlarımızı giderdiğini görünce rahmâniyet ve rahîmiyeti çok iyi anlarız. İçimizde gelişen ebed arzusunu duydukça, bu arzuyla cenneti yarattığına bakar, bize ne kadar merhamet ettiğini anlar ve hakikaten Allah’a döner “İsmin Rahim olduğu gibi Sen de Rahimsin” deriz. Allah, Halim’dir. Peygamber Efendimiz’in mübarek yüzünün yarılıp şakır şakır kanların aktığı bir hengamede Hz. Ebu Bekir, “Mâ ahlemeke Yâ Rabbi - Ne kadar Halim’sin Ya Rabbi!” demiştir. Hakikaten kâinatta cereyan eden hadiselerin içinde “Hilm” isteyen manzaraya bakıldığında, Rabbimiz ile “Halim” ismi arasında bir tevafuk olduğu görülecektir. Buradan anlaşılmaktadır ki, Cenab-ı Hakk’ın hepsi güzel olan mübarek isimleri bizim isimlerimizden çok farklıdır. Buraya kadar arz edilenler Cenab-ı Hakk’ın isimleri ile bizim isimlerimiz arasındakı farkı göstermek içindi. Şimdi ise Allahu Teala’nın isim ve sıfatlarının ne manaya geldiğini misallerle arz etmeye çalışalım. *** |
11 Ocak 2008, 20:14 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Çocuklarımıza Ad koymak Rabbimiz’in isim ve sıfatları ne demektir? Bir zat düşünelim ki, bu zat, fevkalade bir heykeltıraş olsun. O, çekicini indirdiği her yerde çizgi ve hatlar meydana getirmekte ve sonra mermerden, taştan veya granitten, yonttuğu ve bir şekil verdiği heykeli karşımıza diktiği an onun sadece canının eksik olduğu görülmektedir. Yani bu insan, işinde bu ölçüde mahir bir sanatkardır. Biz, böyle bir heykeli karşımızda gördüğümüzde bu heykeltıraşta fevkalade bir sanat kabiliyeti olduğunu anlarız. Şimdi bu heykeltıraşın sanatını izharı ayrı, izhar etme gücünde bulunması ayrı bir meseledir. O, önce hayalinde icra edeceği sanatının plan ve projesini yapar. İşte bu, ondaki sanat kabiliyetidir. Sonra bunu meydana dökme güç ve kuvveti sıfatlar merhalesidir. Daha sonra ise sanatın bütün incelikleriyle tezahür ettiği merhale ise isimler merhalesidir. Bu, bahsini ettiğimiz sanatkarın sadece heykeltıraşlık yönüdür. Bunun dışında bir de bu zatın fevkalade bir marangozluk yönünün olduğunu kabul edelim. O, marangoz mesleğine ait alet ve edevatı kullanarak bir el hareketiyle karşımıza Selçuklu ve Osmanlı sanat eserlerinde, el işlemelerinde sedef kakmalarında gördüğümüz harika sanat eserleri çıkarmaktadır. İşte bu heykeltıraş, aynı zamanda böylesine usta bir marangozdur. Ona baktığımız zaman ruhunda hakikaten objeyi ve sübjeyi gölgede bırakacak, îcâd ve inşâ kabiliyeti ile öne çıkacak bir istidat ve kabiliyet vardır. Bu kabiliyet o insana marangozluk sıfatını kazandırır. Daha sonra ise bu zat isim mertebesine yükselerek marangoz ismini alır. Başka bir misal daha verelim. Hüsn-ü hat, güzel yazı yazma sanatıdır. Hat sanatçıları için sırasıyla öncelikle bir hüsn-ü hat kabiliyeti, sonra hüsn-ü hat sıfatı ve daha sonra da hattat ismi mevzu bahistir. Mesela meşhur Hattat Hamid’i ele alalım. Evvela onda bir kabiliyet, daha sonra yazma imkanı, güç ve iktidarı vardır. Ondan sonra da güzel yazı yazma istidad ve kabiliyetiyle yazı yazdığı zaman biz ona isim olarak “hattat” deriz. Onun babadan gelme “Hamid” diye bir ismi, bir de sanatına göre aldığı “Hattat Hamid” ismi vardır. Misalleri çoğaltmak mümkündür. Yüzlerce sanatı önümüze serip, sanat kabiliyetinden sanatı ortaya dökme gücüne ve sonra da dökülmüş sanatla o zata vereceğimiz isme intikal edebiliriz. Aynen bunun gibi, kâinat bir yönüyle heykeltıraşların yaptığı gibi heykellerle doludur. Ancak Allah’ın kâinatında sergilediği heykeller canlıdır. İnsandan daha güzel, daha muhteşem bir âbide bulmak mümkün değildir. Onun hiçbir yerinde göz tırmalayıcı bir yer yoktur. Aksine onda bir değişme yapıldığında tuhaflıkla karşılaşılır. İşte bu yönüyle insana baktığımız zaman onun arkasındaki Muhteşem Sanatkar’ın -tabiri caizse- fevkalade istidat ve kabiliyetini görürüz ki, biz buna “şe’ni ilahi” diyoruz. Daha sonra ise Kudret, İrade, Tekvin gibi plan ve projeyi tatbik etme imkanına sahip olma merhalesi gelir ki bu, sıfat merhalesidir. Daha sonra da gözde, dilde, dudakta, elde ve ayakta güzellikler kendini gösterince mesela Allah’ın Cemil ve Mücemmil ismini görürüz. Her şeyin yerli yerinde olduğunu gördüğümüzde Allah’ın Munazzım veya Nazım isimlerini müşahede ederiz. Ne mutlu Rabbimizi isim ve sıfatlarıyla bilen, onları diliyle zikreden talihli kullara! |
11 Ocak 2008, 20:15 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Çocuklarımıza Ad koymak KIZ İSİMLERİ VE ANLAMLARI Afra: Ayın 13. gecesi, beyaz toprak. Ahsen: Daha güzel, en güzel. Aişe: Yaşayan, zenginlik ve bolluk gören. Amine: Gönlü emin, kalbinde korku olmayan Peygamberimiz’in annesinin adı (Emine) Asude: Rahatlamış, keder ve sıkıntıdan uzak. Asuman: Gök, sema. Ayşegül: Gül renkli, canlı ve güzel. Ayşen: Ay gibi parlak, neşeli, sevimli. Ayşenur: Nurlu, ışıltılı hayat. Banu: Kadın, hanımefendi, prenses. Bedia: Örneksiz yaratan ve örneksiz yaratılmış, güzel, eşsiz. Bengisu: Ebedilik, ölümsüzlük veren su. Betül: Bakire, namuslu kadın. Beyza: Ak, bembeyaz, lekesiz. Binnur: Nurla özdeşleşmiş. Büşra: Müjde, sevinçli haber. Canan: Sevgili, sevilen kadın, yar. Didem: Gözüm Dilan: Gönül dostu. Dilara: Gönül alan, gönül kapan, gönlü dinlendiren. Dilşad: Gönlü hoş, sevilmiş. Eda: Naz, cilve. Emel: Ümit, hülya. Emine: Güvenilir, inanılır kadın. Fatma, Fatıma: Sütten kesilmiş. Feride: Eşşiz, benzeri olmayan, kibirli gururlu. Feyza: Bolluk, çokluk. Füsun: Büyü, sihir, şaşırtıcı güzelliğe sahip. Gülbanu: Gülhanım. Gül gibi güzel kadın. Gülcan: Gül gibi güzel canlı. Gülizar: Gül yanaklı. Gülperi: Gizli gül. Gülşah: Güllerin şahı. Günnur: Güneş ışığının aydınlığı. Handan: Güleryüzlü. Hatice: Vakitsiz erken doğan kız çocuğu. Hülya: Hayal, kuruntu, vehim. Hümeyra: Pembelik. Jale: Sabah çiceklerin üzerinde görülen su damlacığı, kırağı. Jülide: Karmakarışık, dağınık. Kübra: Büyük olan. Latife: Yumuşak, hoş, mülayim. Leyla: Çok karanlık gece. Macide: Şan ve şeref sahibi. Mehlika: Ay yüzlü güzel. Mehpare: Ay parçası, çok güzel. Melda: Genç körpe ve nazik. Meryem: İbadete düşkün insan. Mihriban: Şefkatli, merhametli, muhabbetli. Muazzez: İzzet ve şeref sahibi. Mukadder: Takdir olunmuş ve kıymeti bilinmiş. Mukaddes: Kutsal, temiz. Müberra: Temize çıkmış, arınmış, müstesna. Mücella: Parlatılmış, parlak. Müjgan: Kirpikler Münire: Nurlandıran, ışık veren. Müzeyyen: Süslenmiş. Nadide: Görülmemiş, çok değerli. Nadiye: Seslenen. Nâlân: İnleyen, feryad eden. Nazan: Nazlı. Nazife: Temiz, pak. Necla: Çocuk, evlat. Nermin: Yumuşak. Nigar: Sevgili, resim gibi, put gibi kadın. Nihal: Sevgili, düzgün fidan. Nihan: Gizli, saklı, bulunmayan. Nuran: Nurlu, runa ait. Nuray: Işık saçan ay. Nurbanu: Nur yüzlü hanım, gelin, prenses. Nurcan: Canlı, neşeli, hayat dolu. Nurefşan: Aydınlık veren, ortalığı ışık içinde bırakan. Nurgül: Gülün en parlak olanı. Nuriye: Işıklı. Nurten: Teni ışık gibi beyaz olan. Rahime: Hafif sesli, latif konuşan kadın. Rüveyda: Hoş, ince, nazik. Saadet: Mutluluk. Sabâhat: Güzellik, letafet. Sabiha: Güzel, latif, şirin. Saime: Oruç tutan kimse, oruçlu. Saliha: Dinin emir ve yasaklarına uyan, iyi ahlak sahibi kadın. Semra: Esmer. Sena: Övgü ile ilgili, şimşek parıltısı. Serpil: İyi geliş, büyü, güzellik. Seval: Severek al, hep sev. Süeda: Uğurlu insanlar. Süheyla: Yumuşak iyi huylu kadın. Süreyya: Ülker yıldızı. Süveyda: Kalpteki gizli günah. Şahika: Zirve, doruk. Şebnem: Çiğ, kırağı. Şemsinur: Nurun güneşi. Şermin: Utangaç, mahçup. Şevval: Arap takviminin 10. ayı. Şeyda: Aşk çılgını, aşık. Şule: Ateş alevi. Şükriye: İyilik bilme. Tuba: Kökü yukarıda, dalları aşağıda cennet ağacı. Türkan: Benzerlerinin arasında nitelikleriyle ayrılan. Vildan: Yeni doğmuş çocuklar, cennet çocukları. Zehra: Çok beyaz ve parlak yüzlü. Peygamberimiz’in kızı Hz. Fatıma’nın lakabı. Zerrin: Altından mamul, parlak. Zeynep, Zeyneb: Değerli taşlar, mücevherler. Zübeyde: Öz, asıl, cevher. * |
11 Ocak 2008, 20:16 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Çocuklarımıza Ad koymak ERKEK İSİMLERİ VE ANLAMLARI Abdullah: Allah’ın kulu. Abdurrahim: Rahim’in (Allah’ın sıfatlarındandır) kulu. Abdurrahman: Rahmanın kulu. Abdülhamid: Bütün varlığın diliyle övülmüş Allah’ın kulu. Abdülkadir: Her şeye gücü yeten Allah’ın kulu. Ahmet: En çok övülmüş, methedilmiş, beğenilmiş. Akif: Bir şeyde sebat eden. Ali: Yüce, ulu. Alparslan: Arslan gibi cesur ve yiğit, savaş beyi. Alperen: Yiğit, bahadır. Arif: Meşhur, çok tanınmış, irfan sahibi. Asım: Günahtan, haramdan çekinen. Avni: Yardımla ilgili, yardıma ait. Aytekin: Ay şehzadesi. Aziz: Muhterem, sayın. Bahadır: Savaşlarda yılmazlığıyla üstünlük kazanan kişi. Bahattin, Bahaddin: Dinin değeri, değerlisi. Bârân: Yağmur. Baykal: Yaban kısrağı, deniz, derya. Behçet: Güleryüzlülük. Behzat: Doğuştan iyi. Beşir: Müjdeci. Bülent: Yüksek, yüce, uzun. Cafer: Küçük akarsu, çay, sütü bol deve. Cahit: Çalışan, gayret eden, çabalayan. Celal: Ululuk. Celil: Çok büyük ve ulu. Cemil: Güzel. Cevdet: İyilik, kusursuzluk. Cihan: Alem, kainat. Cüneyt: Küçük asker, askercik. Emin: Korkusuz kimse, emniyette olan. Emre: Aşık, müptela. Erdem: Fazilet, maharet. Erdinç: Duru, güçlü erkek. Erdoğan: Yiğit doğan. Ergun: Sert başlı, oynak ve hızlı giden at. Ergün: Yumuşak, uysal kimse. Erhan: İyi adaletli hükümdar. Ertan: Dericilerin yaprağıyla deri boyadıkları bir nevi ağaç. Ertuğrul: Dürüst, doğru, yiğit. Ertunga: Yiğit, hakan. Esat: Oldukça mutlu, çok hayırlı. Eyüp, Eyyüp: Sabırlı, günahlarına tevbe eden. Fahrettin: Dinin övdüğü. Fahri: Övünmeye mensup. Faruk: Doğruyu yanlıştan ayıran. Hz. Ömer’in lakabı. Fatih: Fetheden, İslam’a açan. Fazıl: Fazilet sahibi. Ferhat: Sevinç, neşe. Fethi: Fethe mensup. Fevzi: Galip gelen. Fuad: Kalp, yürek, gönül. Furkan: Hakkı batıldan ayırma. Gökhan: Uranüs gezegeni. Gültekin: Genç delikanlı, nazik. Gürhan: Hanlar hanı. Gürkan: Genç, taze. Habib: Sevgili. Hakkı: Doğrulu ve insaf sahibi. Halid: Sonsuz, daim. Halis: Hilesiz, katkısız. Hamdi: Şükreden, şükredici. Hamdullah: Allah’ın övgüsü. Hamza: Heybetli, azametli anlamında, aslan. Hasan: Güzellik, iyilik sahibi. Hilmi: Yumuşak huylu, sakin tabiatlı. İbrahim: İnananların babası. İhsan: İyilik etem. İlyas: Yağmurlara hükmeden İsrail peygamberi. İsa: Dört büyük peygamberden biri. İsmail: Hz. İbrahim’in oğlu. Kâmil: Tam, noksansız. Kâzım: Öfkesini yenen kimse. Kemal: Olgunluk. Kerem: Asalet. Kerim: Kerem sahibi. Lütfi: Hoşluk, güzellik. Mahmut: Hamd olunmuş, övülmüye değer. Mansur: Yardım olunmuş. Mehmet: Muhammed isminin Türkçede Peygambere saygı dolayısıyla aldığı biçim. Memduh: Övülmüş. Metin: Metanetli, sağlam, özü sözü doğru. Mirkelam: Güzel, nazik konuşan kimse. Muammer: Yaşayan. Muaz: Korunan, izzet sahibi. Muhammed: Tekrar tekrar övülmüş. Peygamberimiz’in isimlerindendir. Muharrem: Haram kılınmış. Muhsin: İyilikte bağışta bulunan. Mustafa: Temizlenmiş, seçilmiş, güzide. Mükremin: İkram olunmuş. Naci: Kurtulan, selamete kavuşan. Nail: Muradına eren. Naim: Bollukta yaşayan. Necati: Kurtulmaya mensup. Necdet: Korkusuz olmak, yiğitlik. Necip: Soyu sopu temiz. Necmeddin: Dinin yıldızı. Nihat: Huy, yaratılış. Nuri: Nurlu. Nurullah: Allah’ın nuru. Oğuz: Mübarek, saf, iyi yaratılışlı. Orhan: Şehrin yöneticisi, hakimi. Recai: Allah’a yalvaran. Recep: Gösterişli, heybetli. Rıdvan: Rıza, razı olma. Rıfat: Yükseklik, yücelik. Rıfkı: Yumuşaklık. Rıza: Hoşnutluk. Ruşen: Aydın, parlak. Rüstem: Yiğit, kahraman. Sacid: Secde eden. Said: Mübarek, kutlu, uğurlu. Sedat: Doğru ve haklı. Sezâi: Uygun, yaraşan. Sıtkı: İç yürek temizliği. Süleyman: Huzur, sükun. Şükrü: Şükretme. Tahsin: Güzel bulma, beğenme. Târık: Sabah yıldızı. Tuncer: Tunç gibi güçlü kimse. Turan: Eski İranlılara göre Türk ülkesi. Turhan: Soylu seçkin kimse. Ali Demirel Ailem Dergisi Sayı:245 |
13 Aralık 2014, 19:06 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 27691 Üyelik T.:
26 Nisan 2013 | Cevap: Çocuklarımıza Ad koymak Aileler çocuklarına Kuran’dan isim koymak isterken ismin anlamına çok dikkat etmeliler. Kuran’da geçen her kelimenin isim olmayacağı iyi bilinmeli ve ‘bu kelime Kuran’da geçiyor, isim olur” mantığıyla çocuklara verilmemelidir. Ayrıca bazı isimlerde sırf söylenişi güzel diye çocuklara konulmamalıdır. İsimde önemli olan, anlamının güzel olması, yaşadığı toplum ve kültüre yabancı olmamasıdır. Mesela; Sanem ismi çocuğa verilmemelidir, çünkü Sanem, ‘put’ demektir, Samet ismi, ‘hiç kimseye muhtaç olmayan’ demektir. Bu sadece Allah’a mahsus bir durumdur, dolayısıyle isim olarak kullanılamaz. Aleyna sıkça duyduğumuz bir isim ama anlamı ‘üstümüze bela, sıkıntı aksın’ demektir. Kezban ismi Kur’an’da geçiyor diye veriliyor. Oysa Kezban ‘yalancı’ demektir.Çocuğa bu ismi koyarsanız, ‘yalancı, yalancı’ diye çağırmak zorunda kalırsınız. Ayrıca; Resul, Nebi, Cebrail,Azrail, Mikail, İsrafil isimlerin konulması dinen hoş değildir. Bekir, ‘deve yavrusu’ demektir.Bu isim belki Hz.Ebubekir’den dolayı konuyor ama; aslında Hz. Ebubekir’in esas ismi Abdullah’tır, Ebubekir ise lakabıdır. Asiye ‘isyan’ eden anlamına gelir. Gülsüm ‘gariban, zavallı, kimsesiz anlamındadır. Julide Farsça’da dağınık,perişan’ demektir. İrem ise ‘Cennet bahçesi’ olarak bilinir ama aslinda ‘Allah’ın gazabına uğrayan sahte cennet’ tir. Bade ismi ‘içki’ demektir. Hannas ismi ‘şeytanın’ ismidir. Alara,Rosa, İleyda bunlar İslam isimleri değil ‘gayrimüslim’ isimleridir. Rumeysa ‘gözü çapaklı kadın’ demektir. Hüreyre, ‘kedicik’ demektir. Kayra eski Türk mitolojisinde ‘tanrı’ demektir, Allah’tan başka ilah olmaz. Çocuğa tanrı ismi konulmamalıdır. Melis, Yunan mitolojisinde ‘tanrıça’ demektir, şişman ve tembel anlamlarına da gelir. Ecrin ‘ücret’ anlamına gelir. Bir insan ücret olamaz. Hayrettin Öztürk Yard.Doç |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Kendi Anlayışımızı ya da Menkıbeleri Sünnet Yerine Koymak | FECR | Tevhid Ve Şirk Konuları | 2 | 03 Eylül 2013 14:50 |
çocuklarımıza kitap tavsiyesi | Elvin meyra | Çocuk ve Aile Sağlığı | 0 | 16Haziran 2012 20:41 |
Sürme çekmek, bir yaraya ilaç koymak, merhem sürmek orucu bozar mı? | KuM TaNeSi | Oruç-Ramazan | 1 | 25 Ağustos 2009 18:14 |
Haksız yere anneyi döven babaya karşı koymak caiz midir? | KuM TaNeSi | Soru Cevap Arşivi | 0 | 09 Nisan 2009 11:14 |
Dile gül koymak .. | Seher Yeli | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 0 | 23 Şubat 2008 16:37 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|