Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLİTAM İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA.::. > İlitam 4.Sınıf Dersleri > Din Eğitimi

Konu Kimliği: Konu Sahibi serpil,Açılış Tarihi:  26 Aralık 2013 (17:02), Konuya Son Cevap : 26 Aralık 2013 (17:03). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 26 Aralık 2013, 17:02   Mesaj No:1
Medineweb Kıdemli Üyesi
serpil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:serpil isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 43
Üyelik T.: 03 Temmuz 2007
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:38
Mesaj: 316
Konular: 35
Beğenildi:16
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Din Eğitimi 13.14.Hafta

Din Eğitimi 13.14.Hafta

13. Hafta



13. DİN EĞİTİMİ VE İLETİŞİM
İletişim Açısından Din Eğitimi ve Din Hizmeti
Din eğitimi; dini bilgi, duygu ve değerlerin insanlara kazandırılmasını sağlamaya yönelik bütün faaliyetlerdir. Din hizmetleri ise ibadetlerin ve diğer dini uygulamaların yerine getirilmesi ile ilgili çalışmalardır. Her iki faaliyet alanı da dini anlayış, davranış ve yaşayışların toplumda doğru ve düzenli olarak yerleşmesini, bilgili ve bilinçli bir şekilde devam etmesini
sağlamaya yöneliktir.

Toplumun ihtiyaç duyduğu din eğitim ve öğretimi çalışmaları Milli eğitim Bakanlığı tarafından bu işler için özel yetiştirilmiş elemanlar eliyle Devlet okullarında yürütmektedir. Toplumun manevi yönden gelişip güçlenmesini, toplum bireylerinin mutlu, huzurlu, dengeli
ve bilinçli kişiler olarak yetiştirilmesini hedef bu çalışmalar örgün eğitim kademelerinde yürütülmektedir.

Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı da Kur’an kursları, yaz kursları, irşat faaliyetleri, seminerler, konferanslar vb. şekillerde aygın din eğitimi faaliyetleri yürütmektedir.
Camilerde verilen vaazlar, ibadetin bir parçası olarak okunan hutbeler de yine din eğitim ve öğretimi kapsamında sayılabilecek etkinliklerdir.

Din hizmetlerine gelince bu konuda da aynı şekilde geniş bir çalışma alanı bulunmaktadır. İnsanların dini ihtiyaçları ile ilgili olarak din görevlilerinden beklenen imamlık yapma, vaaz verme, hutbe okuma, cenaze ve defin işleri, toplu dua, rehberlik, irşat, uzlaştırma gibi işler birer din hizmeti olarak adlandırılır. Ülkemizde bütün din hizmetleri kamu görevi olarak kabul edilmekte ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı resmi görevlilerce yürütülmektedir. Din hizmetleri, dini yaşantı ve uygulamaların düzgün bir şekilde yürütülmesine yönelik çalışmalar olmakla aynı zamanda din eğitimi anlamına da gelmektedir.
Din eğitimi, dini bilgi, duygu ve davranışların kazanılması ve devamı yönünde doğrudan çalışmalar iken din hizmetleri doğrudan olmamakla beraber yine aynı amaca yönelik dolaylı çalışmalardır.

Dilimizde insana yönelik, onun sorunlarını çözme, ihtiyaçlarını giderme, işini ve yaşantısını kolaylaştırma adına yapılan çalışmalar hizmet kavramı ile ifade edilmektedir. Hizmet aslında insana yönelik, saygıyla, özveriyle, içten gelerek yapılan çalışmadır. Kamu görevlerine, özellikle de dini görevlere hizmet denilmesi kelimenin taşıdığı içtenlik, gönüllülük, fedakarlık anlamlarına vurgu yapmak içindir. Dolayısı ile bu görevlerin resmi yasal niteliğinin yanında insani ve manevi yönü de bulunmaktadır.

Din eğitimi ve din hizmeti çalışmaları, insanlara yönelik ve insanlarla birlikte başarılacak işler olduğu için bütünüyle insanlarla kurulacak ilişki ve iletişimlere dayanmaktadır. Öte yandan din eğitimi ve din hizmetleri, tamamıyla dini duygu, davranış ve yaşayışların yerine getirilmesi ile ilgili olduğu için bunlarla ilgili ilişki ve iletişimler de doğal olarak dini nitelik taşımaktadır. Söz konusu işlerin iletişim boyutu genel iletişim çalışmaları kapsamına girmekle birlikte aynı zamanda bunların dini nitelikte olmaları sebebiyle, kısmen ayrı bir çalışma alanı
ortaya çıkmaktadır. Bu alana dini iletişim denilmektedir.

Din eğitimi ve din hizmetlerinin ortak özellikleri şöyle sıralanabilir:
1- Her ikisi de insana yönelik ve insanlarla birlikte başarılabilecek çalışmalardır.
2- Her ikisi de insanlar arasındaki ilişki ve iletişimlerine dayanır
3- Her ikisi de dini duygu, davranış ve yaşayışların düzenlenmesi ile ilgili işlerdir.
4- Her ikisindeki ilişki ve iletişimler dini içeriklidir.
5- Her ikisinin de yasal niteliğinin yanında insani ve manevi niteliği de bulunmaktadır.

13.2. Dini İletişim
Dini iletişim kavramı kısaca dini bilgiler, anlamlar ve değerler üzerinden kurulan iletişimleri ifade etmektedir. Din konulu bu iletişimler, tamamen din eğitimi ve din hizmeti görevlerinde olduğu gibi bunların dışından sosyal hayatta ve aile hayatında kendiliğinden gelişen din konulu sohbet, konuşma ve tartışmalarda da gerçekleşmektedir. İster din eğitimi ve din hizmetleri konusunda olsun ister sosyal ilişkilerde olsun bütün din içerikli iletişimler, insanların dini bilgi, duygu, tutum ve davranışlar paylaşmalarını ve birbirlerine kazandırmalarını sağlar. Unsurları, düzeni ve işleyişi bakımından dini iletişimin genel iletişimden bir farkı yoktur. Genel iletişim için ileri sürülen bütün ilke, kural ve teknikler
dini iletişim için de aynen geçerlidir. Ancak genel iletişim kurallarına ilaveten dini iletişimlerde, dini bilginin (mesajın) özelliğine ve dinin öngördüğü iletişim usullerine dair bilgi ve açıklamalar da dini iletişimde yer almaktadır. Ayrıca dini iletişimlerde gözetilen, iletişimin
yönünü ve şeklini belirleyen dini amaç da yine dini iletişimin genel iletişimden farklı bir

Öte yandan din eğitimi konusundaki iletişimler ile din hizmetleri alanlarındaki iletişimler, arasında da amaç ve şekil yönünden farklılıklar göstermektedir. Din eğitimi faaliyetleri, planlı ve amaçlı bir şekilde bilgilendirmeye, tutum, anlayış ve davranış kazandırmaya yönelik çalışmalar olduğundan bu faaliyetlerdeki iletişimler akademik iletişim
kapsamına girmektedir. Dolayısı ile bu çalışmalarda akademik iletişim süreci, onun ilke ve kuralları esas alınacaktır. Din hizmetleri kapsamında yer almakla birlikte tamamen bilgilendirme ve öğretme şeklinde yürütülen hutbe, vaaz, irşat gibi etkinliklerde de yine akademik iletişim kuralları geçerlidir. Dinin eğitim ve öğretimini amaçlandığı için bu
çalışmaların tamamı akademik dini iletişimler olarak değerlendirilir.

Din hizmetleri kapsamında yer alana namaz kıldırma, cenaze ve defin, doğum, ölüm, hastalık, mahkumiyet, felaket vb konulardaki yardım, destek ve yönlendirme çalışmaları ise ilişki ve iş birliklerine dayanmaktadır.

İnsan ilişkilerine dair bütün etkinliklerde olduğu gibi din hizmetlerinde de ilişkisel iletişimin kuralları geçerlidir. Ayrıca din hizmetleri konusundaki iletişimlerin dini içerikli olmaları bu ilişkilerin diğer sosyal ilişkilerden ayrı değerlendirilmesini gerektirmektedir. İşte bu sebeplerle din hizmetleri alanında kurulan ilişkilerle ortaya çıkan iletişimler ilişkisel dini iletişimler olarak değerlendirilirler.

Değerlerin paylaşılıp yaşatıldığı ve yeni kuşaklara aktarıldığı çok önemli bir yaşam alanı da ailedir. Aile bu fonksiyonu sebebiyle temel bir eğitim kurunu olarak görülür. Hayata yeni katılan birey temel kişilik özelliklerini, inanç ve ahlak değerlerini, yaşam tarzını, davranış
biçimlerini ailede kazanır. Çocuk bu kazanımları büyüklerin sistematik eğitim çabaları ile değil, hayatin en sıcak, samimi ve hasbi bir şekilde paylaşıldığı aile ortamındaki müşterek yaşam pratikleri ile kazanır. Bu yaşayarak ve yaşamı paylaşarak öğrenmedir. Hayatı paylaşarak kurulan
zihinsel ve duygusal bağlar da sonuç itibariyle birer iletişimdir. Fakat sosyal ilişkilerle gerçekleştirilen iletişimlerden ve öğretim maksatlı akademik iletişimlerden farklı bir şekilde tamamen müşterek yaşantılara gerçekleştirildiği için bunlar yaşantısal iletişimler olarak ifade
edilir. Yaşantılarla dini değerlerin paylaşımı ve intikali söz konusu olunca da bu tür iletişimleri de yaşantısal dini iletişimler olarak adlandırmak gerekir.

Dini İletişim Türleri
İletişim şekilleri ve türleri bakımından dini iletişimleri genel anlamda iletişim olgusundan tam olarak ayırmak mümkün olmamakla birlikte bireyin hayatta dini değerlerin kazanması ile ilgili durumları ayırt edebilmek açısından dini iletişimleri sınıflandırma ihtiyacı vardır. Şüphesiz ki bu sınıflandırma aynı şekilde genel iletişim için de yapılabilir. Ancak din eğitimi ve din hizmetlerinin yürütülmesinde, bu faaliyet alanlarının doğru tanımlanmasında yapılan tasnif
daha anlamlı ve yararlı olmaktadır.

Yukarıda üç gruba ayrılarak tanımlamaları yapılan dini iletişim türlerini kısaca açıklamaya Çalışalım

Akademik Dini İletişim
Akademik dini iletişim, genel anlamdaki dini iletişimin dini konulardaki eğitim-öğretim amacı güden planlı ve düzenli kısmını oluşturmaktadır. Şüphesiz öğretim amaçlı iletişimlerde belletme, kavratma, ikna etme, özümsetme şeklinde çabalar öne çıkmakta, bunlar da belli iletişim becerilerini gerektirmektedir. Dinin öğretimi, inanç, bilgi, duygu ve davranış yönleri ile bir bütünlük oluşturduğundan bunlar tek düze bir iletişim eylemi ile karşılanamaz.

Akademik dini iletişimde olabildiğince çok iletişim becerilerinin birlikte, iç içe ve art arda kullanılmasına ihtiyaç duyulur. Yazılı, sözlü, nesnel ve duygusal iletişim becerileri yerine göre ayrı olarak veya birlikte etkin bir şekilde kullanılacaktır. Ancak birlikte kullanılan farklı iletişim becerilerinde aynı anlamın iletilmesi, sözel, görsel ve nesnel araçların birbirleriyle uyumlu, bağdaşık olması ve eş zamanlı (senkronize) olarak kullanılması önemlidir.

Akademik dini iletişimlerde iletilmek istenen mesaj kullanılan araçların oluşturduğu şematik çerçevede bir biçim alır. İletişimin alıcı tarafındaki kişi daima bir şekilde biçimlenmiş dini mesaja muhatap olur ve tepkisini buna göre oluşur. Biçimlenmeyi sağlayan sözdür, ses tonudur, vurgudur, jest ve mimiklerdir, takınılan hal ve tavırlardır, kılık kıyafettir. Bunlar nasıl bir kalıp oluşturur ise mesaj o kalıpta şekillenecek ve o şekliyle iletilecektir. Eğer anlatanın sözleri, jest ve mimikleri, hal ve tavırları duygu yoğunluğu içeriyorsa mesaj duygu kalıbı içinde olacak ve alıcıda duygusal tepkiler oluşturacaktır; eğer ileti araçları (göstergeler) akıl, mantık ve muhakeme motifleri sergiliyorsa alıcı tepkisi de o yönde akılcı ve mantıklı olacaktır.

Akademik dini iletişimlerde din, ahlak ve maneviyat konuşan öğretici konumundaki kişilerin iletişim tarzına yansıyan en önemli sorun, kullandıkları araçlar bütününde görülen onların duygusal güdüleri ve bilinç dışı tepkileridir. Kişiliğimizin bir parçası haline gelmiş
duygusal güdülerimiz ile kültür ve birikimlerimizin yönlendirdiği bilinç dışı tepkilerimiz farkında olmadan iletişimlerimizi etkilemektedir. Yani din konuşurken kendi öznel değerlendirmelerimizden sıyrılamayız. Bazen duygusal güdülerimiz veya bilinç dışı tepkilerimiz


iletmek istediğimiz mesajla ve iletişim amacımızla uyumlu olmamakta, sözlerimizin aksi yönde sonuçlar üretebilmektedir. Bu sorunu aşabilmek için kendi iletişim tarzımız konusunda duyarlı olmak, iletmek istediğimiz dini mesajın bizim güdü ve tepkilerimizle farklılaşabileceğini,
bunun da yanılsamalara yol açacağını gözden uzak tutmamak gerekir.
Akademik dini iletişimlerdeki yanılsamalar başka alanlardaki iletişim yanılsamalarına benzemez. İnsanların manevi dünyalarını ve onunla bağlantılı ilişkilerini düzenleyen din konusunda onlara yanlış bilgi, duygu ve kanaatlerin iletilmiş olması telafisi olmayan olumsuz sonuçları vardır.

İlişkisel Dini İletişim
Din hizmetleri, insani ve manevi yönü en güçlü insan ilişkileri kapsamına girmektedir. Düzgün, usulüne uygun olarak yürütülen bu ilişkiler sonucunda duygusal ve zihinsel bütünleşmeler, sevgi, saygı ve dostluklar şeklinde çok değerli sosyal kazanımlar elde edilir. Bu bakımdan din hizmetlerinden beklenen sonuçların elde edilebilmesi için bu çalışmaların
ilişkisel iletişim gereklerine, ilke ve kurallarına göre yürütülmesinin önemi büyüktür. Getireceği sonuçları, sağlayacağı kazanımları umursamadan yerine getirilen din hizmetlerinin başarısı rastlantılara kalmış olur.

Toplumda üslendikleri rol ve bulundukları konum sebebiyle din hizmeti yürüten görevliler hakkında ideal tutum ve davranış beklentisi oluşur. İnsanların din algısından ve dine yaklaşımından da kaynaklanan bu beklenti görevlileri birer sosyal öğretici etken durumuna getirmektedir. Bu noktada bir dini hizmetin tam ve doğru olarak yerine getirilmesi kadar belki ondan da fazla nasıl yerine getirildiği, insanların bu ilişkiden nasıl etkilendikleri önem kazanmaktadır. Din hizmetlerinde en etkin olan iletişim türü ilişkisel iletişimdir. Din hizmeti esnasında kurulan ilişkilerin yeterince düzgün olmadığı, ilişkisel iletişimlerin istenilen güçlü etkilenmeler sağlamadığı durumlarda dini hizmetlerin başarısından söz edilemez.

İnsanlar birlikte oldukları, birbirleriyle karşılaştıkları ve ilişkiye girdikleri her yerde iletişim kurar, karşılıklı etkileşim yaşarlar. Böylece zaman içinde belli normatif davranışlar etrafında birleşerek toplumda sürekli yenilenen ve gelişen sosyal müştereklikler meydana getirirler. Bu müştereklikler, toplum bireylerini çeken, sürükleyen ölçüler ve modellerdir. Kültürdeki yaşantı biçimleri, dini ve ahlâki değerler, adet ve gelenekler, cinsiyete ve rollere uygun davranış kalıpları, eğitimcilerin sosyal öğrenme dedikleri modellemelerle, diğer bir ifadeyle ilişkisel iletişimlerle kazanılır. Din hizmetleri kapsamında sürdürülen faaliyetlerde de ilişkiler bu açıdan değerlendirilmelidir. Din hizmeti yürütenlerin kişilikleri, davranışları ve insanlarla ilişkileri en etkin iletişimler sağlamaktadır.

Sevilen ve beğenilen bir kişinin modellenmesi, örnek alınması, taklit edilmesi sosyal hayatın değişmez kurallarındandır. Bu bakımdan din görevlisi öncelikle kendi kişiliğinin, tutum ve davranışlarının, iletişim tarzının insanlarla ilişkilerde davranış kazandırıcı rolünün bilincinde olmalı, din hizmetlerinde kendi sosyal tutumunun etkileyici ve yönlendirici yönünü ihmal etmemelidir. Cami içi ve cami dışı bireysel ve sosyal nitelikli din hizmetlerinde ideal iletişimler kurabilmek için davranış ve ilişkilerde model bir kişilik ortaya koymak ustaca söylenen sözlerden çok daha etkilidir.

Her alandaki din hizmetleri, insanlara dini konularda yardımcı olma, onlarda anlamlı ve olumlu etkiler bırakma amacına yöneliktir. İbadette, doğumda, ölümde, hastalıkta, düşkünlükte, felakette, huzursuzlukta, mahkumiyette hülasa insanların manevi desteğe ve yardıma ihtiyaç duydukları her yerde onların yardımına gidenlerin kişilikleri, hal ve hareketleri, tutum ve tavırları en güçlü ve kalıcı mesajlar iletir. Bu ilişkisel figürler, yerinde ve kıvamında, güzel ve etkili sözlerle de birleşince din hizmetlerinin amacına ve ruhuna uygun sonuçlar elde
edilmemesi için bir sebep kalmaz.

Din hizmeti, ibadetlerde, doğumda, ölümde, hastalıkta, düşkünlükte, felakette, huzursuzlukta, mahkumiyette hülasa insanların dini ve manevi yardıma ihtiyaç duydukları her yerde yardıma gitmektir. Din hizmeti yürütenlerin kişilikleri, hal ve hareketleri, tutum ve tavırları, onların sözlerinden çok daha etkili ve güçlü mesajlar iletir. Olumlu ilişkisel figürler, güzel ve etkili sözlerle birleşince din hizmetlerinde amaçlanan başarı kolaylıkla sağlanmış olur.

Din hizmetlerindeki ilişki ve iletişimlerin sağlıklı ve başarılı yürütülebilmesi için uyulması gereken bazı kurallar vardır. Din hizmeti yürütenlerin riayet etmesi gereken kurallar şöyledir:

1- Otoriter ve buyurgan davranmamak
2- Usandırıcı ve bıktırıcı olmamak
3- Dostça, samimi ve hasbi davranmak
4- Esnek olmak, takıntı ve sabit fikirlilikten uzak durmak
5- Gereksiz ve ilgisiz söz ve davranışlardan kaçınmak
6- Dini grup normları ile çatışma veya uyuşma çabası içine girmemek
7- Eleştirici, sorgulayıcı ve yadırgayıcı davranmamak

Yaşantısal Dini İletişim
Aile içindeki doğal olarak sürdürülen ortak yaşantılarla dini değerlerin paylaşılmasına ve yeni kuşaklara aktarılmasına yaşantısal dini iletişim denir. Aslında aile içinde de var olan sadece müşterek yaşantılar ve bu yaşantıların ortaya çıkardığı içten, samimi ve sıcak ilişkilerdir. Ancak
bu yaşantı ve ilişkiler çok sağlam ve güçlü bir iletişim görevi yapmaktadır. Çünkü aile içindeki özel yaşam müşterekliği ve üst düzey paylaşım olgusu, aile bireylerinin birbirlerini etkilemelerinin ve yönlendirmelerinin temelini oluşturmaktadır.

Aile üyeleri, başka hiçbir yerde olmadıkları kadar sıkı bir şekilde birbirlerine bağlıdırlar; sevgileri, nefretleri, umutları, hayalleri aile müşterekliğinden bağımsız değildir. Aile içindeki roller, alışılagelmiş ve artık ailenin yaşam biçimi olarak yerleşmiş kurallara, adet ve usullere
uygun bir şekilde ve birbirleriyle uyum içinde icra edilir. Bu uyum ve düzen aile içinde davranış normları oluşmasını, bireylerin belli kalıp ve kurallara uygun hareket etmelerini sağlamaktadır. Aile içindeki iletişimler bu normlar ve kurallar aracılığı ile cereyan ettiğinden
aile üyeleri arasında kendiliğinden bir amaç ve ideal birliği de ortaya çıkmaktadır. Bu durum, hem aile içindeki müşterek yaşantıların sağlam bir iletişim görevi yapmasını sağlamakta hem de şekil, işleyiş ve amaç bakımından farklı bir iletişim türüne dikkatleri çekmektedir.

Yaşantısal iletişimlerin en bariz özelliği, yaşayarak iletmek ve yaşayarak aktarmaktır. Değerler, anlayışlar, duygular, düşünceler ve nihayet bilgiler sadece yaşanır ve yaşandıkça paylaşılmış olur. Çocuğun aile ortamında bu paylaşımlarla edindiği kazanılanlar onun kişiliğinin, karakterinin yapı taşlarını oluşturur. Birçok yetişkin insan, memnun olmadığı ve
şikayet ettiği bazı huylara sahip olduğunu itiraf etmektedir. Onlar, kendilerinin bilinçli olarak tercih etmedikleri bu özellikleri küçük yaşlarda aile ortamındaki müşterek yaşantılarla kazanmışlardır.

Çocuklar aile içinde ana-babalarla ve diğer büyüklerle sözlerden daha fazla davranışlar ve yaşantılarla kurdukları iletişimlerden etkilenirler. Onlar; sevgi, saygı, kabul, ret, gözetme, paylaşma, dayanışma, içtenlik, dürüstlük, aldatma vb. duyguları ve davranışları yaşantısal iletişimlerle kazanılır. Bu bakımdan aile içindeki müşterek yaşantılar ne kadar dini değerlere uygun ise yetişen bireyler o ölçüde dini değerleri kazanmış olur. Küçük yaşlarda çocuğa dini değerleri kazandıracak yaşantısal iletişimlerden daha etkili bir yol da yoktur.

Şüphesiz ki yetişen bireyin ileride nasıl biri olacağını belirleme sorumluluğu ana-babalar için çok ciddi ve ağır bir sorumluluktur. Bu konuda neler yapılabileceği, çocukları iyi özelliklerle yetiştirebilmek için onlarla doğumdan itibaren ne tür ilişki ve iletişimler kurulabileceği sorusu aile içi yaşantılara ayrı bir anlam ve önem katmaktadır.

Dini İletişim Açısından İletişim Unsurları
Genel anlamda iletişim en basit şekliyle dört unsurdan oluşur. Bunlar, iletişin sürecinin işleyiş sırasına göre (1) kaynak, (2) mesaj, (3) araç ve (4) alıcı diye adlandırılırlar. Bu unsurlarla kurulan iletişim süreci şöyle işlemektedir:

Kaynak kişi önce kuracağı iletişimin amacını belirler; bu amacı gerçekleştirecek mesajı alıcının bilgi ve anlayış kapasitesini, ihtiyaç ve beklentilerini dikkate alarak düzenler; sonra da bu mesajı uygun araçlarla muhatabına iletir. Mesaja muhatap olan kişi bu iletiye kabul etme, reddetme, itiraz etme, ek açıklama isteme vb şekilde bir karşılık verir.

Kaynak kişi bu karşılığı bir geri bildirim olarak alıp değerlendirir. Geribildirim alan kaynak bu sefer alıcı durumuna gelmiştir. Geribildirimin düzeltme veya onaylama şeklinde cevaplandırılmasıyla iletişim dairesel bir döngü şeklinde sürüp gider. Dini iletişimlerde bu sürecin özellikle dikkat edilmesi gereken tarafı, yapılan işin tek yönlü bir iletim değil, karşılıklı anlaşma ve paylaşmayı sağlayan bir döngü olduğudur.

Kaynak, iletişim sürecinin en önemli unsuru olarak iletişimi başlatan ve iletişimin başarılı bir şekilde yürütülmesinden ve yararlı sonuçlar elde edilmesinden sorumlu olan kişidir.

Dini iletişim yönünden kaynak, din eğitimi ve din hizmeti faaliyetleri yürüten görevliler, çocuğunu dini yönden yetiştirmeye çalışan anne-babalar ve dini konuda insanları bilgilendirip etkilemeye çalışan herkestir. Bu kişilerin yaptıkları işten olumlu sonuçlar alabilmeleri için
iletişim sürecinde belli görevleri dikkatle ve beceriyle yerine getirmeleri gerekir.

Dini iletişimde kaynağın yerine getirmesi gereken görevler sırsıyla şunlardır:

1- Dini yönden olumlu, anlamlı ve yaralı bir iletişim amacı belirlemek
Dini konuda iletişime girme ihtiyacı duyulduğunda rasgele hareket edilmeyip, ulaşılacak bir amacın bulunması gerekir. Amaçsız davranışların kişiyi hangi sonuçlara götüreceği belli olmaz, beklenmedik olumsuzluklar meydana gelebilir.

2- İletişim amacını gerçekleştirmeye en uygun dini mesajları seçmek ve
düzenlemek
Dini iletişimlerde akla geldiği ve içinden geldiği gibi düzeni, sistemi olmayan gelişigüzel bilgiler, fikirler, anlamlar ortaya koymak doğru değildir. Bunların dikkatle belirlenmiş bir amaca yönelik ve o amacı en iyi ve en doğru şekilde gerçekleştirecek şekilde seçilmiş ve düzenlenmiş olması gerektir.

3- Seçilen dini mesajları iletmeye en uygun ve elverişli araçları belirlemek
İletişim amacına ve iletilmek istenen dini mesaja en uygun olan ifadelerin seçilerek kullanılması, tutum ve davranışların gösterilmesi, ve uygun yaşantıların ortaya konulması gerekir.

4- Anlaşılabilir bir iletim sağlamak
Belirlenen uygun ifadeler, tutumlar, davranışlar ve yaşantılar yerli yerinde, uygun zamanda, muhataba ulaşacak ve onun tarafından ilgiyle karşılanacak şekilde icra edilmelidir.

5- Alıcı tarafın mesajı tam ve doğru olarak alıp almadığına dair ondan
geribildirim almak
İletilen mesajın doğru ve eksiksiz olarak muhataba ulaşması mümkün olmayabilir, ulaşsa da muhatabın onu doğru ve eksiksiz anlaması mümkün olmayabilir. Bunun için muhataptan geribildirim alınarak sonucun görülmesi gerekir.

6- Geribildirimi onaylama yahut düzeltme şeklinde cevaplamak
Alınan geribildirim mesajın tam ve doğru alındığını gösteriyorsa onaylanır, yanlış veya eksik alındığını gösteriyorsa düzeltilir veya tamamlanır.

Mesaj, muhatabın ihtiyacına ve yararına en uygun olarak seçilmiş, onun anlayacağı ve kavrayacağı şekilde düzenlenmiş bir dini bilgi, anlam, duygu veya değerdir. Dini bilgi, anlam ve değerlerin iletişimde mesaj olabilmesi için onların iletişim amacına, muhatabın anlam, ve kavrama kabiliyetine uygun miktara, kıvama, yoğunluğa ve sadeliğe getirilmesi gerekir.

Araç, dini iletişimlerde insanlarla bağlantı kurmamızı sağlayan, onlara mesajlarımızı ileten her şeydir. Sözler, sesler, işaretler, şekiller, kılık kıyafetler, vücut hareketleri, davranışlar, yaşantılar iletişim aracı olarak kullanılırlar.

Alıcı, iletilen dini mesaja muhatap olan veya kendisine dini mesaj iletmek üzere seçilmiş olan herkes dini iletişimde alıcı veya diğer bir ifadeyle hedeftir. Alıcının bilgi ve kültür düzeyi, anlama kapasitesi, ihtiyaç ve ilgileri gibi özelliklerinin bilinmesi dini iletişimlerin başarısı
yönünden önemlidir.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi serpil 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
insan vucudunu inceleyıpde imana gelmeyen... Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri serpil 0 1830 18 Kasım 2014 21:14
Diyanet İşleri Başkanlığı Mesleki Bilgiler Seviye... ÖSYM'den Duyurular serpil 0 2823 01 Kasım 2014 19:00
Medineweb Üyelerine KPSS karma özetler KPSS (İ.H.L-İlahiyat) serpil 4 2904 28 Temmuz 2014 00:59
Medineweb Üyelerine DHBT karma özetler Siyer nurşen35 1 4418 28 Temmuz 2014 00:57
Medineweb Üyelerine Hz. Muhammed ve Evrensel... Siyer serpil 0 3229 28 Temmuz 2014 00:56

Alt 26 Aralık 2013, 17:03   Mesaj No:2
Medineweb Kıdemli Üyesi
serpil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:serpil isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 43
Üyelik T.: 03 Temmuz 2007
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:38
Mesaj: 316
Konular: 35
Beğenildi:16
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Din Eğitimi 13.14.Hafta

14. Hafta

14. DİN EĞİTİMİ VE DİN HİZMETLERİNDE FARKLI BİR BOYUT:

DANIŞMA VE REHBERLİK
14. Dini Danışma ve Rehberliğin gerekliliği
Dini danışmanlık ve rehberlik, dini yönden sorun çözme, yol gösterme, sıkıntı giderme şeklinde bir yardım hizmetidir. Esasen bu konu, insanların eşyaya ve Allah’a karşı tutumlarında düzenleyici bir ilahi yardım süreci olarak ortaya çıkmıştır.

Kimin doğru işlerle meşgul olacağının sınanması için yaratılmış olan yeryüzü cazibelerle doldurulmuş (Kehf, 18/7), sonra da insanların bu aldatıcı cazibelere kapılmayarak gerçeğe yönelmeleri ve hakikate ulaşabilmeleri için onlara rehberlik edecek peygamberler gönderilmiştir. Hz Adem’den itibaren gönderilen bütün peygamberlerin yürüttükleri elçilik görevi aynı zamanda bir rehberliktir. Bütün peygamberler geldikleri toplumlara rehberlik etmiş, onlara doğru yolu göstermiş, ihtiyaç duydukları anda ve konuda onlara danışmanlık yapmışlardır. Kur’anda son peygamber Hz. Muhammed’den bahsedilirken kullanılan hadi (doğru yolu gösteren, dâi (doğru yola davet eden), münir (aydınlatan), nur (ışık) gibi sıfatlar onun rehberlik görevine işaret etmektedir.

Peygamberden sora da ehil kimselerin bu görevi yürütmeleri gerektiği Kur’an’da bildirilmiştir (Al-i İmran, 3/104). Bunun dışında Müslümanların birbirleriyle iyilikte yardımlaşmaları, kötülükte birbirlerine destek olmamaları, birbirlerine hakkı ve hakta sebatı
tavsiye etmeleri emredilmiştir. Buna benzer öğretiler diğer dinlerde de mevcuttur. Bugün dini danışma ve rehberlik olarak ifade edilen hizmetler, her dinin bağlılarına yönelik onların dini/manevi kaynaklı sorunlarının çözümü, maneviyatlarının yükseltilmesi, iç huzurlarının
temini istikametindeki yardım faaliyetleridir. Burada amaç, inanmış fakat çeşitli sorunlar sebebiyle sıkıntı içinde olan, yahut bir dini konuda kararsızlık ve çözümsüzlük yaşayan insanların bu durumdan kurtulmalarını sağlamaktır.

Bugün psikolojik danışma ve rehberlik alanında ortaya çıkan tecrübelerin değerlendirerek din konusunda ayrı bir hizmet alanı olarak sistemleştirilmesine ihtiyaç vardır. Aslında müslümanlar İslam’ın temel özellikleri sebebiyle dini danışma ve rehberlik konusuna yabancı
değildirler. Onlar dinden aldıkları sorumlulukla tarihin her döneminde birbirlerinin dertleriyle bir şekilde ilgilenmişler ve bugün de yine dini duyarlıkla birbirlerinin sorunlarıyla ilgilenmektedirler. Ancak bu ilginin sistematik, düzenli ve bilimsel temellere dayanılarak geliştirilmesi ve sürdürülmesi gerekir.

Hıristiyan dünyasında yaklaşık bir asır önce başlayıp son çeyrek asırlık dönemde hız kazanmış olan dini danışma alanındaki çalışmalar, profesyonel anlamda ileri boyutlara taşınmıştır. Artık bu çalışmalarda danışma psikolojisi, transpersonel psikoloji(*), klinik psikolji
kural ve yöntemleri kullanılmakta ve bu yöntemleri başarılı bir şekilde kullanan dini danışma uzmanları yetiştirilmektedir. Kiliselere papaz yetiştiren programlarda danışma psikolojisi ve klinik psikolojisi konuları önemli bir yer tutmaktadır.

Benzer çalışmaların İslam toplumlarında da hızla geliştirilmesinin bir ihtiyaç olduğunu gösteren çok sayıda ve ciddi sebepler vardır. İslam toplumlarında gözle görülür bir şekilde yaygınlaşan din konulu sorunlar ve sıkıntılar, dini danışma ve rehberlik konusunda bilimsel ve metotlu çalışmalar yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu konudaki dini esasların, kural ve öğütlerin bir araya getirilerek mevcut tecrübelerden de yararlanmak suretiyle müstakil bir din eğitimi veya din hizmeti alanın geliştirilmesinde zaruret bulunmaktadır.

Dini Danışma ve Rehberliğin Ortaya Çıkışı ve Gelişmesi
Ortaçağda Hıristiyan din adamlarının insanları Hıristiyanlaştırmak üzere misyonerlik faaliyetleri başlattıkları, İspanyol Fedaileri, Fransiskenler ve Dominikenler diye bilinen dini grupların farklı taktik ve yöntemlerle bu faaliyetleri yürüttükleri bilinmektedir. Papalığın ve kiliselerin öncülüğünde sürdürülen bu çalışmalar Avrupa’da başlamış Afrika, Asya, Uzakdoğu, Amerika ve Avustralya’ya kadar geniş bir alana yayılmıştır. Yirminci yüzyıla gelindiğinde eğitim alanında rehberlik konusundaki çalışmalar başlamış ve hızlı bir şekilde gelişme gösteriyordu. O
zamana kadar Hıristiyanlaştırma amaçlı yürütülen misyonerlik çalışmaları ile meşgul olan ve bir ölçüde de günah çıkarma işlemi ile üyelerini rahatlatmaya çalışan kilise, rehberlik alanındaki gelişmelerden etkilenmiş, çalışmalarını bu yönde geliştirme ihtiyacı duymuştur.

Sadece suçluluk duyan kilise üyelerinin itiraf edip rahatlamak üzere gelmelerini beklemek yerine bunun dışında da dini sorunlar yaşayanların bulundukları yerlerde yardımına gidilebilirdi. Bunun için de hastaneler, ceza ve tutuk evleri, yetiştirme yurtları, bakımevleri ideal hizmet
alanlarıydı. Böylece Hıristiyan teologlar da gelişmekte olan rehberlik çalışmalarından hareketle papazların kiliselerdeki günah çıkarma işlemini bir dini danışma hizmeti olarak ele alıp geliştirme yoluna gitmişlerdir. Böylece papaz ve rahiplerin dini konulardaki yardım çalışmaları
hem kilise içinde hem de kilise dışında daha profesyonelce yürütülen farklı bir boyut kazanmağa başlamış oldu.

Dini danışmanlık ve rehberliğin bilimsel bir yaklaşımla ele alınması yönünde ilk çalışmayı yapan Amerikalı psikolog Anton Boisen olmuştur. Klinik Pastoral Eğitim hareketinin(*) öncüsü kabul edilen Boisen 1926 yılında kaleme aldığı “Teolojinin Metotları ve Görevi” adlı eserinde
manevi yönden insanları anlamanın yollarını göstermiş, insanlara karşı fedakarlıkta bulunma konusunda yarış içinde olunmasını, onlara bir şeyler verebilmek için de bireyin gelişimine, gerçek kişiliğine ve yaşamına bakılmasını önermiştir.

Bu yöndeki çalışmalar ilerledikçe papazların günah çıkarma faaliyetlerinin de bilimsel yöntemlerle yapılması düşüncesi hareketlenmiştir. Artık papazların itirafların muhatabı pasif
dinleyiciler olmaktan çıkıp, insanları ruhen rahatlatma, huzura kavuşturma, kötülüklere karşı tavır geliştirmelerini sağlama gibi görevleri de yapan dini danışmalar olmaları beklentisi ortaya
çıkmıştır. Bu bakımdan papazların yetiştirilmesinde teoloji dışında insan bilimlerine özellikle psikolojiye ağırlık verilmeye başlanmış, bu donanımla yetişen papazların hizmet alanları oldukça genişlemiş ve hayatın çeşitli alanlarına yayılmıştır. Rahiplerin kilise dışında ihtiyaç
duyulan ve mümkün olan hemen her ortamda yürüttükleri bu dini danışmanlık ve rehberlik hizmetlerine papaz ilgisi veya vaizsel ilgi anlamında “Pastoral Care” denilmektedir.

Bugün dini danışmanlık ve rehberlik anlamında terim olarak kullanılan “Pastoral Care” kavramı psikolojik donanıma sahip rahiplerin kilise dışı hizmetlerini ihtiva etmekte ve “dinsel aktörler tarafından başkalarına yardımcı olmak, sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak, sorunlu
insanları yönlendirmek, desteklemek” şeklindeki faaliyetler bütünü olarak tanımlanmaktadır.

Bugün farklı din ve inanışlar açısından da uygulanması mümkün olacak şekilde kapsamı genişlemiş bulunan manevi destek ve yardım hizmetlerinin teorisi ve pratiği ile ilgili bilimsel çalışma alanına dini danışma psikolojisi anlamında Pastoral Psikoloji denilmektedir.

Pastoral psikoloji, insanın manevi dünyası ile ilgili tezahürlerin tahlili yönüyle din psikolojisinin içinde bir alt dal olarak kabul edilmektedir. Ancak insanın manevi dünyasının tanzimi yönüyle de din eğitimine yakın durmaktadır. Konunun din eğitimine bakan tanzim edici yönü, öğretim faaliyeti olarak değil de birtakım öğretmeleri de kapsayan bir danışmanlık ve rehberlik eylemini olarak anlam taşımaktadır.

Dini danışma ve rehberlik hizmetleri, danışma ve rehberlik yönleriyle bir bütün olarak yürütülse de yardıma ihtiyaç duyanla yardım edenin pozisyonlarının netleştirilmesi açısından bunları “Dini Danışma” ve “Dini Rehberlik” diye ayırarak incelemek gerekmektedir.

Dini Danışma
Danışma kelimesi sözlükte akıl sorma, istişare etme, müşavere ve müzakere anlamlarına gelmektedir. Kelimenin ilk akla getirdiği ve günlük yaşantımızda daha çok kullandığımız anlamı bakımından “danışma”, ihtiyacı olan kişi tarafından ortaya konulan bir eylemi ifade etmektedir. Danışma fiili birey açısından tek yanlı olarak ele alındığında, “kişinin bir ihtiyacını giderme bir sorununu çözme ve sağlıklı karar verme iradesini ortaya koyarak yardım talebinde bulunması”
diye tarif edilebilir. Ancak danışma kavramı, talepte bulunan tarafa verilen karşılığı da içine alanbir süreç anlamına da kullanılmaktadır. Örneğin “psikolojik danışma hizmeti” denildiğinde buradaki “danışma” kelimesi süreç anlamına gelmektedir.

Danışma oluşumunda danışan ile danışman olmak üzere iki taraf bulunmakta, her ikisi arasında gerçekleştirilen olumlu etkileşimle sorunun çözümü sağlanmaktadır. Danışma, aslında bir yardımlaşmadır, buna göre dini danışma da kısaca dini konuda yardımlaşma demektir. Dini konulardaki sorun giderici yardım hizmetleri bir uzmanlık alanı olarak düşünüldüğünde yani olaya danışan değil de danışılan açısından bakıldığında verilen hizmete “dini danışmanlık” denilmektedir.

Günümüzde dini danışmanlık, din eğitimi ve din hizmeti faaliyetleri içinde önemli yeri olan, bu faaliyetler kapsamında ayrı bilgi ve becerileri gerektiren bir uzmanlık görevidir. Dini danışmanlık, hem bilfiil dini sorunlarını aşmak üzere danışmada bulunan hem de bir talep

olsun veya olmasın gözlenen dini sorunların çözümü konusunda profesyonel çalışmalar yapmayı gerektirir. Bu anlamdaki çalışmalar rehberlikle eşdeğer olup rehberlik olarak da adlandırılabilir.

Dini danışma ve rehberlik olayına yardım alan (danışan) açısından baktığımızda sadece danışma kısmını görürüz. Şüphesiz danışma eylemi danışanın ihtiyaç ve beklentilerine göre bir nitelik kazanır, verilecek yardım hizmeti de bu niteliğe göre olacaktır. Yardım ihtiyacının
niteliğini ve karşılığında verilecek yardım hizmetinin şeklini belirlemek bakımından dini danışmayı gruplara ayırmak gerekmektedir. Böylece danışmanlık veya rehberlik yapacak kişi bunlardan hangisini karşılaması gerekiyorsa onu tespit edip rehberlik hizmetini diğer bir ifadeyle danışmanlık ilişki ve iletişimlerini ona göre tayin edecektir.

Dini Danışma Çeşitleri
Dini konuda bir uzmanın yardımına ihtiyaç duyan kişinin talebi şu dört husustan birine
karşılık gelmektedir:
a) Bilgi isteme
b) Görüş isteme
c) Hüküm isteme
d) Delil isteme

Bu taleplerin her biri ayrı soruna işaret ettiği gibi bunlara karşılık yapılacak yardım çalışması da farklı şekillerde ve bunların her birine ait farklı hassasiyetlerle yürütülecektir.

a) Bilgi İsteme
İnsanlar dini konularda bilmedikleri hususları öğrenmek ve ilgisizlikten doğan yanlışlıklardan kurtulmak isteyebilirler. Bunun için de din görevlilerine ve dini yönden bilgisine güvendikleri kişilere başvururlar. Bu durumda dini danışmanın yapması gereken bu kişilere ihtiyaç duydukları bilgileri verip onları tatminkar bir şekilde bilgilendirmektir. Bilgi verme şeklindeki danışmanlıkta açık, kesin ve genel kabul görmüş doğru bilgiler kullanılır, tereddütlü, ihtimalli, doğruluğu tartışmalı olan bilgiler verilmez. Bunun yanında bilgiler açık, net ve danışan tarafından kolaylıkla anlaşılabilir tarzda verilmeli, danışanların sorularına anlamlı ve makul cevaplar teşkil etmelidir.

Bilgi almak maksadıyla danışan kişi ya bilmediği bir konuyu samimi olarak öğrenmek ister ya da bir konudaki bilgisinin doğruluğunu test etmek ister. Her iki halde de açık ve samimi bir bilgi alma talebi mevcuttur. Bu talebin doğru ve yaralı bir şekilde karşılanması bir
rehberlik hizmetidir. Ancak bazı kimseler dini bir konuda soru sorarken bilgilenmek yerine sorduğu kişinin bilgili olup olmadığını sınamak ister. Bu sınama işi bazen danışılan kişinin mezhebinin, meşrebinin, fikriyatının ne olduğu ve hangi dini gruba mensup olduğu tecessüsünden de kaynaklanabilir. Sağlıklı bir danışmanlık ve rehberlik hizmeti için bu
durumun göz önünde bulundurulması ve olumsuz tepki vermeksizin uygun bir karşılıkla cevaplandırılması gerekir.

İslam geleneğinde insanların bilgi ihtiyacını karşılamanın yol ve usulleri bilginin mahiyetine göre şekillendirilmiş ve sistemleştirilmiştir. Buna göre bilgi ihtiyacını karşılamanın yolları dörde ayrılmaktadır:

Öğretim;kişi odaklı bilgisizliği gidermeyi ve neyin, nasıl yapılması gerektiği konusunda yol göstermeyi amaçlayan bir hizmettir. Öğretim, insanların rahatlıkla anlayabilecekleri, kullanabilecekleri genel kabul görmüş kesin bilgilerin kazandırılmasıdır.

İçtihat; Herkesi ilgilendiren meselelerde konu odaklı bilgi üretme ve sorun çözme yöntemidir. Herkesi ilgilendirmesi sebebiyle içtihatla ortaya çıkan karar ve bilgiler genel geçer nitelikte hüküm ifade eder.

Kaza: Olay odaklı karar üretme ve sorun çözme yöntemidir. İki taraf arasındaki sorunları çözmeye ihtilafları gidermeye yönelik genel geçer niteliği olmayan kararlar bu yolla elde edilir ve sadece ilgili tarafları bağlar.

Fetva: Birey odaklı ve bireyin özel sorusuna veya sorununa cevap verme, çözüm üretme işidir. Bireyin özel durumu ile ilgili olduğu için bir kişiye verilen fetva bir başka kişi için doğru olmayabilir. Bazen herkesi ilgilendiren bir konuda verilen karar da fetva olarak nitelendiriyor
olsa da buna içtihat demek daha doğrudur.




b) Görüş İsteme
Danışma ihtiyacı duyan kişi eğer bir bilgi eksikliğinden değil de karar vereme güçlüğünden dolayı yardım talebinde bulunmuş ise yapılacak rehberlik hizmeti görüş bildirme olarak ifade edilir. Çocuğunu evlendirmek, birisi ile iş ortaklığına girişmek, bir gruba katılmak, hayatını etkileyecek bir teklife cevap vermek vb. durumlarda karar veremeyen kişiler, güvendiği yetkin kişilerden görüş alma ihtiyacı duyarlar. Özellikle manevi duyarlıkla hareket edip hata yapmaktan çekinerek karar vermekte zorlananlar için görüşüne müracaat etmek üzere ilk akla gelen kişiler de din görevlileri ve dini yönden bilgili kimselerdir. Eğer konunun dini hüküm yönü var ise o takdirde konu hüküm vermeyi gerektirdiğinden danışmanın görüş bildirmesi doğru olmaz.

DDR kapsamında insanların karar oluşturmasına yardın anlamındaki görüş bildirme işi, fevte verme olarak anlaşılıp değerlendirilemez. Toplumda sıkça karşılaşılan bu şekildeki görüş alma taleplerine karşılık vermek de bir rehberlik hizmeti olarak değerlendirilir. Danışman,
konuyu etraflı bir şekilde dinleyip danışanın sorununu iyice anladıktan sonra onun doğru ve sağlıklı bir karara varmasına katkıda bulunacak bir yardım süreci yürütür.

c) Hüküm İsteme
İnsanlar hayatta karşılaştıkları yeni durumları dini yönden anlamlandırmak, onlara karşı nasıl bir tavır almanın dini bakımdan doğru olacağını bilmek isterler. Örneğin maaşların ödenmesine aracılık eden bankanın buna karşılık verdiği promosyonu almanın caiz olup olmadığı veya belli miktarda alışveriş yapan müşterilerinden şanslı olanlara çekilişle ikramiye veren bir mağazadan istenilen miktarda alışveriş yapıp çekilişe katılmanın dinen doğru olup olmadığı gibi konularda insanlar dini yönden sorumlu duruma düşmemek için yetkililerden
hüküm almak isterler. Buna benzer bireysel kararsızlık durumları, dini yönden şüphe ve tereddüt halleri ortaya çıktığında en tabii yol bu durumu yetkili olanlara sorup onlardan alınacak hükümlere göre rahat hareket etmektir. Bu durumda danışmanın iki şekilde davranma imkanı vardır: Ya sorunun kişiye özel olduğuna kanaat getirerek onun şartlarına göre ve
tamamen ona has olmak ve onun sorunun çözmek üzere hüküm verir ki buna fetva denir. Yahut da problemin herkesi aynı şekilde ilgilendiren genel ve müşterek bir problem olduğuna kanaat getirerek genel geçer bir hüküm verir ki bu bir fetva değildir. Birincisinde danışmanın kendi yetkinliğine dayanarak hüküm vermesi mümkün iken ikincisinde müçtehitlerine içtihatlarına dayanan ilim camiasında genel kabul görmüş hüküm muhataba bildirilecektir.

Hüküm istemeyi gerektiren ve hayatta sıkça karşılaşılan bir durum da insanların bir konuda anlaşamayıp ihtilafa düşmeleri, bilgili ve yetkin olduğuna inandıkları kişinin hakemliğine başvurmalarıdır. Bun hususta verilecek hüküm yukarıda da geçtiği üzere fetva veya içtihat değil “kaza” olarak ifade edilir. Her ne kadar kaza mahkeme ve yargı sistematiği içinde verilen hüküm ise de mahkemeye gitmeden çözülebilecek ihtilaflar konusunda uzman ve yetkin kişilerin hakemliği bir danışmanlık ve rehberlik hizmeti olarak değerlendirilir. Bu konuda danışmanlık ve rehberlik yapacak kişinin tarafları ikna edici, uzlaştırıcı, adil yaklaşımı
ile anlaşmazlığın ortadan kaldırılması, daha barışçı ve dostane bir çözümü ifade etmektedir. Zira olayların çeşitliliği, karmaşıklığı, kişilere göre değişkenlik göstermesi ve kişilerin kendi bakış açılarını hep adaletin yönü olarak görmeleri sebebiyle çözümde daim manevi yönden tatmin olmak daha rahatlatıcı ve sonuç verici olmaktadır. Mahkeme kararlarına her iki taraf da saygı duymak ve bağlı kalmak zorunda kendilerini hissetseler de karardan her zaman iki taraf da aynı derecede memnun kalmamaktadır. Anlaşmazlık konusunda hakemlik yapacak kişinin
tarafları ikna etme ve uzlaştırma konusunda vereceği yardımın bir rehberlik yaklaşımı ile olması zarureti bulunmaktadır.

e) Delil İsteme
Bir konuda delil isteme ihtiyacı, bilgi eksikliğinden veya bilginin doğruluğuna inanmamaktan değil, o konuda akıl ve mantık yönünden ikna olma ve tatmin olma arzusundan dayanır. İnsan, aklına yatmadığı bir dini konuda örneğin birden fazla evliliğe niçin izin verildiği,
mirastan kadına düşen payın niçin erkeğin yarısı kadar olduğu vb. konularda ikna olma ihtiyacı duyabilir. Böyle bir ihtiyacın duyulması yanlış olmadığı gibi kimden gelirse gelsin şaşırtıcı da bulunmamalıdır. Önceki bölümde de değinildiği üzere Hazreti İbrahim’in “Ya Rabbi ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” müracaatına karşılık Allah Teâlâ’nın “inanmıyor musun?” diye sormuştur. Hz. İbrahim’in “Tabii ki inanıyorum, fakat kalbim mutmain olsun diye” demesi üzerine Allah Teâlâ’nın da onu bu isteğini yerine getirmesi (Bakara, 2/260) ikna olma ihtiyacı hissetmenin meşru bir durum olduğunu göstermektedir.


İkna olma ve kanıtlama ihtiyacı hissederek delil isteyen kişiler konuyla ilgili bilgiye sahip demektir. Onlara bilgi vermeye kalkışmak, bilgisiz yerine konulmuş olmak hissi ile tepkilerini çekebileceğinden doğrudan delillere yönelmek gerekir. Ancak eğer sorunun yanlış veya eksik
bilgiden kaynaklandığına dair ciddi belirtiler olur o taktirde muhatabın konuyu nasıl bildiğinin onun anlatımı ile tespit edilmesi yoluna gidilir. Sorunun eksik ve yanlış bilgiden kaynaklandığı kesinleşirse o zaman delillere gitmeden önce doğru bilgilerin verilmesi, bundan sonra hala
ihtiyaç duyuluyorsa kanıtlama yoluna gidilmelidir.

Dini Rehberlik
Rehberlik sözlükte yol gösterme, kılavuzluk yapma anlamlarına gelmektedir. Terim olarak rehberlik “Kişinin imkan ve kabiliyetlerini tanıması, kendini gerçekleştirmesi ve problemlerini çözümlemesi konularında sistematik uzmanlık yardımı” diye tanımlanır. Dini rehberlik ise kişiye dini konularda yol göstermek, soru ve sorunlarının çözümüne yardım etmektir. Dini danışma ve rehberlik çalışmalarına yardım hizmeti veren kişi açısından yani danışman veya rehberin görevleri açısından bakıldığında bu konuda genel anlamdaki psikolojik danışmanlık
çalışmalarının sağladığı zengin bir bilgi birikiminin mevcut olduğu görülür. Bu ünitenin hacmi ve amacı çerçevesinde sadece rehberlik hizmetinin fonksiyonları üzerinde durulacaktır.

Dini Rehberliğin Fonksiyonları
Genel rehberliğin fonksiyonlarına dair açıklamalarda rehberliğin fonksiyonları; uyum sağlama, yöneltme, ayarlama, geliştirme, önleme, tamamlama diye sıralanmaktadır. Konunun uzmanı olan Tan ve Kepçeoğlu gibi yazarlar da bazı fonksiyonların birbiri içinde yer aldığı
savıyla bunları iyileştirme, destekleme ve yönlendirme olmak üzere üçe indirmektedirler. İslam dinin uzlaşmaya verdiği önemi, araları bozulanların uzlaştırılmasının müminler için bir görev olduğu gerçeğini dikkate aldığımızda dini danışma ve rehberliğin fonksiyonlarını
şöyle sıralamamız gerekmektedir:
1) İyileştirme
2) Destekleme
3) Yönlendirme
4) Uzlaştırma

İyileştirme
İyileştirme, dini nitelikli bir sorundan dolayı sıkıntı içinde olan kişinin sorununa odaklaşmak suretiyle onun sıkıntısının giderilip rahatlatılmasıdır. Bireyin gelişim sürecinde yaşadığı olumsuz tecrübeler sebebiyle edinmiş olduğu dini yönden istenmeyen özellikler, yanlış
tutum ve davranışlar, kötü alışkanlıklar iyileştirici rehberlik çalışmaları ile düzeltilmeye çalışılır. İyileştirme şeklindeki rehberlik, sorunu ile yüzleşmemiş, onu aşma konusunda bir bilinç oluşturamamış kişilere yöneliktir. İyileştirici rehberliğin kolay olmadığına, bunun zaman ve
emek gerektiren bir süreç olduğuna dikkat çekilerek 8 basamaklı bir çalışma düzeninin yürütülmesi gerektiği belirtilmektedir (Bakırcıoğlu, 1994).

Destekleme
Destekleme; bir güçlüğü aşma konusunda bilinç sahibi olup da onu aşmakta zorluk çeken, yılgınlığa ve çaresizliğe düşen, yahut belli durumları kavramada ve kabullenmede zorlanarak uyum ve intibak güçlüğü çeken kişinin başarma gücünün yükseltilmesidir.

Bir şekilde baş edebilme güçlüğü çeken kişiye verilecek destekleyici rehberlik hizmeti; onun kendi güçlerinin farkına varmasını, baş edebilme iradesini güçlendirmesini, özgüvenini artırmasını sağlamakla olur.

Her kişi doğuştan büyüme, gelişme, kendini gerçekleştirme ve onu çevreleyen şartlarla baş edebilme gücüne ve yeteneğine sahiptir. Aynı şekilde insanın her şart ve durumda kendini yönetme, doğru kararlara varma ve doğru davranışlarda bulunma kabiliyeti de vardır. Ancak bu
güç kabiliyetler uygun şartlarda ve elverişli ortamlarda kendisini gösterebilmekte, bazı zor şartlar insanın güçsüz ve çaresiz olduğu duygusunu ön plana çıkarmaktadır. Çaresizlik, bir özgüven kaybıyla olduğu kadar yalnızlaşma, yardım ve destekten mahrum kalma duygusuyla da beslendiği için destekleyici rehberlik bu iki yönlü takviyeyi birlikte sağlamalıdır. Yani kişiye hem özgüvenini sağlamalı, hem de yalnız olmadığı her an yardım ve destek alabileceği inancını
güçlendirmelidir.



Yönlendirme
Yönlendirme, kararsızlık veya çözümsüzlük yaşayan kişiye, içine sürüklendiği açmazdan kurtulmasını sağlayacak uygun bir bakış açısı kazandırmaktır. Yönlendirici etkinlik bir yön veya yöntem telkin etmek şeklinde değil, muhatabın olası alternatifler üzerinde çalışmasını ve
bunlardan kendi kararıyla uygun tercihte bulunmasını sağlamak şeklinde yürütülür. Yönlendirme fonksiyonu, problemi dışarıdan tarafsız bakış açısı ile değerlendirerek, bireyin ve toplumun ihtiyaç ve yararına ağırlık vererek, objektif verilere ve uzmanlığa dayanan etkileme olarak görülmektedir. (Kuzgun, 2009).

Bu tür rehberlik hizmetinde eldeki bilimsel verilerden hareketle birey hakkında en doğru karar hedef alınarak ona ulaşma istikametinde çalışma yapılır. Burada danışmanın yönlendirici rolü kadar aktif ve güçlü bir model oluşu da önem kazanır. Bu çalışmada amaç, rehberlik hizmetine muhatap olan kişiyi herhangi bir konuya, alana veya mesleğe yöneltmek değil onun için en uygun olan konuya, alana veya mesleğe yönetmektir. Yöneltmede bireyin ikna olması esas olduğundan alternatifler geliştirilerek ayrıntılı bir şekilde tartışılır, alternatiflerin olumlu ve
olumsuz yanları mantıki açıklamalarla ortaya konulur, varılan son kararın mantıki dayanakları gösterilir.

Yönlendirme, ya bilgilendirme ya da bilinçlendirme şekline yapılır. Bilgilendirme bir öğretim işi olduğu için öğretim teknikleri ile yapılırken bilinçlendirme rehberlik teknikleri ile yapılır. Yanlış tutum ve davranışları, kötü alışkanlıkları önlemede, yahut çocuğu doğru
davranışlara sevk etmede bilgilendirmenin yetmediğinde bilinçlendirme anlamında yönlendirici rehberlik kaçınılmaz olur.

Uzlaştırma
Uzlaştırma, anlaşmazlığa düşen iki tarafın kabullenebileceği adil bir ortak nokta bulup tarafların bu noktada anlaşmalarını sağlamaktır. Sosyal hayatta insanların çok sık düştükleri anlaşmazlıkların giderilmesi bir arabuluculuk olarak görülebilir. Arabuluculuk veya sulh etmeişlemi kimi zaman çevredeki saygın bilge kişilerin eliyle sağlanırken kimi zaman da mahkemeye başvurularak sulh hukuk mahkemelerin sorunu çözmesi yoluna gidilir.

Konunun dini danışmanlığı gerektiren yönü, anlaşmazlıklarda maneviyat olgusunu öne çıkararak daha kabul edilebilir, barışçıl gönül rahatlığına dayalı çözümler üretme imkanının bulunmasıdır. Zira insanlar anlaşmazlığa düştüklerinde herkes kendisinin haklı olduğuna inanır ve karşı tarafın da haklı olabileceğine ikna edilmesi güç olur. Çoğu kimseler uzlaşma sağlandıktan sonra bile içinde hep kendisine haksızlık yapıldığı düşüncesini taşır ve bu düşünceden bir türlü kurtulamaz.

Kur’anı Kerimde Allah Teala “eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a ve Resulüne götürün. Bu hem hayırlı hem de sonuç itibariyle daha güzeldir.” (Nisa,4/59) buyurmuştur. Yani anlaşmazlıkları Allah ve Resulünün
emirlerine dayanarak onların talimatlarına göre hallediniz. Allah ve Resulünün talimatına kimsenin itirazı olamayacağı gibi Allah ve Resulünün emirlerine göre anlaşmazlığı çözmüş olmak herkesin içini rahatlatacak, kimsenin kalbinde haksızlığa uğradığına dair bir kuşku
kalmayacaktır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Din Eğitimi 10.11.12.Hafta serpil Din Eğitimi 2 26 Aralık 2013 17:01
Din Eğitimi 7.8.9.Hafta serpil Din Eğitimi 2 26 Aralık 2013 16:59
Din Eğitimi 4.5.6.Hafta serpil Din Eğitimi 2 26 Aralık 2013 16:56
Din eğitimi 10.hafta Medine-web Din Eğitimi 0 20 Aralık 2013 07:02
Din eğitimi 5.hafta Medine-web Din Eğitimi 0 20 Aralık 2013 06:58

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.