|
Konu Kimliği: Konu Sahibi KuM TaNeSi,Açılış Tarihi: 12 Nisan 2009 (14:09), Konuya Son Cevap : 20 Ekim 2012 (16:44). Konuya 4 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
12 Nisan 2009, 14:09 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 5998 Üyelik T.:
02 Ocak 2009 | AİLE HUZURU VE EŞLERİN GEÇİMİ-I AİLE HUZURU VE EŞLERİN GEÇİMİ-I AİLE HUZURU VE EŞLERİN GEÇİMİ-I Hamd-ü senâlar Rabbu’l-âlemîn’edir O ki, akıllar O’nun sanatının hikmetleri karşısında şaşkın olarak dönerler Sudan beşer yaratmak, aralarında nesep ve hısımlık bağlarıyla yakınlık kurmak, O’nun lütuflarındandır Şehvet denilen bir kuvveti yaratarak, onun vasıtasıyla mahlûkatı çoğalmaya mecbur etmiştir Daha sonra nesep bağına ehemmiyet göstererek ona bir kıymet vermiştir Zinayı haram kılmış, insanları evlenmeye teşvik etmiştir Salât ve selâm, ölçü ve hesaba girmeyecek bir sonsuzlukla, korkutucu ve müjdeleyici olarak gönderilen Hz Muhammed (sav)’in, O’nun âlinin ve ashâbının üzerine olsun Evlilik bağının devamı ve eşlerin birbirleriyle uyumlu bir şekilde geçimi hususunda karı-kocadan her birine düşen görevler vardır Evliliğin devamının sağlanması için bu görev ve sorumlukların edep ve itidalle yerine getirilmesi her iki taraf için de kaçınılmazdır Kocaya Düşen Vazifeler • Kadınlarla iyi geçinmeli ve onlara karşı iyi ahlâklı olmalıdır Kadınların duyguları erkeklerden farklı olduğu için kocaların böyle yapması onlara merhamet olur Kur’ân-ı Kerim bunu emretmektedir: “Onlarla iyi geçinin”(1) Allah Rasûlü (sav) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Hanımının kötü ahlâkına karşı sabır gösteren bir Müslüman’a Cenâb-ı Hakk, Eyyûb (as)’a belâsı karşısında vermiş olduğu sevap kadarını verir Kocasının kötü ahlâklarına karşı sabır gösteren Müslüman bir kadına Firavun’un hanımı Âsiye’nin sevabı kadar Allah tarafından sevap verilir”(2) Bilinmelidir ki, kadınla iyi geçinmek, sadece kadına eziyet etmemek demek değildir Bilakis kadına eziyet etmediği gibi kadından gelen eziyete de tahammül etmektir Kadının heyecan ve öfkesi anında hilim ve sabır göstermektir Böyle yapmakla bir kimse Allah Rasûlü’ne tabi olmuş olur Kadınlarla şakalaşarak ve oynaşarak onların sıkıntılarını savmak, üzüntülerini gidermek ve zahmetlerini unutturmak gerekir Çünkü böyle davranışlar kadınların gönlünü yumuşatır ve öfkelerini yatıştırır Allah Rasulü (sav) de hanımlarıyla şakalaşıyor ve onların seviyesine iniyordu Haberde varit olmuştur ki, Yüce Peygamber (sav) herkesten daha çok hanımlarıyla konuşan ve şakalaşan bir kimseydi Hatta rivayet ediliyor ki, Peygamber (sav), Hz Âişe Validemizle yarışıyordu Rivayet edildiğine göre Âişe Validemiz, şöyle demiştir: “Rasûlullah (sav) benimle koşu yarışı yaptı Yarışı ben kazandım"(3) Yine Allah Rasûlü kadınlara iyi ve yumuşak davranma hususunda şöyle buyurmuştur: "Mü'minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır"(4) Hz Ömer (ra) sert mizacına rağmen şöyle buyurmuştur: “Müslüman kişi aile efradı içinde çocuk gibi olmalıdır Ne zaman ailesi (eşi) onun yanındakini (nafakayı) isterlerse o zaman erkek olmalıdır” Göçebe bir hatun, ölen kocasını şöyle vasıflandırıyordu: “Allah’a yemin ederim ki o, eve girdiği zaman güler yüzlü, çıktığında sükûnet hâlindeydi Bulduğunu yer, kaybolanın nereye gittiğini sormazdı” Bununla beraber şakada ve kadının isteklerine uymakta kadının ahlâkını bozacak ve kendisinin de kadın nezdindeki itibarını düşürecek kadar aşırıya kaçmamalıdır Bilakis itidalli hareket etmelidir Kadından herhangi bir münker sadır olduğunu gördüğünde heybetini ve razı olmadığını izhar etmeyi terk etmemelidir Allah Rasûlü (sav); “Zevcesinin kölesi olan kaymış veya mahrum olmuştur” buyurmaktadır Rasûlullah (sav) bu hükmü, kadının hevâî isteklerinde kadına itaat edenin, kadının kölesi olacağına işaret ederek vermiştir Cenâb-ı Hakk, kadını erkeğin tasarrufu altına verdiği halde kadının hevasına tabi olan bir erkek, şeytana itaat ediyor demektir Zira şeytan “…ve elbette onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler”(en-Nisâ, 4/119) demiştir(5) Hulasa, adalet ile gökler ve yer payidar olmuştur Binaenaleyh haddini tecavüz eden her şey zıddına inkılâp eder O halde, kadınlarla geçimde mutedil bir yol takip edilmelidir • Koca, eşini kıskanmalıdır Hasan-ı Basrî (ks) şöyle demiştir: “Siz hanımlarınızın çarşı ve pazarlarda erkeklerle sıkışık bir halde gezmelerine müsamaha mı ediyorsunuz? Kıskanmayanı Allah berbat etsin” Ancak kıskançlıkta mutedil hareket etmelidir Şöyle ki; koca, korkulan işlerin başlangıcından gafil olmamakla beraber zan ve gizli yanlarını tecessüs etmekte de ifrat etmemelidir Hz Ali (kv) şöyle buyurmuştur: “Sakın ifrat derecede ehlini (eşini) kıskanma Zira böyle yaptığın takdirde kendini haklı çıkarmak için ona kötülük nispet etmek ve çamur atmak mecburiyetinde kalırsın” Allah Rasûlü bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: "Kıskançlıktan bir nevi vardır ki Allah onu sever; bir kısmı da vardır ki Allah onu sevmez Allah'ın sevdiği kıskançlık; kişinin (mahreminden haram kılınmış bir fiil görmesi ile) şüphe halinde duyduğu kıskançlıktır Allah'ın sevmediği kıskançlık ise; şüphe olmadan kıskançlık duymasıdır Aynı şekilde bir kısım gurur vardır ki Allah hoşlanmaz, bir kısmı da vardır ki Allah hoşlanır Allah Teâlâ'nın sevdiği gurur; kişinin savaş sırasında ve sadaka verme esnasında nefsine güvenerek duyduğu gururdur Allah'ın buğz edip sevmediği gurur ise; taşkınlık ve övünme sırasında duyduğu gururdur"(6) • Nafaka hususunda da mutedil olmak gereklidir Müslüman bir kişiye hanımına nafaka vermek hususunda cimrilik yapmak yakışmaz Ve aynı zamanda israfa kaçmak da uygun değildir Zira Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmaktadır: “Elini bağlayıp boynuna asma (cimrilik yapma!) Ama onu büsbütün de açma (israf etme!) Sonra kınanır ve hasret çeker hale düşersin”(7) Allah Rasûlü bir hadis-i şeriflerinde buyuruyorlar ki; “Bir dinar var Allah yolunda harcadın, bir dinar var köle azat etmede harcadın, bir dinar var fakirler için tasadduk ettin, yine bir dinar var onu da ailen için harcadın İşte (hep hayırda harcanan) bu dinarların sana en çok sevap getirecek olanı ehlin için harcadığındır”(8) İnfak hususunda gözetilmesi vacip olan hususların en mühimi helalden yedirmektir Ehline infak etmek için kötü kaynaklardan, haram yoldan kazanç elde etmemelidir Zira böyle bir kazancı ehline yedirmesi onlar için bir cinayettir Ve hiçbir zaman onların lehinde bir hareket değildir Kocanın hanımına verdiği önemin tezahürlerinden birisi de, mülk edinme hususunda ona hakkını vermesidir Kocanın hanımına mehrini vermesi kadının haklarındandır Velisinin ve yakın akrabalarının, kadının rızası ve isteği dışında mehrinden bir şey almaya hakları yoktur Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmaktadır: “Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla verin Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin”(9) Yani kadınlara mehirleri karşılık beklemeden ayrılmış bir pay olarak verilmelidir Eğer kadın mehre malik olduktan sonra aldatma veya zorlama olmadan kocasına mehrinden bir şey bağışlarsa, kocanın onu gönül rahatlığıyla almasında bir günah yoktur Eğer kadın utanarak, korkarak veya aldatılarak kocasına malından bir şey verirse kocasının bunu alması helal olmaz Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: “Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiç bir şeyi geri almayın İftira ederek ve açık günaha girerek mi verdiğinizi geri alacaksınız? Hem birbirinize karılıp katılmış ve onlar sizden sağlam bir söz almış iken, onu nasıl (geri) alırsınız?”(10) • Kocanın görevlerinden birisi de hanımına ehl-i sünnetin inancını telkin etmek, onun kalbinden ve amellerinden bidatleri silmek, dinin gereklerini yerine getirme hususunda ihmalkâr ise onu Allah’ın azabından korkutmak, muhtaç olduğu ahkâmları ona öğretmektir Buraya kadar zikrettiğimiz hususlar İslâm’ın, evlilik hayatının devamı, eşlerin uyum ve huzurunu sağlamak için kocanın yani aile reisinin üzerine yüklemiş olduğu vazifelerin en önemlileridir Bir sonraki sayıda kadının üzerine düşen vazifeleri açıklamaya çalışacağız Evlilikten kast olunan huzur ve mutluluk, ancak bu vazifelere gereken itina gösterildiği müddetçe hâsıl olacaktır Allah (cc) bizleri, hakkı hak bilip ona tabi olanlardan eylesin! Âmin Kaynakça: 1 en-Nisâ, 4/19 2 İhyâ, İmam Gazâlî, c 2, s 111 3 İbn-i Mâce, hno: 624 4 Tirmizî, Radâ 11 5 Bkz, İhyâ, İmam Gazâlî, c 2, s 115 6 Ebû Dâvûd, Cihad 114 7 el-İsrâ, 17/29 8 Müslim, Zekât 39 9 en-Nisâ, 4/4 10 en-Nisâ, 4/20-21
__________________ Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi... |
Konu Sahibi KuM TaNeSi 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
41.Haftanın Misafiri Belgin | Hafta'nın Misafiri | Belgin | 37 | 14813 | 04 Ekim 2009 16:49 |
Neden Su içmeliyiz(46 sebep) | Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp | su damlası | 6 | 3607 | 04 Ekim 2009 12:50 |
Yokluğuna Alıştırma... | Şiirler ve Şairler | KARAKÖSE | 1 | 2989 | 04 Ekim 2009 12:45 |
Kırgınım Sana /medineweb | Şiirler ve Şairler | su damlası | 8 | 3246 | 02 Ekim 2009 19:49 |
google amcam düzeltir işi bilir herşeyi =) | Resim/Karikatür | Esma_Nur | 2 | 2737 | 02 Ekim 2009 11:25 |
15 Ekim 2012, 22:45 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: AİLE HUZURU VE EŞLERİN GEÇİMİ-I Aile Huzuru Aile deyince aklımıza üç unsur gelir: Kadın, erkek ve çocuklar… Önemli olan eşlerdir. Eşlerden biri, “benim dediğim olacak”, diğeri de, “benim dediğim olacak” derse bu gururla eşler birbirine darılır. Gururlu haller devam ettiğinden, dargınlık da devam eder. Çünkü her biri kendini üstün görüyor. Kadın diyor ki, “o gelsin özür dilesin.” Erkek de diyor ki, “Benim suçum ne? O gelsin özür dilesin.” Böylece aynı evde oturan eşler, dargınlığa devam edip, iki yabancı gibi yaşıyorlar. Bu hal çekilir dert değildir… Rahatsızlık öyle büyür ki, eşler için ev, işkenceye dönüşür. Bu işkenceden kurtulmak için belki mahkemeye gidiyorlar. Hakim soruyor, neden ayrılmak istiyorsunuz? İkisi de birbirine bakıyor. Öyle ya, ne oldu da ayrılıyoruz? Fakat insan çok düşünen, çok fikir üreten, çok konuşan bir mahluktur. Hemen birisi diyor ki, “anlaşamıyoruz efendim.” Diğeri de aynı şeyi söylüyor. Özellikle kadın ayrılmak isterse hakim kararını kolayca veriyor. Çünkü yaygın olan ifadeyle kadın “şiddet” görüyor. Yakınım olan ve evlenmesinde önemli rol oynadığım bir hanımın babası şöyle dedi: “Bizim damat, kızımı hizmetçi gibi kullanıyor, kızım çok eziliyor.” Ben de dedim ki: “Damadın da kızının hizmetçisi. Damadın zaman oluyor ki evini geçindirebilmek için çok ağır şartlarda çalışıyor. Bu durumda damadın da kızının hizmetçisi değil mi?” Arkadaş düşündü. Şaşırdığını fark ettim. Demek ki ortada çok ciddi bir problem yok fakat şeytan ve nefis araya giriyor, eşleri birbirinden ayırıyor. Pek çok insan şeytanın ve nefsin ne olduğunu bilmezler. Ehli tarik, nefis ıslahını madde madde nefsinde uygular. Ondan sonra insaniyet makamına çıkıldığına inanırlar. Yani herkes biyolojik yönden insandır. Fakat insan olmak başka, insaniyet daha başkadır. İnsaniyet sıfattır. Bu sıfatın şartları vardır. Eşlere insaniyeti kim öğretti? Kim uygulama yaptı? Bahçede kavak büyüdü, evde çocuklar büyüdü… Her branşın mühendisliği, doktorluğu vardır. İnsanlığın mimarı İslamiyet’tir. İslamiyet ilmihaldir. Eğer eşler şöyle sözleşse, “ikimiz de ilmihale uyacağız.” O zaman her türlü kavga gürültü ortadan kalkar, mesut olurlar. Bunun örnekleri çoktur bende. Şunu da söyleyeyim ki eşler, elbise değildir, kolayca çıkarıp vestiyere asıp gidelim… Böyle bir mantık olamaz. Eşler, insanın derisi gibidir. Ayrılmak derinin soyulması gibi ıstırap verir. Bu hemen anlaşılmaz. Günler geçtikçe acı belirginleşir. Bu sebepten diyoruz ki, ayrılmak için doğan sebebin hem tıbbi hem hukuki hem İslami boyutu olmalı… Müslüman’ca yaşayan, insanca yaşıyor demektir. İnsanca yaşayan da Müslüman’ca yaşıyor demektir. Müslüman’ca yaşamanın mükafatı dünya ve ahiret saadetidir. Mademki mükafat bu kadar büyük elbette ki o mükafatı elde etmek için gayret sarf etmek gerekir. Aklı ve iradeyi kullanmak gerekir. Çevrenize şöyle bir bakın… En mesut aile hangisidir? Beğendiğim bir hikâye vardır… Çok zengin olan bir adam karısına diyor ki, “hanım ben senden çok memnunum, dile benden ne dilersen, sana hemen alayım.” Kadın diyor ki, “ben senden ayrılmak istiyorum, bunu kabul et.” Adam şaşırıyor, “benden ev iste, araba iste, altın iste; ne istersen alacağım sana, diyorum, sen bunların hiçbirini istemedin, ayrılmak istiyorsun. Bunu bir türlü anlayamadım.” Kadın diyor ki, “efendi, sen sağlıklısın, zenginsin, gücün kuvvetin yerinde, hiçbir derdin yok. Bu sıfatlar firavunlarda vardır. Senin firavun olacağından korktuğum için ayrılmak istiyorum.” Bu derin gerçek karşısında adam, “peki hanım, yarın mahkemeye başvuralım, ayrılalım.” diyor. Adamın çok canı sıkılıyor. Abdest almaya giderken ayağı burkuluyor, düşüyor. Hanımı onu kaldırıyor, oturtuyor, diyor ki “ayrılmaktan vazgeçtim, çünkü senin ayağın burkuldu. Demek ki sen firavun olmayacaksın.” O kadın biliyor ki, Firavun hasta olmayınca maddeten güçlü bir durumda olunca, şımarmış, “ben sizin Rabb’inizim” demiştir. İşte dindar eşler İslamiyet’e böylesine bağlıdır… Evliliğimiz ya İslami hayatla devam edecek, yahut o hayattan ayrılınca, “ben yokum” diyebilecek… Geçtiğimiz günlerde bir arkadaş ziyaretime geldi. “Eşim çok sinirli, her şeye kızıyor, her şeye küsüyor.” dedi. Dedim ki, “Allah, kadına asabiyet vermiş, o sinirli hanımı da sana yazmış. Bu şekilde tekamül etmeni istiyor. Allah o hanımı böyle yaratmış. Kadının suçu yok. Öyleyse bu kadının huyunu değiştiremezsin. Velasr Suresi’ne göre sabret” dedim. Ve sabrına karşılık Allah, zenginlik verir, hayırlı evlat verir, sağlık verir. Yani Allah rahman olduğu için rahmetiyle kullarının huzur içinde yaşamasını ister. Huzuru bozan insandır. Allah’ın yarattıklarında kötülük yoktur, insanın yaptığı işlerde kötülük vardır. Evliliklerinde problem yaşayan çiftlere dikkat ettim, huzursuz olmalarının sebebi, İslamiyet’ten uzaklaşmalarıdır. Hekimoğlu İsmail
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
16 Ekim 2012, 00:36 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 20682 Üyelik T.:
08 Ekim 2012 | Cevap: AİLE HUZURU VE EŞLERİN GEÇİMİ-I Evliliklerinde problem yaşayan çiftlere dikkat ettim, huzursuz olmalarının sebebi, İslamiyet’ten uzaklaşmalarıdır. çok doğru emeğine sağlık güzel bir paylaşımdı
__________________ Hüzünle titreyen gönüle ince bir âh dokunur, Kalbi kırık olanın kalbine Allah dokunur... |
20 Ekim 2012, 12:51 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 16640 Üyelik T.:
12 Şubat 2012 | Cevap: AİLE HUZURU VE EŞLERİN GEÇİMİ-I EŞLERİN BİRBİRİNİN KIYMETİNİ BİLMELERİ Evli çiftlerin ömür boyu mutlu olmaları için gerekli şartlardan biri de birbirlerini yıpratmamalarıdır. Çünkü ömürlerinin sonuna kadar bir arada yaşamak zorundadırlar. Birinin yıpranmasıyla ailenin bütün yükü diğerinin üzerine kalır. Önce şunu hatırlatayım ki, insanın ömrünün sonuna kadar en çok beraber olduğu, sırlarını verdiği kişi eşidir. Eşinin yıpranması ve hastalanması bütün ailenin huzurunu bozar. En çok da kendisi tedirgin olur. Yıpranan eşin huzursuzluğu daha çok, diğerini huzursuz ve tedirgin eder. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] fıtratları gereği kendilerine ait olan her şeyi çok dikkatli kullanır, eskiyip yıpranmamasına özen gösterirler. Fakat ne gariptir ki, bir yastığa baş koyduğu hayat arkadaşına daha çok özen göstermesi gerektiği halde, onu hiç önemsemez, üzer ve gereksiz yere yorar, hastalanmasına sebep olur. Bundan sonra da birçok masraflar yaparak ve zahmetlere katlanarak, onun tedavisine koşar. Halbuki eşler daha önceden dikkatli olsalar, hayatlarını ve aile düzenlerini iyi ayarlasalar bu zahmetleri çekmeden ömürlerinin sonuna kadar huzur içinde mutlu yaşarlar. Bunun içinde eşler birbirlerini yıpratmamak için şunlara riayet etmeliler: a) Birbirlerinin kıymetini bilmeliler; Evlenirken Allah herkesi kıymetini bilene düşürsün. Allah'ın yarattığı varlıkların içinde en kıymetlisi insandır. Nitekim Rabb'imiz, "Ademoğullarını (insanlar) en üstün ve en şerefli kıldık." (İsra, 70) buyurur. Yaratılışta bu kadar şerefli olan insan, çoğu zaman ya kendi kendinin kıymetini bilmez, hayatını boş yere heder eder, ya da kıymetini bilmeyenin yanına düşer hayatı zehir olur. Her iki durumda da mutsuz olur. Çoğu zamanlarda bu mutsuzluğun kurbanı kadın olur. Horlanır, hakarete uğrar, zulüm görür. Bunun da sebebi, kadınların genellikle bilgisiz oluşu, hakkını arayamayışı, zayıf oluşu, birçok yer kadına baskının gelenek haline gelmiş oluşu vs. dir. Bütün bunlar kıymeti bilinmeyen kadının çabuk yıpranmasına sebep olur. Bunun da neticesi hem kendisinin hem de kocasının mutsuz olmasıdır. Mutsuz bir hayat süren veya sürmesine sebep olan bir insan, hem aile fertleri tarafından sevilmez ve hem de ahiret azabına düçar olur. O halde eşler birbirlerinin kıymetini çok iyi bilmelidir. b) Ayrıca eşler birbirlerini üzmemelidir. Zira üzüntü kadar insanı yıpratan hiç bir şey yoktur. Hele kadınlar üzüntüye hiç dayanamazlar. Hemen yıkılır, hasta olurlar. Aileden birinin üzülmesi öbürlerini de huzursuz eder. Üzüntü birçok ruhsal hastalıklara yol açar. Bir çok fiziksel hastalıklar nükseder. Tedavisi güç durumlar olabilir. Ve hatta imanı ve ahiret inancı zayıf[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]dan bazen intiharlar bile meydana gelebilir. Evli çiftler bütün bunları göz önüne alarak hiçbir şeye üzülmemeliler, birbirlerini üzmemeye özen göstermeliler. Zaten dini inançları kuvvetli olan ne bir şeye üzülür, ne de karşısındakini üzer. Zaten imanı kuvvetli olan ve İslam üzere yaşama aşkı olan ne bir şeye üzülür, ne de karşısındakini üzer. Çünkü Allah şu ayetlerle üzülmeyi yasaklamıştır: "Üzülme, çünkü Allah bizinıledir." (Ali İmran, 139) Ancak mü'minin tek üzüntüsü olabilir o da Allah'a hakkıyla kul olamamaktır. c) Eşler birbirlerini yormamalı ve ilişkilerinde birbirlerine karşı nazik olmalılar. Günlük işlerinde de yorulmadan çalışmaya alışmalılar. Bu da işini severek, düzenli çalışmakla olabilir. Aşırı yorgunluk insanı tez yıpratır ve erken ihtiyarlatır. Eşler mesul oldukları görevlerini severek ve isteyerek yapmalılar. Yaptıkları işlerin hem dünyada ve hem de ahiretde kendilerinin saadetini sağlayacağını düşünmeli ve zevkle yapmalıdır. Böylece insan daha zinde kalır ve huzurlu otur. alıntı
__________________ “Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona sıkıntıdan çıkış kapıları açar. Onu hiç ummadığı yerlerden rızıklandırır. Allah’a dayanıp güvenene Allah kâfidir.” |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Huzuru Arıyorum, Hep Meşgul Çalıyor | Mihrinaz | Gönülden Dökülen Nağmeler | 1 | 29Haziran 2020 09:47 |
huzuru yanlış yerde arıyoruz | Sükutu-Ezber | Sükutu-Ezber | 0 | 06 Mayıs 2014 23:05 |
pratik arapça-AİLE- | f_kryln | Genel Arapça | 0 | 10 Kasım 2013 00:33 |
Huzuru bulmak için 100 öneri..!!! | talibetün | Serbest Kürsü | 4 | 04 Ocak 2012 14:53 |
Aile Huzuru Eşlerin Karşilikli Vazifeleri -ii- | KuM TaNeSi | Evlilik-Nikah Konuları | 0 | 12 Nisan 2009 14:09 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|