|
Konu Kimliği: Konu Sahibi nurşen35,Açılış Tarihi: 21 Ağustos 2017 (19:46), Konuya Son Cevap : 19 Ağustos 2018 (21:04). Konuya 8 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
21 Ağustos 2017, 19:46 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Hacc - Umre ve Kurban İle İlgili Bilgiler Medineweb Hacc - Umre ve Kurban İle İlgili Bilgiler Medineweb ÂFÂK-ÂFÂKÎ Sözlükte ufuklar anlamına gelen “âfâk”, “mîkât” sınırları dışında kalan bölgelere, “âfakî” ise bu bölgede yaşayanlara denir. ALTINOLUK (MİZÂB) Kâ’be’nin damında biriken yağmur sularının dışarıya akmasını sağlamak amacıyla Hatîm’in bulunduğu taraftaki duvarın üstüne yerleştirilen altından yapılmış oluktur. ARAFAT Sözlükte; bilme, anlama ve tanıma anlamlarındaki a-r-f kökünden türeyen “Arafat”, Mekke’nin 25 km. güney doğusunda ova görünümünde düz bir alanın adıdır. Doğu, kuzey ve güneyi dağlarla çevrilidir. Arafat, Hıll bölgesinde Harem sınırları dışında kalır. Harem sınırı ile Arafat arasında Urene vadisi vardır.Arafat’ın ortasında “Cebel-i Rahme” (rahmet dağı), batısında“Nemîre Mescidi” yer alır. Arafat, günümüzde ağaçlandırılmış ve dokuz oto yol ile Müzdelife’ye bağlanmıştır. Haccın aslî rüknü olan vakfe burada yapılır. AREFE GÜNÜ Sözlükte; bilme, anlama ve tanıma anlamlarındaki a-r-f kökünden türeyen “Arefe” zilhicce ayının 9. (kurban bayramından bir önceki) gününe verilen isimdir. Arafat vakfesi bugün yapılır. BEDEL (NÂİB) Sözlükte karşılık, denk, eşit anlamlarına gelen bedel, bir hac terimi olarak, üzerine hac farz olduğu halde bu ibadeti hastalık ve yaşlılık gibi şer’î bir mazeret sebebiyle bizzat yapamayan kimsenin yerine hac yapan kimse demektir. (bk. bedel haccı bölümü) BEDENE Sözlükte büyükbaş hayvan anlamına gelen “bedene”, bir hac terimi olarak hacda bazı ihram yasaklarının ihlal edilmesi sebebiyle Harem bölgesinde kurban olarak kesilen deve veya sığır demektir. CEM-İ TAKDİM Sözlükte öne alarak birleştirme anlamına gelen “cem-i takdim”,Arafat’ta öğle namazı ile ikindi namazını, öğle vaktinde peş beşe kılmak demektir. CEM-İ TE’HÎR Sözlükte geciktirerek birleştirme anlamına gelen “cem-i te’hîr”, Müzdelife’de akşam namazı ile yatsı namazını, yatsıvaktinde peş beşe kılmak demektir. CEMRE Sözlükte çakıl taşı ve ateş koru anlamına gelen “cemre”, bir hac terimi olarak, haccedenlerin kurban bayramı günleri Mina’da,halk arasında şeytan diye isimlendirilen yerlere attıkları küçük taşların her birine denir. Bu taşların atıldığı yere de mecazi olarak cemre denir. (bk. birinci bölüm Mina’daki görevler kısmı) CEMRE-İ AKABE Mekke yönündeki cemrelerin ilkine verilen isimdir. Bu cemreye Büyük Cemre, halk arasında ise “Büyük Şeytan” denir. CEMRE-İ VUSTA Orta Cemre demektir. Mekke yönündeki ikinci cemredir.Halk arasında “Orta Şeytan” denir. CEMRE-İ ULÂ Birinci cemre demektir. Mekke yönünden üçüncü cemredir.Halk arasında bu cemreye “Küçük Şeytan” denir. DEM Sözlükte kan anlamına gelen “dem” bir hac terimi olarak, hac ve umre esnasında ibadet maksadıyla veya bir vacibin terki, geciktirilmesi ya da bir ihram yasağının ihlal edilmesi sonucu ceza olarak koyun veya keçi kesilmesi anlamına gelir. EYYÂM-I MİNA Mina günleri demektir. Zilhicce ayının 10, 11, 12 ve 13. günleridir.Bu günlerde hacılar Mina’da bulunurlar ve şeytan taşlama görevini yaparlar. EYYAM-I NAHR Kurban kesme günleri demektir. Zilhicce ayının 10., 11. ve 12. günleridir. EYYAM-I TEŞRÎK Teşrîk günleri demektir. Zilhiccenin 9-13. günleridir. Bu günlerde teşrîk tekbirleri alınır. “Teşrik” Arap dilinde etleri doğrayıp kurutmak demektir.Vaktiyle bayramın birinci günü Mina’da kesilen kurbanların etleri,bayramın 2., 3. ve 4. günlerinde güneşte kurumaya bırakılırdı.Bu sebeple bu üç güne et kurutma günleri anlamında “Eyyam-ı Teşrik” denilmiştir. FEVAT Sözlükte yitirmek, zamanını kaçırmak anlamlarına gelen “fevat”,süresi içinde Arafat vakfesine yetişememek, vakfenin zamanını kaçırmak demektir. HAC Sözlükte; saygı duyulan büyük ve önemli bir şeye yönelmek,ziyaret etmek, bir yere gidip gelmek, delil getirmek suretiyle ile galip gelmek anlamlarına gelen “hac” kelimesi bir fıkıh terimi olarak; belirlenmiş zaman içinde Kâ’be, Arafat, Müzdelife ve Mina’da belli dînî görevleri yerine getirmek suretiyle yapılan ibadet demektir. HACER-İ ESVED Siyah taş demektir. Kâ’be’nin doğu köşesinde bulunan 18-19 cm kuturunda kırmızımsı, siyah ve parlak bir taştır. İbrâhim ve İsmail (a.s) tarafından Kâ’be inşa edilirken Ebû Kubeys dağından getirilmiştir. Kâ’be’nin doğu köşesine, tavafa başlangıç işareti olarak konulmuştur. HAREM BÖLGESİ Sözlükte yasak bölge anlamına gelen “Harem Bölgesi” Mekke ve çevresine verilen bir isimdir. Mekke ve çevresine bu ismin verilmesi, zararlılar dışındaki hayvanlarının öldürülmesinin ve bitkilerinin koparılmasının yasak olması sebebiyledir.Harem bölgesinin sınırlarını ilk defa Cibrîl’in rehberliğiyle Hz. İbrâhim (a.s.) belirlemiş, sınırları gösteren işaretler daha sonra Hz. Peygamber (a.s.) tarafından yenilenmiştir. Bu sınırların Kâ’be’ye en yakını, Mekke’ye 8 km. mesafede Medine istikametinde“Ten‘îm”; en uzak olanları ise Tâif yönünde “Ci‘râne”ve Cidde istikametinde Hudeybiye yakınlarında “Aşâir”dir.Diğerleri; Irak yolu üzerinde “Seniyyetülcebel”, Yemen yolu üzerinde “Edâtü Libn” ve Arafat sınırında “Batn-ı Nemîre”dir. Kur’ân-ı Kerîm’de Kâ’be’ye “el-beytü’l-harâm” (Mâide5/2) onu çevreleyen mescide “el-mescidü’l-harâm” (İsrâ 17/1)denildiği gibi, bu mescidin içinde bulunduğu Mekke şehri de“harem” (Kasas 28/57, Ankebût 29/67) yani “saygıya lâyık” sözüyle vasıflandırılmıştır. HILL BÖLGESİ Sözlükte serbest bölge anlamına gelen “Hıll Bölgesi”; Harem Bölgesini çevreleyen, Zülhuleyfe, Cuhfe, Karn, Yelemlem ve Zât-ı Irk adındaki yerleşim yerlerini birleştiren itibâri daire ile Harem sınırları arasında kalan bölgedir. Bu bölgeye “hıll” adı;harem bölgesinde haram olan işlerin burada helal olması sebebiyle verilmiştir. HATÎM Kâ’be’nin kuzeyinde Rükn-i Irâkî ile Rükn-i Şâmî arasındaki batı duvarının karşısında, yerden 1 m yükseklikte 1.5 m kalınlığında yarım daire şeklindeki duvara denir. Hatîm, Kâ’be’den sayılır. Tavaf, Hatim’in dışından yapılır. HEDY Sözlükte hediye etmek, göndermek, yol göstermek, izinden gitmek anlamlarına gelen hedy, bir hac terimi olarak, hac ve umre sırasında Harem’de kesilen kurbanlık hayvanlar, Kâ’be’ye ve Harem bölgesinde hediye olmak üzere kesilen kurban demektir(Bakara 2/196; Mâide 5/2, 95, 97; Fetih 48/25). HERVELE Safa ile Merve tepeleri arasında sa’y yaparken yeşil ışıklar arasında kısa adımlarla koşarak, canlı ve çalımlı yürümek demektir. HICR-İ İSMAİL bk. Hıcr-i Ka’be md. HICR-İ KA’BE (HATÎRA, HICR-İ İSMAİL) Kâ’be’nin kuzey-batı duvarı ile Hatim arasındaki boşluğa denir. Buraya Hatîra ve Hicr-i İsmail de denir. Burada namaz kılıp dua edilir. Hz. İbrâhim (a.s.) ile oğlu İsmail (a.s)’ın yaptığı Kâ’be binası bu kısmı da içine alıyordu. M. 605 yılında yapılan tamirde bu kısım inşaat malzemesi yetmediği için Kâ’be dışında bırakılmıştır. Bu boşluk Hatîm adı verilen yarım daire şeklinde bir duvar ile çevrilidir. İFRAD HACCI Hac aylarında sadece hac yapmak üzere ihrama girilip umresiz olarak yapılan hacdır. Bir hac mevsiminde sadece hac yapıldığı için “tek yapma” anlamında ifrad denilmiştir İHRAM Sözlükte hürmet edilmesi gereken bir yere ya da zamana girmek anlamına gelen “ihram”, hac ibadetiyle ilgili bir terim olarak;bir kimsenin, hac veya umre ya da hem hac hem umre yapmak niyeti ile, sair zamanlarda helal olan bazı davranışları kendisine haram kılması demektir. İHSAR Sözlükte alıkoymak, men etmek, engellemek ve âciz olmak anlamlarına gelen ihsar, bir hac terimi olarak, hac veya umre yapmak üzere ihrama girdikten sonra, hac ve umrenin tamamlanmasının engellenmesi; herhangi bir sebeple tavaf ve vakfe yapma imkânının ortadan kalkması demektir. İSTİLAM Sözlükte selâmlamak anlamlarına gelen istilâm, bir hac terimi olarak, Kâ’be’yi tavaf ederken izdiham nedeniyle Hacer-i Esved’i öpmenin mümkün olmaması durumunda el işareti ile selamlamak demektir. IZTIBÂ Sözlükte bir şeyi koltuğun altına sokmak anlamına gelen ıztıbâ, peşinden sa’y yapılacak tavafta erkeklerin omuzlarına aldıkları “rida”nın bir ucunu sağ koltuk altından geçirip sol omuzlarıüzerine atıp sağ omuzu ve sağ kolu açık bırakmak demektir.Ardından sa’y yapılmayan tavaflarda ıztıbâ yapılmaz. KÂ’BE Sözlükte geometrik şekillerden “küb” anlamına gelen Kâ’be,Mekke’de Mescid-i Haram denilen Cami-i Şerîfin ortasında yaklaşık 13 m. yüksekliğinde, 11-12 m. eninde taştan yapılmış kare şeklinde bir binadır. Kur’ân’da Kâ’be; bu ismin (Mâide, 5/97) dışında,el-beytü’l-haram (saygı duyulan ev) (Mâide, 5/2)el-beytü’l-muharrem (saygın kılınmış ev) (İbrâhim, 14/37.Mâide, 5/2)el-beytü’l-atîk (eski ev), (Hac, 22/29, 33),el-beytü’l-ma’mûr (imar edilmiş ev) (Tûr, 52/4) ve el-beyt (ev) (Bakara, 2/125, 127) isimleri ile zikredilmektedir. Kâ’be, Beytullah (Allah’ın evi) diye de anılır. Kâ’be’nin; Doğu köşesine, Rüknü Hacer-i Esved, Güney köşesine Rüknü Yemânî, Batı köşesine Rüknü Şâmî, Kuzey köşesine, Rüknü Irâki denir. Kuzey batı tarafında Hatîm ve Mîzâb-ı Kâ’be, Kuzey doğu duvarında, kapı, Kuzey-doğu duvarı karşısında Makam-ı İbrâhim ve zemzemkuyusu, Doğu köşesinde Hacer-i Esved vardır. Kur’ân’da Kâ’be’nin İbrâhim ve İsmail (a.s) tarafından yapıldığı bildirilmektedir (Bakara,2/124129). Kâ’be günümüze kadar bir çok kere tamir edilmiştir. Kâ’be, her sene, üzerinde hac âyetlerinin yazılı olduğu siyah ipek örtü ile örtülür. KIBLE Sözlükte cihet, yön anlamına gelen kıble, dînî bir kavram olarak, Müslümanların namazda yönelmiş oldukları yön, Kâ’be manasına gelir. Müslümanların kıblesi, Mekke’de bulunan Kâ’be’dir. Kâ’be’yi görenler için kıble, Kâ’be’nin bizzat kendisidir.Kâ’be’yi görmeyenler için, Kâ’be’nin bulunduğu taraftır.Kâ’be’nin göğe doğru ve dünyanın merkezine doğru uzantısı da kıbledir. Namazda bu cihete yönelmeye istikbâl-i kıble denir. KIRAN HACCI Bir hac mevsimi içerisinde umre ile hac ihramını birleştirmek suretiyle yapılan hacdır. KUDÛM TAVAFI Sözlükte bir yere gelmek veya varmak anlamına gelen “kudûm” kelimesi, bir hac terimi olarak; “ifrad haccı” yapanların Mekke’ye vardıklarında yaptıkları ilk, kıran haccı yapanların ise umreden sonra yaptıkları ilk tavaftır. KURBÂN Sözlükte yaklaşmak, Allâh’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurbân, dînî bir terim olarak, ibâdet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Arapça’da bu şekilde kesilen hayvana udhiye denir. MAHREM Sözlükte haram, haram kılmak ve haram kılınmış anlamlarına gelen mahrem, dîni bir kavram olarak, genelde Allâh’ın haram kıldığı, yasakladığı şeylere, özelde ise, kendileriyle evlenilmesi ebedî olarak haram olan kişilere denir. MAKAM-I İBRAHİM İbrâhim’in Makamı demektir. Hz. İbrâhim (a.s)’ın Kâ’be’yi inşâ ederken iskele olarak kullandığı veya halkı hacca da’vet ederken üzerine çıktığı taşın bulunduğu yerdir. Bu yer, Kâ’be’nin doğu tarafında, zemzem kuyusu ile Kâ’be’nin kapısı arasındadır. Buradaki taşta ayak izi vardır. Taş, cam bir fanus içine alınmıştır. MEKKÎ Mekke’de ve Harem bölgesinde, “Mîkat” sınırları içerisinde yaşayan kimselere denir. MENASİK İbadetgâh, ibadet usulü, kurban boğazlanacak yer, bir adamın alıştığı yer anlamlarına gelen mensek kelimesinin çoğulu olan menâsik, dînî bir kavram olarak, en geniş anlamda ibâdet, Allâh’a yakınlaşmak için yapılan her türlü itaat; hacda yerine getirilmesi gereken vazifeler; kurban kesmek ve kurban kesilen yer anlamlarına gelmektedir. Aynı kökten türeyen nüsük kelimesi de bu anlamdadır. Ayrıca hac menâsikine meşâir de denilmektedir.Kâ’be’yi tavaf etmek, Safa ile Merve arasında sa’y etmek,Arafat ve Müzdelife vakfeleri ve Şeytan taşlama hac menasiki arasında yer almaktadır. MES’A Hac veya umre yapan kimselerin, Safa ile Merve arasında,sa’y ettikleri yere verilen isimdir. MESCİD-İ AKSÂ En uzak mescid demektir. Mescid-i Aksâ, Küdüs’tedir. Beyti Makdis (kutsal ev) ismiyle de anılan ve Mescid-i Haram’dan sonra yeryüzünde yapılan ikinci mesciddir (Buhârî, Enbiyâ, 10,40. Müslim, Mesacid, 1-2). Mescid-i Aksâ, Müslümanların ilk kıblesi (Bakara, 2/144), Hz. Muhammed (a.s.)’in İsra olayında uğradığı (İsrâ, 17/1), Miracın başladığı, Hz. İsâ’ya kadar bir çok Peygamberin namaz kıldığı mesciddir.Günümüzde Mescid-i Aksâ; Kudüste, Süleyman Ma’bedînin güney tarafındaki camiye denilmektedir. Peygamberimiz ibâdet amacıyla seyahat edilebilecek üç mescidden birinin Mescid-i Aksâ olduğunu bildirmiştir. (İbn Mâce, Salât, 197). MESCİD-İ HARAM Mekke’de ortasında Kâ’be’nin bulunduğu Cami-i Şeriftir.Halk arasında Harem-i Şerif de denir. Yer yüzünde ilk yapılan mesciddir (Müslim, Mesâcid, 1).Mescid-i Haram’da kılınan namaz diğer mescidlerde kılınan namazlardan yüz bin kat daha fazla sevaptır (İbn Mâce, Salat,195). MESCİD-İ NEMÎRE Mekke’de Arafat bölgesinin kuzey-batı tarafında Müzdelife istikametinde Urene vadisi sınırları içinde bulunan mescidîn adıdır. Hacda arefe günü arefe hutbesi bu mescitte okunur. MEŞ’AR-İ HARÂM Mekke’de, Arafat ile Mina arasında, Müzdelife’nin sonunda Kuzeh tepesinin civarına verilen isimdir. Bu yer, saygın olması ve burada haccın şiarlarından olan gecelemek, vakfe yapmak ve namaz kılıp dua etmek gibi ibadetler yapıldığından Meş’ar-ı Haram diye isimlendirilmiştir (Bakara 2/198). Hz. Peygamber(a.s.), burada sabaha kadar kalıp dua etmiştir (Müslim, Hac,148). METAF Tavaf edilen yer anlamına gelir. Mescid-i Haram içerisinde,Kâ’be’nin etrafında tavaf etmek için tahsis edilen yeri ifade eder. MÎKAT Harem Bölgesine veya Mekke’ye gelmek isteyen “Âfâkîlerin”ihrama girmeden geçemeyecekleri sınırları belirleyen noktalara denir. MİNA Mekke ile Müzdelife bölgesi arasında bulunan Harem sınırları içinde kalan bölgenin adıdır. Büyük, orta ve küçük cemreler buradadır. Bayram günleri şeytan taşlama görevi burada yapılır.Hac ile ilgili kurbanlar burada kesilir. MUHRİM Hac veya umre ibadetini yapmak için “ihram”a giren kimseye ihramda bulunduğu sürede verilen isimdir. MÜLTEZEM Hacer-i Esved’in bulunduğu köşe ile Kâ’be kapısı arasında kalan kısma denir. MÜZDELİFE İleri geçmek ve yaklaşmak anlamındaki “izdilâf” kökünden türeyen “Müzdelife”, Arafat ile Mina arasında Harem sınırları içinde bir bölgenin adıdır. Mina ile Müzdelife arasında “Muhassır Vadisi”, Müzdelife sınırları içerisinde Kuzeh dağı üzerinde“Meşar-i Harem” adında bir tepe vardır.Akşam ile yatsı namazı cem edilerek kılındığı için Müzdelife bölgesine “cem’” ismi de verilmiştir (Kurtubî, II, 421. İbn Kudâme, V, 283). RAVZA-İ MUTAHHARA Temiz bahçe demektir. Bu tâbir; Medîne’de Mescid-i Nebevî’de Peygamberimiz (a.s.)’in kabri ile minberi arasındaki bölüme denir. 10×20 = 200 metrekarelik bir alandır. Peygamberimiz (a.s.) “Evimle minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir” buyurmuştur. (Buhârî, Fadlü’s-Salat. 6). REMEL Sözlükte süratli gitmek, koşmak, bir şeyde ziyadelik, ilave gibi anlamlara gelen remel, dînî bir kavram olarak tavafta kısa adımlarla koşarak ve omuzları silkerek çalımlı bir şekilde yürümek demektir. REMY-İ CİMAR Sözlükte remy atmak, ayıplamak ve yönelmek; cimar ise,çakıl taşları ve ateş koru, kor parçaları demektir. Remy-i cimâr ise, taş atmak demektir. Dînî bir kavram olarak, haccedenlerin kurban bayramı günleri Mina’da, halk arasında şeytan diye isimlendirilen yerlere, usulüne uygun olarak, küçük taşlar atmalarını ifade etmektedir. RİDA Umre veya hac yapmak isteyen kimsenin ihrama girmek için mutat elbiselerini çıkararak büründükleri iki parça havlu türü örtüden baş hariç vücudun belden yukarısını örten kısma denir.Belden aşağısını örten kısma da “izâr” denir. İZAR bk. Rida RÜKN Sözlükte köşe ve bir şeyin aslı anlamına gelen rükn, bir hac terimi olarak hac ve umre ibadetini meydana getiren ve yapılmaması,umre veya haccı geçersiz kılan temel menasik demektir.Ayrıca Kâ’be’nin köşelerine de rükün denir. (bk. Kâ’be md) SAFA- MERVE Kâ’be’nin doğusunda bulunan iki tepenin isimleridir. Bugün Mescid-i Haramın duvarı ile bitişik haldedirler. Hac menasikinden olan sa’y, bu iki tepe arasında yapılır. SA’Y Sözlükte çalışmak, çalışıp kazanmak, gayret etmek, kastetmek,koşmak, yürümek gibi anlamlara gelen sa’y, dînî bir terim olarak, hac ve umre esnasında Kâ’be’nin doğusundaki Safâ ve Merve denilen iki tepeciğin arasında, Safâ’dan başlayıp Merve’de tamamlanmak üzere, yedi defa gidip gelmeyi ifade eder. ŞAVT Sözlükte tur, bir turluk koşu, işin bir kısmı, gaye, mesafe gibi anlamlara gelen şavt, dînî bir kavram olarak, tavafta Hacer-iEsved’den başlayıp Hatîmin dışından Kâ’be’nin etrafında bir defa dolaşmayı; sa’yde ise, Safa ile Merve arasındaki her bir gidiş veya gelişi ifade eder. TAHALLÜL Sözlükte haram iken helal olmak anlamına gelen “tehallül”,ihram yasaklarının sona ermesi, ihram’dan çıkma demektir. İki tahallül vardır. Kurban bayramının birinci günü tıraş olduktan sonra birinci tahallül gerçekleşir. Bu durumda cinsel ilişki dışında bütün ihram yasakları sona erer. Ziyaret tavafından sonra ikinci tehallül gerçekleşir. Bununla cinsel ilişki yasağı da kalkar. TAKSİR Umre veya hac yapmak için ihrama giren kimsenin belli menasiki yaptıktan sonra ihramdan çıkması için saçlarını kısaltmasına denir. TAVAF Sözlükte bir şeyin çevresini dolaşmak, dönmek anlamlarına gelen tavaf, dînî bir kavram olarak, Hacer-i Esved’in hizasından başlayarak Kâ’be’yi sola almak suretiyle, yedi defa Kâ’be etrafında dönmek demektir. TEHLİL Dîn ıstılahında, (Allah’tan başka ilah yoktur) anlamındaki “lâilâhe illâllah” tevhit cümlesini söylemeye denir. TEKBİR Dîn ıstılahında, Allah en büyüktür, Allah her şeyden daha büyüktür anlamına gelen Allâh’ü ekber diyerek Allah’ı azamet ve kibriya ile anmak demektir. TELBİYE Sözlükte emre icabet etmek anlamına gelen “telbiye”, bir hac terimi olarak “lebbeyk” diye başlayan cümleleri söylemeye denir. TEMETTU Sözlükte yararlanmak anlamına gelir. Aynı yılın hac aylarında önce umre yapıp ihramdan çıktıktan sonra yeniden ihrama girip hac yapmaya temettu denir. TERVİYE Sözlükte suya kandırmak anlamına gelen terviye Zilhicce ayının 8. günü, yani Kurban Bayramı arafesinden bir önceki güne denir. UDHIYYE Kurban bayramı günlerinde ibadet niyetiyle kesilen kurban demektir. UMRE Sözlükte ziyaret etmek, uzun ömürlü olmak, evi mamur etmek,bir yerde ikamet etmek, Allah’a kulluk yapmak, korumak ve mal çok olmak anlamlarındaki “a-m-r” kökünden türeyene “umre” bir hac terimi olarak belirli bir zamana bağlı olmaksızın ihrama girip tavaf ve sa‘y yaptıktan sonra tıraş olup ihramdan çıkarak yapılan ibadete denir. VAKFE Sözlükte belirli bir yerde bir süre kalmak anlamına gelen “vakfe”; bir hac terimi olarak, hac yapma niyetiyle ihrama girmiş olan kimsenin Zîlhicce ayının 9. günü öğleden sonra Arafat’ta ve aynı gece Müzdelife’de bir müddet kalmasıdır. ZEMZEM Kâ’be’nin doğusunda Yüce Allah’ın Hâcer ile oğlu İsmail’e ihsan ettiği suya denir Alıntı...
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
Konu Sahibi nurşen35 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Gündem Korona Aşısı | Gündem/ Manşetler | Esma_Nur | 6 | 1497 | 10 Aralık 2020 12:20 |
DHBT Muhteşem Özetler | DHBT-Hazırlık/Notlar/Özetler | nurşen35 | 4 | 2273 | 08 Aralık 2020 18:40 |
Kıssaları Hayatımıza Taşıyalım | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | nurşen35 | 1 | 982 | 08 Aralık 2020 17:46 |
TENKİD | Serbest Kürsü | nurşen35 | 0 | 867 | 08 Aralık 2020 12:44 |
Vitir Namazını Niye Kılıyoruz Biliyor musunuz... | Namaz-Abdest-Teyemmüm | nurşen35 | 0 | 1000 | 04 Aralık 2020 13:56 |
21 Ağustos 2017, 23:20 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Hedy: Hac ve umre menasikiyle [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], Udhiyye: Kurban bayramı sebebiyle kesilen kurban, Dem: Ceza kurbanı koyun ve keçi cinsinden kesilen kurban, Bedene: Ceza kurbanı büyük baş cinsinden kesilen kurban, Hedy Kurbanıyla Yükümlü Olanlar: Temettu veya kıran haccı yapanların kesmesi vaciptir. a-) Tatavvu Hedy Hac veya umre yaparken yükümlülük bulunmadığı halde kesilen kurbanlardır. b-) Vacip Hedy 1-) Temettu ve Kıran Hedy: Hanefiler’e göre bu kurban bir seferde iki ayrı ibadetin yapılmasından dolayı “şükür kurbanı” Dem-i şükrandır. Şafiler’e göre temettu haccında hac için ihrama mikatta girilmeyip Mekke’de girilmesinden dolayı, kıran haccı’nda ise iki ayrı ibadetin bir tek ihramla yapılmasından doğan kusurun telafisi olarak ceza kurbanı (Dem-i cübran) olarak kesilir. 2-) Ceza Hedy: Hac ve umrenin vaciplerinin terki halinde 3-) İhsar Hedy: Hac ve umre için ihrama girdikten sonra vakfe veya tavaf yapamadan alıkonulan kimsenin kesmesi gereken kurban. 4-) Nezir Hedy: Harem bölgesinde kesilmek üzere nezredilen kurbandır. Hedy Kurbanının Kesileceği Yer ve Zaman: Bütün hedy kurbanları harem bölgesinde kesilir. Eyyam-ı nahr günlerinde kesilen kurbanların Mina’da, bu günler dışında kesilenlerin ise Mekke’de kesilmesi efdaldir. Temettu ve kıran hediyleri (Hanefi, Maliki, Hanbeli) mezhebine göre bayramın ilk günü fecri sadık’tan itibaren kesilir. Eyyam-ı nahrda kesilmesi gereken kurbanların kesilmemesi halinde Ebu Hanife’ye göre biri kaza biri de ceza olmak üzere iki dem gerekir. İmameyn’e göre gerekmez. Şafi mezhebinde kıran ve temettu kurbanı Eyyam-ı nahr’dan önce kesebilir. Çünkü caza kurbanıdır. Hedy Kurbanların Etleri: Nafile olarak kesilen hedy ile temettu ve kıran için kesilen şükür kurbanı olarak kesilen kurbanın etini zengin-fakir, sahibi herkes yiyebilir. Ceza hedy’i ile ihsar hed’yin etinden sahipleri ve bakmakla yükümlü olduğu kimseler ve zenginler yiyemez. Kurban Yerine Oruç Tutmak: Temettu ve kıran haccı yapanların hed’y kesme imkânı bulunmayanlar üçü hac esnasında yedisi de hacdan sonra olmak üzere toplam on gün oruç tutarlar. Eyyam-ı nahr günleri geçmeden ve tıraş olmadan önce kurban kesmeye imkân bulunursa kurban kesmeleri gerekir. Cinayetin Ceza ve Kefaretleri: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], bedene veya dem kesmek, sadaka, bedel ödemek ve oruç tutmak. Hac ve Umrenin Bozulmasına Yol Açan ve Kaza Edilmesini Gerektiren Cineyetler 1-) Arafat vakfesini yapmadan cinsel ilişkide bulunması haccı ifsad eder. Ayrıca cinayetten dolayı dem gerekir. 2-) Arafat vakfesinden sonra ilk tehallülden önce cinsel ilişkide bulunulduğu zaman Ebu Hanife’ye göre bedene gerekir. Diğer mezheplerde hac ifsad olur. 3-) Umre için ihrama girip ilk dört şartını yerine getirmeden cinsel ilişkide bulunmak umreyi ifsad eder; dem ve kazası gerekir. Deve veya Sığır Kesmeyi (Bedene) Gerektiren Cinayetler: 1-) Hanefiler’e göre Arafat’taki vakfeden sonra fakat ilk tehallülden önce (Yani henüz tıraş olmadan) cinsel ilişkide bulunmak bedene gerektirir. Diğer mezheplerde hac fasid olur. 2-) Ziyaret tavafını cünüp olarak yapmak. Koyun veya Keçi Kesmeyi (Dem) Gerektiren Cinayetler: Hac ve Umrenin Vacipleriyle Alakalı Dem Cezaları: 1-) Mikatı ihramsız geçmek, 2-) Sa’yin tamamını veya dördünü [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], 3-) Müzdelife vakfesini özürsüz terk etmek, 4-) Şeytan taşlamayı bir gün terk etmek veya çoğunu terk etmek, 5-) Ziyaret veya umrenin tavafının son üç şavtını terk etmek, 6-) Veda tavafını en az dört şavtını terk etmek, 7-) Farz ve vacip tavaflarda setr-i avrete uymamak, 8-) Ziyaret ve umre tavaflarını abdestsiz, kudum ve veda tavaflarını cünüp olarak yapmak, 9-) Arefe günü Arafat’tan güneş batmadan evvel ayrılmak, 10-) Ebu Hanife’ye göre ihramdan çıkmak için Harem bölgesi dışında veya bayram günlerinden sonra tıraş olmak. B-) İhram Yasaklarıyla Alakalı Dem Cezaları: 1-) Bir defada vücudun veya bir uzvun tamamına güzel koku yahut yağ sürmek. Değişik yerlerde ve zamanlarda sürülürse her uzuv için ayrı ayrı ceza gerekir. 2-) Vücudun veya saç sakal gibi bir uzvun tamamına süslenmek için yağ, jöle, briyantin sürmek. 3-) Erkekler tam ve gündüz ya da gece giyim eşyası giymek başı veya yüzü örtmek. 4-) Saçın veya sakalın en az dörtte birini veya başka bir uzvun tamamını tıraş etmek. 5-) Bir defada bütün tırnakları veya bir elin yahut bir ayağın tırnaklarının tamamını kesmek. Tırnakların tamamını kesmeyip bir kısmı kesilirse tırnak başına sadaka verilir. 6-) İlk tehallülden sonra henüz ziyaret tavafını yapmadan cinsel ilişkide bulunmak. 7-) İhramlı iken cinsel ilişkiye götürecek şehvetle öpmek. C-) Fıtır Sadakası Bağışını Gerektiren Cinayetler: 1-) Uzvun tamamına değil bir kısmına koku sürmek, 2-) Saç ve sakalın dörtte birinden az kısmını tıraş etmek, 3-) El ve ayaktaki tırnaklardan bir kısmını kesmek, 4-) Giyim eşyasını bir [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], 5-) Kudum veya veda tavafını abdestsiz yapmak, 6-) Veda tavafı veya sa’yin dördüncü şavttan sonraki şavtlarını eksik yapmak, 7-) Farz ve vacip olmayan tavaflarda setr-i avrete uymamak, 8-) Bir günde atılan taşlardan yarısından sonrasını eksik atmak, 9-) İhramlı veya ihramsız birini tıraş etmek. D-) Bedel Ödemeyi Gerektiren Cinayetler: a-) Karada Yaşayan Av Hayvanları ile İlgili Olanlar: Hanefilere göre kara hayvanı avlanınca bedeli ödenir. Bu bedel miktarı sadaka verilir ya da her bir fıtır sadakası karşılığında oruç tutulur ya da bu meblağ ile hedy kurbanı alınıp Harem bölgesinde kesilir. b-) Harem Bölgesinin Avları ve Bitkileriyle İlgili Olanlar: Bu bölgenin avının avlanması yalnız ihramlılar için değil kendiliğinden biten her türlü canlı bitkiyi ağaç ve otların koparılması yasaktır. Avlanan kimse kıymetini tasadduk eder. Yerine oruç caiz olmaz. İnsanların ekip diktiği bitkileri koparmakla ceza gerekmez. Özür Sebebiyle İhram Yasaklarına Uymamak: Hastalık veya geçirilen bir kaza sebebiyle başın tıraş edilmesi ya da örtülmesi gibi semavi bir mazeretle yapılırsa ceza olarak dem gerekmez kişi muhayyerdir. İsterse üç gün oruç tutar isterse altı yoksulu doyurur veya Harem bölgesinde bir dem keser. Hanefilere göre bilgisizlik, yanılma, unutma, tehdit gibi semavi olmayan mazeretlerle işlenen yasaklar için muhayyerlik yoktur. Diğer üç mezhepte muhayyerlik vardır. Cinayet, Ceza ve Kefaretlerin Ödeme Zamanı ve Yeri: Belirli bir süre yoktur. Çünkü bütün kefaretler gecikmeli olarak (Terahi ) yapılabilecek vacip türündendir. Vefatına kadar ödenmeyen ve ödenmesini vasiyet etmeyen günahkârdır. Mirasçıların ödemeleriyle borç eda edilir. Oruç, sadaka ve bedelini ödeme cezalarının belirli bir vakti yoktur. Ceza kurbanları ise diğer hedy kurbanları gibi ancak Harem bölgesinde kesilir. İhsar ve Fevat: Hac veya umre yapmak üzere İhrama girdikten sonra herhangi bir Sebeple tavaf ve vakfe yapma imkânının ortadan kalkmasıdır. Şafilere göre İhsar yalnız düşman engellemesiyle olur. a-) İhsar Sebebiyle İhramdan Çıkma: Umre veya ifrad haccı [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], şayet kıran haccı için ihrama girmişse iki adet, ihsar hedyi keserek ihramdan çıkar. Hanefiler’e göre ihsar hedyi de Harem bölgesinde kesilmelidir. Şafiler bulunduğu yerde keser, kurban kesimiyle ihramdan çıkar, Şafi tıraş olmadıkça ihramdan çıkamaz aksi halde dem cezası gerekir. b-) İhsar Sebebiyle Yapılamayan Menasikin Kazası: Hac ve umrenin kazası gerekir. Hanefiler’e göre hac için ihrama girenler bir hac ve umre, kıran haccı için ihrama girmiş olanlar bir hac iki umre, umre için ihrama girmiş olanlar bir umre kaza ederler. Şafiler’de aynısı kaza edilir. Fevat: Arefe günü zeval vaktinden fecrin doğmasına kadar olan süre içinde bir an bile olsa Arafat bölgesinde bulunamayan kimse o yıl ki hacca yetişmemiş olur bu durumda: 1-) İfrad hacısı ise umre yaparak ihramdan çıkar sonra kaza eder. 2-) Temettu hacısı ise umre yaparak ihramdan çıkar haccı kaza eder. 3-) Kıran hacısı ise umrenin tavaf ve say’ini yapmış ise bir umre yaparak ihramdan çıkar. Umrenin tavaf ve say’ini yapmamışsa ilk önce onları yapar daha sonra bir umre daha yapar tıraş olup ihramdan çıkar. Hanefilere göre haccı fevt olanların kurban kesmeleri gerekmez. Diğer üç mezhebe göre keser. Hacda Vekâlet: İbadetlerde Vekâlet: a-) Namaz, oruç, itikâf gibi sadece beden ile yapılan ibadetlerde vekalet olmaz. Yükümlünün sorumluluğu kalkmaz. b-) Zekât, kurban, sadaka gibi mal ile yapılan ibadetlerde vekâlet caizdir. c-) Hac gibi hem bedeni hem de mali ibadetlerde ise yükümlünün bizzat edadan aczi halinde vekâlet caizdir. Mazeret sebebiyle bizzat haccedemeyecek durumda olan kimselere vekâleten yapılan hac, onlar adına yapılmış olur. Üzerine farz olmuş kimselerin bedel göndererek üzerinden sakıt olur. Kişi bu farzı eda etmek için ölmeden vasiyet etmişse sorumludur. Mirasçılar ister vasiyet etsin ister etmesin mirasın 1/3’ü ile yerine bedel gidilirse üzerinden sakıt olur. Şafilerde vasiyet olsun ya da olmasın mirasçıların ölenin yerine hacca gidilmesi gerektiği düşünülür. Çünkü hac Allah hakkıdır. Farz Olan Hac İçin Vekâlet Şartları: 1-) Adına haccedilen kimsenin mutlak surette haccetmekten aciz olmalıdır. Aksi halde hac nafile olur borç düşmez. 2-) Adına haccedilecek kişiye hac önceden farz olmalıdır. Aksi halde yapılan hac nafile olur ileride borçlanabilir. 3-) Bedel gönderilecek kişi müslüman, akıllı, ergenlik çağına ulaşmış veya mümeyyiz olmalıdır. Henüz buluğa ermemiş mümeyyiz bir çocuk veya bir kadın vekâleten başkası adına hac yapabilir. Şafiler’de bedel önceden hac yapmış olmalı. 4-) Vekil ihrama girerken sadece gönderen adına niyet eder. Kendi adına ya da birden fazla kişinin adına niyet ederse kendi adına haccetmiş olur parayı iade eder. 5-) Vekil için ücret şart koşulmamalıdır. Vekil parayı israf etmemeli ve kalan parayı iade etmeli. 6-) Bedel gönderen kişinin hac masrafı gönderen tarafından karşılanmalıdır. Eğer kendi parasını harcarsa müvekkilin üzerinden hac borcu düşmez. Şafilerde düşer. 7-) Adına haccedilen kişi kendisi için haccedilmesini vekilden istemiş olmalıdır. İzin ve vasiyeti olmadan yapılan hac ile borç düşmez. İmam Şafi’ye göre düşer. 8-) Vekil haccı bizzat kendisi yapmalıdır. Eğer yetkili kılınmışsa mazeretle bir diğerine vekil kılar aksi halde parayı iade eder. 9-) Vekil gönderenin isteğine uymalı, onun istediği haccı yapmalıdır. Aksi halde bedelini iade eder. (Ebu Hanefi’ye göre) 10-) Adına haccedilmesini vasiyet eden kimse vekilin nereden gönderilmesini istemişse oradan, belirtmemişse aynı şartlarda herhangi bir yerden gönderir. 11-) Vekil gönderen adına yapılacak menasiki tamamlamadıkça kendisi için umre yapmamalıdır. Aksi halde parayı iade eder. 12-) Vekil yürüyerek değil vasıtaya binerek haccetmelidir. Vasıta ücretinin kendisine kalması için yürüyerek hac yaparsa parayı iade eder. Kendisi için haccetmiş olur. Peygamberimizin ilk ve son haccı hicretin 10. Yılı veda haccıdır. Veda Haccı:Haccetü’l-kemal, ve’t-temam, Haccetu’l-belağ, Haccetu’l-İslam gibi isimler verilmiştir. Efendimizin Yaptığı [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hz. Peygamber’in Hicretin 7. Yılında Hudeybiye umresi, Hicri 8. Yılında Mekke’nin fethi ve aynı yıl Taif-Hüneyn dönüşü ve son olarak Veda haccındaki umre. KURBAN14 Kurban: Sözlükte yaklaşmak, Allah’a yakınlık sağlamaya vesile olan şey demektir. Udhiyye: Kurban bayramı sebebiyle kesilen kurbana denir. Kurban Kesmenin Hükmü:Hanefilere göre vacip, Şafiiler’de sünnettir. Kurban Çeşitleri Udhiyye, adak, akika, hedy, ceza ve kefaret, sevabı ölüye bağışlanmak üzere ve kesilen kurban. Vasiyetin ya da adağının olması halinde kesilir ve etinin tamamı dağıtılır. Kurban Kesme Yükümlülüğü Müslüman olmak, akıllı [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], mukim olmak, yani yolcu olmamak, nisap miktarı mala sahip olmak Ebu Hanife, Maliki ve Hanbeliler’e göre kurban kesmek için belirli bir akıl baliğ şartı yoktur. İmam Muhammed ve Şafii’ye göre akıl baliğ şarttır. Hanefiler’de İmam Muhammed’in görüşü fetvaya esastır. Yolcular için kurban kesme mecburiyeti yoktur Nisap: Dinen asgari zenginlik ölçüsüdür. Nisabı Ğına: Oturmuş istikrar bulmuş zenginlik ölçüsü, zekât ve fitre verir, kurban keser. Nisabı İstiğna: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], fitre verir, zekât ve fitre alamaz, zekât vermez. Kurbanlık Hayvan ve Kesimi Koyunun erkeği, diğerlerinin dişisi efdaldir. Malikilere göre etine parasına ortaklık kurban kesilmesi caiz değildir koyun ve keçi bir yaşını, sığır ve manda iki yaşını deve ise beş yaşını doldurunca kurban edilebilir. Kurban Kesmenin Vakti: Hanefiler’de kurban bayramının 1. 2. 3. günü akşama kadardır. Şafiiler de 4. günü de kesilebilir. Bir kimse tek başına keseceğim diye aldığı kurbanlığa sonradan ortak alabilir. Alınan kurbanlık hayvan kaybolursa, yerine kurbanlık alındıktan sonra bulunursa, sadece birisi (iyisi) kesilir. Kurbanlık [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], zengin yerine bir başkasını alır fakir almaz. Kesim İşlemi: Ehli kitabın kestiği yenir, her ferdin kendi kurbanını kesmesi efdaldir. Kurban, bismillahi Allah’ü ekber denilerek kesilir. Besmeleyi kasten terk eden bir kimsenin kurbanlık eti Ebu Hanefi’ye göre yenilmez. Kurbanı vekilin kesmesi halinde, sahibinin de Bismillah demesi gerekir. Kurban Kesmenin Hükmü: Kan akıtmaktır. Hayvana acı vermemek için şoka sokmak caizdir. Adak olarak kesilen hayvanın etinden kesenin usul ve furusu yiyemez, eğer yerse bedeli ödenir. Kurban etinin ya da diğer parçalarının satılıp gelir elde edilmesi caiz görülmemiştir. Kurbanlık hayvanın sütünden ve yününden kesmeden evvel faydalanmak caiz görülmemiştir. Kurbanlık hayvan kesildikten sonra yünü kesilip evde ihtiyaçta kullanılabilinir, satılmaz. Akika Kurbanı: Çocuğun doğumunda, şükür için kesilen kurbandır. Akika: Yeni doğan çocuğun başındaki sarı tüyün adıdır. KEFARETLER15 Kefaret: Sözlükte örten, gizleyen anlamına gelir. İşlenen bir kusur ve günahtan dolayı Allah’ u Teâla’dan af ve mağfiret dilemek niyetiyle yapılan ceza özelliği de bulunan bir tür mali ve bedeni ibadettir. 1-) Oruç Bozma Kefareti: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], herhangi bir mazereti bulunmaksızın oruçlu olduğunu bilerek orucunu kasten bozan kimseye gereken kefarettir. Hanefiler ve ulemanın çoğunluğuna göre kasten yeme içme ya da cinsi temas halinde kefaret gerekir. Şafiilere göre sadece kasten cinsi temas halinde kefaret gerekir. Kefareti: Köle azat etmek, 60 gün oruç ya da 60 fakiri sabahlı akşamlı doyurmak. Hanefiler ve ulemanın çoğunluğu kefarette sırayı gözetmeyi esas alır. Peş peşe tutmak gerekir. Kadınların özel halleri ayırsa da zarar vermez. Kefaret orucunu geceden niyetlenmek gerekir 2-Yemin Kefareti:Mün’akit yeminin bozulması halinde kefaret gerekir. Kefareti: Köle azat etmek, on [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], 3 gün oruç tutmak. Hanefi ve Hanbeliler bu üç gün orucun peş peşine tutulmasını şart görürler. 3- Zıhar Kefareti Zıhar: Sözlükte sırt anlamına gelir. Cahiliyede erkeğin karısına artık sen bana anamın sırtı gibisin demesiyle onu kendisine haram kılmasıdır. Kefareti: Köle azat etmek, 60 [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], 60 fakire fidye vermek. 4-) Adam Öldürmenin Kefareti Muahid: Anlaşmalı gayri müslim demektir. Bir Müslümanın; Müslüman, zımmi veya anlaşmalı gayri müslimi hataen öldürmesi halinde keffaret gerekir. Kefareti: Köle azat etmek, 60 gün oruç. Fakihlerin çoğunluğuna göre kasten adam öldürmede de kefaret gerekir. 5-) Hacda Tıraş Olma Kefareti Hac niyetiyle ihrama giren kimsenin ihram süresince tıraş olması yasaktır. Bu yasağın mazeretle ihlali halinde Kefaret: Üç gün oruç tutmak, 6 fakire fidye vermek, ya da kurban kesmek. 6-Hayızlı Kadınla Cinsi Münasebet Kefareti Hayızlı kadınla cinsi münasebet haramdır. Ebu Hanefi’ye göre tövbe etmeli, diğer bir gurup âlime göre kanamanın ilk günlerinde 1 dinar son günlerin de ise yarım dinar sadaka vermelidir. Bu kocanın zorlamasıyla olmuşsa yalnız kocaya, her iki tarafın isteğiyle olmuşsa, her birine düşer. Bu temasın kasten, unutarak olması sonucu değiştirmez. ADAK VE YEMİNLER16 Adak: Mahiyeti Arapça’da nezir (adak) diye geçer. Bir kimsenin dinen yükümlü olmadığı ibadet cinsinden bir şeyi kendisi için vacip kılmasını ifade eder. Kişinin farz ve vacip cinsinden bir ibadeti yapacağına dair Allah’u Teâla’ya söz vererek o ibadeti kendisine borç kılmasıdır. Adağın Şartları: Adakta bulunan kimsenin Müslüman, akıllı ve buluğa (ergenlik çağına) ermiş bir kimse olması gerekir. Adak Konusunda Aranan Şartlar 1- Adanan şeyin farz veya vacip cinsinden olması gerekir. 2- Adanan ibadet maksut yani bir farzın şartı olamaz. ( Örneğin Abdest olmaz ) 3- Adanan husus kişinin o an ya da daha sonra yapması gereken bir husus olmamalı. 4- Adanan şeyin maddeten mümkün olması ve meşru olması. 5- Adanan fiil Allah’a isyan, bid’at, günah ve masiyet içermemelidir. Adağın Hükmü Herhangi bir şarta veya zamana bağlı olmayan adaklar, geciktirilmeden adanma anından itibaren gerekli hale gelir. Şart gerçekleşmeden adak yerine getirilirse geçersizdir. Yerine getirilmesi gelecek bir zamana bağlı [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre önceden de yerine getirilebilir. Adağın etinden sahibi usul ve für’usu yiyemez. Yeminler Mahiyeti: Sözlükte, kuvvet, sağ taraf, sağ el, ant kasem ve benzeri anlamlara gelir. Fıkıh dilinde kasem adı verilir. Yemin Sözleri: Allah adına yemin ederim, Allah şahit, Rahim olan Allah hakkı için, Vallahi, Billahi, Tallahi gibi sözlerdir. Aynı şekilde Allah’ın isim ve sıfatlarıyla bağlantı kurularak söylenen, yemin ederim, üzerine ahd olsun şu yemeği yemek bana haram olsun. Allah’ın isim ve sıfatları zikredilmeden yapılan örfi yeminler de yemin hükmündedir. Örneğin: Kâbe hakkı için, Kur’an çarpsın, ekmek çarpsın gibi… Bir kimse meşru olmayan bir şeye yemin ederse yeminini tutmaz bozar ve kefaret öder. Yemin Çeşitleri 1- Lagv Yemini: Yanlışlıkla ağızdan çıkan yemin bir kimsenin borcunu ödediğini sanarak borcumu ödedim diye yemin etmesi kefaret gerekmez. 2- Ğamus Yemini: Geçmiş zamana ait yalan üzere yemin etmesi halinde kefaret yeterli görülmez onun için kefaret gerekmez tövbe istiğfar yapmalı. İmamı Şafi’ye göre kefaret gerekir. 3-Mün’akit yemin: Mümkün ve geleceğe ait bir konuda yapılan yemindir kefaret gerekir. HARAMLAR VE HELALLER17 Bahire: Beş kere doğuran ve beşinci yavrusu dişi olan deveye denir kulağı çentilir, sağılmaz, sütü putlara bırakılır. Saibe: Put namına serbest bırakılan ve sütünden yalnızca misafirlerin faydalandığı devedir. Vâsile: Biri erkek, diğeri dişi olmak üzere ikiz doğuran koyun veya deveye denir. Ham: On nesli [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], serbest bırakılırdı. Behimeti En’am: Yenmesi mutat olan hayvanlar. Zi Mihlep: Pençesi ile avını parçalayan yırtıcı kuşlar. Zinap: Ağzının dört yanında uzun ve sivri dişleri olan hayvana denir. Eti Yenen Hayvanlar Dört Guruptur 1- Sığır, manda, koyun, keçi, deve, tavşan, tavuk, kaz, ördek, hindi türünden evcil hayvanlar. 2- Geyik, ceylan, dağ keçisi, yabani sığır ve zebra gibi vahşi hayvanlar. 3- Güvercin, serçe, bıldırcın, sığırcık, balıkçıl gibi kuşların etlerinin helal olduğunda fakihler görüş birliğindedir. 4-Çekirge sünnette helal sayılmıştır. 7- Eti Yenmeyen Hayvanlar Üç Kısımdır: 1-Domuz, 2- Allah’tan başkası adına kesilen hayvan. Törenlerde, açılış ve karşılamalarda kesilen hayvanlar ise Allah’ın adı anılarak kesildiği, uğruna kesilen şahıs veya kuruma bir kutsiyet atfedilmediği sürece bu gurupta yer almaz. 3- Meyte tabir edilen yani İslami ölçülere göre kesilmemiş hayvan veya kendiliğinden ölmüş hayvanın etidir. Eti yenen hayvanların tespitinde çerçeveyi en dar tutanlar Hanefiler iken en geniş tutanlar Malikilerdir. Tilki: Hanefilerden Ebu Yusuf ve İmam Muhammed, Şafii, Hanbeli ve bazı Malikilere göre helaldir. Tavus Kuşu ve Papağan: Şafii Mezhebi’nde haram diğer üç mezhepte helaldir. Ayı: Hanefi ve Şafiilere göre haram, Maliki ve Habbeliler’e göre helaldir. Zurafa: Şafiilerde haram, diğer 3 mezhepte helaldir. Kirpi: Hanefi ve Hanbeliler’de haram, Şafii ve Malikilerde helaldir. Çakal, sincap, samur, sansar, sırtlan, keler, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], çaylak, kuzgun, baykuş, atmaca, kaplumbağa, köstebek, kertenkele, salyangoz ve her türlü haşarat Hanefi mezhebine göre caiz değildir. Tavşan: Dört Sünni mezhebe göre caiz iken bazı sahabe ve tabiin bilginlerine göre mekruhtur At Eti: Dört mezhepte genel kabul görüşe göre helaldir. Ebu Hanife’ye göre tahrimi mekruhtur. Evcil Eşek Eti: Dört mezhepçe genellikle kabul edilen hüküm ehli merkeplerin etinin haram olduğu yönündedir. Bir kısım Maliki ve Hanefiler’ den Bişr el-Merisi ehli eşek etini helal sayarlar. Katır Konusunda Üç Durum Söz Konusu a) Her iki tür helal ise helal b) Her iki tür haram ise haram c) Biri helal diğeri haram ise Hanefiler ve Malikiler ananın hükmü, Şafi ve Hanbelilerde haramdır. Dört mezhepte de anası eşek olan katır, haram sayılmıştır. Su Hayvanları Balık türleri bütün mezheplerde helaldir, şu var ki; Hanefilere göre kendiliğinden ölmüş ve su üzerine çıkmış balık yenmez. Balık türü dışında kalan midye, kurbağa, yengeç gibi su hayvanlarını yemek Hanefi Mezhebinde helal değildir. Diğer üç mezhebe göre sadece suda yaşayan her türlü hayvan kendiliğinden ölmüş bile olsa yenilir. Hem Karada Hem Suda Yaşayan Hayvanlar Bu hayvanlar: Kurbağa, kaplumbağa, yengeç, yılan, timsah Hanefi ve Şafilere göre bunlar helal değildir. Malikiler ‘e göre bu beş hayvan yenilir. Hanbeliler: Timsah, yılan, kurbağa helal değildir, Kaplumbağa ve yengeç yenebilir ama tezkiye gerekir. Hayvan Etleri İle İlgili Bazı Meseleler Cellale: Pislik yemiş kara hayvanına. Pislik yemiş hayvanlardan tavuk için 3, Koyunlar için 4, sığır ve develer 10 gün hapsedilir, daha sonra helal olur. Balığın tuttuğu balık eğer parçalanmamışsa yenebilir helaldir. Yumurta: Hayvanın yumurtası caizdir yenilir. Süt: Hanefilere göre atın sütü mubahtır. Hınzırla İlgili Fıkhi Hükümler: Kur’an ‘da tür itibariyle haram olan tek hayvan hınzırdır. Hınzır eti Yahudilik ve Hıristiyanlıkta da haramdır. İncil’de: Pavlus’a göre çarşıda alınıp satılan her şey helaldir. İnsanı ağzına giren değil ağzından çıkan kirletir denilmiştir. Hınzırlar Müslümanlar için mütekavvim hukuken değerli mal sayılmaz. Ancak Hanefi ve Malikilere göre hınzır maldır gayri müslimler için, telef edilmesi halinde tazmin gerekir. Hınzırın derisi tabaklansa bile caiz değildir. Bazı âlimler hınzırın derisinin tabaklandığı zaman sıvı değil de katı işlerde kullanılabileceğini düşünürler Alıntı...
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
21 Ağustos 2017, 23:36 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | İHSÂR İhsâr, hac veya umre yapmak üzere ihrama girdikten sonra, herhangi bir sebeple tavaf ve vakfe yapma imkânının ortadan kalkması demektir. Bunlardan herhangi birini yapma imkânı olursa, ihsâr gerçekleşmez. Hanefîler'e göre düşmanın engellemesi, savaş sebebiyle yolların kapanması, hastalık, parasız kalmak, kadının yanındaki mahreminin ölmesi gibi, hac yolculuğunu ve dolayısıyla tavaf ve vakfeyi önleyen her türlü engel, ihsâr sebebi sayılır. Şâfiîler'e göre ihsâr, ancak düşmanın engellemesiyle meydana gelir. a) İhsar Sebebiyle İhramdan Çıkma İhramdan ancak, hac veya umre yapılarak çıkılır. Hac ve umre yapması engellenen kişiye gelince eğer sadece umre veya ifrad haccı için ihrama girmişse bir adet, şayet kırân haccı için ihrama girmişse iki adet "ihsâr hedyi" keserek ihramdan çıkar. Hanefîler'e göre ihsâr hedyi de, diğer hedy kurbanları gibi, ancak Harem bölgesinde kesilir. Şâfiîler'e göre ise, ihsârlı kişinin bulunduğu yerde kesilir. Hanefîler'e göre, ihsâr durumuyla karşılaşan kişi, Harem bölgesi dışında ise, kesilme vaktini belirleyerek Harem bölgesinde kendi adına ihsâr kurbanı kestirir. Kurbanın kesilmesiyle tıraş olmasa bile, ihramdan çıkmış sayılır. Şâfiîler'e göre ise, tıraş olmadıkça ihramdan çıkılmaz. Henüz ihsâr hedyi kesilmeden ihramdan çıkılır veya ihram yasakları yapılırsa ceza gerekir. b) İhsar Sebebiyle Yapılamayan Menâsikin Kazâsı İhsâr sebebiyle yapılamayan hac ve umrenin kazâsı gerekir. Şâfiîler'e göre farz veya vâcip olmayanların kazâ edilmesi gerekmez. Hanefîler'e göre hac için ihrama girenler, bir hac ve bir umre; kırân haccı için ihrama girmiş olanlar, bir hac ve iki umre ve umre için ihrama girmiş olanlar ise, sadece bir umre kazâ ederler. Şâfiîler'e göre ise, hangisi için ihrama girilmişse ancak onun kazâsı gerekir. FEVÂT Fevât, haccetmek üzere ihrama giren kişinin Arafat vakfesine yetişememesi, vakfe süresi içinde bir an olsun Arafat'ta bulunamamasıdır. İster mazeret sebebiyle ister mazeretsiz, vakfe süresi içinde (arefe günü zeval vaktinden, bayram sabahı tan yeri ağarmaya başlayıncaya kadar), kısa da olsa bir an Arafat'ta bulunamayan kişi, o yılki hacca yetişememiş, haccı kaçırmış (fevt etmiş) olur. Bu duruma düşen bir kimse; a) İfrad haccı yapmak üzere ihrama girmişse, umre yaparak ihramdan çıkar. Daha sonraki yıllarda haccını kazâ eder. b) Temettu` haccı yapmak üzere önce umre yapıp, sonra hac için ihrama girmişse, vakfeye yetişemediği için temettu` bozulur; şükür kurbanı gerekmez. Bir umre daha yaparak ihramdan çıkar. Daha sonraki yıllarda sadece bir hac kazâ etmesi gerekir. c) Kırân haccı için ihrama girmiş ve vakfenin fevtinden önce umrenin tavaf ve sa`yini yapmışsa, temettu` haccında olduğu gibi, ikinci bir umre daha yaparak ihramdan çıkar. Şayet umre tavafını ve sa`yini yapmamışsa, önce umre ihramından çıkmak için tavaf ve sa`y yapar; sonra hac ihramı için ikinci defa tavaf ve sa`y eder ve tıraş olup ihramdan çıkar. Daha sonraki yıllarda sadece bir hac kazâ eder. Vakfeyi kaçırarak hacca yetişemeyen kişilerin, ihramdan çıkmak için yaptıkları umreler, ihsâr durumuyla karşılaşanların kestikleri "hedy" yerinde sayıldığı için, Hanefîler'e göre haccı fevt olan kimselerin ayrıca kurban kesmeleri gerekmez. Diğer üç mezhebe göre ise, kazâ edilen hacda kurban kesmek vâciptir.
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
22 Ağustos 2017, 00:04 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Hacc-ı Ekber - Hacc-ı Asgar Hacc-ı Ekber, Arapça "E1-Haccü`1 Ekber" terkibinin Osmanlıca söylenişidir ve kelime olarak "En Büyük Hac" demektir, Kur`ân-ı Kerim Tevbe suresi 3. ayette söz konusu edilmektedir. Bu sûre, dolayısı ile bu ayet-i kerime Hicretin 9. senesi Medine`de nazil olmuştur. O yıl Rasulüllah (sav) Efendimiz kendileri hacca gidememiş, Hz. Ebubekir`i hac emiri olarak göndermişlerdir. Bu sûre, müşriklere karşı bir ültimatom olarak nazil olunca, bunu onlara duyurmak üzere Hz. Ali`yi görevlendirdi ve bizzat kendi devesine bindirerek Mekke`ye gönderdi. O da Kurban Bayramı`nın birinci günü, hala müslümanlarla beraber hac yapmakta olan müşriklere surenin ilk kırk (ya da otuz) ayetini ültimatom olarak okudu. Üçüncü ayette -mealen- şöyle deniyordu: "Ve bu, Hacc-ı Ekber günü Allah`ın ve Rasulünün bir ilânıdır ki, Allah ve Rasulü müşriklerden beridir..." Burada görüldüğü gibi "hacc-ı ekber günü" bilinen (marife) birgün olarak zikredilmekte ve Rasûlüllah`ın bulunmadığı, Hz.Ebu Bekir`in Hac emiri olduğu o yılki Hacca "hacc-ı ekber" denilmektedir. Çünkü ültimatomun ilâmi o yıl yapılmıştır. "Hacc-ı ekber günü bir ilamdir" dendiğine göre "hacc-ı ekber" o yılki hacdır. Ancak niçin o yıla "hacc-ı ekber" denmiştir? O yıldan sonra da "hacc-ı ekber" var mıdır? Bu konudaki rivayetler tarandıgında çok değişik değerlendirmeler ortaya çıkar. Peşinen bunlara biz de şu nokta-i nazarımızı ilave edelim: Rasûlüllah da Kâbe`yi ertesi sene Hicri onuncu yılda haccetmişler ve Ebu Davud`un rivayetine göre, Kurban günü cemreler arasında durmus, "bu gün ne gündür?" diye sormuş. Kurban günüdür, demişler, O`da bunun üzerine, "bugün hacc-ı ekber günüdür" buyurmuşlardır (Ebu Davud, Menâsik, 66; Tirmizi`nin bir rivayeti de bu anlamdadır). Durum böyle olunca, Hz. Ebu Bekir`in haccı yaptığı bir önceki yıl haccına "hacc-ı ekber" dendiğini adı geçen ayetin işareti ile, Rasûlüllah`ın hac yaptığı yılın haccına "hacc-ı ekber" dendiğini de, mezkür hadisin ibaresiyle anladığımıza göre "hacc-ı ekber" hem Hz. Ebu Bekir`in haccına has değildir, hem de her yıl tekerür eden bir şeydir. Iki yıl peşpeşe kurbanın birinci günü cumaya rastlamayacağına göre hacc-ı ekberin cuma ile de ilgisi olmamalıdır. Gerçi Hâzin`in bir ifadesine göre: "Hacc-ı ekber Rasulüllah`ın veda haccıdır ve o gün bir cuma günü idi" denmişse de (bk. H.B. Çantay, I/271; Ibnü l-Kayyim`in aldığı bir rivayet de işaretiyle bunu destekler, bk. Zâd`ül-Me`âd, I/204. Aliyyu 1-Kâri nin bir ifadesi de bu anlamdadır) bu bir tarihi tevafuktan ibarettir (Faik Reşit Unat`in hesaplarına göre Hz. Ebubekir`in haccının arafesi Salı gününe, Rasulüllah (sav)`in veda haccının arafesi ise Cumartesi gününe denk gelmektedir ki, bu durumda tesbitlerinde bir yanılma olmalıdır bk. Hicrî Tarihleri Milâdî Tarihe Çevirme Kılavuzu, s. 2,3). Bu durumda "hacc-ı ekber", kurban bayramının birinci günüdür, şeklindeki değerlendirme ve rivayetlerin daha isabetli olması gerektiği ortaya çıkar. Zaten tefsircilerin çoğu da "hacc-ı ekber"in bayramın birinci günü olduğu görüşündedirler. Bu konuda ayrıca şu görüşler rivayet edilmiş ve serdedilmiştir: 1.Umreye "hacc-ı asgar" (küçük hac) denirdi. Ona nispetle hacca da "hacc-ı ekber" (büyük hac) dendi. Bu izaha göre "hacc-ı ekber" her yıl mevcuttur. 2.Herbir haccın en önemli nüsûküne diğer menasıkıne nisbetle, haccın en önemli yönü anlamında "hacc-ı ekber" denmiştir ki, bu da ya "hac Arafat demektir" hadis-i şerifine binaen arefe günüdür. Çünkü Arafat`ta o gün durulur. Ya da haccın şeytan taslama, kurban kesme, tavaf-ı ziyaret gibi en önemli işlerinin yapıldığı, bayramın birinci günüdür. Bu son izah da baştaki açıklamamızı desteklemektedir. Bu izaha göre de "hacc-ı ekber" her yıl vardır. 3.Müslümanlarla beraber Yahudiler, Nasraniler ve Müşriklerin bayramlarının hep aynı güne rastladığıve Hz. Ebu Bekir`in hac emirligi yaptığı hacdır. Çünkü geçmişte ve gelecekte ilk ve son olarak böyle bir hac yaşanmıştır (Begavî, NI/8; Ibnü`1-Cevzî, Zâdü`I-Mesîr; NI/396; Suyuti, ed-Dürrü`1-Mensur, IV/128; Zemasheri, Kessâf (Mustafa el-Bâbi 1-Halebi,1392), N/173). Ancak bu ismin verilme sebebi olarak böyle bir izahın yapılması bazı noktalardan ötürü isabetli olmasa gerektir. Çünkü hac, kâfirlerin ve müşriklerin katılması ile niçin "büyük" olmuş olsun? Ayrıca daha önce verdiğimiz Ebu Davûd rivayetinin de gösterdiği gibi, Rasulüllah`ın haccettiği ertesi yıl haccına da "hacc-ı ekber" denmiştir. Halbuki, önceki yıl verilen ültimatom gereğio yıl hac`da müşrikler ve diğer gayrı müslimler yoktur. 4."Hacc-i ekber" İslam`ın izzetini ve şirkin zilletini ortaya koyan hacdır (Elmalıli, NI/2450-54). Bu izaha göre Hz.Ebu Bekir`in haccına da, Rasulüllah`ın haccına da "hacc-ı ekber" denebilir. Daha sonra da böyle izzetli bir hac yapılabilir. Hatta her hac bir bakıma bu anlamı bir nebze taşır. Pek güçlü görülmeyen diğer bazı izahlara göre de "haccı ekber"; Sa`bî`ye göre, Ramazan`da yapılan bir umredir (Suyutî, age, IV/129). Mücahid`e göre "hacc-ı ekber" "kıran" haccıdır, "hacc-ı asgar" ise "ifrad" haccıdır (Ibnül-Cevzî age, NI/396; Ibn Hacer, Fethu 1-Bâri, VNI/321). Ibn Sîizn`e göre Rasûlüllah`ın "Ehli Veber" ile beraber haccettiği hacdır (Ibn Kesîr, (Darül-kütübi`l-ilmiyye,1408), N/525). Süfyân es-Sevri`ye göre hacc-ı ekber bütün Mina günleridir. Kur`ân-ı Kerim`de "hacc-ı ekber günü" diye müfred (tekil) zikredilmesi tıpkı "Siffin günü", "Cemel günü", "Bu`âs günü" ... tabirlerinde olduğu gibi bir ifade biçimidir. Bu isimlerle zikredilen olaylar da tek günlük olay olmadıkları halde "ün" onlar için de müfred olarak kullanılmıştır ki, "zaman" anlamındadır (Begavî, NI/8). Sonuç olarak ağırlık kazanan görüş şudur: Her hac ve özellikle de bayramın birinci günü bir "hacc-ı ekber"dir. Yeter ki, şuuruna varılsın, Allah`ı ziyaret ediyormusçasına yapılsın, mebrur ve makbul kılınabilsin. Arafesi cumaya rastlayan haccın faziletine dair rivayet edilen hadise gelince: "En faziletli gün cuma gününe rastlayan Arafe günüdür ki , cumaya rastlamayan yetmiş hacdan daha üstündür" mealinde, halk dilinde meşhur bir söz vardır (bk. Ibn Abidîn, N/178 (Amira); ayrıca, N/254) Ancak bazı alimler bu rivayeti doğru bulmazlar. (Ibn Kayyim (Zâdü`1-Mead, I/25-26 (Daru`1-Ihya)), el-Münavi(Feyzul-Kadîr, N/28) ve Elbanî (Elbanî, Silsiletü`1-Ehadis-ed-Daife, I/245 (H.207) Değerli Imam, Aliyyül-Kâri`nin bu konu hakkında müstakil bir risalesine muttali oldum. "el-Hazzûl-evfer filhaccı-ekber" (Risalenin tain metni için bk. Huseyn el-Mekkî, Irâdü s-Sâri, 316-322) adlı bu risalesinde, "Hûlâsa; Haccı-ı ekber hakkında dört görüş vardır: a. Arefe günüdür. b. Kurbanın birinci günüdür. c. Ifâda Tavafının yapıldığı gündür. d. Bütün hacc günleridir. Bu görüşleri birbiriyle çelişiyor da değildir. Çünkü küçüklük büyüklük nisbî (görevli) kavramlardır. Buna göre cumaya rastlayan hac, rastlamayandan, haccı kıran ifraddan, mutlak hac umreden daha büyüktür. Bu itibarla hepsine "hacc-ı ekber" denebilir... Ama Arafe günü cumaya rastlayan hacca hacc-ı ekber denmesi ise sonradan ortaya çıkmış örfi bir kavramdır" (agr. 218) dedikten sonra bunu da bütün bütün reddetmeyip diyor ki: "Fakat halkın dili Hak`kın kalemidir; müslümanların güzel gördüğü şey Allah katında da güzeldir... Arafesi cumaya rastlayan haccın hacc-ı ekber olduğunu ve yetmiş hacca denk bulunduğunu bildiren hadise "mevzu" denmesi yersizdir. Zayıf olabilir. Ancak sahih olması halinde zarar vermeyecek böyle bir konuda zayıf hadisle de amel edilir. Bunu destekler mahiyette, arafenin ve cumanın ayrı ayrı faziletlerine dair çok rivayetler vardır. Ezcümle cuma haftanın, Arâfe ise senenin en faziletli günleridirler. Bu iki günün birleşmesi halinde "nur üstüne nur" olacağı açıktır..." (agr. 219-20). İşte Aliyyül-Kâri`nin risalesinin özeti budur. Özellikle son açıklaması çok güzeldir. Cumaya rastlayan Arafede faziletlerin cuma, artı, Arafe diye katlanacağı muhakkaktır. ( Konu hakkında ayrıca iki risale ismine daha rastladık. Ancak henüz görmediğimizden mahiyetlerini bilemiyoruz. 1. el-meslekü`1-ezfer fi beyâni`1-haccı`1-ekber. Ibn Azûz (Kesfu`z-Zanûn Zeyli N/479). 2. el-haccul-ekber, kaside. Ibn Arabî. agk. N/632)
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
22 Ağustos 2017, 00:53 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Hatim - Hicr-i İsmail Hatem koparmak ayırmak demektir. Hicr ise men etmek demektir. Hazreti İbrahim (a.s) zamanında altınoluğun altı Kâbeye dâhil idi. Sonradan kureyş burasını Kâbeden ayırıp kopardığı için bu adı almıştır. Burası Kâbenin içine dâhil olduğundan Kâbenin içi kadar değerlidir. Hz Aişe (r.a) Kâbenin içine girip namaz kılmak istediğini söylediğinde Hz Peygamber (s.a.v) Hz Aişeyi elinden tutarak Hicre soktuğu Kâbeye girmek istiyorsan burada namaz kıl. Çünkü burası Kâbeden bir parçadır buyurduğu bilinmektedir. Hz Peygamber Kâbeye giren kimse günahları bağışlanmış olarak çıkar buyurmuştur. Allah (c.c) bu ev için hergün 120 adet rahmet indirir. Bunun altmışı tavaf edenler, kırkı namaz kılanlar, yirmisi de ona bakanlar içindir buyurmuştur. Hicr-i Kâbe’de namaz kılınır, dua edilir, fakat kıble olarak buraya karşı namaz kılınmaz. Kâbe’nin kuzeybatı duvarının (Irakî ile Şamî köşelerinin) karşısında, yerden 1.25 m. yükseklikte yarım daire şeklinde bir duvar bulunur. Bu duvara “Hatim†denir. Tavaf bu duvarın dışından yapılır. Bu duvar ile Kâbe arasında kalan boşluğa da ‘Hicr-i Kâbe’, ‘Hicr-i İsmail’ veya ‘Hatîra’ denir. Bu boşlukta Kâbe’ye yönelerek namaz kılınabilir, dua edilebilir. Ancak Kâbe’ye yönelindiği gibi buraya yönelip namaz kılınmaz. İSTİLAM Sözlükte "selâmlamak, başa çıkmak" anlamlarına gelen istilâm, dinî bir kavram olarak, Kâbe'yi tavaf ederken Hacerü'l-Esved'i öpmek, yaklaşmak mümkün olmaması halinde Hacerü'l-Esved'e karşı el kaldırıp işaret ederek selamlamak demektir. Hacerü"l-Esved nasıl istilâm edilir? Gerek tavafa başlarken ve gerek tavaf esnasında önüne her geldikçe Hacerü"l-Esved öpülür. Hacerü"l-Esved"in öpülmesi izdiham sebebiyle mümkün olmazsa –ki genelde mümkün olmamaktadır- istilâm edilir. İstilâmda, uzaktan avuçların içi Kâbe"ye çevrilerek eller kulaklar hizasına kadar kaldırılarak “Bismillahi Allahu Ekber†denilerek karşıdan işaretle Hacerü"l-Esved selamlanır, selamlamadan sonra da sağ elin içi öpülür. Istilâm esnasında tavafa mani olmamak için durulup beklenmez, yürümeye devam edilir. İşte bu şekilde uzaktan yapılan işarete istilâm. (selâmlama) denir. Hacer-i Esved'i öpmek veya istilâm etmek haccın sünnetlerindendir. Hacer-i Esved'i selâmlama ve öpme hadisle sabittir. Hz. Ömer'in, tavaf sırasında hacer-i Esved'i öperek; "Resulullah (s.a.s)'i, seni öperken görmeseydim, seni öpmezdim" (Buhârî Hac, 50; Müslim, Hac, 248, 251; Nesâî, Menâsik, 147; İbn Mâce, Menâsik, 27) dediği nakledilir. Abdullah b. Ömer'e bir adam, Hacer-i Esved'i selâmlamanın hükmünü sorunca o da şöyle cevap verdi: "Ben Resulullah (s.a.s)'i onu selâmlarken ve öperken gördüm". Muhatabın çok izdiham Olursa nasıl hareket edileceğini sorması üzerine, İbn Ömer, şöyle olursa nasıl olur, böyle olursa sonuç nasıl olur? gibi sorulardan memnun kalmadığını belirterek, Hz. Peygamber'in Hacer-i Esved'i selâmlayıp öptüğünü tekrar etmekle yetinmiştir (Buhârî, Hac, 60; Nesai, Menâsik, 155). Diğer yandan Hz. Peygamber Veda Haccı'nda, devesi üzerinde tavaf yapmış ve Hacer-i Esved'i mihcen denilen asası ile işaret ederek selâmlamıştır (Buhârı, Hac, 58). Ancak Resulullah (s.a.s)'in deve üzerinde tavaf yapması herkes tarafından görülmesi ve şüphelerin giderilmesi amacına yöneliktir. Buna, bazı âlimler, Hz. Peygamber'in Mekke'ye geldiğinde rahatsız olduğunu ilâve eder. Ebû Dâvud şöyle nakleder: "Resulullah (s.a.s) Mekke'ye geldiğinde hasta idi. Beytullah'ı binit üzerinde tavaf etti. Hacer-i Esved'e geldiğinde asa ile istilâm yaptı. Tavafı tamamlayınca da devesinden indi, Makam-ı İbrahim'de iki rekât namaz kıldı" (Ebu Dâvud, Menâsik, 49; ez-Zebîdi, Tecrid-i Sarih, Terc. Kamil Miras, Ankara 1984, VI, 118). Tavaf sırasında, izdiham olunca hac yapanların birbirini incitmemesi, başkalarına rahatsızlık vermemesi için Hacer-i Esved'in ziyareti öpme veya elle dokunma uygulaması, terkedilerek istilâm'la yetinilir. Buna göre, öpme veya el sürme imkânı bulamayan kimse, Hacer-i Esved'i hizasına gelince eliyle veya elinde bulunan baston gibi şeyle selâmlama işareti yapması mümkün ve caizdir. İster dokunarak isterse kalabalık olduğundan dolayı uzaktan Hacer-i Esved'i istilam ederken "Bismillah Allahu ekber" demek sünnettir.
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
22 Ağustos 2017, 01:06 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | İHSAR İHSÂR Bir kimseyi yapmak istediğini yapmaktan alıkoymak, hacc için ihrama girmiş olan kişiyi Arafat'taki vakfe veya ziyaret tavafından engellemek. Bu şekilde hacc'ın farzlarını yapmaktan alıkonan kişiye "muhsar" denilir. Hacc yolunda beraber yolculuk yaptığı mahremi ölen kadın da muhsar hükmündedir. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Başladığınız hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer hacdan alıkonulursanız size gücünüzün yettiği bir kurban gerekir. Bu kurban, yerine varmadan başınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta olur veya başında bir rahatsızlık bulunursa tıraş olabilir. Ve bunun için oruç tutmak veya sadaka vermek yahut kurban kesmek suretiyle fidye verir. Eğer emniyet içinde iseniz, hac zamanına kadar umre yapana gücünün yettiği bir kurban gerekir. Kurban bulamayan kimseye hac sırasında üç gün, döndükten sonra da yedi gün oruç tutması gerekir. Bu, tam on gündür. Bu hüküm ailesi Mescid-i Haram çevresinde oturmayan kimse içindir. Allah'tan korkun. Bilin ki, Allah'ın cezası şiddetlidir" (el-Bakara, 2/196). Bu ayet, Hicret'in altıncı yılında Kureyş müşriklerinin, Resul-ü Ekrem'in, Ka'be-i Muazzama'ya ulaşmasına engel oldukları sırada Hudeybiye'de inmiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber Hudeybiye'de hazır bulunan bin dörtyüz kadar sahâbesine, yanlarında getirdikleri kurbanları keserek ihramdan çıkmalarını bildirdi. Ashab, hükmün neshedilmesini ümit ederek ağır davrandılar. Bunun üzerine Resullah (s.a.s), önce kendisi kurban keserek tıraş oldu ve böylece ihramdan çıktı. Ashaptan bazıları saçlarının ucundan keserken bazıları tam tıraş oldular. Hz. Peygamber, tam tıraş olanlara üç defa Allah'tan rahmet dilemiş, dördüncüde saçlarını kısaltanlara da dua etmiştir. Hudeybiye'de her yedi kişi ortaklaşa birer deve kurban kesmiştir (Kâmil Miraş Tecrid-i Sarih Tercemesi, Ankara 1984, VI, 193-195). İbn Abbas'tan, şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resulullah (s.a.s) Hudeybiye ömresinde Kâ'be'yi ziyaretten alıkondu. Rasûlüllah basını tıras etti, kadınlarına yaklaştı, kurbanını kesti, nihayet ertesi yıl umre yaptı" (Buhârî, Muhsâr, l; Müslim, Cihâd, 92). Ashab-ı Kirâm'dan Misver (r.a)'den; Hz. Peygamber'in Hudeybiye'de tıraş olmazdan önce kurban kestiği ve ashabına da kurbanı tıraştan önce kesmelerini emir buyurduğu nakledilmiştir (Buharî, Muhsâr, 1). "Kurban, yerine ulaşmadan başınızı tıraş etmeyin" (el-Bakara, 2/196) ayeti de bu sıraya işaret etmektedir. Hanefîlere göre, ihsâr (hacdan engelleme hâli) hastalık, düşman tehdidi, yol parasını zâyi etme gibi, Ka'be'ye gidişe engel olabilecek sebeplerde birisinin bulunmasıyla gerçekleşir. Şâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise, ihsar hali, ancak düşmanın engellemesiyle ortaya çıkar. Bunun dışındaki sebepler ihsara yol açmaz (el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi', Beyrut 1402/1982, II, 177 vd.; Kamil Miras, a.g.e, VI, 194, 195). İhsar, bir çeşit hac cinayeti sayıldığından bunu telâfi için kurban kesilerek ihramdan çıkılması gerekir. Buna "ihsar kurbanı" denir. Meselâ; ihrama girmiş olan bir kimse, bir hastalıktan veya düşmandan ya da nafakasının tükenmesinden dolayı haccını ifa etmezse Mekke-i Mükerremenin hareminde kesilmek için bir koyun veya parasını gönderir. Bunun kesileceği kararlaştırılan saatten sonra ihramdan çıkar. İhsardan dolayı ihrama son vermek için, Ebû Hanife ile İmam Muhammed'e göre, yalnız kurban kesilmesi yeterlidir. Ayrıca tıraş olmak veya saç kesmek gerekmez. İmam Ebu Yûsuf ile İmam Şafii'ye göre tıraş olmak veya saç kısaltmak da lâzımdır; bunlar haccın menâsikindendir. Bir görüşe göre de, Harem içinde meydana gelen bir ihsardan dolayı ihramdan çıkmak için, tıraş olmak veya saç kısaltmak gerekir. Nitekim Peygamber efendimiz (s.a.s) Hudeybiye'de böyle yapmıştı. Ebu Hanife'ye göre, ihsara maruz kalmış olan kimseye ait kurbanın kurban bayramının günlerinden birinde kesilmesi şart değildir; daha önce veya daha sonra da kesilebilir. Bir muhsar (ihsarlı), fakir de olsa kurban kesmedikçe ihramdan çıkmış olamaz. İhsarlı olan muhrim kıran haccına niyet etmiş ise Mekke-i Mükerreme'nin hareminde kesilmek için iki kurban gönderir. Bunlardan biri haccı, diğeri de umresi içindir. Böyle iki kurban kesilmedikçe ihramdan çıkmış olamaz. Hac veya umreden men edilen bir ihramlı gönderdiği kurban ile ihramdan çıktıktan sonra aynı mevsimde hacca veya umreye imkân bulsa, engellendiği hacca veya umre yerine hac veya umre yapar. Aksi halde ihramdan çıkmış sayılamaz, Çünkü bu muhrim, başlamış olduğu bir haccı veya umreyi kaçırmış kimse durumundadır. Bir kimse Arafat'a çıktıktan sonra ziyaret tavafından ve diğer hac menâsikinden engellense bununla muhsar (engellenmiş) sayılmaz. Çünkü artık haccını tamamlaması mümkündür. Haccının diğer menâsikini kaçıracağından korkmaz. Ziyaret tavafını her zaman yapabilir. Mikat yerinden farz, adak veya nafile hac için ihrama giren bir kimse arefe günü zevâlden sonra bayram günün imsâkine kadar çok az bir miktarda olsa Arafat'ta vakfe yapamadığı takdirde, haccını kaçırmış olur. Artık ihramdan çıkabilmek için umre yapması, kaçırmış olduğu bu haccını da gelecek yıl kaza etmesi gerekir. Bu umre için ayrıca ihram gerekmez; kaçırılmış olan bu haccın ihramı bu umreye de yeterlidir. Bu umreye başlayınca telbiye'ye* (Lebbeyk Allahümme leke Lebbeyk... demeye) son verir. Bu kimse, eğer hacc-ı kırâna niyetlenmiş ise iki defa umre yapması gerekir. İki defa tavaf ve iki defa Safa ile Merve arasında sa'y eder. Bunlardan birinciler niyet edilmiş olan hac ile umreye karşılıktır; ikinciler ise ihramdan çıkmak içindir. İhsar sebebiyle yapılmayan hac veya umre, daha sonra uygun bir zamanda kaza edilir. Alıntı..
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
22 Ağustos 2017, 18:13 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | TAVAF'IN NEVİLERİ
Afâkilerin, nâfile tavaf yapmaları, Mescid-i Hâram'da nâfile namaz kılmalarından efdaldir. Hac mevsimi dışında, Mekke'liler için de hüküm aynıdır. Diğer ibâdetlerde olduğu gibi, niyet edilip başlanılan nâfile bir tavafın bitirilmesi vâcip olur. Hac'la ilgili tavaflar: kudûm, ziyaret ve vedâ tavaflarından ibârettir. TEHALLÜL İhramdan çıkmak, yani ihram yasaklarının sona ermesi demektir. Hac ve umre için ihrama giren kimse, belirli menâsiki edâ ettikten sonra tıraş olarak ihramdan çıkar. Belirli menâsik tamamlanmadıkça tıraş olmakla ihramdan çıkılamayacağı gibi, menâsik tamamlandıktan sonra da tıraş olmadıkça ihramdan çıkılmış olmaz. TEHLÎL (Lâ ilâhe illa'llâhü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr) "Allah'tan başka kulluk edilecek hiçbir ilâh yoktur. Tektir, eşi ve ortağı yoktur. Mülk O'nun, hamd de O'nundur. O herşeye kadirdir." demektir. TEKBÎR (Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve li'llâhi'l-hamd.) "Allâh büyüktür, Allâh büyüktür. Allâh'tan başka kulluk edilecek hiç bir ilâh yoktur. Allâh büyüktür, Allâh büyüktür. Hamd O'na mahsustur." TELBİYE Lebbeyk, Allâhümme Lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, İnne'l-hamde ve'nni'mete leke ve'l-mülk, lâ şerîke lek. "Rabbim, dâvetine sözüm ve özümle tekrâr tekrâr icâbet ettim, emrine boyun eğdim. Rabbim senin dâvetine icâbet, boyunumun borcudur. Senin eşin ve ortağın yoktur. Rabbim, bütün varlığımla sana yöneldim. Hamd senin, nimet senin, mülk de senin. Bütün bunlarda eşin ve ortağın yoktur senin" demektir. Telbiye yüksek sesle söylenir; hanımlar, gerek telbiye gerek diğer duâ ve zikirlede seslerini yükseltemezler. Telbiye, ihramlı bulunulduğu sürece, ayakta, oturuken, yürürken, binek üzerinde, her halde yapılabilir. Özellikle, zaman, mekân ve durumda yenilik ve değişiklik olduğunda; yokuşta, inişte, kafileye rastlanışta, namazlardan sonra, seher vakitlerinde, gece, gündüz, her fırsatta yapılmalıdır. Telbiye söylerken, her defasında üç defa tekrarlamak, sonra tekbir, tehlil ve selâvat-ı şerife okumak ve Cenâb-ı Hakk'a niyâzda bulunmak müstehaptır. Telbiye, hac'da Zilhicce'nin 10'uncu (bayramın birinci günü) Akabe Cemresi'ne taş atmağa başlamakla; umrede ise umre tavafına başlamakla son bulur, daha sonra yapılmaz. Telbiye esnasında verilen selâmı almak câiz; selâm vermek ise mekruhtur. UDHİYYE Kurban Bayramın'da belirli şartları hâiz kimselerin kesmeleri vâcip olan kurbana "uhdiyye" denir. UMRE Belirli zamana bağlı olmayarak Kâbe'yi usûlüne göre ziyâret etmek ve yapılması gereken diğer menâsiki ifâ etmektir. VAKFE (VUKUF) Belirli bir yerde belirli süre kalmak demektir. Hacda, Arafat ve Müzdelife denilen iki yerde vakfe vardır. Bunlardan "Arafat vakfesi" haccın rüknü olup, farzdır. "Müzdelife vakfesi" ise vaciptir. ZEMZEM Kâbe'nin doğusunda, Cenâb-ı Hakk'ın Hz. Hâcer ile oğlu Hz. İsmail'e ihsan ettiği suyun yerinde kazılan, mübârek kuyunun suyudur. Yeryüzündeki suyun efdalidir. Bol bol içildiği gibi abdest ve gusülde de kullanılabilir. Ancak, istincâda, necâsetlerin kullanılması mekruh görülmüşitür. Hacılar, bu sudan memleketlerine götürerek teberrük ve hayır kasdı ile ziyaretçilerine ikrâm ederler. Rasûlüllah (s.a) "Zemzem, hangi maksatla içilirse o maksat içindir" buyurmuştur. Bu sebeple, kıyâmette, hesap gününde, susuzluk çekilmemesi, dilek ve niyyeti ile içilmesi uygun olur. Özellikle veda tavafından sonra Beytullah'a karşı ayakta durup, Kâbe'ye bakarak kana kana içmek, başına ve vücuduna dökünmek sünnettir. Zezmzem içerken: (Allahümme innî es'elüke ilmen nâfiân, ve rızkan vâsian, ve şifâen min külli dâin ve sekam.) "Allah'ım! Senden faydalı ilim, bol rızık ve her türlü dert için şifâ niyâz ediyorum" diye duâ edilir. ZİYÂRET Görmeye gitmek demektir. Burada maksat, ihramlı olarak tavaf, sa'y ve vakfe gibi menâsiki usûlüne göre yapmaktır. Ziyâret belirli zamanda ve Arafat vakfesi ile birlikte olursa "Hac"; herhangi bir zamanda, vakfesiz olarak icrâ edilirse "Umre" adını alr. Hacca "hacc-ı ekber", umreye "Hacc-ı asğar" da denir. Arefe günü Cuma'ya rastlayan hacca, hacc-ı ekber denilmesi hatadır. Ancak, arefe günü Cuma'ya rastlayan hac daha faziletlidir Alıntı...
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
23 Ağustos 2017, 13:40 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Kurban ne demektir? Sözlükte yaklaşmak, Allâh'a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurbân, dinî bir terim olarak, ibâdet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Kurban Bayramında kesilen kurbana udhiye, hacda kesilen kurbana ise hedy denir. Kurbanın anlamı ve dinî hükmü nedir? Kurban; Allah'a yaklaºmak ve O'nun rızasına ermek niyetiyle kesilen hayvan demektir. Akıllı, hür, mukim ve dini ölçülere göre zengin sayılan mümin, ilâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını kesmekle hem Cenab-ı Hakka, hem de maddi durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunarak halka yaklaşmaktadır. Görüldüğü gibi bu bayramın ruhunda Hakka yakınlık ve halka fedakarlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban; -fıkhi hükmü ne olursa olsun- Müslüman toplumların belirli simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri özellikle milletimizin dini hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Kurban, bir Müslüman'ın bütün varlığını gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir. Diğer taraftan kurban, insanın nefsani arzularını ve sufli duygularını boğazladığının da bir işaretidir. İlahî dinlerin sonuncusu olan İslam; ferdi, ruhi-derûni hikmetlere ve insanî erdemlere ulaştırmayı öngörürken; toplumlar için, birleştirici ve bütünleştirici bazı emir ve uygulamaları da getirip müesseseleştirmiştir. İslam dininin bu üstün özelliği, zekat, hac ve kurban gibi sosyal boyutlu malî ibadetlerde, daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ibadetler, asırlardan beri bütün Müslüman toplumlarda, genel esasları ve özü hiç bir değişikliğe ve müdahaleye uğramadan devam etmiş ve yeni nesillere intikal ettirilmiştir. Kurban kesmek yerine sadaka vermekle bu ibadet yerine getirilmiş olur mu? Kurban ibadeti, kurbanlık hayvanı kesmek suretiyle yerine getirilir. Bunun için kurban bayramında kesilen kurbanı veya adak kurbanını kesmek yerine, parasını fakirlere vermekle bu ibadet yerine getirilmiş olmaz. Mezheplerin çoğuna göre udhiyye kurbanının hükmü sünnettir. Hanefi fıkhında tercih edilen görüş ise, kurbanın vacip olduğudur. Ancak bir ibadetin farz olmayışı, onu ibadet olmaktan çıkarmayacağı gibi, şeklinin de değiştirilmesini gerektirmez. İbadetlerin; şekil, şart ve rükünleri olduğu gibi hikmetleri, amaçları ve teşri gerekçeleri de vardır. İbadetlerdeki bu özelliklerin birbirinden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Din, felsefi bir doktrin değildir. Dini hükümlerle ilgili olarak ortaya çıkan yeni meselelerde, teşri amaç ve şartlarına aykırı olmayacak şekilde yeni düzenlemeler getirilmesi, her ne kadar caiz ise de; ibadetlerin eda edilişini ve sahih olma şartlarını ortadan kaldırarak indi, keyfi ve nefsani istekler doğrultusunda değişiklikler yapılamaz. İslam Dini'ndeki, hatta diğer ilahi ve semavi dinlerdeki kurban ibadetini, ilkel dinlerdeki anlayışlarla ve uygulamalarla karıştırmak büyük bir yanlışlıktır. Kurban ibadetinin dini delillerinin Kur'an-ı Kerim'de bulunmadığını iddia etmek ve Allah'ın bu çeşit bir buyruğunun olmadığını ileri sürmek de doğru değildir. Zira Saffat Suresinde (Ayet: 107); Hz.İbrahim'in oğlu Hz.İsmail'in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir. Ayrıca diğer bazı ayetlerde de kurban ibadeti ile ilgili nasslar mevcuttur: "... Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah'ın adını ansınlar. Işte bunlardan yiyin, sıkıntı içindeki fakiri de doyurun."(Hacc Süresi, 28) "Her ümmet için, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O'nun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık." (Hacc Suresi; 34) "Biz büyükbaº hayvanlari da sizin için Allah'ın (dininin) işaretlerinden (kurban) kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar ayakları üzerine sıralanmış halde dururken üzerlerine Allah'ın ismini anınız (ve kurban ediniz). Yanları yere yaslandığı zaman da onlardan yiyin, isteyen yoksulu da istemeyen yoksulu da doyurun. İşte biz, şükredesiniz diye o hayvanları sizin emrinize verdik." (Hacc Süresi, 36) "Bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları Allah'a ulaºacaktir: Allah'a ulaºacak olan ancak, sizin O'nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir." (Hacc Suresi; 37) Bu ayetlerde zikredilen hayvan kesiminin, et ihtiyacı temini için kesilen hayvanlar olmadığı, bunların ibadet amaçlı birer uygulama oldukları gayet açıktır. Et ve kanların Allah'a ulaºamayacaginin, asil olanin ihlas ve takva oldugunun bizzat ayetin nazminda yer almasi bunu ispat etmektedir. Allah'ın, kurbanın etine ihtiyacı olmadığına göre, hayvanın kesilmesi yerine nakdi tutarının ihtiyaç sahiplerine dağıtılmasının daha uygun olacağı görüşünü bu ifadelerden çıkarmak doğru değildir. Fıkhi hükmü ister vacip, ister sünnet olsun; kurban ibadetinin ancak kurban olacak hayvanın usulüne uygun olarak kesilerek yerine getirileceği kesindir. Bedelini infak etmek suretiyle, kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Allâh Teâlâ'nın rızasını kazanmak niyetiyle, karşılıksız olarak fakir ve muhtaçlara yardım etmek, iyilik ve ihsanda bulunmak da Müslüman'ın önemli vazifelerinden biridir. Zaruret derecesinde ihtiyaç içerisinde bulunan kimseye yardım etmek dinimizde farz kabul edilmiştir. Ancak, bu iki ibadetin birbirinin alternatifi olarak sunulması doğru değildir. Kimler kurban keser? Kurban kesmek, akıllı, buluğ çağına ermiş, dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve misafir olmayan Müslüman'ın yükümlü olduğu bir ibadettir. Temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 20 miskal (80.18 gr.) altın veya bunun değerinde para veya eşyaya sahip olan kişi dinen zengindir; kurban kesmesi gerekir. Hane halkı içinde, dinen zengin sayılan mükelleflerin sayısı birden fazla ise, her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi icap eder. Kurban kesmekle mükellef olan şahsın, satın alacağı hayvanın ücretini kredi kartıyla ödemesi, kurbanın sıhhatine engel teşkil etmez. Yolcunun kurban kesmesi gerekir mi? Kurbanın vacip olmasının şartlarından biri de mükim olmaktır. Dolayısıyla seferi olanların kurban kesmeleri vacip değildir. Ancak, kesmek isterlerse kesebilirler. Sefer halinde iken kurban kesenler; bayram günleri içinde memleketlerine dönseler dahi yeniden kurban kesmeleri gerekmez. Sefer halinde iken kurban kesmeyip de bayram günlerinde memleketlerine dönenler ise kurban kesmelidirler. Kurban ne zaman kesilir? Kurban bayramında kesilen kurbanların (Udhiye) kesim vakti, Zilhicce ayının 10. günü (Kurban Bayramının birinci günü) bayram namazından sonra başlar 12. günü (bayramın üçüncü günü güneşin batımı ile sona erer. Diğer kurbanlarda ise herhangi bir vakit söz konusu değildir. Kurban olarak kesilebilecek hayvanlar hangileridir? Bunlarda aranan şartlar nelerdir? Kurban; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bunların dışındaki hayvanlar kurban olarak kesilemezler. Kurban olabilmesi için, kurbanlık hayvanın süt dişlerini değiştirmiş olması gerekir. Bu da, deve 5; sığır ve manda 2; koyun ve keçi 1 yaşını doldurunca gerçekleşir. Kurbanlık hayvan bu yaşını doldurduğu halde dişini değiştirmemişse, yine de kurban edilebilir. Bunun yanında, 6 ayını tamamlayan koyun, bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olması halinde kurban edilebilir. Kurban edilecek hayvanın, sağlıklı, düzgün, azaları tamam ve besili olması, hem ibadet açısından, hem de sağlık bakımından önem arz eder. Bu nedenle, kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bir veya iki gözü kör, boynuzları kırık, dili, kuyruğu, kulakları ve memesi kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökük hayvanlardan kurban olmaz. Ancak, hayvanın doğuştan boynuzsuz olması, şaşı, topal, biraz hasta, bir kulağı delik veya yırtılmış olması, kurban edilmesine mani teşkil etmez. Kurbanlık hayvanlardan hangileri ortak olarak kesilebilir? Koyun veya keçi bir kişi tarafından; sığır, manda ve deve ise, yedi kişiye kadar ortak olarak kurban edilebilir. Ortak olarak kurban edilebilen hayvanlar,tek veya çift sayıda ortak tarafından kurban edilebilir. Hissedarlardan her birinin kurbanlarını aynı maksat için kesmiş olmaları gerekmez. Bir kısmı vacip veya nafile udhiyye için, diğer bir kısmı ise adak kurbanı olarak niyet edebilirler. Ancak hepsinin kurbanlarını ibadet niyetiyle kesmeleri gerekir. Böyle birkaç hisse olarak kesilen kurban etinin, ortaklar arasında tartı ile ve eşit olarak paylaşılması gerekir. Kurban keserken nelere dikkat edilmelidir? Kurban edilecek hayvana acı çektirilmemeli ve eziyet verilmemelidir. Hayvanlar ehil kişiler tarafından kesilmeli ve kesim işlemi süratli bir şekilde yerine getirilmelidir. Ayrıca, çevre temizliği ve ekolojik dengenin korunması için gerekli tedbirler alınmalıdır. Kurban kesimi esnasında, psikolojik açıdan etkilenmemesi için çocukların kesim mahallinden uzak tutulmalarına dikkat edilmelidir. Aynı şekilde, hayvanların diğerinin kesimini görecek şekilde yan yana bulundurulmamalarına özen gösterilmelidir. Kurbanlıkların bayıltılarak kesilmesi Fazla eziyet vermemek (ölüm acısını azaltmak) maksadıyla, kesim esnasında hayvanın elektrik şoku ile veya narkoz vererek bayıltılması, bu hayvanın kurban olarak kesilmesine engel ayıplarından sayılmaz. Çünkü kurbana engel ayıp, kesim esnasında meydana gelen arızalar olmayıp, hayvanda önceden mevcut olan ve emsaline göre hayvanın değerini noksanlaştıran kusurlardır. Kesim esnasında meydana gelen kusurlar, kesim işlemine dahil bir ameliyye olup, kurbana engel ayıp sayılmaz. Bu itibarla, canlı olarak (şok etkisi ile ölmeden önce hemen) kesilmek kaydı ile kurbanlık hayvanın elektrik şoku ile bayıltılarak kesilmesi caizdir. Hayvan henüz kesilmeden, şok etkisiyle ölürse, kurban olmayacağı gibi, eti de yenilmez. Kurban eti nasıl değerlendirilir? Kurban etinin hepsini yoksullara sadaka olarak dağıtmak veya kurban kesenin kendisi veya ailesi için alıkoymak caiz ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim edip, birini kurban kesmeyen yoksullara, bir bölümünü akraba, tanıdık ve komşulara vermek, birini de ailesi ile birlikte yemek üzere evde bırakmaktır. Adak kurbanının etinden kimler yiyebilir? Adak kurbanının etinden, adağı yapan kişinin yemesi caiz olmadığı gibi; bu kişinin usûl ve fürûu (yani annesi, babası, nineleri, dedeleri, çocukları, torunları) ve dinen zengin sayılan kimseler de yiyemezler. Adak kurbanının etini bu sayılanlar dışında kalan ve dinen fakir olan kimseler yiyebilirler. Vekalet yoluyla kurban kesilebilir mi? Kurbanı bizzat kişinin kendisi kesebileceği gibi, vekalet yoluyla başkasına da kestirebilir. Zira kurban mal ile yapılan bir ibadettir; mal ile yapılan ibadetlerde ise vekalet caizdir. Kurbanı kişi kendi bulunduğu yerde vekalet vererek kestirebileceği gibi, başka bir yerdeki kişi veya kuruma da vekalet vererek kestirebilir. Aynı şekilde vekalet, sözlü olarak verilebileceği gibi, yazılı olarak, telefon, internet, faks ve benzeri iletişim araçları ile de verilebilir. Kuyruksuz koyunlar kurban edilebilir mi? Küçük yaşta kuyruklarının fazla kısımları boğulmak suretiyle düşürülen koyunların kurban edilmelerinde bir sakınca yoktur. Hac kurbanları Türkiye'de kestirilebilir mi? İslâm'ın beş esasından biri olan hac ibadeti, Müslümanların Mekke'de bulunan Kabe'yi ve çevresindeki kutsal mekanları, bu ibadet için tahsis edilen belli zaman dilimi içinde, usulüne uygun olarak ziyaret etmeleri ve yapılması gerekli diğer görevleri yerine getirmeleridir. Sadece hacca niyet edilip, umreye niyet edilmeyen ifrat haccında kurban kesmek zorunlu değildir. Temettu haccı (aynı hac mevsiminde önce umre yapıp ihramdan çıktıktan sonra hac için tekrar ihrama girilerek yapılan hac) ile kırân haccı (bir niyetle hac ve umre için ihrama girilerek yapılan hac)'nda harem bölgesinde (Kabe ve civarı) şükür kurbanı (hac kurbanı, hedy) kesilmesi vaciptir (Bakara 2/196). Bu nedenle, hac kurbanının harem bölgesi dışında kesilmesi caiz değildir. Bu konuda din bilginleri arasında herhangi bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Kurban etleri, kurban organizasyonunun yürüten İslam Kalkınma Bankası tarafından fakir ülkelere ulaştırılmaktadır. Hacda bulunan kişilerin, hac kurbanı (hedy) dışında, Bayram münasebetiyle nafile olarak kurban kesmek istemeleri halinde, bunu vekalet yoluyla Türkiye'de kestirmeleri daha uygun olur. Akika Kurbanı nedir? Yeni doğan çocuk için şükür amacıyla kesilen kurbana, "akika" adı verilir. Akika kurbanı kesmek müstehaptır. Bunda da, diğer kurbanlarda aranan şartlar aranır. Ölü kurbanı var mıdır? Ölü kurbanı diye bir kurban çeşidi yoktur. Ancak, ölü adına veya sevabı ölüye bağışlanmak üzere kurban kesilebilir.Vasiyeti yoksa, ölen kimseler için mirasçılarının kurban kesmeleri gerekmez. Ancak bir kimse, sevabını ölmüş bulunan anne veya babasına yahut diğer yakınlarına bağışlanmak üzere, çeşitli hayır kurumlarına, fakir ve muhtaç kişilere bağışta bulunabileceği gibi, kurban da kesebilir. Ölenin kendisi için kurban kesilmesine dair vasiyeti yoksa, kesen kimse, bu kurban etini fakirlere yedirebileceği gibi, kendisi ve zenginler de yiyebilir. Vasiyet varsa, tamamen fakirlere yedirilmesi veya dağıtılması gerekir. Ölen kimsenin vasiyeti olmaksızın, sevabı onun ruhuna bağışlanmak üzere kesilen kurbanın her hangi bir zamanda kesilmesi caiz ise de, kurban bayramı günlerinde kesilmesi daha faziletli ve daha sevaplıdır. Ölenin vasiyyeti gereğince kesilen kurban ise, ancak kurban bayramı günlerinde kesilir. Kimler kurban kesmelidir? Kısaca hali vakti yerinde olanlar, yani zenginler kurban keserler. Bunun ölçüsü ise temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, kendisini zengin kılacak kadar malı mülkü bulunmaktır. Böyle olan malın mülkün üzerinden, zekatta olduğu gibi bir yıl geçmesi de gerekmez. Günümüz şartlarında ne kadar birikmiş parası olan kişi kurban kesmelidir? Kurban için birikmiş parası bulunma şartı yoktur. Bir insan düşünelim, aldığı maaşı evinin geçimini karşılıyor ve bunun dışında evi barkı, parası, bağı bahçesi ya da ticaret malı varsa ve bunların değeri en az 85 gram altının değeri kadarsa bu insanın imkanı vardır ve kurban kesmesi gerekir. Ama zenginliğin ölçüsü olarak sünnette 85 gram altın zikredildiği gibi, 200 dirhem gümüş, kırk koyun, otuz sığır ve beş deve de zikredilmiştir. Buna göre bir insan bu gün şöyle diyebilir: “Zenginlik için 85 gram altını ölçü alırsam bunun değeri bu gün yaklaşık 2 milyar TL eder. Oysa gümüşü esas aldığımda bu değer çok daha azdır. Sığırı esas aldığımda ise çok daha fazladır. Öyleyse ben zenginlik ölçüsü olarak bunların değer ortalamalarını almak istiyorum ki, bu da yaklaşık 15 milyar TL eder. Buna göre temel ihtiyaçlarından fazla bu gün için 15 milyar değerinde malı ya da parası olan insan ancak kurban kesmelidir.†Böyle anlamak mümkündür ve bu durum, biraz da kişilerin kendi tercihlerine bırakılmıştır. İster kendisini 85 gram altınla, isterse 15 milyar TL ile zengin sayar ve kurbanını ona göre keser. Ama her halü karda kesen, sevabını alır. Ailede yeterli birikimi olan karı-kocadan ve çocuklardan her birinin kurban kesmesi gerekir mi? Hanefiler, şahsi malı bulunan herkesi başlı başına bir mükellef sayarlar ve böyle olan birisi, ister kadın olsun ister erkek olsun kurban kesmelidir derler. Diğer mezhepler ise, her bir ferdin ne kadar parası bulunursa bulunsun, bir eve bir kurban yeter diye düşünürler. Kadın kurban kestirebilir mi? Bir önceki soruya verdiğimiz cevaptan da anlaşılacağı üzere, Hanefilere göre kadının da kendi malı mülkü, altını ya da parası varsa onun da kurban kesmesi gerekir. Hatta kadın evi bakmakla yükümlü olmadığı için, onun temel ihtiyaçlarını karşılayacak parasının bulunması aranmaz. Çünkü onları zaten erkek karşılayacaktır. Öyleyse zengin olan kadın kurban keser, ya da vekalet vererek kestirir. Yolcunun kurban kesmesi gerekir mi? Şerî ölçülerle yolcu sayılan bir insana kurban kesmek vacip değildir. Ancak bizzat kendisi keserse, ya da vekil tayin ettiği kişiye kestirirse güzel bir iş yapmış olur Kurban kesmek yerine sadaka vermekle bu ibadet yerine getirilmiş olur mu? Hayır asla! Çünkü ibadetlerin cinsini ve keyfiyetini biz tayin edemeyiz. İbadetler tamamen Mabudun bildirdiği gibi olmalıdır. Başka türlü verme ibadetleri zaten vardır. Kişi onlardan yapması gerekenleri de yapacak, gerekiyorsa kurbanını da kesecektir. Kurban ne zaman kesilir? Vacip olan kurban, Kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü yani, Zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci günlerinde kesilir. Güzel olan, kurbanların gündüzleri kesilmesidir. Kurban Bayramın birinci günü kesmek ise daha faziletlidir. Diğer kurbanlarda ise herhangi bir vakit söz konusu değildir Bir kurbana kaç kişi ortak olur? Büyük baş hayvanlara birden yedi kişiye kadar ortak olabilir. Hayvan kurban olacak yaşta ve özelliklerde bulunduktan sonra, etinin az ya da çok olması, ortak sayısını belirlemez. Küçük ve eti az olsa dahi büyük baş hayvanlara yedi ortak olabilir. “Bu kurban ancak beş kişilik, ya da üç kişilik olur†gibi ifadeler, kişi başına gelecek etin belli bir miktarda olmasını anlatmak için söylenir. Yoksa büyük baş bir hayvan kurban olma özelliklerini taşıdıktan sonra ona yedi kişi ortak olabilir. Hangi hayvanlar kurban olarak kesilir? Bu hayvanlar hangi nitelikleri taşımalıdır? Kurban ancak keçi koyun, sığır deve ve mandadan olur. Bunun dışındaki hayvanlardan kurban olmaz. Çünkü kurban bir ibarettir ve ibadetleri Hz. Peygamber nasıl öğretmişse ancak öyle yapılırlar. Tavuktan, deve kuşundan vb. hayvanlardan kurban kesmeye kalkan, veya bunların kurban olabileceğini söyleyen, ya da bu hayvanlardan bir kurban adayan insan bir bidat işlemiş olduğu için günahkar olur. Hatta böyle bir iddiaya küfür diyen alimler dahi vardır. Kurban kesilecek hayvanlar kendi cinsinin olgun yaşına geldiğinde ve ortalama bir büyüklükte olduğunda kurban kesilebilirler. Her hangi bir arıza ya da hastalık bunları ortalama değerden düşürmüşse kurban kesilemezler. Çünkü kurbanda bir bakıma şöyle bir mana vardır: Ya Rab! Ben senin rızan için bir koyun, ya da bir keçi vb kesiyorumâ€. Durum böyle olunca normal bir keçi ya da normal bir koyun sayılmayan, arızalı bir hayvanı kurban etmek uygun olmaz. Bu konudaki ölçü şu hadisi şeriftir: “Kurbanda belirgin kör, belirgin hasta, belirgin topal ve kemiklerinde iliği kalmamış kadar zayıf hayvanlar kurban olmaz. Ayrıca tek gözü olmayan ve boynuzları kırılan hayvanların da kurban olmayacağı söylenmiştir. Çünkü bu arızalar bir hayvanı kendi cinsinin ortalaması olmaktan çıkarır. Ancak besili olsun ya da zarar vermesin diye küçükken boynuzları köreltilen hayvanlar böyle değildir. Çünkü bu durum hayvanın değerini düşürmez, aksine artırır. Kurbanlık hayvanlardan hangileri ortak olarak kesilebilir? Büyük baş hayvanlara birden yediye kadar ortak olunabilir. Küçük baş hayvanlardan ise ancak bir kurban olur. Kurban keserken nelere dikkat edilmelidir? 1.Kurban keserken özellikle hayvana sıkıntı vermemeye dikkat etmelidir. Şehirlerde gördüğümüz ve hayvanların itilip kakılarak, dövülerek kurban edilmesi vahşiliktir, İslam ahlakına sığmaz: böyle eziyet eden insanlar sanki on günah işlemiş iki sevap almış gibidirler. Bu kadar günah almaktansa sevabı terk etmek daha iyidir. Müslümanlar kurban keserken hayvana nasıl şefkatle davranılacağını gösterme şansı yakalarlar. Bu şansı kaçırmamalı ve müslümanın merhametini ve diğerlerinden farkını göstermelidirler. 2.İkinci önemli mesele, temizlik ve insanları tiksindirmemedir. Şehirlerde gördüğümüz manzaralar, Müslümanlığın belirtileri değildir. Bizden Allah kurban kesmemizi ister, etrafı pisletmemizi değil. Ve Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurur: Allah her şeyin ihsan ile yapılmasını şart koşmuştur. (İhsan, bir şeyi yapılabileceğinin en güzeliyle yapmaktır). Öyleyse boğazlarken de ihsan ile boğazlayın, bıçağınızı iyi bileyin ve hayvanınızı rahatlatın. Bu konuya Müslümanlar çok ama çok dikkat etmeli ve her fırsatta dine ve dindarlara saldırmak isteyenlere fırsat vermemelidirler. Kurban bayıltılarak kesilebilir mi? Zorunlu bir sebep yoksa kurbanı bayıltarak kesmek sakıncalıdır, en azından mekruhtur. Çünkü kesimden mi bayıltmadan mı öldüğünü bilemeyiz. Sonra bayıltmanın hayvana ne kadar acı çektirdiğini de bilemeyiz. Ama zapt edilemeyen bir hayvanı bayıltmaktan başka çare yoksa, en sonunda bu yola da baş vurulabilir. Kurban eti nasıl değerlendirilmelidir? Kurban kesmekten asıl amaç, Allah için kan akıtmaktır. Bu yapıldıktan sonra kurban tamamdır, ancak elbette kurban kesmenin hikmetlerinden biri de fakir fukaranın et yemesidir. Bunu sağlamak ve kurban etini olabildiğince dağıtmak gerekir. Bunun bir ölçüsü yoktur. Kişi kendi vicdanına göre hareket eder. Kurban bağışlanabilir mi? Kurban elbette bağışlanabilir. Kurbanını keser ve etini olduğu gibi bir şahsa, şahıslara, ya da kurumlara bağışlayabilir. Kendisi adına kurban kesilmek üzere kurbanının parasını da bağışlayabilir, yani birisini vekil kılabilir. Ancak kurban yerine onun parasını bağışlamakla kurban görevini yerine getirmiş olmaz. Hayır kurumlarına vekalet vererek kurban kesilebilir mi? Elbette güvendiği ve bu görevi hakkıyla yerine getirdiğinden emin olduğu kurumlara kurbanını verebilir, onları vekil ederek kesilmesini onlardan isteyebilir. Ancak kurbanın bir ibadet olduğunu bilmek gerekir. Bu sebeple kesilen kurbanların etlerinin günah olmayan şekilde ve müslümanca kullanılıyor olmasına dikkat etmeli ve bunu aynı zamanda takip etmelidir. Ama şunu da unutmamak gerekir ki, kurbanda en güzel olan, onu bizzat kendisi kesmesi, kesildiğine şahit olması, hatta kanını görmesidir. Bu bir şart olmasa dahi güzel bir şeydir. Hayır kurumlarına bağışlanan kurbanlar için de şükür namazı kılınır mı? Kurban için kılınan iki rekat şükür namazı, kurbanını kendi kestiğinde de, başkasına kestirdiğinde de kılınmalıdır. Bunu kılmak şart/farz değildir ama kılınması sünnettir, sevaptır. Kurban Kimlere Borçtur? Kurban, mukim olan ve sadaka-i fıtır nisabına malik olan her kadın ve erkek müslümana vaciptir. Bu tariften şu anlaşılıyor: Müslüman olmayan, seferde bulunan müslümana ve fakir olana kurban vacip değildir. Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer seferde bulunduklarında kurban kesmemişlerdir. Şayet seferde olan kimse kurban kesmek isterse, kurban kendisine vacip olduğu için değil, nafile olarak kesebilir, kesmediği takdirde sorumlu olmaz. İmam Azam Ebû Hanife ile Ebû Yusuf'a göre kurbanın vacip olmasında akıl ve erginlik çağına gelmiş olma şart değildir. Yani zengin olan çocuğun ve delinin mallarından babaları veya vasileri kurban keserler. Bu kurbanlardan sadece kendileri yiyebilir, başkaları yiyemez. İmam Muhammed ile İmam Züfer'e göre kurbanın vacip olması için akı1 ve erginlik çağına gelmiş olma şarttır. Bu itibarla zengin olan çocuklarla deli olanların mallarından kurban kesilmez. (13) Fetvâ da bu görüşe göredir, yani zengin de olsalar çocuklarla delilerin kurban kesmesi gerekmez Ölmüş kişiler için de kurban kesilir mi? Ölmüş kimseler için de kurban kesilebilir. Hz. Peygamber de (sav) ümmeti için kurban kesmişlerdi. Alıntı..
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
19 Ağustos 2018, 21:04 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Bayramda adak kesilir mi? Bayramda adak kesilir. Hatta bazılarına göre kurban denen şey, kurban bayramında kesilen hayvan olduğu için, Ben bir kurban keseceğim diye adak adayan insan, sanki kurban bayramında bir kurban keseceğim demiş olacağından, adaklar da ancak kurban bayramında kesilir. Fakat bizim dilimizde kurban dendiği zaman bu anlaşılmadığı için, adaklar, özellikle kurban bayramında denmiş olmadıkça, her zaman kesilebilir
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
dhbt ve mbsts için Güzel notlar(hacc-Umre) | küskün | Fıkıh | 1 | 28 Kasım 2020 13:21 |
2017 Umre Fiyatları - Ekonomik Umre - Lüks Umre - HFD Turizm ile Umre Turları | hfdturizm | Hacc-Umre-Kurban | 0 | 10 Ekim 2016 18:08 |
Hac ve umre özet bilgiler | Medineweb | Diyanet Hacc Görevlileri Sınavı | 0 | 25 Temmuz 2013 23:31 |
[HACC VE UMRE İLE İLGİLİ SAHTEKARLIKLAR VE HARAMİLİKLER!!! | KayıpKentli | Hacc-Umre-Kurban | 0 | 20Haziran 2009 14:18 |
Hacc ve Umre’de yapılacak faziletli ibadetler nelerdir? | İmamHüseyin | Hacc-Umre-Kurban | 0 | 11 Nisan 2009 16:41 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|