|
Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi: 12 Temmuz 2009 (21:21), Konuya Son Cevap : 13 Temmuz 2009 (14:46). Konuya 4 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
12 Temmuz 2009, 21:21 | Mesaj No:1 |
14.Haftanın Konusu Zikir Mefhumu 14.Haftanın Konusu Zikir Mefhumu ZİKİR Zikir, sözlükte anmak, hatırlamak, yâd etmek demektir Bir tasavvuf terimi olarak Allah’ı anmak ve hatırlamak, O’nu unutmamak (nisyan) ve gaflet halinde olmamak; Allah ismi şerifini (lafza-i celâl zikri) veya Lâilâheillallah (kelime-i tevhid zikri) cümlesini söylemek ve tekrarlamak demektir Zikir kelimesi, tarikat ehli kimselerin ferdî olarak belli bir esmayı belli zamanlarda, belli sayıda ve bir edeb dâhilinde her gün düzenli bir şekilde söylemeleri; yine tarikat ehli kimselerin ve sûfî cemaatlerinin bir yerde toplanıp mürşid veya halifesi gözetiminde Allah, Hû, Hay gibi esmaları belli bir hareket ve düzen içinde tekrarlamaları anlamında da kullanılır Toplu olarak icra edilen bu tür zikirlere semâ, tarikat ayini, hadra ve deverân gibi isimler de verilmektedir Toplu zikirlerde söylenen esmaların ve yapılan hareketlerin ritmik ve ahenkli olması gerekmektedir Bir halka oluşturmak suretiyle ahenkli hareketlerle oturarak yapılan zikre kâiden zikir; ayakta yapılan zikre kâimen zikir veya deveran tabiri kullanılmıştır Yesevîlikte hançereden testere sesi gibi bir ses çıkarılarak yapılan zikre ise, zikr-i erre veya zikr-i minşârî (testere zikri) denilmiştir(1) Zikir, sevgiliye karşı duyulan sevginin alameti ve eseridir Çünkü bir şeyi seven onu çok anar Zikir esnasında zikreden, zikredilenden başka her şeyden geçer Yani zâkir, zikirde mezkûrdan (Allah) başka her şeyi unutur Zinnûn-i Mısrî şöyle der: “Hakiki manada Allah’ı zikreden bir zâkir, O’nun zikri yanında her şeyi unutur Allah Teâlâ da onu her şeyden muhafaza eder”(2) İçtimaî hayatı çekilmez hale getiren amil, insanların mâsivâya karşı olan meyilleridir Zikre duyulan ihtiyaç sayesinde sûfînin kalbinde yer alan bir takım dünyevi ihtiraslar kaybolur ve yerini Allah sevgisine terk eder Samimiyetten uzak, çeşitli menfaatler hayal edilip yapılan veya bir alışkanlık haline getirilen zikrin, ahlâk edinilmedikçe kişiye bir fayda sağlayamayacağı da aşikârdır(3) Kur’ân’da 254 yerde geçen zikir lafzı, mutasavvıflar tarafından genel olarak Allah’ı, özel olarak da Elest Bezmi’nde O’na verilen sözü hatırlamak şeklinde anlaşılır Zikir, Elest Bezmi’nde hatırlamak, semâ da Elest Bezmi’nde Allah’ın “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”(el-A’`râf, 7/172) hitabını duymak manasınadır denilmiştir Allah’ı unutmamak ya da O’nu isim ve sıfatlarıyla anmak konusunda pek çok âyet ve hadisler mevcuttur Zikir İle İlgi Âyet-i Kerimeler Zikir kelimesi, Kur’ân-ı Kerim’de lügat anlamlarına uygun olarak Allah’ı anmak, daima hatırlayıp unutmamak manalarına kullanıldığı gibi namaz, Kur’an anlamlarında da kullanılmıştır 1 Kur’an anl-----: “Kur’ân'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız”(el-Hicr, 15/9) 2 Cuma namazı anl-----: “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır”(el-Cum’a, 62/9) 3 İlim anl-----: “Biz, senden önce de, kendilerine vahiy verdiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz”(el-Enbiyâ, 21/7) 4 Bizzat zikir anl-----:“Onlar ayakta iken, otururken, yanları üzere Allah’ı anarlar”(Âl-i İmrân, 3/191) “Namaz kıldıktan sonra Allah’ı ayakta, oturarak, yanlarınız üzere anın”(en-Nisâ, 4/103) “Ey Mü’minler! Allah’ı çok çok anın”(el-Ahzâb, 33/41) “Allah’ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz”(el-Cum’a, 62/10) “Kalpler ancak Allah’ın zikri ile tatmin olur”(er-Râ’d, 13/28) “Allah’ı çok zikreden erkek ve kadınlar yok mu? Cenâb-ı Hak’tan onlara mağfiret ve büyük ecir hazırlanmıştır”(el-Ahzâb, 33/35) “Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı pek az anarlar”(en-Nisâ, 4/142) “Hacc ibadetlerinizi bitirince (Müzdelife’de) babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah’ı anın”(el-Bakara, 2/200) Zikir İle İlgi Hadisi Şerifler: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: “Amellerinizin en hayırlısı; Melikiniz (Rabbiniz) katında en temizi; derecenizi en çok yükselteni; altın ve gümüş infak etmekten, düşmanla boğaz boğaza mücadele ederek sizin düşmanı, düşmanın sizi öldürmesinden (şehit ve gazi olmaktan) daha faziletli olanı nedir, size haber vereyim mi?” Ashab: “Evet ey Allah’ın Rasûlü!” dediler Rasûlullah (sav); “Allah Teâlâ’yı zikretmektir” buyurdu(İbn-i Mâce, Edeb 53) Rasûlullah (sav); “Müferridler (Allah’a yakınlık konusunda) ilerlediler” buyurdu “Müferrid olanlar kimlerdir, ey Allah’ın Rasûlü?” sorusuna, “Allah’ı çok zikreden kadınlar ve erkeklerdir” cevabını verdi(4) “Gafiller içinde Allah’ı anan kişi, harpten kaçanlar arasında cihada devam eden gibidir”(Tirmizi; Ahmed b Hanbel) Rasûlullah (sav), “Ya Rasûlallah, en faziletli amel hangisidir?” diye sorulduğunda; “Dilin, zikr-i ilâhî ile meşgul iken ölmendir” buyurmuşlardır(Et-Terğîb ve’t-Terhîb, 2/395) “Kulum Beni andığında ve dudaklarını Benim için kıpırdattığında Ben onunla beraberim”(Buhârî) “Âdemoğlu Allah’ın zikrinden daha kolay kendisini Allah’ın azabından kurtaracak bir amel işlemiş değildir”(Tirmizî) “Cenâb-ı Hakk’ı çok zikir ve tesbih ederek o derece mest olun ve kendinizden geçin ki; sizi gören münafıklar deli olmuş mecnun zannetsinler”(Müsned) “Onlar öyle adamlardır ki; onlarla düşüp kalkanlar bile şakî olmazlar, mesûd olurlar”(Buhârî) “Cennet bahçelerine (Allah’ı zikir için teşkil edilen halkalara) uğradığınızda nimetlerinden yiyiniz”(Tirmizî, Daavât 82) “Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar oturup Allah’ı zikretmem, benim için dört köle azat etmekten daha hayırlıdır”(Ebû Dâvût, İlim 11) Zikrin Çeşitleri Zikir, tasavvuf erbabı tarafından âyet ve hadislerin ışığında sâlikin seyr-i sülûkunu gerçekleştirirken olmazsa olmaz bir şart kabul edilmiş;(5) açık ve gizli olmak üzere ikiye ayrılmıştır Bunlardan hangisi benimsenirse benimsensin, her amelde olduğu gibi bu ibadette de ihlâs şartı aranmıştır 1 Cehrî (açık) zikir: Yüksek sesle veya çevrede bulunanların işitebilecekleri bir şekilde sesli olarak yapılan zikirdir Bu tür zikri esas alan tarikatlara cehrî tarikatlar denilir 2 Hafî (gizli) zikir: Zikredenin sadece kendinin işitebileceği bir şekilde alçak sesle yaptığı zikirdir Bu zikri esas alan tarikatlara ise hafî tarikatlar denilir Nakşibendîler ve melâmet ehli kimseler hafî zikri; Kâdirîler ve Rufâîler ise cehrî zikri tercih etmişlerdir İmam Nevevî, konu ile ilgili fetvasında cehrî zikrin bir mahzur olmadığı takdirde meşrû ve mendub olduğunu söyler Şâfiî mezhebine göre ise cehrî zikir, hafî zikirden daha faziletli kabul edilmiştir Şayet bir kimse, riya endişesi duyar ve bundan dolayı tereddüde düşerse, hafî zikir onun için faydalıdır Yalnız kaldığında ise cehrî zikri tercih etmesi tavsiye edilmiştir Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Ve Rabbini sabah akşam tevazu içinde yalvararak ve korkarak ve de sesini yükseltmeden an Sakın gafillerden olma”(el-A`’râf, 7/205) Zikrin Yapılış Şekilleri Zikir, mutlak ve mukayyed olmak üzere iki kısımda icra edilir Mukayyed zikir, namazdan sonra yapılan tesbih, tahmid ve tekbirler, yemekten sonra, yatarken vs yapılan dua, istiğfar ve ezkârdır Mutlak zikir ise, zaman ve mekânla alakalı değildir Mü’min her halükarda Rabbini anmalı, O’nu dilinden düşürmemelidir Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de; “Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et”(Âl-i İmrân, 3/41) buyrulmuştur Binaenaleyh, unutmaktan ve gafletten kurtulma manalarına gelen zikri, Herevî Menâzilü’s-Sâirîn’de üç dereceye ayırmıştır: 1 Dil ile yapılan zikir: Belli esma ve ibarelerin telaffuz edilmesi suretiyle olan zikirdir 2 Kalp ile zikir: Zikredileni kalbin düşünmesi, zikredilenin kalpte hazır olması veya kalbin zikredilenin huzurunda bulunması suretiyle olur(6) Denilmiştir ki, “Zikir kalbe iyice yerleşirse, tıpkı şeytana yaklaşan insanın çarpılması gibi, o kalbe yaklaşan şeytan da çarpılır ve sar’aya yakalanır Bunu gören öbür şeytanlar toplanırlar ve ‘Buna ne oldu derler?’ ‘Ona insan dokundu’ denilir”(7) 3 Hakiki zikir: Nefis dâhil, ağyarı nefyederek yapılan zikirdir ki bu mertebede zâkir, mezkûr ve zikir birleşmiş durumdadır Başka bir ifade ile hakiki zikir, Hakk Teâlâ’nın kulu ezelde zikreylemesini müşahede ederek, kendi zikrini görmekten kurtulmasıdır(8) Bu da Allah’ın seni andığını görmen, kendi zikrini unutup Allah’ı bekasıyla zikretmendir Öyleyse kul, kalbin daimi zikri mertebesine lisan zikri ile vasıl olur Kul, hem dil, hem de kalple zikir halinde iken sülûkunda kemal vasfına ancak bu şekilde ulaşabilmektedir Seyr-i sülûkun en önemli esaslarından biri zikirdir ve salikin gıdası durumundadır Bu gıda ile beslenmeyen salikin manen sıhhat bulması düşünülemez Bu dünyada Hakk’ı anmayanın, öteki âlemde hatırlanıp tanınmayacağı tabiidir Bu sebeple salik, sıhhate kavuşmak için lisanî zikirle yetinmeyip, kalbî ve hakiki zikirle Allah’ı zikretmeli, gafletten uzaklaşmalıdır(9) Denilmiştir ki, Allah Teâlâ’yı kalp ile zikretmek müridlerin kılıcıdır (seyfu’l-müridîn) Onlar, düşmanlara karşı bu kılıçla savaşırlar, kendilerine gelen afet ve musibetleri bununla defederler Bela ve musibet yaklaştığı zaman, kul kalbi ile Allah Teâlâ’ya sığınırsa, hoşlanmadığı her şeyi derhal kendinden savmış olur, kendisine gelen afet, yolunu değiştirir(10) Şurası bir gerçektir ki, zikrin en belirgin özelliklerinden biri, belli bir vaktinin olmayışıdır Bütün vakitlerde kul, Allah’ı zikretmekle memurdur Farz veya nafile olarak zikrin yapılmadığı bir zaman bulunmamaktadır Namaz bütün ibadetlerin en şereflisi iken bazı vakitlerde kılınması caiz değildir Hâlbuki kalp ile zikre her vakit devam edilebilir Nitekim Allah Teâlâ; “Onlar ki ayakta, otururken ve yanları üzere Allah’ı zikrederler”(Âl-i İmrân, 3/191) “Namaz kıldıktan sonra Allah’ı ayakta, oturarak, yatarken anın”(en-Nisâ, 4/103) buyurmaktadır Allah’ı zikretmenin tefekkürden daha faziletli olduğu konusunda Ebû Abdurrahman, Ebû Ali Dekkak’a; “Zikir mi, yoksa fikir mi daha mükemmeldir?” diye sormuş; Dekkak’ın, “Şeyhin bu konudaki görüşü nedir?” şeklinde karşılık vermesi üzerine Ebû Abdurrahman şunları söylemiştir: “Bana göre zikir, fikirden (tefekkür) daha mükemmeldir Çünkü zikir Hakk Teâlâ’nın vasfıdır (Allah zikretti denilir) Fikir O’nun vasfı değildir (Allah düşündü denilmez) Allah Teâlâ’nın vasfı olan bir şey, insanlara mahsus olan bir şeyden daha mükemmeldir” Zikrin özelliklerinden bir diğeri de zikre, zikirle mukabele edilmiş olmasıdır Allah Teâlâ; “Beni zikredin ki, Ben de sizi anayım”(el-Bakara, 2/152) buyurmuştur Bir hadîs-i şerifte ise Cebrâil (as)’ın Rasûlullah (sav)’e geldiği ve şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Allah Teâlâ buyuruyor ki: Hiçbir ümmete vermediğimi senin ümmetine ihsan ettim” Rasûlullah, “O nedir Ya Cebrâil?” diye sordu Cebrâil: “Allah Teâlâ’nın; ‘Beni zikredin ki, Ben de sizi anayım’ buyurmuş olmasıdır Allah diğer ümmetlerden hiçbirine bu şekilde hitap etmemiştir” diye cevap verdi(11) Allah’ı çokça anmanın bereketi hakkında Ebû Süleyman Dârânî şöyle demiştir: “Cennet’te bir ova vardır ki, kul Allah’ı zikre başladığı zaman melekler bu sahaya ağaç dikmeye başlarlar Bazen meleklerden biri bu işe ara verir ‘Neden duruyorsun?’ denildiğinde: ‘N----- ağaç diktiğim şahıs zikre ara verdi de ondan’ diye cevap verir Hasan Basrî, manevi zevklerin üç şeyde aranması gerektiğini söylerken bunlar arasında zikri de sayar ve şöyle der: “Manevî zevki (halâveti) şu üç şeyde arayınız Namaz, zikir ve Kur’an okuma Eğer buralarda halâveti bulursanız ne âlâ Bulamazsanız biliniz ki, zevkle amel etme kapısı kalbin katılığı sebebiyle size kapalıdır”(12) Zikrin Faydaları Zikrin faydaları sayılmayacak kadar çoktur Bunlardan bazıları şunlardır: 1 Zikir, şeytanı kişinin yanından uzaklaştırır ve Allah Teâlâ’nın hoşnutluğunu kazandırır 2 Kalpten gam ve tasayı giderir 3 Kalbe ferah, sevinç ve rahatlık verir 4 Kalbi ve yüzü nurlandırır 5 Bedeni ve kalbi güçlendirir 6 Dinin ruhu olan sevgi ve muhabbeti temin eder 7 İhlâs kapısının açılmasına vesile olur 8 Allah’a kurbiyeti sağlar, mârifet kapılarından en büyüğü o sayede açılır 9 Zikir, kalbin hayatiyeti için balığın suya duyduğu ihtiyaç gibidir 10 Kalbi cilalandırır 11 Zikir, hataları önler, hatta giderir, yok eder 12 Allah’ı zikreden kimse, Allah’a yaklaşır, hatta O’nunla beraber olur 13 Zikir, kalbin şifa ve ilacı, gaflet ise marazıdır 14 Zikir, Cehennem ile kul arasında bir duvardır 15 Zikir, dilin gıybet, yalan vs gibi batıl ve haram şeylerle meşguliyetini önler Allah’ı anmanın insana sağladığı yarar ve faydaların yanında, bundan uzaklaşmanın da bir takım cezaları gerektirdiği muhakkaktır Nitekim Allah Teâlâ: “Kim beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz”(Tâhâ, 20/124) buyurmaktadır Bu konuda Sehl b Abdullah Tüsterî (rha) şöyle demiştir: “Rab Teâlâ’yı unutmaktan (ki buna nisyan denir) ve O’nu zikretmemekten daha büyük bir günah bilmiyorum”(13) Biz de Hz Rasûlullah (sav) Efendimiz’in şu mübarek sözleriyle konumuza son verelim: “Allah’ım! Sen’i zikredebilmek, Sana şükredebilmek ve Sana güzel ibadet yapabilmek hususunda bizlere yardım et! Bizlere Receb ve Şaban’ı mübarek kıl, bizi Ramazan’a ulaştır! Âmin! Kaynakça: 1 ULUDAĞ Süleyman, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Marifet Yay, İst 1996, 229 2 Kuşeyrî, Risâle, Trc Süleyman Uludağ, Dergâh Yay, 368 3 ERAYDIN Selçuk, Tasavvuf ve Tarikatlar, İFAV, 127 4 Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, II, 3; Müferrid: İnzivaya çekilerek sadece Allah’ı zikreden, başkasını aklına bile getirmeyen kişi demektir Bkz Kelâbâzî, Taarruf, Trc Süleyman Uludağ, Dergah Yay, 154 5 İmam Kuşeyrî’ye göre zikir, Hakk Teâlâ’ya giden yolda kuvvetli bir esastır Hatta bu yolda temel şart zikirdir Devamlı zikir müstesna başka bir şekilde hiç kimse Allah’a ulaşamaz Bkz Kuşeyrî, age, 367 6 ULUDAĞ Süleyman, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Marifet Yay, İst 1996, 229 7 Kuşeyrî, age, 372 8 Ankaravî, Minhâcü’l-Fukarâ, 206 9 YETİK Erhan, İsmail-i Ankaravî Hayatı Eserleri ve Tasavvufî Görüşleri, İşaret Yay, 212 10 Kuşeyrî, age, 368 11 Kuşeyrî, age, 370 12 Kuşeyrî, age, 371 13 Kuşeyrî, age, 372 | |
Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... | Videolar/Slaytlar | Medine-web | 1 | 2898 | 23 Ağustos 2013 00:41 |
İran Emperyalizmi | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 6 | 3640 | 26 Ocak 2013 22:53 |
gerekli gereksiz bir şiir.. | Makale ve Köşe Yazıları | MERVE DEMİR | 0 | 3281 | 06 Aralık 2012 10:48 |
olmamış kayınbiradere mektup :) | Komik Paylaşımlar | Allahın kulu_ | 10 | 7795 | 03 Kasım 2012 23:19 |
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür | Makale ve Köşe Yazıları | Esadullah | 11 | 7263 | 02 Ekim 2012 21:16 |
12 Temmuz 2009, 23:41 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: 14.Haftanın Konusu Zikir Mefhumu
Günümüz İSLAM aleminde içi boşaltılılmış ZİKR kavramını ele alalım. O(Aklını kullanan) kişilerdir ki ayakta otururken yan yatarken Allah'ı anarlar ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler:Ey Rabbimiz! Sen bunu boşu boşuna yaratmadın!Senin şanın yücedir. Bizi ateşin azabından koruyuver!(Ali Imran 191) Sonra da namazı tamamlayınca artık Allah'ı ayakta oturarak yan yatmışken anın Sonra sükunet bulduğunuzda da namazı tam bir biçimde yerine getirin Namaz müminler üzerine vakitlenmiş bir farz olmuştur(Nisa 103) Ey inananlar! Toplantı günü namaz için çağrı yapıldığı zaman Allah'ı anmaya koşun,alış verişi de bırakın.Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.(Cuma 9) Ve Allah'ın mescitlerini, içlerinde Allah'ın adı anılmasın diye engelleyen ve onların yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir!Böylelerinin, o mescitlere girmeleri ancak korka korka olacaktır.Onlar için dünyada bir rezillik vardır.Bunlar için ahirette de büyük bir azap vardır.(Bakara 114) Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı da kıl. Şüphesiz ki namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki Allah'ı anmak daha büyüktür. Allah yaptığınız şeyleri bilir.(Ankebut 45) ZİKR sözcüğü genelde türkçeleştirilmeden arapça ismi ile aktarıla gelmiştir Bunun böyle gelmesi sonucu DİN Mafyaları tarafından istedikleri şekilde yorumlanarak kullanılmıştır. Bu kullanıma uygun cahil halk arasında ZİKİR HALKALARI ZİKİR ŞEKİLLERİ ZİKİR ALETLERİ Harranlı RUFAİ tarikatı şeyhi müritlerinin vücutlarına ŞİŞ,Müridlere FLORESAN yedirme,Müridlerin kafasına ŞİŞ çakma,küçük çocukların dillerine ŞİŞ batırma vs bir zihniyet Sözde ZİKR yapıyor bu İSLAM adına yapılan sapıklıklar İSLAM'a en büyük zararları vermektedir. Peygamber ve Ashabının yaşam şekillerinde olmayan yalan yanlış bilgiler Cahil toplum üzerinden rantlarını sağlamaktadırlar.ZİKR kavramının yanlış algılandığının farkında olan İSLAM düşmanı güçler binlerce senedir sürdürdükleri faaliyetleri ile Müslümanların daha fazla uyuşturulmalarını daha çok perişan edilmelerini, daha derin bir sapkınlığa düşürülmelerini sağlamaya çalışmışlardır.Bilerek ya da bilmeyerek bu istismara alet olanlar,bu sapkınlığın faziletlerini anlatan kitaplar yazarak bunları Müslümanlara satmışlardır KURAN'ın birçok ayetinde ZİKRULLAH (Allah'ın anılması) olgusundan bahsedilerek bunun önemine ve gereğine değinilmektedir |
12 Temmuz 2009, 23:58 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: 14.Haftanın Konusu Zikir Mefhumu
ZİKR NELERDİR BAŞLIKLAR HALİNDE AKTARAYIM: 1:KURAN ZİKİR'DİR Zikri/Kuran'ı biz indirdik,Onu koruyacak olan da biziz.(Hicr 9) Onları apaçık delillerle ve kitaplarla gönderdik.Sana da insanlara kendilerine indirileni açıklayasın diye zikri/Kuran'ı indirdik.Belki düsünürler. (Nahl 44) Sana okudugmuz bunlar,ayetlerden ve hikmet sahibi zikir(Kuran)'dendir (Ali İmran 58) ALLAH'IN TÜM KİTAPLARI ZİKİRDİR Biz Musa'ya ve Harun'a hak ile batılı ayıran ve sakınanlar için bir ışık ve zikir/ögüt olan kitabı verdik.Bu ayette Musa'ya ve Harun'a indirilen tevrat'ın üç özelliginden biri olarak zikr de belirtiliyor.Digerleri ise hak ile batılı ayırıcı olması (furkan) ve ışık ziya özellikleridir(Enbiya 48) Allah'ın kitaplarına zikir denildigi gibi,bu kitaplara sahip çıkanlara da kitap ehli denildigi gibi zikir ehli de denir Kendilerinden önce helakettiğimiz şehir halkları da iman etmemislerdi. Bunlar mı iman edecek?Senden önce de kendilerine vahyettigimiz adamlardan başkasını göndermedik.Eğer bilmiyorsanız,zikir ehline sorun.(Enbiya 6,7) ayetinde oldugu gibi zikir ehli ifadesiyle daha önce kendilerine kitap verilen ve bahsedilen olaylardan haberdar olan kimseler kastedilmektedir. |
13 Temmuz 2009, 00:07 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: 14.Haftanın Konusu Zikir Mefhumu ZİKRİN GERÇEKLEŞMESİ 1.Düşünmek: Onlar Allah'ı ayakta da otururken de yatarken de düsünürler-zikrederler.Göklerin ve yerin yaratılısını düsünerek söyle dua ederler. Rabbimiz sen bunları boşuna yaratmadın Seni eksiklikten ve boş seyler yapmaktan tenzih ederiz Bizi ateşin azabından koru!(Ali İmran 191) Yukarıdaki ayette de görüldüğü gibi zikir her zaman her yerde Allah'ı düşünmek Allah'ın yarattığı varlıkları ve yaratılış gayelerini düşünmek ve Allah'a dua etmek şeklinde gerçekleşir. 2.Öğüt almak: Kitabın zikir oldugunu hatırlarsak,bu zikrin sahiplenilmesi için kitabın gösterdiği yolda yürümek gerektiğini ve verdiği öğütleri düşünmek zaruretini anlarız. Kendilerine öğüt/zikir verildiği zaman öğüt/zikir almıyorlar.(Saffat 13) Rabbinizden size indirilen (zikre) uyun.Onun dışındakileri veli edinip de onlara uymayın Ne kadar az öğüt dinliyorsunuz!(Tezekkerun)(Araf 3) |
13 Temmuz 2009, 14:46 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | RE: 14.Haftanın Konusu Zikir Mefhumu DİNE YAMANAN UYDURMA/ HAKKI YILMAZ İŞTE KURAN Allah “Zikir edin” demis, “zikir çekin” değil. “Tesbih edin” demis “Tesbih çekin”değil. Bu ayrım çok çok önemli. Neden?Zikir etmek (anmak, hatırda tutmak) ve Tesbih etmek (noksanlıktan uzak görmek, yücelmek) düşünsel bir eylemdir. Fakat zikir çekmek (kelime tekrarı, (sallabaşlık) ve Tesbih çekmek (boncuk saymak) şekilciliktir, yüzeyselliktir. iki kavram arasında bütünleyicilik mevcuttur. Kavramlar birbirine akraba.Simdi soralım; Allah “Tesbih edin” diyor mu? Evet. Pekala “bunu kelime tekrarı yaparak icra edin” diyor mu? Hayır. Tesbih gibi düşünsel bir ibadet olan zikir içinde aynı durum geçerli.O halde nasıl oluyor da tarikatçı güruh bazı kelimeleri papağan gibi tekrarlamayı ibadet sayabiliyor? Hem de en büyük ibadet. Velezikrullahi Ekber (!) bu ya...Halkalar kurarak, tepinerek, bağırıp çağırarak yapılan bir ibadet. Yada bağırıp çağırmadan sessizce ve topluca ama bu sefer taslar yada boncuklarla bir şeyin 1555 kez tekrarlanmasıyla icra edilen bir ibadet. Saçmalığa bakın.iste bu saçmalığın ne Kur’anda yeri vardır, ne hadislerde, ne de siyerde. Bu dandik ve uyduruk ritüeli ne bu dinin peygamberi yapmıştır ne arkadaşları ne de onların takipçileri. Bu yapılan şeyin mezheplerde bile yeri yoktur. Aynen rabıta gibi bu da uydurulmuştur ve dine sonradan sokulmuştur. Yıllarım bu tarikatların içinde geçti. Hangi ayetleri nasıl çarpıttıklarını biliyorum artık. Çarpıtma yapmaya mecburlar çünkü yaptıkları ile Allah’ın buyrukları arasında uçurumlar var. Sadece bir tanesine değineceğim; Araf 205. Bu ayette Rabbimiz kendisini “yüksek olmayan bir sesle” sabah-aksam zikretmemizi istiyor. Simdi burada üç tane kilit kavram var. Yüksek olmayan ses, sabah-aksam ve zikir etmek. Bu üç kavramın geçtigi diğer ayetlere bakınız. “Yüksek Ses” kabalığı ve aşırılığı ifade etme adına kullanılmış. Sabah-Aksam sıklığı ve devamlılığı ifade etmek için. Zikir ise Rabbimizi hatırda tutma ve buna uygun davranma hali için. Yani bu ayette tarikatçıların iddia ettiği gibi kelime tekrarı yapma basitliği yok. Bu yapılan basitlik Allah ile ve Kur’an ile dalga geçmekle eşdeğerdir. İSİM TEKRARCILIĞI MAHARET DEĞİL İnanmıs olanlar ancak o kişilerdir ki, Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda, bu onların imanlarını artırır. Ve onlar yalnız Rablerine güvenip dayanırlar. (Enfal 2) Namazı dosdoğru kılarlar onlar. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden bol bol dağıtırlar. (Enfal 3) Gerçek anlamda müminler, iste bunlardır. Rableri katında dereceler, bağışlanmave bol bir rızık var onlar için.(Enfal 4) İnanmıs olanlar ancak o kişilerdir ki; Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer,Allah'ın ayetleri okunduğunda, bu onların imanlarını artırır, Yalnız Rablerine güvenip dayanırlar, Namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden bol bol dağıtırlar, Rabbimizi nasıl analım?Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin! (Bakara 152) Şükrederek=nankörlük etmeyerek. Aklı ve gönlü isletenler o kişilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılısı hakkında derin derin düşünürler: “Ey Rabbimiz!Sen bunu boşuna yaratmadın.Sanın yücedir senin.Ateş azabından koru bizi.”(Ali İmran 191) Derin derin düşünerek ve bu düşünce sonucu Kudret, Yücelik ve ihtişamı sezerek. Evrenin ve kendisinin yaratılısındaki güzelliği ve amacı sezerek ve bu yüzden dua ve Hamd ederek.Zikretmek kolay değil. Bedavacılık yok. Aklı isletmeden yapılan yada aklı işletmeye yaramayan zikir zikir değil. Boncuk saymak maharet değil. Su Dua'yı (....) Kez Okursan...!? Salatı Tefriceyi (4444) kez okursan .....yada Şu Duayı şu kadar kez okursa ..... şu istegin -yada Tüm isteklerin- olur / kabul edilir...!? Böyle bir Düşünce / inanç; Doğrudan ve Düpedüz... "Kuran'ın,Allah'ına iftiradır" Neden...? Uzun uzun yazmaya gerek yok... iki Noktadan kısaca açıklayalım: 1-Dua bir yakarıştır. Ne dediğini ne istediğini "Bileceksin" Tüm Ruhunla "Hissedeceksin" Yaratan'ından istenilen şeyin bir "Anlamı" olacak!Anlamını, Ne istediğini bilmeden, Bir şey duyamadan... Papağan tekrarları... 2- Su Kadar Kez...! haşa- Kumar makinesi gibi: (4444)'ü Tutturdun Paralar önünde / Tüm isteklerin kabul... (4443) yada (4445) oldu... Hesap hatası yada başka bir nedenle... Olmadı...!? Sil Yeni Bastan...? 1.maddede yazılanları -bir an- görmeyelim. Kuran'ın "Mutlak Adil" Allahı; Hesap hatası yada başka zorunlu bir nedenden;Bir Eksik yada bir fazla oldu diye; Tüm Emeğinizin karşılığını (Sıfır) olarak hesaba geçiyor... "Bir Dua'yı" Bir Kişi "Su Kadar kez" okumuştur... Ruhunda duyamamıştır. Gayesi tam Halis değildir... Benzer Nedenler vardır... Kabul edilmemiştir... Ve Başka bir Kişi: "Bir defa okumuş" Kabul edilmiştir...Tüm iyi Niyeti ile... Tüm benliğinde duyarak... "Neden?" diye soracak, yada Yaratan'ın Adaletine Taktirine "Hata bulacak" durumda mısınız... Eğer Hata yapmak istemiyorsak...? "Kuran'ın Allah'ını" Kuran'ın Anlattığı gibi anlamak durumundayız... |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
33.Haftanın Konusu İFTİRA | Efser | Hafta'nın Konusu | 8 | 13 Eylül 2012 00:47 |
***26.Haftanın Konusu EDEP*** | CaferTayar | Hafta'nın Konusu | 42 | 28 Mayıs 2012 00:29 |
28. Haftanın Konusu ****KULLUK**** | Yitiksevda | Hafta'nın Konusu | 8 | 24 Şubat 2010 21:56 |
27.Haftanın konusu ***VEFA*** | Hazan Mevsimi | Hafta'nın Konusu | 9 | 08 Şubat 2010 14:59 |
Haftanın Konusu | MERVE DEMİR | Hafta'nın Konusu | 6 | 15 Mart 2009 00:36 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|