|
Konu Kimliği: Konu Sahibi nurşen35,Açılış Tarihi: 31 Temmuz 2015 (15:31), Konuya Son Cevap : 06 Kasım 2017 (23:34). Konuya 16 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
31 Temmuz 2015, 15:31 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | İslam Sanatları Tarihi 1 / 10 Ünite Özetleri/medineweb İslam Sanatları Tarihi 1 / 10 Ünite Özetleri/medineweb 1. Ünite SANAT Ruh güzelliğinin madde planında parlaması olduğunu gören insanın sanat eserine hayranlığı şekle sokulan ruha ve fikredir. Şekil , renk ve ses çizgiyle anlatılmak istenen ruhun ıstırapları mutluluk ve güzellikleridir. Günümüzde İngilizce '' art '' Almanca '' kunst'' Arapça '' fen '' karşılığında kullanılan sanat kelimesi önceleri sadece mimarlık, heykel ve resim gibi görsel ( plastik ) sanatlar için kullanılmış , yeni tanımlamalarla şiir, edebiyat , müzik (fonetik ) süsleme ve sahne sanatları da sanat kapsamı içine alınarak sınıflandırılmıştır. Sanatı toplumun medeni yükselişi için yapan Mimar Sinan , Mustafa Itri, Dede Efendi , Şeyh Galip , Şeyh Hamdullah , Ahmet Karahisarı ve Mustafa Rakım gibi dahi sanatkarlar en yüksek gönül titreşiminde ortaya koydukları eserleriyle asırlardır gönülleri titrettikleri ve yücelttikleri bir gerçektir. Bugün bestelenmiş gibi coşkuyla söylenen bayram tekbiri, salat-ı ümmiye ruhun ilahi güzellik karşısında duyduğu hayranlığın ifadesidir. Aşık Yunus hala aramızdadır. Her dost meclisinde onun şifalı ellerini bazen musiki, bazen şiir kalıpları içinde üstümüzde hissederiz. Bir sanatı yapmak için gerekli bilgi ve hünere sahip kişiye verilen ad sanattır. Sanat kelimesinin ilk dönemlerdeki tanımın içine giren sanat dalları '' Mimarlık , heykel ve resim ''dir. İnsanın maddi ihtiyacını karşılamak için el emeği ve becerisi ile yapılan işlere '' zanaat '' denir. Arapça '' sana'' a fiilinde türemiş sanat isimlerinden el alışkanlığı ile yapılan iş ; ustalık , hünerle yapmak ve eser yaratmaktır... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] nurşen35..
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
Konu Sahibi nurşen35 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Gündem Korona Aşısı | Gündem/ Manşetler | Esma_Nur | 6 | 1488 | 10 Aralık 2020 12:20 |
DHBT Muhteşem Özetler | DHBT-Hazırlık/Notlar/Özetler | nurşen35 | 4 | 2254 | 08 Aralık 2020 18:40 |
Kıssaları Hayatımıza Taşıyalım | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | nurşen35 | 1 | 965 | 08 Aralık 2020 17:46 |
TENKİD | Serbest Kürsü | nurşen35 | 0 | 855 | 08 Aralık 2020 12:44 |
Vitir Namazını Niye Kılıyoruz Biliyor musunuz... | Namaz-Abdest-Teyemmüm | nurşen35 | 0 | 983 | 04 Aralık 2020 13:56 |
31 Temmuz 2015, 18:50 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Aöf İlahiyat 1. Sınıf İslam Sanatları Tarihi Ders Özetleri 2. Ünite ERKEN DÖNEM İSLAM MİMARİSİ Çoğu Emeviler tarafından yaptırılmış olan ilk camiler ordugah camileridir. Basra Kufe camileri ile eski Kahire'de (Fustat ) Amr camii ve Kayrevan'da (Kuzey Afrika ) Sidi Ukbe Camii'nin ilk şekli hakkında bilgiler bugüne ulaşmıştır. Amr Camii 642'de yapılıp 673'de genişletilmiş, başlangıçta avlu ve mihrap yokken sonradan açık bir avlu ve sütunlara dayalı bir ana mekan getirilmiştir. İlk yapılışı 702 yılına ve Halife Abdülmelik'e ait olan Kudüs'teki Mescid-i Aksa daha sonra 780'de yenilenmiş , değişiklikler geçirmiş , haçlıların saray haline getirilmesinden sonra Selahaddin-i Eyyübi tarafından tekrar cami haline getirilmiştir. Daha sonraki eklemelerde mihrap duvarında enine bir nefi bulunan ve kesişme yerinde bir de kubbesi olan geniş sütunlu bir yapı haline getirildi.Emevi mimarisinin en önemli yapısı Şam'da Emeviyye Camii'dir. Emeviyye Camii 705 - 715 yıllarında Roma tapınağı ile Bizans bazilikasının yerine inşaa edilmiştir. Yapıda üç paralel nefe ayrılmıştır. Yapıda köşkler, servi ağaçları, Cennet manzaraları , insan ve hayvan figürleriyle mozaiklere yer verilmiştir. Abdülmelik tarafından 691 yılında Kudüs hareminde yaptırılmış olan '' Kubbetüs - Sahre'' dir. Hz. Peygamberimiz'in (sav) Miraç gecesi bastığı ve Allah'a yükseldiği kutsal kayadır. Ürdün'de Kusayru Amre taş mimarisi üç bölümlü tonozlu mekanıyla Emevi kasırlardan farklıdır. Bu kasrın duvar resimleri İslam sanatı tarihi bakımından önem taşımaktadır. Emevi çöl saraylarına ilk örnek Halife Hişam b. Abdülmelik 727 yılında yapılmış Kasrül- Müşetta , Hırbetül - Mefcer'dir. Kasrül Müşetta'nın kabartmaları II. Abdülhamid tarafından Alman imparatoru Kaiser II. Wilhelm'e hediye edilmiştir. Berlin Pergamon müzesinde sergilenmektedir. Abbasi Devri Mimarisi : İslam dünyasında Emevilerin yerine 750 yılında Abbasiler yönetimi geçirmeleriyle siyasi, askeri, idari, ilim ve sanat alanlarında çok büyük değişiklikler olmuştur. İslam halifeliğinin başkenti Şam'dan Bağdat'a taşınmasıyla İslam sanatı Orta Asya doğulu bir çehre kazanmıştır. Abbasi mimarisinin gelişmelerden biri yeni Samerra şehrinin kurulması olmuştur. Samerra'da 150.000 kişilik en büyük camii Mütevekkiliye Camii'dir. İslam sanatı içinde bilinen ilk türbe Kubbetüs-Süleybiye'dir ( 862) Dicle'nin batı kıyısındadır. Abbasi devrinin en büyük saraylarından biri olan Cevsakul- Hakani Samerra'da Halife Mu'tasım tarafından Türk beyi Artuk Ebül -Feth b. Hakan için yaptırılmış fakat çok beğendiği için kendisi kullanmıştır. Damgan'da Tarı Hane Camii ile Isfahan'ın doğusundaki Nayın Camii İran sahasında Abbasi sanatını temsil eden iki önemli eserdir... İspanya ve Mağrip Sanatı : 711'de İspanya'ya geçen Müslümanlar burada 1492'ye kadar hüküm sürdüler. Mağrip denilen Kuzey Afrika Endülüs adı verilen İspanya'da çeşitli sülalerin siyasi egemenlikleriyle sanat gelişmesini sürdürmüştür. Endülüs'te 786'da I. Abdurrahman'ın başlattığı Kurtuba Camii 990 yılına kadar üç kez genişletilmiştir. Nasriler olarak da tanınan Gırnata emirlerinden kalan en önemli yapı XIV. yüzyıldan kalma Elhamra Sarayı'dır... Mısır'da Erken İslam Mimarisi : Mısır'da ilk bağımsız Müslüman Türk devletinin kurucusu Tolunoğlu Ahmed Samerra'da görevli bir Orta Asyalı Türk emirinin oğludur. Kahire'de el- Katayi adlı şehri kurdu (868) Mısır'da yapılan en önemli Camii Tolunoğlu Camii 876 - 879 tuğla bir yapıdır. Mısır daha sonra 969'dan itibaren Fatimilerin egemenliğine girmiştir. Fatimiler mimaride kesme taş çok kullanmış ve cephelerin kuvvetle belirtilecek biçimde ele alınması yanında iç süslemede bitki motifleri kullandılar. 970 -972 yıllarında tamamlanan el- Ezher Camii Tolunoğlu Camii'yi örnek almıştır. Sonradan medrese haline getirilen ve Memlük devrinde minareleri eklenen yapı Kahire üniversitesine temel olmuştur. Mısır'daki ilk türbeler Seb Abenat ( yedi kızlar ) 1171'de Fatımi devletine Selahaddin-i Eyyubi son vermiştir... Türk İslam Mimarisi : İslam'dan önce Asya'da Hunlar , Göktürkler ve Uygurlar Türk sanatını temsil ettiler. Uygurların mimarisinde önemli bir geçiş unsuru olacak olan üçgenlerle kubbeye geçiş ilk defa Anadolu'da rastlanmıştır. Uygur tapınaklarının duvar resimleri de Türk resim sanatının öncüleridir. 1. Karahanlılar Devri Mimarisi Asya'da Türk -İslam mimarisinin ilk eserleri Karahanlılar devrinde ortaya çıkar. 960'da Müslüman olan Karahanlılar 999'da Buhara'yı alarak Samanoğulları devletine son vermişlerdir. İlk Karahanlı eserleri kerpiç yapılardır. Sonraları tuğla kullanmışlardır. İlk kerpiç yapıları Eski Dehistan Mezarlığında Şir -Kebir adındaki büyük kubbeli yapıdır. Kerpiç ve tuğlanın birlikte kullanıldığı Buhara yakınındaki Hazar Camii kare planlı bir yapıdır. Karahanlı mimarisinin geliştiği çok önemli bir yapı tipide türbelerdir. İlki Samerra'daki Kubbetüs- Suleybiye ve Buhara'da Samanoğulları türbesidir. Ayşe Bibi ve Balaci Hatun türbeleri tuğla mimarisinin örnekleridir. Ayşe Bibi Selçuklu Sultanı Alpaslan'ın kızıdır. Karahanlılar büyük ölçüde kervansaray mimarisinin geliştiricileridir. Kervansaraylar = Şemsül Mülük , Ribat-i Melik , Akçakale , Daya Hatun , Başane 2. Gazneliler Devri Mimarisi Hint ve İslam dünyalarının buluşma yeri Gazne, Sultan Mahmut zamanında parlak devrini yaşamıştır. Gaznelilerin en önemli camii Leşker-i Bazar Ulu Camii'dir... 3. Büyük Selçuklular Devri Mimarisi ve Etkileri Horasan'da 1040'da kurulan Büyük Selçuklu Devleti Alpaslan ve Melikşah devirlerinde büyük bir imparatorluk haline geldi. En önemli mimarisi İsfahan Mescid-i Cuması'dır. Melikşah emriyle hanımı Terken Hatun adına yaptırılmış Kümbet-i Haki kubbe yapısında tuğla mimarisi zeminden kubbenin kilitli noktasına kadar , düşey silmelerle gotik prensiplerle karşımıza çıkar. Selçuklu mimarisinin İran'da en önemli camilerinden biri Zevvare Cuma Camii'dir. Büyük Selçuklular '' dört eyvanlı avlu '' medreselerde denemiş sonra anıtsal cami mimarisinde kullanılmıştır. Büyük Selçuklular öneminde mezar anıtları kümbet ve türbe olarak iki tipte gelişme göstermiştir. Kümbetler ; altta bir mumyalık bulunan silindirik veya çokgen gövdeli içten kubbe, dıştan küllahla örtülü türbeler kare planlı ve kubbeyle örtülü yapılardır. Tuğrul Bey zamanına tarihlenen Kümbet-i Ali sekizgen planlı ve kubbeli , Damgan'da ( Çihilduhteren ) Kırkkızlar Kümbeti ise tuğladan yuvarlak planlı ve kubbeli bir yapıdır. Selçuklu türbe mimarisi İmam Gazali'ye mal edilen 1111 tarihli Tüs türbesinden sonra 1157'de Serahslı mimar Muhammed b. Atsız'ın yaptığı Merv'deki Sultan Sencer Türbesi birer örnektir. 4. Timurlu Devri Mimarisi İlhanlı devletinin dağılmasıyla Timur, 1369'dan sonra büyük bir Asya İmparatorluğu kurmayı başarmıştır. Timurlu yapılarıda mimaride önemli bir yenilik getirmemiş , süslemeleriyle ön plandadır. Şah-ı Zinde Semerkant'ta Kusem b. Abbas'ın türbesi bu ihtişamı yansıtan yapılar topluluğudur. En gösterişli Musa Paşanın türbesidir (1412) Timur'un Gur-i Mir türbeside çift kubbeli yükseltilen yapı 1404 tarihlidir. Yesi şehrinde Hoca Ahmed Yesevi Külliyesi ve Keş'de Aksaray ile Semerkant İşrethane Sarayları bu devrin belli anıtlarıdır. Meşhed , Gevher Şad Camii - Medresesi ölçüleri zengin çini süslemeleriyle İran'ın en güzel camilerinden biridir. Hargird Timurlu Medresesi (1444-1445) son örneklerindedir. 5. Safevi Devri Mimarisi Bir Türk sülalesi olan Safeviler İran'da şehircilik mimarisinde yenilikler yapmışlardır. En önemli örnekleri Şah I. Abbas döneminden kalmadır. Meydan-ı Şah , Mescid-i Şah bu örneklerdendir. 1600 tarihli Allahverdi Han Köprüsü ile Puli Hacu Köprüsü su mimarisi eserlerindendir. 6. Hindistan'da Türk Mimarisi Hindistan'da İslami yapılardan önemli eser kalmamıştır. Kutbüddin Aybeg 1193'de harap bir tapınağı camiye çevirmiştir. Delhi'deki Kutup Minar'ın inşasına 1199'da başlanmıştır. Hind -İslam mimarisinin şahaserlerindendir. 73 m. yüksekliğinde minare yivlenmiş gövdesi ve beş katıyla dünyanın en yüksek mimarisidir. Agra'da Tac Mahal , Şah Cihan tarafından hanımı Mümtaz Mahal için 1630-1648 arasında yaptırılmıştır. 7. Mısır'da Türk Memlükleri Mimarisi İlk orijinal eserler 1266 - 1269 yıllarında Kahire'de Baybars Cami'dir. Sultan Kalavun Medresesi (1285) maristan (hastana) medrese ve türbe meydana gelir. Zengi mimarisinden gelen birtakım süsleme özellikleri yanında maristan fikri de Nureddin Zengi'nin maristanına tarihi bir olayla bağlıdır. Oğlu Nasır Muhammed'in Nasıriyye Medresesi Mısır'da ilk defa dört eyvanlı ve dört mezhep için kurulu bir medresedir. Kahire'de Sultan Hasan Medresesi ve Külliyesi , Memlüklü türbeleri önemli eserlerdir (1356-1362) Erken Devir Anadolu Türk -İslam Mimarisi a. Artuklu Mimarisi : 1157 tarihli Silvan Ulucami en muhteşem eserdir. Sultan Kasım Medresesi ve Sultan İsa Medresesi gibi yapıtlar önemlidir b. Danişmendli Mimarisi c. Mengücüklü Mimarisi : Kale Camii (1180-1181) Şahinşah b. Süleyman tarafından Meragalı usta Hasan b. Firuz'a yaptırılmıştır. Türkiye Selçukluları Mimarisi Kesme taş anıtsal mimari ve mekan etkisini zenginleştiren çini mozaik mihrap ve kubbe içleri geometrik ve bitkisel süslemeleri ağaç minber ve kapı-pencere kanatları bu devrin mimarisine özellik kazandırır. Konya'da Alaeddin'in hanımı Mahperi Huand Hatun Külliyesi (1238) cami, medrese , hamam ve kümbetiyle ilk Anadolu Selçuklu külliyesidir. Çifte minareli medrese , Gök medrese, Karatay medresesi , Sultan Han 4500 m.kare'lik bir alanı kaplar. Revaklı avlu ve kapalı '' hol''den meydana gelir. Anadolu'daki Selçuklu sray ve köşkleri , kervansaraylar mütevazi yapılardır. Çoğu kaba taş ve tuğladan yapılan bu eserler ştuk ve özellikle çini kaplamalar dikkati çeker. 1236'da Keykubat tarafından yaptırılan Kubadabad onaltı yapı ve av parkından meydana gelen bu yapı, çiniler insan ve hayvan figürleri bezenmiştir. Anadolu'da XIV. YYüzyıl Beylikleri Mimarisi Karamanoğulları Konya ve Karaman'da en çok eser bırakan beylik olmuştur. Aksaray Ulucami, Konya İplikçi Camii, cami mimarisinin temsilcilerindendir. Aydınoğullarından İsa Bey'in 1374'de Selçuk'ta yaptırdığı İsa Bey Camii çok önemlidir. Elbistan Ulucami Osmanlı mimarisinin denemeleri arasında bir örnektir. Kubbetüs-Sahre'nin İslam mimarisi içindeki yeri ve önemi 681'de Kudüs'te ikinci bir hac yeri olarak yaptırılmasıdır. Kuzey Afrika ve İspanya ile Mısır'da İslam mimarisinin ilk döneminde inşa edilmiş olup, sivil mimaride o coğrafyayı etkileyen en önemli yapı, Kurtuba Camii'dir. Karahanlı mimarisinde merkezi planlı cami örneği Hazar Camii'dir. Büyük Selçuklu mimarisinde önceki araştırmaları birleştiren ve ileriki gelişmelere örnek olan camii Zevvare Cuma Camii'sidir . Konya'daki tek kubbeli Selçuklu mescidlerinin hazırlık mekanlarının özelliklerinde '' Son cemaat yeri öncüleri olmaları'' olarak söz edilebilinir.... HAZIRLAYAN=nurşen35 Bu hizmet medineweb.net ailesine mahsustur.alıntı yapılması halinde kaynak verilmesi zorunludur....
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
01 Ağustos 2015, 02:40 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Aöf İlahiyat 1. Sınıf İslam Sanatları Tarihi Ders Özetleri
3. Ünite OSMANLI MİMARİSİ Osmanlılar XIII. yüzyıl sonunda çeşitli uygarlıkların ortaya çıktığı ve geliştiği topraklarda yeni bir medeniyetin temelini atmışlardır. Osmanlı mimarisinin klasik döneme ait; 1. Araziyi kullanmak 2. Sadelik 3. Malzeme kullanımı 4. Işık ve renk 5. Proporsiyon - tenasüp 6. Mukarnas ve silmeler 7. Simetriyi yerinde kullanmak gibi bazı özellikleri sayılabilir Mimarlık Teşkilatı : Ehl-i hiref denilen zanaat grupları içinde inşaatçı sınıfın teşkilatı vardır. XV. yüzyıldan devlet merkezinde sarayda bir Hassa Mimarlar Ocağı , başlarında sermimaran-ı Hassa veya mimarbaşı ağa denilen en üst düzeydeki memurun altında suyolu nazırı halife üstad gibi mimarlar bulunmaktaydı. Mimar Sinan'ın hayatını yazan Sai Çelebi'nin Tezkiretül - Bünyan isimli tezkiresinden ve Sultan Ahmed Camii mimarı Sedefkar Mehmet Ağa'nın hayatını yazan Cafer Ağa'nın Risale-i Mimariyye kitabından öğrenmekteyiz. Hassa Mimarlar Ocağı XIX. yüzyıl ortalarına adar devam etmiş ve II. Mahmud'un devrinde şehreminlik ve mimarbaşılık hizmetleri birleştirilerek Ebniye-i Hassa Müdürlüğü kurulmuştur. Daha sonra da bu kuruluş Ticaret ve Nafia Nezareti'ne bağlanmıştır. Malzeme ve Teknik - Süsleme : Osmanlı inşaatlarında tuğla , ahşap, metal ,taş gibi ... Süslemede ise alçı, taş , çini (kaşi) ve kalem işi malzemeler kullanılmıştır. Yapı Türleri : 1. Külliyeler = Osmanlı şehir ve kasabalarında cami merkez olmak üzere birbirine bağlı yapılar topluluğuna külliye (manzume) denir. Fatih Külliyesi 110.000m.kareliktir. Külliyenin mimarı Atik Sinan'dır. Edirne'deki Beyazıd Külliyesindeki tımarhane bilhassa tarih içinde önemli bir yere sahiptir. Kanuni Sultan (Süleymaniye Külliyesini) 1550-1557 yılında yaptırmıştır. Sultan Süleyman , Hürrem Sultan'ın türbelerini içine alır. Mimar Sinan'ında Külliyesi , Selimiye Külliyesi (Edirne) 1575'de yaptırıldı. 2. Dini Yapılar : a. Cami , mescid ve namazgahlar b. Tekke ve zaviyeler , dergahlar c. Türbe ve kabirler 3. Eğitim Yapıları : a. Medreseler , Darülkurra - Darülhadis (İlim okutulan) ve Darüttıb mektepler (Tıp okutulan) b. Sıbyan mektepleri - İlkokul 4. Sivil Yapılar a. Hastahane - Darüşşifa - Bimarhane b. İmaret -Tabhane (misafirhane) c. Su Yapıları = Bend Kemeri, Uzun Kemer ve Mağlova Kemeri. Şadırvana en güzel örnek Ayasofya Şadırvan'dır d. Bedesten, Arasta ve çarşılar e. Han ve Kervansaraylar f. Köprüler g. Saraylar, köşkler ve kasırlar, yalılar ve evler Evliya Çelebi tarafından vezir saraylarının '' en edna''sı yani en basit ve mütevazi olan İbrahim Paşa Sarayı'dır. 5. Askeri Yapılar = Kale ve hisarlar , dökümhane , tersane ve baruthaneler Osmanlı Mimarisinde Mimari Dönemler 1. Bursa ve Edirne Dönemi (1299-1447) 2. Klasik Dönem (1447 -1700) Üç şerefeli caminin bir dönüm noktası olarak ortaya çıkışıyla İstanbul mimarisi başlamış ve klasik döneme girilmiştir. a. Sinan öncesi klasik dönem (1447-1438) Mimar Sinan'ın mimarbaşı oluşuna kadar devam eden bu dönemde çok büyük programlı külliyelerin yapıldığı dönemdir. b. Mimar Sinan dönemi (1538 - 1588) Mimar Koca Sinan'ın mimarbaşı oluşundan vefatına kadar olan bu dönem, tarihe büyük dahi bir sanatkarın tek başına bir döneme ismini vererek geçmesidir. c. Sinan sonrası klasik dönem (1588 - 1700) Mimar Sinan'ın çırakları olan Davud Ağa , Dalgıç Ahmed Ağa, Sedefkar Mehmed Ağa gibi yine çok büyük mimarların yetiştiği bu dönemde Sinan'ın kurduğu ekol devam etmiştir. 3. Yabancı Etkiler Dönemi (1700 - 1890) a. Barok dönemi ( 1700 -1810) b. Türk Ampir-ArtNouveau ( 1810-1890) 4. Milli Mimari - Türk Neo Klasiği ( 1890- 1930) Osmanlı mimarisinin cami tipolojisinde klasik çağa damgasını vuran dönem ayrıca ulucami tipinin bu dönemde yani Bursa ve Edirne döneminde görülmektedir. Osmanlı mimarisinin büyük külliyeleri Sinan öncesi klasik dönemde çok görülmüştür. Osmanlı mimarisinin en büyük eserleri Mimar Sinan döneminde gerçekleşmiştir. Osmanlı mimarisinin en büyük özelliği '' Sadelik'' ten yana olmasıdır.. HAZIRLAYAN=nurşen35 Bu hizmet medineweb.net ailesine mahsustur.alıntı yapılması halinde kaynak verilmesi zorunludur....
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
02 Ağustos 2015, 19:20 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Aöf İlahiyat 1. Sınıf İslam Sanatları Tarihi Ders Özetleri
4. Ünite HAT SANATI Hat, ince uzun, doğru yol bir çok noktanın birbirine bitişerek sıralanmasından meydana gelen çizgi ve yazı, duygu ve düşüncelerin belli işaret ve şekillerle tesbit edilmesidir. Bazı İslam bilginleri Cahiliye dönemi Arap yazısına '' el- cezm'' adını vermişlerdir. İslam öncesi Arap yazısı İslamın doğuşundan bir asır sonra İslam ümmetinin kullandığı yazı olması nedeniyle İslam hattı, İslam yazıları denir. Kur'an'ın hedeflerinden biri de insanoğlunun gönül gözünü açarak maddi ve manevi güzellik karşısındaki hassasiyetini yaratılışında var olan sanat yeteneğini geliştirip bu yeteneğe yön vermektir. Müslüman hassas, içli, güzeli arayan ve görebilen bir ruh yüceliğine ve temizliğine sahip olmalıdır. İslamın Doğuşunda Yazı : Cahiliye şiir ve hitabet sanatı en güzel örneklerini vermiş sözlü kültür gelişmişti. İslamın doğuşuyla yeni bir döneme girmiş ve canlılık kazanmıştır. İslamın doğuşunda meşk ve cezm adıyla iki ayrı formda yazı bilinmekteydi. İlk vahiyler biçimsel ve daha kurallı olması için geometrik cezm hattıyla yazılmıştır. Geometrik yazı mekki - medeni ve kufi adını almıştır. Arap hattıyla yazılmış ilk kitap Kur'anı Kerim'dir. Mushaflar deri siyaha yakın , koyu kahverengi mürekkeple mekki, medeni hatla irice yazılmıştır. Noktasız , harekesiz basit bir yazı türüdür. Emeviler zamanında ilim ve sanat hayatında önemli gelişmeler kaydedilmiş, hüsni hatla mushaf yazan katipler çoğalmış . İlk hüsni hatla yazı yazan Halid b. Ebül - Hayyac'dır. Emevi sarayında ücretle çalışan mushaf yazan Malik b. Dinar'da önemli hattatlardandır. İlk büyük yazı ıslahatçısı Kutbe el-Muharrir'dir. Mevzun ve asli hatlar diye ikiye ayrılmıştır. Arap olmayan milletler harekesiz ve noktasız yazının okunmasında güçlük çekiyor, hataya düşüyorlardı. Bu konuda ilk çalışmayı yapan Ebül- Esved ed- Düveli'dir. Arap alfebesi ve imlasında en önemli ıslahatı yaparak bugünkü harekeleme (seslendirme) usulünü koyan Halil b. Ahmed'tir. Mühmel ve tezyin işaretleri hat sanatına değer kazandırmıştır. Abbasi Veziri İbn Mukle ve kardeşi Ebu Abdullah el-Hasan bu dönemin ilk büyük üstadlarıdır. İbnül Bevvab'tan sonra aklamı sitte denilen sülüs, nesih, muhakkak , reyhani tevki, rika yazılarını belirleyerek bu kurallarını en gelişmiş şekliyle ortaya koyan sanatkar Yakut el- Müstasimi'dir. Yakut aklam-ı sittenin her birini öğrettiği altı talebesi kendisiyle beraber '' esatize-i seb'a '' (yedi üstad ) diye anılmıştır. Küfi Çeşitleri ve Ahkam-ı Sitte : İslam yazılarına ve onun mimarisi eserlerin kitabe ve tezyinatında kullanılan celi şekline verilen addır. 1. Cahiliye Dönemi Küfisi (cezm) : Enbar'da doğup geometrik karakterini müsned yazının etkisiyle Hire'de kazanmıştır. 2. Asr-ı Saadet Küfisi (Mekki - Medeni ) : Hz Peygamberin (sav) döneminde Mekke ve Medine'de kullanılan mushafların yazıldığı Arap yazısıdır. 3. Celi Kufi, mushaf yazısından başka dini, askeri ve sivil binaların kitabeleriyle oyma ve kabartma şekli, İslam medeniyetinin en güçlü örneği Kurtuba Ulucami'nin kitabeleridir. 4. Tezyini ve çiçekli kufi, harfin uçları ve yazı boşlukları yaprak kıvrımları çiçek ve hayvan motifleriyle bezenmiştir. Örnek Sultan Hasan medresesi 5. Örgülü kufi, Darüşşifanın pencere alınlıkları örnektir. 6. Makıli, bennai, satranci bu kufinin harfleri sade köşeli geometrik Orta Asya Selçuklu ,İran -Osmanlı mimarisinde yer almıştır. Aklam-ı Sitte = İslam yazıları arasında farklı üsluplara sahip altı çeşit yazıya verilen addır. Tevki- Rika = Tevki hat sanatında sultanlara ait bütün belgelerin yazıldığı sülüs kalemi kalınlığında (3-4mm) yazı çeşidine verilen addır. Rika hat sanatında boyutları belirlenmiş küçük kağıt ve parşömen parçaları üzerine süratle yazılan yazıdır. Osmanlılarda rika yazısına hatt-ı icaze denir. Muhakkak - Reyhani =Muhakkak yazının harfleri büyüktür. Reyhani, Muhakkak yazının karakterine bağlı ince ve küçük yazılan bir hattır. Sülüs - Nesih = Sülüs , mushaf yazımında çok işlenmiş en eski yazıdır. Nesih , kaideleri kırılarak yazılan neshe nesih kırması denir. Müze , kütüphane ve pirinç taneleri üzerine sure, ayet ve küçük Kur'anı Kerim nüshaları '' Gubari '' hatla yazılmıştır Celi Yazı Her yazının tabii büyüklüğünden daha iri yazılmasıdır. Hattatlar celi ölçüsüne en az serçe parmak eninde kabul edilmiştir. Osmanlı hat ekolü ve kurucusu Şeyh Hamdullah (Ö. 1520) Fatih Sultan Mehmed zamanında aylıklı sanatkarların çalıştığı '' ehl-i hiref '' adında teşkilat kurulmuştu. Şeyh Hamdullah yakut yazı tarzını kullanmıştır. Osmanlı hat ekolünde nesih yazı hayranlık uyandıracak derecede güzelleşmiş, kolay okunan bir yazı olması nedeniyle mushaf-ı şerif yazısı tercih edilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Anadolu'nun yedi büyük üstadı arasında adı geçen '' şemsül hat '' (hattın güneşi ) ve Yakut-ı Rum diye tanınan Ahmed Şemsettin Karahisarı'dır. Talebesi Hasan Çelebi'dir. Süleymaniye ve Edirne Selimiye cami kitabe yazılarının ünlü hattatıdır. Hilye-i şerif düzenleyen ilk hattat Hafız Osman'dır. Osmanlı hat üslubu Medresetü Tahsinil Hututil-Melekiyye'de öğretilirdi. Ahkam-ı Sitte Dışında Gelişen Yazılar = Ta'lik ; Altı çeşit yazının dışında İran hat sanatında yaklaşık XIV. yüzyılın ikinci yarısında belirlemeye başlayan bir yazı türüdür. Ta'lik birleşmeyen harflerin birbirine bağlandığı tevki ve rika yazıdan doğmuş girift ve çok zor okunan bir başka yazıdır. Divani Yazı = Osmanlı hat sanatının aklam-ı sittenin dışında gelişen yazılardan biri de Osmanlı Devletinin resmi yazısı divanidir. Padişah fermanları, mensurları , şikayet , mühimme ve ahkam defterleri , devletin resmi kararları Divan-ı Hümayun'da bu hat çeşidiyle yazılmıştır. TUĞRA = Osmanlı hat sanatı formlarından biri de tuğradır. Osmanlı Padişahlarına ait en eski tuğra örneği basit hatlardan meydana gelen Sultan Orhan tuğrasıdır.. İslam yazılarında güzellik de fiziki ve manevi ahengin neticesidir. Yazıda Fiziki Ahenk (Tenasüp- Terkip) TENASÜP = Kalem kalınlığına göre harf bünyelerinin en ve boyları ile incelik ve kalınlıkları arasındaki uygunluktur. TERKİP = Levha , kitabe ve cami yazılarında kullanılan celi sülüs ve sülüs kompozisyonlarında aranan önemli bir sanat unsurudur. Güzel yazı mushaf , kitap ve murakkaların dışında , devlet teşkilatında , mimaride , ahşap , kumaş ve çini sanatlarında sosyal hayatın her safhasında ince duygularla işlenmiştir. YAZI ALET ve MALZEMELERİ Kalem , kalemtraş = ( 15 - 20 cm boyundan küçük bıçak ) Makta = Kemik , fildişi , boğa ve sedef gibi maddelerden yapılmış yazı aletidir. Kağıt- Ahar = Kağıtların üzerine sürülen koruyucu bir tabakadır. Mühre = Cam ve çakmak taşından yapılmış mühürdür. Mıstar = Yazılacak kağıdın altına koyularak elle bastırılınca çıkan çizgiler üzerinde düzgün yazı yazılmasını sağlayan alet.. Mürekkep - Divit = Hz. Osman devrinde çoğaltılan mushaflar Medeni hatla yazılmıştır. Mevzun ve asli hatların '' yuvarlak müstedir'' yazı tarzında gelişmiştir. Hat sanatında takip eden ve ahkam-ı sittenin doğmasında ve gelişmesinde rol oynayan üç üstad şöyledir; İbn Mukle , İbnü'l Bevvab, Yakut el- Müstasımi.. Osmanlılarda mimari ve levhalarda celi şekli en çok kullanılan yazı türü SÜLÜS'dür. Osmanlı Türk Ta'lik ekolünün kurucusu Yasarizade Mustafa İzzet'tir. ( Ö. 1849) Bu ekolün en güçlü üstadları Sami Efendi ve talebeleridir. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hazılayan = nurşen35..
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
03 Ağustos 2015, 03:44 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Aöf İlahiyat 1. Sınıf İslam Sanatları Tarihi Ders Özetleri
5. Ünite TEZHİP SANATI İslam sanatlarının en zengin dalıdır. Arapça'da altınlamak anlamına gelen tezhip kelimesi ezilmiş varak altın ve çeşitli renklerin kullanılmasıyla yapılan cazip bir kitap sanatıdır. Sanatkarına müzehhip , müzehhibe denir. Asıl malzemesi altındır. Ezilmiş altına yaldız denmez. Adı kılkalem olarak geçen fırça bu sanatın başlıca aletidir. Motiflerin dış sınırına çekilen tahrir denilen çizgilere bu fırçalar yardımıyla nüans verilir. Tezhibin yapıldığı kağıtların uçuk renkli ve aharlı olması şarttır. MOTİFLER = Türk tezyini sanatlarının temelinde desenin yapı taşlarını meydana getiren motifler yer alır. Hatayi grubu altında toplanan motifler yaprak, penç , goncagül , hatayi , yarı üsluplaştırılmış çiçekler (gül, lale, karanfil , bahar ağacı , zambak vb.) Bitki kaynaklı bu motiflerin müşterek özellikleri nüanslı çizimleridir. Hayvan motifleri ( ejder , simurg , ki'lin) ve tabiat kaynaklı , üsluplaştırılmış hayvan motifleri (aslan , pars , tavşan , geyik ve çeşitli kuşlar) olmak üzere iki gruptur. Hayvan motifleri Kur'anı Kerim'e gösterilen saygıdan dolayı hiç bir devirde mushaf tezhibinde kullanılmamıştır. Bulut motifi, hayal mahsulü olarak ejderhanın ağzından gazap ve öfke ifadesi olarak çıkan bulut, Türk sanatkarının elinde tabiattaki bulut halini alarak gerçekçi bir anlayış içinde kullanılmıştır. Çitamani motifi, sembolik düşünce mahsulü motiflerindendir. Üçgen şeklini hatırlatan , ikisi altta, birisi üstte üç yuvarlak ve iki dalgalı çizgiden meydana gelir. Osmanlı sanatkarları bu motifi güç , kuvvet ve saltanat sembolü olarak kabul etmişlerdir. Münhani ve Rumi motifler hayvansak çıkışlı motifler olduğundan en belirgin çizim özelliği, nüans verilmeden çizilmesidir.Rumi motifin ismi '' Anadolu'ya ait'' demektir. Rumi motifin çeşitleri şunlardır; İşlemeli , sencide , sarılma ve dendanlı rumidir.. Rumi motifler mezar taşlarında , hatayi motiflerde binaların taş cephelerinde kullanılmıştır. Desenler motiflerin belli bir üslup ve usul çerçevesinde biraraya gelmesiyle hazırlanır. Türk tezyinatında yumuşak uyumlu çizgiler ve kavisler yer alır. Sanat anlayışının temel çizgisi, tabiatında temel unsurlarından biri olan helezondur. Helezon , ister merkezden çevreye , ister çevreden merkeze doğru çizilsin, sınırı olmayan sonsuzluğu ifade eder.Helezon üzerine deseni meydana getirecek olan motifler yerleştirilirken dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Helezon başlangıcından itibaren devam eden akış, motiflerin birbirine yakışır biçimde çizilmesiyle temin edilir. Hatayi, penç , goncagül ve yaprak motifleri helezon üzerinde yer alabilir fakat rumi motifler helezon üzerinde bulunamaz. Aynı desende hayvan çıkışlı motifler kullanılmak istenirse ayrı bir helezon çizmek gerekir. Çıkış kaynağı farklı olan motifler aynı desende birarada bulunabilir fakat asla birleşemezler. Üç grup desen vardır.. 1. Pano özelliği taşıyan desenler 2. Uluma (raport) desenler 3. Geometrik desenler NOT : Bitkisel Çıkışlı ve Hayvansal Çıkışlı Motiflerin Şekillerini ezberlemenizi kesinlikle öneririm.. Tezhi Sanatında Kullanılan Ana Renkler Siyah = İs mürekkebi , Lacivert = Lacivert taşı , lapislazuli Mavi = Çivit boyalar destesenk (el taşı) denilen dış bükey mermer taşıyla sulu ortamda ezilerek hazırlanırdı. Arap zamkı eriyiğiyle karıştırılıp kullanılırdı. Mat ve Parlak Kırmızı = Lal kırmız böceğinin kurutulmuşundan yapılan yarı şeffaf özelliği olan mürekkep Sarı + Turuncu + Yeşil ve Tuğla kırmızısı... NAKKAŞHANE = Tezhip sanatının yapıldığı büyük atölyedir. Burada yazma eserlerin tezyinatı kısa zamanda tamamlanırdı. Ahar yapanlar , kağıt boyayanlar , desen çizenler , cetvel ve tahrir çekenler , boya hazırlayanlar , altın ezenlerburada birarada çalışırlardı. Ehli Hiref (saray sanatkarları topluluğu) teşkilatının bölüklerinden olan nakkaşlar saray köşklerinin binaların kalemişi , çini ve metal işleri desenlerini hazırlarlardı. Ehli Hiref Teşkilatı mensupları yevmiye üzerinden üç ayda bir maaş alırlardı. Mücellid, müzehhip ve diğer çalışanların aldıkları maaş ve terfiler maaş defterine yazılırdı. TEZHİP ÇEŞİTLERİ 1. Zemini boyalı klasik tezhip, klasik tezhipte en çok kullanılan tarzdır. 2. Zerenderzer, altın içinde altın anlamına gelmektedir. 3. Halkari , sulu altınla gölge verilip koyu altınla tahrirlenen bezeme üslubudur. Boya ile altının birlikte kullanılması tarzındaki bezemeye '' zerkişaf'' , altınla gölgelendirmenin ince fırçayla taranarak yapılmasına '' tarama halkari '' , lal mürekkebinin altın üstüne sürülmesine de '' foyalı halkari'' denir.. 4. Çiftahrir ( havalı ), tahrirleri birbirine paralel iki çizgi halinde çizilen desenlere verilen isimdir. Bu tekniğin sıvama ve taramalı olmak üzere iki işleniş şekli vardır. 5. Zerefşan (altın serpme), varak altının kalbur şeklinde delikli bir kutuya konulup içinde kuru fırçanın hareket ettirilmesiyle altın parçalarının kalburun deliklerinden aşağıya dökülmesi işlemidir. TEZHİP BÖLÜMLERİ 1. Zahriye tezhibi, arkalık , sırtlık anlamındadır. 2. Serlevha (Dibace) ve ünvan sayfası tezhibi, el yazması kitaplarda metnin başladığı sayfalardır. 3. Bölümbaşı Tezhibi ( bahirbaşı, fasılbaşı, surebaşı) , mushaflarda her surenin başladığı yeri gösteren tezhipli sahalardır. 4. Duraklar, yazma kitaplarında cümle sonları, mushaflarda ayet sonları durak denilen küçük, yuvarlak şekillerle süslenir. En çok karşılaştığımız duraklar, şeşhane durak (altıgen) mücevher durak (geçmeli nokta) ,helezon durak ve pençhane duraktır. 5. Mushaf gülleri , bu tezyini şekiller sadece mushaflarda bulunur. Ayrıca secde yerlerini belirten on dört adet secde gülü, her on ayette bir aşere gülü, her beş ayette bir hamse gülü, her yirmi sayfada bir cüz gülü, her beş sayfada bir hizib gülü müzehhiplere hüner gösterme vesilesi olmuştur. 6. Hatime tezhibi (ketebe sayfası -ferağ kaydı), yazma kitaplarında eserin son bölümü, son sözüdür. 7. Ferman , Berat ve Mensur Tezhibi , Divan-ı Hümayun'dan çıkan ve bezenmesi gereken resmi yazılarda tezhibe metnin üstünde bulunan tuğranın çevresinde yer verilmiştir. 8. Hilye Tezhibi ( Peygamberimizin ahlaki güzelliklerinianlatan levha), hüsn-i hatla yazılır. 9. Kıta Tezhibi , kıtalarda uzun tutulan ilk satırın altına , ortalama olarak kısa yazılan satırları aynı hizaya getirmek için iki tarafda kalan dikdörtgen veya kare şeklindeki kısımlardır. Timurlar Devri Tezhip Üslubu ( 1370 - 1507) = Müzehhip ve musavvir Hacı Ali et- Tebrizi'dir. Selçuklu ve Beylikler Devri Uslübu ( 1081 - 1307) = Müzehhip Muhlis b. Abdullah el- Hindi Akkoyunlu ve Karakoyunlu Uslübu = Şahname-i Firevsi , şaheseridir. Osmanlı Devri Saray Uslüpları (1300 - 1922) a.Baba Nakkaş uslubu Fatih Sultan Mehmed devrinde hazırlanan yazma eserlerdir. b. Sazyolu Uslübu = Tebrizli Şahkulu tarafından ortaya çıkarılmıştır. Bu üslubun özelliği, aharlı kağıt üzerine sadece altın ve is mürekkebi kullanılarak işlenen hareketli desenlerden meydana gelmesidir. Zengin yaprak ve hatayi motifleri yanında yarı üsluplaştırılmış efsanevi ve gerçek hayvan motiflerinin yer aldığı hareketli desenlerdir. Bu uslubun bir başka sanatkarı da Tebrizli Veli Can'dır. c. Kara memi Uslübu = Kanuni Sultan Süleyman zamanında saray nakkaşhanesi sernakkaşı olan Kara Memi, yarı üsluplaştırılmış gül, zambak , lale, karanfil bahçe çiçekleriyle meydana getirdiği tarzdır. Muhibbi Divanı bu uslubun en olgun eseridir. d. Ali Üsküdari Uslübu = Halkari ve çifttahrir tekniği kullanıldı (XVIII) e. Ata Yolu (Pesend) = Ahmed Ataullah tarafından başlatılan çiçekli bezeme tarzıdır. Ata yolu veya pesend üslubu fırça tarama ile çiçek desenlerine dayanan tezhip tarzıdır. II. Mahmut devri saray sermücellididir. f. İlhanlı ve Memlük Uslübu = Muammed b. Aybek b. Abdullah g. Safevi Dönemi Tezhip (1501 -1736) = Hasan-ı Bağdadi, Abdullah Şirazi bu dönemin öne çıkan sanatkarlarıdır. Tezhip sanatının en parlak dönemi XVI. yüzyılında yaşanmıştır. Türk motifleri , çintemani , hatayi , penç , rumi. Tezhip Saz Yolu uslübunun en büyük özelliği , zengin yaprak ve hatayi motifleri yanında hayvan motifleri kullanılmasıdır. Baba Nakkaş Uslubu = İri ve detaylı çizilmiş , yaprakların sade ve ufak küçük bulut parçalarının yer alması. Ali Üsküdarı Uslubu = Birden fazla desen çeşidini aynı saha içinde kullanır. Ata Yolu Uslubu = Çok yoğun üst üste yerleştirilmiş çeşitli çiçekler , zemin ve saplar görülmeyecek halde. Sabır ve dikkat isteyen bir çalışmadır. hazırlayan nurşen35 [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
03 Ağustos 2015, 21:41 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Aöf İlahiyat 1. Sınıf İslam Sanatları Tarihi Ders Özetleri
6. Ünite MİNYATÜR SANATI El yazması kitapların metinlerini bezemek ve açıklamak amacıyla yapılmış küçük boyutlu renkli resimlere minyatür denir. Latince minor anlamındadır. İslam sanatında minyatüre tasvir , minyatür yapan sanatçıya da musavvir veya nakkaş adı verilmiştir. Nakkaşların birlikte çalıştıkları atölyeye de nakkaşhane denir. İslam minyatür sanatı, İran'ı ve Mezopatamya'yı içine alan Geç Antik Doğu Suriye ve Anadolu'dan Kuzey Afrika'ya kadar uzanan toprakların, Helenistik ve Roma mirasını kapsayan Geç Antik Batı ile VII-VIII yüzyıllarda İslam dünyasına katılan Orta Asya ve Uzakdoğu sanatlarının etkileriyle oluşmuştur. İslam minyatürlerinin elimize ulaşabilenleri XII - XIII. yüzyıllara aittir. Doğu Türkistan 'da Alman bilim adamı Albert von Le Cog tarafından ortaya çıkarılarak 1923 'te yayımlanan Maniheist Uygur minyatürleri , figür tipleri ve kompozisyon anlayışı bakımından Selçuklu dönemi minyatürlerinin öncüleri olarak kabul edilir. İslam dünyasında sistemli el yazması üretiminin , Abbasi Halifesi Me'mun'un (813-833) bazı antik kaynakları Arapça'ya çevirtmesiyle başladığı düşünülmektedir. İlk minyatürlü el yazmaları XI. yüzyıl sonlarına aittir. Günümüze ulaşan minyatürlerin en eski örnekleri Artuklu Kitabü'l -Haşaiş ve Kitabü't- Tiryak adlı eserlerde görülür. Anadolu Selçuklu dönemi minyatür örnekleri, XIII. yüzyıl başlarında Konya'da hazırlandığı anlaşılan '' Varka ve Gülşah '' adlı mesnevide yer alırlar. Nakkaş Abdülmümin el-Huyi tarafından meti içerisine yatay frizler halinde yapılmış olan bu eserin minyatürleri, '' minai tekniğiyle '' bezenmiş Selçuklu figür üslubunun en olgun örnekleridir. 1220'li yıllardan sonra İslam minyatür sanatında İlhanlılar'ın hakim olduğu İran'da hazırlanan yazmalarda Uzakdoğu ve Çin sanatının etkileriyle yeni bir tarz ortaya çıkmıştır. İbn Buhtişu'nun '' Menafiul-hayevan'' ile Biruni'nin '' el- Asarü'l - bakıye''si bu döneme ait başlıca eserlerdir. İlhanlı dönemi minyatür üslubu devletin yıkılmasından sonra Ahmed Musa'nın resmettiği '' Miracname , Kelile ve Dimme ve bir Şahname '' önemli eserlerdir. İslam minyatür sanatının en önemli örneklerin bir çoğu Timurlu dönemine aittir. Bu devirden günümüze ulaşan eserler Timur'un oğlu Şahruh ve torunlarının himayesinde hazırlanmış eserlerdir. Şahruh devrinde Herat'ta '' Camiu't-tevarih'' nüshaları çoğaltılmış, Hafız-ı Ebru'nun '' Külliyat-ı Tarih'i ile Miracname '' (Uygurca yazılmış) nüshalar hazırlanmıştır. Baysungur için hazırlanmış minyatürlü yazmalar arasında Sadi-i Şirazi'nin Gülistan'ı , Hacu-yi Kirmani'nin Hüma ve Hümayun'u , Firdevsi'nin Şahnamesi, Kelile ve Dimme nüshaları, Nizami'nin Heft Peyker'i önde gelen minyatürlü yazmalarıdır. Ayrıca Safeviler dönemindeki en önemli eserler ; Firdevs'in Şahnemesi , Sadi Şirazi'nin Külliyat'ı ve Nizami'nin Hamse'sidir. Nizami'nin Hamse'sinin çeşitli nüshaları Feridüddin Attar'ın Mantıku't-tayr'ı bu dönemin üslubunu yansıtan eserlerdendir. Babür devrinde de Ekber Şah zamanında '' Babürname ve Ekbername '' adlı eserler resimlendirilmiştir. OSMANLI MİNYATÜR SANATI ve GELİŞİM EVRELERİ Osmanlı Devletinde , Dilsuzname , Ahmedi İskendernamesi ve Külliyatı Katibi erken Osmanlı minyatür üslubunu temsil eden eserlerdir. İstanbul'un alınışından sonra İtalya'dan davet edilen Gentile Bellini'nin yaptığı Fatih Sultan Mehmed'in yağlı boya portresiyle Costanzo da Ferrara'nın hazırladığı bronz madalyalar aynı dönemde Fatih'in minyatür geleneğinde portrelerini yapan Osmanlı nakkaşları Sinan Bey ve Ahmed Şiblizade'nin üsluplarını etkilemiştir. Timur Şiraz'ın minyatür üslubunun en önemli özelliği ise, figürlerin başlıklarında iri boyutta çizilmiş çiçek ve özellikle ufuk hattı üzerinde sıralanan servilerdir. II. Beyazıd döneminin 1484-1485 yılları olaylarını işleyen resimli manzum bir eser olan Şehname-i Melik Ümmi metni Melik Ümmi tarafından tasvirleri Abdullah nakkaş tarafından yapılmış dönemin tarihi konulu ilk eseridir. OSANLI MİNYATÜR SANATININ YÜKSELİŞ DÖNEMİ Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Süleyman devirlerinde Osmanlı minyatürü önemli aşamalardan geçerek özgün üsluba ulaşmıştır. Minyatürde iri sarıklı , zayıf yapılı figürler , çiçek kümeleri, yeşil yapraklar ve serviye benzeyen tepesi kıvrık ağaçlar belirgin özellikleridir. Kanuni döneminde Matrakçı Nasuh'un ilk eserlerinden biri Tarihi Sultan Beyazıd'dır. Diğer eserleri Irak seferini konu alan ''Mecmua-i Menazil ve Süleymanname'' dir. Onun resmettiği Mecmua-i Menazil eserinin başında yer alan İstanbul tasviri, oluşturduğu özgün topoğrafik resim dilini temsil eden minyatürlerinden biridir. Bu tasvirde Galata , Haliç, Üsküdar ve Boğaz'ın bir bölümü görülmektedir. Kanuni döneminde Osmanlı Padişahlarının manzum tarihlerinin yazılması ile beraber tarihi konulu bu eserlerin resimlendirilmesi hız kazanmış ve bu tür eserlere '' Şehname '' denmiştir. Kanuni döneminde oluşan sanat ortamının portreleriyle tanınan bir nakkaşı Nigari mahlasıyla şiirlerde yazan Haydar Reis olmuştur. Haydar Reis Sultan II. Selim'inde portrelerini yaparak ün kazanmıştır. II. Selim'in meclislerine katılan sanatçının yaptığı on bir padişah portresinden oluşan bir dizi portrenin Barboros Hayreddin tarafından Fransız donanması komutanı Virginio Orsini'ye hediye etmiştir. Osmanlı minyatür sanatını yönlendiren sanatçılar Sinan Bey ve öğrencisi Şiblizade Ahmed, Nigari Hüseyin , Levni , Abdullah Buhari, Refail ve Kapıdağlı Kostantin en ünlüsü Nakkaş Osman'dır. İlk eseri '' Nüzhetül esraril-ahbar der Sefer-i Sigetvar''dır. Diğer eserleri, Topkapı Sarayının birinciavlusunu durumunu belgeleyen '' Hünername ''. Üst kat köşküyle sarayın saltanat kapısı olan '' Bahrı Hümayun'' . Avluda silah deposu '' Cephane-i Amire''. Yanındaki odun deposu '' Miri Odun Terazisi'' , '' Deavi Kasrı'' 1866 yangınında yanan '' Enderun Hastahanesi'' gösterilmektedir. Sünnet düğünü surnameler III. Murad döneminde ilk kez görülür. '' Şemailname veya Kıyafetüihsaniye fi Şemailül -Osmaniye'' Osman Gazi'den III. Murad'a kadar hüküm süren on iki Osmanlı Padişahının fizyonomik özellikleri anlatılmıştır. Minyatürlü Osmanlı el yazmalarının türlerini Şehnameler , Gazavatnameler , Surnameler, Silsilenameler, Peygamberler Tarihi, Tasavvuf, Bilim ve Edebi konulu eserler kıyafet albümleri ve sefaretnameler olarak gruplandırmak mümkündür. Şehnameler Osmanlı Padişahlarının kendi dönemlerinin veya kendinden önceki dönemlerin olaylarını konu alan eserlerdir. Gazavatnameler , Osmanlı serdarlarının fetihlerini konu alırlar. Surnameler , sünnet düğünü şenliklerini anlatır. Silsilenameler , Osmanlı Padişahlarının soylarını Hz. Adem'e kadar indiren bir silsileyi resimli çizelge şeklinde verir. Tek yapraklı minyatür yapımı XVIII. yüzyıl başında Sultan I. Ahmet döneminde önem kazanmıştır. Tek yapraklı minyatüre örnek I. Ahmed Albümü Sarayda Düzenlenen Eğlenceler , Osman Gazi'den Yavuz Sultan Selim'e kadar Osmanlı tarihini konu alan minyatür tek eseri '' Tacüt-Tevarih''tir. Kadın ve erkek güzelliklerini anlatan '' Hubanname ve Zenanname''dir. İslam dünyasında ilk Türk minyatür üslubu Selçuklu minyatür üslubu olarak adlandırılmaktadır. Klasik Osmanlı minyatür üslubu XVI. yüzyılın ikinci yarısında Nakkaş Osman tarafından oluşmuştur. Hira dağında Hz. Cebrail ve diğer meleklerin Hz. Muhammed (sav) emrinde olduklarını söylemesi Siyer-i Nebi minyatürü Nakkaş Hasan ve ekibi Osmanlı eyalet üslubuyla resimlendirilmiş eser Cemius-siyer Mevlana Celaleddin Rumi'nin Molla Şemsettin ile karşılaşmasıdır. Hz. Adem ve Hz. Havva minyatürü Falname Nakkaş Hasan , Orhan Gazi'den -Kanuni padişahların metinde anlatılan alimlerin tasvirleri bulunur. (Tercüme-i Şekaik-i Numaniyye) III. Ahmed'in oğullarının sünnet şenliklerine Surnamcı Vehbi minyatürlerine verilen isimdir.. hazırlayan nurşen35 medineweb.net
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
04 Ağustos 2015, 21:23 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Aöf İlahiyat 1. Sınıf İslam Sanatları Tarihi Ders Özetleri
7. Ünite CİLT ve EBRU SANATI En eski kitap malzemesi papirusdan sonra terbiye edilmiş deri (parşömen) ve nihayet kağıt kullanılmıştır. Kitabı parçalara ayrılmadan birarada tutmak, onu koruyup saklamak için her iki yüzüne birer kap geçirilmesi ve bunların bir sırt (dip) ile tutturulması gerekir. Kitabın başladığı ve bittiği her iki tarafa geçirilen bu kaplar için malzeme olarak hayvan derisi kullanılmış, Arapça'da deri manasına gelen cilt kelimesi de el maharetine dayanan bu işlemin anahtar kelimesi olmuştur. Tanıtılan sanatın uygulamasına teclid, mesleğe ciltçilik, bunu meslek edinenlere de mücellit denir. Osmanlı Türklerinde kitabın başladığı sayfaların önündeki kaba üstkap, bittiği yerdekine alt kap denir. Üst ve alt kaplara Arapça'da '' deffeteyn '' denilmektedir. Kap üstlerine kalıp yardımıyla basılan bölümler şunlardır : Ortadaki beyzi ( yumurtamsı) şekilli bölüme şemse denir. Eski devrin kitapları kare şeklindeydi. Kitapta altta ve üstte kalan boşlukları doldurmak için buralara eklenen parçalara salbek (selbek) adı verilir. Dört köşeyi bağlayıcı nitelikte yer alan bölümlere köşebend denir. Kitabın diğer bölümlerinin adları, dendan, zermürekkep ( küçük tığlar) kenar suyundaki desenler kesintisiz işlendiyse yekpare su, yuvarlak veya mekik biçimli şekillerle bölündüyse parçalı su (paftalı su) denir. Desen yerine hat kullanıldığında buna da kitabeli su denir. Kenar suyunun iki tarafındaki altın cetvellerle ,çekiçle zencerek demiri vurularak bunun ucundaki kabartma zencerek şeklinin kabın üstüne çerçeve şekliyle çıkması sağlanır. Bir kap tasarlanırken alt ve üst boşluklar kaldıysa takoz denilen ek kenar suyu konularak kapatılır. Alt kaba bağlı olarak pek çok kitap kabında görülen beşgen şekilli kısım mıkleb denir. (Okunduğunda nerede kalındığının işaretini oluşturur) Üst kabın üzerine kapatıldığı zaman çıkıntısı şemsenin tam ortasıyla buluşmalıdır. Sertab, kitabın boğazını dış tesirlerden de korur. (Miklebi alt kaba bağlayan sertab'dır) Bu kısmın rahat hareketlendirilmesini temin için her iki uzun kenarında bırakılan deriden ibaret yumuşak kısımlara dudak denir. Doğu - Batı Kitap Kaplarındaki Belirgin Farklar : Batı cildinde üst ve alt kaplarla sırt birlikte hazırlanır, kitap gövdesi yan kağıdı yardımıyla kap içine yapıştırılır. Doğuda üst ve alt kap ayrı ayrı tataslanıp sırt (dip) için geniş bırakılmış deri uzantıları muhat payı yapıştırılarak tutturulur. (Kuşatma payı manasına gelen muhat payı) Doğuda deri sırt kitap gövdesine yapışık ve düzdür. Batıda cildi sırta yapışmadan bombelidir. Kitabın Ciltlenme Usulü : İlk iş olarak sahtiyan (keçi derisi) , meşin ( koyun derisi) , hangi deri cinsi tercih edilecekse debbağhanede önceden temizlenip kahverengi, siyah , vişne çürüğü ve ördek başı yeşili ılık banyoda boyanmış olmalıdır. Eskiden hazır mukavva bulunmadığı için kağıtların biir büyük ahşap levha üzerine usulüne göre üstüste yapıştırılması yoluna gidilir ve bu murakka germe işleminin sonunda mukavva elde edilir. Gömme şemse için kullanılan kalıpların hazırlanmasına tarrah denilen sanatkarlar tarafından desenler çizilir. Kitap sırtının üst ve altına çoğu zaman çift renkle dağılmayı önlemek için örülen şirazenin farklı isimlerle anılan çeşitleri vardır. Geçmeli tek baklava , çift baklava , sağ sol yolu , sıçan dişi, alafranga...Şiraze örülmeden önce her bir cüzün içinden bir ibrişim atılır. Bütün cüzler bitene kadar bu işlem sürdürülür. Son cüzün içinden geçirilip sırtta düğümlenir. Bundan sonra kitabın sırtına dip kösteği denilen deri yastık yapıştırılır buna dip tutmak denir. Kitap Kalıpları Üzerindeki Tezyini Uygulamalar 1. Ezilip jelatinli suyla karıştırılarak elde edilen zermürekkep (altın-mürekkep) deriyle kaplanmış kabın üzerine fırçayla desenler işlenip parlatılır.Bunlara yazma kap veya yazma cilt denir. a.Masif altınlanmış desenlerin üzerinde yekşah demiri yürütülerek çukurlaştırılan ince kanallar açılırsa buna yekşah kap denir. b. Zermürekkeple kabın üstüne kafes tarzında geometrik çizgiler çizilip kesişen yerler nokta demiriyle çukurlaştırılırsa buna zilbahar kap denir. c. Batı tarzı çiçeklerin yer aldığı yazma kaplara şukufe cilt veya kap denir. 2. Kalıbın belirli kısımlara oturtulacağı derinliğe sahip deriyle kaplanmış olan kitap kabına yapılan uygulama a. Motifler altın sürülmeden deri rengindde bırakılırsa soğuk şemse denir b. Kabartma olan desenler deri rengiyle bırakılırsa buna alttan ayırma şemse de denir. c. Kabartma desenlere altın sürülüp, çökertilen kısımlar deri haliyle kalırsa buna üstten ayırma şemse denir. d. Kalıpla basılmış desenlerin hem girintili hem çıkıntılı yerlerine fırça ile zermürekkep sürülüp parlatılırsa buna mülemma şemse denir. e. Şemse kalıbını basmak yerine deri kabın üzerine gerekli yuvalar açılarak buralara yerleştirilip yapıştırılması f. Kitap kabında deri renginden fazladan bir veya birkaç renk de yer alıyorsa buna mülevven şemse denir. g. Desenler mukavvaya henüz yapıştırılmamış olan deri üzerine altın iplikle işlendiyse zerdüz, gümüş iplikle işlendiyse simdüz kap denir. h. Desenler kabın bütününü kaplıyorsa bunun adı sıvama veya yekparedir. i. Kabın üstünde desenin belirli noktalarına çakma yoluyla kıymetli taşlar yer alıyorsa murassa kap denir. j. Oygu şekliyle işlenmiş boya ile renklendirilmiş olan mukavva üzerine yapıştırıldıysa buna müşebbek şemse denir. k. Ortası ebru kağıdıyla kaplanmışsa ebru kap denir. l. Kullanılan kumaş zerduva denilen hayvanın kürküne benzediği için buna zerduva kap denilmiştir. m. Rugani kap yapılmak istenirse etrafı ince deri, üstü kağıt ile kaplanmış kabın zeminine üstübeçle astar çekilir. Rugani kapa ayrıca Edirne'de yaygın olduğu için Edirnekari kap denir. Sırt yüksekliği az, sayfa genişliği çok olan kitaplara conk ve sığır dili denir. Ciltlenmiş kitabın dış tesirlerden muhafazasını temin için kutu görünümünde yanda kapağı bulunan mahfazalar yapılmıştır. Cilt Sanatının Tarihi Seyri 1. İslamiyete giriş öncesi, Doğu Türkistan'daki Uygur Türklerinden kalma bazı eserlerde sanki sonradan geliştirilen ciltleme tekniğinin ilkel şeklini hatırlatan izlere rastlanmıştır. 2. İslamiyet doğduğu zaman dericilik ilerlememiştir. Kitap kaplarında kullanılışı Mısırlı Hıristiyan Koptlarla başlamıştır. Asya kıtasında cilt sanatı denilince Timurluların bıraktığı Herat ciltleri önemli örneklerdir. İran'daki Safevi devri de Şiraz, Tebriz ve İsfahan merkezlerinde kalıpla basılarak yapılan kitap kapları rugani göz alıcıdır. Anadolu Selçukluları devrinde geometrik desenlere rastlanmaz. Kalıp basmak yerine yürütme demiriyle tezyini unsurlara yer verilmiştir. Osmanlı mücellidleri şemse , salbek, köşebend ve kenar suyu bölümlerinin yer aldığı kapları tercih etmişler farklı bol desenli kitaplar kullanmışlardır. Bu devirde rugani kaplarda dikkat çeker. Asrın sonlarına doğru tezhip sanatına hakim olanBatı tarzı desenler kitap kaplarında kendini gösterir. İşin kolayı olan yazma kap tarzı yaygınlaşır. 1936'da Devlet Güzel Sanatlar Akademisine bağlı Türk Tezyini Sanatları klasik tarzdaki kitap kaplarını yeniden tanınması için gayret göstermiştir. Türk Tarihindeki Meşhur Mücellitler Cemaati Mücellidan-ı Hassa ( Padişaha mahsus mücellitler topluluğu) adıyla anılan mücellitler , şakirtleri (çırakları) ile sanatlarını icra ederlerdi. Aralarında sermücellit , serbölük , seroda , serkethüda , kethüda ünvanlarıyla rütbelenmişlerdir. Sermücellit (mücellitbaşı) bazıları : Yedikuleli Alaeddin , Mehmet Çelebi , Süleyman Çelebi, KaraMehmet , Abdi, Mehmet Yadigar, Pir Davut, Cafer Eyyubi, Ali Yusuf , Hasan Mehmed Halife , Hatif Ali Rugani Kap Yapanlar : Yusuf Mısri, Ali Üsküdari , Ahmed Hazine Çakeri Osmanlı Mücellitleri: Solak Süleyman, Hüseyin Çelebi, Mustafa Çelebi, Hacı Said , Aşık Osman, Kasımpaşalı Hafız, Tosun Salih, Hacı Ahmet , Tevfik , Hidayet , Nurettin , Kadri... Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde öğreten Bahaddin Tokatlıoğlu ,Necmettin Okyay , Sacid Okyay'dır. EBRU.. Ebru, kitreli su üzerine serpilen boyalarla bezenmiş kağıt ve bunu hazırlama sanatıdır. Ebru sanatına VIII. asırdan itibaren Çin'de liu-şa-şien, XII. asırdan itibaren Japonya'da suminagaşi adıyla sulu vasatta yapılan çalışmalar bilinmektedir. Ebru kelimesi Farsça'da KAŞ manasına gelmektedir. İran'daki ismi ise EBRBAD'dır. Alet ve Malzeme: Ebruculukta tabiattaki renkli kaya ve topraklardan elde edilen ve toprak boya denilen boya kullanılır bunlar suda erimez ve yağ barındırmaz. Mermer üstünde biraz su ilavesiyle dış bükey bir el taşı (desteseng) ile inceltilerek bu boyaların zerrelerine ayrılmaları sağlanır. Klasik ebruculukta kullanılan renkler; Sarı renk için zırnık, mavi renk için Pakistan'ın Lahor şehrinden gelen Lahor çividi, siyah renk için balmumu isi, lacivert renk için Afganistan'dan gelen lacivert taşı (lapislazuli), beyaz renk için isfidaç, tuğla kırmızısı renk için gülbahar , morumsu renk için lök, tütün rengi için Çamlıca toprağı... Ebru teknesi, kullanılacak kağıdın en ve boyuna uygun ölçüde 6 cm. derinliğinde çinko ve galvanizden hazırlanmış, dikdörtgen şeklinde bir teknedir. Kitre, teknenin içine konulacak suya kıvam vermek böylece serpilen boyaların çökmesini önlemek için kullanılan ve geven isimli bir maddedir. Bir tekne kitreli suda 600 ebru kağıdı çıkartılabilir. Diğer malzemeler, öd, fırça , tarak ve tel çubuktur. EBRU KAĞIDININ YAPILMASI Tekneye konulan kitreli suyun üstüne öd ilave edilmiş olan boyalar fırça yardımıyla her yere sıklıkla serpilir. Her yeni atılan renk itip sıkıştırarak kendisine yer açar. Bu ebruya Battal Ebru denir. Aynı tarzın somaki mermerini hatırlatan renkle yapılan cinsine Somaki Ebrusu denilir. Tel çubuk yukarıya , aşağıya , sağa , sola keskin ve muntazam hareketlerle yürütülürse buna da Tarama (gelgit) Ebrusu denir. Tel çubuğun hareketleri düzensiz ve dairemsi olursa Şal Örneği.. Çubuk yardımıyla kenardan merkeze doğru helezoni hareketler yapılırsa Bülbül Yuvası ebrular elde edilir. Teknedeki kitreli su, kirlendikçe serpilen renkler kum gibi noktalanmaya başlar buna da Kumlu Ebru denir. Bu noktalar v gibi şeklinde olursa o zaman Kılçıklı Ebru denir. Kağıtlar yazının rahat yazılabilmesi için kağıdın üzerine kestirilmiş yumurta akından bir cila tabakası sürülür. Buna Aharlanmak denir. Bir ebru çeşidi vardır ki Osmanlı devrinin tanınmış ebrucularından Ayasofya camii hatibi Mehmet Efendi'nin buluşu olduğu için Hatip Ebrusu denir. Teknede battal ebrusunun üzerinden tarak aleti geçirilerek Taraklı Ebru ortaya çıkar. Osmanlı devletinin son yıllarında ilk defa hattat Necmettin Okyay çiçekli ebruların , lale , gül, menekşe , karanfil , kasımpatı, sümbül görüntülü ebrular yapılarak başarı sağlanmıştır. Okyay'ın öğrencisi Mustafa Düzman bu çiek çeşitlerine papatyayı da katmıştır. Çiçekli ebru sanatına Necmeddin Ebrusu denilir. EBRUNUN KAĞIDA GEÇİRİLMESİ İstenilen tarzda hazırlanan ebru, teknenin üstüne sağ veya soldan yavaşça yatırılan ve 15 saniye kadar bekletilen kağıda bütün güzelliği ile geçer. Ebruyu yapan tarafa iki köşeden tutulup kaldırılan kağıt öne doğru çekilir. Uzun çıtalar üstüne serilerek gölgede kurutulur. Her ebru kopya edilemeyecek bir sanat eseridir. Yine Necmeddin Okyay'ın buluşu olan (XX. yüzyılın) Yazılı Ebrular vardır. Bir hat eseri Arap zamkı eriyiği ile kağıda yazıldıktan ve kurutulduktan sonra ebru teknesine yatırılırsa, zzamklı yerler ebruyu almaz ve yazılı kısım kağıdın rengiyle kalır. Necmeddin Okyay Hindistan'da uygulanan bu ebruyu bilmediği halde hafif ebrulu kağıdın ortasına Arap zamkı eriyiği sürüp, koyuca renklerle ikinci defa tekneye yatırdığında iki ayrı ebrulu Akkaseli Ebru ortaya çıkar. TARİHDEKİ EBRU SANATKARLARI Osmanlı devri sanatkarlarından Şebek Mehmet Efendi, Hatib Mehmet Efendi, hatib ebrusu onun lakabıyla anılmaktadır. Şeyh Sadık Efendi, Hazerfen İbrahim Ethem Efendi talebeleri, Sami Efendi , Aziz Efendi ; abdülkadir Şeker diğer talebesi Necmeddin Okyay onun oğulları Sami , Sacid ve yeğeni Mustafa Düzman ayrıca Bekir Efendi adında ebrucu da bilinmektedir. Ebru kağıdı, yazma kitaplarının ciltlenmesinde ve yan kağıdı olarak kıt'a ve levhaların iç ve dış pervazlarında ayrıca koltuk denilen kısımlarında kullanılmıştır. Kitap kabının kısımları, şemse, kenarsuyu , köşebend , mikleb .. şiraze örme çeşitleri , geçmeli tek baklava , sağ sol yolu , alafaranga... kitap kabı çeşitleri, soğuk şemse , yazma kap , ebrulu kap , murassa kap Ebru çeşitleri, Battal ebru, şal örneği, hatib ebru , bülbül yuvası Bu hizmet medineweb.net ailesine mahsustur.alıntı yapılması halinde kaynak verilmesi zorunludur...
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
05 Ağustos 2015, 15:12 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Aöf İlahiyat 1. Sınıf İslam Sanatları Tarihi Ders Özetleri
8. Ünite TÜRK ÇİNİ SANATI Türklerde ilk Müslüman Türk devletini kuran Karahanlılar'dan itibaren görülmeye başlayan çini tezyinat geleneği, Türk çini sanatının köklü bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Kelime anlamı Çin'e ait (çini) günümüzde pişmiş topraktan yapılan sırlı duvar kaplamalarına verilen bir addır.Ayrıca buna sırça ve kaşi de denilmiştir. Pişmiş topraktan yapılan çanak çömleğe eskiden malzemenin cinsine göre toprak evani veya çini evani denilir. Günümüzde topraktan yapılan kullanım eşyasına seramik veya keramik denilmektedir.Seramiği meydana getiren kaolin (arı kil) , kuvars ve silika gibi bileşim miktarı ve pişirme derecelerine göre toprak evani, çini porselen (fağfur) veya cam gibi alt gruplar meydana gelir. Yani bir veya birden fazla metalin , metal olmayan elementlerle birleştirilerek pişirilmesi sonucu oluşan inorganik bileşiğe seramik denir. Tümü killi topraktan yapılan veya yüksek oranda kil ihtiva eden ham maddelerden üretilmiş , yüzeyi parlakça ve sert seramik grubuna porselen adı verilir. Pişmiş topraktan çanak çömlek yapma sanatının Asurlular zamanına kadar uzanmaktadır. Seramik sanatı, İslam öncesi Türk toplulukları arasında Göktürkler ve Kırgızlar'da görülmektedir. Levha halinde çini üretimi ilk defa Samerra'da gerçekleşmiştir. Çini kullanımı ilk Kayrevan'daki Sidi Ukbe Camii'nin mihrabında görülmüştür. Perdahlı çinilerine Abbasi döneminde rastlanılmıştır.Timurlular döneminde seramik evani yapımında duraksama olurken, kaşi üretimine hız verilmiştir.Mimariye bağlı olarak gelişen çini sanatı Anadolu'da Selçuklularla hayat bulmuştur. Duvar kaplamalarında Selçuklular daha çok renkli firuze, lacivert , mor bazen dee krem ya da yeşil renkli kare , dikdörtgen , altıgen ve yıldız biçiminde çiniler kullanılmıştır. Beylikler döneeminde de bu sanat devam etmiştir. Çelebi Mehmed Türbesinin mihrabında yer alan her iki yandaki şamdanların arasından kandil sarkan mihrabiyeli levhada içerisinden çiçeklerin fışkırdığı bir vazonun bulunması Çelebi Sultan Mehmed'in çinili sandukası gelişmekte olan Türk tezyinatının katettiği mesafeyi bundan sonra ki tezyinatın yönünü göstermesi bakımından önemli bir sıçrama tahtasıdır. XIV. yüzyılın ortalarından XVII. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlının çini üretim merkezi İznik şehri olmuştur. İlk seramikler kırmızı hamurludur. Rüstem Paşa Camii, Sokullu Mehmed Paşa Camii, Piyale Paşa Camii, Takkeci İbrahim Ağa Camii devrin en kaliteli çiniciliğine ev sahipliği yapmıştır. Anadolu Selçukluların Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılan Kubadabad Sarayı, zengin figürlü çinilerle bezenmiştir. Çinilerde '' Türk Oturuşu '' diye adlandırılan bağdaş kurmuş insan gigürleri ve çift kartal, çift ejder , balık , tavus kuşu karışımından oluşan sembolik anlamlar ifade eden motiflerde bulunmaktadır. Osmanlı çinicilik sanatı tarihteki en yüksek seviyesine XVI. yüzyılın ikinci yarısında erişmiştir. Bu tarihden itibaren İznik çinilerinde renkli sır tekniğinin yerini çok renkli sır altı tekniği almıştır. Millet işi denilen bazı kırmızı hamurlu çinilerde bu döneme rastlar. Dördüncü dönem İznik çini ve seramikleri Millet işi adlandırmasında olduğu gibi Şam'da üretildiği düşünülen Şam işi adı verilen mavi- beyaz çini grubu oluşturmaktadır. Çini ve Seramik Yapımında Kullanılan Malzemeler Hamur : Çini hamuru kaolin, kuvars ve feldspat hammaddelerinin karışımından meydana gelmiştir. Boya : En sık rastladığımız firuze ( turkuvaz) Türklerin ismiyle bütünleşmiş ve her devirde en beğenilen renk olmuştur. Sır : Seramik hamurunun üzerine sürülen , pişince eriyerek hamurun üzerini kaplayan ve ona cam veya camsı görünüm kazandıran koruyucu ince şeffaf tabakaya sır denilmektedir. Çini Teknikleri : Sırlı tuğlanın ortaya çıkışı çini sanatının başlangıcı sayılır. Renkli Sırlı Tuğla : İnşa malzemesi olarak kullanılan tuğlaların bir yüzü şeffaf , renksiz veya renkli sıra batırılarak pişirilmiş bina cephelerinde ışıltılı bir satıh elde edilmiştir. Düz Çini (Kaşi ) ve Çini Mozaik (Kaşigeri): Türk çini sanatında yaygın olarak kullanılan en eski bezeme tekniği olan çini mozaik tekniği kaynağını sırlı tuğla süslemeden almıştır. Perdahlı Çini (Luster Tekniği) : Bu teknik Samerra'da ortaya çıkmıştır. Çini üzerinde madeni pırıltı elde etmek için yararlanılan bir tür sır üstü uygulamasıdır. Mertabani : Seladon adı verdikleri bu teknik, duvar kaplama çinilerinde değil, evani yapımında kullanılır. İlk olarak Mertaban'da yapılmış olduğu için mertabani diye isimlendirilen bu değerli çanak -çömlek türünün zehirli yiyeceklere karşı duyarlı olduğu söylenmiştir. Sır Üstü Tekniği : Sır Altı Tekniği : Minai ( Heft - reng) : Sır altı ve sır üstü tekniklerinin birarada kullanılmasıyla çok renkli bir satıh elde etmeye yarayan tekniğe MİNAİ adı verilmiştir. Bu tekniğe sır altı ve sır üstüne yedi rengin birarada tatbik edilmesinden dolayı heft - reng adı da verilmiştir. Renkli Sır (Lakabi) : Timurlular döneminde ortaya çıkmıştır. Lakabi tekniğinde iplik kullanılmadan desenlerin etrafı balmumu veya nebati yağ ve mangenez karışımıyla tahrirlenerek renklerin birbirinden ayrı tutulmasıdır. Mavi Beyaz : Mavi beyazların hamuru porseleninki gibi serttir. XVII. yüzyılın sonlarına doğru bu mavi-beyaz çinilerde gerileme görülmüştür. Çok Renkli (Elvan) Sır Altı Tekniği : Çağlar boyu gelişen çini sanatı tarihteki zirvesine çok renkli elvan sır altı tekniğiyle ulaşmıştır. Bu dönem çinilerinin önemli bir ayırıcı özelliği de yarım asır kadar varlığını sürdürecek olan mercan kırmızısının kullanılmasıdır. Klasik Tarzda Sır Altı Çini Yapımının Safhaları : Birinci aşama , hamurun hazırlanıp şekillendirilmesi. İkinci aşama , levha ve şekil verilmiş parçalar (1200 - 1300) derece ısıda ilk pişirme gerçekleşir. Üçüncü aşamada , pişirilmiş parçalar üzerine nakışlar fırça ile işlenip sonra dda sırlanmasıdır. Son aşamada , süslenen çiniler tekar fırınlanarak soğumaya bırakılmasıdır. Çini Bezemeleri ve Kullanım Alanları İlk önceleri Karahanlılar'da renkli sırlı tuğla ve çini mozaik tekniğiyle meydana getirilmiş kufi karakterli kitabeler ve sınırlı ölçüde bezemeler kullanılırken zamanla çini kullanımı yaygınlık kazanarak mimari tezyinatın ayrılmaz bir parçası olmuştur. Çini mozaik tekniği yapıların dış cephelerinde, minare gövdelerinde , yarı açık mekanlarda , eyvanları kemer ve tonozlarında , taçkapılarda, mihraplarda , sandukalarda , kubbe geçişlerinde ve tavanlarda belli program dahilinde kullanılmıştır. Osmanlı son devir mimarlarının başlattığı milli mimari hareketi yapılarının dış cephelerinde , pencere alınlıklarında ve kemer koltuklarında çini kullanımı yüksek düzeyde olmuştur. Çini Ustaları Sivas'daki Keykavus I. Darüşşifasında bulunan İzzeddin Keykavus'a ait türbedir. Eski Malatya Ulucamii Yakub b. Ebubekir el- Malati, Musullu Abdullah , Mehmed b. Osman el-Benna et- Tusi, Mehmed el-Mecnun , Tebrizli Habib Usta , Hafız Emin Usta'nın yaptığı Eyüp'teki Sultan Reşit Türbesi. Çelebi Mehmet'in yaptırmış olduğu çinileriyle meşhur Bursa'nın iddialı yapılarından birisi olan Yeşilcami ve türbede Tebrizli ustalarla birlikte Ali b. İlyas Ali'nin isimleri dikkat çekmektedir.Bu ustalar rumi üslubu yanında hatayi üslubunu da kullanmışlardır. Perdahlı çini tekniğine en erken Abbasiler döneminde Samerra'da rastlanılmıştır. Renkli sır çini tekniği Türk çini sanatında ilk defa Bursa Yeşilcami'dir. Osmanlıda çini mozaik tekniği en son İstanbul Mahmut Paşa Türbesinde kullanılmıştır. Minai ve Luster olan çini teknikleri daha çok sivil mimaride kullanılmıştır. Türk mimarisinde kullanılan yaygın duvar kaplama malzemeleri şunlardır; Elvan çini , mozaik , sırlı tuğla , kaşi'dir. Bu hizmet medineweb.net ailesine mahsustur.alıntı yapılması halinde kaynak verilmesi zorunludur....
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
05 Ağustos 2015, 17:55 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Aöf İlahiyat 1. Sınıf İslam Sanatları Tarihi Ders Özetleri
9. Ünite DİĞER SANATLAR Ahşap Sanatı Ağaç ve kereste anlamında Arapça '' haşeb'' kelimesinin çoğulu olan ahşap , sözlük anlamının dışında farklı ağaç cinslerinden seçilen malzemenin oyma kabartma, geçme gibi tekniklerle işlenmesi sonucunda ortaya çıkan bağımsız bir sanat dalının da adı olmuştur. Tarihden günümüze kadar intikal etmiş cami, saray , kasır, köşk , türbe yapılarının iç mekanlarında önemli birer mimari eleman durumundaki pencere kanatları, mahfil şebekeleri, minberler, vaaz kürsüleri, rahleler gibi Türk ahşap işleme sanatının öne çıkan örnekleridir. Ahşap sanatında kullanılan ağaç cinsi ceviz, sedir, abanoz ,gül ağacı, ıhlamur , kestane , meşe , çam ve benzerleri başta gelir. Genelde oyma , kabartma olarak geleneksel ağaç işleme teknikleri arasında şunları sayabiliriz: Düz satıhlı ve yuvarlak satıhlı derin oyma , eğri kesim, şebekeli oyma (ajur) , düz satıhlı ve kabartmalı kakma. Berlin İslam Eserleri Müzesinde teşhir edilen Müşetta Sarayı kabartmalı taş duvarlarındaki akantus ve asma yaprakları, erken müteakip dönem ahşap eserlerinde oyma tekniğiyle uygulanmıştır. el- Ezher Camii buna örnektir. Selçuklularda ahşap işlerde daha çok oyma / kabartma , şebekeli oyma , çatma (kündekari) ve boyama teknikleri kullanılmış, mimari eserlerdeki kapı ve pencere kanatları dışında minberden rahleye, kürsüden sandukaya pek çok güzel eserler meydana getirilmiştir. Türk İslam Eserleri Müzesinde Sultan Keykavus b. Keyhüsrev'in adının bulunduğu rahle ile Konya Mevlana Müzesindeki rahle Selçuklu dönemi ağaç oyma işçiliğini yansıtmak açısından önemlidir. Kündekari tekniğiyle bir ahşap iskelet üzerinde yan yana getirilen geometrik mahiyetteki ahşap parçalarla bunları birbirine bağlayan oluklu ahşap kirişler tutkal ya da çivi kullanılmaksızın iç içe geçirilmek suretiyle eser tamamlanır. İklim şartları ve zamanın getirdiği eskime ile bu parçalar kuruyup ufalsa da yerinden düşüp ayrılmaz, bu tekniğe kündekari denir. Örnek olarak , Divriği Ulucamii, Siirt camii, Konya Alaeddin camii , Ödemiş Birgi Ulucamii verilebilir. Motiflerini altıgen ve üçgen yıldızlarla bazı stilize çiçek ve kuşların oluşturduğu desenlerin ahşap sütun başlıklarında kiriş ve konsollarla boyama tekniği ile uygulandığı dönemin bazı ahşap camileri arasında Afyon Ulucamii, Beyşehir Eşrefoğlu camii, Kastamonu Candaroğlu Mahmud Bey camii örnek verilebilir. İstanbul'un fethinden sonra inşa edilen Topkapı Sarayında ahşap atölyelerinin de kurulduğu ve önemli ahşap sanatçısının ( nahhat , sedefkar) yetiştirdiği bilinmektedir. Maden Sanatı Savaşlarda kullanılan toplar , giyilen zırhlar , kılıç, kalkan, miğfer gibi korunma araçları , kapı ve pencere kanatlarında kullanılan kulp, kilit , tokmak, köşebend , sürgü gibi öğeler şamdanlar, kandiller , şebekeler , bayrak , sancak, kubbe alemleri, tas , ibrik, kazan, tepsi, mutfak eşyaları, kemerden fincan ve bardak, bilezikten küpeye takı malzemeleride maden işçiliğinin ilgi alanına girer. Osmanlı öncesinden kalma üzerinde işçilik olan metal eşya, altın ya da gümüş olmayıpp daha çok tunç veya pirinçtendir. Maden eşyasının yapımında dökme ve dövme teknikleri kullanılır. Osmanlı döneminde oyma , kakma, çalma, kazıma , vidalama , altın kaplama, savatlama, zincir işi, telkari ve mine gibi teknikler söz konusudur. Bu teknikleri uygulamasında ayak çarkı, mengene, demirci makası, pense , eğe ve kalem gibi aletler kullanılmıştır. Halı Sanatı Halı kelimesi Farsça olduğu da söylenen '' kali'' den gelme bir kelime olup yaşama mekanlarını taş, toprak, ahşap zeminden ayıran dokuma tekniğine dayalı bir sanat alanıdır. Rus arkeolog Rudenko tarafından 1947-1949 kazılarında bulunmuş olan MÖ. V-III. yüzyıllara ait Pazırık halısı Doğu Türkistan'da ortaya çıkarılmıştır. Pazırık halısı Leningrad Ermitaj Müzesinde teşhir edilmektedir. Türk İslam Eserleri ve Sultan Ahmed Halı Müzelerinde Türk halı sanatının Türkiye'deki en güzel örneklerini görebiliriz. XIV. yüzyılda bazı hayvan motiflerinin biraz stilize edilerek Avrupalı ressamların tablolarından çıkardığımız bu halılardan sonra XV. yüzyılın sonuna doğru daha çok geometrik desenlerin hakim olduğu '' Holbein'' halıları karşımıza çıkar. Türk halıcılığının bir başka zengin alanını seccadeler oluşturur. Osmanlı seccadeleri Uşak civarı dışında sarayda da üretilmiştir. Taş İşçiliği Büyük Selçuklulardan Anadolu Selçuklularına , Beyliklerden Osmanlı asırlarına dek ortaya konan mimari anıtlar yoluyla Türkler daima taş işçiliği alanında önemli eserler ortaya koymuştur. Anadolu Selçuklu mimarisinde ana malzeme taştır. Erzurum Çifte Minareli Medresesinde ve Selçuklu taş yapılarında insan ve hayvan figürlerine de rastlanmıştır. Kullanılan bu tür motifler arasında sırt sırta vermiş kartal, kuş resimleri, kadın ve erkek insan başları bulunmaktadır. Kayseri Döner Kümbet'te ise aslan resimleri vardır. Taş işçiliğinin yazı sanatıyla buluştuğu iki önemli alan, hat sanatının gelişim seyrinin üzerlerinden izlenebildiği önemli birer alan olarak mezar taşları ile yapı kitabeleridir. Bunlardan genelde zemin oyularak harflerin kabartma biçiminde ortaya çıkarıldığı bir yöntemle üretirler. HAZIRLAYAN=nurşen35 Bu hizmet medineweb.net ailesine mahsustur.alıntı yapılması halinde kaynak verilmesi zorunludur....
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
05 Ağustos 2015, 20:14 | Mesaj No:10 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Aöf İlahiyat 1. Sınıf İslam Sanatları Tarihi Ders Özetleri
10. Ünite TÜRK DİN MUSİKİSİ Musiki Eski Yunan mitolojiden isim olarak türüyerek günümüze müzik olarak yaygınlaşır. Matematikçi Pisagor musikiyi birbirine benzemeyen çeşitli seslerden meydana gelen icra'dır, demiştir. İbn Sina'ya göre birbiriyle uyumlu olup olmadığı yönünden sesleri ve bu sesler arasındaki zaman sürelerini araştıran matematiksel bir ilimdir. Jean -Jacgues Rousseau (Ruso)'ya göre musiki sesleri kulağa hoş gelebilecek şekilde düzenleme sanatıdır. Filozof Emmanuel Kant ise sesler aracılığıyla birbirini takip eden güzel hisleri ifade etme sanatıdır. Filozof Konfiçyus'un bir milletin ahlaki yönüyle nasıl idare edildiğini anlamak isterseniz o milltin musikisini inceleyin demiştir. Shakaspare müzik yerle gök arasındaki her varlığa hiç kimsenin dayanamayacağı bir kudretle sarsar . Mevlana Allah aşıkları için ruhun gıdasıdır, gerçek sevgiliye kavuşma ümidi vardır. Alman besteci Ludwig van Beethoven müzik insanı Allah'a en fazla yaklaştıran şeydir ve bütün bilgilerin ,bütün felsefelerin üstündedir. Goethe, musiki doğrudan doğruya ruha hitap eder, ruh da kendisini ancak musikinin desteğiyle en iyi şekilde ifade edebilir. Musikinin Kaynağı : Latin şairlerinden Lucrece musikinin sesleri taklidinden doğduğunu iddaa etmiştir. Musiki -Sanat - Din İlişkisi : Musiki için sanatın şu tarifi herşeyi söylemiştir. Tasarlanan bir şeyi vücuda getirmek için hüner ve zekanın kullanılması ve insanın tabiata katılmasıdır. Tabiatın özündeki ilahi güzelliği ve ahengi duymak , ifade etmektir. İnsan duygularını ifade edebilmek için iki önemli vasıta kullanılmıştır. Söz ve ses...... İslam Dünyasında Musiki Çalışmaları Arapların sesle yaptıkları nağmelere terennüm, şiirle söyledikleri nağmelere ise gına denir.. Önemli okuyucular Tuveys, Azzetül -Meyla , Gariz Said b. Miscah, İbn Muhriz , Ebu Said Cemile , İbn Süreye , Mabed ve Delal'dir. İslam aleminde ilk musiki eseri yazan Yunus el-Katib ,Said b. Miscah , İbn Muhriz , Gariz ve İbn Süreyc, Musikinas Yahya el- Mekki'nin kaleme aldığı Kitabül Egani'dir. Yakup b. İshak Kindi (Ö. 866) musiki teorisi üzerine çalışan ilk İslam filozofudur. Ebced harflerine dayalı bir nota sistemi kurmuş musikiyi , felsefe , mantık , geometri, aritmetik ilimleriyle birlikte değerlendirmiştir. Farabi'nin musiki konusunda yazdığı üç eserinden en genişi el- Musikal -Kebir'dir. Muhammed b. Ahmed el- Harizmi'nin (997) Mefatihul - ulüm musiki ansiklopedi X. yüzyılda Basra'da dini, siyasi, felsefi , ilmi açıdan ortaya çıkaran bir topluluk olan İhvanı Safa Risaleleridir. İbn Sina eş- Şifa , en- necat ve danişname-i Alai adlı kitaplarında musikiye yer vermiştir. Talebeleri İbn Zeyle , Fahreddin er-Razi ve Nasiruddini Tusi bu alanda eser vermiş bilim adamlarıdır. Musikinaşların hayatlarına dair bilgiler şu kitaplarda Mesudi'nin Mürucüz - zeheb , Ebül-Ferec el- İsfahani'nin el- Egani'de yer alır. İslamiyet öncesi Türklerin musiki aletleriyle icra ettikleri eserlere kök veya gök sesli okunanlara ise '' ır ve dule'' denirdi. Türk Dini Musikisinin Doğuşu- Önemi Eski Türk inançları doğrultusunda belirli zamanlarda yapılan törenlerde dini mahiyetteki musikinin önemli bir yeri vardır. Tonguzların '' şaman '' Altay Türklerinin '' kam '' , Kırgızların '' bahşı '' , Oğuzların '' ozan '' adını verdikleri şairlerin dışında sihirbazlık hekimlik , rakkaslık ve musikinaslık halk arasında büyük etkisi vardır. Türklerin en eski çalgısı '' kopuz''dur. Eski Türklerin dini nitelik taşıyan üç büyük ayini vardır. 1. Avların bereketli olması için düzenlenen ve sığır adı verilen sürgün av ayinidir. 2. Şeylan, şilan , şölen, çeşn ya da toy adı verilen kurban ayinleri 3. Ölen kişinin ruhunun dinlenmesini sağlamak amacıyla düzenlenen ve yuğ denilen umumi matem ayinleridir. Dini Musikisinin Gelişmesinde Tasavvufun ve İbadetlerin Rolü İnsanlığın mutluluğu ile beraber Allah'a yönelme şeklinde özetleyebileceğimiz tasavvuf bir din veya felsefi düşüncenin ideale yöneliş esasıdır. Tasavvuf kalbin her türlü kötülüklerden ve hastalıklardan arındırılması güzelliklerle bezenmesidir. İbadetler ve zikirler esnasında çeşitli sebeplerle ve birtakım kaideler çerçevesinde icra edilen bir musikiyi meydana getirdi. Buna '' dini musiki '' denir. Dini musiki şekilleri şunlardır : I. Cami Musikisi ve Şekilleri ; Cami musikisinin icracıları imamlar ve müezzinlerdir. Ezan okunması, ihlas surelerinin kıraati, kamet getirmek , namazın cemaatle kılınmasıyla imamın kıraati , selamdan sonra müezzinler tarafından okunan ibareler , tesbihat , dua ve mihrabiyenin bütünü cami musikisini meydana getirir. Bütün müezzinlerin katılımıyla icra edilen müezzinlik faaliyetine cumhur müüezzinliği denir. Vakit namazlarında öğle , ikindi ve yatsı namazlarında , cuma, bayram ve teravih namazlarında ayrıca mübarek gün ve gecelerde icra edilirdi. a. Ezan b. Tesbih ( Sübhanallah) c. Temcid (Allah'a yapılan dualar ) d. Tekbir II. Tekke (Tasavvuf) Musikisi ve Şekilleri : Mevlevilik ve Bektaşilik dışındaki tarikatlerde zikirler üç şekildedir. a. Oturularak yapılan zikirler '' kuud zikri'' b. Ayakta yapılan zikirler '' kıyam zikri '' c. Ayakta devamlı ilerleyip dönmek üzere yapılan zikirlere '' devam zikri '' ddenir. Zikirdeki dini musikisi eserlerini '' zakirbaşı'' idare eder. 1. Mevlevi Ayini ; Mevlevi Sema '' bir aşk meclisi '' olarak ifade edilir. Mevlevi ayini , kıyamet gününü sema , insanın miracını , manevi yolculuğunu simgeler. Kollarını açarak sema eden semazenin sağ eli dua edercesine göklere dönük , Allah'ın ikramını almaya hazır , devamlı olarak baktığı sol eli ise yere dönüktür. Böylece Hak'tan aldığı manevi güzellikleri Hak gözüyle baktığı halka ulaştırmaktır. Semazenin başındaki sikke mezar taşı, tennure kefeni, sırtındaki hırkası da kabridir. 2. Durak ; Durak güfteleri dervişlerin ismi celal zikrine hazırlanmaları için daha çok Allah'ın büyüklüğü , sıfatları gibi konuların işlendiği şiirlerden seçilmiştir. İki zikir arasında durma esnasında okunduğu için bu isim verilir. 3. Şuğul ; Türk bestekarlar tarafından Türk musikisi makam ve usulleriyle bestelenmiş Arapça güfteli ilahilere verilen isimdir. Bestekar Eyyubi Zekai Dede'dir. 4. Nefes ; Çoğunlukla Bektaşi tarikatına bağlı şairler tarafından kaleme alınmış tasavvufi güftelerin bu tarikat çerçevesinde düzenlenen sazlı - sözlü toplantılarda okunan şeklidir. III. Cami ve Tekke Musikisinde Ortak Şekiller : 1. İlahi 2. Na't 3. Sala ( Sabah salası - Cuma Salası - Cenaze Salası - Salat-ı Ümmiyye ) Tevşih - Mevlid ve Miraciyye gibi eserlerin okunmak üzere bestelenmiş, güfteleri her yönüyle Hz. Peygamberi konu alan ilahilerdir. Tevşih okuyana '' Tevşihhan '' denir. Mevlid : Hz. Peygamberimizin (sav) doğum yıldönümünde törenlerde okunmak üzere yazılmış eserlerdir. İlk mevlid merasimleri Mısır'da Fatımiler devrinde Muiz Lidinillah döneminde ( 972 - 975 ) düzenlenmeye başlanmıştır. İbn Dihye ilk mevlid kitabı '' et Tenvir fi mevlidis siracil münir '' adlı eseridir. ( Atabeg)'e takdim etmiştir. Mi'raciyye : Miraç anını anlatan manzumelerdir. Mersiyye : Bir kimsenin ölümünden sonra onun iyilik, üstün sıfatları ve ölümünden duyulan acıyı dile getirmek için yazılan manzumedir. Kaside : Allah (cc) Hz. Peygamber (sav) İslam dininin ibadet , ahlak ve tasavvufi meselelerden söz eden bu arada bazı düşünce fikir ve nasihatları içeren dini - tasavvufi şiirlerin okunmasıdır. Ünlü filozof Farabi'nin musikiyle ilgili eserinin adı '' el- Musikal-kebir '' dir. İrticali okuyş, herhangi bir besteye bağlı kalmadan okumaktır. Mevlevi ayinlerinin bölümlerine selam denir. Günümüze ulaşan şuğul repertuvarının büyük kısmı Zekai Dede'ye aittir. Nayi Osman Dede'nin miraciyyesi, segah , müstear , dügah neva , saba , hüseyni ve nişabur makamlarındaki hanelerden meydana gelmiştir. Miraciyyenin neva hanesi kaybolmuştur. HAZIRLAYAN=nurşen35 Bu hizmet medineweb.net ailesine mahsustur.alıntı yapılması halinde kaynak verilmesi zorunludur..
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
İslam Mezhepleri Tarihi 1/10 Ünite Özetleri / Medineweb | nurşen35 | İslam Mezhepler Tarihi | 10 | 22 Kasım 2018 17:53 |
İslam Sanatları Tarihi 7/8/9/10. Ünite Özetleri | nurşen35 | İslam Sanat Tarihi | 3 | 15 Nisan 2018 15:48 |
Medineweb 1. Sınıf İlk Dönem İslam Tarihi Ünite Özetleri.. | nurşen35 | İlk Dönem İslam Tarihi | 16 | 10 Aralık 2017 20:29 |
İslam Sanatları Tarihi 1 / 4 ünite kısa özetleri / Medineweb | nurşen35 | İslam Sanat Tarihi | 0 | 28 Kasım 2017 21:08 |
islam sanatları tarihi 10. ünite deneme soruları-Medineweb | mehmet akif2 | İslam Sanat Tarihi | 2 | 23 Temmuz 2017 08:48 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|