|
Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi: 03 Ocak 2008 (11:11), Konuya Son Cevap : 31 Mart 2014 (23:46). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
03 Ocak 2008, 11:11 | Mesaj No:1 |
Cvp: Kürtlerin Tarihi Kürtlerin Tarihi din kardeşimiz olarak kürtler.!!!! Kürt anasını görmesin! Kimdir Kürt? Kimlerdendir? Dağdan mı gelmiştir, yoksa bağdan mı kovulmuştur? Kürt kelimesi, bizim toplumsal skalamızda nereye oturuyor? Bu, kimliği olmayan 'sözde vatandaş' yaşamımızın hangi köşesinde kendine bir yer buluyor? "Türkiye Türklerindir", "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" vs. cümlelerinin ülkenin dağını/taşını, köyünü/kentini, caddesini/mahallesini, gazetesini/televizyonunu kapladığı bu diyarda, Kürt ne anlam ifade ediyor bizler için, herkes için? Sahiden "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" derken, "Türk'ün Türk'ten başka dostu vardır; o da Kürt'tür" diyebilecek olgunluğa erişebilecek mi bu topraklar? Türkiye'de yaşayanlar, Kürtler üzerine hayata kazınmışları bilirler. İşte onlardan birkaçı: "İstanbul'a gelmesinler, Ankara ya da başka büyük kentlere de gelmesinler, tatil bölgelerine de gitmesinler, Irak'taki soydaşlarıyla gönül bağı kurmasınlar, kendilerine ait bir dilleri olduğunu öne sürmesinler, DTP'ye oy vermesinler, Meclis'te temsil edilmesinler, işportacılık yapmasınlar, tezgâhtarlık da yapmasınlar, bir araya gelmesinler, sokaklarda çok dolaşmasınlar, aralarında Kürtçe dedikleri şeyi konuşarak alenen ortaklıkta olmasınlar, yurtdışına filan gitmesinler, gidenleri de bir araya gelip dernek filan kurmasınlar, maazallah Irak'a da gitmesinler, oturdukları yerlerdeki ekonomik ve sosyal koşullardan şikâyet etmesinler, dırdır yapmasınlar, mümkünse tiplerini değiştirsinler; sarışın ve yakışıklı olsunlar". Kürtlerin şehirlerde, dağlarda, Kerkük'te ve dünyanın her yerinde bir sorun olarak karşımıza dikilmesinin ardında ne var sizce? Farkında mıyız, ötekileştiriyoruz... 'Yahudi Psikanalist' Freud, Slovaj Zizek'in altını çizdiği gibi, Nazi ideolojisinin tırmanış dönemine denk düşen Monoteizm ve Tek Tanrılı Dinler'de Yahudi kimliğinin mihenk taşı olan Peygamber Musa'nın kökeninin gerçekte Mısır olduğunu yazmıştı. Eğer Musa Mısırlı ise, Yahudi kimliğinin otantikliği yok demektir. Başka bir deyişle, "Yahudi yoktur" diyor Freud anti-Semitizm'e cevaben. Musa'nın kökenine ilişkin tezin doğruluğu-yanlışlığı bir yana, ilginç soru şu: Niçin bu stratejiyi seçerek en başta Yahudi'yi kimliğinden ediyor Freud? Bu soruyu ilk aşamada Zizek'in milliyetçiliği tartışmak için kullandığı, tren seyahatinde karşılaşan bir Polonyalı ile bir Yahudi'ye dair 'Yahudi fıkrası' ile yanıtlayalım. Vagonda Yahudi'yle karşılıklı oturan Polonyalı, hazır rastlamışken punduna getirip, Yahudi'den zengin olmanın sırlarını öğrenmek istemektedir ve sonunda merakını yenemeyip, muhabbetin bir yerinde sorar: "Söyler misin, siz Yahudiler insanların cebini son kuruşuna kadar boşaltıp servet biriktirmeyi nasıl başarıyorsunuz?" Yahudi cevap verir: "Tabii söylerim; ama bedavaya olmaz, önce bana 5 zloty ver." Yahudi bu parayı aldıktan sonra anlatmaya başlar: "Önce ölü bir balık bul, kafasını kes ve içine içi su dolu bir bardak yerleştir. Sonra gece yarısı, ay tam tepedeyken, bir bardağı bir kilisenin bahçesine göm..." Polonyalı açgözlü bir tavırla, "Ee" diye sözünü keser, "Bütün bunları yaparsam, ben de zengin olur muyum?" "Öyle hemen olmaz" diye cevap verir Yahudi, "Daha başka şeyler de yapman lazım; ama geri kalanını öğrenmek istiyorsan 5 zloty daha vermelisin!" Yahudi parayı aldıktan sonra hikâyesine devam eder: "Seni aşağılık herif, ne yapmak istediğini anlamadım mı sandın? Bu işin sırrı mırrı yok, sen sadece cebimi son kuruşuna kadar boşaltmaya çalışıyorsun!" Yahudi sakin sakin, uysal bir tavırla cevap verir: "İşte şimdi biz Yahudilerin bu işi nasıl yaptığını anladın..." Bu fıkrada, Zizek'in önemli bulduğu nokta, Yahudi'nin Polonyalıyı aldatmamış olması, sözünü tutup ona insanların cebini nasıl boşaltabileceğini öğretmesi ve Polonyalının farkında olmaksızın gerçeği söylemesidir; bu gerçek orada 'sır' olmadığı gerçeğidir. Çünkü Yahudi'nin 'sırrı', "Polonyalının Yahudi hakkındaki fantezisinden -ya da 'bizim', 'onların' davranış kalıplarına, kimliğine özgü beklentilerimizden- başka bir şey değil aslında. Aynı nedenle, Polonyalının aldatıldığını söyleyemeyiz; aldatılıyorsa bile, bunun nedeni Yahudi değil, kendisinin 'ötekine' (Yahudi'ye) ait fantezileridir." Bizim de Kürtlere karşı beslediğimiz duyguların temelinde, onları ötekileştirip fantezi dünyamıza hapsettiğimiz gerçeği olmasın? Ya da onlara karşı hissettiğimiz şey, tam anlamıyla 'içimizdeki terör'ün bir yansıması olmasın? İnsanı gıdıkladığı kadar işaret ettiği tuhaf insanlık hali nedeniyle derin derin düşündüren bir fıkra da bizden verelim: Bir Lazla bir Kürt birlikte idam sehpasına çıkarılır. Cellât, iki kurbanından önce Kürt'e son arzusunu sunar. Kürt, "Anamı görmek isterim" der. Cellât, "Kabul" deyip Laz'a döner; "Senin son arzun nedir?" Laz cevaplar; "Kürt, anasını görmesin." Bu iki fıkranın bize gösterdiği şu: Semptom yoksa kimlik de yoktur. Yahudi figürü olmasaydı Nazi milliyetçiliğinin söyleyebileceği pek bir şey de olmayacaktı. Aynı şekilde, Kürtler de olmasaydı, Türklerin söyleyecek hiçbir şeyleri olmayacaktı. "Kimliğin ardındaki travmatik boşlukla karşılaşmayı semptom sayesinde (ve 'öteki' pahasına!) yapay bir şekilde önleyerek illüzyonlarla yaşayabilir insan; bunu seçmeyenler içinse, semptomu yorumlamak tek çare." Ve semptomu yorumlamanın mantıki uzantısı, semptomla özdeşleşmek (ki Lacancı etik de bu şekilde beliriyor): "Biz hepimiz Kürt'üz" diyebilmek. Ya da: Biz hepimiz zenciyiz, Ermeni'yiz, Alevi'yiz... Çıkış noktası olarak, toplumu ve toplumsal bağları homojen, antagonizm içermeyen statik bir 'bütünlük' olarak görmekten vazgeçmek gerekiyor. Vazgeçmemiz gereken bu 'makro' bakış, ister istemez, bir semptom olarak 'öteki' figürüne ihtiyaç duyacaktır. Bunun tersine, sadece Lacan, Zizek değil, Levinas, Derrida gibi birçok başka filozofun da öne sürdüğü gibi, toplumsallığı 'ötekine' karşı duyulan bir sorumluluk çerçevesinde yeniden tariflemek gerekiyor. Etik/politik tavır da, böylece, 'millet', 'biz' gibi bağların gerektirdiği/dayattığı normları, kuralları ve inançları izlemekte değil, bunları öteki ile karşılaşma çerçevesinde yeniden gözden geçirmekte belirecektir. 'Öteki' sadece yakınımızda oluşandan ötürü bile bizi bu yeniden düşünmeye, 'refleksiyona' zorlayan kişi. İçimizdeki terörle yüzleşmek... Etik tavır, 'biz' ya da 'ötekinin' kimliğine ilişkin sorulardan ve hatta 'toplum'dan önce gelen bir tavır. Öteki ile karşılaşma, toplumsal bağın kendisinin kurulması için yapısal olarak gerekli; zira yabancı figürü olmadan ne 'biz'den ne de 'onlar'dan söz edebiliriz. Öteki olmazsa, tam da varlığını öteki ile karşılaşmaya dayandırdığı için, toplumsal bağ da yok olmaya mahkûm (Bu nedenle Yahudi kıyımı, Nazizm'in de yıkımı ya da toplumsal akışkanlığın kendini yok etmeye yönelen 'ölüm çizgileri'ne dönüşmesi anlamına gelmiyor mu?). Kürtler şu anda çıplak ve çıplaklık, gerçek bir kimliğin oluşumu engellendiğinde ortaya çıkar. Bu çıplaklık, toplumsal bağlam tarafından imkânsız kılındığında dağılan performansa dayalı sahte bir kimliğin parçasıdır. Bu noktadan sonra, Kürtleri sevdiğimizi söylememiz de, bu sahte kimliği yeniden üretmekten başka bir işe yaramayacaktır. Peki, bütün bu belirtilenlerden sonra, içimizdeki terör nereye oturuyor? Kürtler neden sürekli 'içimizdeki terör'ün ve 'içimizdeki faşizm'in görünür/gönüllü kurbanları oluyorlar? Neden onlardan nefret ediyoruz? Sürekli böyle düşünmekle, Kürtleri ağır ağır öldürmekte olduğumuza inanmıyor muyuz? En büyük kötülük bu değil mi, insanın ağır ağır ölmekte oluşu? Bu tersine dönüş, ruhumuzun derinliklerine işlemiş durumda. Bunun çözülmesinin tek yolu, ardında gizlenen terörle yüzleşip onu güncelleştirmektir. Çünkü her birimiz, gerçekle karşılaşmaktan duyduğumuz korkunun tutsağıyız. Bachmann ne demişti: "İnsanın gerçek ölümü, hastalıklardan değildir, insanın insana yaptıklarındandır." İçimizdeki terörle yaşanılacak yüzleşme, kendiliklerin de daha bir güzel ortaya dökülmesini, ifade alanları bulabilmesini sağlayacak. Kendiliğimizin asıl kurbanı 'içimizdeki terör', 'içimizdeki yabancı' ve 'içimizdeki faşizm' çözülecek. Bu kendilik, tüm sürecin gerçeğini görmeyi neredeyse imkânsız hale getiren bir itaat tarafından çarpıtılmış bir kendilik olmaktan çıkacak. İşte tam da burada, biz Kürtleri yeniden göreceğiz. O zaman içimizdeki yabancı olan Kürtlerle ilişki kuracak ve böylece kendimizi yeniden tanıyacağız. Çünkü unutmayalım ki, bir yabancıyı nasıl düşündüğünüz, onunla nasıl ilişkili olduğunuzdan bağımsız değildir; yabancıyla nasıl ilişkili olduğunuz da kendinizle nasıl ilişkili olduğunuzdan bağımsız değildir. Yani, Kürtleri tanımakla aslında kendinizi tanıyacaksınız. Kürtlere bakın, onlarda kendinizi göreceksiniz. | |
Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... | Videolar/Slaytlar | Medine-web | 1 | 2898 | 23 Ağustos 2013 00:41 |
İran Emperyalizmi | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 6 | 3640 | 26 Ocak 2013 22:53 |
gerekli gereksiz bir şiir.. | Makale ve Köşe Yazıları | MERVE DEMİR | 0 | 3281 | 06 Aralık 2012 10:48 |
olmamış kayınbiradere mektup :) | Komik Paylaşımlar | Allahın kulu_ | 10 | 7794 | 03 Kasım 2012 23:19 |
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür | Makale ve Köşe Yazıları | Esadullah | 11 | 7261 | 02 Ekim 2012 21:16 |
26 Mart 2008, 23:15 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 1032 Üyelik T.:
23 Mart 2008 | Cvp: Kürtlerin Tarihi EY KAVMİM ! Mustafa İslamoğlu Dünden bugüne hâl-i pür melaline dön de bir bak. Düşmanlarının putuna tapıyorsun, ama bunun farkında bile değilsin. İsrailoğulları da öyle yapmıştı. Firavun'un zulmünden kurtulunca, gerçek kurtarıcılarını çabuk unuttular. Musa Tur'a, Rabbinin mesajını almaya gittiğinde, ellerindeki altın gümüş takılardan bir heykel yapıp tapmaya koyuldular. Bu taptıkları buzağı heykeli, kimin tanrısıydı biliyor musun? Kendi özgürlüklerine ve hayatlarına kasteden Firavun'un. Yani düşmanlarının. Kendi peygamberlerini taşlayan, linç eden, çarmıha geren İsrailoğulları gibi, iyilerini taşlıyorsun Ey kavmim! İçindeki iyiliği taşladığını, onu katlettiğini bilmeden yapıyorsun bunu. Seni aydınlatmak için yanan her ışığı, bir kova su alıp söndürmek için koşuyorsun. "Yangın var!" diyenlerin ardınca gidiyorsun. Bilmiyorsun ki ışığı söndürmek için seğirtenler, senin imanını kundaklayanların ta kendisidirler. Ey kavmim ! Tıpkı, kendi peygamberlerine "Sen ve Rabbin gidip savaşın, biz oturup burada sizi bekliyoruz" diyen İsrailoğulları gibisin. Özgürlük uğruna bedel ödemeye yanaşmıyorsun. Sözleşmene ihanet ediyorsun. Men ve Selva'yı önünde bulsan, "Hani bunun soğanı sarımsağı?" diyorsun. Soğanı, sarımsağı özgürlüğe tercih ediyorsun. Hakikatin ardınca değil, atalarının ardınca gidiyorsun. Ölülerin için ölüyor, fakat dirilerini ellerinle öldürüyorsun. Ey kavmim ! İsa'nın diliyle "badanalı kabirlere benziyorsun". Dışardan alımlı-çalımlı görünmeye çabalıyorsun, fakat için leş gibi kokuyor. Paraya ve korkuya iman ediyorsun. Efendilerin seni para ve korkuyla güdüyor. O efendiler ki, onlar senin eserindir. Bu halinle sen, celladını doğuran talihsiz analara benziyorsun. Suçu savunuyor, suçluyu koruyor, mağduru tekmeliyorsun. Zalimi yüceltiyor, mazlumu eziyorsun. Değerlerini pazarlıyor, kimliğinden utanıyorsun. Ey kavmim ! Tufanın kokusu geliyor, fakat sen gemileri ve gemicileri taşlıyorsun. İbrahim'e su taşıyanları suçluyor, Nemrud'a odun taşıyanları alkışlıyorsun. Asiye'ye "asi", Hacer'e "kaçak", Meryem'e "günahkar" gözüyle bakıyorsun. Hüseyin'e "zavallı", Zeyneb'e "hesap bilmez" gözüyle bakıyorsun. Eğer Lady Godiwa işgalciler tarafından senin şehirlerinde çırılçıplak soyulup dolaştırılsaydı, hep birlikte kapı altından seyredecekmiş gibi duruyorsun. Jean Darck'ın ateşini tutuşturmak için sıraya giriyorsun. Söyle ey kavmim, içinde kaç Mata Hari barındırıyorsun? Ey kavmim ! Nuh Kavmi'ni unutma! Âd ve Semud kavimlerini unutma! Sodom ve Gomore'yi unutma! Karun'u unutma ! Ey kavmim ! Safını seç. Anlamdan yana mısın, anlamsızlıktan yana mı? Sevaptan yana mısın, günahtan yana mı ? Adem'den yana mısın, İblis'ten yana mı? Habil'den yana mısın, Kabil'den yana mı? İbrahim'den yana mısın, Nemrut'tan yana mı? Musa'dan yana mısın, Firavun'dan yana mı ? Güce tapma ey kavmim ! Zalimini öz ellerinle besleme ! Korkuya boyun eğme ey kavmim ! Zillet halkasını ellerinle boğazına geçirme ! Sana fiyat biçenlerin ödediğine aldanma ey kavmim ! Sana değer biçenlerin yüreğine sığın. Unutma ki, kulun gücünün bittiği yerde Allah'ın yardımı başlar. İçindeki iyileri gözet ! Onları içinden çıkardığın eşkıyalara rüşvet verme ! Toplumsal değişimin baharı geldiğinde kullanacağın bir maya bulunsun. Ona gözün gibi bak. Yüreğinde bir inci gibi sakla zamanın afetlerinden, kendi afetlerinden. Ağla ey kavmim ! Anla ey kavmim ! |
23 Nisan 2009, 16:51 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 5446 Üyelik T.:
30 Kasım 2008 | RE: Kürtlerin Tarihi
Bu kainatın bir sahibi var ise ki var ALLAH cc ozaman bizler neye sahib olmak istiyoruz hani müslümanlar kardeşti o halde kürt olsun türk olsun farketmez kim olursa olsun elhamdülillah diyor ise benim kardeşimdir. ESSALAMÜNALEYKÜM |
04 Temmuz 2009, 16:52 | Mesaj No:4 |
RE: Kürtlerin Tarihi
bu sorunun niye çıktığına hiç baktınızmı veya niye çıkmış diye hiç düşündünüzmü bakıyorum herkez kendisine göre bir yorum getirmiş. ilk sayfada anadoluya göç deniliyor acaba neden göç ediyorlar veya ediliyorlar diye hiç düşündünüzmü bu güzelim memleketi niye bırakıp gidiyorlar sizce buranın havası suyu yaylaları allah ın bahşettiği nimetlerdir burda yaşayan insalara. ama ne yazıkki göç ediyorlar veya etiriyorlar. hep üvey evlat olarak gürüldük ve halada öyle bakıyorlar bize eğitimden sağlık tan tut herşeyde ayırma var kayırma var. GAP diye bir proje çıkarttılar kırsal kesimde yaşayan her kesi göç ettirdiler zorladılar kendisini bıraz maddi olarak zengin ise eğitim yok sağlık yok diye göç etmek zorunda kaldı. kimiside evleri yakıldı yıkıldı diye kaçmak zorunda kaldı. yani kısacası kendi topraklarımızdan kültürümüzden zorla uzaklaştırldık. daha anlatacak çok şey var şimdilik kısa keseyim ha bu arada tarihleri ve sayıları baya eksik yazılmış şeyler var tarihleri daha eskilere dayanır ve sayılrı söylenenlerden daha fazladır onuda daha sonra anlatırım
| |
05 Temmuz 2009, 17:06 | Mesaj No:5 |
KÜRT TARİHİ
Kürtler, ortadoğunun en eski halklarından olup Toros dağlarından Zagros dağlarına kadar uzanan coğrafyada yaşayan ve Hint-avrupa dil grubuna ait bir dil konuşan halkdır. Yaşadıkları coğrafyanın adı tarihsel olarak Kürdistandır, başka bir tanımla ise kuzey Mezopotamya da denilebilir. Tarihi kaynaklar Kürtlerin tarihini 5000 yıl geriye götürmektedir. etimoloji Kürt isminin kaynağı tarihsel olarak çok eskilere dayanmaktadır. Bazı araştırmacılara göre Kürt teriminin temelinde KUR kelimesi yatmakta olup Sümer kökenlidir. Sümerce'de kur, dağ demektir.tieki aidiyeti ifade eder. Böylelikle KURTi kelimesi dağın halkı anlamına gelmektedir. Bu ismin geçmişi M.Ö. 3000 lere kadar dayanmaktadır. Kürdistan coğrafyası bilindiği gibi dağlık bir bölgedir. O çağlarda insanlara coğrafyalarıyla veya yaşam tarzlarıyla bağlantılı adlar verilirdi. Kürtlerinde işte bu dağlık coğrafyada binlerce yıldır yaşamasından dolayı bu adı almış oldukları ileri sürülmektedir. Sümercedeki KURTi adı, Greklerede 2200 yıl önce Kurdienne (Kürt memleketi) diye geçmiştir. The Name Kurd And its Philological Connections adlı yazısında Driver, listesini yazıtlardan çıkardığı Kurti, Karda, Karduk, Gord, Kord, Cardakes, Cyrtii, vd gibi sonekleri farklı dillere göre değişse de hepsi ortak bir krd/krt öğesi içeren tüm bu adların aynı kökten geldikleri ve etnik olarak ilişkili oldukları sonucuna varmıştır. Dr. Asad Khailany nin yaptığı araştırmalarda binlerce yıllık tarihi kaynaklar Kürtleri şöyle kaydetmiştir: Dr. Asad Khailany s researches based on thousands of historical resources. Sümerler (Sumerians) - Karda, Kurti ve Guti, Babiller (Babylonians) - Garda ve Karda, Asuriler (Assyrians) - Qurti ve Guti, Grekler (Greks) - Kardukh ve Gordukh, Ermeniler (Armenians) - Kortukh ve Gortai-kh, Persler (Persians) - Gurd veya Kurd, Süryaniler - (Syrians) Kardu ve Kurdaye, ibraniler ve Keldaniler (Hebrews and Chaldeans)- Kurdaye, Aramaik ve Nesturiler (Armamic and Nestorians)- Kadu, Erken islamik dönemlerin Arap yazarları (Arabs) - Kurd (çoğul Akrad), Avrupalılar ise M.S. 7. yüzyıldan itibaren (Europeans) - Kurd demişlerdir. Milattan önceki tarihlerde Mezopotamya da tarih sahnesine çıkmış birçok kavimlerin Kürt asıllı olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır. Mesela isimleri tarihlerde anılan; Subaru, Kurti, Guti, Lulu, Kusi, Kassit, Mitanni, Med, MannaiUrartu, Karduk, Cyrtii, Gord, Kord, Kardakes v.s. gibi kavimlerin çoğunun Kürd olması çok yüksek olasılıktır. Etimolojik olarak incelendiğinde bugünkü Kürtlerin atalarından bahsedildiği anlaşılmaktadır. coğrafya Kürtler, aslen Türkiye, iran, Irak, Suriye, Ermenistan devletlerinin sınırları içinde ve tarihsel olarakda Kürdistan diye adlandırılan coğrafyada yaşayan, Aryan kökenli etnik gruba mensup kişilerdir. Kürt halkı nın kesin olarak nüfusu belli değildir; bu sayı, kaynağa göre 20 milyon ile 50 milyon arasında değişmektedir. Kürtlerin çoğunluğu Sünni Müslümandır. iran'da yaşayan Kürtlerinin çoğunluğu Sünni, diğerleri Ahli-Hak ve Şii dir. Ayrıca Alevi, Yezidi, Yahudi, Zerdüşt ve Hıristiyan Kürtlerde vardır. Avrupada ise 1.5 milyondan fazla Kürt yaşamaktadır. Kürt dili Hint-Avrupa dil ailesi içinde yer almaktadır. Bu ailede yer alan iran dil grubu, Kürtçeyi de içermektedir. Daha açıkcası Kürtçe irani diller ailesinin kuzeybatı grubu içindedir ve Farsça dan bağımsızdır. Kürtçe, bugün Türkiye, iran, Irak, Suriye, Ermenistan diye bilinen değişik devletlerin sınırları içinde yaşamakta olan ve tarih boyunca Kürdistan olarak bilinen coğrafyada konuşulur. Dünyada tahminen 20-25 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. Kürtçe, Irak ve Kürdistan Özerk Bölgesinde resmi dil olarak tanınmışdır. Filolog (Dilbilimci) abdülmelik fırat a göre Kürtçede 100 binin üzerinde kelime vardır. Kürt edebiyatı, halk edebiyatı ve yazılı ede Eric Jensen kitabında: Ortadoğunun Kürtleri Kürdistanda modern tarih daha muhafaza edilmemişken Kürdistanda yaşıyorlardı diye yazmaktadır. Mezopotamya tarihi uzmanı Pennsylvania Üniversitesi Doğu bilimleri Başkanı Prof. Ephraim Avigdor Speiser göre tarihte ilk Kürt halkından bahsedilmesi M.Ö 3000 yıllarında Gutium adı altında gerçekleşmiştir. Gutiumlular (Kürdistan) Hint-Avrupa dili konuşmaktaydılar (Morris). Gutium Kürdistanın ta kendisi olması bir tarafa etimologlara göre Guti kelimesi dahi Kürt kelimesin değişime uğramış şeklidir. Prof. Howorth a göre Kurdistan adı Gutium kelimesinden türemiştir. Ve Babilonyaların kullandığı Khuradi veya Quradu kelimesini Guti adıyla bağdaştırmaktadır. Guti ülkesi modern Kürdistanın adıdır. Sayce ye göre Kürt adı Babiloncadaki quradu kelimesinden gelmektedir ve savaşçı anlamını taşımaktadır ve bu kelime Van cıvarındaki halkın adından kaynaklanmaktadır. Ortadoğu uzmanı eğitimci Dr. Honigman a göre Guti kelimesi Kürt kelimesiyle aynıdır. Guti, Kurti adının iranize şekliyle telaffuz edilişidir. G>K dönüşümü olmuş. Örneğin: Kardeş kelimesinin Gardaş kelimesine dönüşü gibi. Etimolojik olarak R harfinin zamanla yutulmuş olması ise etimolojide doğal bir olgudur, dolayısıyla, ortaya Guti çıkmış: Guti-Gurti-Kurti. Gutilerin yaşadığı Güney Kürdistan yöresinde halen Judikan adlı Kürt aşireti mevcuttur. Araştırmacı Rawlinson a göre ise Gut ilkel Keldani dilinde sığır anlamına gelmektedir Başka bir iddiaya göre ise Guti kelimesi Sümer kökenlidir ve yine (Gud=öküz, sığır) bugünkü Kürtçe de yer alan öküz, sığır sahibi olan halk anlamına gelmektedir. Gutiler bugünkü Soran Kürtlerin yakın durmaktadırbiyat olarak ikiye ayrılır. Sözlü edebiyat, yani halk edebiyatının tarihi binlerce yıl öncesine kadar dayanıyor. Yazılı edebiyat ise bin yıl öncesine kadar dayanıyor. Hemadani Baba Tahir (935-1010), Kürt edebiyatının ilk yazılı örneğini, bin 100 yıl önce iran da Arap alfabesiyle Kürtçe yazmıştır. Kürtçe nin eski ve güçlü edebi ürünlere sahip diğer bir lehçesi de Kurmanci lehçesidir. Kurmanci lehçesiyle bu güne kadar ulaşmıştır şiirler yazan Kürt şairleri arasında ilk akla gelenler Elîyê Herîrî (1425-1495), Feqîyê Teyran (1590-1660), Melayê Cizîrî (1570-1640) ve Ehmedê Xanî (1650-1707)'dir. Ehmedê Xanî nin Mem û Zîn adlı ünlü eseri ilk kez 1730'da çevrilip yayınlanmıştır. tarih Kürtlerin Anadolunun en eski halklarından biri olduğu yapılan genetik, etnografik, linguistik, etimolojik ve arkeolojik araştırmalarla gün ışına çıkmaktadır. Dünyanın her köşesinde halklar yaşadı. Ama Mezopotamya nın, Zagros'un ayrıcalığı var. Yazının keşfedildiği yer burası. Atın ilk ehlileştirildiği, ilk tekerleğin döndüğü, ilk aritmetik, tıp, ilk teleskopun yapıldığı, ilk destanın söylendiği, ilk şiirin yazıldığı, ticaret, dış ilişkiler, diplomasi, barış antlaşmaları, ilk türküler, ilk yontular, ilk tapınak, ilk mutfak, ilk şarabın keşfi ve ilk tiyatronun yaratıldığı insanlığa kucağını açmış bir yöre. işte bunların hepsinde Kürt halkının alın teri vardır. Mezopotamya bölgesini Mezopotamya yapan Dicle ve Fırat nehir isimleride Kürtlerden kaynaklanmaktadır. 1 antik çağda kürtler Medeniyetin beşiği olan Mezopotamya yöresinin antik halklarından biri olan Kürtler hakkında bir çok eski tarihçi ve coğrafyacı binlerce yıl evvel yazdıkları kitaplarda bahsetmektedir. Bu kitaplarda ve eserlerde Kürtlerin antik çağlardan bu yana yer aldığı, kurduğu birçok beylik, krallık ve devletlerden bahsedilmektedir. Özellikle Yunanlı ve Romalı tarihçiler Kürt tarihinin aydınlanmasına ışık tutmaktadır. Anadolu, Mezopotamya ve iran kaynakları Kürtlerden bahsetmektedir. mezopotamya ve kürtler subaru krallığı Subarular ın yazılı tarihi hakkında ilk bilgileri Hitit tabletlerinden almaktayız. Buna göre yörenin ilk sakinleri Mitanni adında bir devler kuran Hurriler olmuştur. M.Ö. 3000 ve 4000 yıllarında bölgede Subarular ın yaşadıkları ve Fırat isminin bu halk tarafından verildiği ileri sürülmüştür. Subarular ın Hurriler le aynı kökten geldikleri ve yeryüzünde madeni ilk işleyen kavim oldukları bilinmektedir. Hatta işlenen madenlerin Mezopotamya ya da ihraç edildiği anlaşılmaktadır. Mezopotamya da gelişen kültürlerin kökenini burada aramanın daha doğru olacağı kanaatindedirler. M.Ö. 17. yüzyıl içindede Subarular Mitanni Krallığı nı kurdu. Subaruların Kürt olduğuna dair tezler vardır. Subar ların diğer adı Suvar dır. Subaru kelimesi Kürtçedeki Şivan kelimesinin bozulmuş hali olduğu iddia edilmektedir. Kürtçede Şivan Çoban demektir. Kürtlerin önemli bir bölümü bugünde çoban hayatı sürdürmektedir. Erbil de Subaruların bir bölümünün yaşadığı yerde tarihi Kürt aşiret konfederasyonu olan Zubari konfederasyonu Subari-Subaru adını halen taşımaktadır. Irak da dışişleri bakanlığı yapmış Hoşyar Zebari adında bir Kürt bakan dahi vardır. guti krallığı Zagros dağları ve Aşağı Zap nehrinin kıyılarında yaşayan ve bu günkü Kürtlerin atalarından biri olan Gutiler veya Kutiler, M.Ö. 2700 yıllarında bağımsız bir devlet kurar, Gutiler - Kutiler Mezopotamyanın en eski halklarındandı. Gutilerin bilinen 21 tane kralı olmuştur. Guti-kuti iktidarı 2 asıra kadar sürmüştür. Guti hanedanlığı daha sonra ise Ur hanedanlığı tarafından sona erdirilmiştir. Gutiler, Mezopotamya kuzeyindeki Akad memleketlerini M.Ö. 2649 yıllarında işgal edip tam iki asra yakın, Sümer ve Akadları idare ettiler. Akadlar döneminde Zagrosda yaşayan Gutiler Akad kralı Naram-Sin in ölümünden sonra kral adayları arasında yaşanan kavgadan faydalanarak Akadları süpüren Gutiler, demoralize olmuş Akad ordusunu yendi. Fırat nehri kenarında bulunan Agade şehrini alarak imparatorluğuda ele geçirdiler. Kürtler ortadoğunun en eski tarihlerinden birini oluşturmaktadır. Tarih, antropoloji, etnografi, ve linguistik gibi değişik bilim dallarında uzman olan araştırmacıların büyük çoğunluğu Gutileri Kürtlerin ataları olarak saymaktadır. | |
31 Mart 2014, 23:46 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 40187 Üyelik T.:
20 Mart 2014 | Cevap: Kürtlerin Tarihi Tek bir sözle söylemek gerekirse Kürtler Ümmetin yetimleridir...Tarihçeleri nedense her kaynakta farklı dillendirilmiş,bir Müslüman kürt olarak var oluş tarihimden çok Müslüman oldukları tarihçe önemlidir.Müslüman atalarımın yol çizelgesi,çizelgem;davaları davamdır...Atalarım Selahaddin eyyübü,Şeyh said ve daha Alimler ve şeyhlerdir...Gerisini savur gitsin...
__________________ Ben sizi Allah’ın kitabına ve Resulü’nün sünnetine çağırıyorum: Gerçekten sünnet öldürülmüş ve bidat diriltilmiştir.Hz.Huseyin |