|
Konu Kimliği: Konu Sahibi BEDİİ HAMİT,Açılış Tarihi: 11 Ekim 2010 (18:36), Konuya Son Cevap : 22 Şubat 2012 (01:22). Konuya 7 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
11 Ekim 2010, 18:36 | Mesaj No:1 |
Akıllarını kullanmayanlar ! Akıllarını kullanmayanlar ! İslam dini akılla anlaşılmaz ancak vahiyle anlaşılır diyenler bir yanılgı içindedirler. Kuranda onlarca ayet bu vahyi akılla düşünün idrak edin ve iman edin diye sık sık uyarı yapar. Akıl veya aklın olmasa sen neyi anlayacaksın. Neyi idrak edeceksin.? ALLAHın biz kullarına verdiği en büyük nimet akıl değil mi ? Verilen nimetlerden hesaba çekileceksiniz. (Tekasür 8 ) Haydi, bakalım . ALLAH bizlere verdiği akıl nimetini bir an olsun geri alsın ve bizleri akıldan noksan kullar etsin ! O zaman biz neyi anlamış olacağız? Vahyi, kuranı nasıl anlayacağız ki ? Rabbilalaemin, biz insanlara akıl vermeseydi. Veya şöyle düşünün dünyada yaşayanların hiçbirisi akıl sahibi olmasaydı ve ALLAH bu akıl nimetini kullarına bahşetmemiş olsaydı indirdiği vahyin ne önemi olacaktı?. Sizce, ALLAH İslam dinini kullarına indirecek miydi ? Kullarını bu gerekçe ile imtihan edecek miydi ? ALLAH bu kuranı ancak düşünen akıl sahipleri için indirdiğini söylüyor yani vahyimin anlaşılması için ancak akıl sahiplerine indirdim ancak akıl sahipleri anlar ve kavrar diyor Bir önemli tespitte şudur. Kuran ile akıl asla ve kesinlikle çatışmaz. Yani vahyin akılla çatışması imkansızdır. Şayet, akılla çatışır gibi görünecek olursa vahiy esastır. Vahye uyulur( Kurana ). Çünkü aklı düzenleyen akla yön veren ve hangi akılla düşüneceğini belirten vahiydir. Vahiy akla kılavuzluk eder. Devam edeceğim
__________________ EN BÜYÜK ALLAH BAŞKA BÜYÜK YOK. NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE | |
Konu Sahibi BEDİİ HAMİT 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler.... | Makale ve Köşe Yazıları | yetersiz | 2 | 2380 | 07 Şubat 2011 16:39 |
Hz Yusufun Firavunu Kafir değildi. | Makale ve Köşe Yazıları | kamer34 | 37 | 19537 | 24 Ocak 2011 17:30 |
Tagut düzende oy kullanmak şirk midir ? | Makale ve Köşe Yazıları | hiranur86 | 102 | 46170 | 12 Ocak 2011 14:33 |
Zerre kadar iyilik ve kötülük görülmesi | Makale ve Köşe Yazıları | talibetün | 16 | 8369 | 27 Aralık 2010 17:53 |
Bela ve musibetlerin, günahlara kefaret olması | Makale ve Köşe Yazıları | Mihrinaz | 16 | 9859 | 16 Aralık 2010 01:51 |
26 Ekim 2010, 16:15 | Mesaj No:2 |
ve Gazalinin şu sözüne de bakalım. dini bilginin doğruluğu akılla anlaşılır ( Kanunu’t-Tevil Risalesinden ) İslam dini akla çok büyük önem veriyor. Aklı olmayanın dini yok, Akıl etmeyenin de cennete yeri yoktur. Ayrıca şunu da önemle belirmek isterim ki vahyi tasdik eden, doğrulayan da akıldır. Eğer, akıl vahyi doğrulamazsa vahiy, vahiy değildir. Örnek , Hiristiyanlar da Hz isanın kendilerine vahiy getirdiğini ve bu vahye iman ettiklerini söylerler. Ama nasıl bir vahiy ki bu, ALLAH 3 tür, isa da ALLAHın oğlu ve aynı zamanda ilahtır diyorlar. Bu inançlarını yine hz isanın sözde getirdiği bu vahye dayandırırlar. Halbuki, kuran bunun zıddını söyler o halde hangi vahiy GERÇEKTİR ? Müslümanların mı yoksa hiristiyanların mı? Bunu kavrayacak olan akıldır ve akıl kuranın vahyine iman eder Kuran , ALLAH kelamıdır ve günümüze kadar nakil edilerek, akıl ile çatışmayarak gelmiştir. Yani AKIL BU NAKLİ, bu vayhi DOĞRULAMIŞTIR. Bakın kuran kerim açıkca bunun bir benzerinin olamayacağını, beşer tarafından yazılamayacağına akla davet ederek düşünerek cevap verin der.. ve bu kitabın ALLAHın kitabı olacağı ve akıl ile kavranabileceğini çok açık bir şekilde ayetlerle ifade eder Din ancak vahiy ve akıl ile anlaşılır. Tek başına vahiy veya tek başına akılla din kavranamaz İnsan yaratılışı, aklı ve fıtratı bu gerçeği kabul etmek üzere üzerine yaratılmıştır. Kuran ile akıl asla ve kesinlikle çatışmaz. Yani vahyin akılla çatışması imkansızdır. Şayet, akılla çatışır gibi görünecek olursa vahiy esastır. Vahye uyulur( Kurana ). Çünkü aklı düzenleyen akla yön veren ve hangi akılla düşüneceğini belirten vahiydir. Vahiy akla kılavuzluk eder.
__________________ EN BÜYÜK ALLAH BAŞKA BÜYÜK YOK. NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE | |
26 Ekim 2010, 17:28 | Mesaj No:3 |
Din ancak vahiy ve akıl ile anlaşılır. Tek başına vahiy veya tek başına akılla din kavranamaz İnsan yaratılışı, aklı ve fıtratı bu gerçeği kabul etmek üzere üzerine yaratılmıştır. Bakınız ayet vereceğim. İşte bu görüşü destekleyen ayetler Rum-28: ……… Akıl edenler için ( Anlaşılsın diye, anlaşılması için ) ayetlerimizi işte böyle açıklıyoruz. (Demek ki, din ayet ve vahiy akılla anlaşılabiliyormuş.) Rum-29 : Gel gör ki haksızlık edenler, ( akılsızca) bilgisizce kötü arzularına uydular. ALLAH'ın saptırdığını kim doğru yola eriştirebilir? Onlar için herhangi bir yardımcı yoktur Yunus-100. o iğrenç azabı, o pis azabı akıl etmeyenlerin üzerine bırakır ( Akıl etmeyenlere korkunç, iğrenç, pis bir azab öngörülmüştür ) Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık. (Mülk Suresi, 10) Zümer : 18 İşte bunlar ALLAHın kendilerine hidayet ettiği kimselerdir.İşte bunlar öz akıl sahiplerinin ta kendileridir.” ( Gerçek akıllılar kimler imiş ? ) “Ey iman etmiş olan selim akıl sahipleri !.. ALLAH tan korkun.” (Talak : 10) (BU ayette İman edenlere övgü dolu bir hitap var siz akıl sahiplerisiniz deniyor. Yani inanalar ancak akılsahiplerinin olabileceği söyleniyor ayetin tersi de şu şekilde olması mümkün ey inanmayan ey akılsızlar aklısız olanlar inanmayanlardır akıllı olanlar ise ancak inanlardır ) “Ey akıl ve basiret sahipleri ! İbret alın.” (Haşr : 2) “Ancak selim akıl sahipleridir ki, iyice düşünürler.” (Rad :19) ( Doğru düşünen kim ? ) “Siz halâ aklınızı başınıza almayacak mısınız ? Halâ aklınız başınıza gelmeyecek mi ? “ manâsına gelen “EFELÂ TAĞKİLÛN” lafzını beyan etmektedir Bakara-13: Onlara, "İnsanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "Yani biz de kafası çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı?" derler. Haberiniz olsun ki, kafası çalışmayan düşük seviyeliler onların ta kendileridir; fakat bilmiyorlar Akıl edilmeden edilen iman insanı sapıklığa kadar götürür ki, bunun en güzel örneğini geçmişte putperesler günümüzde ise hiristiyanlar vermektedir.Putperesler, İmanlarını akletmeyerek putların nasıl ilah olabileceklerini, Hiristiyanlar da hz isanın da nasıl ALLAHın oğlu olabileceğini akılları ile düşünmeden iman etmeleri onları yanıltmış ve onları sapıklığa kadar götürmüştür. Peki bu gerçekleri ve doğruları gören kavrayan akıl hangi akıldır bu.? Binbir türlü akıl ve buna bağlı inançlar vardır .Buna göre Dünyada yaşayan her türlü insan değişik akılda ve inançtadırlar ve kendi aklılarınca kendilerinin doğru yolda olduklarını zannederler. Bir Japon, bir Hindu, bir çinli, bir Amerikalı, bir Afrikalı ve bir Müslüman her biri değişik inanç ve değişik akıllara sahiptirler. Ve kendi doğruluklarını yine akılları ile açıklarlar. Kuranın bizden istediği ve onayladığı akıl hangisidr ? Hangi akılla düşüneceğiz, karar vereceğiz ki, doğru yolu bulabileceğiz? İşte Rum- 30 ayeti bunu açıklar Rum-30 : Öyleyse sen yüzünü ALLAH'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, ALLAH'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. ALLAH'ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler ALLAH'ın yaratma kanununa uygun olarak dine dön ki, insanları ona göre yaratmıştır. ALLAH'ın yaratması değiştirilemez." Fıtrat terimi, bu bağlamda, insanın doğru ile yanlış, gerçek ile sahte/düzmece arasında ayrım yapabilmesine ve böylece ALLAH'ın varlığını ve birliğini kavrayabilmesine imkan veren aklı ve doğuştan edindiği sezgisel yeteneği ifade eder. İnsanın, insan ruh , akıl ve zekasının, fıtratının aslı da Hakk'ı tanımak v e gerçek yaratanından başkasına kul olmamak içindir. İnsana akıl ve ruh, yanlış duysun, şeytana uysun diye değil, gerçeği ve iyiliği duysun, aslını ve sonunda döneceği yeri ve ona karşı vazifesini bilsin diye verilmiştir Şöyleki: insan, ruh-beden den yaratılmış olup ruh tamamıyla ALLAH ın ruhundan gelmedir. Ruh ve maddenin yanında insana ayrıca bir nefs ve şuur da verilmiştir. Artık insan görecek hem aklı hem de gönlü kalbi ve ruhu ile özü ( ALLAH ı kavrayacak davetçinin davetine sıcak bakacak en azından bunu kalbimiz hissedecek bu daveti reddetmeyecektir. Çünkü kalbimiz ve aklımız bu davete kesinlikle red meyilli yaratılmamıştır. Tersine tamamıyla bu sıcak ve samimi daveti kabullenecek şekilde yaratılmıştır bu davete hiç yabancı kalmaz ve aynı zamanda özlediği davettir de bu. Aynı zamanda da bu davete çok çok uyumlu ve çok da yatkın yaratılmıştır. fıtratı bunun üzerene kurulmuştur ki, artık demiyesiniz biz babalarımız atalarımızdan böyle gördük ALLAHı tanımıyorduk veya ona şirk koşuyorduk sakın demeyesiniz bakın siz bu yaratılışta değilsiniz, eğer şuurunuzu ve aklınızı bu yönde kullanmaz, veya şeytanın telkinleri ile nefsiniz ile kalbinize ısrarlı baskı yapmıyorsanız kesin beni ve davetçimi tanıyacaksınız şeklinde mesaj var. Şayet böyle yapmaz temiz ve saf yaratılmış fıtratınıza nefsi ve şeytani bir baskı uygularsanız ve böyle yaparsanız.artık kalbiniz mühürlenir. Aklınız çalışmaz ve akılsızlardan , sapıklardan olursunuz devam edeceğim
__________________ EN BÜYÜK ALLAH BAŞKA BÜYÜK YOK. NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE | |
27 Ekim 2010, 12:28 | Mesaj No:4 |
NAHL-65- ALLAH gökten su indirerek, onunla yeri, ölümünden sonra diriltti. Gerçekleri işitebilecek kulakları olanlar için bunda ibret dersi vardır Su, her canlının hayatıdır. Ayeti kerime suyu bütün yeryüzü için hayatın kaynağı olarak gösteriyor. Yeryüzünde bulunan her nesnenin ve her canlının hayatı. İşte ölümü hayata çeviren, gerçekten ilah olmayı haketmiştir. "Gerçekleri işitebilecek, kulakları olanlar için bunda ibret dersi vardır." İşittiklerini düşünenlere... Bu problemin yani ilahlık probleminin işaretlerini ve ölümden sonraki hayatta yeralan kanıtlarını Kur-an'ı Kerim pek çok yerde ele almış ve çoğu zaman bu noktaya dikkatleri çekmiştir. Bunda söylenen söze kulak veren, onu anlayıp düşünenler için ibret dersi vardır. Bir diğer ibret ise, yaratıcının olağanüstü sanatını gösteren ve bu hayret verici sanat ile ALLAH'ın ilahlığını gösteren hayvanlardır: 66- Sizin için süt hayvanlarında da ibret dersi vardır. Onların karınlarındaki (bağırsaklarındaki) posa ile kan arasından size halis ve tatlı içimli bir besin kaynağı olan sütü içiririz. Hayvanların memelerinde biriken bu süt neden, nasıl meydana gelmektedir? Bu kan ile dışkı arasından süzülüp gelmektedir. Dışkı ise, gıdaların, midede sindirilmesinden ve bağırsaklarda kana dönüşecek olan öz suyun emilmesinden sonra arta kalan şeylerdir. Vücutta bulunan her hücreye kadar ulaşan bu kan, memelerdeki süt bezlerine ulaştığında yüce ALLAH'ın hayret verici üstün sanatı ile süte dönüşür. Bu öyle bir sanattır ki, kimse onun nasıl meydana geldiğini bilemez. Bedende sindirilen gıda maddeleri, özlerinin kana dönüşmesi ve her hücrenin ihtiyaç duyduğu maddeleri bu kanın içinde seçerek beslenmesi gibi işlemler gerçekten son derece ilginç ve hayret verici işlemlerdir. Bu işlem, bedende her saniye devam edip gitmektedir. Aynı şekilde alınan gıdaların yakılıp enerjiye dönüştürülmesi de sürekli devam eder. Her an bu ilginç cihazda, sürekli devam eden bir yapma ve yıkma işlemi bulunmaktadır. Ve bu iki işlem, ruhun bedenden ayrılışına kadar hiç durmadan devam eder. ŞİMDİ Akli dengesi yerinde olan bir insanın bu hayret verici işlemler karşısında durup bu insan vücudunu yapan, yüce yaratıcının gücünün önünde eğilmemesi, bütün varlığıyla ve zerreleri ile titrememesi mümkün değildir. Yüce yaratıcı tarafından yaratılan insan vücudu, insan tarafından yapılmış en karmaşık aygıtlardan daha karmaşıktır ve onlarla kıyas bile edilemez. Hatta insanın vücudunda bulunan sayısız hücrelerden biri ile bile karşılaştırılamaz. Emilme, dönüşme ve yakma işlemlerinin ana hatlarına ilişkin özelliklerin ötesinde akılları durduran detaylar bulunmaktadır. Bu işleyişde vücuttaki tek bir hücrenin çalışması bile gerçekten hayret vericidir. İnsan O'nun yaptıklarını düşünmekle bitiremez. Bütün bunlar yakın bir zamana kadar bir sır olarak kalmışlardı. Burada Kur-an'ı Kerim bilimsel bir gerçeğe parmak basarak sütün kan ile dışkı arasından süzüldüğünü ifade etmektedir. Bu gerçekte yakın bir zamana kadar bilinmiyordu. Kur'an'ın bu gerçekleri tesbit ettiği dönemde, değil onları, böyle bilimsel bir şekilde tam ve eksiksiz olarak tesbit etmek, onu düşünebilmek bile mümkün değildi. Aklına saygı duyan bir insanın bu konuda kuşkuya düşmesi veya tartışmaya girmesi mümkün değildir. Bütün bu gerçeklerden biri bile bu Kur'an'ın ALLAH tarafından gönderilen vahiy olduğunu isbat için yeterlidir. Çünkü Kur'an'ın bu gerçeği bütün çıplaklığı ile ortaya koyduğu sırada insanlık ondan habersiz bulunuyordu. Kur-an'ı Kerim bu apaçık bilimsel gerçeği de geçerek ALLAH tarafından gönderilen vahyin delillerini başka özelliklerinde de göstermektedir. Bütün amaç, bu özellikleri anlayacak ve onları takdir edeceklere sunmaktadır. Fakat bu türden bir gerçeğin mükemmel bir şekilde sunulması bile inatçı tartışmacıları susturmaya yeterlidir. devam edeceğim
__________________ EN BÜYÜK ALLAH BAŞKA BÜYÜK YOK. NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE | |
02 Kasım 2010, 18:35 | Mesaj No:5 |
Akılla imana en çarpıcı örnek Firavunun büyücülerinin imanıdır. Ayetleri hatırlayınız, Musa (as) mucizesi karşında gördükleri asıl gerçeğe iman ettiler. Çünkü bu iş Kendilerine göre olacak iş değildi.Musa peygamberin asasının attığında yılan olması büyü olmayıp, gerçek olduğunu en iyi onlar bildiler. Sihir ve büyü olması imkansızdı. Kendileri büyü konusunda uzman olmuş ve her türlü büyü ve sihri işlerini bilen birileri olarak gördükleri mucizeye akılları ve bilgileri ile iman ettiler ve bir anda akıllarının kabul ettiği gerçeğe kalblerini de yönlendirdiler ve firavunun korkunç tehdine boyun eğmeyerek ve ondan hiç kormadan bakın ona nasıl cevab verdiler ...O halde ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve sizi hurma dallarında sallandıracağım. Siz de elbette, hangimizin azabı daha şiddetliymiş ve daha sürekliymiş öğrenmiş olacaksınız.” Dediler ki: “Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla ‘tercih edip-seçmeyiz.” Neyde hükmünü yürütebileceksen, durmaksızın hükmünü yürüt; sen, yalnızca bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin.” “Gerçekten biz Rabbimize iman ettik; günahlarımızı ve sihir dolayısıyla bizi kendisine karşı zorlayarak-sürüklediğin (suçumuzu) bağışlasın. ALLAH, daha hayırlıdır ve daha süreklidir.” (Taha Suresi, 71-73) (Onlar da“Biz de şüphesiz Rabbimize döneceğiz” dediler. Oysa sen, yalnızca, bize geldiğinde Rabbimizin ayetlerine inanmamızdan başka bir nedenle bizden intikam almıyorsun. “Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi müslüman olarak öldür.” (Araf Suresi, 125-126) “Hiç zararı yok” dediler. “Çünkü biz gerçekten Rabbimize dönücüleriz.” “Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.” (Şuara Suresi, 50-51) Ayetlerde haber verildiği gibi iman eden bu kişiler, Firavun’un tehditlerine karşı kararlılık göstermiş, ona boyun eğmemişlerdir. Çünkü artık onlar öldürülseler bile üstün ve güçlü olan, her şeyi yaratan ve her şeyin Rabbi olan ALLAH’a döneceklerini anlamışlardır. Eski inkarlarının ve dine karşı olan aleyhte tavırlarının ise Rableri tarafından da bağışlanacağını ummuşlardır. Çünkü ALLAH çokça bağışlayan ve esirgeyendir
__________________ EN BÜYÜK ALLAH BAŞKA BÜYÜK YOK. NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE | |
02 Kasım 2010, 18:48 | Mesaj No:6 |
Eğer, akıl vahyi doğrulamazsa vahiy, vahiy değildir. Demiştim. Ve Hirstiyanların Hz isaya ne şekilde iman ettiklerini akıllarına sorgulamadan İsanın Allahın oğlu veya Allahın kendisi olduğunu yine kendilerine inen vahiy doğrultusunda inandıkları gerçeğini örnek olarak ortaya koymuştum. Eğer, akıl vahyi doğrulamazsa vahiy, vahiy değildir" cümlesini şu soruyla açmak isterim. Aklımızı inancımızın önününe mi koymalıyız ? Yoksa inancımızı Aklımızın önüne mi koymalıyız ?
__________________ EN BÜYÜK ALLAH BAŞKA BÜYÜK YOK. NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE | |
02 Kasım 2010, 19:09 | Mesaj No:7 |
Eğer, akıl vahyi doğrulamazsa vahiy, vahiy değildir. Demiştim. Ve Hirstiyanların Hz isaya ne şekilde iman ettiklerini akıllarına sorgulamadan İsanın Allahın oğlu veya Allahın kendisi olduğunu yine kendilerine inen vahiy doğrultusunda inandıkları gerçeğini örnek olarak ortaya koymuştum. Eğer, akıl vahyi doğrulamazsa vahiy, vahiy değildir" cümlesini şu soruyla açmak isterim. Aklımızı inancımızın önününe mi koymalıyız ? Yoksa inancımızı Aklımızın önüne mi koymalıyız ? Biz müslümanlar aklımızı inancımızın önüne koyamayız. Çünkü Akla klavuzluk eden vahyin kendisidir. Hangi Akılla düşüneceğimizi, hangi akılla iman edileceğini ortaya koyan vahyin ( Allah kelamının ) kendisidir. Eğer, akıl vahyi doğrulamazsa vahiy, vahiy değildir" cümlesinde ki aklı,inançtan öne koyan manası, gayri müslimlerde yol açtığı Ehl-i Kitap cizgisi dışına çıkmayı,biz müslümanlarda da bazı inanç yanlışlıklarına sebep olmayı sağlamaktadır. Aklımızı inancımızdan öne koyamayız.Önce inanırız sonra aklımızla hikmetlerini,sebeplerini,yapmamız gerekenler ve kaçacaklarımız için adımlarımızı atarız. Cümlemiz Kur'an-ı Kerim'in her ayetine ve Resullullahın her hadisine inandık,iman ettik.Artık ne kadar akıl edebilirsek o kadar amel ederiz. DİKKAT ! Kurandaki hitap, sesleniş, öncelikle kalblere, gönüllere sonra da akla. .... Yani önce kulun kalbi ,aklından önce gelmektedir .Öncelikle Asıl idrak edecek olan aklı değil kalbtir. Daha sonra akıldır. Vahyi Asıl idrak eden kalptir. Kalbinin inandığını akıl tasdik edecektir . ALLAH Kuran ile direk kalplere hitap eder sonra da akıllara. Yani Hitap öncelikle kalbedir. Buradaki kalb, insanın maddi yüreği değildir. Manevi yüreğidir. Manevi kalbidir. Nasıl ki, kalb olmayınca insanın maddi ve bedensel özelliği olmuyorsa, manevi kalbi olmayınca da ruhsal özelliği olmuyor ve olmaz da. Kalb gözün açık olmazsa aklın da çalişmaz. Aklın birşeye yaramaz . Aklı çalıştıracak olan kalbdir. Kuran Kerimde hitap öncelikle kalbedir. Dolayısıyla da akıllara da sesleniş vardır. Aklın yeri neresidir diye soralım ? Aklı ,çok kişilerin dediği gibi başta aramamak lazımdır. Kapte aramak gerekir. Çok defa günlük konuşmalarımız da olduğu gibi şöyle bir cümle de kurarız. Kalbimden geçenleri bir bilseydin ,veya senin aklından ne geçiyor gibi . Aklın yeri kalbin içindedir. Kalb ve akıl iç içe olup, Cenabı Hak, kalbe hitap ederken aynı zamanda akla da hitap etmektedir. Akla hitap ederken de aynı şekilde kalbe de sesleniş vardır. O halde hitap aynı anda hem kalbe hem de akladır. İşte ayetler ARAF 179: Cehennem için insan ve cinlerden pek çok kimse yarattık ki ,Onların kalpleri vardır, Onlarla anlamazlar, Gözleri vardır(Kalp gözü veya akıl) onlarla görmezler. Kulakları vardır onlarla duymazlar. Hayvanlar gibidirler, belki daha aşağıdırlar. İşte bunlardır gafiller. HACC 46: Akıl edecekleri kalblere ve duyacakları kulaklara sahip olmak için yeryüzünde dolaşmadılar mı? Doğrusu gözler kör olmaz .Ama göğüslerdeki kalpler kör olur. KEHF 57: Biz onu (kuranı) anlamamaları için Kalplerinin üstüne örtüler kulaklarına da ağırlık koyduk . [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] BEDİİ HAMİT
__________________ EN BÜYÜK ALLAH BAŞKA BÜYÜK YOK. NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE | |