|
Konu Kimliği: Konu Sahibi NİLGÜN YAZAR,Açılış Tarihi: 01 Aralık 2010 (21:23), Konuya Son Cevap : 02 Aralık 2010 (09:49). Konuya 3 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
01 Aralık 2010, 21:23 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 8150 Üyelik T.:
15 Mayıs 2009 | Güz mektupları -2- Güz mektupları -2- Bu sabah ablamla konuştuk. Telefonda heyecanını gizleyemiyordu: -Bil bakalım senin hangi çocukluk fotoğrafına rastladım bugün? İnsanın çocukluğa ait topu topu iki resmi olunca, tahmin etmek çok zor olmuyor. Dinlemeye devam ettim: “Bir deniz kenarındayız bak burada. Sen yedi, bilemedin sekiz yaşlarında falansın. Bütün kız kardeşler bir aradayız hatta. Ama en tuhaf sensin. Sahi niye böyle?” Hayatı aykırılıklarla geçmiş biri için, bir fotoğraf karesi ne ki abla? diyemedim tabi. Onun yerine: -Hatırlıyorum o resmi. Gülmeye başladı. Ama saçların da çok komik! -Haklısın abla. O resmime ben de çok gülerim. Aslında resim, tipik bir sahil karesi. Mayolu, güneş gözlüklü insanlar, kumsalın üzerine çökmüş, arka fonda deniz falan..öyle işte.. Ama o resimde sıradan olmayan bir şeyler var. Misal benim kıyafetlerim. Herkes şortla, mayoyla poz verirken, benim üzerimde kollarını dirseğime kadar kıvırdığım kire kör renkte merserize bir kazak, alttan da basma bir şalvar. Diz çökmüş ve ellerimi çeneme dayamışım her zamanki gibi. Saçlarım kısacık, Hülya Koçyiğit’in besleme filminden kopyala yapıştır yapılmış sanki. Arkamda ablalarımdan başka iki kadın daha var. Rebecca ve Amanda. Benim yanımda tıpkı benim gibi diz çökmüş genç ve yakışıklı iki adam var. Biri Peter, diğeri Criss. Kanada’dan gelmişlerdi. Biz kamyonla denize giderken, onlar da yolda otostop çekmişler, babam da kamyonun kasasına atlamalarını işaret etmişti. Ablama onların isimlerini saydığımda hayretler içinde kaldı: - Nasıl hatırladın sen o isimleri. Evet abla. Unutmak mutluluktur. Bu yüzden mutsuzum sanırım.. Resme takıldım gün boyu. Ailenin beşinci kızı olarak dünyaya gelince bir yere giderken de “Bak başının çaresine!” durumları hasıl olurmuş belli ki. Ben de karıştırdığım çamaşır selesinde o kazakla, basma şalvarı kaptığım gibi kamyonda bulmuşum kendimi. O güne çok içerlemiştim aslında.. Herkes güzel güzel giyinirken, ben külkedisi gibiydim. Bunu ertesi gün dert ortağım Polis amcaya anlatmıştım hatta. Adının “Rafet” olduğunu salâsı verilirken öğrenmiştim. Evlerimiz karşılıklıydı. Elli- altmış yaşlarında falandı. Polis memuruyken bir yaralanma sonucu malulen emekli olmuştu. Bu yüzden tüm mahallenin Polis amcasıydı. Baharla beraber yol kenarındaki incir ağacının altına tekerlekli sandalyesiyle gelir, güz gelene kadar da içerde gün geçirdiği olmazdı.. Her gün öğleden sonra incir ağacının altına bakar, onu görür görmez yanına koşardım. Çünkü o yaşlarda beni sadece o dinlerdi. Anlardı demiyorum, lütfen. Çünkü çoğu zaman anlaşılmak için değil, sadece birileri dinlesin diye konuşuruz. Belki kaçamadığı için mecburdu beni dinlemeye. Bunu hiç öğrenemedim. Beni dinlemekle kalmaz, çoğu zaman anladığına inanırdım. Gözlerimin içine bakarak konuşurdu benimle çünkü. Gözlerimin içine bakarak konuşan insanlara güvenmeyi ondan öğrendim hatta. Sadece gazetesini okurken gözlerini ayırırdı benden. Zaman zaman buna sinirlenir, bacak kadar boyuma bakmaz, “Ne olur sesli okusana Polis amca” derdim. Önce güler, sonra dediğimi yapardı. Bizim eve gazete girmediğinden gazeteden haber almak sıra dışı bir şeydi. Ailenin beşinci kızının dünyaya geldiği gün, babam İzmir’deymiş. Birkaç gün sonra doğum oldu mu diye evi aramış. Oldu demişler. Erkek çocuk delisi babam ne oldu diye heyecanla sormuş. Derin bir sessizlik olmuş o an telefonda. Herkes susunca “biri kız doğurdu” denir ya, o biri, annemmiş işte. Sonra babam İzmir’den İstanbul’a yük almış ve bir ay boyunca eve dönmemiş. Bunu bir tek Polis Amca’ya anlatmıştım. Gözlerimin dolduğunu görünce “ Bu güzel gözlere yaş dolmasın bakayım, bak kızarım sonra” demişti. Ben gözyaşlarımı silerken, “Sür bakalım sandalyemi de mahalleyi turlayalım” demişti. En sevdiğim iş onu tekerlekli sandalyesiyle gezdirmekti çünkü. Bunu bilirdi. Sonradan anladım bunu o gün kasten yaptığını. Dolaşmayı sevmezdi o çünkü. Tek meskeni o tozlu incir ağacının altıydı. Çok büyük acılar çekerek öldüğünü hatırlıyorum. Son zamanlarında o kadar çok ağrısı olmuştu ki, geceleri mahalle inim inim inlemişti bağırtısından. Bir keresinde anneme sorduğumda “Kötü hastalık kızım” demişti. Ölüme adım adım yaklaştığı günlerde , geceleri acıdan avaz avaz “Nilgün!!! Kızım!!! Neden gelmiyorsun yanıma, canım çok yanıyor Nilgüünn” diye haykırışı kimi geceler halen kulaklarımı tırmalar. Kötü hastalık neden iyi insanların başına musallat olur ki ? Dışarıda öldüresiye yağmur var yine. Şehrin insanları maskeleri kollarının altında hızlı adımlarla evine gidiyor şimdi..Şair demiş ya: Islak sokaklar mevsimindeyiz artık. Bu kalabalık şehre hüzün yağar bu zamanda. Yalnızlık yağar caddelerine. Darmadağın saçlar, ıslanmış yüzler hep yere bakar. Kahvelere bile dert yüklenir Çayları daha bir demlidir.. Herkes kendi türküsünü söyler bu şehirde, Sadece kendi acısına ağlar. Gene başım çatlayacak gibi. Ne zaman yazı yazmaya kalksam böyle oluyor. Güz sancısı ağır geçer, sanırım bundan. Bir büyücü kadın tanırdım eskiden. Ne zaman büyülerle uğraşsa o gece uyuyamadığından yakınırdı.. “Gene uyutmadılar” derdi. Beni de kelimelerim uyutmayacak bu gece. Büyüden beterdir kelimeler. Her şeye rağmen, asıl yazmazsam marazlanırım ben. NilgüN |
Konu Sahibi NİLGÜN YAZAR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Baba(sız)lar günü | Makale ve Köşe Yazıları | NİLGÜN YAZAR | 0 | 1819 | 25 Kasım 2011 21:06 |
Insan insanın zehrini alır | Makale ve Köşe Yazıları | NİLGÜN YAZAR | 0 | 1760 | 25 Kasım 2011 21:04 |
Birinci kadının, ikinci kadına teşekkürü | Makale ve Köşe Yazıları | NİLGÜN YAZAR | 0 | 1472 | 25 Kasım 2011 20:57 |
Yoruldum | Makale ve Köşe Yazıları | NİLGÜN YAZAR | 0 | 1508 | 25 Kasım 2011 20:56 |
Eller ve izler | Makale ve Köşe Yazıları | su damlası | 1 | 1848 | 25 Kasım 2011 20:52 |
01 Aralık 2010, 23:32 | Mesaj No:2 |
oooffff tek kelime ile muhteşem olmuş güz mektupları 1 ve 2 emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık süper ötesi bi şey olmuş ya süper Allah azı olsun+++ rep
__________________ her şeyin bir zamanı vardır sadece sabret.... | |
01 Aralık 2010, 23:55 | Mesaj No:3 |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 |
Öğretmenimizin kaleminden hüzün,ustalık,yürek,içtenlik akar
__________________ Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır. |
02 Aralık 2010, 09:49 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 6969 Üyelik T.:
10 Şubat 2009 |
Tek kelime ile harika iki kelimeye bir çok şeyi sığdıran yüreğe selam olsun emeğinize yüreğinize sağlık hocam...
__________________ Doğru zamanda yapılan yanlış ,yanlış zamanda yapılan doğrudan evladır.. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Güz mektupları -1- | NİLGÜN YAZAR | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 01 Aralık 2010 22:56 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|