Çok İslami bir yazı yazdım..

[Beytül Ahzan]

Çok İslami bir yazı yazdım..

Bir zamanlar İslamcılık akla gelince pılını pırtını toparlayıp kaçanların bugün kendilerini İslamcı olarak tanımlamaları ne tuhaf. Doğru ya, İslamcılık yaftasıyla dolaşanlar bir zamanlar bedel öderdi, söylediği sözün, attığı adımın İslamcılık adı altında yapılıp yapılmadığına bakılır ve hesabı görülürdü. Şu sıralar ise tam tersi bir İslamcılık kimliği popüler. İslamcılığın getirmiş olduğu siyasal simge ortadan kalkınca İslamcı olmanın popülerliği dışında her hangi bir albenisi kalmadı. Hatta durumdan şikâyetçi açık ara sağcılar ve milliyetçilerde kendilerini eşitleyebilecekleri bu pazardan bir yer edinme telaşına girdiler. Birde her ismin başına ‘İslam’ kelimesini getirip İslami tamlamalar yapmadan duramayan, İslam’ı modern Batı’nın bıçağından kurtardığını zanneden Müslümanlar var!

Büründüğümüz her kimliğin başına İslamcı getirmek niye?

İslamcılığı batı ile ilişkilendirip tanımlarsak, başında İslamcı tanımı yer almayan tabirler hangi sınıfın doğal mensubu oluyorlar acaba? Her tanım kendi kimliğini onu temsil eden bireyden alır. Dinin özüne döndüğümüzde ve eşyalara isim koyma yetkisini ALLAH’ın insanlara verdiğini hatırladığımızda, dinsel tanımları din dışı olgulara yapıştırmaya gerek kalmaz. Eğer İslamcılık bati ile ilişkiler noktasında tanımlanacak olursa İslam’ın ürettiği tüm değerler sistemini saf dışı bırakmış oluruz. Sanattan hayata, sosyal statüden dinamik yaşama dair var olan her tanım özünde toplumu idare eden kavramlardır. Ve toplumu yönlendiren kavramlar özünde dinden beslenerek isimlendirilmiş kavramlardır. Çünkü kâinatta dinden bağımsız bir kozmik alan bulunmamaktadır.

İslamcılık bir eleştiriye tabi olacaksa, İslamcılık çarşafı üzerinde kaldırılarak eleştirilmelidir. Eleştiri onun özüne, kimliğine, aslına yapılır. Kabuğuna ve o kabuğun oluşturduğu sınıfın mensuplarına değil. Çünkü İslamcılık bir ‘oyunculuk’ statüsü değildir. Bir bayrağı temsil edenlerin, bir duruşa sahip olanların takındığı her tür tavır ve davranışların genel adıdır. İnsan İslami olmayan bir şey yaptığında saldırı İslam’ın değerlerine değil, insanın zaaflarına, o insanın temsil ettiği kurumların eksikliğine, en önemlisi yapılan hatanın bizzat kendisinedir. Toptan süpürücülük yapanların insanları sınıflaştırarak yapmış oldukları ayrıştırma işlemi, yarın çok daha farklı tanımları gündeme getirecektir. İslami eğlence, İslami dans, İslami banka, İslami örgüt, İslami moda gibi saçma sapan kalıpların ardına sığınarak yaptıkları çirkin işleri İslam boyasıyla boyayıp baş aşağı göstermeye meraklı dalkavuklar, her bir tanımı gelecek kuşaklar için içinden çıkılmaz bir sosyal yara haline getireceklerdir.

İslamcı değil, İslamlı olmanın zaruretleri muayyendir. O zaruretlerin getirmiş olduğu esasları ya uyarsınız, ya uymazsınız. Uymuyorsanız İslam’ı temsil ettiğinizi iddia etmez ve din adına hareket etmezsiniz. ‘Birazcık ondan da olsun ama adı İslami olsun’ diyorsanız burada işiniz yoktur. Başına ‘İslam’ tanımını koyarak hafif meşreplik yapmak ALLAH’ın dinini pazarlamaktır. Dine uymak değil, dini kendine uydurmaktır. Her şeyin ve her şerrin başına ‘İslami’ tanımını getirmek bir hastalıktır.

İyi niyetle yola çıkılsa da bu hastalığa duçar olan Müslümanlar ne olur biraz dikkat etsinler. Muhafazakâr hatta iyi bir dindar olabilirsiniz, fakat her şeyi İslamileştirmekten vazgeçin artık. Batı’ya olan özentimiz ‘onlarda ne varsa azıcığı da bizde olsun, bizimki de azıcık İslami olsun’ mantığından uzaklaşmalıdır. Onlarda ne varsa bizde olmasın. Bizim olmayan adını değiştirmekle bizim olsaydı, kedi yavrusunu yiyeceği zaman fareye benzetmezdi. Bir değerin size ait olduğunu iddia ediyorsanız onun kabuğunu değiştirmekle değil, içini doldurarak onu iyi temsil etmekle işe başlayın. Göreceksiniz ki yaygın ve kabul görmüş olan kalıplar bir anda nasıl da asıl yerini buluyor. Tıpkı, tesettür ila türbanın, İslamcı ile sağcılığın, Müslüman ile dindarın arasındaki farkın bugün daha net anlaşılması gibi.

Yaratılmış olan her şey ALLAH’tan bağımsız bir yörünge etrafında mı dönüyor da onları İslamileştiriyoruz. ALLAH’ın bilgisi dışında gökten bir yaprak dahi düşmezken nesnelere gayri Müslim muamelesi yapılması da neyin nesi? ‘İslam Dünyası’ kalıbı da nedir? İslam’ın kuşatmadığı, insanlığın İslamsız olduğu bir dünya alanı mı var? İçinde İslam ile ilgili tabirlerin yer almadığı, bizim sorumluluk alanımıza girmeyen başka bir dünya mı var ki, adı ‘İslam Dünyası’ olsun?

ALLAH’tan bağımsız bir hayat tasavvuru olanlar ‘İslam, İslamcılık, İslami’ gibi terimleri nesnelerin başına getirerek ondan nemalanırlar. Bırakın varlık kendi kozmik doğasında sahip olduğu yeri bulsun. İlla da birilerini, bir algıyı, bir şeyi İslamileştirerek ‘Müslüman’ yapacaksınız. Herkes kendini İslam’a arz etsin, kendi kimliğine, özüne, aslına dönsün. Yeter!

İşte o zaman ‘İslam’ -‘cılık’ -‘izm’ -‘ist’ -‘cı’ -‘î’ gibi yapıştırmalardan uzaklaşarak kendi öz kimliğine kavuşacak ve Hıristiyan dogmaları gibi İslami papazlığa gerek kalmayacaktır.

Belki de en doğrusu İkbal’in dediği gibi; ‘bizim İslam’a yapacağımız en büyük iyilik, dünyaya, İslam’ı bizim temsil etmediğimizi ilan etmektir.’

Hatice İslamoğlu Erdem
Milat