|
Konu Kimliği: Konu Sahibi A.LEVENT,Açılış Tarihi: 24 Ağustos 2008 (18:29), Konuya Son Cevap : 19 Ekim 2012 (18:10). Konuya 2 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
24 Ağustos 2008, 18:29 | Mesaj No:1 |
Yusuf ile Züleyha Yusuf ile Züleyha Hoş bir akşam vakti, diyarı gurbetten sesleniyorum sizlere…. Bir sengine yekpare acem mülkünün feda edildiği güzel bir mekandan… Üstad ne güzel söylemiş….. Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. İstanbul benim canım; Vatanım da vatanım... İstanbul, İstanbul... Her ne kadar bazıları İstanbula dönüşünü sevse de, Ankaraya gönül vermek benim bambaşka bir sevdam…. Giremez onun kalbine her şairi azam… Ankara bugün de ağlıyor dünkü gibi, Alışamamıştı yokluğuna tıpkı benim gibi, Sokaklarda çağlayanlar oluştu aynı gözlerimdeki gibi, Dostlar bile fayda etmedi; çünkü sevmişim seni deli gibi... Düşünüyorum da, her bir insan ayrı bir alem, ayrı bir gezegen sanki….. Bazısı çorak, bazısı kurak…. Ama bazıları da mümbit arazilere sahip…. Ya da eşsiz yeraltı ve yerüstü zenginliklere … Her insan büyük bir alemdir. İnsan düşünceden ibarettir. Geri kalan et ve sinirdir. (Hz. Mevlana) Yine düşünüyorum da, şehirler de tıpkı insanlar gibi nev-i şahsına münhasır ruh ve beden yapılarıyla ait oldukları medeniyetin canlı birer organizmaları gibiler…. Kiminin bedeni sağlam olsa da ruhu hasta…. Kimi hem ruhen hem de bedenen marazda ….. Kimi var ki, bedenini yitirmiş olmakla birlikte ruhunu bütün gücüyle haykırmakta…. Ama kimileri de var ki; asil ve heybetli duruşunu ince bir ruh zevkiyle meczedip ayın ondördü gibi parlamakta … Şehirleri, fiziki mekanların matematiksel toplamından ibaret sanmak ne büyük yanılgı…. EVET DOSTLAR !!.. SÖYLEMEK İSTEDİĞİM ŞU Kİ; MİSAFİRİM BUGÜN DE İSTANBUL AKŞAMLARINA…. İSTANBUL AKŞAMLARINDAN GÜL YÜZLÜ DOSTLARA MERHABA…. Hadi şimdi çok eskilere doğru bir yolculuk yapalım…. Bir gün Züleyha, arkalığına beyaz sümbül dalları işlenmiş tahtırevanıyla geçiyordu kütüphanelerin ve tapınakların kenti olan kentinin sokaklarından. Görkemli bir alayla geldiğini görenler saygı ve hayranlıkla kenara çekiliyor ve Mısır’ın parlak seheri Züleyha'ya yol açıyorlardı. Zengin ve güçlüydü, en fazla da güzeldi. Ve kimse kırmızı gülleri saçına Züleyha gibi takamazdı. Gece gül bahçesinde ararken seni Gülden gelen kokun sarhoş etti beni Seni anlatmaya başlayınca güle Baktım kuşlar da dinliyor hikayemi… Birden bir meczub, ehil aslanları, atları ve arabaları aşarak Züleyha'nın tahtırevanının önüne dikiliverdi, yürüyüş durdu. Züleyha tül cibinliği aralayarak bu duraklamanın nedenini anlamak istedi. Gözlerini kaldırarak Züleyha'nın yüzüne bakmaya başladı meczub. Züleyha, dedi, sevindir beni. Züleyha kölelerine meczubun sevindirilmesi için işaret etti. Köleler mor renkli kadife bir keseyi uzattılar avucuna ama meczup oralı bile olmadı. Züleyha, dedi, sevindir beni, bana gülümse. Başka bir şey istemem. Züleyha, bu sesi hatırladı ve yüzüne dikkatlice bakınca, aşkını reddettiği silik bir yığın sima arasından bir zamanların ordu kumandanını tanıdı, Mısırın en güçlü komutanını. Usulca gülümsedi... Gülüşün bir rüzgardı kuşların kanadına binip giden Kuşların uçma merakına senin gülüşlerin neden… Züleyha gülümsedi, açıldı bütün beyaz zambaklar, bütün bahçelere bahar geldi. Züleyha gülümsedi, mamur sarayların ve yıkık sarayların kentinde bütün dilenciler bir eşi daha bulunamayacak devletle donandılar. Başını önüne eğen meczub sessiz ve sakin, geldiği gibi çekiliverdi. Gün biter gülüşün kalır bende Anılar gibi sürüklenir bulutlar Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır Yarım kalan bir şiir belki de... O günden sonra Mısır'ın lisanına, sadaka vermek anlamına gelen yeni bir deyim yerleşti: ZÜLEYHA'NIN GÜLÜMSEMESİ.... ............................................. Bir gün Züleyha, ki o artık Yusuf'un özlemiyle bütün serveti ve bütün gücü de, gençliği ve güzelliği gibi kendisini terk etmiş bir kadındı, bir zamanlar görkemli alaylar eşliğinde ve bir ışık topu halinde geçtiği kentinin sokaklarından sessizce geçiyordu. Adımları hastalıklı ve ağırdı. Acımasız bir yaşlılık ve bir ahtapota benzeyen hastalık tarafından kuşatılmışsa da kalbinden daha fazla acıyan bir yeri yoktu. Züleyha hala AŞKTI. Sessiz derin gecelerdeki gözlerin gibi parıldayan yıldızlar Ve bu geceyi aydınlatan ay gibi yüzün Ve geceye sıcaklığını veren kalbin Her şey SEN, SEN, SEN .... Ateşe düşen yaş kütüğün önce boğula boğula, sonra alev alev, sonra köz yanması gibi Züleyha da yanıyordu. Ne bir çığlık, ne bir şikayet. Çıt yok! Rüzgar eser ilden ile Sağlıkta bitmez bu çile “Var“dan öte “yok“ta bile Ben hep seni düşünürüm… Züleyha dayanıyordu. Züleyha'nın içinde büyüyen HU yangını, bunu kendisi de bilmiyordu. Bir ah’tı Züleyha sadece. Kelam yoktu, eylem yoktu. Yürüyordu ama yürüdüğü yolun mahiyetini henüz fark etmiyordu. Yürek umutlara gebe olalıdan beri Sevenler ayrılıklara yenik düşmedi hiç Gönlümüz dar ağacındayken bile Ölüme küsüp Sadece aşkımızı sevmeyi sevdik biz… Bütün istediği Züleyha'nın, kendisine Yusuf'tan haber getirecek birisiyle karsılaşmak, onun soluk alıp verdiği havayı içine çekmek, onun adımlarını ya da gözlerini iz düşürdükleri yerden toplamaktı. Züleyha böyle var oluyordu. Yittiğini zannediyordu da zahirini görenler, Züleyha böyle büyüyordu. Aşktan yana söz duyunca Ben hep seni düşünürüm Uçsuz hayaller boyunca Ben hep seni düşünürüm…. O gün Züleyha, ki o artık ne zengin, ne de genç ve güzel bir kadındı; çok kez ölmüştü de gövdesinde bir kez bile ölümü duymamıştı kalbinde. Bacaklarındaki derman kesilince yavaş yavaş, olduğu yere çömeliverdi. Sırtını dayadı da bir duvara yumdu gözlerini. Gözlerinin önünden geçerken Yusuf'un dahil olduğu eski zaman düşleri, efendiyi köleye, köleyi efendiye dönüştüren hikayenin özeti. Hani kardelen göğe aşık olur da Başını karın altından çıkarır ya, Zemheri yüreğim der ki; Kardelen kadar cesaretin yoksa sakın aşık olma… Züleyha bir sesle irkildi. Bir dilenciydi bu. Elinde asa, sırtında yırtık bir hırka vardı. Gözlerinde; düşenin dostu olan o yeganeden başkasına güvenmemenin emniyeti. Dedi: Züleyha, bir zamanlar ne kadar, hem ne kadar yardım ettiğin bu yoksulu sen elbet hatırlamazsın. Ölümün ürpertili uçurumunun kıyılarından tutup da geri çekiverdiğin onca muhtaç arasından bu silik soluk simayı elbette bulup çıkaramazsın. Ama sen şimdi ben olmuşsun. Belin bükülmüş, Mısır’ın aysız gecelerine benzeyen saçların beyazlamış, Nil'in pürüzsüz sathına benzeyen tenin buruşmuş. Yoksul düşmüşsün, aç ve yalnızsın. Keşke ben de senin yerinde olmuş olsam da ellerinden tutabilsem. Ama gel gör ki sana verebilecek hiçbir şeyim yok, kalbimin dışında…. Böyle diyerek dilenci Züleyha'ya gülümsedi. Gülümsemesinde dilencinin şefkat vardı. Nasıl kapanır bu kanayan yara Nasıl anlatılır ki sana bu hal Terimde tuz gözyaşımda bal Bağdaş kurarmısın soframa Gözlerimde umut yüreğimde aşk Ölümleri boşlayıp düşer misin sevdama…. Züleyha'nın kalbi Yusuf'u yitirdiğinden bu yana hiç olmadığı kadar genişledi. İlk kez Züleyha derin bir nefes alabildi. Ve bildi ki, durur gibi görünen hayat, devamlı değişmektedir ve padişahın gedaya (dilenciye) dönüşmesi zannedildiği kadar da zor değildir. Yeni bir deyim daha girdi Mısır’ın lisanına bu anlamda... DİLENCİNİN ZÜLEYHA'YA GÜLÜMSEMESİ.... ..................... Evet CANLAR, gerçekten küçük gibi görünse de, gerçekte “KÜÇÜK ŞEY YOK” değil mi ?... Bu bir gülümseme olsa dahi… O zaman sizler de en sevdiklerinize küçücük bir gülümser misiniz ?... Sevdiğinizin lisanına yeni bir deyim girsin.... EN SEVDİĞİMİN GÜLÜMSEMESİ....: - )) AŞKINIZ CEMAL, CEMALİNİZ NUR, NURUNUZ AYN OLSUN !!!... Ahmet Levent, 10.10.2007 NOT: Yusuf ile Züleyha kıssası Nazan Bekiroğlu’na; şiirler de sahiplerine aittir. | |
Konu Sahibi A.LEVENT 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Doğru, Allah'a Gider | Makale ve Köşe Yazıları | A.LEVENT | 0 | 2119 | 19 Ekim 2008 15:27 |
Deliliğe Methiye | Makale ve Köşe Yazıları | Mihrinaz | 2 | 2025 | 14 Eylül 2008 16:13 |
Üç üzüm tanesi | Makale ve Köşe Yazıları | A.LEVENT | 0 | 1811 | 01 Eylül 2008 23:36 |
Ruhları Doyurmak | Makale ve Köşe Yazıları | A.LEVENT | 0 | 1654 | 28 Ağustos 2008 00:41 |
Çeşitleme | Makale ve Köşe Yazıları | A.LEVENT | 0 | 1350 | 25 Ağustos 2008 12:21 |
05 Mart 2009, 11:41 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Yusuf ile Züleyha
SÖZ BAŞI Bismihû... Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla.. Önce söz vardı, hayat sonradan geldi.. Önce çile vardı, ihsan arkadan geldi.. Önce iştiyak, arkadan sebat geldi.. Sözün yaradılışı Züleyha’nın yaratılışından evveldi. Âdem, ki O’na bütün isimler öğretildi. Yûsuf’un kaderi Züleyha’ya tecelli.. Züleyha’nın kaderi Yûsuf’a tecelli. Kuyu... Zindan... Kuyu.. Zindan.. Önce çile arkadan ihsan.. Züleyha vazgeçti mi maşukundan?.. Mülk gibi söz de, ne senin ne benim.. Cümle gibi aşk da ne senin ne benim.. Söz de, Aşk da, Ne benim ne senin.. Bir yaz sabahına doğan ve su değdiğinde kokusunu salan kırmızı sardunya, Ağustos göklerinde başımın üzerinden geçen bulut, Mayıs gülü, Işıklı nisan yağmuru Ne kadar Allah’tansa, Mülk gibi söz de ve aşk da O’ndan.. “Sen” tahtına yazıcı kimi oturtsa da, beşerî bir sevgili ya da cismanî bir aşk gibi görünen, hiçbir yol O’ndan özgeye çıkmıyor aslında.. “Gönül tahtına O’ndan özge sultan” olmuyor.. Değil mi ki herşey O’ndan, Gidecek yer yok O’ndan başka.. Gelinen yer yok O’ndan başka.. İnsan o ki, O’ndan başkasını sevemez sevginin mahiyeti icabı.. O’ndan başkasını bilemez bilginin mahiyeti icabı.. Işık ki tek kaynaktan dağılır; Işığa yakın olan aydınlık, uzakta kalan karanlıktır.. Herşeyin O’ndan olması ve ışığın tek kaynaktan dağılıyor olması O’ndan başkasının bilinme ve sevilme ihtimalini tümden yok eder.. Kimi zaman sevdiğimizin ne olduğunu bilmeden severiz.. Ve insan henüz neyi sevdiğini bilmediği böyle zamanlarda,O’ndan başkasını sevdiğini zannedebilir: Bir çiçeği, bir kuşu, Denizi, yağmuru, Gökyüzünü, yazıyı, Yazıyı yazanı, kalemi tutanı, Bir yaratılmışı hasılı.... Söz gelimi Leylâ Mecnun’u, Şirin Ferhad’ı, Züleyha Yûsuf’u sevdiğini zannedebilir. Oysa sevmek, en fazla, neyi sevdiğini fark etmek demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini bilendir.. Çünkü ışığın kaynağı tektir ve, kim aydınlığının kendinden menkul olduğunu iddia edebilir?.. Her aşk O’na çıkar sonunda.. O’ndan başkasını sevmek imkansız gibidir.. Seven neyi sevdiğini bilse de bu böyledir.. Bu yüzden değil mi ki kendini kaybetmek gibi görünen aşk, aslında kendini bilmek.. İstese de insan O’ndan özgeyi sevme şansı yok.. Şans sözcüğü yok lügatlarda bundan böyle, O’ndan özgeyi sevme ihtimali yok.. Ve neyi sevdiğini bilenle bilmeyen arasındaki fark, sadece bilmenin bilincinden ibaret.. Küçük bir biliş farkı, Mülk gibi aşk da Allah’tan.. Ruhun da O, kalbin de O, aklın da O.. Tenin de O, canın da O, cismin de O.. Ve aradan perdeleri kaldırarak O’nu bilmek olarak tanımlanan şey, bu seyr-ü sefer, sadece O’nu bilmeyi bilmenin sancısından ibaret.. Sevginin yanılgısı yok.. Yanlış olan, neyi sevdiğini bilmemek ve yolu yanlış çizmek.. Hangi kaynaktan geldiğini suyun, hangi dağın üstünden döküldüğünü aydınlığın, bilmemek.. Bilmemek yanlış kılar sevgiyi.. Züleyha ki Yûsuf’u sevdi. İbtida, neyi ve kimi sevdiğini bilmedi.. Sonra aşkın kaynağını bildi; Yûsuf’u değil, Yûsuf’ta tecellâ eden nuru sevdiğini farketti.. Yûsuf da, ki rüyasında güneş, ay ve on bir yıldız O’na secde etmişti, bir kuyuya atılmış ve kendisine zindanda rüya yorumu verilmişti, önce aşkın kaynağını bildi, sonra nurun Züleyha sûretinde tecellâ ettiğini fark etti.. Biri sûretten nura yükselirken, diğeri nurun sûrette tecellâ ettiğini idrak etti.. İşte bütün hikaye... Kim düştü kuyuya, Yûsuf mu?.. Yakub mu?.. Züleyha mı?.. Zindan kimin kaderi?... Yûsuf’un mu?.. Yakub’un mu?.. Yoksa Züleyha’nın mı?.. Yûsuf, Yakub ve Züleyha yok aslında... Hepsi BİR, Hepsi O BİR.. Hepsi TEK BİR... Nazan Bekiroğlu Yûsuf ile Züleyha// Kalbin üzerinde titreyen hüzün Timaş Yayınları |
19 Ekim 2012, 18:10 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 13046 Üyelik T.:
16 Aralık 2010 | Cevap: Yusuf ile Züleyha YUSUF’UN DUASI: RABBİM BANA İSTEMEMEYİ İSTEYEBİLMEYİ NASİB ET Züleyha, gecesinin güzelliğini sererken Yusuf’un gözlerinin önüne, Yusuf da insandı. istek, insanın zaafıydı. Ama: Rabbim, bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et. Her şeyin kalpte başlayıp kalpte bittiği mevsimde, her şeyin kalpteki rengine göre isim aldığı yerde Yusuf bu duasındaydı. Ve Yusuf biraz da bu dua ile, bu duayı edebilmiş olma yürekliliğiyle peygamberdi: Rabbim, bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et. Değil mi ki ilk bakışta Züleyha Yusuf’a ötelerden gelen bir ses, bir cennet çiçeği gibi, susuzluğunun farkında bile olmayan çöl toprağına inen bir yağmur defteri. Züleyha sılaya davet, ilk bakışta. Çünkü nefis sonsuzluğu vaad ederek yanıltıyor, Şeytan; hayrı hayr, şerri şer göremeyeni, eşyanın hakikatine inemeyeni, ilk bakışta mavera ile kandırıyor. Vaad: Ezel sevinci, ebed muştusu, vera, ilk bakışta. Züleyha: Ezel, ebed, mavera, ilk bakışta. Yasak bahçe, memnu meyve, zehirli sarmaşık aşeka: Züleyha son bakışta. Üstelik Züleyha isteyici Üstelik “Rabbinden bir işaret görmeseydi Yusuf da onu isteyecekti”. Yusuf’un içinde işaretin gerçekleştirici gücü, Yusuf içinde istememeyi isteyebileceği işareti gördü. Yüzünü gök katlarına çevirdi de, Rabbim, dedi, kuyunun karanlığında beni yalnız bırakmayan, karanlığın ve derinliğin korkusunu bir anda aydınlığa, ümitsizliğimi bir anda muştuya çeviren o zaman, hâlâ koruman altında değil miyim, suç mu yazdın yoksa alnımdaki yazıya? Bütün insanlarla birlikte benim de içimde taşıdığım, gizli ya da aşikar olan o meyil, şimdi daha derin bir kuyuda değil miyim, ki insan değil miyim? Sen tutmazsan elimden şüphesiz meyledenlerden olurum. Düştüğüm kuyudan daha derin ve karanlık bir kuyu değil mi güzeller güzeli Züleyha? Tut elimden yoksa boş yere mi göründü o rüya bana? Rabbim, dedi, Yusuf, sen bana, kendi isteğimin dışında şu iklimde ve şu odada bulunduğum şu anda, Züleyha’yı istememeyi isteyebilmeyi nasib et. Katından bir esirgeme ver. Değil mi ki isteğe yaklaşınca, istememeyi istemek artık imkansızlaşır. Bu yüzden değil mi Rabbim, senden gelen yasaklar “yapma” ile değil “yaklaşma” emri ile başlar. Yaklaşırsam eğer şu içimdeki doğal olan akışla Züleyha’nın ırmağına, yaklaştıktan sonra “yapmam” diyemem. Üstelik yaklaşırsam eğer yapmamayı da artık dua edemem. Daha kolay olan “yapma” değil “yaklaşma”. Öyleyse aslolan: “Yaklaşma”. Öyleyse Rabbim, insan yaratılmışlığımın sorumluluğuyla en fazla baş başa kaldığım şu anda, şu odada, sen bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et. Beni, insan yaratılmışlığımın en doğal akışını kendine ait olmayandan sakındıracak güçle insan et. Rabbim, diye, devam etti Yusuf duasına. istemeyi istemek kadar, istememeyi istemek de zor. Biliyorum ki katından bir koruma dökülmezse varlığıma, nefsimin altından kalkamam. Son hızla aşağı doğru ilerleyen bir teknenin içinde yukarı doğru koşarak Bahr-i Umman’ı aşamam. Benim tedbirim senin takdirinden küçüktür. Böyle dua edince Yusuf, ona Rabbinden bir işaret geldi. Her şeyin kalpte başlayıp kalpte bittiği mevsimde, her şeyin kalpteki rengine göre isim aldığı yerde. Masun ve masum olan Yusuf bu duayı etmiş olabilme yürekliliğiyle peygamberdi. Ve o iffet demekti. Yûsuf İle Züleyha, Timaş yayınları
__________________ Sustum..! Birikti yanaklarimda alfabe..Ya RAB..! Sukütu'mu en güzel duam eyle.. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Mayınlı tarlanın Tuzakları Züleyha,Ey Yusuf Dikkat!/Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | 3 | 27 Mart 2023 13:14 |
YUSUF KUYULARA MAHKÛM, KUYULAR YUSUF’A ZİNDAN | namzet davadar | Şiirler ve Şairler | 6 | 14 Aralık 2022 08:45 |
Züleyha Güzellemesi...DinLe...İndir | enderhafızım | İlahiler/Ezgiler | 0 | 10 Aralık 2013 12:02 |
Hz.Yusuf Züleyha ile evlenmişmidir? | MERVE DEMİR | Soru Cevap Arşivi | 1 | 16 Temmuz 2010 02:29 |
Yusuf Süresinde geçen Hz. Yusuf (as)'ın gömleği ile ilgili üç kıssayı açıklar mısınız | _bülbül_ | Soru Cevap Arşivi | 0 | 11 Nisan 2009 09:10 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|