|
Konu Kimliği: Konu Sahibi YaŞuHa,Açılış Tarihi: 08Haziran 2011 (00:29), Konuya Son Cevap : 08Haziran 2011 (00:29). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
08Haziran 2011, 00:29 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13867 Üyelik T.:
24 Mayıs 2011 | Asrımızın Yesağı; Asrımızın Yesağı; Asrımızın Yesağı; - Zinanın Kapılarını Sonuna Kadar Açmakta; Neseb (soy) de İslam şeriatinin koruma altına aldığı, mutlaka korunması gereken bir değerdir. İşte bu sebeple Allah-u Teâlâ, boşanan veya kocası ölen kadınlara iddeti (bekleme süresini) farz kılmıştır. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Boşanmış kadınlar üç kuru' (müddeti) beklerler." (Bakara: 228) "Sizden ölenlerin geriye bıraktıkları zevceleri kendi kendilerine dört ay on gün beklerler." (Bakara: 234) Allah-u Teâlâ zinayı nesebi korumak için haram kılmıştır. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Zinaya yaklaşmayın! Muhakkakki o (zina), çirkin bir fiil ve kötü bir yoldur." (İsra: 32) Allah-u Teâlâ, zina fiilinin işlenmemesi için had cezası belirlemiştir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer sopa vurun! Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız Allah'ın dininde (hükmünü uygulama konusunda) o ikisine acımayın! O ikisinin cezasına mü' minlerden bir kısmı da şahit olsun!" (Nur: 2) Bu ayetin hükmü bekar olan kimseler içindir. Evli zinakarların haddi, taşlanarak öldürülmeleridir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Müslümanın kanı şu üç şey dışında helal olmaz: - Zina yapan (evli kadın ve erkek), - cana karşılık can ve - İslam cemaatinden ayrılarak irtidat edip dinini terkeden."(Buhari, Müslim ve Başkaları) Ebu Hureyre radiyallahu anh şöyle demiştir: "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem mescidde iken bir adam ona gelip şöyle dedi: "Ya Rasulallah! Ben zina yaptım. Rasullah sallallahu aleyhi ve sellem ondan yüzünü çevirdi. Fakat adam zina yaptığını dört sefer tekrarladı. Adam kendi nefsi aleyhine dört defa zina yaptığına şehadet edince Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onu çağırarak: "Senin aklında birşey var mı?"diye sordu.Adam: "Hayır" diye cevap verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Evli misin?" diye sordu. Adam: "Evet" dedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabelere: "Bunu alın ve onu recmedin"buyurdu." (Buhari, Müslim) Allah-u Teâlâ'nın temiz şeriati, zina yapanın hükmünü işte böyle belirlemiştir! Yesağın kullarının kanunlarına göre bu hüküm geriliciliktir, vahşettir. Bu yüzden onların kanunlarında bu hükme bir itibar yoktur. Onların kanunlarında çirkin, pis, nesebleri yok eden her türlü zinanın işlenmesine, fahişeliğin ve pezevenkliğin meşru hale gelmesine yol açan hükümler vardır. Çünkü asrımızın yesağının sistemlerinde zinanın, pezevenkliğin, fahişeliğin kapıları sonuna kadar açıktır. Bu sistemlerde gerek evli gerekse bekara verilmesi gereken zinayla ilgili Allah-u Teâlâ'nın belirlemiş olduğu had cezası iptal edilmiş ve bu sebeble zina, fahişelik, tecavüz kolay işlenir hale gelmiştir. İşte! Fahişeliğin, pezevenkliğin, ahlaksızlığın, homoseksüelliğin, kadın ticareti ve bunlar gibi daha nice çirkefliklerin bu şekilde kolay işlenir hale gelmesine yol açan ancak ve ancak asrımızın yesağının kanunlarıdır. Yine asrımızın yesağının yayın yapması için izin verdiği televizyon ve benzeri yayın organları da bu ahlaksızlıkları, çirkeflikleri yaygınlaştırmaktadır. Asrımızın yesağının 18 yaşını tamamlamayan gençler için koyduğu kanunlar, bu gençlere; hırsızlık, öldürme, zina, homoseksüellik, tecavüz, kız kaçırma ve benzeri her türlü suçu işlemeyi kolay hale getirmiştir. Onların kanunlarında bir hafta kalsa bile 18 yaşını tamamlamayan kişilerin işlediği suçların cezası çok basittir. İşte bu kanunlarla ilgili bazı örnekler: Kuveyt ceza kanunları madde 194'te şöyle deniyor: "Bekar bir erkek, 21 yaşına gelmiş mahremi olmayan bir kadınla, o kadının rızası dahilinde zina yaparken yakalanırsa, kendisine altı aydan az, üç seneden fazla olmamak şartıyla hapis cezası uygulanır. Bu zinayı kendi rızasıyla yapan kadına da aynı ceza uygulanır." İşte zina yapan bekarın asrımızın yesağına göre cezası! Allah-u Teâlâ'nın koyduğu sopa cezası kaldırılmış, yerine altı ay veya biraz daha fazla hapis cezası konmuştur. Bu ceza, ne durumda olursa olsun, hafifletici sebebler gözönüne alınmaz veya ülke yöneticisinin affı uygulanmasza üç seneyi geçmez. Asrımızın yesağının kanunlarında zina yapan evli için verilecek ceza, zina yapan bekara verilenden farklı değildir. Zaten onların kanunları recm cezasını tanımamakta ve asla kabul etmemektedir. Kuveyt ceza kanunu madde 195'de ve diğer benzeri arap devletlerinin kanunlarında şöyle bir madde vardır: "Evli kadın veya erkek, kendi hanımı veya kocasından başkasıyla, onun rızası dahilinde cinsel birleşmede bulunur ve bu tespit edilirse, kendisine beş seneden fazla olmamak şartıyla hapis cezası ve beş bin rub'iden fazla olmamak şartıyla para cezası ya da sadece hapis veya para cezası uygulanır." Bu kanuna göre verilecek ceza için bir alt sınır belirtilmediği için hakim dilerse zinakar evliye, zinakar bekarın cezasından daha az ceza da verebilir. Çünkü zinakar bekara verilecek hapis cezasında altı aydan az olmama şartı koşulmuş, fakat evliler için böyle bir alt sınır tayin edilmemiştir. Zinakar evlinin cezası, sadece çok komik bir rakamda para cezası da olabilir. Zira onların kanunları para cezası için de bir alt sınır tayin etmemiştir. Bu yüzden verilecek para cezası hakimin heva ve hevesine ve avukatın beceresine göre değişebilir. Asrımızın yesağının kullarının kanunlarında ırz ve neseblerin çok basite alındığını müslüman iyice bilmelidir. Asrımızın yesağının kanunlarına göre, zinakar evli kadını deyyus kocası affederse o kadına ceza uygulanmaz. Kuveyt kanunu madde 197'de ve diğer benzeri arap devletlerinin kanunlarında şöyle bir madde vardır: "Madur koca, evliliğini devam ettirmeyi kabul ettiği zaman zinakar hanımı hakkında dava açılmasını engelleyebilir veya ona uygulanacak zina cezasını durdurabilir." İşte deyyus kocanın isteğiyle kendi kanunlarındaki bir cezayı bu maddeye göre iptal edebiliyorlar. Nitekim bunlar Allah-u Teâlâ'nın kanunlarını ve hadlerini de iptal etmişlerdi. Asrımızın yesağının bu ve benzeri kanunları deyyusluk, pezevenklik ve fahişelik kapılarını sonuna kadar açmış, pezevenkler de mide bulandırıcı bir şekilde bu maddeden istifade etmişlerdir. Mesela; pezevenk biri, gerek batıdan gerek doğudan getirdiği dört fahişeyi hanımı olarak tanıtıp onlara resmi muamele yaparak bir ev tutsa, sonra da gençlerin ahlakını bozmak için bu evi genel ev olarak kullansa asrımızın yesağının kanunları bu kimseyi korur ve hiç kimseye, bu kişiye eziyet etme veya engelleme hakkı vermez. Zira pezevenk koca, hanımlarının zina yapmasına rıza göstermekte ve evliliğini devam ettirmektedir. Bu sebeble fahişe kadınlara kesinlikle dava açılamaz. Böylece ırzına kıskanç olan her insan bu kanunları gördüğünde asrımızın yesağının kanunlarının ırzlara, neseplere hiç kıymet vermediğini, bilakis şerefi, kıskançlığı, erkekliği, mertliği öldüren kanunlar olduğunu hemen anlar. Zaten bu kanunlar, daha önce dini ve onun hadlerini de öldürmüştü. Kuveyt ceza kanunu madde 109'da ve benzeri arap devletlerinin kanunlarında şöyle bir madde vardır: "Madur olan koca istemedikçe aşağıdaki durumlarda dava açılmaz. 1 - Sövme, kazf (zina ithamı), sırları ifşa suçları. 2 - Zina suçları, 3 - Kız kaçırma suçu." Kuveyt ceza kanunları madde 110'da şöyle denmektedir: "Şikayetçi, dilerse şikayetinden vazgeçebilir. Bu, suçluya özel bir aftır ve bu sebeble suçlu affedilir." Kuveyt ceza kanunları madde 39'da şöyle denmektedir: "Madurun rızası olursa işlenen zina fiili suç olmaz. Tabiki madur, kendisine tecavüz edildiğinde 18 yaşını doldurmuş olmalı ve herhangi maddi veya manevi baskı altında olmamalıdır." İşte bu kanunlara göre, zina iki tarafın rızası ile işlendiğinde suç olmaz. Zaten ahlakı bozulmuş toplumlarda zina suçu daha çok iki tarafın rızası ile işlenir. Yine eğer erkek, hanımlarının zina yapmasına, zina iftirası atılmasına, kızının kaçırılmasına, fahişeliğe ve buna benzer durumlara rıza gösterirse, yesağın kanunlarına göre, işlenen bu suçlara ceza verilmez. Bu kanunları bilen ve zerre kadar aklı olan, bunların alçak ve rezil kanunlar olduğunda asla şüphe etmez. Bu kanunlar aslanı uykuda olan, küçük tilkilerin cirit attığı bir ormanın kanunlarıdır. Bu kanunlar; ırzları, nesepleri basite alan, hiçe sayan, değer vermeyen ve haramları önemsemeyen kanunlardır. Asrımızın yesağının kanunlarında zina cezası, kocanın elinde olan bir haktır. Bu sebeble, daha önce zikredilen 197. maddede ve bunun gibi diğer maddelerde kocaya madur ismi verilmiş ve zina suçunun cezasını uygulama veya affetme konusunda kendisine hak verilmiştir. İşte bu, fahişeliğin kapısını sonuna kadar açmak değil midir? Oysa her şeyi bilen, merhametli ve latif olan Allah-u Teâlâ'nın toplumları temizlemek ve yüceltmek için gönderdiği şeriati, zina cezasını Allah-u Teâlâ'nın hadlerinden bir had olarak görmüş ve bu suç sabit olduğunda ister koca ister baba isterse devletin yöneticisi olsun, hiç kimseye bunun cezasını iptal etme hakkı vermemiştir. Bu farklılığa dikkat edildiğinde Allah-u Teâlâ'nın dininin başka, yesağın dininin başka olduğu kolayca anlaşılır. Allah-u Teâlâ'nın hadleri yüksek ve değerlidir. Yesağın kanunları ise basit ve çirkeftir. O halde yesak dini başka, müslümanların dini başkadır. Allah-u Teâlâ'nın gazab ettiği, kendilerinden maymun ve domuzlar yaptığı yahudiler bile zina haddini değiştirdikleri zaman asrımızın yesağının kullarının alçaklığına düşmemişlerdir. Asrımızın yesağının kullarının yaptığı gibi, kocanın rızası var diyerek zina haddini tamamen ortadan kaldırmamışlardır. Onlar sadece zinakarın taşlanarak öldürülme cezasını, sopa vurma ve tahmim (yüzün kömürle siyaha boyanması) cezasıyla değiştirmişlerdi. Fakat bu cezayı hem fakirlerine hem de şereflilerine uyguluyorlardı. Buna rağmen Allah-u Teâlâ bu kimseleri tekfir etmiştir. Bu kimseler, kafir olmalarına rağmen, asrımızın yesağının kullarından daha kıskanç ve ırzlarına daha çok değer veren kimselerdi. Bera b. Azib radiyallahu anh şöyle demiştir: "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanından kendisine tahmim yapılmış ve sopa atılmış bir yahudi geçti. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onları çağırdı ve şöyle dedi: "Zina yapanın cezasını kitabınızda böyle mi buluyorsunuz?" Yahudiler: "Evet" dediler. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onların alimlerinden bir adam çağırıp ona dedi ki: "Musa (a.s)'ya Tevrat'ı indirenin hakkı için söyle, zina yapanın cezasını kitabınızda böyle mi buluyorsunuz?" Alim şöyle dedi: "Tevrat'ı indirenin hakkı için demeseydin sana gerçeği bildirmezdim. Zinanın cezası kitabımızda taşlayarak öldürmektir. Fakat şereflilerimiz içinde zina çoğalınca ve zina yaparlarken yakalanınca, şerefli oldukları için onlara ceza uygulamayı terkettik. Fakat zina yapan zayıf kimselere zinanın taşlayarak öldürme haddini uyguladık. Bir gün aramazda: "Zina konusunda hem şereflilerimize hem de zayıflarımıza uygulayacağımız bir tek ceza belirleyelim" dedik. Böylece taşlayarak öldürme cezası yerine tahmim ve sopa vurma cezasını uygulamaya karar verdik" Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ey Allah'ım! Vermiş olduğun emri, ölümünden sonra tekrar ilk canlandıran benim." dedi ve zina yapan evli kişinin taşlanarak öldürülmesini emretti. Bunun üzerine şu ayet indi: "Ey Rasul! Kalbleri iman etmediği halde ağızlarıyla "iman ettik" diyenlerin, yahudilerden yalana kulak verenlerin ve sana gelmeyen başka bir kavim (adına casusluk yapmak) için dinleyenlerin küfürde yarışmaları seni üzmesin! Onlar (yerli yerinde söylenmiş) kelimelerin yerlerini sonradan değiştirirler ve "eğer size bu (sopa ve tahmim cezası) verilirse onu kabul edin, eğer bu verilmez (taşlayarak öldürme cezası verilir)se ondan sakının" derler."(Maide: 41) Yahudiler dediler ki: "Eğer Muhammed sopa ve tahmim cezası verirse, bunu ondan alın, eğer recm cezası verirse, bunu ondan almayın" Bunun üzerine Allah-u Teâlâ şu ayetleri indirdi: "Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyenler işte onlar kafirlerin ta kendileridirler." (Maide: 44) "Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyenler işte onlar zalimlerin ta kendileridirler." (Maide: 45) "Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyenler işte onlar fasıkların ta kendileridirler." (Maide : 47) Bu ayetlerin hepsi kafirler hakkında inmiştir."(Müslim, Ahmed) İşte Allah-u Teâlâ'nın sadece bir hükmünü, recim hükmünü değiştirenler hakkında inen ayetleri gör! Onları nasıl azarlayıp tekfir ediyor! Acaba Allah-u Teâlâ'nın bütün hadlerini değiştirenlerin durumu nasıldır? Ey İslam'ı din olarak kabul edenler! Bu batıl yesak kanunlarının özelliklerini öğrendiniz. Bunlardan daha iğrenç ve daha aşağılık başka kanunlar gördünüz mü? Bütün bu anlattıklarımızı dikkatle okuyan ve kendi çağında yaşananları şöyle bir gözden geçirenkişi, çağdaş yesak kullarının teslim olduğu şeriat ve dininin, ancak pezevenklerin, deyyusların, fahişelerin ve her türlü pisliği kendilerine layık görenlerin şeriat ve dini olduğunu anlar. Asrımızın yesağının belirttiğimiz bu kanunları selim fıtratı, ırzları, nesebi bozan ve facirleri, zinakarları, fahişeleri, pezevenkleri, katilleri koruyan kanunlardır. Burada anlattıklarımız, sadece bariz ve çarpıcı bazı örneklerdir. Asrımızın yesağında bunlara benzer daha nice kanunlar vardır. İşte! Yesağın kulları, bu kanunları size uygulamakta ve insanları bu kanunlara zorla itaat ettirerek onlara ibadet ettirmektedir. Öyleyse asrımızın yesağının iğrenç kanunları karşısında müslümanın tavrı nasıl olmalıdır? Bütün bu anlatılanlardan sonra, lâ ilâhe illallah'ı bilen ve ona iman eden bir müslüman, acaba bu çağdaş yesağın kanunlarına saygı göstereceğine ve bu kanunları muhafaza etmek için ihlaslı bir şekilde çalışacağına dair yemin edebilir mi? Eğer bu caiz değilse, acaba bu haram mıdır, yoksa tevhidi bozan bir şirk midir? Böyle kanunları koruması, müdafa etmesi caiz midir? Bu kanunları kabul ve muhafaza edeni dost, bu kanunlara karşı çıkanı düşman kabul etmek caiz midir? Acaba ikrah olmadan böyle yapan kişinin hükmü nedir? Bu kanunları korumak ve onları müdafa etmek için ölenlerin hükmü nedir? Bu kanunları muhafaza etmek caiz midir? Bu kanunlarla muhakeme edenin hükmü nedir? Bu kanunları öven, onu adalet olarak vasfeden kişinin hükmü nedir? Bu kanunları sevmeleri ve onu yüceltmeleri için nesiller yetiştiren kişinin hükmü nedir? Bu caiz midir? Bu kanunları nesillerine öğreten kişinin hükmü nedir? Bu kanunları öğrendikten sonra, İslam'ını ve imanını korumak isteyen kimseler için bu ve bunun gibi soruların cevabı sanırım artık belli olmuştur. |
Konu Sahibi YaŞuHa 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Aile Edep demekti | Şiirler ve Şairler | YaŞuHa | 2 | 2286 | 04 Mayıs 2014 21:47 |
Kardeşimize dua lütfen | Dua Bölümü | MusabBinumeyr | 4 | 2562 | 04 Aralık 2013 19:38 |
Kilonuz mu Var? Sorun Değil Artık/Medineweb | Diyet | gün ışığı | 4 | 2999 | 27 Kasım 2013 21:45 |
Üzüm çekirdeği mucizesi | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | YaŞuHa | 2 | 2490 | 27 Kasım 2013 21:34 |
Peki Anne senin yüregini kim sogutacak? | Makale ve Köşe Yazıları | Mihrinaz | 7 | 3350 | 26 Kasım 2013 20:23 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Asrımızın Yesağı Irzları Oyuncak Haline Getirmiştir | YaŞuHa | Muhtelif Konular | 0 | 08Haziran 2011 00:26 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|