|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi: 28 Aralık 2013 (14:33), Konuya Son Cevap : 28 Aralık 2013 (14:33). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
28 Aralık 2013, 14:33 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | sakarya ilitam tefsir tarihi 3.hafta özeti sakarya ilitam tefsir tarihi 3.hafta özeti TEFSİR TARİHİ Hafta 3 Kur’ân-ı Kerim’in Tefsirine Duyulan İhtiyaç Dilleri bozulmadığı için, Kur’ân’ın indiği devrin Arapları Kur’ân’ı anlıyorlardı. Ancak, sözlük anlamlarını bilmekle beraber anlayamayacakları meseleler de vardı. İbn Haldûn’un ifade ettiği “ Arapların cümlesi Kur’ân’ı anlıyorlar, müfredat ve terkipler halinde mânâlarını biliyorlardı.” hükmü, Ahmet Emin, tarafından tenkide uğramıştır. “Kur’ân-ı Kerim’in Arap dilinde nazil olmasıyla bütün Arapların bunu anlaması iktiza etmez” Hadislerden de anlaşılıyor ki Kur’ân-ı Kerim’deki bazı âyet ve kelimeler hususunda bazı sahabiler gerek Hz. Peygamber’e (sas) ve gerekse alim sahabilere müracaat ederdi. Bir taraftan müteşâbih ayetler, diğer taraftan Arap alfabesinin o zamanki büyük noksanlığı sayılan hareke ve noktaların bulunmayışı, nihayet muhtelif kırâatlerin mevcudiyeti, Kur’ân-ı Kerim’in bazı yerlerini tefsir etmek ihtiyacını zarûri kılmıştır. Ashab, umumiyetle Kur’ân’ı en iyi anlayan insanlar idi. Sahâbe arasında, tabiatıyla, Kur’ân’ı anlama bakımından seviye farkları vardı. Sahâbenin temâyüz ettikleri sıfatlarına rağmen en ileri gelenlerinin dâhi anlayamadıkları âyetler vardı. Bundan dolayı Kur’ân’ın açıklanmasına ihtiyaç vardı. Ashâb-ı Kirâm, Kur’ân’ın birçok âyetini anlıyorlardı. Anlamadıkları yerleri de Hz. Peygamber (sas)’e veya sahâbeden ileri gelenlere soruyorlardı. Onun için onların zamanlarında yazılı tefsirlere pek lüzum görülmeyebilirdi. Halbuki İslâm Dîni, yalnız bir zamânâ, yalnız Arap kavmine mahsus değil, bütün müstakbel zamanlara, kavimlere de şâmil, umumî bir dindir. Bu nedenle Kur’ân’ın mânâsından her Müslüman kavmin bihakkın istifâde etmesi bir zorunluluktur. Bu istifâde ise ancak tefsir vâsıtasıyla gerçekleşebilir. Öte yandan herkes, kendi anlayışına göre Kur’ân’a mânâ verse, Kur’ân’ın beyânatından hüküm çıkarsa birçok hakîkatler kaybolur. Birçok hatalar meydana gelir, birçok ihtilâflar yüz gösterir, Müslümanlar arasında gerekli olan birlik ve beraberlikten eser kalmaz. Binaenaleyh Kur’ân- Kerim’in güzelce anlaşılması için salâhiyet sahibi, dinî ilimlerde vesâirede mütebahhir olan İslâm âlimleri tarafından tefsirler yazılmasına dâimâ ihtiyaç vardır. Müfessirin Bilmesi Gerekli Olan İlimler I. Dînî ve Ahlâkî Şartlar: a. ALLAH’ın Kitabı’nı tefsir etmek isteyen bir kimse, sahîh bir i’tikat ve kuvvetli bir îmânâ sahip olmalı, Kur’ân ahlâkı ile ahlâklanıp, Sünnet-i Nebevîye’ye sıkı sıkıya sarılmalıdır. b. Kur’ân’ı tefsir etmek isteyen bir kimse, bu niyetinde ihlaslı olmalıdır. Yani, yalnız Yüce ALLAH’ın rızâsını kazanmak, Kur’ân’a hizmet ve Müslümanların istifadesine arzetmek niyetiyle, Kur’ân’ı doğru bir şekilde tefsir etmelidir. II. İlmî Şartlar Veya Müfessirin Bilmesi Gerekli Olan İlimler: 1. Bir kitabı anlayabilmek için her şeyden önce o kitabın dilini bilmek gerekir. Kur’ân-ı Kerim’i anlamak ve tefsir edebilmek için de basta Arapça’yı çok iyi bilmek gerekir. 2. Belâgat ilmi. (Meânî, Beyân ve Bedî’). 3. Hadîs ve hadîs usûlü ilmi. 4. Fıkıh ve fıkıh usûlü ilmi. 5. Kur’ân ilimleri. (Esbâb-ı nüzûl, nâsih-mensûh, muhkem-müteşâbih vb.) 6. Kırâat ilmi. 7. Vehbî ilimler. 8. Kelâm ilmi.5 9. Sosyoloji, Psikoloji, Astronomi, Fizik, Kimya, Tıp, Tarih vb. ilimler. Güvenilir bir tefsir için en azından bu ilimleri bilmek gerekir. Bu ilimlerden yoksun kimselerin yapacağı tefsirler, hatalarla dolu olacağı gibi, aynı zamanda ilmî ciddiyetten de uzak olacaktır. Bütün bunlarla birlikte Bedîüzzaman gibi bazı âlimler, bu asırda bir kişinin Kur’ân tefsiri yazamayacağı görüsündedir. Kur’ân, bütün ilimlerden bahsettiği ve bir kimsenin de bu ilimlerin hepsini bilmesinin mümkün olamayacağından dolayı, Kur’ân’ın tefsiri heyet halinde yazılmalıdır. Yani belirli ilim dallarında mütehassıs olan Müslüman âlimler tarafından meydana getirilen ilmî bir heyet tarafından yazılmalıdır. Hz. Peygamber’in (sas) Kur’ân’ı Tefsiri Kur’ân-ı Kerim’deki hakikatleri bize en iyi öğretecek, bizzat kendisine kitap gelen seçkin zât Hz. Peygamber’dir (sas). O, Kur’ân tefsirinin aslı ve esasıdır. Zira Kur’ân O’na indirilmiştir. O, mutlak olarak Kur’ân’ı insanlar içinde en iyi bilen ve en iyi anlayandır. Bu bakımdan O, mübelliğdir ve teybinle mükelleftir. Bu hususlar âyetlerde açık olarak belirtilmiştir. “Ey peygamber, sana Rabbin tarafından gönderileni herkese bildir. Böyle yapmazsan peygamberlik vazifeni yapmamış olursun. ALLAH seni insanlardan korur”. (Mâide, 5/67 Hz. Peygamber’in tebliğ edeceği şeyi, herkesten iyi bileceğinde şüphe yoktur. Bu bakımdan Kur’ân-ı Kerim’in tefsiri denilince, ilk olarak akla Hz. Peygamber gelir. Zira tebliğ iki şekilde yapılır: Birisi, risâleti yani Kitabı tebliğ, diğeri de mânâlarını açıklamak ve bildirmektir. Kur’ân’ın en sağlam müfessiri yine Kur’ân’dır. Çünkü bazı âyetler, diğer bazılarını tefsir eder. Kur’ân’ın Kur’ân ile tefsirinden sonra, O’nun ilk müfessiri Hz. Peygamber’dir. Onun için tefsirde, hadislerden müstağnî olmak, söz konusu değildir. a. Hz. Peygamber’in Tefsirinin Özellikleri: **Hz. Peygamber’in tefsiri, Kur’ân’ın mücmel olan âyetlerini tafsîl, umumî hükümlerini tahsîs, müşkilini tavzih, neshe delâlet etme, müphem olanı açıklama, garip kelimeleri beyan etme, tavsif ve tasvir ederek müşahhas hale getirme, edebî incelikleri muhtevî âyetlerin maksadını bildirme gibi belli baslı kısımlara taalluk eder. **Ahkâma, âhiret ahvâline, kısas ve ahbâra ait bazı hususlar vardır ki, Kur’ân’da zikredilmezler. Bunların tefsiri Peygamberimize bırakılmıştır. “Biz sana da Kur’ân’ı indirdik. Tâ ki insanlara, kendilerine ne indirildiğini açıkça anlatasın” (Nahl, 16/44.) âyetiyle, Hz. Peygamber açıklamakla mükellef kılınmıştır. **O’nun beyanı; kavliyle, fiiliyle ve ikrarıyla olurdu. Bundan dolayı Hz. Peygamber Efendimiz (sas) ashabının, Kur’ân’ı ve O’nunla amel etmeyi, onar onar âyetler halinde öğrenmelerini temin ediyordu. Bu öğretimin teferruâtı hakkında fazla bilgimiz yoktur. Yalnız sunu söyleyebiliriz ki, Hz. Peygamberin (sas) âyetleri tefsir etmesi, programlı bir takrir seklinde olmayıp müteaddit vesilelerle oluyordu. Sünnet, Kur’ân’ı iki şekilde beyân eder. Birincisi, kitaptaki mücmeli beyândır. Meselâ, namaz vakitleri, zekâtın miktarı, hac menâsikinin beyânı gibi. İkincisi ise, Kitapta bulunmayan bir hüküm koyar. Zira Kur’ân, “Hz. Peygamber’e itaatin, ancak ALLAH’a itaat olduğunu” (Nisâ,4/80.) ve “O’nun hevâ ve hevesine göre konuşmayacağını” (Necm, 53/3) beyân buyurmaktadır. O halde Kur’ân’da bulunmayan bir mesele hakkında Hz. Peygamber’in bir sünneti varsa, bu sünnet hüküm makamına kâim olarak, o meseleyi farz veya haram kılabilir. **Kur’ân’daki hükümlerin ekserisi küllî olduğundan, o küllî hükümleri izâh ve açıklamak için dâima sünnete ihtiyaç duyulmuştur. Başlangıçtan beri sünnet, İslâmî tesri’in ikinci kaynağı olmuştur. **Resûlullah Efendimizin (sas) tefsiri daha ziyade sahâbe sorularına cevap verme seklinde gerçekleştiği için, her şeyin kendisine sorulamadığı düşünülürse tefsirinin de azlığı söylenebilir b.Hz. Peygamber’in (sas) Tefsirinin Önemli Kısımları ve Bu Kısımlara Dair Misaller 1.Kur’ân’ı, Kur’ân’la Tefsiri: Bilindiği gibi tefsir yollarının en güzeli ve doğrusu, Kur’ân’ın yine Kur’ân ile açıklanmasıdır. Zira Kur’ân’ın bir yerinde umumî olan, bir başka yerinde tahsis edilir. Herhangi bir ayette mücmel olan husus, bir başka âyette mufassal olarak zikredilmiş olabilir. Bunlara ait misaller çoktur. Kur’ân’ın açıklanmasında bu yola bas vurmanın ilk numûnelerini de Hz. Peygamber’in (sas) tefsirinde buluyoruz. “İman edip imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, iste korkudan emin olma onların hakkıdır, doğru yolda olanlar da onlardır.” (En’âm, 6/82) âyeti inince, “İçimizde nefsine zulmetmeyen kim var?” diyerek, bu durum Resûlullah’ın (sas) ashâbına ağır gelmişti. Bunun üzerine Resûlullah (sas) dedi ki: “Zannettiğiniz gibi değil, buradaki zulüm Lokman’ın oğluna dediğidir: Evladım sakın ALLAH’a ortak koşma. Çünkü sirk elbette büyük bir zulümdür.” (Lokman, 31/13) Böylece Peygamberimiz (sas), başka bir âyete dayanarak, umumî bir mânâyı tahsis etmiş ve yanlış anlamanın önüne geçmiştir. 2.Mücmeli Beyan Etmesi: Hırsızlık yapanlar hakkında Kur’ân’da “Hırsız erkek ile hırsız kadının irtikâb ettikleri bir suça karşılık ve ALLAH tarafından insanlara ibret verici bir ukûbet olmak üzere ellerini kesiniz.” (Mâide, 5/38) buyurulur. Âyette umumî olarak zikredilen hırsızlığın, cezâlandırmaya müstahak olan sınırını, Resûlullah Efendimiz (sas) söyle tahsis ve teybîn etmiştir: “Çeyrek dînar veya daha fazla miktar çalanın eli kesilir.” 3.Kur’ân’ın Mânâsını Tekit Sûretiyle Beyanı: Hz. Peygamber’in (sas) Kur’ân’ı açıklama tarzlarından biri de sünnetin, Kitabın mânâsına muvafık bir tarzda varit olması seklinde görülür. Beyanın bu tarzından maksat, hükmün takviye edilmesidir. “Ey iman edenler! Şarap, kumar, putlara kurban kesilen sunaklar, fal okları, şeytana ait murdar islerden başka bir şey değildir. Bunlardan geri durun ki felah bulasınız!” (Mâide, 5/90) âyeti nâzil olunca Resûlullah Efendimiz (sas): “İçki haram edildi.” demek sûretiyle, âyetin ihtiva ettiği hükmü tekit ederek açıklamıştır. 4. Umûmu Tahsis Etmesi: Lafız ve/veya mânâ bakımından kapsamına giren bütün fertleri kapsayan lafza, umûm lafız denir. Umumî lafızlar bazen tahsis olunur. Kur’ân, Kur’ân ile tahsis edildiği gibi, sünnet ile de tahsis edilebilir. Nitekim bunun aksi, yani sünnetin umûmiyetinin Kur’ân ile tahsis olunduğu vakidir. Resûlullah Efendimizin (sas) bütün dinî beyanatı vahiy ve ilhama istinat ettiğinden, sünnetin Kur’ân’ı tahsis etmesi caiz olur. “Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz değnek vurun.” (Nûr, 24/2) âyetinde zina eden herkese yüz değnek vurulması umumî olarak emredilmiş, Peygamber Efendimiz (sas) bu emri; bekârlara tahsis etmiş, evli olan erkek ve kadın için ise recm cezasını tespit etmiştir. 5.Mutlakı Takyit Etmesi: Peygamber Efendimizin (sas) Kur’ân’ı açıklama şekillerinden biri de, ondaki bazı mutlak lafızları takyit etmek sûretiyle olmuştur. “Hırsız erkek ile hırsız kadının irtikap ettikleri suça bir karşılık ve ALLAH tarafından insanlara ibret verici bir ukûbet olmak üzere ellerini kesiniz.” (Mâide, 5/38) âyeti mutlak bir âyettir. Yani hırsızın hangi elinin ve nereden kesileceğini belirtmemiştir. Âyetteki bu mutlaklık, sünnet tarafından “sağ elin bilekten kesileceği” seklinde takyit edilmiştir, kayıtlanmıştır. |
Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... | İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar | nurşen35 | 87 | 33953 | 23 Mayıs 2015 21:53 |
Gülmek isteyenler tıklasın :))) | Videolar/Slaytlar | Kara Kartal | 3 | 4091 | 10 Mayıs 2015 16:16 |
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar | İslami Haberler | Medineweb | 0 | 2745 | 10 Mayıs 2015 16:13 |
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' | Ayın Üyesi | 9Esra | 13 | 9033 | 30 Nisan 2015 14:29 |
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor | Tefsir Çalışmaları | Medineweb | 0 | 3353 | 19 Nisan 2015 15:45 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
sakarya ilitam tefsir tarihi 2.hafta özeti | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 28 Aralık 2013 14:34 |
sakarya ilitam Tefsir 5.Hafta | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 28 Aralık 2013 14:31 |
sakarya ilitam Tefsir Tarihi 4.hafta | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 28 Aralık 2013 14:26 |
sakarya ilitam Tefsir Tarihi 9.Hafta | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 27 Aralık 2013 15:02 |
sakarya ilitam Tefsir Tarihi 8.Hafta | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 27 Aralık 2013 14:59 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|