|
Konu Kimliği: Konu Sahibi muallime,Açılış Tarihi: 03 Aralık 2014 (01:30), Konuya Son Cevap : 03 Aralık 2014 (01:30). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
03 Aralık 2014, 01:30 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 14876 Üyelik T.:
01 Aralık 2011 | 19 mayıs samsun ilitam kelam özetleri 19 mayıs samsun ilitam kelam özetleri 19 MAYIS SAMSUN İLİTAM KELAM ÖZETİ KELAM 1.ÜNİTE- İSLAM KELAMININ ORTAYA ÇIKIŞI • Kelam: İslam’ın inanç ilkelerini Kuran’dan çıkarıp, onları akıl yoluyla açıklamayı, temellendirmeyi ve diğer dünya görüşlerine karşı savunmayı amaçlayan bir bilimdir. • KELAM= akaid, usulud din, ilmi tevhid ves sıfat, fıkhul ekber, ilmi istidlal ven nazar • MUTEZİLE: İlk kelam okulu (H.2yy-4.yy) o Vasıl b. Ata, Amr b. Ubeyd, Ebul Huzeyl el Allaf, İbrahim en Nazzam. o Kaynakları= akıl + Kuran 2.ÜNİTE - İSLAM KELAMININ İLK PROBLEMLERİ VE İNANÇSAL MEZHEPLER İSLAM KELAMININ İLK PROBLEMLERİ 1.İmamet/Büyük Günah: Sıffın savaşında birbirlerini öldüren Müslümanların cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olduklarının tartışılması a.Hariciler: Tekfur etmişler b.Mürcie: İmanla amel ayrı şeylerdir demişler c.Mutezile: ne mümin ne kafir, ikisinin arasındadır demişler. 2.Kader ve İnsan Özgürlüğü: Emevilerin Müslümanlara yaptıkları eziyeti kader olarak tanımlamalarından dolayı şu alimler farklı düşünceler ortaya koymuşlar: a.İnsan Özgürlüğünü savunanlar: a.1.Mabed el Cüheni: Kaderiyye a.2.Gaylan ed Dımeşki a.3.Amr b. Ubeyd b.Kaderciliği savunanlar: b.1.Cad b. Dirhem: Cebriyeci 3.İlahi Sıfatlar ve Kelamullah: Cad b. Dirhem: Kuran mahluktur diyen ilk kişi Cad b. Dirhem: İlahi sıfatları ilk inkar eden Mihne Dönemi: H.234 yılına kadar İslam dünyasında Kuran’ın mahluk old. Zorla benimsettirilmeye çalışılması İNANÇSAL MEZHEPLER: A.Erken Dönem Kelamî Ekolleri: 1.Haricilik (İsyancılar): • İlk ortaya çıkan fırkadır • Kuran’a tevil ve tefsir gerekmeden olduğu gibi inanırlar. • Allah’ın hükmü dışında hüküm tanımazlar • Siyasi amaçla ortaya çıkan bir ekoldür; imametle ilgilenir. • Hilafetlik Şartları: * halifenin Kureyş’ten olması zorunlu değil, herkes olabilir. * halife olacak kişi; mümin, adil, zahid, alim olmalı *halife Müslümanlarca seçimle gelir * Allahın emirlerine tam olarak itaat eder • Hz.Ömer ve Hz. Ebubekir’in hilafetini kabul etmişler, Hz.Osman’ın ilk 6 ayını, Hz.Ali’nin hakem olayına kadar kabul etmişlerdir. Daha sonra Hz.Ali’yi tekfir etmişler • Büyük günah işleyenleri tekfir etmişler, ebedi olarak cehennemde kalacaklarına inanmışlar • İmanla amel ayrılamaz. Amelleri yerine getirmeyen tekfir edilir. 2. Şia (Şiilik): • Hz.Osman’ın şehid edilmesi ve Hz. Ali’nin halife olmasıyla ortaya çıkmıştır. • Cemel Vakası: Hz.Ali’nin hilafetini kabul etmeyen Hz.Aişe, Talha ve Zübeyr ile çıkan savaştır. • Sıffın Savaşı: Cemel vakasından sonra, Muaviye’nin de Hz.Ali’ye savaş açmasıdır. • Şia:Hz.Ali tarafını tutanlar • Hz.Ali’nin Rasulullah’tan sonra en faziletli kişi old. inanırlar. • Peygamberden sonra halifeliğe Hz.Ali’nin uygun old. düşünürler. • Şiiliğin İlkeleri: o Vasiyyet: Hz.Ali bizzat Hz.Peygamberin vasiyeti ile tayin olmuştur o İsmet: İmamların günahsız olması o Ricat: Mehdilik gibidir. İmam birgün tekrar ortaya çıkacak o Takiyye: Tehlikeli durumlarda şii old. gizlemektir. 3.Cebriyye (Cehmiyye): • Kurucusu: Cehm b. Safvan • Cehm b. Safvan: o Kuran mahluktur demiştir. o Allah’ın sıfatlarını inkar etmiştir o Kaderiyyenin tam zıddını söyler. Yani insan sadece kaderinde olanı yaşar der. o Allah ahirette görülemeyecektir. • Görüşleri: o İman ilim ve marifetten ibarettir. o Allah’ın ilmi de hadistir o Cennet ve cehennem ebedi değil geçicidir. o Kabir azabı yoktur. o Ahirette şefaat yoktur. 4. Kaderiyye: • Mabed el Cüheni ve Gaylan ed Dımeşki • Görüşleri: o İyi işler Allah’tan, kötü işler insandandır. o İnsan fiillerinde özgürdür. Aksi takdirde Allah’ın sorumlu tutması onun adaletine sığmaz. o İnsan fiileri önceden ilahi ilim tarafından bilinemez. o Allah günahları takdir etmemiştir. 5.Mürcie: Şia ve Haricilerin ortaya çıktığı dönemde, siyasi hadiseler karşısında tarafsız bir tutum takınanların görüşüdür. • Hilafet konusunda tarafsızdır • İhtilaf edenler hakkında hükmü Allah’a bırakırlar. • Herkesle uzlaşma yolunu tutmuşlar, kimseyi tekfir etmemişler. 6.Müşebbihe ve Mücessime: • Müşebbihe: Allah’ı yaratığa, insana benzetme • Mücessime: Allah’ı cisim kabul etme • Teşbihçiler: Hişam b. el Hakem, Hişam b. Salim el Cevaliki • Hululiyye: Allah’ın insan kılığına girebileceğine inananlar. B.Sistematik Dönem Kelam Mezhepleri: 1.Mutezile: • Vasıl b. Ata • Akla öncelik verir • Kelam ilmi ilk mutezilenin elinde doğmuştur • İnanç Esasları: o Tevhid: Allah’tan başka ilah yoktur. o Adalet: Allah sadece güzel olanı işler. İnsan fiillerinde serbesttir. İnsan için en uygun olanı yaratmak Allah’a vaciptir. o 3.Vad ve Vaid: Ödül ve ceza o 4.El Menzile beynel Menzileteyn: Büyük günah işleyenlerin fasık sayılması. Tevbe ederek ölürse cennete girer. o 5.Emri bil Maruf Nehyi Anil Münker: Mutezileye göre farzdır. Kuran’ın bu emrini uyguluyorum diye başkalarına zorla kendi görüşlerini kabul ettirmeye çalışmışlar. • Diğer Görüşleri: o Allah ahirette görülmez o Kuran mahluktur o Akıl nakilden üstündür o Husun-Kubuh’ta akıl esastır 2.Ehli Sünnet Kelamı: a.Selefiyye: • Dayandığı Esaslar: o 1.Takdis: Allah’ı şanına layık olmayan şeylerden tenzih etmek o 2. Tasdik: Allah’ın sıfatlarını Peyg. nasıl nakletmişse öylece inanmak o 3. Aczi İtiraf: Müteşabih ayetlerin manalarını Allah’a bırakmak o 4. Sükut: Müteşabihlerin anlamını sormamak o 5.İmsak: Müteşabihleri tevil yapmaktan çekinmek o 6.Keff: Müteşabihlerle kalben dahi meşgul olmamak o 7. Marifet Ehline Teslim: Müteşabihlerin peygambere ve sahabeye gizli değildir. b.Maturudiyye: • İmam Maturudinin eserleri: Tevilatül Kuran, Kitabüt Tevhit • Ayet ve hadislerin yanı sıra aklı da dinin anlaşılması için gerekli görmüştür. • Görüşleri: o Bilgi Kuramı: a.Duyular b.Haber c.Akıl o Alem Anlayışı: Allah’tan başka hadis varlıklardır. Araz (başkasına bağlı şeyler) ve Cevher ( kendi başlarına yer tutan şeyler)den oluşur. o 1.Tevhid: Allah vardır, birdir, eşi benzeri yoktur. o 2.Ruyetullah: Allah’ı görme keyfiyetsiz bir şekilde olacaktır. o 3. İnsan fiilleri ve kaderi: Fiil Allah ile kul arasında paylaşılır. o 4.İman-İslam: İman dil ile ikrar kalp ile tasdiktir. o 5. Büyük Günah: Allah’ın dilemesine kalmıştır. Mü’mindir. o 6. Şefaat: Günahkarlar için geçerlidir. Vardır. • Diğer Görüşleri (Eşariden farklı): o Kişi dini tebliğ olmasa da akılla Allah’ı bulabilir. o İyi-kötü, güzel-çirkin akılla kavranabilir. o Kulda cüzi irade vardır. o Allah’ın tekvin (yaratma) sıfatı da ezelidir. o Allah kulun gücünün yetmeyeceğini kula yüklemez. o Allah’ın fiillerin sebep ve hikmeti vardır. c.Eşariyye: • Kurucusu: El Eşari • Mutezileye karşı doğmuş bir kelam ekolüdür. • Görüşleri: o 1.Kendilerine dini tebliğ ulaşmayanlar, akılla Allah’ı bulmak zorunda değil o 2.İyi ve kötü şeriatla bilinir. o 3.Kulda cüzi irade yoktur. o 4.Allah’ın ezeli bir tekvin sıfatı yoktur. o 5. Allah kulunun gücünün yetmeyeceği şeyleri de yükleyebilir. o 6.Allah’ın fiilerinde sebep ve hikmet olmayabilir. • Temel Görüşleri: o 1.Tevhid: Allah birdir, eşi benzeri yoktur. İlahi sıfatlar Allah’ın aynı da değildir, gayrı da. o 2.Tabiat görüşü ve nedensellik: Kainat hadistir. o 3.İnsan Fiilleri: Kesb: Hadis kudretin makduru icatta hiçbir tesiri yoktur, yalnız makdura iktiranı vardır. Kesb iki şeyden oluşur. Yaratma yönünden Allah’a, fiil olma yönünden insana aittir. o 4.Nübüvvet: kadınlar da nebi olabilir o 5. Ahiret Görüşleri: Berzah’a ve Ahirete inanmak farz o 6.Mucize ve Keramet: caiz o 7.Husn ve Kubuh: Ancak şer ile sabit olur. Akılla belirleyemez. o 8.Hikmet ve Sebep: Allahın fiillerinde hikmet ve sebep olmak zorunda değil o 9.İman: Kalple tasdiktir. Büyük günah işleyen fasıktır. o 10. Şefaat: vardır o 11.İmamet: Ümmete vaciptir. o Ehli Kıble tekfir olunamaz. o İman artar ve eksilir o Ye’s halindeki tevbe kabul edilmez. o Gayrimüslimlerde ibadetle yükümlüdür. Cezalandırılır. KELAM 3.ÜNİTE- İSLAM KELAMININ GELİŞİM SÜRECİ ve KAYNAKLARI Kelamın bir ilim olarak Harun er-Reşid’in (170-193 / 786-809) hilafetinde esaslı şekilde tespit edilmiş olduğu açıktır. 1.Hişam b. El Hakem: • Hişam b. El-Hakem görüşleriyle Nazzam’a tesir etmiştir. Hişam, cisimlerin sonsuza kadar bölünebileceğini ve bölünmeyen bir parça olmadığını (cüz’ün lâ yetecezza) kabul etmiştir. • aynı zamanda her var olan şeye cisim demiş ve böylece Allah’a da cisim dediği için Müslüman alimlerce tenkit edilerek teşbih ve tecsim ile suçlanmıştır. 2.Dırar b. Amr: • Kabir azabını reddetmiştir. • Haricilerin Va’îdiyye koluna mensup olup; Allah’ın, günah işleyeni ebediyen cehennemde cezalandıracağı görüşündedir. • Kümûn nazariyesini (cisimler kendi imkânlarına hazır olarak sahiptirler ve bu imkanlar cisimlerin içlerinde gizlidir) reddetmiştir. 3.Bişr el Merisi: • Kuran’ın mahluk olduğunu el Memuna resmen kabul ettirmiştir. 4.Ebu Hanife: • Eseri: el Vasiyye, el Fıkhul Ekber, el Alim vel Müteallim • İstidlal Delili= Denizde bir geminin kaptansız yüzebileceğini kabul etmiyorsunuz, sonsuz alemin yaratıcısı olduğunu da kabul etmelisiniz. 5.Ebul Hasan el Eşari: • Eserleri: el-Luma’ fi’r Redd alâ ehli’z-Zeyğ ve’l-Bida, el-İbane an Usuli’d-Diyâne, Makâlâtu’l-İslâmiyyin, Risaletü istihsani’l-Havz fî İlmi’l-Kelam • Mutezilenin nefyettiği subuti sıfatları ispatlamıştır 6.Maturudi: • Eserleri: Tevilatül Kuran, Kitabut Tevhid KELAM 4.ÜNİTE-ALLAH’IN VARLIĞI ve DELİLLERİ ve SIFATLARI ÜNİTEYE GENEL BAKIŞ: A) ALLAHIN VARLIĞI ve DELİLLLERİ 1.İSBATI VACİP 2. İSLAM KELAMCILARINA GÖRE ALLAH’IN VARLIĞININ DELİLLERİ: 1.HUDUS 2.İMKAN 3.GAYE ve NİZAM 4.DİNİ TECRÜBE 5.KABULİ AMME (BEŞER TARİHİ) 6.İLMİ EVVEL B) ALLAH’IN SIFATLARI 1.TARİHİ GELİŞİMİ 2.TASNİFİ 1.VÜCUD (SIFATI NEFSİYYE) 2.SIFATI SELBİYYE (KIDEM, BEKA, MUHALLEFETÜL LİL HAVADİS, KIYAM Bİ NEFSİHİ, VAHDANİYET) 3.SUBUTİ SIFATLAR(HAYAT, İLİM, İRADE, KUDRET,TEKVİN, SEMİ, BASAR, KELAM) 4.HABERİ SIFATLAR (yed, vech, istiva gibi sıfatlar) 5.FİİLİ SIFATLAR (yaratma, rızık verme, öldürme, diriltme, gibi sıfatlar) A) ALLAHIN VARLIĞI ve DELİLLLERİ 1.İSBATI VACİP • Kuran Delillerinin Özellikleri: o 1.ikna edicidir. o 2.devri geçmez o 3.insan fıtratına uygundur o 4.Kelamcıların ve İslam felsefecilerinin delillerinin kaynağıdır o 5.İnsanları gözlemlemeye, düşünmeye çağırır. o 6. Allah kâinatta yaratmış olduğu varlıkların yaratılmış olduklarını, gayelerini, aralarındaki düzeni ve değişiklikleri ele alınarak insana göstermekte ve onları yapanın kim olduğunu gene onlara buldurtmak metodunu kullanmaktadır. o 7. Yüce Allah, insanı karşısına almış, kâinatın yaratıcısının kim olduğunu tartışmakta ve bunun kim olacağı ve kimin olması gerektiğini göstermek için insanı olaylarla karşı karşıya getirmekte ve onu düşünmeye sevk ederken, doğru sonuca nasıl varacağını da bildirmektedir. o 8. Kur’ân’da mevcut isbât-ı vâcib âyetleri mevzuunda belirtilecek önemli noktalardan biri, bunların materyalizmi reddeden bir karakter taşımasıdır. 2. İSLAM KELAMCILARINA GÖRE ALLAH’IN VARLIĞININ DELİLLERİ: Allah’ın varlık ve birliği konusundaki aklî delilleri muhtelif şekillerde gruplandırmak mümkündür. Bunlar delillerin özelliklerine göre şöyle tasnif edilebilir: • Dış âlemden Çıkarılan Tabiî Deliller: Hudûs, İmkân, Hareket, İbdâ‘ ve İllet-i Gâiyye delilleri gibi. • Akıl yoluyla elde edilen Metafizik Deliller: Ekmel Varlık Delili ve Sonsuz Tasavvurundan Çıkarılan Delil gibi. • Beşer tabiatından çıkarılan Ahlâkî ve Vicdânî Deliller: Kâbûl-i Âmme, Nefs-i Nâtıkadan çıkarılan delil, vazife duygusu ve ahlâk duygusundan çıkarılan delil. 1.HUDÜS: Âlem hâdistir. Yok iken sonradan var edilmiştir, varlığından önce yokluğu söz konusudur. Her hâdisin bir muhdisi (var edicisi, meydana getiricisi) vardır. Âlemin muhdisi de Allah Teâlâ’dır. (daha çok ilk İslam kelamcıları kullanmış) 2.İMKAN: Âlem mümkünler topluluğudur. Her mümkün var olmak için, yokluğuna varlığını tercih edecek bir müreciihe muhtaçtır. O halde bu âlem de var olmak için böyle bir mürecihhe muhtaçtır ki, o da Vâcibü’l-Vucûd olan Allah’tır. (daha çok İslam felsefecileri kullanmış) 3.GAYE ve NİZAM (İbn Rüşd): İnayet, hikmet, nizâm-ı âlem, illet-i gaiyye, ibdâ‘, ihtira delili adıyla da anılan bu delil, hudûs ve imkân delillerine nazaran daha açık ve seçiktir. Kâinat, birbirine uygun bir sebepler ve gayeler manzûmesi arz eder. Sebepler ve gayeler manzûmesi olan her şey, âlim ve akıllı bir illetin eseridir. O halde, kâinat da âlim ve akıllı bir illetin eseridir. O da Allah Teâlâdır. 4.DİNİ TECRÜBE (Gazzali): Dini tecrübe, dinin, bireylerin duyguları, davranışları ve kişisel tecrübeleri olarak tanımlanmasını ifade eder. Dinî tecrübe, onu yaşayan kimse tarafından Tanrı tecrübesi olarak algılanan bir deneyimi anlatmaktadır. Gerçekten de bazı kimselere hayatlarının değişik anlarında Tanrı’dan ve onun yol göstericiliğinden haber aldıkları gibi bir izlenimin geldiğini mistik literatür bize bildirmektedir. 5.KABULİ AMME (BEŞER TARİHİ) (Makdisi): Beşer tarihinin şehadeti veya şehâdet-i âmme delili de denen bu delil, insanlık tarihinin tetkiki ve insandaki din ve Allah fikrinin doğuştan olduğu esasına dayanmaktadır. 6.İLMİ EVVEL (İbn Melka): İlmi kendinden olan ilk âlime varıncaya kadar, her âlimin ilmi, kendinden önceki bir âlimden öğrenmiş olması esasına dayanmaktadır. Böylece sıralanan ilim halkalarının, ilmi başkasından olmayıp, varlığı gibi ilmi de zâtının gereği olan bir âlimde durması gerekir ki, o da Allah Teâlâ’dır. B) ALLAH’IN SIFATLARI 1.TARİHİ GELİŞİMİ: • Cad b.Dirhem ve Cehm b. Safvan Allah’ın sıfatlarını reddetmişlerdir. • Mutezile; Allah’ın zatından bağımsız sıfatları yoktur demiştir. • Ehli Sünnet: Allah’ın sıfatları zatından ne ayrıdır ne de gayrıdır demiştir. 2.TASNİFİ 1.VÜCUD (SIFATI NEFSİYYE): Vücûd, var olmak demektir. 2.SIFATI SELBİYYE • KIDEM: ezeli • BEKA: ebedi • MUHALLEFETÜL LİL HAVADİS: sonradan yaratılanlara benzememesi • KIYAM Bİ NEFSİHİ: varlığının kendinden olması • VAHDANİYET: bir ve tek o Burhan-ı Temanu: İrade çatışması esasına dayanan delildir. Eğer birden fazla ilah olsaydı yer ve gökteki nizam bozulmuş olurdu. o Burhan-ı Tevarud: İrade çakışması esasına dayanan delildir. Birden fazla ilahın yaratması mümkün değildir, biri yaratıp diğerinin tesirsiz kalması imkansızdır. 3.SUBUTİ SIFATLAR • HAYAT: diri ve canlı olması • İLİM: bilmesi • İRADE:istemesi • KUDRET:güç • TEKVİN: yoktan var etmesi • SEMİ: işitmesi • BASAR: görmesi • KELAM: konuşması 4.HABERİ SIFATLAR (yed, vech, istiva gibi sıfatlar) Selef olduğu gibi kabul ederken, mücessimler cisim olarak kabul eder. 5.FİİLİ SIFATLAR (yaratma, rızık verme, öldürme, diriltme, gibi sıfatlar) Allah’ın zatının gereği olan sıfatları değildir. Bu sıfatlar ezeli olmayıp hadis ve nisbi sıfatlardır. Allah’ın tekvin sıfatı bunların merciidir. • 1.Yaratma • 2.Hidayet etmek ve delalette bırakma • 3.Peygamber göndermek ve Kitap indirmek(İrsal ve İnzal) • 4.Öldükten sonra diriltme(ba’s ve haşr) • 5. Nimet verme ve azap etme (Ten’im ve Ta’zib) KELAM 5.ÜNİTE-YARATILIŞ ve ALEM • Kuranda “yaratma” anlamındaki fiiller: halega, ce’ale, bede’e, fetera, zerae, enşee, sevva, berae, savera, ehya, kûn, sane’a, fa’ale, ahrace, e’ade, elka, atâ. • Ol emri Allah’ın kudretinin eşyaya süratle nüfuz ettiğini, düşünmeksizin ve denemeksizin yarattığını gösterir. • Yunan felsefesi varlığın yoktan meydana gelmediği düşüncesindedir. • Sümer, Hint ve eski türk efsanelerinde ilk madde su’dur. • “Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye; isteyerek veya istemeyerek gelin dedi. İkisi de: isteyerek geldik dediler.” Buna göre duman daha önce yaratılmış bir şeydir. • Su varlığın ilk mebdesi değil, organik varlığın ilk şartı ve temel unsurudur. • “halık” sıfatı bütün varlıklara hükmeden etkin sıfattır. • Halk-ı Cedid: Allah her an yeni bir atom yaratmasıdır. • YARATILIŞ: o Mutezile: yaratılışın yoktan olduğunu kabul etmiştir. Yokluğu şey olarak kabul eder. o Selefiyye: yaratılışın yoktan olduğunu kabul etmiştir. Allah’ın bütün sıfatlarını kadim kabul eder. o Ehli Sünnet: Allah’ın alemi şu andaki hali üzere bir defada yarattığı görüşündedir. o Eşari: Allah alemi varlığına delalet etmesi için yaratmıştır. Yaratma KUDRET sıfatıyla vuku bulur. o Maturudi: Allah alemi varlığına delalet etmesi için yaratmıştır. Yaratma TEKVİN sıfatıyla vuku bulur. KELAM 6.ÜNİTE-BİLGİ • Maturudi; kendine has bir bilgi kuramı oluşturan ilk alimdir. • Maturudi: Kitabüt Tevhid • Hint mezheplerinden; o Sümeniyye: 5 duyuyu bilgi kaynağından kabul eder, haber ve akıl yürütmeyi kabul etmez o Berahime: 5 duyuyu ve aklı bilgi kaynağından kabul eder, haberi kabul etmez (haber=vahiy) • Varlık: 1- Şehadet (görünenler alemi) 2- Gayb (görünmeyenler alemi) [kimse bilemez] • MATURUDİye göre öğretme=ilham etme • Bilgi=ilim=marife • BİLGİ TANIMLARI: o Bakıllani,Cüveyni: bilgiye konu olan şeyi olduğu gibi bilmek o Bağdadi: ilim, hayatla nitelenen varlığın sayesinde alim olduğu br sıfattır. o Mutezile: bilgi=inanç :tereddüdün zihinde yol açtığı belirsizliği ortadan kaldırarak kişiyi tatmin edecek tarzda, bir şeye olduğu hal üzere inanç şeklinde tanımlar. o Kabi, Ebu Ali el-Cübbai, Ebu Haşim el Cübbai: bir şeyi realitesine uygun bir şekilde tanıyıp benimsemektir. (taklidi imanı bilginin dışında tutmuşlardır) • BİLGİNİN KISIMLARI (2tane): o 1.Kadim: Allah’ın zatı ile bulunan bilim. Ezeli olan başlangıcı olmayan bilgi o 2.Hâdis (2ye ayrılır): Sonradan olan, yaratılmış anlamındadır. Yaratıklarda bulunan, belli bir sınırı ve sebebi olan bilgidir. a. İnsan bilgisi (2) • a.1.zarurî: duyularla elde edilen bilgi • a.2.iktisabî: akılla elde edilen bilgi b. Hayvan bilgisi (2) • b.1. zaruri • b.2.fıtrî (içgüdüsel) A.Zorunlu bilgi (2ye ayrılır): a.bedihi (açık bilimler): insanın kendi nefsiyle ilgili hallerini bilmesi (acıkma, susama, mantık ve matematik bilgisi, vs.) b. Duyum bilimleri: duyular yoluyla elde edilen bilgi B.İstidlali bilgi: Allah’ın sebeplerine tevessül eden kulunu kendi gayret ve iradesi yoluyla onda meydana getirdiği bilgidir. Daha umumidir. İstidlali her bilgi iktisabidir, iktisabi her bilgi istidlali değildir. • BİLGİ KAYNAKLARI (4 tane): o 1.Duyular: 5 duyudur (görme, duyma, koklama, dokunma, tatma). Her bir duyu kendi sahasına has olan şeyleri idrak edebilir. Yaratılmış nesneler ve içdünyamızda meydana gelen bütün ruhsal objeleri kavrayabilir, algılama kapasitesi sınırlıdır. Maturudi: -Havas: 5 duyu -Iyan: 5 duyu + içduyu, iç gözlem + hayvanların duyu ve içgüdüleri o 2.Haberler (3’e ayrılır): • Mutezile: bir şeyin iyi yada kötü olduğu şeriat gelmeden de akılla bilinebilir. 2.a. mütevatır: yalansız sahabilerin hz.Peygamberden naklettikleri 2.b.müstefiz: mütevatır derecesine ulaşmamıştır. 2.c.ahad (zan): mütevatır derecesine ulaşmamıştır. Bir haberi bir kişinin başka bir kişiye ulaştırmasıdır. o 3.Aklî Tefekkür (2’ye ayrılır): Akıl yoluyla elde edilen bilgi: 3.a. Zaruri/Bedihi İlim: düşünmeden ilk bakışta meydana gelen bilgi 3.b. İstidlali İlim: düşünme nevilerinden birine ihtiyaç gösteren bilgi (ateşi görünce dumanı düşünebilmemiz). • Maturudi’nin akıldan anladığı fonksiyonel akıldır: aklın kullanılması ve ondan istifade edilmesidir. Duyu ve haberin doğruluğu akıl sayesindedir. (akıl=nazar) o 4. İlham/Sezgi: Bir bilgi değil, bilgiye zemin oluşturan temel insani yetenektir. Maturudi: ilhamın dinde herhangi bir konunun doğruluğuna delil olarak kullanılamayacağını söylemiştir. • BİLGİNİN İMKANI: o Mâturîdî’ye göre, bilgi kuramının kaynakları, duyular, haber ve akıldan oluşmaktadır. Gerekli şartları taşıdıkları sürece, bu üç yoldan birisiyle veya üçü ile birlikte elde edilen bilgi, kesin bilgi olup, inkârı imkânsızdır. Bu bilgi vasıtalarının, her birinin kendine ait ayrı bir nesne grubu vardır. Bununla birlikte, bazen aynı nesne grubu, iki farlı bilgi kaynağının konusu olabilmektedir. o Sûfestâiyye diye anılan bir grup (Sofistler) bilgi vasıtalarının hepsini reddetmiştir. o Bâtınîler (el-Mülhide), Râfızîler ve Müşebbihe (teşbîhe düşenler) aklın bilgi vasıtalarından sayılmasını kabul etmemişlerdir. o Ehl-i Sünnet’e göre akıllar yaratılıştan farklıdır; ama Mu‘tezile buna karşı çıkmıştır o Mu‘tezilîliğin düşünüşünde akıl bütün insanlara şamil ve herkese eşit olan bir şeydir. Kâfirler ve Mü’minler tamamıyla aynı tür akla sahiptirler. Akıl bakımından konuşulacak olursa, bir peygamber ve sıradan bir insan arasında bile hiçbir fark olamaz. • BİLGİNİN DEĞERİ: o iki temel soru söz konusudur: Birincisi “Neyi bilebiliriz?” diğeri ise, ”Bir şeyi bilip bilmediğimize nasıl karar veririz?” Bir başka deyimle, “bilgimizin kapsamı ve sınırı nedir?” Bu sorulardan birisine cevap verilirse, o zaman diğerine de cevap vermek mümkün olur. Çünkü bilginin kriteri ve sınırı birbiriyle içiçe bir konudur. Eğer bilginin sınır ve kapsamını belirler ve neleri bilebildiğimizi ortaya koyabilirsek, o zaman bilebildiğimiz ve bilemediğimiz şeyleri birbirinden ayırmamızı sağlayacak bir kriter bulabiliriz. KELAM 7.ÜNİTE-İMAN AMEL • İrtidat: dinden dönme • İman: Peygamber (sav)’in Allah’tan getirmiş olduklarına uyacağına söz vermek demektir • Cürcânî, imanı beş kısma ayırmıştır: 1-İman-ı matbu’: Meleklerin imanı 2- İman-ı ma’sum :Peygamberlerin imanı 3- İman-ı makbul: Mü’minlerin imanı 4- İman-ı mevkuf: Bidatçıların imanı 5- İman-ı merdud: Münafıkların imanı • İslam: İman ve İslâm arasında fark olup olmadığı, tartışma konusu olmuştur. • Küfür: Allah Taala’yı yalanlama ve O’nu bilmemek olup mutlak surette inkâr anlamında kullanılır. Doğrudan amel ile ilgili olmayıp imanın özüyle ilgili bir kavramdır. • Şirk: Allah’a ortak koşmak, Allah’tan başkasının adına yemin etmek, Allah’tan başka ilah tanımak ve putperestlik anlamlarına gelir. • Şirku’l-İstiklâl: İki ilah kabul etmek (küfür) • Şirku’t-Tekzîb: İlahı çeşitli ilahlardan oluşturmak. Hıristiyanlıktaki gibi. (küfür) • Şirku’t-Takrib: Allah’tan başka ilahlara ibadet etmek. İlk cahiliye şirki gibi. (küfür) • Şirku’t-Taklid: Başkasına tabi olarak Allah’tan başkasına ibadet etmek. Bu da cahiliye şirkidir (küfür) • Şirku’l-Esbab:hadiselerin oluşumunu âdi sebeblere bağlamak. Filozofların yaptığı şirk. • Şirku’l-Agrâz: Allah’tan başkası için çalışmak • Nifak (münafık): Dini anlamda nifak bir kafirin küfrünü gizleyip mü’min ve Müslüman görünmesidir. • Fısk: Allah Taala’nın emrini terk ederek isyan edip hak yoldan çıkmak demektir. Fasık, dinin hükümlerine sarılıp ikrar etmekle birlikte dinin bütün hükümlerini veya bir kısmını ihlal etmektir. • Amel: Bilinçli ve şuurlu fiillere amel denilir. Amel, fiilden daha genel olup hem kalplerin hem de organların fiillerini kapsar. HARİCİLER: Hâricîler iman ile ameli tamamen özdeşleştirmişlerdir. Onlara göre büyük günah işleyenin kâfir olduğu ve tevbe etmesi gerektiği söylemleriyle başlamıştır. Hâricîler diğer Müslümanlarla ilişkilerinde katı bir tavır sergilemişlerdir. Hasımlarını imtihan etmeye başlamışlar ve onların bütün hallerini araştırır olmuşlardır. Kendilerine muhalif olan diğer Müslümanların memleketlerini daru’l-harb saymışlar, onları esir etmeyi ve öldürmeyi helal görmüşlerdir. MUTEZİLE: Mu’tezile’ye göre iman kalb ile tasdik, dil ile ikrar ve erkan ile ameldir. Onlar, büyük günah işleyenlerin imandan çıktığını fakat küfre de girmediğini, imanla küfür arasında bir yerde bulunduğunu (el-menzile Beynel-Menzileteyn), böyle bir kimsenin tevbe etmeden öldüğü takdirde ebedi cehennemde kalacağını söyleyerek Hâricî tezinden bir adım geri durmuşlardır. MÜRCİE: Mürcie mezhebi Hâricîlerin ve Mu’tezile’nin tam tersi olarak ameli imandan soyutlamıştır. Mürcie, ümit vermek anlamındaki “ercâ” dan da türemiş olabilir. Birincisinde büyük günah sahibi hakkında hüküm vermeyip Allah’a havaledenler anlamında kullanıldığı gibi, ikincisinde yine büyük günah sahibi hakkında Allah’ın affını ümit edenler anlamında kullanılmıştır. EHLİ SÜNNET: Ehli sünnet’in reisi olarak kabul edilen Ebu Hanîfe, imanı dil ile ikrar, kalb ile tasdik, ma’rifet, yakin ve islam kelimeleriyle tanımlarken Ehli Sünnet’in büyük çoğunluğu iman tanımında amele yer vermemiştir. Maturidî’ye göre amel ile imanın farklı olduğunu gösteren delillerden birisi de imân yerinin kalp, amelin yerinin organlar olmasıdır. KELAM 8.ÜNİTE- NÜBÜVVET • Semiyyat: Nübüvvet • Allah’ın Peygamber Göndermesi; o Mutezile: Ahlaki mecburiyettir (aslah) – vaciptir. o Şia: Vacip bir lütuftur o İslam Filozofları: Fizikî zaruret anlayışı o Ehli Sünnet: Allah mecbur değildir. Caizdir. o Eşariyye: Lütuftur, ihsandır. • Eşarilere göre; eşyanın tabiatında iyilik/kötülük yoktur. • Berahiyye- Sümeniyye: Peygamberliği reddedenler • Sabiiler- Yahudi- Hıristiyanlar: Peygamberlerin bir kısmını kabul edenler • Eski Ahid: Zebur / Yeni Ahid: İncil • Kuranda; o 25 Peygamberin ismi geçer o 3 tanesi ihtilaflı: ZÜL (Zülkarneyn, Üzeyr, Lokman) o Ulul Azm: Hz: Muhammed, Nuh, Musa, İsa, İbrahim o Sahifeler: Adem:10 Şit:50 İdris:30 İbrahim:10 • Nebi < Resül (Her resul nebidir; her nebi resul değildir) • Peyg. Sıfatları: o Beşer o Emanet: güvenilir o Sıdk: doğruluk o Fetanet: Zeki, akıllı o Tebliğ: Allah’tan aldığı vahyi doğrudan insanlara iletmesi o İsmet: Günahlardan korunmuş olması (masum) • MUCİZE: o Allah’ın fiili olmalı o Eşyanın alışılmış düzenine aykırı olmalı o Karşı gelme imkansız olmalı o Bizzat peygamberliğini iddia eden kimse tarafından gerçekleşmeli o Peygamberin iddiasını yalanlayıcı olmamalı o Resülün davasından önce olmamalı Bir peygambere verilen bir mucize diğerine verilmemiştir. Kuran Peygamberimizin en büyük mucizesi • VAHİY: o Bal arasına, yere, meleklere ve peygamber olmayan diğer insanlara da vahiy gelmiştir. o Vahiy yolları: Doğrudan vahiy Perde arkasından Bir elçi aracılığıyla (melek) o Vahyin mertebeleri: Sadık rüya Vazifeli meleğin görünmeksizin uyanıkken Peygamberin kalbine ilahi vahyi ilka etmesi Meleğin bir insan suretine girip, peygambere hitap etmesi Meleğin çan sesine benzer bir sesle hitap etmesi Cibrilin suretiyle görünerek getirdiği vahiy Miraç gecesinde olduğu gibi vasıtasız vahiy KELAM 9.ÜNİTE-İNSAN FİİLERİ ve İRADE İSLÂM KELÂMINDA İNSAN FİİLLERİ VE İRADE HÜRRİYETİ • İnsanın başarısızlığında kendi gayretinin eksikliği veya rakibinin engellemesi yoksa bu sefer o bakışlarını yukarıya çevirerek bu alemde kendi gücünün erişemeyeceği çok yüce bir kudret olduğunu ve tedbirinin ötesinde kendi kuvvetinin ulaşamayacağı bir büyük gücün bulunduğunu anlar. • En sağlam delil insanın kendi tecrübesidir. • Kur’ân’da kulların hür iradesine delâlet eden âyetler olduğu gibi, Allah’ın her şeyin yaratıcısı ve hakimi olduğunu ifade eden âyetler de vardır. • Eşariyye: İnsan fiillerinin Allah’ın kudretiyle mahluk olduğunu, o fiillerin yapılmasında ve meydana gelmesinde insan kudretinin hiçbir tesirinin olmadığını kabul eder. Fiiller, insanın kesbine bağlı olarak Allah’ın yaratması sonucu meydana gelir. Yani fiiller, kesb yönünden insana; halk (yaratma) yönünden llah’a aittir. • Mutezile: Fiilerin bizzat insan tarafından yaratıldığını düşünür. Mu’tezile’ye göre insanın fiillerini “Allah yaratıyor” diyenler büyük hata içindedirler. Çünkü bir fiilin iki failden meydana gelmesi mümkün değildir. Mutezile kabih (çirkin) fiillerin sadece insana ait olduğunu ve Allah’ın fiillerinin tümünün hasen ve güzel olduğunu söylemektedir Mu’tezile’ye göre fiiller, meydana geliş durumlarına göre iki türlüdür: Birincisi, yaptığı işi bilen kişinin fiili diğeri de dalgın kişinin fiilidir. Birincisinde kişi övgüye ve mükafata hak kazanırken , diğerinde herhangi bir karşılık yoktur • Matururdiyye: Kulların külli iradesi Allah tarafından yaratılmıştır. Cüz’î iradeleri ise mahlûk değildir. • Cebriyye: kulların, fiillerinde Allah’ın ezeli ilminden dışarı çıkmaları mümkün değildir. Aksi takdirde Allah’ın ezeli ilmi, cehle ve bilgisizliğe dönüşür KELAM 10.ÜNİTE-AHLAK • Halk: dış görünüş ve sûreti; • Hulk: bâtınî sûret (ahlak) • Mu‘tezile’nin Allah’ın adalet sıfatını, Eş‘arîlerin de kudret sıfatını merkeze alır. o Mu‘tezile ve Mâturîdîlik ahlâkın objektifliğini savunarak ahlâkı büyük ölçüde akıl ile temellendirir. o Eş‘arîlik ise, ahlâk alanında sübjektifliği savunarak vahiy ile temellendirir. o Mâturîdî’nin ahlâk anlayışı da, mutluluğu öne çıkaran ve onu ahlâkî eylemin nihâî amacı kabul eden teleolojik, yani gayeci görüşü yansıtmaktadır. • Tefekkür, varlığın anlamını kavramaya yardımcı olan derinlemesine bir aklî çabadır. • es-saâdetü’l-kusvâ: en yüksek iyi • AHLAKÎ DEĞERLERİ KAVRAMADA DÖRT TEMEL YAKLAŞIM * 1.Ahlakî Mutlaklık: Kesin ve değişmez, herkes için müşterek ve genel-geçer değerler * Mutlaklık, her bağlantıdan ve koşuldan kurtulmuş şey * Savunucusu: Ka’bi *2. Ahlakî Görecelik (Relativizm): relativizm, mutlakçılığı reddederek toplumdan topluma, kültürden kültüre, çağdan çağa bu kuralların değişebileceğini savunur. göre, bütün insanların ve toplumların kabul edeceği yegâne ahlâk kuralı yoktur. *Savunucusu: Abdülcebbar *Eş‘arî kelamcısı Bâkıllânî’ye göre, fiil kendi cinsinden dolayı değil, aksine ilâhî yasaklamadan ötürü günahtır. *3. Ahlaki Öznellik: kavramı, nesnelerin ya da eylemlerin değerinin, hep sadece bir yargıç (yargıda bulunan kimse) veya gözlemcinin görüşleri, istekleri, beğenileri ya da duygusal tutumlarıyla belirlendiği yönündeki herhangi bir kurama uygun düşer. *Öznelcilik, ahlâkî doğruların insanın duygu ve isteklerini dile getiren önermeler olduğu konusunda doğalcılıkla hemfikirdir. * Ahlâkî önermeler doğru veya yanlış olabilir * Ahlâkî önermeler veya ifadeler, olumlu veya olumsuz, insanların tutumlarını açıklarlar. *4. Ahlaki Nesnellik: Nesnellik deyince, herhangi bir yargıç (yargıda bulunan kimse) ya da bu vasıftaki bir gözlemcinin arzu ya da görüşlerini dikkate almadan, değerin, belli nesneler ya da eylemlerde gerçek bir varlığa sahip olduğunu öne süren bir kuram anlaşılır. * Değerlerin nesnelliğini savunan insanlar, değişen şeyin değer değil, farklı gruplar veya bireyleri olduğunu ileri sürerler. * 4.a.İlahi Öznelcilik: Eşarilere aittir.İyi ya da kötüyü belirleyen tanrının iradesi ya da buyruklarıdır. *4.b. İlahi Nesnelcilik: Mutezili ve bir kısım Maturudilere aittir. Mu‘tezileî düşünürler, iyi ve kötüyü şeylerin tabiatına atfetmektedirler ve insan aklının tanrının buyruğu olmadan da ahlâk ilkelerinin bilgisine sahip olabileceğini kabul etmektedirler. • KELAM EKOLLERİNDE AHLAK NAZARİYELERİ: o 1. Ahlaki Nesnelcilik: Mutezile: Mu‘tezile, İslam’ın ilk gerçek ahlâkçılarıdır. Ahlâkî doğru ve yanlışın kategorilerinin tek başına akılla kavranabileceğini düşünür. ->Mu‘tezile, Allah’ın akla aykırı bir şeyi emredemeyeceğini, yahut yaratıklarının iyiliğini hiç düşünmeksizin bir şey yapamayacağını ileri sürmüştür (adalet anlayışı) ->Abdülcebbârâ göre, bazıları belli fiillerin iyiliğinin ve kötülüğünün, bir resmin güzel veya çirkin olduğunun bilinmesi gibi, estetik yolla bilindiğini iddia eder. -> Cebriyye (Mücbire) ve Eş‘arîler gibi bazı kelamcılar ise, iyilik ve kötülüğün ilâhî emir ve yasak ile belirlendiğini iddia ederler. => ÖZETLE: ->Mutezileye göre fiil kendinde iyi ya da kötüdür. ->Eşariye göre fiil Allahın belirlediği emir ve yasaklara göre iyi ya da kötüdür. Maturudi: Mu‘tezile’nin ahlâk anlayışı daha çok teolojik karakterde, Eş‘arî’nin ahlâk anlayışı ise daha ziyade felsefî ve mantıkî düzeydedir. ->eşyayı, “kendinde (li nefsihî) iyi veya kötü olanlar” ve “sonuçlarına göre ve ihtiyaca göre iyi ve kötü olanlar” olmak üzere iki kısma ayırır. Adalet ve doğruluğun iyiliği ile zulüm ve yalanın kötülüğü birinci kısma girer (adaletin iyiliği aklen zorunlu, kötülüğü de aklen imkânsızdır); bozgunculuk yapandan intikam alınmasının, hayvanların kurban edilmesinin iyi olması ikinci duruma/kategoriye girer. -> Mâturîdî’ye göre şeyler, tabiatlarında iyilik, kötülük gibi doğal nitelikler taşımakta; bu niteliklerin eşyaya nispeti aklen ya zorunlu, ya imkânsız ya da mümkün olmaktadır. -1.imkansızlık (mümteni) -2.zorunluluk(vacip) -3.mümkün o 2.Ahlaki İradecilik: Eşari: Mutezilenin aksine Eşariler, Allah emrettiyse bir şey iyidir ve kötüdür görüşüne sahiptirler. Yani akılla bir şeyin iyi ya da kötü olduğunu bulunabileceğine inanmazlar. ->el-Bâkıllânî, et-Temhîd adlı eserinde, aklın kendi başına bir fiilin iyi, kötü, sakıncalı, mubah ve ya vâcib olduğu konusunda hüküm verme gücünde bulunmadığını, bu hükümlerin aklın kararıyla değil de, dinin (şer‘) bildirimi ve açıklamasıyla tespit ve tayin edileceğini kesin bir dile ifade etmiştir. ->Gazali ve Cüveyni’de aynı fikirdedir. • HÜRRİYET YÜKÜMLÜLÜK ve SORUMLULUK: o Kaderiyye (kaderciliği reddedenler): insanın irade ve fiillerinin tamamen kendisi tarafından meydana getirildiğini, bundan ötürü sorumlu tutulduğunu ve bu noktada Allah’ın müdâhelesi bulunmadığını öne sürerek önceden herhangi bir takdir ve bilginin de mevcut olmadığını belirtmiştir (tefvîz-i mutlak). ->Ma‘bed el-Cühenî’nin, “Kader yoktur, bütün işler elimizdedir” şeklinde iddiada bulunduğu rivayet olunmuştur. Yani insan kendi amellerini kendi bilgisiyle bizzat kendisi taktir eden bir varlıktır. O, fiillere iradesi ile yönelir, sonra kudretiyle o fiilleri yaratır. Bunun manası, Allah ezelde bu amelleri taktir etmez. Allah’ın iradesinin bunda hiçbir dahli yoktur ve bu fiilleri ancak vukuundan sonra Allah bilir, demektir. o Cebriyye (tamamen kaderciler, insan iradesi yok diyenler): her şey Allah tarafından irade ve takdir edilerek yaratılır ve bunda kulun herhangi bir rolü yoktur. Bu yüzden sorumluluğu da yoktur. -> Cehm b. Safvan o Mutezile: ->İnsan mutlak faildir: Allah’ın kullarının fiillerinde bir etkisi yoktur. -> Ezelde hiçbir şey gizli değildir, Allah ezelden bilir. ->İnsan irade sahibi hür bir varlıktır. -> Allah’ın emri ve iradesi birbirinin lâzımıdır. Yani Allah iyi şeyleri irade eder ve emreder, kötülükleri insan kendi yapar. -> Kul fiilinin yaratıcısı olmazsa vad ve vaid (ödül&ceza) ile çelişir. o Eşariyye: Eş‘arîlere göre, insanın zorunlu (ıztırârî) fiillerinin yanında, ihtiyârî fiilleri de Yüce Allah tarafından yaratılmıştır. Bu fiillerin meydana getirilip yaratılmasında kulun kudretinin bir tesiri yoktur. Allah’ın kulun fiilini yaratmadaki âdeti cereyan etmiştir. Kulun o fiilini ortaya çıkarmak için kulda bir kudret yaratmıştır ve fiil Yüce Allah’ın ihdâsı ve yaratmasıdır. Kulun ise kesbidir. o Maturudiyye: insanın bütün fiillerinin yaratıcısının Allah olduğunu kabul ederken, bu yaratmanın hikmetin dışına çıkmadığını belirtmektedir. ->Mâturîdî’ye göre, fiillerin Allah tarafından yaratılması gerçeği, o fiilleri eyleme geçirmek hususunda insana herhangi bir zorunluluk yüklemez. Çünkü herkes, fiillerinde hür olduğunu hissî olarak bilmektedir. • İLAHİ ADALET ve HİKMET: ->Mu‘tezile ve Mâturîdîlerin ortak kanatine göre, Allah’ın fiilleri, özellikle de insana ilişkin fiilleri hikmet, maslahat (insanın yararı), sebep ve illetti içerir. ->Cebriyye ve Eşarilere göre Allah insanın tahammül edemeyeceği şeyi yükleyebilir. ->Eşariler şerri de Allah’ın yarattığını düşünür. ->Mu‘tezile ve Mâturîdîler, adalet ve hikmetin Allah’a isnadında, abes ve zulmün de ondan nefyedilmesinde Kıyâsu’l-Ğâib ala’ş-Şâhid ilkesine dayanmaktadırlar. ->Güçsüz insanın yükümlü tutulmasını (teklîf-i mâ lâ yutâk) aklen saçma (fâsid) bulan Mâturîdî, dinî ve ahlâkî fiillerin uhrevî müeyyideleri konusunda Mu‘tezile ve Eş‘ariyye arasında orta bir yol takip etmektedir. • DİN İLE TEMELLENEN AHLAK TEORİLERİNDE VAHYİN YA DA NAKLİN İŞLEVİ Tanrı, her şeyi bilen, sonsuz kudret sahibi ve âdil mükemmel iyi bir varlıktır; öyleyse değerlerin de kaynağı ve varlık nedenidir. Değerleri mutlak, ezelî-ebedî aşkın bir varlığa bağlandıkları taktirde, mutlaklık, evrensellik, genellik ve ölümsüzlük özelliği taşırlar. Çünkü beşerî düzlemde değerler, öznellik ya da görecelikten kurtulamazlar. KELAM 11.ÜNİTE- SEBEPLİLİK • Mu’tezilî kelamcılar ilâhî fiillerde bir taksime gitmişlerdir. Onlara göre İlahî fiiller ikiye ayrılır: Birincisi dolaysız fiiller olup Allah’ın “ol” emriyle doğrudan yarattığı şeylerdir. İkincisi ise mütevellit fiiller olup Allah’ın “rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik” (Hicr: 22) âyetinde belirtildiği gibi rüzgar vasıtasıyla bitkilerin tohumlanmasında olduğu gibi bir sebep veya sebepler vasıtasıyla yarattığı fiillerdir. • Allah bir sebep olmaksızın bir nesne üzerinde doğrudan bir fiilde bulunabilir. Yani herhangi bir vasıtaya ihtiyaç duyulmaksızın fiilini yapar. İnsan ise ancak bir fiilde bulunmayı istediği her defasında Allah’ın kendisinde yarattığı kudret sayesinde güç sahibi olur. • Mu’tezile’de sebep ve sonuç arasındaki ilişki zorunlu bir ilişki değildir. • Eşari kelamcısı Cüveyni: Fiilin varlığını kudrete bağlı gören, kudretin varlığını ise başka bir sebebe bağlayan kudret ile bu sebep arasındaki ilişkiyi akıl ile kudret arasındaki ilişki gibi görür. Bu şekilde sebep de başka bir sebebe bağlı olup sonunda tüm sebeplerin ilkine ulaşır. Bu ise sebep ve sonuçların yaratıcısıdır. • Mutezile ve Eşariler: Doğa olaylarını Allah’ın filleri olarak gören, sanki varlıklar arasında sebepliliğe bağlı bir ilişkiler bağı gibi görünen olguyu “iktiran” ve bu ilişki ağındaki düzenlilik ve kurallığı ise “âdet” kavramıyla açıklarlar. Bu iki mezhebe göre de sebeplilik olaylar arasındaki zorunlu bir ilişki olmayıp, birliktelik ilişkisinden ibarettir. • Gazâlî’nin Tehafütü’l-felasife isimli eserinde nedenselliği reddetmesi, sürekli yeniden yaratılan eşyada sabit tabiatların olmadığı fikrine dayanmaktaydı • Gazâlî’ye göre sebeple netice arsındaki bağlantı zorunlu olarak doğmaz • İbn Rüşd, Gazâlî’nin felsefecilere toptan bir eleştiride bulunmasına karşı çıkmış ver onun “Tehâfüt el–felâsife” adlı eserine karşılık, “Tehâfüt el- Tehâfüt” adlı bir eser meydana getirerek Gazâlî’nin görüşlerini eleştirmiştir. • Tevellüd: bir fiilin failinde bir başka fiili gerektirmesi (ör: el ve anahtarın hareketinde anahtarın dönmesi sonucunu doğuran elin hareketi insana aittir) KELAM 12.ÜNİTE-İMAMET • İmâmet, Peygamberimizden sonra insanların içine düştüğü ilk ihtilâftır. • Toplum psikolojisinde Peygamber (sav)’e yakınlık önemli olsa da Zeyd b. Ali, bunun üstünlük ve efdaliyet konusunda yeterli olduğunu iddia etmemiş, neticede ilimden başka bir üstünlük ölçüsü tanımamıştır. • Zeyd b. Ali, hüküm ve karar mevkiinde olan insanların âdil ve âlim olması gerektiği hususuna çok önem vermiştir. Ona göre, imâm veya halife, seçimle iş başına geleceği için, bu seçimi yapacak kişilerin de âdil ve ilim sahibi olmaları gerekmektedir. KELAM 13.ÜNİTE- AHİRET • İtikad esasları 3’e ayrılır: o Tevhid o Nübüvvet o Mead (ahiret) • Ahiret günü isimleri: öteki gün, kıyamet, vakıa, hesap günü, din günü, hüküm günü, saat, hakka, Karia, âzife. • Âhireti inkâr, Allah ve peygamberini de inkâr anlamı taşır. Çünkü ahiretin varlığını ve âhirette olacak şeyleri, âhiret hallerini duyular ve akılla öğrenme imkânı yoktur. • Fakat kelam ve felsefe alanındaki insan anlayışlarında insan ölümsüzdür. Çünkü insan, sonuçta ruhuyla insandır ve ruh ta yok oluş üzere yaratılmış olmayan ebedî varlıktır. Bu durumda ölüm, insan ruhunun ilişkide bulunduğu madde alemine ait bedenle olan ilişkisinin kesilmesidir. • Naturalistler (tabiatçılar), hemen hemen bütün Pozitivistler ve bunların etkisi altında kalan düşünürler ruhun ölmezliğini ve âhireti inkâr etmişler • Ölümden sonra hayat ilişkin Materyalist felsefeden gelen olumsuz tavrın, genel çerçevesi içinde, üç temel nedeni vardır: -> Ruhu bağlı bulunduğu bedenle sınırlı görmek. -> Ölümden sonra hayatın önemli iki unsurunu, cennet ile cehennemi bu dünyada yaşanan iki değişik hal olarak değerlendirmek. -> Ölümden sonra hayata ilişkin çözümü imkansız birtakım çıkmazların var olduğunu iddia etmek • ÂHİRETİN VARLIĞININ İSPATI: Kur’ân, âhiretin varlığına getirdiği deliller müşahedeye ve akla dayanmaktadır. o Kur’ân, tekrar yaratmayı ilk yaratmaya kıyaslamıştır. Bir şeyi ilk yaratanın onu öldürüp tekrar yaratması aklen câiz ve mümkündür. Zaten yoktan var etmek yeniden var etmekten daha zordur. İlk yaratmayı gerçekleştiren Yüce Yaratıcı, ölümden sonra tekrar yaratmayı da kolaylıkla gerçekleştirebilir. o Zor bir şeyi yaratan kolay bir şeyi elbette yaratır. o Bir şeyi yapan, onun benzerini de yapabilir. o Ölü durumda olan yeri canlandıran insanı da diriltebilir. Ölü bir durumda bulunan yeri tekrar canlandıran Yüce Yaratıcı, insanı da tekrar diriltebilir. o Bir şeyi zıddına çeviren, onu benzerine çevirebilir. Bir şeyi zıddına çevirebilen, elbette onu benzerine çevirebilir. Çünkü herhangi bir şeyi zıddına çevirmek; onu benzerine çevirmekten daha zordur; hatta bazen bu imkânsızdır. • ÂHİRETİN VARLIĞININ AHLÂKÎ-AKLÎ DELİLLERİ: o İnsanın yaratılmasının gayesi de âhiretin varlığına delildir. Kur’ân, kâinatın boşuna yaratılmadığını ve bir gayesi ve nizamı bulunduğunu anlattıktan sonra insanın da boşuna yaratılmadığını açıklamaktadır. o Âhiret hayatının varlığının en büyük delillerinden biri, “adalet duygusu”dur. • ÂHİRETE İMANIN ÖNEMİ: o İnsanda sorumluluk bilincini meydana getirir. o İnsan hayatına yön verir. o Kendine çeki düzen verir. o Güzel ve faydalı işler yapar, kötülüklerden sakınır. o insanların dünya hayatına karşı aşırı bağlılıklarını önleyerek hırs, kin, nefret, düşmanlık, bencillik gibi duygulardan uzaklaştırır. • KABİR VE BERZAH HAYATI: o İnsan hayatı 3 kısımdan oluşur: 1. Dünya hayatı 2. Berzah/Kabir hayatı: ölümden mahşerde dirilmeye kadar 3.Ahiret hayatı: ölümden sonra başlayan ve tekrar dirilişten sonra sonsuza kadar devam edecek olan bir aşama o Kur’ân’da geçmemesine rağmen, mütevâtir olmayan hadislere dayandırılarak “Münker-Nekir” adlı meleklerin kabir sualinden bahsedilmekte, bunların hak olduğu ifade edilmektedir. Kabirde sorgulamayı, azabı ve nimeti kabul edenlerin esas aldıkları kanıtlar, çoğunlukla akla değil, nakle dayanmaktadır. o İlk Mu‘tezilî temsilcilerin çoğu kabir azabını kabul etmediği halde, daha sonra gelen Mu‘tezilî kelamcılar kabirde azabı ve nimeti kabul etmişler. o Kabir azabının imkanı ve varlığı, âyetlerden daha çok hadislere dayandırılmaktadır. • AHİRET HALLERİ (9 tane) o 1. Diriliş/Ba’s: olarak ba‘s, öldükten sonra tekrar dirilmek; yani Allah’ın ölüleri tekrar diriltmesidir. Diriliş, cismânî olacaktır. o 2. Haşr/Mahşer: dirilişten (ba‘s) sonra Yüce Allah’ın insanları hesap için bir araya toplamasıdır. o 3.Mizan: amellerin tartılacağı ilâhî adalet terazisi o 4.Sual: diriliş sonrası mahşerde insanların yaptıklarından ötürü sorguya çekilmesidir. o 5.Havz: Peygamberin ahirette bir havuzu olacağına ilişkin bilgi veren haberler daha çok ahad haberlerdir. o 6.Şefaat: Allah katında değeri yüksek insanların, yani peygamberlerin, salihler, âlimler vb.’nin hesap gününde, günahkâr mü’minlerin bağışlanması için Allah’a riaca bulunup, onlar için af dilemeleridir. Ehl-i Sünnet âlimleri, kıyamet gününde Hz. Muhamed’in günahkâr mü’minlere şefaat edeceğini öne sürmektedirler. Mu‘tezilî âlimler de, büyük günah işleyenler hariç, diğer mü’minlerin derecelerinin yükseltilmesi şeklinde bir şefaati kabul etmektedirler. Mâturidî’ye göre, büyük günah işleyenlerin günahları, Allah’ın seçkin kullarının ve razı olduğu kimselerin şefâatleri ile bağışlanır. Fazlur Rahman’a göre, Kur’ân’ın öğretisine göre şefaat ya da aracılık yoktur; merhametinden dolayı sadece Allah’ın kendisi bazı günahkarları affedebilir. Kur’ân’da Hz. Muhammed dahil hiç kimsenin adı, şefâat edecekler arasında zikredilmemektedir. Ancak bazı âhad hadislerde, en büyük şefâatin Hz. Peygamber’e ait olduğu haber verilmektedir. o 7.Sırat: Cennet’e geçmek için üzerinden geçilmesi gereken ve Cehennem üzerinde kurulacağı söylenen bir köprünün adıdır. Kur’ân’da böyle bir köprüden açıkça bahsedilmemektedir. o 8. Cennet ve Cehennem: Ahirette azap ve mükafat sadece ruhani değildir. Müslüman filozofların tam aksine Kur’ân, âhirette bedensiz ruhlardan hiçbir zaman bahsetmemiştir. ise de, Kur’ân, yinede ruhânî yönün diğerinden daha yüksek olduğunu açıkça belirtir. Cehm b. Safvân, Allah’ın kendisinden başka hiçbir varlık bulunmayan anlamındaki âhir ismini delil göstererek ahiret hayatında cennet ile cehennemin, içindekilerle birlikte yok olacağını iddia etmiştir. o 9. Kıyametin Kopması: insanların hepsinin dirilip hesap verecekleri meydana (mahşer) toplanmalarının başlangıç olayıdır. • KIYAMET ALAMETLERİ: HÜKMÜ: Kıyâmet alâmetleri konusuna değinen hadîslerin büyük çoğunluğu, meşhûr hadîs veya haber-i vâhid şeklinde vârid olduğu için, bu tip hadîslerle belirlenmiş olan alâmetleri inkâr etmek küfür sayılmaz. o 1.Duman/Duhan: Müminleri nezleye tutulmuş gibi bir duruma getiren ve kâfirleri sarhoş eden bir dumanın çıkışı ve bütün yeryüzünü kaplaması. o 2.Deccal: Deccal adında bir şahıs çıkacak ve tanrılık iddiasında bulunacak, istidrâc adı verilen bazı olağanüstü şeyler gösterecektir. Deccâl, Hz. İsa tarafından öldürülecektir. Hz. Peygamber ve diğer peygamberler ümmetlerini Deccâl’in fitne ve azgınlığına karşı uyarmışlardır. o 3.Hz. İsa’nin Gökten İnişi: Kur’an’da Hz. İsa’nın Kıyamet öncesi ineceğine dair açık nass bulunmamasına karşın, O’nun Mesih Deccâl’in ortaya çıkışından sonra yeryüzüne ineceği, adaletle hükmedip İslam şeriatını uygulayacağı, bu arada Deccâl’’i öldüreceği ve Allah’ın takdir ettiği bir süre yaşadıktan sonra vefat edeceğine ilişkin pek çok hadise aktarılmış bulunmaktadır. o 4.Dabbetül Arz: Dâbbet’l-arz, Kur’ân’ın bir âyetinde yer alan bir kavramdır (Neml). Peygamberimiz hadislerinde, Dâbbetu’l-Arz’ın, yanında Hz. Musa’nın asası ve Süleyman’ın mührü olduğu halde ortaya çıkacağını, asa ile müminin yüzünü parlatıp, mühür ile kâfirin burnunu kıracağını, etraftaki insanların toplanıp onlara, “işte şu kâfir, işte şu mü’min” diye söyleneceklerini haber vermiştir. o 5. Ye’cûc ve Me’cûc: milletleri huzursuz eden, yakıcı, yıkıcı ve çapulcu bir millettir. ALINTI
__________________ |
Konu Sahibi muallime 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Başkasının engelli raporuyla araba almak caiz mi ? | Soru Cevap Arşivi | dvrzener | 2 | 1354 | 06 Ocak 2020 00:11 |
Kur’an ezberleme ve hafızada tutma yolları-1 | Kur'ân-ı Kerim Genel | muallime | 1 | 2056 | 01 Ocak 2016 17:34 |
Kur'an Kursu Öğreticileri ile Öğretmenlerin Farkı | Din Görevlileri | muallime | 0 | 2147 | 19 Kasım 2015 17:19 |
Kurmê Darê ji Dêre | Muhtelif Konular | İslaminesil | 1 | 1925 | 27 Ekim 2015 20:38 |
İmamın Dönüşü | Din Görevlileri | 1 | 1896 | 10 Eylül 2015 11:29 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
DİCLE İlitam KELAM (8-13) Ders Özetleri/Medineweb | Mihrinaz | DİCLE İlitam | 2 | 08 Nisan 2019 20:07 |
19 mayıs İLİTAM KELAM ÖZET | muallime | SAMSUN OMÜ İlitam | 0 | 31 Ekim 2014 20:36 |
Omu ilitam kelam 8. ünite | Medineweb | SAMSUN OMÜ İlitam | 0 | 20 Aralık 2013 15:38 |
Omu ilitam kelam 2. ünite | Medineweb | Kelam | 0 | 20 Aralık 2013 15:37 |
İstanbul ilitam sistematik kelam ders özetleri | JAZARİ | İSTANBUL İlitam | 1 | 27 Ekim 2013 19:36 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|