|
Konu Kimliği: Konu Sahibi CaferTayar,Açılış Tarihi: 17 Ekim 2007 (19:25), Konuya Son Cevap : 28 Nisan 2021 (01:49). Konuya 37 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
17 Ekim 2007, 19:25 | Mesaj No:1 |
Cafer Tayar'ın şeçtiği şiirler Cafer Tayar'ın şeçtiği şiirler 2.1.2001/ Söz özün men bağından varidat’la akarken; Gönül imbiğinden damıtılır. Ve akarken dil nehirlerinden, nükte olarak. Biz gönlü şairlik hevesiyle tutuşup ta, Yağmurlu bir sonbaharın loş orman kokusuyla... İç âlemini dolduranlar, uzletin hazzına ererler. Dağlar ve ormanların o yalın ve yalnızlığında. Kimse bilmez şair olmadan, hazan mevsiminde Mazi tuvallerindeki eskiyen ağaç yapraklarının... Çürüyen o topraksı rayihalarını. Bir ömür rehavetiyle, ne baharları yaz ederiz de; Ardından sonbaharların o Hüzzam makamındaki rüzgârlarıyla... Eser yaşamımızın o ürperten kışına döneriz; O zaman fark ederiz yalan dünyanın, Oyun ve eğlenceden... İbaret olduğunu. Sessizleşen nice hayatların, Gülümseyen soluk yüzlerinde, Bir umudun vuslat nameleri eserde; Yaşamlarının azmini yeni umutlara aşılarlar. Eskiyen bedenlere inat, yenilenen ruhların naatı, Bir ömür yaşamımıza renk katarda; Ebediliğin o bitmez hasretine umut şiirleri yazarız. Her yeninin eskidiği, her faninin öldüğü, Madde âleminin tuul-i emelinden sıyrılıp ta; Tevekkülün kaderin mühreyleymiş, mektubu ile Sevgilinin diyarına ak ve pak gidebilmek ne güzel Kim demiş? “mekân zamanı kuşatır” diye. Zaman deminde ilm-i dünyayı hatmedip sahib-i zaman olanları hor görmemeli insan, Gözünde istikbalin umudu, Yüzünde tüm insanlara tebessüm; Dilinde bütün efsunlardan daha kuvvetli nefes, Sözleri ab-ı hayatın hayat katreleri gibi diriltici. Nice ismi gaib, cismi hakir, Varlığı bayağı, yaşamı taşralı, Özü cennet, yüzü rahmet, Eylemi kehf’in ashabını... Uykudan uyan ey gafil” diye haykırırken. Kimse bilmez bu cürümün altındaki varlığı. Oysa azmin elinden ne kaçmıştır ki? Nice damlalar zamanla mermerleri oyduğu gibi, Sabrın alfabesinden okuyan, hayat kilimini dokurda; İstikbalde sırat-ı mustakım üzere seren, Ve dostlar incinmeden yürüsünler diye. İşte bu duygularla insan olmanın azmine çalışanlar, ALLAH’ın rızasına da ererler. Varidatı sır yani | |
Konu Sahibi CaferTayar 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Hacet kapısın tıklarken | Şiirler ve Şairler | CaferTayar | 0 | 2037 | 13 Eylül 2008 11:34 |
geçmiş zaman aynası | Şiirler ve Şairler | CaferTayar | 0 | 2142 | 13 Eylül 2008 11:29 |
Cuma Günü Selevat Getirmenin Önemi: | Dua Bölümü | Seyyid | 1 | 2495 | 12 Eylül 2008 12:39 |
rahmet katrelerinde bir cuma soluğunda dua | Dua Bölümü | CaferTayar | 0 | 2369 | 12 Eylül 2008 12:31 |
Hayat ve kulluğumuz açısından Ramazan | Cuma-Bayram-Kandiller | CaferTayar | 0 | 2052 | 06 Eylül 2008 13:07 |
17 Ekim 2007, 20:59 | Mesaj No:2 |
Cvp: Ümmi Şair ( lütfen küçük harff kullanalım..lütfen ) Kim demiş? “mekân zamanı kuşatır” diye. Zaman deminde ilm-i dünyayı hatmedip sahib-i zaman olanları hor görmemeli insan, Gözünde istikbalin umudu, Yüzünde tüm insanlara tebessüm; Dilinde bütün efsunlardan daha kuvvetli nefes, Sözleri ab-ı hayatın hayat katreleri gibi diriltici. Nice ismi gaib, cismi hakir, Varlığı bayağı, yaşamı taşralı, Özü cennet, yüzü rahmet, Eylemi kehf’in ashabını... Uykudan uyan ey gafil” diye haykırırken. Kimse bilmez bu cürümün altındaki varlığı. Oysa azmin elinden ne kaçmıştır ki? Nice damlalar zamanla mermerleri oyduğu gibi, Sabrın alfabesinden okuyan, hayat kilimini dokurda; İstikbalde sırat-ı mustakım üzere seren, Ve dostlar incinmeden yürüsünler diye. İşte bu duygularla insan olmanın azmine çalışanlar, ALLAH’ın rızasına da ererler. inşaalah.. siz bu satırlarınızı yayınlayın hep.bir vakit aralığında gözü,gönlü takılan olurda inceden bir fikri yakalamanın hazzını yaşayabilir.. saygılar.. | |
17 Ekim 2007, 21:01 | Mesaj No:3 |
Cvp: Ümmi Şair ( lütfen küçük harff kullanalım..lütfen ) Masal Doğuda bir baba vardi Batı gelmeden önce Onun oğullari batıya vardı Birinci oğul batı kapılarında Büyük törenlerle karşılandı Sonra onuruna büyük şölen verdiler Söylevler söylediler babanın onuruna Gece olup kuştüyü yastıklar arasında Oğul masmavi şafağin rüyasında Bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri Öldürdüler onu ve gömdüler kimsenin bilmediği bir yere Baba bunu havanın ansızın kabaran gözyaşından anladı Öcünü alsın diye kardeşini yolladı İkinci oğul Batı ülkesinde Gezerken bir ırmak kıyısında Bir kıza rastladı dağların tazeliginde Bal arılarının taşıdığı tozlardan Ayna hamurundan ay yankısından Samanyolu aydınlığından inci korkusundan Gül tütününden doğmuş sanki Anne doğurmamış da gök doğurmuş onu Saçlarını güneş destelemiş Yıllarca peşinden koştu onun Kavuşamadı ama ona Batı bir uçurum gibi girdi aralarına Sonra bir kış günü soğuk bir rüzgâr Alıp götürdü onu Ve ikinci oğulu Sivri uçurumların ucunda Buldular onulmaz çılgınlıkların avucunda Baba yağmurlardan anladı bunu Yağmur suları aci ve buruktu İşin künhüne varsın diye Yolladı üçüncü oğlunu Üçüncü oğul Batıda Çok aç kaldı ezildi yıkıldı Ama bir iş buldu bir gün bir mağazada Açlığı gidince kardeşlerini arayacaktı Fakat batinin büyüsü ağır bastı İş çoktu kardeşlerini aramaya vakit bulamadı Sonra büsbütün unuttu onları Şef oldu buyruğunda birçok kişi Kravat bağlamasını öğrendi geceleri Gün geldi mağazası oldu onu parmakla gösterdiler Patron oldu ama hala uşaktı Ruhunda uşaklık yuva yapmıştı çünkü Bir gün bir hemşehrisi onu tanıdı bir gazinoda Ondan hesap sordu o da Sırf utançtan babasına Bir çek gönderdi onunla Baba bu kağıdın neye yarayacağını bilemedi Yırttı ve oynasınlar diye köpek yavrularına attı Bu yüklü çeki İyice yaşlanmıştı ama Vazgeçmedi koyduğundan kafasına Dördüncü oğlunu gönderdi Batıya Dördüncü oğul okudu bilgin oldu Kendi oymak ve ülkesini Kendi görenek ve ülküsünü Günü geçmiş bir uygarlığa yordu Kendisi bulmuştu gerçek uygarlığı Batı bilginleri bunu kutladı O da silindi gitti binlercesi gibi Baba bunu da öğrendi sihirli tabiat diliyle Kara bir süt akmıştı bir gün evin kutlu koyunundan Beşinci oğul bir şairdi Babanın git demesine gerek kalmadan Geldi ve batının ruhunu sezdi Büyük şiirler tasarladı trajik ve ağır Batının uçarılığına ve doğunun kaderine dair Topladı tomarlarını geri dönmek istedi Çöllerde tekrar ede ede şiirlerini Kum gibi eridi gitti yollarda Sıra altıncı oğulda O da daha batı kapılarında görünür görünmez Alıştırdılar tatlı zehirli sulara Içkiler içti Kaldırım taşlarını saymaya kalktı Ev sokak ayırmadi Geceyi gündüzle karıştırdı Kendisi de bir gün karıştı karanlıklara Baba ölmüştü acısından bu ara Yedinci oğul büyümüştü baka baka ağaçlara Baharın yazın güzün kışın sırrına ermişti ağaçlarda Bir alinyazısı gibiydi kuruyan yapraklar onda Bir de o talihini denemek istedi Bir şafak vakti Batıya erdi En büyük Batı kentinin en büyük meydanında Durdu ve tanrıya yakardı önce Kendisini değistiremesinler diye Sonra ansızın ona bir ilham geldi Ve başladı oymaya olduğu yeri Başına toplandı ve baktılar Batılılar O aldırmadı bakışlara Kazdı durmadan kazdı Sonra yarı beline kadar girdi çukura Kalabalık büyümüş çok büyümüştü O zaman dönüp konuştu : Batılılar ! Bilmeden Altı oğlunu yuttuğunuz Bir babanın yedinci oğluyum ben Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden Babam öldü acılarından kardeşlerimin Ruhunu üzmek istemem babamın Gömün beni değiştirmeden Doğulu olarak ölmek istiyorum ben Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var : Karşınızdakini değistirmek Beni öldürseniz de çıkmam buradan Kemiklerim değişecek toz ve toprak olacak belki Fakat değişmeyecek ruhum Onu kandırmak için boşuna dil döktüler Açlıktan dolayı çıkar diye günlerce beklediler O gün gün eridi ama çıkmadı dayandı Bu acıdan yer yarıldı gök yarıldı O nurdan bir sütuna döndü göğe uzandı Batı bu sütunu ortadan kaldırmaktan aciz kaldı Hâlâ onu ziyaret ederler şifa bulurlar En onulmaz yarası olanlar Ta kalblerinden vurulmuş olanlar Yüreğinde insanlıktan bir iz tasıyanlar sezai karakoç. NOT: konuyla ilişkili değil ama güzel bir şiir. okuyup anlamak temennisiyle. | |
26 Ekim 2007, 21:47 | Mesaj No:4 |
hüzün naatı hani derlerya bazen hüzünlenerek sen hiç medine hasretini hissettinmi gönlünde yaşadınmı üveysi firkatlei buram buram ve suffada okudunmu kuran naatlı furkandan yanı başında iken hasretliğin merkadine sanki ebedi uzaklardaymışcasına hüzünlendinmi sen hiç peygamber kokulu gül destelerini gül gönüllere güllerin sahibi adına sunabildinmi muhabbetin muhammedicesiyle gül gönüllere toprak ve su oldunmu bir hurmanın yarımcasında bile infak hazzı varken tasaddukun bunca rahmanı hazzına erebildinmi merhametinde sen hiç medine ikliminde günahlarından hasta oldunmu düştünmü sıtmaya ter dökerek karın sancılarıyla yürüdünmü allahu ekberin gece nağmelerinde teheccüdün adımlarında vuslat olan sevgiliye erişip yüceldinmi ol mutahharadan miraca bir haz meltemiyle medine gönle yansırken böyle varıdatlarla medinenin faziletli yarenlerine selamolsun sıryanice dillerle selam | |
27 Ekim 2007, 09:42 | Mesaj No:5 |
Cvp: hüzün naatı
hocam her satırınız öyle yoğun manalar taşıyor ki teşekkür edemeden geçemeyeceğim...
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! | |
01 Kasım 2007, 00:53 | Mesaj No:6 |
mana**doslarından Hiçkimse çekebilmez , güçtür feleğin yayı Derdine gönül verme, bir gün götürür vayı. Oynayu gelir aldar, çünkü eli çabuktur, Bir buncılayın fitne kande bulur arayı? Çün yüzünü döndürdü bir lahza karar etmez, Nice seri pâ eyler, döner ser eder pâyı. Birfani vefasızdır, kavline inanma hiç, Geh yoksulu bay eyler geh yoksul eder bayı. Hayran kamu âlimler bu mâninin altında, Kaftan kafa hükmeyler, bilmez bu muammayı. Vâlihtir o vahdette, kesrette kanı tefrik? Hızr ermedi bu sırra, bildirmedi Musa’yı Miskin Hacı Bayram sen dünyaya gönül verme, Bir ulu imarettir, alma başa sevdayı!... hacı bayramı veliden alıntı | |
05 Kasım 2007, 14:06 | Mesaj No:7 |
naatı rumz
sevgi değer lunalatike atfendir Bismihi subhanehuyla inşirah et kalbimi Kehfime dost eyle yaRab ve dahi de kelbimi Tüm hayatım devamında kulluğunla arıtıp Sin’ine be noktası eyle İlahi bendimi Aczi bilmek ne hoştur bildiren sensin yaRab Eylemişsin Habibini besmele sırrına taab Ya-sin’inden yola çık ıp rahmetine gark olup Cuş-u huruşa erip de yolunda düştük bitap Elif ehad’ı remzeder ehad ise ba’yadır Rahman’ın o rahmeti ki ihsanıyla ayandır Akif isen ve siyamı Elif için seversen Arif eder sevdiğinde ve de baya-ram’ıdır Okuyup bilmeyi irfan mektebinde belledim Vahdetin öz şuurunda be’de nokta belledim Elif’in ülfetini ya-sin’e yol anlayıp Dostu Mustafa’ya aşkı gönle sürur eyledim varıdatı sır yani | |
17 Kasım 2007, 11:17 | Mesaj No:8 |
Patates , Yumurta ve Kahve!!
Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikayet eden; Her gün hayatinin ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız vardı Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu. Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına. Genç kızın bu yakınmaları karşısında, mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi. Bir gün onu mutfağa götürdü. Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu. Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, Bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başladı. Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu. Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı. Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi. Yirmi dakika sonra, adam cezvelerin altındaki ateşi kapattı. Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu. İkincisinden yumurtayı çıkardı. Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı. Kızına dönerek sordu: - "Ne görüyorsun ?" "Patates, yumurta ve kahve" diye alaylı bir cevap verdi kızı. "Daha yakından bak bir de" dedi baba , "patatese dokun." Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi. "Ayni şekilde, yumurtayı da incele". Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü. En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi. Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı. Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı "Bütün bunlar ne anlama geliyor baba? " Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de ayni sıkıntıyı yaşadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı. Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler vermişlerdi. Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü. Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurta sertleşmiş katılaşmıştı. Ancak kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı. "Sen hangisisin" diye sordu kızına. "Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin?" "Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin? " "Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracakcaksın? " "Yoksa, Kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin " Sen Hangisisin.........? Peki ya, bu kaynar su seni pisirecek evlilik olsa idi, nasil tepki verirdin? | |
17 Kasım 2007, 13:41 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Patates , Yumurta ve Kahve!! Herkesin Kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin verenlerden olması dilekrimle... Hoş bir yazı idi vesselam... |
17 Kasım 2007, 19:39 | Mesaj No:10 |
Cvp: Patates , Yumurta ve Kahve!!
biliyormusun bu garibin üç kızı vardı üçünüde evlendirdi üçününde bir hayli farklı bir çilekeş hayatı var ve bir baba olarak bu dünyada yaşarken nelerin insanı nekadar acıtıcı olduğunu annelerden bile fazla babalar hisseder inanki | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Cafer Tayyar'ın Medineweb için Derlediği Makaleler | CaferTayar | Makale ve Köşe Yazıları | 65 | 28 Nisan 2021 02:05 |
EFenDimiz (s.a.s)' e Şiirler | sessiz23 | Hz.Muhammed(s.a.v) | 21 | 19 Nisan 2019 15:24 |
İmam Cafer-i Sadık(a.s) | 9Esra | Ashab-Kiram(r.a) | 0 | 03 Ağustos 2015 12:12 |
Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Cafer İbnu Ebi Talib (ra) | Belgin | Hadis-i Şerif | 0 | 01 Aralık 2008 08:56 |
Güzel Şiirler | Verda_Naz | Şiirler ve Şairler | 1 | 11 Mart 2008 14:14 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|