Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Tasavvuf-Tarikat

Konu Kimliği: Konu Sahibi TufeyL,Açılış Tarihi:  30 Ağustos 2007 (12:12), Konuya Son Cevap : 26 Eylül 2007 (10:35). Konuya 9 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 30 Ağustos 2007, 12:12   Mesaj No:1
Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TufeyL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 50
Üyelik T.: 15 Temmuz 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 303
Konular: 116
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Tasavvuf-i Hayat

Tasavvuf-i Hayat


Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...


İnşALLAH zaman buldukça Tasavvuf-i dersler aktarıcaz. Güzel kardeşlerimizde katkıda bulunursa çok seviniriz hayırlı bir hizmet yapalım İnşALLAH. Yalnız tek isteğimiz ekleme yapacak kardeşlerimiz ekleyeceği konuyu kısa ve öz tutarsa kardeşler hem sıkılmaz hemde okuması ve anlaşılması daha kolay olur İnşALLAH...

Bismillahirrahmanirrahim...

Her işin başı BESMELE dir...

Tasavvuf hali, zevki ve keşfi bir ilimdir.

İnsan tabiatının devamlı değişen istekleri cehaletin, gafletin, bir çeşitidir. Sufilerin kalpleri ise Allah ile doludur.

Her ilmin kendi sahasında temel dinamikleri belirlenip usulleri tayin edilmiştir. Tasavvuf da bu tasniften nasibini almıştır.

Allah gökten su indirdi, demek nurları taksim etti, dereler onunla dolup taştı ayeti ise Allah Teala’nın ezelde taksim ettiği nur kalplerde dolup taştı manasına gelir. Fıkıh, dünyada tam manasıyla züht hayatı yaşayan tasavvuf aliminin ilmidir. Birinci dereceden ilim, istikamet ve hidayet kaynağı Peygamberimiz (SAV) dir.

Aşağıda olan her şey mütevazi olur. Din insanın kendisini Rab bine adaması onun karşısında varlık iddia etmemesidir.

İlim pınarlarının suyu kalbe ulaşınca kalp gözleri tam manasıyla açılır. Kişi hakkı batıldan ayırdeder.

İbn-i Abbas: En iyi ibadet dini anlamaktır.

Efendimiz (SAV)’in ilim ve marifeti, bütün varlıların isimleri kendisine öğretilen Hz. Adem (AS)’den intikal etmiştir.

Gerçek sufi mukarrebdir.

Ebrar, mukarrebin haliyle hallenmedikçe “mutasavvuf”, hal kendilerinde tahakkuk ederse “sufi” olur.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi TufeyL 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Ebul vefa hz.'nin duası Dua Bölümü TufeyL 0 2479 19 Mart 2009 15:03
Cennet kapısını açan dua Dua Bölümü TufeyL 0 2449 19 Mart 2009 15:02
Gel sana dünyanın misalini göstereyim Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler Ağlama_Karanfil 1 2231 19 Mart 2009 14:58
BabaanneMaceraları Fıkralar-Hikayeler Kara Kartal 2 2104 18 Mart 2009 00:02
Evlilik aşkı öldürür derler.YaLaN.. Evlilik-Nikah Konuları Mihrinaz 5 2045 17 Mart 2009 22:43

Alt 30 Ağustos 2007, 12:13   Mesaj No:2
Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TufeyL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 50
Üyelik T.: 15 Temmuz 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 303
Konular: 116
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Tasavvuf-i Hayat


İşitmenin hayırlı oluşunun alameti, kişinin Hakk’tan duyduğunu bütün özellik ve vasıflarıyla anlayarak işitmesi ve dinlemesidir.

Sufi anlatılan ve ilham edilene kulak verir.

Şibli: “Kur’an’ın nasihatleri kalbi Allah ile beraber olan ve göz açıp kapayıncaya kadar da olsa O (cc)’ndan gafil olmayanlar içindir.”

Anlayış makamı, sohbet ve konuşma yeridir. O da kalbin işitmesinden ibarettir. Müşahade makamı ise kalbin basiretli olmasıdır. Anlayış, ilham ve semain tabi neticesidir.

Kalbin ölümü nefsin şehvetlere dalmasındandır.

Allah Teala’ya kulak vermeye mani olan her şey nefisden kaynaklanır.

Anahatlar umumi bir bakışla idrak edilir. Tefarruat ise insan yaratılışının kifayetsizliği sebebiyle tamamiyle idrak edilemez.

Tohum eken hakime benzer, tohum ise doğru söze benzer.

Heva ve hevesten tad almak asalak bir dikenin gelişmekte olan bir bitkiye mani olması gibidir.

Sufinin kalbi ilahi sevginin bütün lezzetleriyle konakladığı yerdir. Saf sevgi ruhu huzur-u ilahiye ulaştıran bir bağdır.

Rasulullah (SAV) kainat yaratılmadan önce makam-ı istikrara en yakın kişi olmuş, temkin sohbetine katılmış bulunduğundan bütün hal ve davranışlarında ilahi n urlar apaçık görülmüştür.

Fehimden ilme, ilimden amale ulaşılır.

Ayetler, ilahi hususiyet ve vasıflar taşır. Okunması ve dinlenilmesiyle ilahi tecelliler yenilenir ve kişi Allah’ın azamet ve cemalinin aksettiği bir ayna olur.
Alıntı ile Cevapla
Alt 30 Ağustos 2007, 20:43   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.079
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Tasavvuf-i Hayat

ve aleyküm selam va rahmatullahi ve berkatuhu..

Allah senden raz olsun..

İnşAllah bende zman içerisinde yazılarına destek vermek isterim..

vesselam..
Alıntı ile Cevapla
Alt 11 Eylül 2007, 19:22   Mesaj No:4
Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TufeyL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 50
Üyelik T.: 15 Temmuz 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 303
Konular: 116
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Tasavvuf-i Hayat


Cafer-i Sadık “Allah kullarına kelamı ile tecelli eder, fakat onlar bunu idrak edemezler.”

Duydukları ve dinledikleri Allah katından olunca, duyduğu gördüğü, gördüğü duyduğu olur. Sonu evvelki haline döner. Evveli sonu olur.

Konuşana sözünü bitirinceye kadar mühlet vermek, dinlerken sağa sola bakmamak ve hatibin yüzüne bakmak iyi dinleme adabındandır.

Rasulullah (SAV)’tan gelen haberleri, salihlerin hayatını, ahiret ahvalini dinlemek, ilim öğrenmek isteyene gereklidir.


Ebu Ali el Cüzcani: Allah’tan istikamet üzere olmayı isteyenlerden ol, keramet sahibi olmayı isteyenlerden değil.

Kırık kalpli ve amelinden ötürü kendini sorumlu tutmak, nefsini itham etmek, keramet ve keşiften üstün tutulmalıdır.

Yakin bir defa hasıl oldumu yeni harikuladeliklerle yakin artmaz. Bulunduğu makam istiğna makamı olduğundan ilahi kudretin harikuladelikler vasıtasıyla bilinmesine ihtiyacı olmadığı gibi, bunda ilahi bir hikmet de yoktur.

Eğer kişi marifet yolunda ilerlerken keramet ve harikuladeliklere rastlarsa bu caiz ve güzeldir, rastlamazsa bu mühim olmadığı gibi eksiklik de değildir.

Bütün ilimlerin tahsili esnasında dünya muhabbeti ve takvanın hakikatlerinden uzak kalmak tahsile mani olmaz hatta bazen bu ilmi elde etmeye (çünkü ilimle uğraşmak çok zordur) yardımcı olur.

Ehl-i tasavvufun ilmi, dünya ile elde edilmez, heva ve hevesten kaçınmadıkça bu ilmin hakikatlerine ulaşılmaz. Takva medresesi dışında da öğrenilemez.

Sufiler, muhabbetin her çeşidine vakıftırlar. Muhabbet-i Zati’den muhabbet-i sıfatı, kalbi muhabbetten ruhi muhabbetin farkını bilirler.


Alıntı ile Cevapla
Alt 11 Eylül 2007, 19:23   Mesaj No:5
Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TufeyL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 50
Üyelik T.: 15 Temmuz 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 303
Konular: 116
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Tasavvuf-i Hayat


Saf bir takva ve zühdde kemal, ilimde üstün olmakla elde edilir.

Kalp aynası cilalanmış kimse, Levh-i Mahfuz’dan bazı bilgilere sahip olabilir. Külli ilimleri ihata eden, cüz’i ilimlere dönmeye onlarla uğraşmaya ihtiyacı yoktur.

Yaşanmayıp çok ilim elde etme düşüncesi şeytanın bir aldatmacasıdır.

İlm-ül verase ilm-ül diraseden geçer. Hakka’l yakin derecesi ilimleri vicdanidir. Müşahade makamından üstündür.

Sahabe yakin ilmini kendileri hallederken, fetva ilmini tabiine havale ediyordu. Mufassal bilgi, kalp temizliği, üstün seciye ve kabiliyetle elde edilir. Mücmel bilgi ilmin aslıdır.

Allah (cc) kuluna hayır murad ettimi onu taate muvaffak kılar.

Salih amel, salih amele götürür. Alim ve zahid sufi kendini kimseden üstün görmez. Tercih edildiğinde aleyhinde bir fitne olmasından korkar.
Alıntı ile Cevapla
Alt 16 Eylül 2007, 22:20   Mesaj No:6

NUR

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:NUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 127
Üyelik T.: 10 Eylül 2007
Arkadaşları:4
Cinsiyet:
Memleket:ankara
Yaş:32
Mesaj: 1.805
Konular: 527
Beğenildi:30
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: Tasavvuf-i Hayat

benim bir sorum olacak. ben bir yerde ibn i arabinin tasavvuf hakkında "biz öyle bir denize daldık ki nebiler kıyıda kaldı "diye bir sözünü okumuştum.tasavvuf konusunda hep bu söz kafama takılıyor.tasavvufun aşamalarını da az çok biliyorum.bu durum o aşamalardan birine mi giriyor yoksa bu söz şahsi mi kabul edilmelidir?ve tasavvufta sınırımız ne olmalıdır?ilk başta bu konu bende çok merak uyandırmıştı ama kuran ve sünnete mesafesi beni düşündürüyor.belki de tasavvuf konusunda itidal üzere olmalıyız.aşırısı zarar gibi geliyor.bilemiyorum...bu konu hakkında bilgisi olan paylaşabilir mi?
__________________
EN GÜZEL AŞK: ALLAH!
Alıntı ile Cevapla
Alt 16 Eylül 2007, 22:25   Mesaj No:7
Medineweb Sadık Üyesi
AŞK'ÜL İSLAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:AŞK'ÜL İSLAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38
Üyelik T.: 30Haziran 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:44
Mesaj: 984
Konular: 245
Beğenildi:29
Beğendi:0
Takdirleri:146
Takdir Et:
Standart RE: Tasavvuf-i Hayat

Sevgili Nur Kardeşim, bu soruyu SORU_ CEVAP bölümüne alalım ve orada bu konu üzerinde konuşalım hep beraber derim.. Mümkünmüdür o bölümde yeniden açmanız ?
Alıntı ile Cevapla
Alt 16 Eylül 2007, 22:27   Mesaj No:8

NUR

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:NUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 127
Üyelik T.: 10 Eylül 2007
Arkadaşları:4
Cinsiyet:
Memleket:ankara
Yaş:32
Mesaj: 1.805
Konular: 527
Beğenildi:30
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: Tasavvuf-i Hayat

fazla başlık açmak istemedim ama sorumu oraya tekrar yazayım o halde....
__________________
EN GÜZEL AŞK: ALLAH!
Alıntı ile Cevapla
Alt 16 Eylül 2007, 22:28   Mesaj No:9
Medineweb Sadık Üyesi
AŞK'ÜL İSLAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:AŞK'ÜL İSLAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38
Üyelik T.: 30Haziran 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:44
Mesaj: 984
Konular: 245
Beğenildi:29
Beğendi:0
Takdirleri:146
Takdir Et:
Standart RE: Tasavvuf-i Hayat

Evet yazalım, sorular önemlidir, sevgili zikrullah benim ve nur kardeşin bu yazısını burdan silermisiniz, yeni bir başlıkta konuşulsun uzuuun uzuun
Alıntı ile Cevapla
Alt 26 Eylül 2007, 10:35   Mesaj No:10
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.079
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Tasavvuf-i Hayat

TASAVVUFTA YOL ALMAK EDEPLE OLUR

Nakşibendi büyükleri, Hz. Resûlullah (s.a.v) Efendimizin öğrettiği hem zâhir hem de bâtıni edeplere sımsıkı sarılmışlardır.

Seyri sülük esnasındaki sohbet, vird, hatme ve diğer zikirler zâhirî edepler içine girer.

Kalbin gaflet ve kötülüklerden temizlenmesi, nefsin terbiye edilmesi ve ruhun ilahi huzura yükselecek hâle getirilmesi de bâtınî edepler içine girer.

Edeb, her şeyi gereğince ve yerince yapmaktır. Bunun yolu da, bütün fikir ve fiillerde edeb abidesi, peygamberlerin imamı Hz. Resûlullah (s.a.v) Efendimize uymaktır. Bütün Allah dostları, Hak yolunda ne elde etmiş iseler, Efendimizin edebine uyarak elde etmişlerdir.

Büyük veli Seriy es-Sakati: (k.s):

“Edeb, aklın tercümanıdır.”8 demiştir. Demek ki herkes edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar kıymetlidir.

Edebine göre yapılmayan şeyler ne kadar çok olursa olsun fayda sağlamaz. insan bir işin usulüne göre gitmez ise o işte ömrünü verse hayırlı bir sonuç alamaz.

Allah’ın yeryüzündeki şahidi ve hâlifesi olan ariflere hürmet kalpteki takvadan ileri gelir. Onlara karşı edebi koruyamayan kimsenin tasavvuf yolunda hiç bir nasibi olmaz.9

Arifler: “önce usul, sonra vusul” demişlerdir. Yani, maksadına ulaşmak isteyen kimse, önce o işin usulüne göre yola çıkarsa, hedefine varır, yoksa yolda kalır.

Büyük alim Abdullah b. Mubarek (r.a) ne güzel söylemiş:

“Bizler daha çok ilme değil, daha fazla edebe muhtacız.”10

Hak yoluna giren talip için ana sermaye edeptir. Edebi olmayanın Allah yolunda elde edeceği hiç bir şeyi yoktur.



Edeb, kalbte, sözde ve fiilde olur

Kalbin edebi, niyette ihlas ve samimiyettir. Bunların sonucu, Allah için sevmek, Allah için vermek, Allah için yermek ve Allah için menetmektir. Bu hâl, imanın en yüksek zirvesidir ve kâmil insan olmanın alametidir. O, Allahu Tealanın sevdiği kullarına bir hediyesidir. Büyükler, bu ahlakın ihsan mertebesi olduğunu ve onun vücuda ancak zati zikir sayesinde yerleşeceğini belirtiyorlar. Zati zikir; her yerde, her işte, her hâlde kalb, ruh, sır ve diğer latifelerle Allahu Teala’yı zikretmekten ibarettir.

Gavs-ı Bilvanisî Seyyid Abdulhakim el-Hüseyni (k.s) zikir ve edep hakkındaki bir sohbetinde şöyle buyurmuştur:

“Bakınız, bu milletin başına ne geldiyse gafletten geldi. şah-ı Hazne (k.s): “gaflet kadar hiçbir kötü hâl yoktur” derdi. Kimin başına ne geldiyse nefsinin hilelerinden gafil kaldığı için gelmiştir. Bir kişi kendi kuvveti ile gafleti terk edemiyorsa edebe sarılsın. şöyle ki, Rabbim her an her yerde beni görüyor diye düşünsün ve o konuda nefsini zorlasın. Açık ve gizli edeplere uymakla insanın kalbi uyanır. Böylece gaflet yok olur.”11

Sözün edebi, makama uygun söylenmesidir. Her makam, ayrı bir tarz ve tavır ister. Her söz yerinde, zamanında, gereği kadar söylenirse değerli ve geçerlidir. Söz, hacet kadar sarf edilmelidir. Sözde yalan ve yapmacık olmamalıdır. Söz sahibinin sözü ile özü, içi ile dışı aynı olmalıdır. Mürşide ve müminlere karşı samimiyet ancak böyle mümkün olur.

Fiilin/işin edebi, makama uygun davranmaktır. Her şahsın, her makamın, her ibadet ve taatın kendine has edebi vardır. Bütün edepler, sünnet-i seniyyede öğretilmiştir. Edep, Hakka ve halka karşı nasıl davranacağını bilmektir. Kısaca güzel ahlaktır. Bu edepleri, tek tek öğrenmeli ve güç nisbetinde yapmalıdır.

ilim edeple güzel olur. Hak yolcusu ancak edeple yol alır. Zikir, edeple fayda verir. ibadet edeple yapılırsa Allah’a yükselir. Tövbe, edeple kabul edilir. Bunun için Allah dostları talebelerinden her işte edep ister, edep bekler. Tasavvuf yolunda, bütün menzil ve makamlarda insanın önüne tek levha çıkar:



“Edep Yâ Hû!”

Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Keşke'siz Hayat, Hatasız Hayat Değildir YaŞuHa Muhtelif Konular 1 15 Eylül 2017 17:52
OMU TASAVVUF (1-7) ÖZET Mihrinaz SAMSUN OMÜ İlitam 0 26Haziran 2016 19:20
Tasavvuf nedir? Medine-web Tasavvuf-Tarikat 68 13 Ocak 2013 18:09
tasavvuf böyle bir şey.. bilinmez Tasavvuf-Tarikat 0 27 Ocak 2012 15:10
Tasavvuf simurg ve hüd hüd CaferTayar Tasavvuf-Tarikat 1 03Haziran 2008 11:21

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.