|
Konu Kimliği: Konu Sahibi kamer34,Açılış Tarihi: 16 Şubat 2011 (14:24), Konuya Son Cevap : 18 Şubat 2011 (13:11). Konuya 4 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
16 Şubat 2011, 14:24 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | ""Mealciliğe Reddiye"" ""Mealciliğe Reddiye"" ""Mealciliğe Reddiye"" "Bismillahirrahmanirrahim" Bu yazıyı kaleme almamdaki amacım sadece kuran meali okuyarak bunun üzerine islam gibi ilahi bir dini bina etmeye çalışan bazı çevrelere reddiye niteliğinde olmakla birlikte kafalardaki bazı yanlış algılamalarında yanlışlardan bir nebzede olsa kurtulmasını sağlamaktır. Öncelikle şunu belireteyim ki meal okumak ayrı bir şeydir mealcilik ayrı bir şeydir.Mealcilcilik ve meal okuma arasaında ki farkı Rabbimin yardımıyla ortaya koymak ve sapkın mealcilik anlayışının aslında islam dinini anlayışını nasıl katl ettiğini ortaya koymaktır. İnsanların Allah'ın kitabını kendi dillerinde okumaları gerektiği itikadini mevzularda kendi anladıkları dilden bu ilahi mesajı okuyarak Allah'ı, peygamberlerini,meleklerini,ibadetleri,dini kısacası tüm dini anlayışlarını ve ibadetlerini Allah'ın kast ettiği manayı bilerek iman etmesi ku'ran'i bir yaklaşımdır. Tarihte her topluma kendi içinden,kendi dilini konuşan elçiler gönderen Allah bu sünnetullahını Hz.Muhhammed (sav) zamanında gerçekleştirmiştir. Bu sebeple de bütün peygamberlere Allah'ın mesajı hep o peygamberlerin ve içinden çıkarıldıkları toplumların apaçık anladıkları dilden gönderilmiştir. Hz.Muhammedin (s.a.v) 'e verilen kitabın dili arapça olmasaydı, kendi kavmi muhakkak buna itirazaz edecek neden bizim dilinden anlamadığımız bir kitap bize gönderildi diyerek feryadi figan edeceklerdi,bu sebeple yüce Allah ademoğlunun tüm mazaretlerini ortadan kaldırmış onları sağalm bir imana davet etmiştir. ""Eğer biz bu Kur'ân'ı yabancı bir dilde okunan bir kitap yapsaydık derlerdi ki: `Ayetleri anlayacağımız bir şekilde açıklanmalı değil miydi? Muhatapları Arap olduğu halde Arapça olmayan kitap mı geldi?" De ki: "O mü'minler için doğru yolu gösteren bir kılavuz ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an, onlara bir körlüktür. Sanki onlar uzak bir yerden çağrılıyorlar."" rad/44 Fakat kıyamete kadar baki kalacak bu ilahi kitabın arapça dilinde olması inanılmaz ve muazam isabetli ilahi bir programın insan hayatına yansımış halidir.Arapça dili dünyada bulunan dillerden çok farklıdır bu fark hem yazı olarak hemde günlük hayatta kullanılan terimlere yüklenilen manalar açısından son derece önemli bir lisandır. Örneğin aşina olduğumuz bir kaç arapça terim üzerinde düşünelim,Rab,İlah,Din,Kulluk gibi terimleri bizler belki hergün kullanırız.Halbuki bu terimlerin arapça literetüründe yüklendiği manalara baktığımızda anlamlarını tam olarak anlatabilmek için ciltler dolusu kitaplar yazılması gerektiğini görürüz. Türkçe olan dilimize göre bu terimleri anlatmak için çok sayıda kitaplar yazıldığınada şahidiz.İşte bu sebeple sadece türkçeye yada başka dillere çevrilen meallere koskoca islam dinini bina etmeye kalkışmak inanılmaz,telafisi zor hatalar meydana getirir. Bizler ku'ran dilinin tüm inceliklerini bilimediğimizden dolayı yardımcı unsurlara ihtiyaç duyarız.Bir önemli meslede şu olması gerek.Allah bu kitabı insanlığa gönderirken onu insanlara açıklaycak nasıl yaşanacağını insanlara göstereck bir elçi ile göndermiştir. Bu hep böyle olmuştur.Bu elçi mutlak manada Allah'ın gözetimi altında ve kontrolünde olmuş bu elçi üzerine yüklenen bu ilahi emri en güzel şekilde ortaya koymuştur. Bu arada şunu da belirtmekte zaruret görüyoruz ki Kur'an tercüme edilemez, meallendirilemez değildir,böyle bir iddamız yoktur.. Asırlar boyunca tercüme edilmiş ve meallendirilmiştir. Kimilerinin sandığı gibi tercümedeki güçlük, meallendirmede ki zorluk Arapça ile Türkçe arasındaki bir özel durumdan doğmamaktadır. Unutulmamalıdır ki hiçbir dilde yazılmış bir eser bir başka dile, orijinal dilindeki gibi ne tercüme edilebilir, ne meallendirilebilir. Zira her dilin tarihî süreç içinde o dili konuşan toplumun coğrafyasından, iklimine, arazi yapısından yediklerine, yaşam biçiminden ekonomik durumuna, yerleşik veya göçebe oluşundan dünya görüşlerine kadar sayılması uzun sürecek birçok unsurun etkisi ile oluşmuş kelimeleri kavramları, kelime ve kavramların anlam farklılıkları vardır. İşte bu sebepledir ki hiçbir dilden bir diğer dile tam karşılıklı tercüme yapabilmek mümkün değildir. Buna dillerin, o dili konuşan halkın diğer halklardan farklı şartları olmasının zarureti sebep olmaktadır. bütün bunlardan yola çıkarak diyorumki allahın dinini kelamını en güzel anlayan en güzel yaşayan onun elçisi hz.muhammed sav dir. Türküyede ki bazı çevreler bu çevrelerin öncülüğünü yapmakta olan Yaşar nuri Öztürk,Zekeriya Siyah,Süleyman Ateş,Ercümend Özkan,gibi zatlar ısrarla Allah'ın nebisini dışlayıcı postane görevlisi görme anlayışı bu zatlar ve taraftarları tarafından her fırsatta dillenidrilmektedir. Fakat Ercümend Özkan vefatından önce bu fikrinden döndüğü bazı arkadaşlar tarafından söylenmektedir.En doğrusunu Allah bilir. Allah'ın kitabı ku'ran "Rab'ca" bir kitab değildir.Allah'ın tarafından kullarının daha iyi anlayabilmeleri için insan düzeyine indirgenerek kolaylaştırılmış bir kitaptır.Bu anlaşyışı ku'ran'ın bir çok ayetlerinde görebilir. Peygamber Allah'ın dinde ortağı değildir,onun kulu ve Rasuludur her müslüman buna böyle itikat etmek zorundadır.Peygamberin nübüvet hayatına baktığımızda 23 yıl gibi çok uzun bir zaman dilimidir.Şayet bu 23 yıllık zaman diliminin tamamını ku'rand a zikir olarak geçmiş olsa idi kuran her halde yüzler belkide binlerce ciltler halinde okunmaz taşınmaz bir kitap hailne gelirdi. Burdan yola çıkarak diyoruz ki mademki peygamberini peygamberin hayatını kontrol altında tutan Allah Teala olduğuna göre,peygamberin ahlakı onun tarafından övülmeye layık görüldüğüne göre,onun 23 yıllık hayatı müslümanlar için din kapsamı içerisindedir. Peygamberin din adına yaptıkları ve yapmadıkları söyledikleri ve söylemedikleri her söz her fiil müslüman için örnek teşkil etmektedir.Bununla ilgili ku'ran da çok sayıda ayetleri görebilmekteyiz.Peygamberin söylediği söylenen sözlerin her birinin önünde şakpa çıkarılsın demiyorum dikkatleri onun ku'ran endeksli hayatı yaşantısı üzerine çekmek istiyorum. Fakat günümüzde onu devre dışı bırakılma çabası içerisinde olanların nasıl sapkın nasıl islam dinini katl etmek istdediklerini bir kaç örnekle anlatmak sanırım ne anlatmak istediğimizi, gayemizi biraz daha anlaşılır bir hale getirecektir. Ku'ran helal haram,cennet cehennem,müşrik müslüman,ceza hukuku,evrenin oluşması insanın yaradılış gayesi ve yaradılışı anlatan teorik bilgilerin olduğu bir kitaptır.Bu teorinin hayat sahnesine aktarılması gerektiğini isteyen bu kitabın sahibi yüce Allah'tır.O halde bu teoriyi hayata en doğru şekilde nasıl yansıyacağı hakkını peygambere tanımayan bu çevreler bakalım Allah'ın bazı emirlerini hayata nasıl pratize etmişlerdir. Ku'ran da namaz salat terimi ile ifade edilmektedir,salat terimi ise kuranda dua etme anlamında kullanılmaktadır.Bu mealci çevreler peygamberin bu ayetleri nasıl tercüme ettiğini kaale bile almadıklarından bizim ruku kıyam secde olarak bildiğimiz namazı bidat olduğunu ku'ran da böyle bir şey bulunmadığını dolayısıyla kendileri günlük hayatlarında namaz kılmazlar. Halbuki namaz ezan gibi bazı ibadetler mütevatir haberler olup büyük insan toplulukları tarafından günümüze aktarılmışlardır.Mealciler her fırsatta peygamberden bize mütevatir haber gelirse onu almamak haddimize değil dedikleri halde bu sözlerini sadece lafta bırakarak hain yüzlerini hep gizlemektedirler. Namazın sadece günde kaç rekat kılnacağı dışında,tüm rükünları ku'ran da mevcut olduğu halde günde kaç rekat kılınacağı haberide mütevatir bir haberle günümüze kadar gelmişken bu art niyetli yahudi beyinli mealci guruhu işlerine gelmediği için namazı eda etmezler. Biz düşüncemizin sağlamasında peygamberin yaptığı fakat yanıldığı, yanlış yaptığı hususlarda Allah'ın durmayıp dininin yanlış anlaşılması ve uygulanmasına engel olmak için bu yanlışı, yanılgıyı düzeltme sünnetine dayanmaktayız.Buda şu anlama gelmektedir peygamberler ismet sıfatına sahiptirler.Ve bu sebeple kimilerinin söylediği gibi yolda giderken ayakta dua etmenin namaz demek olmadığından eminiz. Bir örneğin daha üzerinde duralım Örtülerini omuzlarının üzerine indirsinler ayetinde baş örtüsü kelimesinin geçmemesi sebebiyle kadınların başlarının (saçlarının ve boyunlarının) açık olabileceğini ileri sürenlere omuzların üzerine indirsinler ifadesinde indirmenin yukarıdan aşağıya yapılması gereken bir iş olduğunu hatırlatıyor ve omuzun üzerindeki üst yerin de baş olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Bu meailci grubun gözlerinin sağlam beyinlerinin düşünebilir olduğu noktasında ciddi endişlerim var. Mealci olan bu grup Nur,Nisa,Ahzab surelerinde ki ayetleri de yanlış yorumlayarak müslüman kadınlarının başlarının gerdanlarının kapanmasını bir dinin emri olarak görmemekte,kendi eşleri hanımları başı açık gezebilmektedirler. Bu sebeple mealcilerin hiç değilse bir kısmının cevahir bulmuş gibi sarıldıkları baş örtüsünün Kur'an'da geçmediği ve açık olunabileceği düşüncesinin kof bir düşünce olduğu kanısındayız ve bir fahşa olarak görüyoruz bu düşünceyi... Yine kimi mealcilerin Kur'an'a itibar edeceğiz diye 'şarabın haram edildiği’ diğer içkilerin içilebileceği kanısında olmalarını da en azından anlayış kısırlığı ve kendini kilitlemek olarak görüyor ve değerlendiriyoruz. Böylesi şaşkınlıkları da şu âyetle açıklıyoruz: "... (Ey Muhammed), Rabb'inden sana indirilen, onlardan çoğunun azgınlık ve inkârını artıracaktır..." (Maide 5/68) Dikkat edildiğinde görülen şey şudur. Meal okuyanlar değil, mealcilik yapanlar, yani itibar edilecek şeyin yalnızca meal olduğunu söyleyerek Kur'an'a da aykırı bir tutum sahibi olanlar, Allah'ın o Kitapta peygamberi için "Onda sizler için güzel bir örnek vardır" (Ahzab 33/21, Mümtehine 60/4-6) âyetini görmüyorlar mı? Kitap, yani Allah, elçisine hukukî bir deyimle atıfta bulunmaktadır. Bu atfa itibar etmemek, atıf yapana itibar etmemektir ve hukuk mantığına, hukukun esaslarına aykırıdır. Tevhide sarılacağız derken, tevhidi zedeleyenler, şirke girmekten korktuklarını söyleyerek bu ve benzer esaslı yanlışlara düşenleri uyarmak ve Allah'ın kitabını tepkisel olarak değil, peşin hükümsüz algılamalarını ve ona göre düşünüp, amel etmelerini tavsiye ediyoruz. Bu yanlışı yapanlara da Mealci diyoruz. Nasıl peygamberin sözü değil; peygamberin söylediği söylenen sözlerin tümünü din sananlar esaslı yanılgıda olmuşlarsa aynen onların yaptığı yanlışı tersinden yaparak esaslı yanlışlığa düşenler de mealcilerdir ve peygamberi dışlamaktadırlar. (Ahzab 33/21, Mümtehine 60/4-6) Bunu mümkün görenlerin kendilerini gözden geçirmelerinde, akıllarının yerinde bulunup bulunmadığını kontrol ettirmelerinde umulmaz yararlar görmekteyiz. "Kim uğraşacak o kadar hadisle kim uğraşacak peygamberin hayatıyla" gibi bir mantığı kendilerinde gördüğümüz kimi mealcilerin kolaycılığını, asırlardan beri altında her hadis yazan sözün peygamber tarafından söylenilmiş gibi algılayıcıların kolaycılığından hiçbir farkını görmüyor ve bu taifenin de aşırı gidenlerden olduğunu açıkça belirtmekte zaruret görüyoruz. Din kolaydır ve Allah dinini kolaylaştırmıştır fakat asla ucuzlatmamıştır. Biz bugüne değin ne kadar mealci ile tanışmış, görüşmüş ve konuşmuş isek inanınız hepsini kolaycı olarak görmüşüzdür. Hiçbir orijinaliteleri olmadığını fakat kendilerini çok şey sandıklarını görmüşüzdür. Kur'an meali okuyunuz ama asla mealci olmayınız. Mealcilerin siyâsî açıdan kısırlığı ortak paydalarındandır. Beşeri sitemlere son derece olumlu bakan,peygambere dahi tanımadıkları hakları kemalist yada laik sitemlere tanıyan Mealcilerin kolaycılığı ve burunlarının ucunu bile görmekten acizliği, kendilerine imrenilmesini engellemektedir. Bizim, yılların birikimi sonucu kanaatimiz odur ki Mealcilik, Kur'an'ı anlamanın ve hayata geçirmenin önündoki en büyük ve yeni engellerden biridir. bu zehirli fikirlerde uzak durulmasını tavsiye ediyoruz. Not: Bu yazıyı hazırlarken bazı arkadaşlarımın daha evvel kaleme almış oldukları yazılarından da yararlnadığımı belirtmek istiyorum. "Allah'a emanet olunuz" |
Konu Sahibi kamer34 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
“..Allah’ın velileri kimlerdir..?” | Allah(c.c) | Kara Kartal | 14 | 6716 | 17 Mart 2012 02:37 |
“İbn-i Teymiyye/ve/vahdeti-vücut “ | Tevhid Ve Şirk Konuları | Esadullah | 6 | 3363 | 16 Mart 2012 20:24 |
""Velayet..Şirki"" | Tevhid Ve Şirk Konuları | kamer34 | 0 | 1901 | 06 Mart 2012 19:05 |
"Seyyid Kutub kimidir...?" | Alimler(Rh) | bilinmez | 42 | 16593 | 20 Şubat 2012 23:31 |
""Tasavvuf/Büyüklerinin/Şirkleri""... | Tasavvuf-Tarikat | hiranur86 | 52 | 21349 | 08 Şubat 2012 21:11 |
16 Şubat 2011, 14:36 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: ""Mealciliğe Reddiye"" Ercüment Özkan'ın 80 li yıllarda İyi niyetli olarak Müslümanların Dinlerini asli Kaynağından öğrenmeleri amaçlı bir proje idi. Yıllar sonra kendi dilinden bu akımın farklı noktalara kaydığını belirtmiştir. Kur'anın anlaşılabilmesi için elbette her müslümanın okuması faydalanması adına meallerden yararlanılmalı ve Hayatı boyunca hiç olmasa bir kere meali bitirmeli. Yalnız Kur'an meal ile tam anlamı ile anlaşılacak bir kelam değildir. Kur'anı anlama yöntemleri arasında 1400 yıllık süreç içerisinde uygulanan yöntem Siyak-Sibak Nüzul-Tarih süreci Belağat-Sarf ve Nahiv gibi ilimler ile bakılarak yaşanan asra uygun anlamaya çalışılmalı . Kur'anın her asra hitabındaki mucize göz önünde bulundurmalı . Mealcilik adı altında oluşan HANİF akım işi daha ileri boyuta götürerek Peygamber Nüzul Siyak Sibak Alimlerin emeklerini görmezden gelerek kendi kendilerine Kur'an ayetlerinden anlamlar çıkarmaya başlamıştırlar. 1400 yıllık süreç içerisinde Hiç bir İslam otoritesinin reddetmediği Yaşanarak günümüze kadar gelmiş olan Mütevatir uygulamaları eğip-bükme yolu ile kendi anlayışlarına uydurmaya başlamışlardır. Sünneti-Hadisi Alimleri bir köşeye koyup biz Kur'anı anlarız başka bir şeye ihtiyaç yok diyecek kadar ileri giden Mealcilik (Haniflik) akımı Kur'anın emrettiği Orta Yolu tutturamadıkları için bir çok yanlışa düştükleri kendi anlayışlarını doğru olarak aktarmaya ve bir çok Müslümanın kafasını bulandırmaya başlamışlardır. Kur'an Ayetleri Arapça dışında herhangi bir dile çevrilirken tam anlamını verirmi ? Onu, düşünüp kavrayabilmeniz için Arapça bir hitabe yaptık. (Zuhruf-3) Onların «Bu Kur'an'ı, Muhammed'e biri öğretiyor» dediklerini kesinlikle biliyoruz. Bu asılsız yakıştırmayı ileri sürerken kastettikleri kişinin dili yabancıdır, Arapça değildir; oysa Kur'an'ın dili fasih bir Arapça'dır. (Nahl-103) (ve çevrendekileri) apaçık Arap diliyle (uyarasın). (Şuara-195) Kur'anın dili fasih (dilin bütün kaidelerine uyularak doğru, güzel ve açık şekilde konuşup yazılması, ifadenin anlam ve ahenk bakımından kusursuz olması)..arapçadır bu nedenle diğer dillere yapılan tercümeler tam anlamı ile Kur'an kelamı olarak kabul edilmemektedir.Hangi dile çevrilirse çevrilsim aslının aynısı değildir.Allah tarafından hem lafız hem de mana olarak indirilmiştir.Her iki yöndede benzersiz bir mucizedir,Allah herr elçiyi kendi toplumunun dili ile göndermesi onun değişmez yasalarındandır.Çünkü farklı bir dilde gönderilmesi Elçiye düşman olanların bu yabancı bir dildir itirazına neden olacaktı. Eğer bu (ilahi kelamın) Arapça dışında bir dilde (indirilmiş) bir hitabe olmasını dileseydik, onlar, (şimdi onu reddedenler,) bu defa, "Neden onun mesajları anlaşılır bir şekilde ifade edilmemiş? Hayret! Arapça dışında bir dil(de indirilmiş bir mesaj bu) ve (tebliğ eden de) bir Arap (elçi)?" diyeceklerdi. De ki: "Bu (ilahi kelam,) iman edenler için bir rehber ve bir şifa kaynağıdır; ona inanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir sağırlık var ve bundan dolayı (Kuran) onlara kapalı, anlaşılmaz gelir. Onlar çok uzaklardan seslenilen (insanlar gibi)ler." (Fussilet-44) İnsanlar tarafından anlaşılabilsin diye Mubin (apaçık) Anlamak,hidayete ermek isteyen Muttakiler için kolaylaştırılmıştır Müyesser'dir. Bölüm bölüm açıklanmıştır. Mufassal'dır Mesajlar çok yönlü olarak dile getirilmiştir. Musarraf'tır. Kur'an=Sünnet et ile kemik iken nasıl bu kadar ayrıştırıldı ? De ki (ey Peygamber): "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin; zira Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır." (A’li İmran-31) İlahi kelam ile Allah Resulü arasındaki bağ etle kemik gibidir. İkisi birbirinden koparıldı mı anlamsızlaşır. İkisi bir biri ile ele alınmalıdır, sözde evrenselci okuma tarzı bu bağı kopararak tefrit boyutunda hatalara düşmüştür. Nüzul ortamını kabullenmeyerek, Allah resulünün örnekliğini anlamak için Hıristiyanların aşırı yüceltme tanrılaştırma ile düştükleri hataları bilmeli, Yahudileşenlerin peygamberlerine en zalimce davranışlarını ve öldürmelerinin tanıklığı ile her ikisinden öte orta dengeli ümmet görevini bilerek yaklaşmalıyız. Ne hadisçilerin sürekli konuşan bir peygamber anlayışı ile. Ne Fıkıhçıların peygamberin her davranışından bir hüküm çıkarma Allah Resulünün maksadına bakmaksızın o söylem ve tavırdan ne çıkarabilirim anlayışı ile. Nede tasavvuf erbabının mistik peygamber anlayışı melekleştirerek hayattan çıkarma anlayışı ile. Bu üç anlayışı Kur’an ile ele alarak. Bizler Kur’an=Sünnet’i birbirinden ayırmadan, Allah resulünün hayatı boyunca her daim ilahi denetimin olduğunu bilerek, Allah resulüne itaatin farz olduğu Kuran’ı ilk önce hayatına aktaran tebliğ eden açıklayan ümmet olarak onu takip etmenin idrakinde olarak bakmak lazım. Resulsüz bir Kur’an anlayışı nasıl sakat ise Kur’ansız bir sünnet anlayışıda o derece sakattır. Sünnet Kur’anın canlı örneğinin hayata aktarılmış şeklidir. Resulullah’a tabi olmamızı emreden birçok ayet vardır. Resullullah Allah’ın Kulu’dur ama seçilmiş bir kuludur. Çünkü Allah’ın elçisidir. Kur'an'ı Nasıl Okumalı ve Anlamaya Çalışmalıyız ? İlahi kaynak kendisinin nasıl okunması gerektiği hususunda en ince detayına kadar örnekler sunmuştur.. Kur'an, Mevdudi’nin ifadesiyle “yeryüzünde kendi türünde tek kitaptır” dolayısıyla kendine özgü bir yöntemle okunmalıdır. “Bilge Kral” Aliya Izzetbegoviç'in dediği gibi, “Kur'an, edebiyat değil hayattır” dolayısıyla sürekli değişen hayatın içinde(n) okunmalıdır. Dehlevinin tesbit ettiği gibi, Kur'an Rabbimizden bize gönderilen “mektuplar mecmuasıdır” dolayısıyla o, canlı ve dinamik bir gözle okunmalıdır. Kur'anın ilk inen ayeti Yaradan Rabbinin ile oku Bu okuma normal bir okumadan ziyade Kainat kitabını okumak En güzel şekilde yaratılmış olan İnsanı okumak İnsi ve Cinni Şeytanlardan Rabbe şığınarak okumak,Kur'anın manasını,hükümlerini sindire sindire okumak,dosdoğru düzenli olarak okumak,dura dura anlamını kavrayarak okumak,Kur'an'ı sadece sevap kazanmak, manevi bir haz duymak, ölülerin ruhuna bağışlamak için değil yaşayan ölülerin diriltilmesi için okumak,Kur'anı kendi bütünlüğü içerisinde düşünerek anlamını idrak ederek okumak,Kur'anı ders kitabı yaparak istişare ederek birlikte düşünerek okumak. Kuran, Allah Sözü'dür, Kelamı'dır,Yaradan Rabbimizin bizlere ilahi buyruğudur, İlahi buyruğunun açıklaması insan mantığına bırakılmadan yine ilahi kaynka tarafından çeşitli örnekler ile açıklanmıştır. İmdi, Kuran okuyacağın zaman, hemen o kovulmuş şeytana karşı Allah'a sığın. (Nahl/98) Kendilerine verdiğimiz kitabı gereğince okuyanlar var ya, işte onlar ona inananlardır. Onu inkâr edenler ise hüsrana uğrayanlardır. (Bakara/121) Ey örtülere bürünen (insan)! Gece biraz ilerleyince (namaz için) kalk;gece yarısı -biraz önce ya da sonra- (kalk) ve ağır ağır, duyarak Kur'an oku. Biz sana (sorumluluğu) ağır bir mesaj tevdi edeceğiz; (ve) gerçek şu ki, gece vakti zihin daha zinde ve güçlü olur ve okuma daha da berraklaşır, (Müzemmil.1/2/3/4/5 ) (Ey Muhammed!) Sana indirdiğimiz bu kutsal ilahi kelam(da her şeyi açıkladık ki) insanlar onun mesajı üzerinde iyice düşünsünler ve akıl iz'an sahipleri ondan ders alsınlar. (Sad/29) Kur’anın en önemli özelliklerinden biri onun insanlarca anlaşılır bir biçimde gönderilmiş olmasıdır. Eğer anlaşılmaz bir özellikte olsa idi insanlardan şöyle bir itiraz olacaktı. Allah bizi anlaşılmayan bir kitaptan neden sorumlu tutuyor ? olacaktı bu itirazların olmaması adına Allah kolay ve anlaşılır olduğunu birçok ayette vurgulamıştır. Biz onu Arapça bir metin olarak indirdik ki, aklınızı kullanarak belki onu kavrayıp özümlersiniz. (Yusuf-2) O, pürüzsüz Arapça Kur'an'dır. Belki sakınırlar. (Zümer-38) Böylece (ey Peygamber!) Biz bu (ilahi kelamı) senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, insanlar düşünüp ondan ders alabilsinler (Duhan-58) İlahi kelamı kolaylaştırması, Resulullahın dili olan Arapçada söz konusudur yoksa bütün dillerin tercümelerinde değil. Ayette dikkat edilirse ‘’Senin Dilinde kolay anlaşılır kıldık ki’ vurgusu Arapça olarak apaçıklık, anlaşırlık, kolaylaştırılmışlık dile getirilmiştir. Kur’an ne bilmece nede anlamı kapalı veciz sözler değildir. Allah Apaçık olduğunu defalarca beyan eder. Anlamak, hidayete ermek isteyen muttaki olanlar için kolaylaştırılmıştır. Bu anlaşılma kolaylaştırma İlahi mesajın anlaşılabilmesi ve yaşanmasında güçlük çıkarmayı amaçlayan bir okuma parçası olmadığı manasındadır. Yoksa yüzeysel yapmak, ayetlerin muhtevası içerisine yerleştirilmiş bulunan hikmetli derinliği sözün i’cazını yok etmek edebi sanatları kullanmamak anlamında değildir. İşte yalnızca bu amaçla, bu (ilahi mesajı, ey Peygamber,) senin dilinde kolaylaştırdık ki Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseleri onunla müjdeleyip, (boş bir) inatla direnip duranları onunla uyarasın; (Meryem-97) Kur’an indiği dönemde ona muhatap olan azımsanmayacak derecede müşrik hidayet ermemiş iken, bugün Kur’an Arapçasına ve bilgisine vakıf olan milyonlarca Arap ve Arap olmayan insanlar vardır. Asl olan mesele anlamak bilgiyi elde etmek değil, asl olan Kur’an’dan faydalanmaya meyilli olmak takva ve erdemini kuşanmaktır buda derin kavrayış sahibi olmayı gerektirir. Arapça bir kitap olan Kur’an’ı anlamak için yeryüzünde milyonların İlahi kelamın dilini bilmesi zorunlumudur diye bir soruya vereceğimiz cevap Tabiki yoktur ama Kur’an dilini bilmekte Muttaki kulların görevidir. Kısacası Kur’an Arapçasını öğrenme sadece Arap olmayan ırklar için değil günlük yaşam dilleri Arapça olanlar içinde geçerlidir. Çünkü günlük yaşam dili ile Kur’an dili arasında azımsanmayacak kadar büyük fark vardır. Kur’an Arapçası başka dile çevrilirken tam manası ile açık olan manayı veremeyebilir bunun günümüzde en büyük örneklerinden biriside Nur 31 ayet ve daha bir çok ayette geçen ‘’Başörtüsü’’teriminin farklı anlamak isteyenler tarafından istedikleri gibi yorumlanması kafidir. Bir insanın ne kadar iyi Arapça bilip bilmemesi Kur’anın anlaşılması için yeterli değildir. Çünkü Kur’an’ın okunup anlaşılmasında esas olan TAKVADIR. Vahye ilk muhatap olan Sahabelerin dahi İlahi mesajı aynı derecede anlamş değillerdir.Çünkü bu muhataplar Kur’an’ı Hidayet için Rabbani mesajı özümsemişlerdir.Bizler ile onlar arasındaki fark Mesajı ne amaçla anlamak isteğimizden kaynaklanmaktadır.Okurken ve anlarken Kalplerimize inmeyen takvaya sevk etmeyen bir anlama ve okuma Kur’an ayetlerinde şu şekilde izah edilmektedir. Tevrat'ın yükü ile onurlandırılmış iken bu yükü taşıyamamış olanların durumu, sırtına kitaplar yüklenmiş (ama onlardan habersiz bulunan) merkebin durumuna benzer. Allah'ın mesajlarını yalanlamaya şartlanmış olanların durumu ne acıdır, çünkü Allah rehberliğini böyle zalim bir halka ihsan etmez! (Cuma-5) Adeta korkuya kapılmış merkepler gibiler, (Müdessir-50) Allah'ın indirdiği vahiyden bazı kısımları gizleyenler ve bunu az bir kazanç karşılığı değiştirenlere gelince: onlar karınlarını ateşle doldurur. Ve Kıyamet Günü Allah onlarla ne konuşacak, ne de (günahlarından) onları arındıracaktır; şiddetli azap onları beklemektedir. (Bakara-174) Allah bizleri Kur’anı hidayet rehberi yaparak hayata aktaran muttaki kullar zümresinden eylesin... Daha öncesinde Mealcilik Konusunda yazmış olduklarımı aktardım ...
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
17 Şubat 2011, 01:40 | Mesaj No:3 | |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: ""Mealciliğe Reddiye"" Alıntı:
slamun aleykum Müslümanlardan kardeşim tam olarak ne sorduğunuzu açıklarsanız o doğrultuda cevap vermeye çalışacağım inşallah. İslamda ikinci yada üçüncü kaynak dediğiniz zaman dine birşeyler eklemiş mantığı çıkar ortaya.Şöyle düşünmek lazım beşeri sistemlerde anayasa vardır kanunlar vardır tüzükler vardır.Anayasalar konuyu teferuatlı vermez başlığı açar kanunlar bu başlağın altını doldurur bir de şartlar gereği her an değişe bilen tüzükler vardır. İslam da anayası kurandır bu kesin sünnet kuranın hayata aktarılmış halidir.Bu islam dininin ana temasını oluşturur.Buna dokunamazsın örneğin zina edene 100 değnek emri var ise bu hüküme eksiltme yada fazlalaştırma yapamazsın.Fakat müslüman hakim bu emiri uygularken hırsızın insani durumunu hayat koşullarını gözeterek bu emri uygular yada uygulamaz. İslam devleti yöneticileri devletin ana yapısını bununla inşa ederler sonra bu anayasaya aykırı düşmemek kaydıyla dünya meşkale işlerini tüzükler şeklinde yasalaştırırlar islama uygun olan budur. Örneğin belediye elektirik yol su hastane vs.vs. işlerini idare ederler.O yüzden peygamberin hayatı es geçilecek bir mevzu değildir.Hz.Yusuf melike dinini anlattı melik yususfu anladı ve onun dinini kabul etti sonra yususfun dinine aykırı ne varsı anında yürürlükte kaldırıldı. işte burada bazı insanların kafası karışabilmektedir.islam insan fıtratına uygun şeyleri karşı gelmez Allah'ın sakıncalı bulduğu hususlar kaldırılır.Eğer tam analiz edemezsek Hz.Yusufun tağutun dinine göre hüküm verdiğine bundan dolayı bizde tağutun dinine göre hüküm verebileciğimiz anlamı çıkar ki bu tam bir faicadır Kuran elbetteki iman itikat cennet cehennem ile ilgili çok net bilgiler vermektedir. Sorunu tam açarasan AGA konuyu daha güzel mülaza ederiz inşallah. | |
17 Şubat 2011, 22:18 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: ""Mealciliğe Reddiye""
İtikad dediğimiz İmani hususlarda tek doğru kaynak Kur'an'dır ve bütün İmani esasları kendinde barındırır İman hususunda sorumlu kılınacağımız kaynak Kuran'dır...Muamelat Hukuk Toplumsal İbadet vb hususlarda Kur'an=Sünnet rehberdir...
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
18 Şubat 2011, 13:11 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: ""Mealciliğe Reddiye"" Selamun Aleykum İslam dininin esas kaynağı ku'ran'dır.Kur'an'a yöneldiğimiz vakit görürüz ki ku'ran da mutlak manada itaat edilmeye layık bir peygamber profili vardır.Bu öylesine bir profildir ki kendisine şeksiz şüpesiz tam teslimiyet gösterilmeden Allah'ın istediği bir şekilde iman gerçkelşmiş olmaz. Yahudi ve hırıstiyanlar peygamberlerin arasını ayırmaya çalıştılar, Allah onların bu peygamber inançlarını kabul etmemiş,müminlerin vasıflarını çizerken onlar hiç bir peygamberin arasını ayırmazlar hepsinin Allah'ın elçileri olduğuna iman ederler diye buyurmuştur. Mümin ne peygambelerin arasını ayırır,nede Allah ile peygamberinin arasını ayırır.Bakın peygamberlik misyonunu daha iyi anlaya bilmek için için bir kaç misal üzerinde duralım.Özellikle bedevi (gundi) olan müslümanlar yapıları itibari ile biraz sert,birazda cahil insanlar idiler. Nebi'yi (sav) çağırıken sokağın ortasında "hey Muhammed hele dur bakalım sana bişey soracağım" gibi kaba,saba hitaplar kullanırlardı.Bedivelerin bu tarz hitaplarını Allah ku'ran da çok sert ifadelerle:Muhammed (sav) sizin babınızın oğlumu ki böyle hitap ediyorsunuz,öyle birbirinizi çağırır gibi onu çağıramzsanız diye bedevileri kınamıştır. Mekke fethi döneminde Mekke'nin fetih edileceği haberi bir sahabi tarafından sızdırılmıştı,Halbuki mekkenin fetih edileceği gizli bir toplantı sonucu alınmış bir karar idi dışarıya sızılmaması gereken bir haber idi.Allah'ın Rasulu derhal konseyini topladı ve bu haberi sızdıran sahabiyi ortaya çıkardı. Bunun üzerine sahibilerden biri toplantıda ayağa kalkarak haberi sızdıran kardeşine yönelik onun kabilesine olmadık sözler söyleyerek bu kabilenin ikiyüzlü olduğunu söyleyince.Ortalık karıştı sahabilerin kabileci duyguları kabarmış Allah'ın Rasulunun huzurunda birbirlerine girmişlerdi. Allahın Rasulunun bütün çabalarına rağmen onu dinleyen yoktu işte bu sırada Allah teala öylesine sert ayetler indirdiki sahabiler neye uğradıkları şaşırdılar ve nerdeyse yere çakılıp kaldılar. O zamana kadar dahi peygamberlik fonksiyonunu tam anlayamayan sahibleri Allah ses tonunuzu onun ses tonundan daha fazla yükseltmeyin yoksa amelleriniz boşa gider dedi ve onları azarladı. Bugün peygamberin devre dışı bırakılmak istenme çabaları bu nuzül sebeplerini bilmedikleri için ku'ran'ı sadece mealden okuyarak anlamaya çalışmaları onların meyve vermeyen odun misalı olmalarına yol açmaktadır. Allah'ın Rasulu bağlılık ku'ran'ın dışında bir bağlılık değildir ki onu bir çırıda silip atalım.yada Rasul babamızın oğlu yada herhangi bir alim değildirki onu görmemezlikten gelelim. Madem ki ku'ran evrensel o halde ku'ran'ın içerisinde profili net berrek açık olan bu peygamber nasıl olurda YAPTI İŞLETTİ DEVRETTİ gitti mantığını taşıyabilirsiniz.Bu düşünce kurana ters bir düşüncedir.Biz müslümanlar ne Nebiyi kurandan ayrı tutarız,nede kuranı Nebiden ayrı tutarız. Bir kaç sözde peygamberin kişisel ve koşulsal olan amelleri üzerinde söylemek gerekirse. Bakın bazı kesimler Allah'ın Rasulunun 1400 yıl önceki fiziksel, kouşulsal, kişisel bazı hallerini günümüze taşımaktadırlar.Buda çok yanlış bir peygamber tanımıdır.Ku'ran'ı defalarca okuyan biri olarak diyorumki eğer peygamber türkiyede doğmuş,40 yaşına kadar yaşamış olsa idi,aynen benim gibi sizin gibi giyinir bizim şuan kültürümüzde olan yiyecekleri yerdi insan olarak bizim yapmış olduğumuz ticareti oda yapardı. Demek ki sünnet olan onun giyim tarzı onun hoşlandığı sebzeler meyveler değildir.Bugün bile arabistandan buraya getirmiş olduğu bir leğen dolusu kuma yemekten önce el sürmek yemekten sonra tekrar el sürmek bu sünnettir demek Allah'ın Rasulunun sünneti olamaz. Halbuki şunu iyi bilyoruzki arabistanda su sıkıntısı o dönem de had safhada idi.Allah'ın Rasulunun bir çeşit teyemüm yapmış olması manevi bir rahatlık meydana getirmiştir. Bugün eğer bunu sünnet olarak almak ihtiyacı duyan bazı beakıllılar varsa bunu neden yemekten önce el yıkamak,yemekten sonra el yıkamak olarak anlamazlar. Bu böyle olunca sünnet evrenselleşmiş olmazmı bütün dünyadaki insanlara hitap etmiş olmazmı? Velhasıl yaramız çok büyük. Bir yandan sarık cüppe şalvar sünnet adı altında kutsallaştırılmakta.Bir yandada peygamber de kim olmuş biz ku'ran'ı ondan daha iyi anlarız diyerek peygamber kaale bile alınmamakta. Öte yandan peygamberde neymiş biz fena olduk biz fillah olduk biz gökleri yardık arşları deldik geçtik haşa Allah'a ulaştık haşa onun içinde eridik gibi şirk küfür dolu düşünceler dolu inançlar. Demek ki yaramız çok büyük daha söyleyacek daha çoook sözümüz vardır.Müslümanlara dur durak yok gece gündüz yok ancak Allah yolunda çalışmak vardır. Allah'a emanet olunuz.
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
"Ecir" olmakla " esir" olmak arasında sıkışan insan | suhtem | Makale ve Köşe Yazıları | 10 | 03 Ekim 2021 16:14 |
EŞİNİ "EV"E BAĞLAYAN ve Evi "Mutluluk Yuvası" Yapmayı Başaran Kadınlar | KuM TaNeSi | Evlilik-Nikah Konuları | 17 | 28 Ocak 2020 15:05 |
""Müşrikleri Tekfir Etmemek/Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek"" | kamer34 | Tevhid Ve Şirk Konuları | 9 | 14 Mart 2014 00:27 |
""Tasavvuf/Şefaat/Reddiye"" | kamer34 | Tasavvuf-Tarikat | 3 | 22 Aralık 2012 00:49 |
""Tasavvuf/Tevessül/Reddiye"" | kamer34 | Tasavvuf-Tarikat | 25 | 11 Ocak 2012 14:47 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|